logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Kemal Coşkun (3) [1. B.], B. No: 2019/22549, 16/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KEMAL COŞKUN BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2019/22549)

 

Karar Tarihi: 16/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Kemal COŞKUN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; meslekten çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada işlemin iptaline karar verilmesine karşın yargı kararlarının gereği gibi uygulanmaması ve suç duyurusunun sonuçsuz kalması nedeniyle kararın icrası ve adil yargılanma hakkının, İdare tarafından verilen cevaplarda ve yargılama sırasında suçlayıcı ifadelere yer verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin, konutta hukuka aykırı arama yapılması nedeniyle konut dokunulmazlığı hakkının, gözaltı kararı bulunmadığı hâlde gözaltına alınması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gözaltı sırasında darp ve tehdit edilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, iade edilmesine karar verilen silah için ruhsat verilmemesi ve müsadere kararı verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu; Samsun İl Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaparken zorla ırza geçmeye teşebbüs, darp ve tehdit fiillerini işlediği gerekçesiyle meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmıştır. Başvurucunun kararın iptali istemiyle açtığı dava Samsun 1. İdare Mahkemesinin (1. İdare Mahkemesi) 29/9/2005 tarihli kararıyla reddedilmiş ve bu karar yasal yollardan geçerek kesinleşmiştir.

3. Başvurucu tarafından meslekten çıkarılma işlemine konu yargılamaya yönelik olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapılmıştır.

4. Ayrıca açılan ceza davasında Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 21/3/2006 tarihinde başvurucunun hürriyeti tahdit ve yağma suçundan beraatine, cinsel saldırı suçundan dönüşen kasten yaralama suçundan ise mahkûmiyetine karar vermiştir. Yapılan temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 6. Ceza Dairesi 17/9/2012 tarihinde yağma ve hürriyeti tahdit suçundan kurulan beraat kararının onanmasına, cinsel saldırı suçundan dönüşen kasten yaralama suçunun ise zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar vermiştir. Ayrıca Ağır Ceza Mahkemesi başvurucuya ait silahın da iadesine karar vermiştir.

5. Ağır Ceza Mahkemesi kararı sonrasında başvurucu5/11/2012 tarihinde 1. İdare Mahkemesine başvuruda bulunarak meslekten çıkarma cezasının iptali için yargılamanın yenilenmesini talep etmiş ancak bu istem reddedilmiştir. Yasa yollarından geçen karar aleyhine başvurucu tarafından yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi 13/6/2017 tarihinde başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

6. Başvurucu ayrıca yukarıda değinilen ceza yargılaması sonucunda beraat etmesi sebebiyle memuriyet görevine dönmek istemini içeren 18/2/2013 tarihli başvurusu ile Emniyet Genel Müdürlüğüne (İdare) müracaat etmiştir. Yapılan başvuruya cevap verilmemesi üzerine zımnen ret işleminin iptali istemiyle açılan dava Ankara 17. İdare Mahkemesinin 17/10/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.

7. Ağır Ceza Mahkemesi kararı sonrasında kendisine teslim edilen silah için başvurucu ruhsat verilmesi talebinde bulunmuş ancak bu talebi Muratpaşa Kaymakamlığınca (Kaymakamlık) 9/9/2013 tarihinde reddedilmiştir. Ayrıca ret kararında silahı İdareye teslimi hâlinde bedelinin kendisine ödeneceği aksi hâlde ise 10/7/1953 tarihli 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun hükümleri uyarınca işlem yapılacağı ihtar edilmiştir. Başvurucu hakkında ihtara rağmen silahı teslim etmediği gerekçesiyle ceza soruşturması başlatılmıştır. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun silahını teslim etmeyeceğini beyan ettiği gerekçesiyle arama kararı verilmesi talebiyle Antalya 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (1. Sulh Ceza Hâkimliği) başvurmuştur.

