TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YAŞAR KAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/16575)
Karar Tarihi: 5/6/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Özge ULUKAYA
Başvurucu
Yaşar KAYA
Vekili
Av. Emre MERT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; ortaklığın giderilmesi davasının ve satış işlemlerinin uzun sürmesi ve dosyadan bilgi ve belge alınamaması nedeniyle adil yargılanma yargılanma hakkının, satış bedelinin bir kısmının nemalandırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 10/1/2013 tarihinde üçüncü kişi tarafından başvurucunun aralarında bulunduğu kişilere karşı 25 taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkeme 25/11/2014 tarihinde davanın kabulüyle dava konusu taşınmazların ayrı ayrı açık artırmayla satılmak suretiyle ortaklığın giderilmesine karar vermiş, Mahkeme kararı temyiz edilmeksizin 4/5/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
3. Davacı üçüncü kişinin talebi üzerine Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu (Satış Memurluğu) tarafından başlatılan satış işlemleri neticesinde taşınmazlar 13/8/2018 ve 17/8/2018 tarihleri arasında açık artırma usulüyle yapılan ihalelerle satılmıştır. Satış Memurluğu 5/6/2020 tarihli yazıyla satış dosyasının 31/12/2018 tarihinde kapatıldığını bildirmiştir.
4. Satış Memurluğunca ödenen ihale bedellerinin başvurucunun dâhil olduğu hissedarlar adına açılan vadeli mevduat hesabına yatırılması için ilgili bankaya 26/12/2018 ve 15/10/2019 tarihleri arasında çok sayıda müzekkere yazılmıştır. Başvurucu ihale bedellerinin Satış Memurluğunun hesabına daha önce yatırılmasına rağmen kendisine 12/2/2019 ve 15/4/2019 tarihleri arasındafaiz işletilmeksizin ödeme yapıldığını belirterek çok sayıda banka dekontu sunmuştur. Başvurucu, ihale bedellerine faiz işletilmediğini bankanın 14/4/2019 tarihli yazısıyla öğrendiğini açıklamıştır.
5. Başvurucu 16/4/2019 ve 25/4/2019 tarihlerinde satış dosyasından belge örneği almak için talepte bulunmuştur. Ardından talebinin Satış Memurluğu tarafından sözlü olarak reddedildiğini ileri sürerek 3/5/2019 tarihinde şikâyet yoluyla Mahkemeye başvurmuştur. Mahkeme 20/5/2019 tarihinde başvurucunun şikâyete konu talebinin 6/5/2019 tarihinde yerine getirildiğini açıklayarak konusuz kalan şikâyet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucu, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ancak Mahkeme 28/8/2019 tarihli ek kararla verilen kesin süre içerisinde istinaf başvuru ve karar harcının yatırılmaması nedeniyle başvurucunun istinaf kanun yoluna başvurmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar vermiştir. Mahkemenin ek kararı istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
6. Başvurucu 13/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
8. Anayasa Mahkemesi 12/12/2019 tarihinde Satış Memurluğundan başvurucunun satış bedelinin nemalandırılmasına ilişkin talep dilekçelerinin onaylı suretlerini istemiştir. Satış Memurluğu 29/12/2019 tarihli yazısında başvurucunun satış bedelinin nemalandırılmasına ilişkin talepte bulunmadığını açıklamıştır.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu, ortaklığın giderilmesi davasından sonra dava konusu taşınmazların açık artırma yoluyla satışının yapıldığını ancak kendisine ödeme yapılana kadar geçen sürede ihale bedellerinin nemalandırılmaması sebebiyle paranın değer kaybettiğini ifade ederek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkındaki yargılama sürelerinin makul olup olmadığı yönünden yapılacak incelemede mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Başvurucu, şikâyetiyle ilgili olarak herhangi bir idari veya yargısal yola gitmeden doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi Fatma Yıldırım (B. No: 2014/6577, 16/2/2017) kararında benzer bir şikâyeti incelemiş ve cebrî icra sürecinde borçlulardan tahsil edilerek alacaklılara ödenen tutarın nemalandırılmamasına yönelik şikâyeti inceleyebilecek etkili bir başvuru yolunun bulunmadığı kanaatine vararak başvurunun esasını incelemiştir (Fatma Yıldırım, §§ 36-42). Ortaklığın satış suretiyle giderilmesi temelindeki mevcut başvuruda da Fatma Yıldırım kararında yapılan tespitten ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Başvuruya konu ortaklığın giderilmesi davasında, malikleri arasında başvurucunun da olduğu 25 adet taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir. Bunun üzerine taşınmazlar açık artırma usulüyle satılmış ve ortaklara paylarının karşılığı ödenmiştir. Dolayısıyla başvurucunun anılan taşınmazlar üzerindeki payının karşılığı olarak kendisine ödenen ihale bedelinin mülk teşkil ettiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
