TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDURRAHMAN AYDOĞDU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/21873)
Karar Tarihi: 31/3/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Tuğçe TAKCI
Başvurucu
Abdurrahman AYDOĞDU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başka hastaneye geç nakledilme ve organizasyon bozukluğu sonucu gerçekleşen ölüm olayı nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun babası V.A. kaldırıldığı hastanede 15/7/2012 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
7. Başvurucu, annesi ve kardeşi ile birlikte bireysel başvuruda dile getirdiği iddialarla olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğunu belirterek Aksaray İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) 70.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebiyle tam yargı davası açmıştır.
8. İdare Mahkemesi Adli Tıp Kurumundan temin edilen bilirkişi raporu sonrasında olayda hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle 31/12/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Uyuşmazlıkta, davacıların murisi olan [V.A.nın] ölümü olayında, şahsın ölümüne iddia edildiği gibi zamanında müdahale edilmemesinin, gerekli tedavilerin yapılmamasının ve zamanında sevk edilmemesinin mi sebep olup olmadığı, iddia edilen bu hususlar ile [V.A.nın] ölümü arasında uygun illiyet bağı olup olmadığı, böyle bir durum varsa bu hususun hizmet kusuru olup olmadığının, hizmet kusuru ise davalı idarenin hangi oranda hizmet kusuru bulunduğunun tespiti teknik bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden; ... dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderildiği ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nca hazırlanan... raporunda özetle; 'Tıbbi belgelerinde kayıtlı verilere göre kişinin 11.07.2012 tarihinde sabah saatlerinde kalbinden rahatsızlanması nedeni ile ambulans ile Aksaray Devlet Hastanesine saat 10:25'te ulaştırıldığı, arrest halde geldiği, ilk ve acil yardım uzmanı Dr. [A.A.S.] tarafından değerlendirilerek hemen CPR uygulandığı, nabız alınmaya başladığı, Kardiyoloji Uzmanı Dr. [A.A.]dan konsültasyon istendiği, 10:41'de kan tahlilleri yapıldığı, 10:57'de Beyin Tomografisi çekildiği,... Kardiyoloji konsültasyonunda; bilinen kalp hastalığı olmadığı, birkaç gündür göğüs ağrısı olduğu, EKG de inferior Mİ ve ST elevasyonu olduğu, spontan solunum olmadığı, ventilatöre bağlı olduğu, koroner yoğun bakımda ventilatör bulunmadığı için başka yoğun bakımda takip edilmesi uygun olduğu, ... Ankara'ya acilen hava ambulansı ile sevkinin planlandığı, hastanın sevk işlemleri için 112 sevk birimine faks çekildiği, saat 15:20'de hava ambulansı onayı alındığı, ancak hava ambulansının yakıt ikmali yaptığının, bu nedenle geciktiğinin, daha sonra akşam olduğundan hava ambulansının hastayı taşımasının mümkün olmadığının, bu nedenle gelemeyeceğinin ifade edildiği, 16:22'de Uzm. Dr [A.A.nın] karayolunu tercih ettiğinin belirtildiği, bu nedenle hava ambulansı yerine kara ambulansı ile sevk edilerek saat 17:00 da Ankara'ya doğru yola çıkıldığı, hastanın Sincan Özel [K.] Hastanesine götürüldüğü, burada saat 21:34 te Kardiyoloji tarafından değerlendirildiği, GD kötü, bilinç kapalı, entübe,... olduğu YBÜ ye alındığı, entübe, solunum cihazına bağlı olarak takipte olduğu, ... mevcut nörolojik tablo ve kardiyak açıdan stabil seyretmesi nedeniyle girişim planlanmadığı, reanimasyon ünitesinde takibine başlandığı, 3. Basamak hasta olarak kabul edildiği, kabulde bilinci kapalı, kooperasyonu olmadığı, ... spontan solunum eforu olmayan hasta SIMV modda mekanik ventilatöre bağlandığı, takiplerine devam edilen ve durumunda düzelme olmayan hasta 15/07/2012 günü saat 19:15 te kardiyakk arrest geliştiği,... hasta saat 20:00 de exitus kabul edildiği, dikkate alındığında; kişinin tedavisi için götürüldüğü hastanede uygun bir şekilde yeniden canlandırma işlemi uygulandığı, cevap alındığında uygun takip ve tedavisine başlanıldığı, sevk kararının uygun olduğu, kişinin kalp ve solunumunun hastaneye getirilmesinden önce durması nedeniyle hipoksik beyin hasarı oluştuğu, sevk koşulları sağlanarak sevkinin yapıldığı, uygun bir şekilde sevkinin de ... sağlandığı dikkate alındığında, tedavi olduğu hastanelerde kişinin muayene, takip ve tedavisinde görev alan hekimlere ve yardımcı sağlık personeline, hastane idaresine atfı kabil kusur bulunmadığı o birliğiyle mütalaa olunur.' şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yukarıda yer verilen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nca hazırlanan... bilirkişi raporunda yer verilen tespitler kapsamında uyuşmazlığın değerlendirilmesinden; [V.A.nın] hastaneye daha götürülmeden önce arrest olduğu, tedavisi için götürüldüğü Aksaray Devlet Hastanesi'nde yeniden canlandırma işlemi yapıldığı, cevap alındığında uygun takip ve tedavisine başlanıldığı, kişinin kalp ve solunumunun hastaneye getirilmesinden önce durması nedeniyle hipoksik beyin hasarı oluştuğu, sevk koşulları sağlanarak sevkinin yapıldığı, sevkinin uygun bir şekilde sağlandığı dikkate alındığında, [V.A.nın] tedavi olduğu hastanelerde kişinin muayene, takip ve tedavisinde görev alan hekimlere ve yardımcı sağlık personeline, hastane idaresine atfı kabil kusur bulunmadığı sonucuna varılmış olup, davacıların tazminat isteminin kabul edilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.."
9. Başvurucu tarafından temyiz edilen söz konusu karar, Danıştay Onbeşinci Dairesi (Daire) tarafından 7/12/2015 tarihinde maddi tazminat talebine ilişkin kısım bakımından onanmış, manevi tazminat talebine ilişkin kısım bakımından ise bozulmuştur. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
Dava konusu olayla ilgili olarak alınan Adli Tıp Raporunda Aksaray Devlet Hastanesi Kroner Yoğun Bakım Ünitesinde ventilatör bulunmadığı için hastanın ventilatör olan başka bir yoğun bakımda takip edilmesininuygun olduğu görüşüyle sevkine karar verildiğinin belirtildiği, Sağlık Bakanlığı'nca hazırlanarak 13.08.2007 tarihinde yürürlüğe giren 2007/73 sayılı Yoğun Bakım Ünitelerinin Standartları başlıklı Genelge ile 1. Basamak Yoğun Bakım Ünitesinde bir Ventilatör'ün bulunmasının zorunlu olduğu hususu dikkate alındığında, Kroner Yoğun Bakımda Ünitesinde zorunlu olmasına rağmen ventilatör cihazının bulunmaması bir eksiklik olup, bu duruma göre sunulan sağlık hizmetinde eksiklik bulunduğu açık olmakla birlikte, bu eksikliğin ölüme katkısının olup olmadığının bilinememesi nedeniyle, idari eylemle zarar arasında nedensellik bağı kurulamamaktadır. Dolayısıyla bu aşamada maddi tazminata hükmedilmesinin koşulları oluşmadığından, maddi tazminat isteminin kabulüne olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, Adli Tıp Kurumu Raporunda açıkça davacıların yakınına uygulanan tıbbi tedavide eksiklik bulunduğu belirtilmekte olup; davacıların yakınına, tıbbın gereklerine aykırı uygulama yapıldığı saptanmış bulunmaktadır.
Bu durum, davacılar yakınının hayatını kaybetmesinde etkili sebep olmasa bile, yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işlemediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla davacıların yakını için sunulan yetersiz sağlık hizmeti nedeniyle duyulan sıkıntı ve üzüntünün kısmen de olsa hafifletilebilmesi amacıyla davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerekmekte olup; temyize konu kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir..."
10. Başvurucu ile Sağlık Bakanlığının karar düzeltme taleplerinin Daire tarafından 8/6/2017 tarihinde reddedilmesi üzerine İdare Mahkemesi 16/11/2017 tarihli kararla başvurucu lehine 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
Bununla birlikte, Adli Tıp Kurumu Raporunda açıkçadavacıların yakınına uygulanan tıbbi tedavide eksiklik bulunduğu belirtilmekte olup; davacıların yakınına, tıbbın gereklerine aykırı uygulama yapıldığı saptanmış bulunmaktadır.
Bu durum, davacılar yakınının hayatını kaybetmesinde etkili sebep olmasa bile, yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işlemediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla davacıların yakını için sunulan yetersiz sağlık hizmeti nedeniyle duyulan sıkıntı ve üzüntünün kısmen de olsa hafifletilebilmesi amacıyla davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden, takdiren her bir davacı için 10.000,00-TL olmak üzere toplam 30.000,00-TL manevi tazminatın ... davalı idare tarafından tazmin edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır..."
11. Kararın Sağlık Bakanlığınca temyiz edilmesi üzerine karar, Dairenin 24/4/2018 tarihli kararıyla onanmıştır. Sağlık Bakanlığının karar düzeltme talebi Dairenin 19/2/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Ret kararı başvurucuya 14/6/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 17/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Anayasa Mahkemesinin 31/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
14. Başvurucu; kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılan babasının sağlık durumunun ağır olması ve tıbbi müdahale için gerekli teçhizatın bulunmaması nedeniyle hava ambulansı ile uzun süre bekletilip sevkinin sağlanmadığını, kara ambulansı ile sevkini talep etmesi üzerine müsait kara ambulansı bulunmadığı yanıtı alması sonrasında ilgililerden şikâyetçi olacağını belirtmesinin ardından gecikmeli olarak kara ambulansı ile bir başka ildeki hastaneye sevkinin sağlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca ambulanstaki doktorun oksijen tüpü bittiği hâlde bir başka ambulans talebine gerek olmadığını söylediğini, oksijen tüpünün bitmesinden kısa süre sonda yakınının kalp atışlarının iyice zayıfladığını, yakınını yoğun bakımda göremediğini, görevli doktorların geç tıbbi müdahalesi ve sevki nedeniyle yakınının öldüğünü belirterek yaşam ve sağlık haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Bakanlık görüşünde, başvurucunun maddi tazminat talebi yönünde bireysel başvurunun süresinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından ise Bakanlık; sağlık hizmetleri bakımından başvurucunun yakınının yaşamının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesine yönelik tüm müdahalelerin yapıldığını, ölüm olayını aydınlığa kavuşturabilecek şekilde gerekli tüm bilimsel görüş ve raporların temin edildiğini, kararın bu raporlar doğrultusunda ayrıntılı olarak değerlendirilmek suretiyle gerekçelendirildiğini, idarenin ağır hizmet kusurunun bulunmadığı yönündeki İdare Mahkemesi kararından ayrılmayı gerektirir bir neden bulunmadığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiasının özünü kamu makamlarınca yaşamın korunması için gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle ölüm olayının meydana gelmesi ile yetkili adli mercilerce bu yönde ihlal tespiti yapılmamasının oluşturduğu değerlendirilmiştir. Bu nedenle başvurucunun diğer haklarla bağlantılı olarak ileri sürdüğü ihlal iddiaları da yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu, müteveffanın oğludur. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
18. Diğer yandan yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası diğer kabul edilebilirlik kriterleri bakımından da incelenmelidir.
19. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkı, Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
20. Devletin pozitif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşama hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§ 50, 51).
21. Yaşam hakkı bakımından da idari makamlar ve derece mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması suretiyle ihlalin tespit edilmesi, verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri sürülemeyecek olup mağduriyetin giderilmesi, özellikle ihlal edildiği ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların devam edip etmediğine bağlıdır (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83).
22. Dosyanın incelenmesinden başvurucunun maddi tazminat talebinin İdare Mahkemesinin 31/12/2014 tarihli kararı ile reddedilerek kararın Daire tarafından onanması sonrasında karar düzeltme talebinin de 8/6/2017 tarihinde reddedilmesiyle kesinleştiği anlaşılmıştır (bkz. § 10).
23. Diğer yandan Daire tarafından 7/12/2015 tarihinde, İdare Mahkemesinin 31/12/2014 tarihli kararının manevi tazminatın reddine yönelik kısmının da bozulması üzerine (bkz. § 9) İdare Mahkemesi 16/11/2017 tarihli karar ile Dairenin bozma gerekçesini aynen kabul ederek başvurucunun manevi tazminat talebinin "...Adli Tıp Kurumu Raporunda açıkça davacıların yakınına uygulanan tıbbi tedavide eksiklik bulunduğu belirtilmekte olup; davacıların yakınına, tıbbın gereklerine aykırı uygulama yapıldığı saptanmış bulunmaktadır. Bu durum, davacılar yakınının hayatını kaybetmesinde etkili sebep olmasa bile, yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi işlemediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla davacıların yakını için sunulan yetersiz sağlık hizmeti nedeniyle duyulan sıkıntı ve üzüntünün kısmen de olsa hafifletilebilmesi amacıyla..." gerekçesiyle kabulüne karar vermiştir (bkz. § 10).
24. Yaşam hakkı bakımından da idari makamlar ve derece mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması suretiyle ihlalin tespit edilmesi, verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri sürülemeyecek olup mağduriyetin giderilmesi, özellikle ihlal edildiği ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların devam edip etmediğine bağlıdır (Sadık Koçak ve diğerleri, § 83).
25. Bu bağlamda İdare Mahkemesinin manevi tazminat talebini kabul gerekçesi gözönünde bulundurulduğunda sağlık hizmetinin işleyişindeki eksiklik ile meydana gelen ölümle arasında bir illiyet bağı olduğunun tespit edilemediği, başka deyişle söz konusu eksikliğin ölüm üzerinde bir etkisinin olduğunun belirlenemediği somut olayda yaşam hakkının devlete yüklediği yaşamı koruma pozitif yükümlülüğünün ihlal edildiğinin hem Daire hem de İdare Mahkemesince tespit edildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. İdare Mahkemesince hükmedilen manevi tazminat, yaşam hakkı kapsamında ihlal tespitine dayalı verilmemiştir.
26. Nitekim başvurucu da İdare Mahkemesinin 16/11/2017 tarihli kararını temyiz etmemiştir (bkz. § 11). Ayrıca başvurucunun başvuru formunda lehine hükmedilen manevi tazminatın miktarına ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere başvurucunun şikâyetinin yaşam hakkı kapsamındaki yaşamı koruma yükümlülüğüne ilişkin olduğu değerlendirilmiştir (bkz. § 16).
27. Öte yandan 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayan/ar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "
28. Somut olaya dair ihlal tespiti yapmamış olan İdare Mahkemesinin 31/12/2014 tarihli kararının Dairece bozulmasının ardından yapılan karar düzeltme talebinin reddine ilişkin 8/6/2017 tarihli kararın öğrenilmesinden itibaren başvurunun otuz günlük süre içinde yapılması gerekirken 17/6/2019 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olduğu değerlendirilmiştir.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.