8. 1. Sulh Ceza Hâkimliği 21/4/2016 tarihinde başvurucunun ikâmetinde gündüz vakti arama yapılmasına ve arama sonucunda ele geçirilen suç eşyasına el konulmasına karar vermiştir. Bu karara istinaden kolluk görevlilerince düzenlenen ev arama tutanağında başvurucunun cenazede olup gelemeyeceğini beyan ettiği ve silahın yerini söylediği belirtilmiş, çilingir marifetiyle kapı açılmak suretiyle arama yapıldığı, silahın bulunması sonrasında kapının kapatıldığı ve aramaya son verildiği ifade edilmiştir. Tutanakta polis memurları yanında mahalle muhtarı, site yöneticisi ve komşu imzalarının da bulunduğu anlaşılmıştır. Başsavcılık, başvurucunun memur olduğu sırada kendisine verilen tabancayı bulundurmasının suçun yasal unsurlarını oluşturmadığı gerekçesiyle 27/7/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Aynı zamanda polis memurluğundan ihraç edilmesinden dolayı bir daha taşıması ve bulundurması yasal olarak mümkün olmadığı, bulundurma ve taşıma ruhsatı verilemeyeceği gerekçesiyle Sulh Ceza Hâkimliğinden silahın müsaderesini talep etmiştir. Bu kararı 2/8/2016 tarihinde tebliğ aldığını ifade eden başvurucu 9/8/2016 tarihinde müsadereye ilişkin kısım yönünden itirazda bulunmuştur. Antalya 3. Sulh Ceza Hâkimliği (3. Sulh Ceza Hâkimliği) 22/9/2016 tarihinde başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itirazda bulunmadığı, müsadere için Antalya Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunulmasına ilişkin karara itiraz ettiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

9. Müsadere talebini değerlendiren Antalya 4. Sulh Ceza Hâkimliği (4. Sulh Ceza Hâkimliği) 29/8/2016 tarihinde silahın müsaderesine karar vermiş ve bu karar karşı yapılan itiraz da Antalya 5. Sulh Ceza Hâkimliğince (5. Sulh Ceza Hâkimliği) 11/10/2016 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 24/10/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

10. Başvurucu silahın geri alınması ve müsadere sürecine konu soruşturma sırasında polis karakoluna davet edildiği hâlde gözaltı kararı olmaksızın gözaltına alındığı, kolluk görevlisince boğazının sıkılarak itildiği ve aşağılandığı, evinin hukuka aykırı şekilde arandığı ve silahının zorla alındığı gerekçesiyle şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık tarafından bu iddialar hakkında E.2016/28505 sayılı dosya ile başlatılan ceza soruşturmasında karakolda bulunan kamera kayıtlarının incelenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve görevli polis memurlarının ifadesi alınmıştır.

11. Şüpheli polis memurlarından R.B. dışındaki şüpheli ve tanık polis memurları başvurucunun boğazının sıkılmadığını, silahın temini için evinde arama kararı verilmesi üzerine başvurucunun telefonla arandığını ve gelmesinin istenildiğini ancak uzakta olup gelemeyeceğini ve silahın yerini söylemesi üzerine çilingir marifetiyle kapının açıldığını, silahın bulunduğu yerden alınıp evin kapısının kapatıldığını ve aramaya son verildiğini ifade etmiştir. Şüpheli polis memuru R.B. ise başvurucuya yapılacak işlemleri anlattığı sırada başvurucunun ''silahımı veremem, gidin siz alın, beni burda tutma yetkiniz yok'' diyerek hızla odadan çıkması üzerine sadece koridora çıkıp kolundan tutup silahı vermesini aksi takdirde Cumhuriyet savcısından alınacak talimata göre işlem yapacağını söylediğini ifade etmiştir.

12. 12/7/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise başvurucunun 9.30 sıralarında elinde poşetle karakola girdiği, müracat kısmındaki polislerle konuşup içeriye yöneldiği, daha sonra bir polis memuru ile odaya girdiği ve bu oda önünde yaklaşık yedi dakika sonra bir hareketlilik olduğu ancak kamera açısından kişiler arasında herhangi bir fiziksel müdahale olduğunun görülemediği ifade edilmiştir. Ayrıca yaklaşık beş dakika sonunda başvurucunun odadan çıkıp müracat kısmına geçerek buradaki polislerle konuştuğu, yaklaşık üç buçuk saat boyunca polis memurları gözetimi olmadan müracat kısmında, bahçede kameriyede ve karakol içerisinde dolaştığı, fiziksel bir müdahale tespit edilemediği ve saat 13.00 sıralarında karakoldan ayrıldığı belirtilmiştir. Başsavcılık 27/7/2016 tarihinde şüpheliler hakkında kamu davasının açılması için başvurucunun soyut iddiası dışında yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

13. Karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 16/1/2017 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde arama ve el koyma kararı gereği yapılan arama ve el koymanın usul ve kanuna uygun olduğu, bilirkişi CD çözüm raporu uyarınca başvurucuya fiziksel bir müdahalenin görülmediği, üç buçuk saat boyunca polis memuru gözetiminde olmadan müracaat kısmında oturup merkez içinde dolaştığının görüldüğü, şüphelilerin suçlamayı kabul etmediği ve tanık ifadelerinde suçlamaya yönelik başvurucu lehine bir hususun bulunmadığı ifade edilmiştir. Nihai kararın tebliğine ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Başvurucu daha sonra aynı karara karşı 30/11/2023 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunmuştur. 3. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun on beş günlük yasal süre geçtikten sonra itirazda bulunduğu ve itirazı hakkında daha evvel karar verilmiş olduğu hâlde mükerrer nitelikte talepte bulunduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Bu karara ilişkin tebligat 9/2/2024 tarihinde başvurucu vekilince açılıp okunmuştur.

14. AİHM Kemal Coşkun/Türkiye, B. No: 45028/07, 28/3/2017 tarihli kararı ile başvurucu hakkında yürütülen disiplin incelemelerinin adil olmadığına ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerinin kabul edilebilir olduğunu belirledikten sonra başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. AİHM karar gerekçesinde başvuranın suç işlediği kanunlar önünde sabit görülmeden kendisinin suçlu ilan edildiğini vurgulamıştır.

15. AİHM kararı üzerine 1. İdare Mahkemesi 8/6/2018 tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulü ile davaya konu meslekten çıkarma cezasının iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun hürriyeti tahdit ve yağma suçundan beraat ettiğini ve kasten yaralama suçunda ise kamu davasının düşmesine karar verildiğini ifade etmiştir. Karar kanun yollarından geçerek 15/10/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

16. Başvurucu 8/9/2018 tarihli şikâyet dilekçesiyle söz konusu 1. İdare Mahkemesi kararını uygulamayan yetkililer hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Başsavcılık tarafından başlatılan ceza soruşturmasında 3/12/2018 tarihinde dilekçenin işleme konulmamasına kesin olarak karar verilmiştir. Başvurucu bu karar üzerine 19/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş ve meslekten çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada işlemin iptaline karar verilmesine karşın yargı kararının gereği gibi uygulanmaması ve kararı uygulamayan kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kalması nedenleriyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvuru formunda daha evvel lehine olan kararların uygulanmamasına, silahının zorla alınmasına, evinin hukuka aykırı aranmasına, karakolda hukuka aykırı tutulması ile kendisine işkence ve eziyet edilmesine ilişkin şikâyetlerinin adli makamlarca kanuna aykırı olarak kapatıldığını ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi 2018/37468 sayılı bireysel başvuru numarası ile başvuruyu incelemiştir.

