TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ELİF EMEK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2022/94010)
|
|
Karar Tarihi: 30/4/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Aydın DEMİREL
|
Başvurucu
|
:
|
Elif EMEK
|
Vekili
|
:
|
Av. Furkan AYDIN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahkûmiyet hükmü ile birlikte devamına karar verilen konutu terk etmemek şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuki olmaması ve düzenli aralıklarla gözden geçirilmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyeliği isnadı ile 24/11/2021 tarihinde gözaltına alınmış; 25/11/2021 tarihinde ise tutuklanmıştır.
3. Açılan kamu davasında İzmir 20. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 8/2/2022 tarihli duruşmada tutuklu olarak yargılanan başvurucunun tahliyesi ile konutu terk etmemek şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiştir.
4. 16/6/2022 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetine ve adli kontrolün devamına karar verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği süre ile konutu terk etmeme adli kontrol süresinin cezasından mahsubuna hükmedilmiştir. Adli kontrol tedbirinin devamına ilişkin itiraz 30/6/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Söz konusu nihai kararı içerir tebligat 4/7/2022 tarihinde başvurucu vekilinin kayıtlı elektronik adresine iletilmiş, 9/7/2022 tarihinde yapılmış sayılmıştır.
5. Başvurucu vekili tarafından 12/10/2022 tarihinde adli kontrol tedbirinin gözden geçirilmesi için talepte bulunulmuştur. Ağır Ceza Mahkemesince söz konusu talep, tedbir hususunda bir değerlendirmede bulunulmaksızın istinaf incelemesi yapacak merciye gönderilmiştir.
6. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 10/2/2023 tarihinde istinaf talebinin esastan reddine ve adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar vermiştir.
7. Yargılama, temyiz aşamasında derdesttir.
8. Başvurucu 26/10/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucu; Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mahkûmiyet ile birlikte gerekçesiz şekilde konutu terk etmeme tedbirinin devamına hükmedilmesi yanında, söz konusu tedbirin istinaf aşamasında düzenli aralıklarla gözden geçirilmemesi ve adli kontrolün makul süreyi aşar şekilde uygulanmasından şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
A. Suç İsnadına Bağlı Olarak Uygulanan Konutu Terk Etmeme Tedbiri Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mahkûmiyet ile birlikte gerekçesiz şekilde devamına hükmedilen adli kontrol tedbirinin hukuki olmadığını iddia etmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi Esra Özkan Özakça ([GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020) başvurusunda konutu terk etmeme tedbiri yönünden bazı tespitlerde bulunmuştur. Buna göre şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemesi olarak tanımlanan konutu terk etmeme tedbiri bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması vebu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içerdiğinden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil etmektedir (Esra Özkan Özakça, § 76; Cüneyt Kartal [2. B.], B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17). Konutu terk etmeme tutuklama yerine uygulanan, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil eden bir adli kontrol tedbiri olarak düzenlenmiş bulunduğundan kişiler hakkında bu tedbirin uygulanmasının ön koşulu -tıpkı tutuklamada olduğu gibi- kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir (tutuklama ile ilgili olarak bkz. Mustafa Ali Balbay [1. B.], B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
15. Bununla birlikte bir kimse yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa ve hükümle birlikte tutukluluğun devamına veya tutuklamaya karar verilmişse hüküm sonrasındaki tutulma hâlinin suç isnadına bağlı olarak değil mahkûmiyete bağlı tutma olarak kabulü gerekir (Mehmet Şimşek [1. B.], B. No: 2018/10953, 22/7/2020, § 52). Söz konusu değerlendirmenin sadece tutukluluk şeklindeki tedbir yönünden değil aynı zamanda konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri yönünden de geçerli olduğu ortadadır. Zira konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tutukluluğa nazaran daha hafif bir tedbir ise de tıpkı tutuklama gibi kişilerin fiziksel özgürlüğüne yönelik bir müdahale teşkil eder. Bu kapsamda Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da konutu terk etmeme şeklindeki tedbirin uygulandığı süre, tıpkı gözaltında ve tutuklulukta geçirilen süreler gibi hükmedilen hapis cezasından mahsup edilmiştir (bkz. § 4). Anayasa Mahkemesi hükümle birlikte devamına karar verilen konutu terk etmeme tedbirine ilişkin olarak daha önce hükümle birlikte devamına karar verilen tutukluluğa yönelik Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararında yaptığı tespit ve vardığı sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir neden görmemiştir (aynı kararda bkz. §§ 36, 39).
