TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
OSMAN KILIÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/26816)
Karar Tarihi: 28/2/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Osman KILIÇ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, sözleşmeli öğretmenlik atamasına yapılan başvurunun reddi üzerine açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 2016 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı'ndan aldığı puana bağlı olarak mülakata katılmaya hak kazanmıştır. Mülakattan da başarılı olması üzerine elektronik ortamda okul tercih etmiştir. 10/10/2016 tarihinde açıklanan sonuçlarda atamasının gerçekleştirilmediğini öğrenmesi üzerine başvurucu 13/10/2016 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğüne (Genel Müdürlük) başvurmuştur. Genel Müdürlük 20/10/2016 tarihli işlemle, 23/7/2016 tarihli ve 667 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 4. maddesi gereğince sözleşmeli öğretmenliğe atanmasına dair işlemin tesis edilemediğini başvurucuya bildirmiştir.
3. Başvurucu 29/3/2017 tarihinde iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde 667 saylı KHK'nın ilgili maddesinin kamu görevinde yer alanları kapsadığını, daha kamu görevlisi olarak ataması henüz yapılmadığından bu kapsamda olmadığını belirtmiştir. Terör örgütüyle iltisaklı olmadığını, hakkında açılan herhangi bir soruşturma bulunmadığını, tesis edilen işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir.
4. Ankara 7. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 5/3/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda, 'Gizli' ibareleri bir zarf içinde savunma dilekçesine ekli olmak üzere Mahkememize sunulan yazı ekinde; Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı başkanlığında oluşturulan komisyonca karar altına alınan tutanak ile 'Ekli listede; TC Kimlik numarası, adı soyadı belirtilen ve Bakanlığımıza Sözleşmeli Öğretmen olarak atanma başvurusunda bulunan adayların; 667 sayılı KHK'nın 4. maddesinde hüküm altına alınan; Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilmiş ve bu adayların başvurularının geçersiz sayılması karar altına alınmıştır.' denmek suretiyle dava konusu işlemin dayanağının oluşturulduğu, anılan sebeplerin kamu görevlilerinin ihracı için yeterli sebep olduğu, davacının da henüz kamu görevlisi olmasa bile kamu görevine girerken de aynı şartları taşıması gerektiğinin tartışmasız olduğu birlikte değerlendirildiğinde dava konusu atanma işleminin gerçekleştirilmemesi işleminde hukuka aykırılık görülmemiştir."
5. Başvurucu 16/7/2018 tarihinde karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçesinde, dava dilekçesinde belirttiği hususları yinelemiştir.
6. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 17/4/2019 tarihinde istinaf başvurusunu kesin olarak reddetmiştir.
7. Karar 27/6/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 29/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
9. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; başvurusu reddedilmeden önce herhangi bir şekilde savunmasının alınmadığını, işlemin haklılığını ortaya koyan somut bilgi ve belgenin ortaya konulmadığını, işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir. 667 sayılı KHK'nın 4. maddesinin hâlihazırda kamu görevinde bulunanları kapsadığını, sözleşmeli öğretmenliğe atanacak olanların ise bu kapsamda olmadığını belirtmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun öğretmenliğe, terör örgütlerine iltisaklı veya irtibatlı olmamak şartını taşımadığı gerekçesiyle atanmamasının amacının kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması olduğu belirtilmiştir. Yargılama makamlarının kararlarındaki tespit ve sonuçların ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, çatışan haklar arasında adil dengenin kurulduğu ifade edilmiştir. Öte yandan başvurucunun sözleşmeli öğretmenliğe atanmamasına ilişkin işlemin olağanüstü hâl döneminde tesis edilmesi nedeniyle, yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiğini aktarmıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurunun gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendileriyle ilgili verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34). Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
15. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarını incelendiği gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
16. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usule veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılması hak ihlaline yol açar (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
17. Somut olayda sözleşmeli öğretmen olarak atanmaya hak kazanan başvurucunun okul tercihi yaptıktan sonra ataması gerçekleştirilmemiştir. İşleme karşı yaptığı başvurunun 667 sayılı KHK'nın 4. maddesi uyarınca reddedilmesi üzerine iptal davası açılmıştır. Mahkeme, başvurucunun terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olması nedeniyle davayı reddetmiş; karar istinaf aşamasından geçerek kesinleşmiştir.
18. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususlar, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulmalıdır. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken, mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır. Bu kapsam, derece mahkemelerinin işleme esas alınan bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus işleme dayanak alınan tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da davacının şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi keyfiliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir.
19. Bununla birlikte kamu güvenliği veya başkalarının haklarının korunması gibi haklı nedenlerin bulunması hâlinde hükme esas alınan kanıt ve belgelerin başvurucuya verilmemesi veya gösterilmemesi makul görülebilir. Ancak bu hâlde dahi hükme esas alınan belgenin kendisine verildiği başvurucunun savunma hakkında meydana gelen bu kısıtlamayı telafi edecek karşıt dengeleyici imkânların başvurucuya sağlanması gerekir. Bu bağlamda başvurucunun belge içeriğinden haberdar edilmesinin, buna karşı savunma ve itirazlarını mahkemeye sunabilme fırsatına sahip olmasının dengeleyici bir imkân olduğu söylenebilir. Yine söz konusu belgenin başvurucunun bilmesinin sakıncalı olduğu düşünülen kısımları karartılarak başvurucuya verilmesi ya da başvurucunun söz konusu belgeyi mahkeme kaleminde inceleme fırsatı bulması da dengeleyici imkân olarak görülebilir (Ayfer Atalmış, B. No: 2016/12198, 9/6/2020, § 35).
20. Mahkeme kararından başvurucunun neden terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğunun kabul edildiği anlaşılamamıştır. Kararın dayanağı olan istihbari nitelikteki bilginin içeriğinde yer alan tespit aktarılmamış, bu nedenle de başvurucunun şahsına bağlı hangi nedenden ötürü irtibatlı ya da iltisaklı kabul edildiği kararda yer almamıştır. Bunun yanı sıra kararda başvurucu hakkında elde edilen bilginin başvurucunun yapacağı görevi hangi nedenle olumsuz etkilediği de ortaya konulmamıştır. Öte yandan başvurucu hakkındaki tespitlerin neden başvurucu ile paylaşılmadığı kararda belirtilmediği gibi paylaşılmama nedeniyle savunma hakkında meydana gelen kısıtlamayı telafi edecek herhangi bir yolun denendiğine ilişkin açıklama da yapılmamıştır.
21. Kural olarak derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde istinaf merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucunun ileri sürdüğü esaslı itirazların istinaf mercii tarafından gerekçeli şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamasına ve gerekçe oluşturulmamasına rağmen başvurucunun esaslı iddialarının Bölge İdare Mahkemesince de karşılanmadığı görülmüştür.
22. Sonuç olarak istihbari bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun derece mahkemelerinin gerekçelerinde yer almadığı görülmüştür. Derece mahkemeleri başvurucu hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğuna yönelik iddiaları yeterli şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
24. Başvurucu; hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olmamasına rağmen haksız şekilde görevine başlatılmaması nedeniyle masumiyet karinesinin, çalışma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiaları hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucunun tazminat talebi bulunmamaktadır.
26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,
E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. İdare Mahkemesine (E.2017/1154, K.2018/396) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.