17. Başvurucu 5/11/2018 tarihli ayrı bir şikâyet dilekçesiyle lehine olan idare mahkemesi kararını uygulamayan, kendisini zorla gözaltına alan, konutunu haksız arayan ve silahını geri vermeyen yetkililer hakkında Başsavcılığa yeniden suç duyurusunda bulunmuştur. Başsavcılıkça 13/12/2018 tarihinde Samsun 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın henüz kesinleşmediği ve tabancanın iadesi ile ilgili olarak söz konusu mahkeme kararının sonucunun önemli olduğu gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz 18/4/2019 tarihinde 5. Sulh Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Başvurucu nihai kararı 10/6/2019 tarihinde öğrenmiş ve otuz günlük başvuru süresi içinde 26/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. 5/3/2009 tarihinden itibaren yaş haddinden emekliye ayrılan ve 1/8/2009 tarihi itibarıyla emekli aylığı bağlanan başvurucu, meslekten çıkarma cezasına ilişkin disiplin cezasının 1. İdare Mahkemesince iptal edilmesi üzerine anılan işlem sebebiyle mahrum kaldığı özlük ve parasal hak kayıplarına karşılık maddi tazminatın ve yoksun kaldığı mali haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 24/5/2019 tarihinde Samsun 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Açılan davada 2. İdare Mahkemesi 14/1/2022 tarihli kararla davanın kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun yoksun kaldığı tutarın 201.418,64 TL olduğunu belirtilmiş ve memuriyetle ilişiğinin kesildiği 28/2/2005 tarihinden itibaren mahrum kaldığı maaş alacaklarının her birinin tahakkuk etmesi gereken tarihlerden itibaren ayrı ayrı işletilmek suretiyle hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine karar verilmiştir. Karar yasal yollardan geçerek kesinleşmiş ve tazminatın başvurucuya ödendiği anlaşılmıştır.

19. Anayasa Mahkemesi 3/5/2023 tarihinde başvurucunun 19/12/2018 tarihli 2018/37468 sayılı bireysel başvurusunun kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle ve suç duyurusunun sonuçsuz kaldığına ilişkin kısmının ise konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

20. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemeye göre başvurucu, silahının müsaderesine ilişkin 4. Sulh Ceza Hâkimliği kararı sonrasında 15/1/2020 tarihinde kanun yararına bozma dilekçesi sunmuştur. Kanun yararına bozma talebi Yargıtay 8. Dairesince (8. Ceza Dairesi) uygun bulunmuştur. 8. Ceza Dairesi 13/3/2023 tarihinde ceza davasında silahın suçta kullanılmadığının ifade edilmesi ve yargılamanın yenilenmesi kararı üzerine idare mahkemesince meslekten çıkarma kararının iptaline karar verilmesi karşısında başvurucunun mesleğe iadesinin sağlanıp sağlanmadığına ve görevde bulunup bulunmadığına ilişkin İdare ile yazışma yapılması ve sonucuna göre tabanca ve mermiler ile ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden müsadere kararı verilmesi nedeniyle müsadere kararını bozmuştur. Kanun yararına bozma kararı üzerine 4. Sulh Ceza Hâkimliği 16/8/2023 tarihinde müsadere kararını kaldırmıştır. Bu tarihten sonra bir kısım yazışmaların yapıldığı anlaşılmakla birlikte silahın başvurucuya iade edilmediğine ilişkin bir bilgiye rastlanmamıştır.

21. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Kararların İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Başvurucu; ceza mahkemesi kararı ile beraat etmesine, AİHM ve 1. İdare Mahkemesince lehine karar verilmesine rağmen kararların uygulanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.

23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."

24. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Dava şartları şunlardır:

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması."

25. 6100 sayılı Kanun’un 115. maddesinin (2) numaralı fıkrası fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder."

26. Buna göre bireysel başvuruların incelenmesinde 6216 sayılı Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nde (İçtüzük) hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanacaktır. Bireysel başvuruya ilişkin mevzuatta mükerrer başvuru düzenlenmemiştir. Dolayısıyla aynı başvurucunun aynı nedenle birden fazla bireysel başvuru yapması durumunda başvurunun 6100 sayılı Kanun’un dava şartlarına ilişkin yukarıda belirtilen hükümleri kıyasen uygulanmak suretiyle reddedilmesi gerekir.

27. Başvurucu, aynı ihlal iddiasıyla daha önce de bireysel başvuru yapmıştır. Anayasa Mahkemesi 3/5/2018 tarihli ve 2018/37468 sayılı kararında; başvurucunun meslekten çıkarma işleminin iptali amacıyla dava açtıktan sonra emekli olduğu ve kendisine maaş bağlandığı, yapılan yeniden yargılama sonucunda meslekten çıkarmaya ilişkin işlemin iptaline karar verilse de idarenin başvurucunun emekli olduğunu belirterek kararı uygulayamadığını ifade ettiği belirtilmiştir. Öte yandan başvurucu tarafından meslekten çıkarma cezasına ilişkin disiplin cezasının Mahkemece iptal edilmesi üzerine anılan işlem sebebiyle mahrum kaldığı özlük ve parasal hak kayıplarına karşılık maddi tazminatın ve yoksun kaldığı mali haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açtığı davanın kabul edildiği ifade edilmiştir. Neticede gelinen bu noktada başvurucuya emekli aylığı bağlandığı, özlük ve parasal hak kayıplarıyla ilgili açtığı davada lehine verilen kararın kesinleşerek tazminatın ödendiği gözetildiğinde, statüsünün değişmesine bağlı olarak fiilen uygulanma imkânı bulunmadığı gerekçesiyle meslekten çıkarma disiplin cezasının iptaline ilişkin kararın idare tarafından uygulanmamasının kararın icrası hakkını ihlal ettiğinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşılmış ve kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkeme kararlarının icra edilmediğine ilişkin şikâyeti hakkında 2018/37468 sayılı bireysel başvuru dosyası ile kabul edilemezlik kararı verildiği ve şikâyetinin mükerrer olduğu anlaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

2. Suç Duyurusunun Sonuçsuz Kaldığına İlişkin İddia

29. Başvurucu, yargı kararları yerine getirilmediği hâlde görevliler hakkında yaptığı şikâyetin kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmek suretiyle sonuçsuz bırakıldığından yakınmaktadır.

30. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz [1.B.], B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

31. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Dolayısıyla bir ceza davasında; haklarında suç isnadı bulunmayan mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz [1.B.], §§ 23, 24).

32. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır.

33. Somut olayda başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup başvurucunun bu talebi üçüncü kişilerin cezalandırılmasıyla sınırlıdır.

34. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

36. Başvurucu; 2013 yılı sonrasında İdare tarafından verilen cevaplarda ve yargılama sırasında suçlayıcı ifadelere yer verildiğinden şikâyet etmiştir.

37. İçtüzüğün 80. maddesi şöyledir:

 “(1) Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde düşme kararı verilebilir:

ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.

 (2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir.”

38. AİHM tarafından başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine yeniden yapılan yargılamada başvurucu lehine iptal kararı verildiği ve bu yeni yargılama sürecinde başvurucuyu suçlayıcı herhangi bir ifadeye yer verildiğine ilişkin bir iddianın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan somut olayda İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen başvurunun incelenmesini gerekli kılan istisnai koşulların da bulunmadığı değerlendirilmiştir.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı anlaşıldığından İçtüzük’ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendi gereğince başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.

B. Konut Dokunulmazlığı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

40. Başvurucu, konutunun hukuka aykırı olarak arandığından şikâyet etmiştir.

41. Başvurucunun iddiası konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında incelenmiştir.

42. Anayasa Mahkemesi Mehmet Cengiz ve Rıdvan Cengiz [2.B.] kararında; arama işleminin hukuki olmaması nedeniyle özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiği iddiası bakımından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun aynı maddenin (1) numaralı fıkrasının (i) bendi uyarınca hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilere tanınan bir yol olduğunu ilgili Yargıtay kararına da değinerek belirtmiştir. Bu kararda, söz konusu tazminat yolunun Anayasa Mahkemesine başvurmadan önce tüketilmesi gereken etkili bir başvuru yolu olmadığı ifade edilmiş ve hukuka uygun olmayan arama kararına dayalı ihlal iddiaları başvurucular hakkında yürütülen ceza yargılaması sonrasında yapılan bireysel başvuruda incelenmiştir. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolu arama kararının ölçüsüz şekilde gerçekleştirilmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararların telafisine imkân veren bir yol olup arama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararların telafisi bakımından ise etkili bir başvuru yolu değildir (Mehmet Cengiz ve Rıdvan Cengiz [2.B.], B. No: 2019/21704, 20/9/2023, §§ 28-31, 64, 65).

43. Hukuka aykırı arama işlemine ilişkin özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine dair şikâyetlerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ile birlikte ileri sürülmesi hâlinde, arama işlemine esas teşkil eden isnada ilişkin mahkûmiyetle sonuçlanan yargılama sonucunda verilen nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekmektedir. Arama işlemine esas teşkil eden isnada ilişkin soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına ya da yargılama neticesinde beraate karar verilmesi hâlinde ise söz konusu bu yargısal yollar neticesinde verilen nihai kararların öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekmektedir (Hatice Özyar Karataş [1.B.], B. No: 2022/5325, 6/6/2024, § 24).

44. Bu bilgiler ışığında başvurucu hakkında ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma suçlamasıyla Başsavcılık tarafından yapılan soruşturmada 1. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 21/4/2016 tarihli kararda başvurucunun ikâmetinde gündüz vakti arama yapılmasına ve arama sonucunda ele geçirilen suç eşyalarına el konulmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine başvurucunun evi aranmış ve silahına el konulmuştur. Başsavcılık 27/7/2016 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına, başvurucuya ait tabanca, şarjör ve eklerinin müsaderesi için ise Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunulmasına karar verilmiştir. Kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin kararı 2/8/2016 tarihinde tebliğ aldığını ifade eden başvurucu 9/8/2016 tarihinde müsadereye ilişkin kısım yönünden itirazda bulunmuştur.3. Sulh Ceza Hâkimliği 22/9/2016 tarihinde başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara itirazda bulunmadığı, müsadere için Antalya Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğinden talepte bulunulmasına ilişkin karara itiraz ettiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Dolayısıyla 27/7/2016 tarihli kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin nihai kararı 2/8/2016 tarihinde tebliğ aldığını ifade eden başvurucunun bu tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu süreden çok sonra 26/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Başvurucu, gözaltı kararı verilmeksizin hukuka aykırı şekilde gözaltına alındığından şikâyet etmiştir.

47. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenebilecek şekilde hareket serbestliği kısıtlanan bir kişinin tutmanın hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yaptığı bireysel başvuru, esas olarak sözü edilen kişinin serbest kalmasını amaçlar. Kişi bireysel başvuru öncesinde zaten serbest kalmışsa başvurunun amacı hiç şüphesiz haksız tutmadan doğan zararların tazminidir. Başvuruya konu olayda başvurucu, doktor raporu aldırılıp hakkında İdari Yaptırım Tutanağı düzenlenmesinden sonra serbest bırakıldığı için Anayasa Mahkemesinin başvurucunun tutulmasının hukuka uygun olmadığı yönündeki olası ihlal kararı ancak başvurucu lehine tazminata hükmedilmesi sonucunu doğurabilir. Bu durumda başvurucunun tutulmasının hukuka uygun olup olmadığının tespitine ve tutma hukuka aykırı ise tutmadan ileri gelen zararın tazminine imkân verecek hukuki yolların bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Zira bireysel başvuru öncesinde tüketilmesi zorunlu olan hukuki yollarda tutmanın hukuka aykırı olduğu açıkça veya özü itibarıyla kabul edilerek tutmadan doğan zarar tazmin edilmiş ise başvurucunun artık kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının mağduru olduğu söylenemez (yakalama ve gözaltı sürecinden sonra serbest bırakılan ve haklarında beraat kararı verilen başvurucular lehine tazminata hükmedilmesi nedeniyle sözü edilen başvurucuların mağdur sıfatlarının bulunmadığına karar verilen başvuru için bkz. (Öner Yakasız ve diğerleri [2.B.], B. No: 2015/9430, 20/3/2019, §§ 66-68).

48. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden bahsedilebilmesi için hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği hukuki yol öncelikle hukuk sisteminde mevcut olmadır. Ayrıca sözü edilen yol; ihlali tespit ederek ihlalin sonuçlarını giderebilme kapasitesini haiz, makul bir çabayla ulaşılabilir ve uygulamada da etkin olmalıdır (Fatma Yıldırım [1.B.], B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39). Bununla birlikte teoride makul bir başarı sunma kapasitesi bulunan bir yolun uygulamada başarıya ulaşmayacağına dair şüphe, başvurucuyu o hukuki yolu tüketmekten azade kılmadığı (Sait Orçan [1.B.], B. No: 2016/29085, 19/7/2017, § 36) gibi yasal düzenlemeyle oluşturulan ve var olduğu hususunda bir tereddüt uyandırmayan bir hukuki yolun fiilen denenmemiş veya kullanılmamış olması da söz konusu yolun etkili olmadığının veya bulunmadığının kabulüne imkân vermez (Nebahat Baysal Gül [2.B.], B. No: 2016/14634, 28/5/2019, § 20).

