logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hıfzı Akdağ [1.B.], B. No: 2019/19510, 21/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HIFZI AKDAĞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/19510)

 

Karar Tarihi: 21/5/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

Hıfzı AKDAĞ

Vekili

:

Av. Mehmet Ali KAYA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların başvurucu tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) yönelik başlattığı soruşturma kapsamında örgütün Ahmetli ilçe yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla başvurucu hakkında soruşturma yürütmüştür.

3. Soruşturma sırasında kolluk görevlileri tarafından yapılan araştırmalar üzerine düzenlenen 31/7/2016 tarihli tutanakta; başvurucunun Ahmetli Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu, hakkında ayrı soruşturma yürütülen B.Ç. ile hareket ederek derneğe gelir sağlamak adına Zaman gazetesi abonelerinden bağış, hibe ve himmet adı altında esnaftan ve halktan para topladığı, başvurucunun eşi N.nin Türkmenistan doğumlu olup bu ülkedeki örgüt mensuplarıyla irtibatlı olabileceği, N.nin kadınlar arasında yapılan toplantıları örgütlediği, bu toplantılarda himmet adı altında toplanan paraları başvurucuya verdiği yönünde tespit ve değerlendirmelere yer verilerek başvurucunun konutu ile iş yerinde arama yapılması talebinde bulunulmuştur.

4. Başvurucunun evinde yapılan arama işlemi sonucunda örgütsel içerikli olduğu belirtilen 20/5/2016 tarihli Özgür Düşünce ve Yeni Hayat adlı gazete nüshaları ve E serisi 1 dolar ve çeşitli dijital materyaller ele geçirilmiştir.

5. Soruşturma sırasında kolluk görevlilerince bazı kişilerin "Bilgi Alma Tutanağı" adlı ifadeleri alınmıştır. Anılan kişilerin beyanlarında başvurucu hakkında yer verilen anlatımlar şöyledir:

 i. Z.K. ifadesinde; Ahmetli ilçesinde müteahhitlik yaptığını, başvurucuyu önceden kendisine daire sattığından dolayı tanıdığını, başvurucunun cemaatin Ahmetli ilçesindeki mali işlerinden sorumlu olduğunu, bu kişinin yurtta kalan üniversite öğrencilerinin burs ve mali kaynaklarını temin ettiğini, cep telefonunda yüklü WhatsApp adlı uygulamada başvurucunun profilindeki durum bilgisi kısmında önceden "Pensilvanya'da okudum, Türkiye'de görevdeyim" yazılıyken 15/7/2016 günü saat 11.00 sıralarında başvurucunun profilini kontrol ettiğinde bu kez "Gün meydan okuma günüdür." şeklinde yazı gördüğünü ve bu yazının 23/7/2016 tarihine kadar durduğunu beyan etmiştir.

ii. M.Şa. ifadesinde; Ahmetli ilçesinde 2013 yılının Nisan ayına kadar örgüte ait U. Pansiyonda kalıp sonradan oradan ayrıldığını, pansiyonda kaldığı süreçte sürekli olarak aralarında başvurucunun olduğu kişilerin katıldığı sohbet adı altında örgütsel toplantılar yapıldığını, başvurucunun ilçedeki esnaflara yönelik toplantılar düzenlediğini, her hafta salı günleri de yine aralarında başvurucunun da olduğu kişilerin düzenlediği toplantılar yapıldığını, bu toplantılara ilçe ve köylerden gelen 20-25 kişinin katıldığını, toplantılarda bilgisayar aracılığıyla sinevizyon sistemi kullanılarak Fetullah Gülen'in haftalık vaazlarının dinlendiğini ve dinî konulardan bahsedildiğini, toplantıya gelenlerden Zaman gazetesine abone sağlamak için çalışma yapılmasının istendiğini, toplantıyı düzenleyenlerin kendi aralarında da gazete tirajını artırmak için konuşmalar yaptıklarını söylemiştir.

iii. S.Ö. ifadesinde; başvurucunun Ahmetli ilçesinde örgütün finans kaynaklarını yöneten kişilerden biri olabileceğini, ifade verdiği 9/8/2016 tarihinden yaklaşık üç yıl kadar önce S.Y. adlı kişinin sattığı araziden kazandığı paranın 80.000 TL'sini M.D.nin örgüte ulaştırmak üzere başvurucuya teslim ettiğini beyan etmiştir.

iv. B.Ö. ifadesinde; Y.C. adlı kişinin örgüte finans kaynağı sağlama amacıyla kurban derisi toplama, himmet adı altında bağış, hasat zamanı da üzüm toplama faaliyetleri yürüterek elde ettiği geliri başvurucuya verdiğini, başvurucunun da bu paraları bir şekilde örgüte aktardığını, aynı şekilde mahallede örgüt mensuplarının düzenledikleri toplantılarda ürün satışı yapıp bu parayı da başvurucuya teslim ettiklerini ifade etmiştir. Ayrıca S.Ö.nün ifadesinde belirttiği şekilde S.Y. adlı kişinin arazi satışından kazandığı gelirin 80.000 TL'nin de M.D. tarafından örgüte aktarılmak üzere başvurucuya verildiğini söylemiştir.

v. M.A.Y. ifadesinde; muhtar olarak görev yaptığını, Y.C. ve oğlunun 2015 yılı ve öncesindeki Kurban Bayramlarında örgüt adına deri topladığını, bu kişilerin Ramazan Bayramlarında da fitre ve zekât adı altında yardım topladığını, hem bu kişilerin hem de örgüt adına yardım toplayan diğer kişilerin bu paraları örgütün finans sorumlusu olduğunu tahmin ettiği başvurucu aracılığıyla örgüte aktardığını, bu kişilerin darbe girişiminden sonra da farklı bağ evleri ve köylerde örgütsel toplantılara devam ettiğini, başvurucunun köydeki kişileri örgüte ait gazete ve dergilere abone yapmaya çalıştığını, başvurucunun Ahmetli ilçesinde "örgütün kasası" olarak faaliyet gösterdiğini beyan etmiştir.

6. Başvurucu 5/8/2016 tarihinde müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla kollukta alınan ifadesinde; örgüt adına faaliyette bulunmadığını, Facebook adlı internet sitesinde hükûmeti eleştiren paylaşımlarda bulunmuş olması ve bu paylaşımlardan dolayı kendisine hakaret edilmesi nedeniyle hesabını kapattığını, darbe girişimi öncesinde Fetullah Gülen ile ilgili dinî konulara yönelik bazı paylaşımlarda bulunduğunu, siyasi içerikli paylaşımlarının olmadığını, Fetullah Gülen'e olan sempatisinin darbe girişimi nedeniyle son bulduğunu, M.Ş.nin beyanında geçen pansiyonda çiftçilerin katıldığı dernek toplantılarına 3-4 kez katıldığını, bu toplantıların dernek faaliyetleriyle ilgili olup toplantılarda Fetullah Gülen'in konuşmalarının dinlenilmediğini, kimseyi Zaman gazetesi abonesi yapmak için çalışmadığını, örgütün mali işlerinden sorumlu olmadığını, Z.K.nın beyanının aksine WhatsApp uygulamasındaki profilinde "Pensilvanya'da okudum, Türkiye'de görevdeyim." diye yazı yazmadığını, 2013 - 2014 yıllarında bir ara profilinde "Bugün meydan okuma günüdür." şeklinde yazı bulunduğunu, bu yazının da kendi fikri olmadığını, gazete isimlerinin yan yana yazılmasıyla oluşturulduğunu ve bu yazıyı başka bir yerde okuyup alıntı olarak kendi profiline yazdığını beyan etmiştir.

7. Başvurucunun 13/8/2016 tarihinde müdafiinin de hazır bulundurulmasıyla Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde kollukta verdiği beyanlarına ek olarak evinde bulunan 1 doların 1980 yılında vefat eden babasından hatıra kaldığını, kendisi aleyhine beyanda bulunan M.Ş.nin kendisine iftira attığını, M.A.Y. ve B.Ö. adlı kişileri tanımadığını savunmuştur. Başvurucu, tutuklanma talebiyle sevk edildiği sorgusunda da önceki savunmalarını tekrar etmiştir.