15. Anayasa Mahkemesi, Fatma Yıldırım kararında devletin özel kişiler tarafından yapılacak müdahalelere karşı malike koruma sağlama biçimindeki pozitif ödevinin cebri icra sürecinin makul bir sürede sonuçlandırılmasını ayrıca cebrî icranın uzaması hâlinde borçlunun ve alacaklının hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla somut olayın gerektirdiği her türlü tedbirin alınmasını gerektirdiği ifade edilmiştir. Kararda, özellikle icra sürecinde devletin hâkimiyeti ve kontrolü altında bulunan borçlu veya alacaklıya ait mal ve hakların ekonomik değerini koruyucu ve idareye normal idari işleyişin dışında bir külfet yüklemeyecek tedbirlerin alınmamasının somut olayın şartları çerçevesinde koruma yükümünün ihlali olarak yorumlanabileceğine işaret edilmiştir (Fatma Yıldırım, §§ 57-59). Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen kararda tahsil edilen bedelin icra müdürlüğünün kontrolü altında bulunduğunu süreçte paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olanın para üzerinde tasarrufta bulunma kudretini elinde bulunduran icra dairesi olduğunu belirtmiştir. Öte yandan tahsil edilen ihale bedelinin alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolunun bunun nemalandırılması olduğu, bunun icra dairesine olağan idari işleyişin ötesinde bir külfet de yüklemediği tespitini yapılmıştır (Fatma Yıldırım, §61). Anayasa Mahkemesi sonuç olarak cebri icra organlarının ihale bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememiş olmasının, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurduğunu kabul etmiştir (Fatma Yıldırım, § 62).
16. Anayasa Mahkemesi Icon Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (B. No: 2019/10467, 16/6/2022) kararında alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibi sırasında borçluya ait taşınmazın satışından elde edilen bedelin tapu iptali ve tescil davasında konulan ihtiyati tedbir nedeniyle yaklaşık altı buçuk yıl nemalandırılmamasına ilişkin şikâyeti incelemiştir. Bu bağlamda yapılan değerlendirme sonucunda icra dairelerinin alacağı vadeli bir mevduat hesabında tutarak nemalandırılmamış olmaları nedeniyle icra sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin telafi edilmemesi sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Icon Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. § 23; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. İsmail Sarıtaş, B. No: 2017/21889, 28/1/2020, § 32; S.G., B. No: 2018/25664, 18/1/2022, § 30; Elsis Elektrik İnşaat Plan Proje Taahhüt Turizm İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2019/20771, 31/3/2022, §§ 20, 21).
17. Anayasa Mahkemesi 5/4/2023 tarihli kararında; 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 36. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen mahkemeler, hâkimler, Cumhuriyet savcıları ve icra iflas daireleri tarafından adli ve idari işlemlerle takip işlemlerinden dolayı herhangi bir sebeple alınan paraların bankaya yatırılması hâlinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair menfaatlerinin devlete ait olduğuna ilişkin kurala yönelik itiraz başvurusunu incelemiştir. Kararda Fatma Yıldırım kararında cebri icra sürecinde tahsil edilen paranın değerinin korunmasına yönelik olarak yapılan değerlendirmenin, mahkemelere ve Cumhuriyet savcılıklarına herhangi bir sebeple özel hukuk kişileri tarafından verilen paralar yönünden de geçerli olduğu ifade edilmiş; incelenen kuralın meşru bir amacı olmadığı tespit edilerek Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar vermiştir (AYM, E.2023/48, K.2023/72, 5/4/2023).
18. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 134. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ihalenin feshinin ihale tarihinden tarihinden itibaren yedi gün içinde istenebileceği, (9) numaralı fıkrasında ihale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hâle getirilmedikçe ihale bedelinin alacaklılara ödenmeyeceği belirtilmiştir. Anılan düzenlemeler kapsamında ortaklığın satış suretiyle giderilmesi için yapılan açık artırma sonucunda yatırılan ihale bedelinin alacaklılara ödenmesinin birtakım şartların gerçeklemesine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Somut olay bağlamında başvuru formu ve eklerinde satış dosyasına konu taşınmazların satışına ilişkin ihalelerin feshi talebiyle mahkemeler nezdinde dava açıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı Satış Memurluğu tarafından da satış dosyasının 31/12/2018 tarihinde kapatıldığının açıklandığı görülmüştür (§ 3). 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre ihale bedeli kendisine ödenene kadar başvurucunun para üzerinde tasarrufta bulunma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici tedbirler alma imkânı bulunmadığı dikkate alındığında paranın enflasyon karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olan ve üzerinde tasarrufta bulunma kudretini elinde bulunduran icra veya satış müdürlüğüdür.
19. Somut olayda başvurucunun paydaşları arasında olduğu taşınmazlar açık artırma yolu ile satılarak ihale bedelleri ödenmiştir. Başvurucunun hissesine düşen miktarın ödenmesine kadar geçen sürede ihale bedelleri nemalandırılmamıştır. TÜİK verilerine göre taşınmazların satışının gerçekleştiği 2018 yılının Ağustos ayındaki 100 TL'nin başvurucuya en son ödemenin yapıldığı 2019 yılının Nisan ayındaki karşılığı 111,42 TL olup arada geçen sürede gerçekleşen enflasyon oranı %11,42'dir.
20. Sonuç olarak Satış Müdürlüğünün 2004 sayılı Kanun gereği ihale bedelinin alacaklılara ödenebileceği zamana kadar ihale bedelini vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı bir tedbirle ödeme yapılmasına kadar geçen sürenin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirememiş olması, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu dava ve satış sürecinin uzun olması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, satış memurluğu dosyasından belge örneği alma taleplerinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un (6216 sayılı Kanun) 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
27. Başvurucu satış dosyasından belge örneği alma talebinin haksız olarak reddedildiği ileri sürerek şikâyet yoluna başvurmuş, Mahkeme 20/5/2019 tarihinde başvurucunun şikâyete konu talebinin 6/5/2019 tarihinde yerine getirilmesi nedeniyle konusuz kalan şikâyet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucu anılan kararı istinaf etmiş ancak Mahkeme 28/8/2019 tarihli ek kararıyla istinaf başvuru ve karar ilam harcının yatırılmaması sebebiyle başvurucunun istinaf yoluna başvurmaktan vazgeçmiş sayılmasına hükmetmiştir.
28. Somut olayda başvurucu, Mahkemenin istinaf yoluna başvurulmamış sayılmasına ilişkin ek kararını istinaf etmemiş, bu yolun neden etkisiz olduğuna ve tüketilmemesi gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun anılan iddiası yönünden ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi bulunan istinaf kanun yolunu tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
30. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca başvuru formunun ekinde yer alan bilirkişi raporuna dayanarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre tespit edilen en yüksek faiz oranın dikkate alınması hâlinde 15.407,40 TL kamu bankalarının en yüksek mevduat faiz oranının dikkate alınması durumunda 13.593,577 TL yasal faiz oranının baz alınması hâlinde ise 5.084,95 TL tazminat ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamakta olup başvurucunun uğradığı maddi kaybın tazmin edilmesi yeterli bir giderim oluşturacaktır. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun olarak başvurucuya tazminat ödenmesinden ibarettir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
32. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Bu kapsamda başvurucunun talebi de dikkate alınarak başvurucuya 5.084,95 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 5.084,95 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Samsun 2. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2014/933, K. 2014/1384) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.