16. Suç isnadına bağlı şikâyetlere ilişkin iddiaların iletildiği söz konusu başvurularda hükümle birlikte fiziksel özgürlüğe müdahale teşkil eden tutukluluk ya da konutu terk etmeme şeklindeki tedbirlere karşı itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir (Fırat İşgören [1. B.], B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34; Ahmet Çiçeli [2. B.], B. No: 2014/12606, 8/6/2017, § 27).
17. Somut olayda başvurucu 16/6/2022 tarihinde mahkûmiyet ile birlikte devamına hükmedilen konutu terk etmemek şeklindeki adli kontrolden şikâyetçidir. Söz konusu adli kontrol tedbirine yönelik itiraz 30/6/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Nihai kararı içerir tebligat mevzuat gereği 9/7/2022 tarihinde yapılmış sayılmış, buna rağmen 26/10/2022 tarihinde işbu bireysel başvurunun gerçekleştirildiği anlaşılmıştır (bkz. §§ 4, 8).
18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkûmiyet Kararı Sonrası Uygulanan ve Düzenli Aralıklarla GözdenGeçirilmeyen Konutu Terk Etmeme Tedbiri Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu; mahkûmiyet ile birlikte devamına hükmedilen, makul süreyi aşan ve düzenli aralıklarla gözden geçirilmeyen konutu terk etmeme tedbirinden yakınmıştır.
20. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanıdığı durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu nedenle yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararları kapsamında hapis cezasının veya güvenlik tedbirlerinin infaz edilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmez (Tahir Canan (2) [1. B.], B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33). Mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet kararlarının yerine getirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına dâhil ise de anılan kural, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan [1. B.], B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
21. Söz konusu tespitlerin sadece mahkûmiyet hükmünde yer verilen hapis cezasına ya da güvenlik tedbirine dayanan tutma yönünden değil tutukluluğa göre daha hafif bir tedbir olmasına rağmen kişinin fiziksel özgürlüğüne müdahale teşkil eden konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri yönünden de geçerli olduğu anlaşılmıştır.
22. Başvurucu hakkındaki suç isnadına bağlı tutma 16/6/2022 tarihinde kurulan mahkûmiyet hükmü ile sona ermiştir. Bu tarihten sonraki konutu terk etmeme şeklindeki müdahale artık suç isnadına bağlı tutma kapsamında değil mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında değerlendirilmelidir. Bu nitelikteki bir tutmayla ilgili olarak yapılan bireysel başvuruda suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanması mümkün değildir.
23. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır. Bu kapsamda yapılan incelemede başvurucunun mahkûmiyet kararını ve mahkûmiyete bağlı tutma kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya tedbirinin kapsamını aştığı şeklinde bir iddiasının bulunmadığı görülmektedir. Ayrıca Anayasa Mahkemesince bu yönde herhangi bir tespite de varılmamıştır.
24. Mahkûmiyete bağlı tutulma hâlinde bir mahkeme tarafından verilmiş olan hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı söz konusu olduğundan mahkûmiyete bağlı olarak tutulan kişi ancak tutulmasının bu niteliğine ilişkin iddialarla -serbest bırakılmak amacıyla- yetkili bir yargı merciine başvurduğu takdirde Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan güvencelerin -bunlardan tutulmanın niteliğine uygun olanlarının- uygulanması söz konusu olabilir (Ç.Ö., § 49).
25. Somut olayda başvurucu hakkında mahkûmiyet kararının verildiği 16/6/2022 tarihinde başvurucunun suç isnadına bağlı tutulma hâli sona ermiştir. Başvurucunun bu tarihten sonraki döneme ilişkin olarak hürriyetinden yoksun kalması, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında mahkûmiyete bağlı tutma niteliğindedir. Başvurucu hükümle birlikte verilen konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrolün devamı kararına itiraz etmiş, itirazı 30/6/2022 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir (bkz. § 4). Başvuru formu ve eklerinde bu itiraz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların mahkûmiyete bağlı tutulmanın koşullarına ilişkin olduğu yönünde bir olgu ve açıklamanın ortaya konulmadığı görülmektedir. Bu durumda mahkûmiyete bağlı olarak tutulmakta olan başvurucunun suç isnadına bağlı olarak tutulmanın koşullarının oluşmadığını ileri sürdüğü bu itirazının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvencelerden yararlanması mümkün değildir. Dolayısıyla başvurucunun adli kontrol tedbirinin düzenli aralıklarla değerlendirilmemesinin, bu yöndeki talebinin karara bağlanmamasının ya da buna ilişkin gecikmenin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal eder nitelikte bir durum oluşturmadığı sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B.1. Suç isnadına bağlı olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbiri nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkûmiyet kararı sonrası uygulanan ve düzenli aralıklarla gözdengeçirilmeyen konutu terk etmeme tedbiri nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 30/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.