8. Başsavcılığın soruşturması sırasında anılan örgüte üye oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen ve bazıları da önceden kollukta bilgi alma tutanağı altında beyanda bulunan diğer şüphelilerin Başsavcılıkta müdafiilerinin de hazır bulundurulmasıyla alınan savunmalarında başvurucu hakkındaki anlatımları şöyledir:

i. A.R.A. ifadesinde; Ahmetli Eğitim Gönüllüleri ve Dayanışma Derneği başkanlığından 4 yıl önce ayrıldığını, denetim kurulu üyesi olduğunu, derneğin öğrencilere maddi yardım toplamaya yönelik faaliyetleri olduğunu, bu yardımları genellikle kermes düzenleyerek yaptığını, son 4 yıldır örgütün toplantılarına katılmadığını, o tarihe kadar 10 yıl boyunca toplantılara katıldığını, bu toplantıların dinî içerikli olduğunu, toplantıların genellikle U. Pansiyonunda yapıldığını, toplantılarda Fetullah Gülen'in konuşma ve videolarının izletilmediğini, bu toplantılara başvurucunun da katıldığını beyan etmiştir.

ii. M.Ç. ifadesinde; Ahmetli Eğitim Gönüllüleri ve Dayanışma Derneğinin U. Pansiyonunda düzenlediği toplantılara kendiyle başvurucunun da katıldığını, bu toplantılarda dinî konuların konuşulduğunu ancak örgüte yardım amaçlı para toplanmadığını ifade etmiştir.

iii. N.K.Y. ifadesinde; başvurucunun kendisini Zaman gazetesi protestosuna getirdiğini, ayrıca örgüt tarafından yapılan toplantılara başvurucunun da katıldığını beyan etmiştir.

iv. S.F. ifadesinde; U. Pansiyonunda 2010 ila 2012 yılları arasında gerçekleşen örgüt toplantılarına başvurucunun da katıldığını, bu toplantılarda Fetullah Gülen'e ait konuşmaların izletilmediğini, başvurucunun teşviki üzerine 2012 yılında yedi ay boyunca Aksiyon dergisini aldığını, 2011 ila 2012 yılları arasında da Zaman gazetesi abonesi olduğunu, 2010 ila 2014 yılları arasında kendisinin örgütle irtibatlı olması konusunda aralarında başvurucunun da olduğu kişilerin kendisine tavsiyelerde bulunduğunu, çocuklarını gönderdiği okulların taksitlerini 2015 yılına kadar başvurucuya elden verdiğini ve onun Bank Asya hesabı üzerinden ödeme yapıldığını, 2014 yılının Mart ayına kadar Ahmetli Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin yönetim kurulu başkanlığını yaptığını, başvurucu ve diğer bazı kişilerin örgütle irtibatlı olmaları nedeniyle sonradan bu görevinden istifa ettiğini ifade etmiştir.

v. A.G. ifadesinde; 2008 ila 2013 yılları arasında U. Pansiyonda yapılan toplantılara başvurucunun davet etmesi üzerine katıldığını, 2013 yılından sonra bu toplantılara katılmadığını, başvurucuyu cemaat mensubu olarak bildiğini ancak örgütsel faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmadığını söylemiştir.

vi. M.A. ifadesinde; 2012 yılının Haziran ayına kadar U. Pansiyonunda yapılan toplantılara katıldığını, bu toplantılarda Fetullah Gülen'den gelen methiye içerikli sözlerden ve sabırlı olmaları yönündeki telkinlerinden bahsedildiğini, toplantılarda himmet adı altında para toplandığını ve para veren kişilerin isimlerinin sinevizyon sistemi ile gösterildiğini, başvurucunun eşi olan N.nin Ahmet ilçesinde örgüt ablası konumunda olduğunu, başvurucuyu da cemaat mensubu olarak tanıdığını, örgütün Ahmetli ilçesindeki yapılanmasında başvurucunun mütevelli heyeti içerisinde yer aldığını ve örgütün esnaf sorumlusu olduğunu, Ahmetli Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin örgüt tarafından kurulan bir dernek olup derneğin idari kurullarında görev yapan kişilerin de örgüt mensubu olduklarını beyan etmiştir.

vii. M.C. ifadesinde; 2015 yılında U. Pansiyonunda örgüt adına himmet toplanması için yapılan toplantıya katıldığını, bu toplantıda katılımcılardan önceden belirlenen miktarda para yardımı talep edildiğini, talep edilen miktarların sinevizyon sistemiyle ekrana yansıtıldığını, bu toplantıya başvurucunun da katıldığını, 2014 ya da 2015 yılında dönemin Zaman gazetesi yayın yönetmeni olan E.D.'nin Balçova'da düzenlediği konferansa başvurucuyla katıldığını söylemiştir.

viii. M.Ş. ifadesinde; kamuoyunda 17/25 Aralık süreci olarak bilinen dönemden önce aralarında başvurucunun da bulunduğu bir grup kişinin iş yerine gelerek kendisinden himmet adı altında para istediğini, yine bu dönemden önce 1-2 yıl boyunca öğrenci yurtlarında kullanılmak için başvurucuya çeşitli miktarlarda para verdiğini, 7-8 yıl önce U. Pansiyonunda gerçekleşen ve kendisinin de katıldığı toplantıları düzenleyen kişilerden birinin de başvurucu olduğunu beyan etmiştir.

9. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından başvurucu hakkında düzenlenen raporda; başvurucunun örgüte ait Ahmetli Eğitim Gönüllüleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile Turgutlu Eğitim Gönüllüleri Derneğine üye olduğu, Bank Asya'daki hesabını yakın tarihe kadar aktif olarak kullandığı tespitlerine yer verilmiştir.

10. Manisa İl Emniyet Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün düzenlediği 25/7/2017 tarihli tutanakta; başvurucunun Bank Asya'daki hesabında 25/12/2013 ila 31/12/2014 tarihleri arasında 30.306,12 TL'lik artış bulunduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturma kapsamında örgütün üst düzey yöneticilerinden olduğu iddiasıyla hakkında adli işlem uygulanan N.İ. ile arasında telefon irtibatının bulunduğu belirtilmiştir.

11. Manisa Valiliği İl Dernekler Müdürlüğünün 4/1/2017 tarihli raporuna göre başvurucunun örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Turgutlu Sanayici ve İş Adamları Derneği üyesi olduğu ve bu dernekte yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı tespitine yer verilmiştir.

12. Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 29/11/2016 tarihli raporda, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni E.D. ve Samanyolu TV Genel Yayın Müdürü H.K.nın gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla 16/12/2014 tarihinde Turgutlu Adliyesi önünde düzenlenen protestoya başvurucunun da katıldığı bilgisi aktarılmıştır.

13. Yürütülen soruşturma sonucunda, Başsavcılığın düzenlediği fezleke üzerine Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca 20/9/2017 tarihli iddianamenin kabulüyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçundan kamu davası açılmıştır. Anılan iddianamede; başvurucu hakkında düzenlenen raporlara, evinde yapılan arama işlemi sonucunda elde edilen delillere ve başvurucu hakkında beyanda bulunan kişilerin anlatımlarına yer verilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun örgütün Ahmetli ilçe yapılanmasında mütevelli heyeti üyesi olduğu, örgütün kasası olarak faaliyet gösterdiği, düzenlediği örgütsel toplantılarda himmet adı altında para topladığı, örgütsel bağlılığı nedeniyle evinde 1 dolar bulundurduğu ve kendi kullandığı WhatsApp profilinde darbe girişimi ve sonrasında yer verdiği durum bildirimi ile örgütün propagandasını yaptığı gerekçeleriyle atılı suçu işlediği kanaatine varılmıştır.

14. Yargılamayı yürüten Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 27/9/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucunun Bank Asya hesap hareketleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına ve soruşturma evresinde başvurucu hakkında beyanda bulunan kişilerden M.C., M.Ş. ve A.R.A.nın istinabe yoluyla tanık sıfatıyla beyanlarının alınmasına karar verilmiştir.

15. Serbest muhasebeci mali müşavir tarafından başvurucunun Bank Asya hesap hareketleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen ve celse arasında dosyaya sunulan 27/12/2017 tarihli bilirkişi raporunda yer verilen tespitler şöyledir:

i. Başvurucunun bu bankadaki hesabına bağlı birden fazla alt hesabının bulunduğu, 1 numaralı alt hesabına 31/12/2013 ila 7/6/2016 tarihleri arasında başvurucunun başka bankalardaki hesaplarından ve PTT üzerinden EFT virman yoluyla, yine M.E. adlı kişiden havale yoluyla 142.204,90 TL para girişi olduğu belirtilmiştir.

ii. 3 numaralı alt hesabına 12/9/2014 tarihinde 25.000 TL yatırıldığı, bu hesaptan okul taksitlerinin yatırıldığı, 6 numaralı alt hesabına 12/9/2014 tarihinde 25.000 TL yatırılarak katılım hesabı açıldığı, 1 numaralı alt hesaba yatan paralardan iki adet 5.000 TL'lik, bir adet de 25.000 TL'lik katılım hesapları açıldığı tespit edilmiştir.

iii. Sonuç olarak başvurucunun hesabına 25/12/2013 tarihinden sonra toplamda 192.204,90 TL'lik para girişi olduğu belirtilmiştir.

16. Tensip Tutanağı'nda kararlaştırıldığı üzere istinabe yoluyla ve tanık sıfatıyla beyanları alınan A.R.A. ve M.C.nin ifadelerine dair tutanaklar celse arasında dosyaya sunulmuştur. Bu kişilerin başvurucu hakkındaki anlatımları şöyledir:

i. A.R.A. ifadesinde; başvurucunun örgütün mütevelli heyeti üyesi olup olmadığını ve örgüt adına para toplayıp toplamadığını bilmediğini, sadece başvurucuyla sohbet adı altında yapılan ve dinî konuların konuşulduğu toplantılara katıldığını beyan etmiştir.

ii. M.C. ifadesinde; soruşturma evresinde başvurucu hakkında verdiği beyanları kabul etmediğini, başvurucu ile 2008 yılına kadar sohbet adı altında toplantılara katıldığını, bu toplantıların dinî konulara dair olduğunu, bu toplantılarda kendisinden himmet adı altında para istenmediğini, bu tarihten sonra başvurucunun örgütsel faaliyette bulunup bulunmadığını bilmediğini, başvurucunun örgütün kasası olduğuna ve WhatsApp profilindeki durum bilgisini değiştirdiğine dair beyanda bulunmadığını söylemiştir.

17. Kolluk tarafından düzenlenen ve celse arasında dosyaya sunulan raporlarda, örgüte ait televizyon kanallarının Digitürk platformundan çıkarıldığı 8/10/2015 tarihinde başvurucunun mevcut Digitürk aboneliğini iptal ettirdiği, Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde kendi kullandığı hesap üzerinden örgüte ait Samanyolu Haber ve Zaman gazetesinin internet haberlerini paylaştığı, bu paylaşımlardan birinin de 6/5/2014 tarihinde "Türk Okullarından Dünyaya Damga Vuran Başarı" başlıklı haber olduğu tespitlerine yer verilmiştir.

18. Başvurucu hakkındaki yargılama iki celsede tamamlanmıştır. Başvurucu 16/1/2018 tarihli ilk celsede yaptığı savunmasında soruşturma evresinde verdiği ifadeleri kısmen tekrar etmiştir. Önceki ifadelerine ek veya bu ifadelerinden farklı olarak örgüt toplantılarına katılmadığını, sosyal medyada sadece dinî içerikli paylaşımlar yaptığını, Turgutlu Eğitim Gönüllüleri Derneğine üye olmadığını, hacca gitmeyi düşündüğü için Bank Asya'da 2013 yılında katılım hesabı açtığını, ticari işlerinde yararlandığı pos cihazını komisyonsuz olarak kullanabilmek için bu bankadaki hesabında para bulundurduğunu, çocuklarının okul taksitlerini de bu banka aracılığıyla ödediğini, N.İ. adlı kişiyle örgütsel olmayan bir amaçla telefon görüşmesi yaptığını, protesto gösterisine katıldığını, kendisine okunan ifadelerdeki suçlayıcı beyanları da kabul etmediğini savunmuştur.

19. Aynı celsede hazır bulunan M.Ş. tanık sıfatıyla alınan ifadesinde önceki beyanlarından farklı olarak başvurucunun kendisinden para istemediğini ve U. Pansiyonda yapılan örgütsel toplantılarda başvurucuyu görmediğini beyan etmiştir.

20. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararda başvurucu hakkında kolluk tarafından düzenlenen raporlarda belirtilen tespitlere, evinde yapılan arama işleminde 1 dolar ele geçirilmesine, üyesi veya yöneticisi olduğu derneklere, bilirkişi raporuna, başvurucunun aşamalardaki savunmalarına ve kendisi hakkında beyanda bulunan kişilerden M.C., M.Şa., M.Ç., A.R.A., N.K.Y., S.F., A.G., M.A., M.A.Y., S.Ö., M.Ş. ve Z.K.nın anlatımlarına değinildikten sonra başvurucunun gerçekleştirdiği kabul edilen eylemlere dair aktarılan tespitler şöyledir:

"Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Turgutlu Eğitim Gönüllüleri Derneğine üye olduğu, Ahmetli Eğitim Gönüllüleri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğu, ayrıca Turgutlu Sanayici ve İşadamları Derneği üyesi ve bu dernekte yönetim kurulu üyesi olduğu, sanığın örgüt lideri Fetullah Gülen’in talimatı doğrultusunda Asya Bankasında hesap hareketlerinin mevcut olduğu, Zaman Gazetesi genel yayın yönetmeni [E.D.] ve terör örgütünün görsel kanallarından olan STV genel yayın müdürü [H.K]'nın gözaltına alınmasını protesto etmek için Aktif Eğitim Sen tarafından düzenlenen basın açıklamasına katıldığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait kanalların Digitürk platformundan çıkarıldığı 08 Ekim 2015 tarihinden sonra [...] dijitürk aboneliğini 08.10.2015 tarihinde sonlandırdığı, sosyal medya hesabı üzerinden örgüt lehine paylaşımının bulunduğu, ikametinde ve iş yerinde gerçekleşen arama neticesinde örgüt üyeleri tarafından manevi anlam yükleyerek bulundurdukları 1 Dolar ve örgütle iltisaklı yayınların ele geçirildiği, tanık beyanlarından sanığın örgütün Manisa ili Ahmetli ilçesi ana mütevelli heyeti üyesi olduğu, örgüte maddi kaynak elde etmek amacıyla himmet adı altında yardımda bulunduğu, ayrıca yardım toplama faaliyetleri gerçekleştirdiği, örgütün Ahmetli kasası olduğu, 15.07.2016 tarihinde saat 11.00 sıralarında Whatsapp üzerinden 'Pensilvanya'da okudum, Türkiye'de görevdeyim.' şeklindeki durum mesajını 'Gün meydan okuma günüdür, görevimdeyim.' şeklinde değiştirdiği, örgüte ait protesto gösterilerine katılımı arttırma, sohbet toplantılarına katılıma teşvik etme, zaman gazetesi abonesi yapma eylemlerini gerçekleştirdiği anlaşıl[mıştır.]"

21. Mahkûmiyet kararında başvurucunun eylemlerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğuna ve bu suça dair temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesine dair yer verilen değerlendirmeler şöyledir:

"Her ne kadar sanık hakkında 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin atfıyla 5237 SayılıTürk Ceza Kanunun 314/1. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yönetme suçu ile cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmışsa da, terör örgütü yönetme suçunun oluşabilmesi için örgütün amaçları doğrultusunda örgütü idare etmeyi, emir ve direktif vermeyi, örgüt içinde inisiyatif alma ve karar verme gücüne sahip olmayı gerektirdiğinden dosya kapsamında bulunan tüm deliller dikkate alındığında sanığın örgüt içinde inisiyatif alma ve karar verme gücüne sahip olmadığı anlaşılmakla sanığın eylemlerinin silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturmadığı kanaatine varılmıştır. Sanığın yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan eylenmeleri ile örgütün hiyerarşikyapısına dahil olduğu ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arz eden organik bağının bulunduğu sanığın eylemlerinin bir bütün halinde 3713 sayılı TMK'nın 7/1. maddesinin yollamasıyla 5237 sayılı TCK'nın 314/2 maddesinde düzenlenen Silahlı Terör Örgütü üyesi olma suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır. Sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yapılan yargılama ve toplanan delillerle sabit olmakla, sanığın eylemine uyan TCK'nın 314/2 maddesi gereğince sanığın örgüt içerisindeki konumu, suçun işleniş şekli, suç konusunun önem ve değeri, dosyaya yansıyan kişiliği, meydana gelen netice göz önüne, sanığın örgüt içindeki konumu dikkate alınarak takdiren ve teşdiden cezalandırılması yoluna gidilmiştir."

22. Başvurucu ve müdafii anılan karara karşı diğerlerinin yanı sıra soruşturma evresindeki beyanları hükme esas alınan tanıkların birçoğunun Mahkeme huzurunda yeniden ifadelerinin alınması gerektiğini de belirterek istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurmuş, karar kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir.

23. Başvurucu, nihai hükmü 23/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 29/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

24. Komisyon; adil yargılanma hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesi dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hak ve ilkeye ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

25. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne esas alınan tanıkların duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

26. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet tek veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemişse sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).

29. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).

30. Somut olayda Mahkeme, aleyhe beyanda bulunan tanıklardan M.Ş.yi duruşmada hazır bulundurarak ifadesini almış, diğer tanıklar M.C. ve A.R.A.nın istinabe yoluyla alınan beyanları ile diğer tanıkların soruşturma evresinde alınan ifadelerini başvurucu ve müdafiine okumuş ancak M.Ş. dışındaki tanıkların duruşmada dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba göstermemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

31. Testin ikinci aşaması uygulanırken delilin tekliğinden o delilin sanık aleyhine yegâne delil olması, delilin belirleyiciliğinden ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan delil anlaşılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Baran Karadağ, § 65). Belirtilmelidir ki bir delilin belirleyici olup olmadığı sadece başvurucunun mahkûmiyeti yönünden değil temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından da dikkate alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hasan Bati, B. No: 2019/8419, 28/6/2022, §§ 33-35). Aksi hâlde suçun sübutu tespit edilerek mahkûmiyete karar verilmesi dışındaki sonuçlar yönünden adil yargılanma güvenceleri anlamsızlaşır. Bu bakımdan mahkûmiyet hükmünün yalnızca sorgulanmamış tanığın ifadesine dayandığı veya cezanın alt sınırdan uzaklaşılmasında sadece sorgulanmamış tanığın ifadesine dayanıldığı bir durumda delilin tek olduğu söylenebilir. Buna karşılık mahkûmiyet hükmü kurulurken veya cezanın alt sınırdan uzaklaşılmasında sorgulanmamış tanığın ifadesinin yanında başka delilin/delillerin de bulunduğu ancak bu delilin/delillerin ağırlığının sorgulanmamış tanığın ifadesine nazaran daha az olduğu hâllerde sorgulanmamış tanığın ifadesinin belirleyici delil olduğu ifade edilebilir. Diğer delillerin ispat gücünün sorgulanmamış tanığın ifadesine nazaran daha yüksek olduğu hâllerde sorgulanmamış tanığın ifadesinin belirleyici delil olduğunun kabulü mümkün olmayacaktır.

32. Duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesinin tek veya belirleyici delil olup olmadığı hususu öncelikle mahkûmiyet gerekçesine bakılarak tespit edilir. Bu açıdan mahkemenin sorgulanmamış tanığın ifadesinin ağırlık derecesini gerekçeli kararda tartışmış olması beklenir. Ancak gerekçeli kararında bu tartışmanın yapılmadığı veya mahkemenin yaptığı değerlendirmenin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği hâllerde Anayasa Mahkemesinin kendisi bu değerlendirmeyi yapacaktır.

33. Somut olayda Mahkeme; başvurucunun Bank Asyadaki mutat olmayan hesap hareketlerine, örgütle iltisaklı oldukları gerekçesiyle kapatılan derneklerde üye veya yönetici olmasına, Samanyolu yayın grubunun Digitürk platformundan çıkarılması sonrası mevcut aboneliğini sonlandırmasına, örgüte yönelik başlatılan soruşturmaları protesto etmek için yapılan gösteriye katılmasına, sosyal medya hesaplarında örgüt lehine paylaşımlar yapmasına, evinde yapılan aramada örgütsel bağlılığı nedeniyle bulundurduğu değerlendirilen 1 dolar bulunmasına ve örgütün Ahmetli ilçesindeki mütevelli heyeti içerisinde yer alıp örgüte maddi kaynak sağlamak için toplanan paraların kendisine teslim edildiğine, örgüte eleman kazandırmak için toplantılar organize ettiğine ve WhatsApp uygulamasında kendi profili üzerinden darbe girişimi sonrası örgüt lehine paylaşımlar yaptığına dair tanık ifadelerine istinaden mahkûmiyet hükmü kurmuştur.

34. Yargıtay uygulamasına göre kişilerin Bank Asya nezdindeki mutat bankacılık işlemleri örgütsel faaliyet veya örgüte yardım olarak kabul edilmemektedir (birçok karar arasından bkz. kapatılan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 5/3/2019 tarihli ve E.2018/6408, K.2019/1447; 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararları). Benzer şekilde kişilerin örgütle irtibatlı kurumlarda çalışmalarının da terör örgütü üyeliği suçu açısından tek başına yeterli delil olarak kabul edilmediği görülmüştür (kapatılan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararı). Bununla birlikte bu kişilerin örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin örgüte üye olma suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etmek olarak kabul edilebileceği anlaşılmıştır (kapatılan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145 sayılı kararı).

35. Yargıtay, kişilerin Digitürk aboneliğini iptal ettirmelerinin örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir (birçok karar arasından bkz. kapatılan Yargıtay 16. Ceza Dairesinin E.2018/2449, K.2019/3744, 23/5/2019; E.2019/179, K.2019/6399, 24/10/2019 sayılı kararları).

36. Yargıtay FETÖ/PDY'ye üyelik suçundan mahkûmiyetlere dair birçok kararında yasal olarak kurulmuş sendika veya derneklere üyelik delilini de değerlendirmiştir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY'yle iltisaklı sendika, dernek ve diğer yasal örgütleri kurmaları, bunlara üye olmaları veya yönetim ve denetim kurullarında yer almaları tek başına kişilerin örgütün nihai amacını bildiğini, iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemez (Bilal Celalettin Şaşmaz, B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 17, 18, 57).

37. Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY soruşturma ve kovuşturmalarına dair bazı bireysel başvuru dosyalarında tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları değerlendirmiştir. Bu kapsamda;

i. Kişilerin savunmalarının aksini ortaya koyacak somut bir olgu gösterilemediği müddetçe kendilerinden elde edilen Amerikan dolarının kişilerle örgüt arasında bir bağlantı bulunduğuna dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 146; Mehmet Ali Şelli, B. No: 2017/12880, 4/11/2020, § 49; Ümit Özkan, B. No: 2017/78, 4/11/2020, § 65).

ii. Somut olayın şartları itibarıyla içeriği belli olmayan telefon görüşme kayıtları da örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabul edilmemiştir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mustafa Açay, B. No: 2016/66638, 3/7/2019, § 61; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 106; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, § 62).

iii. Yargıtayın benzer yöndeki kararlarından da hareketle, kişilerin örgütün propagandasını yapan sosyal medya hesaplarını ve internet sitelerini çok farklı amaçlarla takip edebildikleri belirtilerek kamu makamlarının, bir kimsenin örgütün propagandasını yapan internet sitelerine ve sosyal medya hesaplarına girmesinin ve bunları takip etmesinin örgütsel amaçla yapıldığını gösteren somut olguları ortaya koyamadığı sürece bunların suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır (Mustafa Özterzi, § 114).

38. Yargıtayın ve Anayasa Mahkemesinin tanık ifadeleri dışındaki delillerle ilgili yukarıda belirtilen uygulamaları dikkate alındığında, Mahkemece başvurucunun da hazır bulunduğu oturumda ifadesi alınan ve soruşturma evresindeki ifadesini doğrulamayan M.Ş.den ziyade istinabe yoluyla ifadeleri alınan ya da yalnızca soruşturma evresindeki ifadelerinin okunmasıyla yetinilen tanıkların, başvurucunun Ahmetli ilçesinde örgütün mütevelli heyeti içerisinde yer alıp mali işlerini yönettiğine, örgüt adına yardım toplama faaliyetlerini organize ettiğine, başkalarını örgüt toplantılarına katılmaya ve örgüte ait Zaman gazetesine abone olmaya teşvik ettiğine ve darbe girişimi sonrası WhatsApp profili üzerinden örgüt lehine açıklamalar yaptığına ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesinde önemli ağırlıkta bir delil olarak dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların ifadelerinin mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

39. Son olarak yargılama sürecinde başvurucuya olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Ancak gerekçeli kararda başvurucunun örgütün mütevelli heyeti içerisinde yer alıp mali işlerden sorumlu olduğu, örgüt adına yardım toplama faaliyetlerini organize edip başkalarını örgüt toplantılarına katılmaya ve örgüte ait yayınlara abone olmalarına teşvik ettiği, darbe girişimi sonrası WhatsApp profili üzerinden örgüt lehine açıklamada bulunduğu yönündeki sorgulanamayan tanık beyanlarını doğrulayan başkaca delillere dayanıldığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Dahası 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 180. maddesinin " ...tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır." şeklindeki (5) numaralı fıkrasına rağmen Mahkemenin sözü edilen tanıkları SEGBİS yoluyla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye de ulaşılamamıştır. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunma tarafına karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin tanınmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanık M.Ş. dışındaki diğer tanıkların duruşmada dinlenmemelerinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

41. Başvurucu, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyet kararında suç oluşturmayan bazı eylemlere de dayanılması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür. Başvuruda tanık sorgulama hakkı şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç ve hükmedilen giderim gözetildiğinde bu iddiaların ayrıca incelenmesine gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

42. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

44. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemelere aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

45. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi/belge sunmadığından da maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/296, K.2018/120) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hıfzı Akdağ [1.B.], B. No: 2019/19510, 21/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı HIFZI AKDAĞ
Başvuru No 2019/19510
Başvuru Tarihi 29/5/2019
Karar Tarihi 21/5/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların başvurucu tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) İhlal Yeniden yargılama
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik İncelenmesine Yer Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi