logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hüseyin Cihan Taşkıran [2.B.], B. No: 2019/26743, 11/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN CİHAN TAŞKIRAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/26743)

 

Karar Tarihi: 11/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Fatma Gülbin ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Hüseyin Cihan TAŞKIRAN

Vekili

:

Av. Edip YİĞİT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; icra şikâyetiyle ilgili davada dava dilekçesinin tebliğ edilmemesi sebebiyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının, duruşma açılmadan karar verilmesi sebebiyle sözlü yargılanma hakkının, onama ilâmında açık gerekçeye yer verilmemesi sebebiyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/7/2019 tarihlerinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon, başvurunun kabul edilemez olduğu hususunda oybirliği sağlanamaması nedeniyle kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 4/4/2013 tarihinde Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) aleyhine eser sözleşmesine dayalı alacak davası açmıştır. Yapılan yargılama sonucunda 20/9/2016 tarihinde davanın kabulüne 1.750.000 TL miktarındaki alacağın davalıdan alınıp başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.

9. Başvurucu, Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararının ardından Diyarbakır 2. İcra Müdürlüğünde ilamlı icra takibi başlatmıştır.

10. Davalı 20/9/2016 tarihli karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 14/6/2017 tarihinde davalının istinaf talebinin kısmen kabulüne, Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 718.110,94 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. İstinaf kararı 22/3/2017 tarihinde temyiz denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

11. TOKİ 9/5/2018 tarihinde Diyarbakır 2. İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) icra şikâyetinde bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde; yürütülmekte olan ilamlı takip sonucu düzenlenen 26/4/2018 tarihli icra emrinde 718.110,94 TL olan asıl alacağa işletilen yasal faizin ilama aykırı şekilde hesaplandığını ileri sürmüştür. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme neticesinde 18/5/2018 tarihli kararla şikâyet kabulüne ve icra emrinde 718.110,94 TL asıl alacağın 103.053,84 TL olarak hesaplanan işlemiş faizinin 55.953,63 TL, takip çıkışının 837.606,93 TL olarak düzeltilmesine karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında; ilamlı icraya konu edilen kararda faize hükmedilmediğini ancak bu durumda dahi karar tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, bununla birlikte şikâyete konu icra emrinde Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararından itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu, bu kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 14/6/2017 tarihli kararı ile ortadan kaldırılmış ve yeni karar tesis edilmiş olması karşısında faizin istinaf merciinin karar tarihinden başlatılması gerektiğini belirtmiştir. Karar, başvurucuya 6/6/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Anılan karar başvurucu tarafından istinaf edilmiştir. Başvurucu istinaf dilekçesinde; Mahkemenin dava dilekçesini kendisine tebliğ etmeden karar verdiğini, davadan haberdar edilmediğinden hukuki dinlenilme hakkının, silahların eşitliği ilkesinin ve savunma hakkının ihlal edildiğini belirtmiş; esasa yönelik olarak ise dilekçesinin ekinde sunduğu Yargıtayın üç farklı kararına atfen ilgili kararlarda da işaret edildiği şekilde ilk derece mahkemesi tarafından tesis edilen ilk hükümle temerrüt olgusunun gerçekleştiğini, bu sebeple faiz başlangıcı yönünden ilk karar tarihinin esas alınması gerekirken hatalı şekilde istinaf mahkemesinin karar tarihinin dikkate alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

13. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi (İstinaf Mercii) tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde 22/10/2018 tarihli kararla istinaf talebini reddetmiştir. Gerekçeli kararda; hüküm fıkrasında faizinbaşlatılacağı tarihe ilişkin bir tespit bulunmayan hâllerde faizin karar tarihinden itibaren başlayacağı kuralının bulunduğuna işaret etmiş; Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 14/6/2017 tarihli kararı ile kaldırılarak davanın bu tarih itibarıyla ilk elden karara bağlanmış olması karşısında faizin, kaldırılan kararın tarihi olan 20/9/2016 tarihinden başlatılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir.

14. Başvurucunun istinaf dilekçesinde belirttiği aynı sebeplerle yaptığı temyiz başvurusu da Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 23/5/2019 tarihli kararıyla reddedilmiş, İstinaf Mercii kararı onanmıştır.

15. Başvurucu nihai kararı Ulusal Yargı Ağı üzerinden 17/6/2019 tarihinde öğrendiğini beyan etmiş, 17/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Duruşma yapılması ve karar verilmesi" kenar başlıklı 356. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir."

17. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun;

i. "Şikâyet ve şartlar" kenar başlıklı 16. maddesinin 2. fıkrası şöyledir:

"Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir."

B. Yargıtay Kararları

18. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 5/4/2000 tarihli ve E.2000/11-745; K.2000/734 sayılı kararında boşanmanın reddine karar verilen yargılamada dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilen tedbir nafakasına ilişkin faiz başlangıcının karar tarihi olduğu belirtilmiştir.

19. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 4/7/1993 tarihli ve E.1993/8782; K.1993/12780 sayılı kararında itirazın iptaline ilişkin yargılamada icra inkâr tazminatına hükmedildiği, kararda faiz hakkında hüküm bulunmasa dahi ilâmda yazılı alacak karar tarihinde muaccel olacağından karar tarihi itibarıyla temerrüt faizi işletilmesi gerektiği belirtilmiştir.

20. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 6/3/1990 tarihli ve E.1989/10476; K.1990/2143 sayılı kararında takip konusu ilamın bozulmuş olduğu hâller de dâhil olmak üzere temerrütün ilk ilâm tarihinde başladığı belirtilmiştir.

21. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25/3/2002 tarihli ve E.2002/4939; K.2002/6118 sayılı kararında takip konusu ilamın bozulmasının ardından borçluya yeniden icra emri tebliğ edilmeden eski takibe devam edilebileceği belirtilerek borçluya ikinci bir icra emri tebliğ edilmeden hesap tablosunun ve yenileme emrinin tebliği suretiyle takibe devam edilmesinin kanuna aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 11/12/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Sözlü Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, bireysel başvuruya konu edilen icra şikâyeti davasında duruşma yapılmadan karar verildiğini belirterek hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

24. Başvurucunun iddiası adil yargılanma hakkı kapsamındaki sözlü yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

25. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte yani idari ve yargısal tüm başvuru yollarının tüketilmesinden sonra müracaat edilebilecek anayasal bir hak arama yoludur.

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16). Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin yargılama mercilerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).

27. Başvurucunun ilk derece mahkemesi tarafından duruşma yapılmadan karar verilmesine ilişkin şikâyetini gerek istinaf gerekse temyiz aşamalarında sunduğu dilekçelerde dile getirmediği görülmektedir. Dolayısıyla yargılamanın hiçbir aşamasında somut olarak dile getirilmeyen ihlal iddiasına ilişkin olarak olağan kanun yollarının usulünce tüketildiğinden söz edilemez. Bu sebeple başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiği İddiası

1. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu, dava dilekçesinin kendine tebliğ edilmeden hakkında karar verildiğini belirterek hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

29. Başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde incelenmiştir.

30. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunma hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).

31. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

32. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, § 19).

33. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).

34. Hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsurları, yargılamanın çelişmeli olması ve taraflar arasında silahların eşitliğinin sağlanmasıdır. Anılan ilkelere uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması olanaklı değildir. Ancak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri uyarınca taraflara delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınıp tanınmadığı yargılamanın bütünü nazara alınarak değerlendirilecektir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini yargılamanın bütünü ışığında denetlemektir (Fazlı Celep, B. No: 2015/1025, 21/3/2018, § 25).

35. Yargılama safahatı dikkate alındığında; bireysel başvuruya konu davanın 9/5/2018 tarihinde açıldığı ve Diyarbakır 1. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından dava dilekçesi başvurucuya tebliğ edilmeksizin 18/5/2018 tarihinde karara bağlandığı görülmektedir. Diğer bir ifade ile ilk derece mahkemesi tarafından yürütülen yargılamada başvurucunun bilgisi olmadan karar tesis edilmiştir. Bununla birlikte yargılama usulüne ilişkin bir güvencenin sağlanmaması yahut usul kurallarının yanlış uygulanması doğrudan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlali sonucunu doğurmaz. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini yargılamanın bütünü ışığında denetlemektir (Fazlı Celep, § 25).

36. Yargılamanın bütününe bakıldığında; ilk derece mahkemesi tarafından tesis edilen gerekçeli kararın başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucunun karara karşı istinaf isteminde bulunduğu, istinaf mercii tarafından yapılan değerlendirme sonucunda verilen istinaf isteminin reddine ilişkin kararın da tebliğ edilerek başvurucunun istinaf kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurduğu görülmektedir. Bu durum dikkate alındığında; yargılamanın ilk derece mahkemesinden sonraki aşamalarında başvurucuya dava dilekçesine ve karara karşı itirazlarını ileri sürebilme imkânı tanındığı görülmektedir. Diğer bir ifadeyle başvurucuya davacı karşısında usule ilişkin haklar bakımından istinaf ve temyiz aşamasında eşit imkânlar sağlanmış ve başvurucunun savunma hakkında meydana gelen kısıtlama telafi edilmiştir.

37. Silahların eşitliği ilkesi uyarınca davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması gerekir (bkz. benzer yönde bir değerlendirme için; Yaşasın Aslan, § 32). Bu itibarla yargılama makamlarınca başvurucunun dezavantajlı durumunun giderildiği, başvurucunun usul kurallarında öngörülen dengeleyici imkânlardan yararlandırıldığı anlaşılmakla başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin bir unsuru olan usule ilişkin haklarda davacı karşısında zayıf duruma düşürülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından tesis edilen 23/5/2019 tarihli onama kararında içtihat farklılığına yönelik olarak ileri sürdüğü temyiz itirazlarına yönelik açık gerekçeye yer verilmediğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

2. Değerlendirme

40. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

41. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

42. Başvurucu; icra emrine konu edilen Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararı ile temerrüt olgusunun oluştuğunu, bu sebeple faizin başlangıcında 20/9/2016 tarihli kararın esas alınması gerektiğini belirtmiş; Yargıtayın faiz başlangıcına ilişkin istikrarlı uygulamasının bu yönde olduğunu belirterek kararı temyiz ettiğini ancak Yargıtay'ın temyiz incelemesi sonucunda tesis ettiği onama kararın da bu iddiasına yönelik bir değerlendirmede bulunmadığını ileri sürerek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Bununla birliktebaşvurucunun bu iddiası istinaf aşamasında Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından kaldırıldığı, Daire tarafından yeniden hüküm kurulduğu, ortadan kaldırılan karara dayanılarak faiz hesabı yapılamayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir.

43. Somut olayda, yargı mercileri tarafından başvurucunun esaslı iddialarının ele alındığı ve temerrüt faizinin hesaplanmasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi tarafından verilen karar tarihinin dikkate alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Yargıtay tarafından da yargı mercilerince verilen kararların gerekçelerine atıf yapılarak ve bu gerekçeler kabul edilerek hüküm onanmıştır. Dolayısıyla Mahkeme ve Yargıtay kararlarının gerekçesiz olduğundan da söz edilemez.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Diğer İhlal İddiaları

45. Başvurucunun; icra emrine konu edilen Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/9/2016 tarihli kararı ile temerrüt olgusunun oluştuğu, bu sebeple faizin başlangıcında 20/9/2016 tarihli kararın esas alınması gerektiği; Yargıtayın faiz başlangıcına ilişkin istikrarlı uygulamasının bu yönde olduğu halde mevcut yargılamada bu uygulamadan vazgeçmesinin hukuki öngörülemezliğe sebep olduğu iddiasının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Sözlü yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Hüseyin Cihan Taşkıran [2.B.], B. No: 2019/26743, 11/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı HÜSEYİN CİHAN TAŞKIRAN
Başvuru No 2019/26743
Başvuru Tarihi 17/7/2019
Karar Tarihi 11/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, icra şikâyetiyle ilgili davada dava dilekçesinin tebliğ edilmemesi sebebiyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının, duruşma açılmadan karar verilmesi sebebiyle sözlü yargılanma hakkının, onama ilâmında açık gerekçeye yer verilmemesi sebebiyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Aleni yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Kanun yolu şikâyeti (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 356
2004 İcra ve İflas Kanunu 16
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi