logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ömer Ateş ve diğerleri [2. B.], B. No: 2019/27727, 8/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖMER ATEŞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/27727)

 

Karar Tarihi: 8/1/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

C. Ece YALIM

Başvurucular

:

1. Ömer ATEŞ

 

 

2. Nurgül ATEŞ

 

 

3. Zatiye ATEŞ

 

 

4. Pamuk TURAN

 

 

5. Pamuk ATEŞ

 

 

6. Emin ATEŞ

Vekili

:

Av. Kerim TOPÇUOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, taşınmaz satış işleminin geçerli olmadığına karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru devam ederken vefat eden C.A.nın yasal mirasçıları olan Pamuk Ateş, Pamuk Turan, Nurgül Ateş, Ömer Ateş, Zatiye Ateş, Emin Ateş başvuruyu devam ettirmek istediklerini beyan etmiştir. Yasal mirasçı olan başvurucular bireysel başvurunun tarafı hâline gelmişse de anlatım kolaylığı açısından C.A. başvurucu olarak nitelendirilecektir.

3. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

4. T.A.nın ve D.A.nın 30/9/1975 tarihinde Tirebolu Tapu Müdürlüğünün 1033 yevmiye numarasıyla Nisan 1937 tarihli ve 66; Mart 1953 tarihli ve 225, 226; Nisan 1318 daimî tarihli ve 212 sıra numaralarında kayıtlı taşınmazlardaki miras hisseleri başvurucuya satılmıştır.

5. M.A. 26/11/1975 tarihinde Tirebolu Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) tasarrufun iptali davası açmıştır. M.A. dava dilekçesinde, kendisi ile birlikte müşterek muris olan davalılar başvurucu, D.A. ve T.A.nın kendisinin rıza ve muvafakati olmadan dava konusu taşınmazdaki iştirak hâlinde mülkiyeti, köy muhtarlığında düzenlenen ilmuhaber ile müşterek hâldeki mülkiyete dönüştürdükten sonra davalı T.A. ve D.A.nın hisselerini diğer davalı başvurucuya sattığını, söz konusu ilmühaber senedindeki imzanın kendisine ait olmadığını, sahte olduğunu belirterek tapu kaydının iptalini talep etmiştir.

6. Mahkeme; davacı ve davalıların muris bırakan Ö.A.nın mirasçıları olduğunu, taşınmaz hisselerine davacı ve davalıların murisin ölüm tarihi itibarıyla iştirak hâlinde malik olduklarını, davalılar D.A. ve T.A.nın müracaatı sonucu tapuda iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek hâldeki mülkiyete dönüştürüldüğünü, daha sonra diğer davalı başvurucuya satış işlemi yapıldığını ancak mirasçılardan biri olan davacı M.A.nın yapılan işlemlere rıza ve muvafakati olmadığını ileri sürerek dava açtığını belirtmiştir. Mahkeme, tapu kayıtlarının iktisap sütunlarında ve intikale ilişkin belgelerde mirasçıların köy muhtarlığınca düzenlenen ilmühaber ile iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek hâldeki mülkiyete dönüştürüldüğünü, M.A.nın ilmühaberdeki imzanın kendisine ait olmadığını, söz konusu işleme muvafakatinin bulunmadığını belirttiğini, davalılar tarafından M.A.nın beyanının kabul edildiğini, davalıların dava konusu tapu kayıtlarının eski hâle dönüştürülmesini istediğini belirtmiş ve bütün mirasçıların rıza ve muvafakati olmadan söz konusu işlemin yapılamayacağı gerekçesiyle 6/4/1976 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme kararında davacının imzasının taklit edilmesi suretiyle usulsüz şekilde yapılan işlemin geçersiz olduğunu, 1975 tarihli ve 165, 166, 167 numaralı tapulardaki devir işleminin iptali ile murislere ait taşınmazlardaki mülkiyetin iştirak hâlinde mülkiyete dönüştürülmesine karar vermiş ve anılan karar 16/6/1976 tarihinde kesinleşmiştir.

7. 26/4/2006 tarihinde Tirebolu Tapu Sicil Müdürlüğünün 506 yevmiye No.lu işlemiyle Tirebolu ilçesi Çeğel köyünde yapılan kadastro çalışmalarında Nisan 2016 tarihli ve 14, 15, 16 numaralarında kayıtlı taşınmazlar tespit edilerek tapu kaydı yapılmıştır.

8. Başvurucu, Espiye Kadastro Mahkemesinde (Kadastro Mahkemesi) 10/4/2007 tarihinde kadastro tespitine itiraz davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde murisleri Ö.A.dan intikal eden taşınmaz hisselerinin davalılardan T.A. ve D.A. tarafından taşınmaz satış sözleşmesi ile kendisine satıldığını, satış bedelini ödediğini ancak daha sonra açılan tapu iptal davası sonucu müşterek hâldeki mülkiyetin iştirak hâlindeki mülkiyete dönüştürüldüğünü, gerçek satış yoluyla aldığı işlemin iptal edilerek ortada satış işlemi yokmuş gibi tapu kaydında işlem yapıldığını oysa davalılar ile aralarında tapuda yapılmış satış işleminin iptaline karar verilmediğini iddia etmiş; Tirebolu ilçesi Çeğel köyünde bulunan Nisan 2016 tarihli ve 14, 15, 16 numaralarında kayıtlı taşınmazlarla ilgili tapu kaydının iptali ile kendisi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

9. Davalı T.A.; D.A.nın kendisinin annesi olduğunu ve vefat ettiğini, başvurucunun 1975 yılında açılan davada ikinci oturumda davayı kabul ettiğini, Mahkemece satış işleminin açık ve başka bir yoruma gerek kalmayacak şekilde iptal edildiğini, anılan kararın 16/6/1976 tarihinde kesinleştiğini ileri sürmüştür.

10. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiştir. Kadastro Mahkemesi bozma kararına uyarak yeniden yaptığı yargılamada dava konusu taşınmazlarda keşif yapmış, tanık dinlemiş ve gerekli tüm delilleri topladıktan sonra davanın reddi sonucuna varmıştır.

11. Kadastro Mahkemesi gerekçesinde satış işleminin dayandığı iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek hâldeki mülkiyete dönüştürülmesi işleminin iptal edilmesiyle sonraki satış işleminin de dayanaksız kaldığını, bu nedenle işlemin geçersiz olduğunu, nitekim tanık beyanlarından da tüm mirasçıların katılımıyla usule uygun ve geçerli bir taksim anlaşması olmadığının anlaşıldığını, somut beyanlarla ispatlanabilen bir satış ve bağış işlemi bulunmadığını belirtmiştir. Kadastro Mahkemesi sonuç olarak dava konusu taşınmazların ortak muristen intikal eden taşınmazlar olduğunu ileri sürerek T.A. ve D.A.nın taşınmaz hisselerini gerçek ve geçerli bir satış iradesiyle başvurucuya sattığına dair kanaat oluşmadığını, taşınmazların mirasçılar adına hisseleri oranında tapuda kayıt ve tesciline karar verildiğini ifade etmiştir.

12. Kadastro Mahkemesi kararı temyiz ve karar düzeltme incelemesinden geçerek 15/4/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

13. Nihai karar 9/7/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvuru 5/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Başvurucu C.A. 29/6/2023 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucunun mirasçıları başvuruyu devam ettirmek istediklerini 15/11/2024 tarihinde bildirmişlerdir. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; Mahkemece 6/4/1976 tarihinde verilen kararda davalılar ile aralarındaki resmî şekilde satış işleminin geçersiz olduğuna dair hüküm bulunmadığı hâlde ortada satış işlemi yokmuş gibi tapu kaydında işlem yapıldığını, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmazların tapuda kendisi adına tescil edilmemesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

15. Başvurucunun iddialarının özü mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkin olduğundan şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu [2. B.], B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

17. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Mülkiyet hakkı, maddi varlığı bulunan taşınır ve taşınmaz mal varlığını kapsadığı gibi maddi olmayan hakları da içermektedir (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).

18. Somut olayda iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi ile başvurucu adına tapu kaydı oluşturulmuş, 30/9/1975 tarihli üç tapu senedinde davalılara ait taşınmazların başvurucuya satış yoluyla intikal ettiği belirtilmiştir. Bu durumda başvurucu adına oluşmuş tapu kayıtları dikkate alındığında mülkün varlığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

19. Başvurucu; T.A. ve D.A. ile aralarında satış sözleşmesi yapıldığını, T.A. ve D.A.nın muristen kendilerine kalan taşınmazdaki hisselerini bedeli karşılığında satın aldığını belirterek 1976 tarihli mahkeme kararında satış sözleşmesi hakkında bir karar verilmediğinden ve mülkiyetin yalnızca müşterek mülkiyetten iştirak hâlindeki mülkiyete dönüştürüldüğünden, kadastro tespitine itiraz davasında anılan mahkeme kararına dayanılarak satış işleminin dayanaksız kaldığının belirtildiğinden şikâyet etmektedir. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

20. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği [1. B.], B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara [1. B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

21. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan [1. B.], B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).

22. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için yargı makamlarının kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

23. Mahkemece 6/4/1976 tarihinde dava konusu taşınmazların satışına dayanak olarak gösterilen iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi işleminin geçersiz olduğu tespit edilerek müşterek hâlindeki mülkiyetin yeniden iştirak hâlinde mülkiyete dönüştürülmesine karar verildiği, tapuda belirtilen Eylül 1975 tarihli ve 165, 166, 167 numaralı tapulardaki intikal işleminin de iptal edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun 10/4/2007 tarihinde açtığı kadastro tespitine itiraz davası sonucunda Kadastro Mahkemesi 1976 yılında verilen kararla dava konusu taşınmazların satış işleminin dayanağının kalmadığı gerekçesiyle satışişleminin geçersiz olduğunu değerlendirmiş; T.A. ve D.A.nın taşınmaz hisselerini başvurucuya satma yönünde gerçek ve geçerli bir iradelerinin bulunduğuna kanaat getirmediğini, dolayısıyla ortada geçerli bir satış işlemi bulunmadığını belirtmiştir. Sonuç olarak davanın reddine, ayrıca bağış işlemi veya usulüne uygun bir taksim sözleşmesi bulunmadığını açıklayarak dava konusu taşınmazların mirasçılar adına hisseleri oranında tapuya kaydedilmesine ve tescil edilmesine karar vermiştir.

24. Bu aşamada belirtmek gerekir ki delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması yetkisi kural olarak -keyfî olmadığı veya açık ve bariz bir takdir hatası içermediği sürece- mahkemelere aittir.

25. Buna göre başvurucunun iddialarını dile getiremediğine yönelik bir şikâyetinin olmadığı ve yapılan yargılama sonucunda ise başvurucunun iddialarının toplanan deliller doğrultusunda ilgili hukuk kuralları yorumlanmak suretiyle değerlendirildiği dikkate alındığında mahkeme kararlarında bir keyfîliğin veya bariz takdir hatasının olduğu söylenemeyecektir.

26. Öte yandan Kadastro Mahkemesinin gerekçeli kararında başvurucunun şikâyetine dayanak teşkil eden satış sözleşmesinin geçerliliğinin tartışılarak değerlendirildiği, anılan kararda konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkının korunması için gerekli olan usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiği anlaşılmaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/1/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru; geçersiz sayılan iştirak hâlindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüşmesi işleminden dolayı taşınmaz satış işleminin dayanaksız kaldığına karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. T.A. ve D.A., 30/09/1975 tarihinde, Tirebolu Tapu Müdürlüğü’ne tescil edilen taşınmazlardaki miras hisselerini başvuruculara satmışlardır. Ancak M.A., 26/11/1975 tarihinde açtığı tapu iptal davasında, satışa rıza göstermediğini ve mülkiyetin yanlış bir şekilde dönüştürüldüğünü belirterek, satış işleminin iptal edilmesini istemiştir. Mahkeme, bütün mirasçılardan rıza alınmadan mülkiyetin dönüştürülmesinin mümkün olmayacağına karar vererek, satış işlemlerini iptal etmiştir. Daha sonra, 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları ile ilgili yeni tapu kayıtları oluşturulmuş ve 2007 yılında başvurucu bu kayıtlara itiraz etmiştir. Başvurucu, taşınmazların gerçek satışla kendisine geçtiğini, ancak yapılan tapu iptal davası sonucu işlemlerin geçersiz sayıldığını iddia etmiştir. Mahkeme, davanın sonunda, taşınmazların satışının geçerli olmadığına karar vererek, tapu kaydının eski haline getirilmesine hükmetmiştir. Bu karar Yargıtay tarafından bozulmuş, ancak yeniden yapılan yargılamada dava reddedilmiştir. Nihai karar 15/04/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, 29/01/2020 tarihinde başvurusunu yapmış, ancak başvurucunun mirasçıları, 15/11/2024 tarihinde başvuruyu devam ettirme kararı almışlardır.

3. Başvurucunun diğer hususlardaki taleplerine yönelik mahkeme kararına katılmakla birlikte Mahkememiz çoğunluğunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ olduğuna dair kararına aşağıda açıklanan sebeplerle iştirak edilmemiştir.

4. Başvuru konusu olayın şartları dahilinde mevcut bir mülkün bulunmadığından söz edilemez. Somut olayda 16/6/1976 tarihinde kesinleşen yargı kararının intikal işleminin iptali ile müşterek mülkiyetin iştirak halindeki mülkiyete dönüştürülmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucuların murisinin kadastro öncesi miras hisselerini diğer mirasçılardan satın aldığı, kadastro sırasında bu satışın dikkate alınmadan yapıldığı gerekçesiyle kadastro tespitine itiraz davasının açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin ise satış işlemini dayanaktan yoksun kabul ederek davayı reddettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda kadastro öncesi başvurucuların murisi adına oluşmuş bir tapu kaydı bulunmaktadır. Kadastro neticesinde bu kayıt yolsuz kabul edilerek (iptal edilerek) bütün mirasçılar adına tescil işlemi gerçekleşmiştir. Başvurucular da tam da bu sebeple satış işleminin yolsuz kabul edilerek yapılan yeni tescil işleminden yakınmışlardır. Dolayısıyla başvurucuların murisinin kadastro öncesi adına bir tapu kaydı bulunduğuna göre mülkün varlığı hususunda bir tereddüt bulunmadığı değerlendirilmektedir. Bu durumda başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmeyi gerektirmektedir

5. Kadastro tespitine itiraz davasında mirasçılar arası yapıldığı anlaşılan kadastro öncesi oluşturulan tapu kaydının dayanağı olan satışın yolsuz kabul edilmesi bu başvurunun konusunu oluşturmaktadır. Uyuşmazlık özel kişiler arasında görüldüğünden başvurunun mülkiyet hakkının pozitif yükümlülükleri kapsamında incelenmesi uygun görülebilir (Lütfiye Şen ve diğerleri, B. No: 2015/19590, 7/3/2019, § 42).

6. Mülkiyet hakkının korunabilmesi bakımından Anayasa'nın 35. maddesi, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır.

7. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir. (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, §§ 52-53).

8. Başvurucuların murisi, başvuru formunda, 1976'da kesinleşen yargı kararının sadece müşterek mülkiyetten iştirak halindeki mülkiyete dönüşümle ilgili olduğunu, satışın iptalinin ise tapu müdürlüğünün hatalı idari işlemiyle yapıldığını belirtmiştir. Muris, mahkeme kararının satışın geçersiz kabul edilmesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini savunmuş ve mirasçılar arasında iştirak halindeki mülkiyette satışın mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddialar, mülkiyet hakkıyla doğrudan bağlantılıdır.

9. Ancak, ilk derece mahkemesi, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüşümünün iptaline karar verirken, satışın geçersizliği konusunda hukuki dayanakları açıklamamıştır. İştirak halindeki mülkiyette mirasçılar arasında satışın mümkün olup olmadığına dair başvurucunun itirazına da yanıt verilmemiştir. Temyiz sırasında Yargıtay Dairesi de bu iddiaları incelememiştir. Oysa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 677. maddesi, yazılı sözleşme ile mirasçılar arasında miras payı devrini mümkün kılmaktadır.

10. Kararlılık kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre elbirliği ortakları arasındaki devir ve temlikler derhal hukuki sonuç doğuracak nitelikte kabul edilmektedirler. Mahkemenin Türk Medeni Kanunu'nun 677/1.maddesi ile de olanaklı kıldığı ortak mülkiyet paydaşları arasındaki satış hakkında, ifa olanağı bulunmadığından söz ederek davanın reddine karar vermesinde isabet bulunmamaktadır (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, E.2007/455, 2007/1233).

11. Dolayısıyla eldeki başvuruda yargı kararlarında mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlığın sonucuna dair başvurucunun ayrı ve açık yanıt gerektiren söz konusu iddia ve itirazlarına yönelik ilgili ve yeterli bir gerekçe bulunmamaktadır.

12. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlal edildiği kanaati ile çoğunluk kararına iştirak edilmemiştir.

 

 

 

 

Üye

 Kenan YAŞAR

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ömer Ateş ve diğerleri [2. B.], B. No: 2019/27727, 8/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı ÖMER ATEŞ VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2019/27727
Başvuru Tarihi 5/8/2019
Karar Tarihi 8/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, taşınmaz satış işleminin geçerli olmadığına karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Özel hukuk ilişkileri Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi