logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Sabri Oğurlu (2) [2.B.], B. No: 2019/2264, 20/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SABRİ OĞURLU BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/2264)

 

Karar Tarihi: 20/9/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Sabri OĞURLU

Vekili

:

Av. Mustafa YILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/1/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. 1968 doğumlu olan ve bir yıldır sol gözünde kızarıklık, ağrı ve pterjium (gözün üzerine yürüyen et parçası) şikâyetleri bulunan başvurucu 1/10/2009 tarihinde Kozluk Devlet Hastanesine başvurmuş, daha önceden de muayene olduğu Dr. E.K. tarafından muayene edilmiştir. Muayene formunda, gözünde et parçası bulunan başvurucunun 5-6 ay önce Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde pterjium ameliyatı olduğu, ameliyattan bir süre sonra gözünde tekrar et parçası meydana geldiğinin fark edildiği, sol göz nüks pterjium cerrahisi yapılmasının planlandığı, hastaya nüks pterjium cerrahisi için operasyon yapılacağının anlatıldığı, ameliyat sonrası olası problemlerden bahsedilerek hastanın muvafakatinin alındığı ve yatış işlemlerinin yapıldığı belirtilmektedir. Başvurucu 1/10/2009 tarihinde ameliyat hakkında aydınlatıldığına ilişkin Ayrıntılı Teşhis ve Tedavi İşlemleri Onay Belgesini onaylamıştır.

6. Başvurucu 1/10/2009 tarihinde pterjium ameliyatı olmuştur. Ameliyat kayıt defterinde, sol göz pterjium eksizyonu yapıldığı, 1-2 dakika Mitomisin adlı ilacın uygulandığı, açıkta kalan bölgeye amniyotik membran ile 8.0 vicrylle sütüre edilerek ameliyata son verildiği belirtilmiştir. Operasyondan 1-2 saat sonra başvurucunun ağrılarından yakınması üzerine, ameliyat mikroskobu altında yapılan inceleme ile korneanın açıkta kaldığı bölgelerin ve sütürün ağrı yaptığı düşünülmüş ve kornea amniyotik membran üzerine kaydırılmıştır.

7. 2/10/2009 tarihinde yapılan tetkiklerde, amniyotik membran altında korneal incelme olduğu, korneanın temporalinde erime olduğu ve irisin bölgeye çekinti yaptığı görülmüş, amniyotik membran örtülerek bölge kapatılmıştır. 6/10/2009 tarihine kadar yatılı olarak tedavisine devam edilen başvurucu, poliklinik kontrolüne çağrılarak bu tarihte taburcu edilmiştir. Başvurucu, yapılan kontroller neticesinde de iyileşme sağlanamaması üzerine 18/11/2009 tarihinde korneal erime ön tanısıyla Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilmiştir.

8. Başvurucu, sevk edildiği Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalında ve kendi isteğiyle başvurduğu İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalında gördüğü tedavilerden de olumlu netice alamamıştır. Başvurucu, anılan hastaneler tarafından gözündeki görme kaybının nedeni olarak hastanede uygulanan yanlış tedavi ve ameliyatın gösterildiğini belirtmektedir.

9. Başvurucu, yapılan hatalı ameliyat nedeniyle zararlarının tazmini için Sağlık Bakanlığına müracaat etmiştir. Sağlık Bakanlığı başvurucunun talebini reddetmiştir. Başvurucu bunun üzerine maddi ve manevi zararlarının tazmini için 19/4/2011 tarihinde Sağlık Bakanlığı aleyhine tam yargı davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde hastanede yapılan hatalı göz ameliyatı ve yanlış tedavi nedeniyle sol gözünün görme fonksiyonunu kaybettiğini, diğer gözünde de buna bağlı olarak görme fonksiyonunun azaldığını ileri sürmüştür.

10. Batman İdare Mahkemesi (Mahkeme) sunulan sağlık hizmetinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti için dosyayı Adli Tıp Kurumuna (ATK) göndermiştir. Göz hastalıkları alanında uzman bir üyenin de katılımıyla Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu, başvurucunun şikâyet dilekçesini, ameliyatı yapan Dr. E.K.nın ifadesini ve adı geçen hastanelerde başvurucu hakkında düzenlenen tıbbi bilgi ve belgeleri inceleyerek 24/12/2012 tarihli raporu tanzim etmiştir. Raporun sonuç kısmında "nüks pterijyumların tedavisinde mitomisinli düzeltici operasyonları yapıldığının tıbben bilindiğinden gelişen görme kaybının bu ameliyatta kullanılan Mitosin adlı ilaca bağlı daha önceden öngörülemeyen bir komplikasyon olduğu cihetle hekime atf-ı kabil kusur bulunmadığı" yönünde görüş bildirmiştir.

11. Başvurucu ATK'nın meslektaşları olan hekimi koruduğunu, hekimin Mitomisin adlı ilacın komplikasyonlarını bilmesi gerektiğini, ameliyattan önce tedavi süreci ve gelişebilecek komplikasyonlar hakkında yeterince bilgilendirilmediğini, bu nedenle imzalamış olduğu aydınlatılmış onam belgesinin geçersiz olduğunu, tıp fakültelerinde bulunan göz hastalıkları ana bilim dalında görevli hekimlerden yeniden rapor aldırılması gerektiğini belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.

12. İdare Mahkemesi 28/3/2013 tarihinde, ATK'nın tanzim ettiği bilirkişi raporu doğrultusunda başvurucuda gelişen görme kaybının ameliyatta kullanılan Mitomisin adlı ilaca bağlı daha önceden öngörülemeyen bir komplikasyon sonucunda gerçekleştiği, hekimin kusurunun bulunmadığı, somut olayda idarenin hizmet kusurunun olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararda ayrıca bilirkişi raporunun yeterli bilimsel ve teknik inceleme içerdiğinden bahisle yeniden rapor aldırılması talebinin reddedildiği ifade edilmiştir.

13. Başvurucu bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde öne sürdüğü eksikliklerin giderilmediğini, ATK raporuna karşı yeniden bilirkişi raporu aldırılmadığını, ilacın komplikasyona neden olabileceğinin bilinmesine karşın tedavide kullanılmasının başlı başına bir kusur olduğunu belirtmiştir. Başvurucu bu durumun verdiği onamı hukuken geçersiz kıldığını, hatalı tedavi sonucu sol göz görme yetisinin tamamen diğer gözün ise kısmen kaybolduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.

14. Danıştay Onbeşinci Dairesi 5/4/2018 tarihinde maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine ilişkin kararın onanmasına; İdare lehine vekâlet ücreti verilmesine ilişkin kısmın bozulmasına karar vermiştir. Onamaya ilişkin gerekçede, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilmiştir. Kararda başvurucunun aydınlatılmış onamın gereçsiz olduğu iddiası da ayrıca değerlendirilmiştir. Dosyada bulunan Ayrıntılı Teşhis ve Tedavi İşlemleri Onay Belgesinin başvurucu tarafından 1/10/2009 tarihinde imzalandığına, başvurucunun engelli duruma gelme hâli de dâhil olmak üzere ameliyatın yan etkileri hakkında bilgilendirildiğine işaret edilmiştir.

15. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı karar düzeltme istemi Dairenin 15/11/2018 tarihli kararıyla reddedilerek karar kesinleşmiştir.

16. Nihai karar, başvurucuya 20/12/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk için bkz. Fındık Kılıçaslan, B. No: 2015/97, 11/10/2018, §§ 19-27; Cihan Beyribey, B. No: 2014/19450, 26/12/2018, §§ 23-28; Fesih Aydar, B. No: 2015/4259, 10/1/2019, §§ 24-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 20/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu, yargılamanın çok uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

21. Bakanlık görüşünde Anayasa Mahkemesi içtihadına atıf yapılarak somut olayın kendine özgü koşullarına göre değerlendirme yapılması gerektiği bildirilmiştir.

2. Değerlendirme

22. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24. Başvurucu; hatalı tıbbi müdahale sonucunda bir gözünün kör olduğunu, tıbbi müdahaleye yazılı onamının alındığını ancak oluşabilecek komplikasyonlarla ilgili bilgilendirilmediğini, onam belgesinin ameliyattan hemen önce kendisine imzalattırıldığını, bu nedenle üzerinde düşünme fırsatı tanınmadığını, imzaladığı belgenin matbu olarak hazırlanan bir belge olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca yargılama sürecinde bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanmadığını, Mahkemenin haksız bir kararla tazminat taleplerini reddettiğini belirterek maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde; olayla ilgili içtihatlara yer verildikten sonra, idare aleyhine açılan tam yargı davasında başvurucunun iddia ve savunmalarını yargı mercileri önünde sunma fırsatı elde ettiği, bilirkişi raporları ve diğer tüm delillerin ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sonuca ulaşıldığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında; bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

2. Değerlendirme

26. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

27. Anayasa'nın 56. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).

29. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir.

30. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, kasıt söz konusu olmaksızın hekim kusuru nedeniyle vücut bütünlüğünün zarar gördüğü şeklindeki tıbbi ihmale dair şikâyetleri Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında incelemiştir (Melahat Sönmez, B. No: 2013/7528, 9/9/2015; Ahmet Sevim, B. No: 2013/474, 9/9/2015; Hilmi Düzgüner, B. No: 2014/9690, 11/5/2017).

31. Anılan kararlar doğrultusunda somut olayda başvurucunun tıbbi ihmale dayalı tüm şikâyetlerinin Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

33. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda anılan Anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).

34. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, esas olarak bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir. Bunun yanı sıra devletin tıbbi müdahaleler nedeniyle kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili olarak koruma, maddi ve manevi varlığına saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015, § 49). Nitekim Anayasa’nın 56. maddesinde de belirtildiği üzere pozitif yükümlülük, sağlık alanında yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadır (İlker Başer ve diğerleri, B. No: 2013/1943, 9/9/2015, § 44).

35. Devlet, bireylerin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlıklarını koruma hakkı kapsamında -ister kamu isterse özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- sağlık hizmetlerini hastaların yaşamları ile maddi ve manevi varlıklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır (Ahmet Acartürk, § 51).

36. İlke olarak tıbbi ihmallere ilişkin şikâyetler konusunda temel başvuru yolu, hukuki sorumluluğu tespit adına takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davası yoludur (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, § 38).

37. Maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).

38. Diğer taraftan belirtmek gerekir ki olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların ödevidir. Aynı şekilde başvuru dosyasında bulunan tıbbi bilgi ve belgelerden hareketle bilirkişilerin vardığı sonuçların doğruluğu hakkında fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Mehmet Çolakoğlu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018, § 47). Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015 § 44).

39. Bu bağlamda derece mahkemelerinin gerekçeleri, tarafların kanun yoluna başvuru imkânını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulmalı; ulaşılan sonuçlar yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi somut, nesnel verilere dayandırılmalıdır (Murat Atılgan, § 45).

40. Tıbbi müdahaleden önce kişinin gerektiği şekilde bilgilendirilerek rızasının alınmaması, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlaline sebep olabilir. İstisnai hâller dışında tıbbi müdahale ancak ilgili kişi bilgilendirilip rızası alındıktan sonra yapılabilir. Hastaların durumun farkında olarak karar verebilmelerini sağlamak için uygulanması düşünülen tedavi ve bununla bağlantılı riskler hakkında kendilerine bilgi verilmiş olmalıdır. Bunun yanı sıra yapılan bilgilendirme ile tıbbi müdahale arasında hastanın sağlıklı bir kanaate varmasını sağlayacak kadar uygun bir zaman aralığı bırakılmış olmalıdır (Ahmet Acartürk, § 56).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın yukarıda değinilen 17. maddesi kapsamında devlete düşen pozitif yükümlülüklerin somut olay bağlamında yerine getirilip getirilmediğini denetlemek durumundadır (Tevfik Gayretli, § 36). Bu sebeple başvuruya konu olay, devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına ilişkin pozitif yükümlülüğü kapsamında incelenmiştir.

42. Somut olayda başvurucunun iddialarının hatalı tıbbi müdahale sonucunda sol gözünde tamamen görme kaybının meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru bulunmasına rağmen açmış olduğu tam yargı davasının hatalı bir değerlendirmeyle reddedilerek zararlarının giderilmemesine ve olası riskler hakkında yapılan bilgilendirmenin usule uygun olmadığına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

43. Mahkeme görme kaybının ameliyatta kullanılan ilacın daha önceden öngörülemeyen bir komplikasyonundan kaynaklanmasından ötürü hizmet kusurunun bulunmadığına ve davanın reddine karar vermiştir. Göz hastalıkları alanında bir profesörün de iştirakiyle hazırlanan raporda başvurucunun ve operasyonu yapan hekimin ifadeleri, başvurucunun tedavi gördüğü muhtelif hastanelerdeki tıbbi bilgi ve belgeler, muayene ve ameliyat kayıtları ve kullanılan ilaç ve etkileri detaylı biçimde incelenerek değerlendirme yapıldığı görülmüştür. Buna göre derece mahkemesince yapılan yargılamada ve bilirkişi raporunda yeterli somut bulgu ve tespitlere yer verilerek başvurucunun tıbbi hata iddialarının ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı ve karşılandığı söylenebilir.

44. Başvurucuya bilirkişi raporunun tebliğ edildiği, rapora karşı itirazlarını dile getirmesine fırsat tanındığı görülmüştür. Mahkeme, raporun yeterli bilimsel ve teknik inceleme üzerine verildiğini değerlendirerek yeniden rapor aldırılmasına gerek duymamıştır. Yargılama sürecinde bir avukat tarafından temsil edilen başvurucunun kararlara karşı kanuni yollara başvurabildiği ve bu surette meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır.

45. Diğer taraftan hukukumuzda hasta hakları, tıbbi işlemlerden önce kişilerin bu işlemler ve sonuçları hakkında aydınlatılması yükümlülüğü ve Sağlık Bakanlığının tıbbi hizmetler sunan kurumlar üzerindeki denetim görevi konusunda oldukça ayrıntılı ve yeterli düzenlemelerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır (Ahmet Acartürk, § 66). Ancak bu düzenlemelerin teorik olarak mevcut olması yeterli olmayıp Anayasa'nın 17. maddesindeki güvencelerin sağlanabilmesi için pratikte de etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir (Mehmet Çolakoğlu, § 49).

46. Somut olayda başvurucu, tıbbi müdahaleden önce olası riskler hakkında bilgilendirildiğine dair belge imzalatılmış ise de ameliyatta kullanılan ilacın komplikasyonları konusunda bir bilgi verilmediğini, öte yandan bilgilendirmenin ameliyata girmeden hemen önce yapıldığını belirterek onamın usule uygun olmadığını öne sürmüştür. Başvurucunun aydınlatılmış onamla ilgili ilk itirazını bilirkişi raporuna karşı itiraz ve temyiz dilekçelerinde dile getirdiği, kendisine ameliyat sonrasında çıkabilecek muhtemel komplikasyonlardan bahsedilmediğini öne sürerek dilekçesine mevzuat hükümlerini sıraladığı görülmüştür. Bilgilendirme ve onam arasında kalan sürenin yetersiz olduğuna ilişkin yeni ve derece mahkemelerince ayrıca incelenmesi gereken bir iddianın yargılamanın hiçbir aşamasında başvurucu tarafından etkili bir yargısal denetime imkân sağlayacak mahiyette ve yeterli şekilde ileri sürülmediği anlaşıldığından ikincillik ilkesi gereğince anılan iddia hakkında ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.

47. Başvurucunun ameliyatın muhtemel riskleri hakkında bilgilendirmenin yapılmadığı ve rızasının alınmadığına yönelen itirazları ise temyiz incelemesi sırasında Danıştayca değerlendirildiği, başvurucunun 1/10/2009 tarihinde imzaladığı Ayrıntılı Teşhis ve Tedavi İşlemleri Onay Belgesine işaret edilerek engelli duruma gelme hâli de dâhil olmak üzere ameliyatın bütün yan etkileri hakkında bilgilendirildiği ve onamın geçerli olduğu sonucuna varılmıştır.

48. Sonuç olarak başvurucuya yapılan tıbbi müdahalenin tıp kurallarına uygun olduğunun uzman bilirkişi raporuyla belirlendiği ve söz konusu raporun mahkeme kararına dayanak yapılarak idarenin kusurlu olmadığının tespit edildiği, ayrıca aydınlatılmış onamın varlığı ile hukuka uygunluğunun yargı mercileri tarafından tartışıldığı gözönünde bulundurulduğunda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların ilgili ve yeterli bir gerekçeyle karşılandığı görülmektedir. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için esaslı olan iddiaların derece mahkemelerince Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği özen ve derinlikte incelendiği anlaşılmaktadır. Somut olay bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği söylenemeyeceğinden kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Sabri Oğurlu (2) [2.B.], B. No: 2019/2264, 20/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı SABRİ OĞURLU (2)
Başvuru No 2019/2264
Başvuru Tarihi 16/1/2019
Karar Tarihi 20/9/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Tıbbi ihmal-Tıbbi uygulamalar İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1219 Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı İcrasına Dair Kanun 70
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 12
2
2827 Nüfus Planlaması Hakkında Kanun 2
4
6
Yönetmelik 1/8/1998 Hasta Hakları Yönetmeliği 15
31
Kurallar 1/2/1999 Hekimlik Meslek Etiği Kuralları 26
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi