Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Mustafa ŞENOCAK
|
Başvurucu
|
:
|
Aydın BOYBEY
|
Vekili
|
:
|
Av. Bilal DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, delillerin hatalı değerlendirilmesi suretiyle mahkûmiyete karar verilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık tarafından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 14/6/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede; başvurucunun ByLock kullanıcısı olması, tanık ifadelerine göre örgüte ait evlerin sorumluluğunu üstlenmesi ve sohbetlere katılması neticesinde atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. Mahkemece yetkisizlik kararı verilerek dosya, Malatya Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 23/1/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğerlerinin yanı sıra- dosyanın resmî uzman bilirkişiye tevdii ile ByLock ve HTS kayıtları ile ilgili rapor tanzim etmesinin istenmesine, tanık G.K.nın zorla getirilmesine, tanık M.O.Ö.nün istinabe yoluyla dinlenilmesine karar verilmiştir.
5. Duruşma üç celsede bitirilmiştir. Birinci celsede, ByLock ile ilgili uzman bilirkişi tarafından hazırlanan rapor Mahkemeye sunulmuştur. Söz konusu raporda; sanığa ait 505...07 No.lu telefon hattının 24/8/2014-28/10/2014 tarihleri arasında toplam on beş günde 1.508 kez ByLock sunucularına ait IP adresleriyle iletişim kurduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Yine aynı celsede duruşma solununda hazır olan tanık G.K. beyanında; başvurucuyu tanıdığını, 2012-2013 yılları arasında Malatya'da görev yaparken örgüte ait evde kaldığını, sanığın kaldığı eve zaman zaman gelerek ihtiyaçları, sıkıntıları olup olmadığını sorduğunu, sanığın o dönem örgütün bekâr evlerinin sorumlusu olduğunu duyduğunu ifade etmiştir.
6. İkinci celsede, sanığın ikametgâhında yapılan aramada ele geçirilen dijital materyallere ilişkin rapor Mahkemeye sunulmuştur. Söz konusu raporda, örgütün gizli haberleşme araçları olanByLock ve Eagle uygulamalarının verilerinin cep telefonunda tespit edildiği belirtilmiştir. Yine aynı celsede tanık M.O.Ö.nün bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan istinabe yazısına ikmalen cevap verilmiştir. Tanık M.O.Ö. istinabe yoluyla alınan beyanında başvurucuyu tanıdığını, 2010-2013 yılları arasında Malatya'da görev yaparken örgüte ait evde kaldığını, sanığın kaldığı eve zaman zaman gelerek ihtiyaçları, sıkıntıları olup olmadığını sorduğunu, daha sonra sanık ile aynı evde kaldıklarını, aynı evde kaldıkları sırada sanığın başka gruplarla sohbetlere katıldığını ifade etmiştir.
7. Üçüncü celsede, iddia makamı esas hakkında mütalaa sunmuştur. Başvurucu ve müdafii süre talebinde bulunmamış, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmıştır. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"[S]anığın adına kayıtlı 35579805020588 IMEI nolu telefon ile 15 farklı günde toplam 1.508 kez By[L]ock sunucularına ait IP adreslerine iletişim kurduğunun tespit edildiği, yine sanıktan ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi sonucunda da 'By[L]ock' ve '[EAGLE]' isimli uygulama verisinin tespit edildiği, bu hâliyle sanığın örgüt mensuplarıyla gizlilik çerçevesinde haberleşmek, örgütten gelen talimatları almak amacıyla kul[l]andığının anlaşıldığı, yine tanık sıfatıyla dinlenen [G.K.] ve [M.O.Ö.nün] beyanlarından örgütün o dönemdeki evlerinde kaldıklarını ve sanığın kaldıkları evden sorumlu olduğunu zira sanığın evlerine geldiğinde ihtiyaçları olup olmadığı ile ilgilendiği, bu hâliyle sanığın örgüt yapılanması içerisinde sorumluluğunun olduğunun kabulü gerektiği, sanık her ne kadar İzmir'den Malatya iline tayin olduktan sonra kıs[a] bir süreliğine ev bulamadığı için 1-2 ay örgütün o dönem ki evinde kaldığını ancak hayat tarzı nedeniyle kendi bekâr evinde kaldığını belirtmiş ise de sanığın savunmasının tanık beyanları ve dosya kapsamındaki deliller ile birlikte değerlendirildiğinde cezadan kurtulmaya yönelik olduğu mahkememizce anlaşılmakla örgütün gayesini bilerek ve benimseyerek bu örgüte girip, örgüte katılmayı, bağlanmayı ve hiyerarşik gücün emrine girmeyi kabul ettiği, örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olup örgütün faaliyetleri çerçevesinde eylemlerde bulunduğu dolayısıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği... [anlaşılmıştır.]"
8. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (Daire) 4/10/2018 tarihinde başvurucunun Mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Başvurucu, Daire kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi 12/3/2019 tarihinde Daire kararını onamıştır.
9. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın bulunmadığını, mahkûmiyete esas alınan tanık beyanlarının 17-25 Aralık sürecinden önceki döneme ilişkin olduğunu belirtmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 26/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 22/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyon, adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; hakkında ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı olmamasına rağmen CGNAT verilerinin mahkûmiyete temel alındığını, hakkındaki tanık beyanlarının 17-25 Aralık sürecinden önceki döneme ait olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun yargılama aşamasında lehine olan hususları ileri sürebildiği, aleyhine olan delillere karşı çıkabildiği ve yargılamaya konu olaya ilişkin anlatımını mahkemeye sunabildiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Vesim Parlak [2. B.], B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata [2. B.], B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnşaat Turizm Seyahat Yatçılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
17. Somut olayda gerekçeli karar içeriğine göre başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm olmasında dayanılan deliller toplam 1.508 kez ByLock sunucularına ait IP adreslerine bağlandığına ilişkin tespit ve tanıklar G.K. ve M.O.Ö.nün beyanlarıdır (bkz. § 7).
18. Yargıtay içtihadı uyarınca kişinin ByLock kullanıcısı olduğunun tespiti açısından -somut olayda da olduğu gibi- sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilen CGNAT kayıtları yeterli delil olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527 sayılı; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları].
19. Eldeki başvuruda Mahkeme tarafından tanıklar G.K. ve M.O.Ö.nün başvurucunun örgüte ait eve gelmesine, evde kalan kişilere ihtiyaçlarının olup olmadığını sormasına ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle bu tanıkların anlatımlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Gelinen noktada belirtmek gerekir ki başvurucunun örgüte üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılan örgüte ait evlere gitmesi, evde kalanlara ihtiyaçlarının olup olmadığını sorması şeklindeki eylemlerinin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için Yargıtay, katıldığı sohbetlerin örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesini beklemektedir (benzer karar için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 20).
20. Öte yandan Mahkemenin başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan verdiği mahkûmiyet kararında soyut ifadelere yer vererek iddiaları ayrı ve açıkça tartışmadığı görülmektedir. Bu kapsamda Mahkemenin başvurucunun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğunu gösteren, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren ve delil olarak kabul edilen ByLock kullanımı olgusunu Yargıtay uygulamasına uygun olarak teknik verilerle yeterli bir şekilde ortaya koyduğunu kabul etmek mümkün olmamıştır. Dahası gerek Mahkeme kararında gerekse Yargıtay onama kararında hangi gerekçeyle Yargıtayın bu yöndeki uygulamasının aksine davranıldığına ilişkin bir açıklamaya da yer verilmediği görülmüştür. Diğer bir deyişle FETÖ/PDY mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensubu tarafından kullanılan bir iletişim ağı olan ByLock programı ile başvurucu arasındaki bağlantının açık bir şekilde kurulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
III. GİDERİM
22. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
25. Başvurucu maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/13, K.2018/269) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucu, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkumiyete karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından, başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir. Aşağıda belirttiğimiz nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Şöyle ki;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianame ile FETÖ/PDY terör örgütü üyeliğinden başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. İddianame İzmir Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş yetkisizlik verilerek Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Mahkeme, ilk celsede sanığın kullandığı GSM hattına ilişkin uzman bilirkişi raporu aldırmış ve tanık G.K. duruşmada dinlenmiştir. Tanık ifadesinde 2012-2013 yılları arasında Malatya’da görev yaparken örgüte ait evde kaldığını, sanığın kaldığı eve zaman zaman gelerek ihtiyaçları olup olmadığını sorduğunu, sanığın örgütün bekar evleri sorumlusu olduğunu duyduğunu belirtmiştir. Yine istinabe yoluyla dinlenen tanık M.Ö. de benzer ifadeleri vermiş, ayrıca bir dönem sanık ile örgüt evinde beraber kaldığını, sanığın başka gruplarla sohbete katıldığını belirtmiştir.
Mahkeme dosyasına sunulan uzman bilirkişi raporunda ise, sanığın kullandığı GSM hattının 28.08.2014-28.10.2014 tarihleri arasında toplam 1508 kez “bylock” sunucularına IP adresi ile iletişim kurduğu, dijital metaryallere ilişkin raporda ise bylock ve Eagle uygulamalarının cep telefonunda tespit edildiği belirtilmiştir.Mahkemece, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme gerekçesinde sanık tarafından kullanılan GSM hattının “bylock” serverlerine ait IP adreslerine bağlantı yaptığı, cep telefonunda “bylock” ve “eagle” uygulamalarının tespit edildiği, ayrıca sanığın örgüt evinde kaldığı ve bu evin sorumlusu olduğuna dair tanık beyanları olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun istinaf talebi Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiş, temyiz istemi de Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesi tarafından reddedilerek hüküm onanmıştır.
Başvurucu müdafi yardımından yararlanmış, iddianameye konu eylemler ve dosya kapsamı hakkında bilgi verilmiş ve savunması alınmıştır. Dosya kapsamında tanık ifadeleri alınmış, başvurucuya tanık beyanına karşı savunma imkânı tanınmıştır. Alınan uzman raporunda “bylock” ve “eagle” programlarını kullandığı ve “bylock” sunucusuna bağlantı yaptığı tespit edilmiştir. Yargılamada başvurucuya esas hakkında mütalaaya savunma imkânı tanınmış ve başvurucunun savunması sonrasında hüküm verilmiştir. Yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesi tüm dosya kapsamını nazara alarak, hukuk kurallarını nasıl uyguladığını ve yorumladığını, ayrıca takdir yetkisini gerekçelendirerek hüküm kurmuştur. Yerel Mahkemenin kararı istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir. Buna göre, başvurucunun bireysel başvurusunda yer alan iddiaları kanun yolu şikâyeti niteliğini haiz olup, bireysel başvuruda bu hususların değerlendirilmesi mümkün değildir.
Dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere, başvurucu, başvuruya konu olaydan önce polis memuru olarak görev yapmaktadır. Anayasa Mahkemesi, Aydın Yavuz ve Diğerleri başvurusunda (Başvuru Numarası: 2016/22169, Karar Tarihi: 20/6/2017, R.G. Tarih ve Sayı: 30/6/2017-30110) darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya ilişkin olarak FETÖ/PDY örgütünün özellikleri hakkında kapsamlı açıklamalara yer vermiştir. Söz konusu kararda Millî Güvenlik Kurulu’nun (MGK) 20/7/2016 tarihli toplantısında darbe girişiminin değerlendirildiği, bu değerlendirmede darbe girişiminin FETÖ tarafından TSK içindeki mensupları vasıtasıyla başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla milleti ve devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı, yetkili makamlar tarafından yapılan çok sayıda sözlü ve yazılı açıklamada genel olarak, darbe teşebbüsünün Fetullah Gülen'in talimatı ile başlatıldığı ve onun onayladığı plan doğrultusunda TSK içinde yuvalanmış FETÖ/PDY mensupları, örgüt yöneticisi konumundaki kamu görevlileri, siviller ile polis ve jandarma içine sızmış FETÖ/PDY üyeleri tarafından icra edildiği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin aynı kararında yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilerek, özetle; FETÖ/PDY'nin yöneticileri ve üyelerinin, faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürüttüğü ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullandığı, gizlilik anlayışı, devlet yönetimi bakımından önemli görülen TSK, yargı, emniyet ve mülki idare birimlerinde ayrı bir titizlikle uygulandığı, FETÖ/PDY'nin gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu belirtilmiştir.
Yine Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi yargılamayı yapan yargı mercilerinin görevidir. Anayasa Mahkemesinin görevi ise, yargı mercilerinin yorumlarının açıkça keyfi veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemektir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme somut olay bağlamında tanık ifadelerini ve diğer delilleri değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Yerel mahkeme gerekçeli kararında bylock delilleri yanında tanık beyanlarını da nazara aldığını belirtmiş olup, başvurucu hakkında mahkumiyet hükmü kurarken tek ve belirleyici delil olarak bylock deliline dayanmamıştır. Yerel mahkemenin kararı gerekçeli olup, hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir.
Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ihlal edilmediğinden, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Başkan
Basri BAĞCI
|
Üye
Ömer ÇINAR
|