49. Anayasa’nın 125. maddesinin yedinci fıkrasında idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, 129. maddesinin beşinci fıkrasında ise memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği ifade edilmiştir. Bu hükümlere uygun olarak 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari dava türlerinden olan, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarıyla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Kamu görevlilerinin eylemlerinin şahsi kusurlarına dayandığı ve idari bir eylemin söz konusu olmadığı hâller yönünden ise 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda haksız fiillerden doğan sorumluluğu düzenleyen hükümler yer almaktadır. Sözü edilen hukuki yollara rağmen başvurucu haksız tutulma iddiasını doğrudan bireysel başvuruya taşımış, anılan hukuki yolların etkisiz olduğunu da iddia etmemiştir. Bu sebeple başvurucunun ihlal iddiasını hukuk sisteminde mevcut hukuki yolları tüketmeden yaptığı sonucuna varılmıştır (Veli Saçılık (3) [2.B.], B. No: 2018/27473, 29/3/2023, § 15). Somut olayda da başvurucunun haksız tutulma iddiasına konu soruşturma dosyasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucu da Veli Saçılık (3)[2.B.] kararında ifade edilen ve etkili olmadığı da söylenemeyecek olan hukuki yollara başvurmaksızın doğrudan bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu sebeple başvurucunun ihlal iddiasını hukuk sisteminde mevcut hukuki yolları tüketmeden yaptığı sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

51. Başvurucu, gözaltı sırasında darp ve tehdit edilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.

52. Başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

53. İspat külfetinin devlete geçtiği durumların söz konusu olmadığı hâllerde kötü muameleye uğramaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler, kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddialarını güçlü bir dayanakla birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirmemeleri hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi mümkün değildir (Beyza Metin [1.B.], B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45-47).

54. Somut olayda başvurucunun iddiaları kapsamında başlatılan soruşturma dosyasında Başsavcılık görevli polis memurlarının ifadesine başvurmuştur. Şüpheli polis memurlarından R.B. dışındaki polis memurları başvurucunun boğazının sıkılmadığını ifade etmiştir. Polis memuru R.B. ise başvurucuya yapılacak işlemleri anlattığı sırada başvurucunun ''silahımı veremem, gidin siz alın, beni burda tutma yetkiniz yok'' diyerek hızla odadan çıkması üzerine sadece koridora çıkıp kolundan tutup silahı vermesini aksi takdirde Cumhuriyet savcısından alınacak talimata göre işlem yapacağını söylediğini ifade etmiştir. Bunun yanında Başsavcılık, karakola ait kamera görüntüleri için bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi raporunda; saat 9.30 sıralarında karakola gelen başvurucunun bir polisle odaya girip yaklaşık yedi dakika kalması sonrasında bir hareketlilik yaşandığı ancak kamera açısından kişiler arasında herhangi bir fiziksel müdahale olduğunun görülemediği, bu olay sonrasında da başvurucunun yanında görevli polis memuru olmaksızın karakol içerisinde yaklaşık üç buçuk saat dolaştığı ve sonrasında karakoldan ayrıldığı belirtilmiştir. Başsavcılık bu delillere göre kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Karara karşı yapılan itiraz 1. Sulh Ceza Hâkimliğince incelenmiş ve başvurucunun suçlamalarını haklı gösteren bir delil bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları ile ilgili etkili bir ceza soruşturmasının yapıldığı ve soruşturma makamlarının kararlarında ilgili ve yeterli gerekçeye yer verdikleri anlaşılmaktadır. İfadesi alınan polis memuru R.B.nin başvurucunun kolundan tutup silahı vermesini aksi takdirde Cumhuriyet savcısından alınacak talimata göre işlem yapacağını söylemesi dışında bir fiziksel müdahaleye maruz kaldığına yönelik tespit bulunmamaktadır. Başvurucu iddialarını ortaya koyacak doktor raporu sunmadığı gibi kamera kayıtlarında yer alan hareketlilikten sonra karakol içerisinde serbestçe üç buçuk saat dolaşmıştır. Ayrıca başvurucunun tehdit edildiğini gösteren bir emareye de rastlanmamıştır. Bu nedenlerle başvurucunun kötü muamele iddialarının dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. Mülkiyet Hakkınınİhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Silah Ruhsatı Verilmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkınınİhlal Edildiğine İlişkin İddia

56. Başvurucu; silah ruhsatı verilmemesinin hukuka aykırı olduğundan şikâyet etmiştir.

57. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek [1.B.], B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

58. Somut olayda başvurucu, ruhsat verilmesi talebinde bulunmuş ancak bu talebi Kaymakamlık tarafından 9/9/2013 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucunun ret işlemine karşı dava yolunu tükettiğine dair başvuru formu ve eklerinde herhangi bir bilgi ve belgeye yer vermemiştir. Dolayısıyla ihlale neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.

59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Silahın Müsadere Edilmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkınınİhlal Edildiğine İlişkin İddia

60. Başvurucu, suçta kullanılmamış olması nedeniyle iade edilen silahın müsadere edilmesinden yakınmaktadır.

61. Genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi mümkündür (S.Ö. [2.B.], B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31). Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılmasıyla söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö. [2.B.], § 29; Mehmet Güven Ulusoy [GK], § 32).

62. Somut olayda, UYAP üzerinden yapılan incelemede başvurucunun bireysel başvuruda bulunulduktan sonra kanun yararına bozma yoluna başvurduğu ve başvurusunun kabul edilmesi üzerine müsadere kararının kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak başvurucu, Anayasa Mahkemesini bu konuda bilgilendirmemiştir.

63. Müsadere kararından şikâyet edilen başvuruda kararın kaldırılmış olması başvurucunun mağdur statüsünün değerlendirilmesi bakımından oldukça önem taşımaktadır. Müsadere kararının kaldırılmış olması nedeniyle başvurucunun mağdur statüsünün hitama erdiği sonucuna ulaşılabilecek ve başvurunun düşmesine karar verilebilecektir. Başvurucu, bireysel başvuru formunda başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu Anayasa Mahkemesine bildireceğini beyan etmesine rağmen İçtüzüğün 59. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerine açıkça aykırı bir şekilde, yukarıda belirtilen olguya ilişkin olarak herhangi bir bildirimde bulunmamıştır.

64. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmelerle ilgili olarak Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

65. Başvurunun mahiyeti gözetildiğinde 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca başvurucu aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine gerek görülmemiştir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kararların icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer olması nedeniyle REDDİNE,

2. Suç duyurusunun sonuçsuz kaldığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,

4. Konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Silah ruhsatı verilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

8. Silahın müsadere edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Kemal Coşkun (3) [1. B.], B. No: 2019/22549, 16/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı KEMAL COŞKUN (3)
Başvuru No 2019/22549
Başvuru Tarihi 26/6/2019
Karar Tarihi 16/4/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, meslekten çıkarma disiplin cezasına karşı açılan davada işlemin iptaline karar verilmesine karşın yargı kararlarının gereği gibi uygulanmaması ve suç duyurusunun sonuçsuz kalması nedeniyle kararın icrası ve adil yargılanma hakkının, İdare tarafından verilen cevaplarda ve yargılama sırasında suçlayıcı ifadelere yer verilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin, konutta hukuka aykırı arama yapılması nedeniyle konut dokunulmazlığı hakkının, gözaltı kararı bulunmadığı hâlde gözaltına alınması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gözaltı sırasında darp ve tehdit edilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, iade edilmesine karar verilen silah için ruhsat verilmemesi ve müsadere kararı verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı Başvurunun Reddi
Kanun yolu şikâyeti Konu Bakımından Yetkisizlik
Masumiyet karinesi (Ceza) Düşme
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Konut dokunulmazlığı Süre Aşımı
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Ruhsat, lisans, tahsis Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Müsadere ve Elkoyma Başvurunun Reddi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi