TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYŞEGÜL ÇAĞATAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/28236)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Fatih HATİPOĞLU
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ayşegül ÇAĞATAY
|
|
|
2. Ebru TİMTİK
|
|
|
3. Görkem AĞDEDE
|
|
|
4. Nadide ÖZDEMİR
|
|
|
5. Gülser SARIGÜL
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
1. Av. Çiğdem AKBULUT
|
|
|
2. Av. Fatih GÖKÇE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin
hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa ilişkin karar
veren yargı mercilerinin tarafsız ve bağımsız olmaması, soruşturma dosyasına
erişimin kısıtlanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; gözaltı
sürecindeki bazı uygulamalar nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/8/2019 ve 21/1/2020 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle
2019/29827 ve 2020/2825 numaralı bireysel başvuru dosyalarının 2019/28236
numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine; incelemenin 2019/28236
numaralı dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu Ayşegül Çağatay, Bakanlığın görüşüne karşı
süresinde beyanda bulunmuştur. Diğer başvurucular Bakanlık görüşüne karşı
beyanda bulunmamışlardır.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucular
Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay Yönünden İlgili Yargısal Süreç
9. Başvurucular, olay tarihinde avukat olarak görev
yapmakta olup Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesidir (Günay Dağ ve
diğerleri [GK], B. No: 22013/1631, 17/12/2015, § 11).
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/105607
soruşturma sayılı dosya ile başvurucular Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay ile
birlikte bir kısım avukat hakkında Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
(DHKP-C) terör örgütüyle bağlantılı olarak soruşturma başlatılmıştır.
11. Bu kapsamda başvurucular Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay
diğer şüphelilerle birlikte 12/9/2017 tarihinde yakalanarak gözaltına
alınmıştır.
12. Başvurucular 20/9/2017 tarihinde Başsavcılıkta ifade
verdikten sonra terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları istemiyle aynı
tarihte İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerine sevk edilmiştir.
13. Başvurucu Ayşegül Çağatay'ın İstanbul 11. Sulh Ceza
Hâkimliğince 20/9/2017 tarihinde yapılan sorgusunun ardından terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheliler ... [diğerleri] Ayşegül Çağatay'ın
üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçu ile ilgili tutuklanması
talep edilmiş olmakla, dosyanın yapılan ayrıntılı incelenmesinde 31.03.2015
tarihinde Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmesi olayında, olayın
faillerinden [Ş.Y.nin] cesedinden çıkan, üzerinde bir kısım şüphelilerin
isimlerinin yazılı olduğu belge, şüpheliler hakkında yapılan arama işlemlerinde
elde edilen örgütün ölen lideri Dursun Karataş ve Halk cephesi ibaresi bulunan
dökümanlar, soruşturma kapsamında ifadeleri alınan bir kısım gizli tanıkların
ismi geçen şüphelilerin eylemleri konusundaki açık beyanları, şüphelilerin
gerçekleştirdikleri avukatlık faaliyetlerinin sadece örgüt şüphesi, sanığı veya
hükümlülerine özgü olup, şüphelilerin örgüt üyesi olarak ölen veya öldürülen
kişilere ait cenaze törenlerinde yer almaları ve bu törenleri organize
ettiklerine dair tanık beyanları, şüphelilerin soruşturma aşamasında toplu
halde ve ortak bir şekilde slogan atma, mukavemet etme, direnme şeklinde
eylemlerde bulunmaları somut delil olmakla, şüphelilerin üzerine atılı suçun
CMK 100. maddesinde sayılan tutuklama sebebi var kabul edilen suçlardan olması,
şüphelilerin kaçma ihtimali, tüm delillerin tamamen toplanmamış olması sebebi
ile şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, gizli tanıkların
üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma ihtimalleri vebu suç için ceza
kanununda öngörülen ceza miktarı ile soruşturma konusu suçun ağırlığı ve önemi
dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağından CMK 100. ve
devamı maddeleri gereğince şüpheliler ... [diğerleri] ve Ayşegül
Çağatay'ın... tutuklanmalarına,... [karar verildi.]"
14. Başvurucu Ebru Timtik İstanbul 13. Sulh Ceza
Hâkimliği tarafından 20/9/2017 tarihinde yapılan sorgusunun ardından terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"Şüpheliler Ebru Timtik ... [ve diğerleri] üzerine atılı DHKP-C
silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan incelemede tanık ifadesi,
gizli tanıklar beyanı Halkın Hukuk Bürosu isimli örgütün amaç ve hedefleri
doğrultusunda sadece örgüt mensuplarına hizmet ettiğine dair ifadeler ve aynı
zamanda usulüne uygun Hakimlik kararı gereğince büroda ve bu büroya müdahil
bürolarda ele geçirilen çeşitli çatışmalarda operasyon neticesinde etkisiz hale
getirilen örgüt mensuplarının propagandasını içerir dergi, ajanda, resimli
takvimler ve örgütün kurucu lideri olan Dursun Karataş'ın fotoğraflarını içerir
dökümanların ele geçirildiği aynı zamanda Mehmet Selim Kiraz Cumhuriyet
savcısının şehit edilmesi olayına karışan DHKP-C örgüt militanı [Ş.Y.nin] yırtarak
imha etmeye çalıştığı Halkın Hukuk Bürosu isimli blok notun birleştirilerek
gerekli incelemelerin yapıldığı ve içeriğinde şüpheli Ebru Timtik isminin
olduğu ve aynı zamanda gizli tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere özellikle
Ebru Timtik'in HHB'de en etkili avukatlardan birisi olduğu ve HHB içerisinde
faaliyet gösteren avukatların SPB içerisinde örgüt mensupları ile irtibatlı
olduğu belirtildiği aynı zamanda HHB avukatlarına ilişkin yürüyüş dergisi
isimli örgütün propagandasını yoğun bir şekilde işleyen ve bu yapıya ait olduğu
anlaşılan dergiler Mehmet Selim Kiraz savcının şehit edilmesinin ardından
16/08/2015 tarihli demokrasi sosyalizm için yürüyüş isimli yazıda Mehmet Selim
Kiraz'ın örgüt üyeleri tarafından başına silah dayanmış şekilde fotoğraflarının
paylaşıldığı ve içeriğinde ey AKP iktidarı ey Erdoğan o bakmaya
dayanamadığınız fotoğraf iktidarınızın adaletsizliğinizin resmidir, değil 18
gazeteciye memleketin bütün gazetecilerine dava açsanız yine susturamazsınız
şeklinde Halkın Hukuk Bürosunun siyasi ve tehdit vari ifade ve söylemlerinin
olduğu, örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiği, tanık
anlatımları ve gizli tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere HHB avukatlarının
örgüt yöneticilerinin talimatları ile özellikle gözaltına alınıp örgüt üyeliği
ile işlem yapılan şüphelilerin gözaltı sırasında örgüt üyelerinin deşifre
edilmemesi veya bir takım delillerin ortaya çıkmaması ve örgütün genel gözaltı
işlemlerindeki hukuksuzluk iddiaları ile ilgili ortak tavır takınmaları isteyip
aynı zamanda ceza evinde olan örgüt üyelerine de aynı talimatların iletildiği
somut olarak tanık ifadelerinden anlaşılacağı üzere şüpheli [Y.E.nin]
örgüt üyelerine silahın saklanmasıyla ilgili talimatlarının verildiğinin
belirtildiği şüpheli [A.Ü.nün] Halkın Hukuk Bürosu isimli örgütün bir
yapısı olan yerler etkin konumda olduğu ve [A.Ü.nün] yurt dışı merkez
komiteye faaliyetlerle ilgili rapor yazarak örgütün vermiş olduğu talimatlar
doğrultusunda kuryelik yaptığı belirtildiği ve aynı zamanda dosyadaki fotoğraf
ve tespitlerden anlaşılacağı üzere örgüt kurucu lideri olan Dursun Karataş
isimli şahsın devrimi onsuz ama onunla yürüyeceğiz şeklindeki örgütsel
toplantıya konuşmacı olarak katıldığı ve Halkın Hukuk Bürosu isimli pankartın
arkasında Berkin için adalet istiyoruz şeklinde ki örgütsel propaganda içeren
gösterilere katıldığı belirlendiği, diğer şüphelilerinde tanık anlatımlarından
anlaşılacağı üzere HHB bünyesi içerisinde yer aldığı ve örgüt yöneticileri ile
irtibatlı olduğu süreklilik ve devamlılık arz eder mahiyette örgüt üyelerine
hukuki destek verdikleri ve tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere başka
dosyalara girmedikleri aynı zamanda diğer şüphelilerinde örgütsel mahiyette
olabilecek gösterilere katıldıkları anlaşılmakla atılı örgütün üyesi
olduklarını gösterir aynı zamanda Halk cephesi olduklarını gösterir ve internet
üzerinden örgüt militanları ile birlikte silahlı resim ve fotoğrafların
paylaşıldığı ve altında gözaltına alınan avukatların yanındayız şeklinde örgüt
tarafından şüpheli avukatların korunduğu ve sahiplenildiği, Yargıtay 16. Ceza
dairesinin 02/02/2016 tarihli 2016/534 sayılı kararı ile Halk cephesinin
DHKP-C'nin alt birimi olduğunun anlaşıldığı ve Halkın sitesi diye belirtilen
örgüte ait olduğu anlaşılan internet sitesinde de benzer paylaşımların olduğu
ve ikitellideki bir binaya da benzer mahiyette bir pankartın asıldığı aynı
zamanda şüphelilerden Ebru Timtik ve şüpheli [A.Ü.nün] örgüt adına basın
açıklaması yaptıkları hususları ve devam eden fiiller hep beraber
değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut olguların
mevcut olduğu dosyanın özellikle tanıkların bilgilerini somut olarak teyit
edilmesi ve diğer irtibatlarının ortaya çıkartılması yönünden soruşturmanın
devam ettiği ve aynı zamanda gizli tanıkların ayrıntılı beyanlarının söz konusu
olması nedeniyle tanıklara baskı girişiminde bulunma ihtimalinin söz konusu
olduğu aynı zamanda işlem yapılan 2 avukatın halen firar olduğu bu nedenle
delillerin karartılma ihtimalinin söz konusu olduğu, söz konusu örgütün
hücresel yapılanma içerisinde olup bir takım silahlı eylemlere katıldığı ve
atılı suçun ceza miktarı ve yapısı dikkate alınarak tutuklamanın ölçülü olduğu
kanaatiyle ve belirtilen gerekçelerle adli kontrol tedbirlerinin bu aşama
yetersiz kalacağından şüphelilerin ... tutuklanmalarına,... [karar
verildi.]"
15. Başvurucular Ayşegül Çağatay ve Ebru Timtik'in
tutuklama kararına yaptıkları itirazlar reddedilmiştir.
16. Başsavcılığın 22/3/2018 tarihli iddianamesi ile
başvurucular Ayşegül Çağatay ve Ebru Timtik ile bir kısım şüpheli hakkında
DHKP/C terör örgütü üyesi olma suçundan; bir kısım şüpheli yönünden ise DHKP/C
terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılmaları istemiyle aynı yer
ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır. DHKP-C'ye ilişkin genel açıklamaların
da yer aldığı iddianamede ilk olarak DHKP-C'nin hangi amaç ve saikle
kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka
aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve başvurucuların eylemlerine
değinilmiştir.
17. Bu bağlamda iddianamede DHKP/C terör örgütünün alt
yapılanmalarından olan Halkın Hukuk Bürosunun (HHB) örgütün Merkezî Komite
olarak adlandırılan yurt dışındaki üst yönetiminin talimatıyla kurulduğu ve
mensuplarının yurt dışında bulunan üst düzey örgüt yöneticilerinin talimatları
ile hareket ettikleri, HHB dâhilinde faaliyet gösteren avukatların örgüt içinde
"Sporcular" kod ismi ile anıldığı, ceza infaz kurumunda
tutuklu veya hükümlü örgüt üyeleri ile örgüt yöneticileri arasında aracılık
(kuryelik) işlemi yaptıkları, örgütün üst düzey yöneticilerinin bu avukatlar
kanalı ile ceza infaz kurumlarındaki örgüt sorumlularına örgütün talimatlarını
aktardıkları, bu sorumluların da gelen talimatları ceza infaz kurumlarındaki
diğer örgüt üyelerine aktardıkları, terör örgütünün legal alanında faaliyet
gösteren şahıslar hakkında hapis cezası kesinleştiğinde HHB mensubu şüpheliler
tarafından bu durumun öğrenilerek ülke içindeki terör örgütünün Genel Komitesine
bildirildiği, bunun üzerine anlatılan durumdaki örgüt mensuplarının da bu
sayede illegal alana geçtikleri ya da örgüt tarafından yurt dışına
kaçırıldıkları, HHB mensubu şüphelilerin terör örgütlerinin işleyiş ve
gizliliğe riayetle hareket etme kuralına uygun olarak kod isim aldıkları, bu
zamana kadar kod ismi tespit edilebilen S.K.nın kod isminin
"Odtü'lü", B.T.nin kod isminin "Saadet", B.A.nın
kod isminin "Eser", E.G.nin kod isminin "Deniz"
ve Ö.Y.nin kod isminin "Mahir" olduğunun tespit edildiği ileri
sürülmüştür.
18. İddianamede başvurucu Ayşegül Çağatay'a yöneltilen
suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Örgütsel terör arşivi tetkik edildiğinde örgütün
faaliyetleri çerçevesinde katıldığı eylemlere ilişkin kayıtların bulunduğunun
tespit edildiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucu Ayşegül Çağatay ve diğer şüpheliler
hakkında DHKP-C terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı oldukları yönünde
beyanların yer aldığı belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
eylemlere ilişkin olarak tanık B.E.nin ifadesinde özetle, HHB'nin DHKP-C terör
örgütünün hukuk yapılanması olduğunu, terör örgütü ile bağlantılı kişilerin
yakalanması veya tutuklanması durumunda bu kişilerle ilgili hukuki süreçleri
takip ettiğini, bu legal görünüm altında aslında örgüt liderlerinin talimatıyla
kurulduğunu ve örgütün amaçlarını gerçekleştirmeyi hedeflediğini, başvurucu
Ayşegül Çağatay'ın da bu kapsamda HHB avukatlarından olduğunu belirterek
başvurucu Ayşegül Çağatay'ı teşhis ettiği ifade edilmiştir. Tanık ayrıca HHB
avukatlarının ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlüler ile örgüt
yöneticileri arasında aracılık (kuryelik) yaptığını ve örgüt yöneticilerinin
talimatlarını örgüt sorumlularına aktardığını ifade etmiştir (bu kapsamda
örgütün yapısına ve diğer şüphelilere yönelik tanık ifadeleri için bkz. Ahmet
Mandacı ve diğerleri, B. No: 2017/37933, 30/9/2020, § 32).
iii. Başvurucunun DHKP/C'nin açık alan yapılanması olan "HALK
CEPHESİ" tarafından organize edilen ve Diyarbakır'ın Sur ilçesinde
yürütülen hendek operasyonları nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasaklarını
protesto etmek amacıyla "SOKAĞA ÇIKMA YASAKLARI VE KATLİAMLARINlZLA
DİRENEN HALKLARI TESLİM ALAMAZSINIZ! HAKLIYIZ, KAZANACAĞIZ" şeklinde
bir pankart eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşe katıldığı ileri sürülmüştür.
iv. Başvurucunun üst aramasında ele geçirildiği
belirtilen dijital materyallerle ilgili olarak yapılan incelemeye göre TOSHİBA
marka seri numarası olmayan dizüstü içindeki "15/12/2016 Halk Cephesi
Esenyurt.1411O1.mpg" ibareli videoda, DHKP/C militanı olan ve
Tunceli'de teröristlerce yapılan bir saldırı esnasında güvenlik güçlerince
öldürülen O.M. ile ilgili olarak -söz konusu terör örgütünün alt yapılanması
olduğu belirtilen HALK CEPHESİ tarafından organize edilen- anma ve
protesto eylemine güvenlik güçlerince yapılan müdahaleye ilişkin fotoğrafların
bulunduğu belirtilmiştir.
19. İddianamede başvurucu Ayşegül Çağatay'a yöneltilen
suçlamaya dayanak gösterilen tanık B.E.nin 19/7/2017 ve 28/8/2017 tarihli
ifadelerinin ilgili kısmı şöyledir:
"HHB, DHKP/C terör örgütünün hukuk
yapılanmasıdır. Burada görev alan avukatlar DHKP/C terör örgütü içerisindeki
faaliyetlerinden dolayı yakalanan şahıslara hukuki yardımda bulunuyormuş gibi
gözükerek operasyonların örgüte zarar vermesinin önüne geçmektir. Halkın Hukuk
Bürosu örgütün talimatıyla kurulmuştur. Orada bulunan avukatlar örgütün onayı
dışında hareket edemezler. Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren
avukatlar iki gruba ayrılırlar.
Birinci grupta yer alan avukatlar
yakalanan gözaltına alınan örgüt mensuplarıyla alakalı yasal süreçleri takip
ederken, ikinci grupta yer alan avukatlar da; kamuoyunda öne çıkan davaları
örneğin, B.E., D.D., H.F.G. S. suikastı ile açlık grevinde olan N.G. ve S.Ö.
isimli şahıslar hakkında davaları takip ederler ve Genel Komite içerisinde
faaliyet yürütürler. Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatlar
şunlardır; Ö.Y, O.A., Ebru Timtik, B.T, G.D., Y.T., Y.E., Z.Ö., Ş.E., A.Ç.,
S.G., N.D., Ayşegül Çağatay, A.M., E.Ç.G., E.G., A.Ü., D.B.Ü., N.B.V.K. isimli
şahıslardır. Bu şahıslardan Ö.Y., O.A., E.T., B.T. ve G.D. isimli şahıslar
kamuoyu tarafından takip edilen davaları takip etmekte ve Genel Komite veya
örgütün farklı legal görünümlü kurumlarında faaliyet göstermektedirler. Adını
saymış olduğum avukatlar sadece DHKP/C terör örgütünün öne çıkan davalarına
bakmaktadırlar. Burada çalışan avukatların örgütün yurtdışı kadrosuyla ile
irtibatlı olduklarını ve iletişimi sağladıklarını biliyorum. Hakkında örgüt
suçundan araması olanları ya da hakkında yakalama kararı olanları Genel
Komitede tartışarak bu şahısların illegal alana geçişini ya da yurt dışına
illegal yollardan çıkışını sağladıklarını biliyorum.
DHKP/C örgüt mensubu şahısların
gözaltına alınmaları halinde savcılık ve mahkeme aşamalarında müdafi olarak
bulunmaya çalışırlar. Amaçları gözaltında bulunan şüphelinin örgütün sırlarını
deşifre etmesini engellemektir. Cezaevlerinde bulunan örgütün üst düzey
yöneticileri ve örgüt mensuplarıyla avukatlık adı altında görüştüklerinden
dolayı özellikle örgütün cezaevlerine yönelik verdiği talimatlar avukatlar
tarafından cezaevlerine ulaştırılır. İçeriden iletilecek hususlarda yine
avukatlar aracılığıyla örgüt yönetimine iletilir. Böylelikle örgüt cezaevlerini
avukatlar aracılığıyla yönetir. Örneğin cezaevlerinde yapılan koğuş yakma vb.
gibi eylemlerin talimatı bu avukatlarca verilir. Ben Silivri 2.Nolu Cezaevinde
kaldığım zamanda E.T. gelerek benimle görüştü ve bana Yürüyüş Dergisine
Demokratik Kurumlarla ilgili yazı yazmamı söylemişti. Bu tarz yazılar hapishane
idaresine bağlı olarak çalışan mektup okuma komisyonuna bağlı olarak çalışan
örgütsel haberleşme statüsünde görüldüğü için alınan yasal karar doğrultusunda
mektubun imhası yönünde karar verir ve bu kararı tutuklu bulunan kişiye tebliğ
eder. Tutuklu örgüt üyesi de tebliğ edilen bu kararı ve dışarıya çıkarılması
sakıncalı görülen yazının aynısını yasalarda belirtilen avukata kapalı zarf
içerisinde mektup gönderme hakkım kullanarak 'Halkın Hukuk Bürosu'nun
İstanbul'da bulunan adresine göndererek örgütsel yazı ve kitapların örgütün
eline geçmesini avukatlar aracılığı ile sağlamış olur.
Yine 2015 yılı içerisinde İzmir Kırıklar
2 Nolu F Tipi Cezaevinde Ü.İ. isimli örgüt üyesi ile birlikte kaldım. Bu süre
içerisinde Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından başta O.(K) O.A. olmak üzere
ismini şuan hatırlamadığım birçok avukat haftada 2 defa gelip görüşmelerde
bulunuyorlardı. Bu görüşmelerin çoğunun örgütsel amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Örgütün cezaevinde bulunan sıradan elemanlarına avukatlar yılda bir defa
görüşmeye gelirken, örgüt tarafından önemli kişilere avukatlar haftada bir iki
defa görüşme amaçlı gelmektedir. 2015 yılında İzmir Kırıklar 2 Nolu F Tipi
cezaevinde bulunduğum sırada Ü.İ. tahliye olmuştur. Tahliye olurken aynı
hücrede kendisiyle birlikte kalan U.K. isimli örgüt üyesine avukatlar
aracılığıyla ulaştırıldığını düşündüğüm 'Küçük Usb Bellek' vererek imha
etmesini söylediğini ve uygun zamanda aynı 'USB'den kendisine de dışarıdan
gönderteceğini söylediğini U.K. o dönem hapishanede temsilci olarak görev
yaptığım için bana iletmişti. Yine bunun dışında Bakırköy Kadın Tutuklu Evinden
tahliye olan kimi örgüt elamanlarıyla yaptığım sohbetlerde düzenli olarak
içeriye sokulan 'Küçük Usb Bellek' sayesinde film, konser izlediklerini
biliyorum.
Bu avukatlar gözaltına alınan örgüt
mensuplarının ifade vermemeleri için örgütsel tavır sergilemelerini, bu
doğrultuda polise karşı gözaltının her aşamasında direnmeleri talimatlarını
verirler. Hiçbir evraka imza atmamalarını, kimlik göstermemelerini söylerler.
Böylece ifade verecek şahıslar psikolojik baskı altında kalarak bundan
vazgeçerler. Bunun yanında kamplarda derneklerde vb. yerlerde yapılan eğitim
çalışmalarında bununla ilgili avukatlardan gelen bilgi ve talimatlar ders
olarak işlenir. Ayrıca gözaltında bulunan şahısların dosyalarını avukatlar
incelediğinde ilk olarak gözaltına alınan şahsın direnip direnmediğine
tutanaklardan bakar. Direnen örgüt mensuplarına övgüler yağdırır,
direnmeyenlere ise bu aşamalardan sonra yapılacak tüm işlemlere yukarıda saymış
olduğum tavırları takınmaları talimatlarını verir. Karakollarca gözaltına
alınıp ifade veren örgüt mensuplarının anında gözaltı ifadesini geri
çektirirler.
Pişman olarak örgüt hakkında ifade veren
örgüt mensuplarını isimlerini adliyelerden öğrenerek örgüte bildirirler.
Böylece örgüt yöneticileri ifade vereni bularak önce cezalandırıp daha sonrada
Halkın Hukuk Bürosu avukatları ile adliyelere göndererek ifadesini geri
almalarını sağlarlar. Ayrıca aranması olan ve illegalde bulunan örgüt
mensupları güvenli olduğu ve polis baskınlarının kolay kolay olmayacağı bir yer
olmasından dolayı belli dönemlerde Halkın Hukuk Bürosunda bu şahısların
kalmaları sağlanır. Örneğin 2016 yılında Bayrampaşa Çevik Kuvvet Şube
Müdürlüğü'ne silahlı ve bombalı saldırıda bulunan DHKP/C terör örgütü mensubu
Ç.Y.nin 2014 veya 2015 yılları içerisinde 1-2 hafta kadar burada kaldığını
biliyorum.
Burada bulunan bazı avukatlar
Yunanistan, Almanya vb. ülkelere giderek burada bulunan üst düzey örgüt
mensupları ile görüşerek kuryelik yaptığını, onlardan aldıkları bilgileri Türkiye'ye
getirerek gerekli yerlere ilettiklerini örgüt içerisinde duymuştum. Son
dönemdeki OHAL yasalarından dolayı gözaltına alınan şahısların ifadesi
alındıktan sonra adliyeye sevk edilinceye kadar geçen süre içerisinde
gözaltındaki geçen sürenin keyfi bir uygulama olup kanunsuz olduğunu belirten
avukatlar; örgüt mensupları ile görüştüklerinde bu duruma karşı örgüt
mensuplarına açlık grevinde aldıkları su ve şekeri de keserek adliyeye sevk
edilinceye kadar hiçbir şey yiyip içmemeleri konusunda baskı yaptıklarını
biliyorum.
2013 yılında yapılan operasyonda
yakalanarak haklarında işlem yapılan Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının
gözaltına alınan şüphelilerle OHAL kapsamında görüşmeleri kısıtlandığından,
operasyonda gözaltına alınmayan yine Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet
gösteren Ö.Y, Y.T., Y.E, Z.Ö., A.Ç., S.G., Ayşegül Çağatay, A.M., E.Ç.G., E.G.,
A.Ü., D.B.Ü. isimli avukatlar gözaltında alınan örgüt mensuplarıyla görüşmeye
gelmektedirler.
Örgütün Türkiye Komitesinin onaylamadığı
bir avukat Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteremez, örgüt istemeden
ayrılmaları da mümkün değildir. Türkiye Komitesi ve 'Orkestra' yapılanmasının
alacağı kararlar doğrultusunda örgütün legal veya illegal faaliyetleri
içerisinde yer alabilmektedirler.
Örneğin; 2016 yılı sonu ve 2017 yılı
başında B.T. örgütün özel önem verdiği Armutlu Mahalli alan yapılanması
içerisindeki evlere benimle birlikte beraberimizde mühendis olan C.D. ile
birlikte tek tek evleri gezerek yıkımlara karşı örgüt propagandası yaptık. 2016
yılında Avukat Ö.Y. Okmeydanı, Gazi, Nurtepe ve Armutlu mahalli alanlarında
Halk Meclisi çalışmalarını bizzat yürütüyordu. Yürüyüş Dergisi ve Halkın Sesi
internet sitesinde yapmış olduğu çalışmalara dair fotoğraflar mevcuttur.
Bölgelerde Halk Cephesi tarafından
yürütülmekte olan faaliyetler Türkiye Komitesi tarafından yetersiz
göründüğünden tartışmalar meydana gelmişti. Bende Gençlik Federasyonu'nu Hak
Cephesi'nde temsil ettiğimden O.(K) Avukat O.A. bana gelerek sorunların ne
olduğunu ve çözüm yollarını sordu, bende kendisine bilgilendirme yaptım.
Tartışmalara neden olan sorunların araştırılarak çözülmesi için Türkiye
Komitesi veya Orkestra adlı yapılanma tarafından görevlendirilmiş olabileceğini
düşünmekteyim.
Adalet Okulu, [yapılanmasına bağlı
olarak 2015 veya 2016 yıllarında kuruldu. İstanbul Çağlayan'da ve Ankara'da
ofisleri bulunmakta, Sorumlusunun HHB avukatlarından [G.D.] olduğunu biliyorum. Ankara
ilindeki merkezin HHB alt katında faaliyet gösterdiğini duydum. Adalet Okulunun
amacı, örgütün hukuk biriminin ihtiyacı olan avukatları örgütün görüş ve
stratejisi doğrultusunda eğitmektir. Buraya Hukuk Fakültesinde öğrenim gören
öğrenciler gelmektedir. İstanbul ve Ankara illerinde bulunan HBB içerisinde
faaliyet gösteren avukatlar burada öğrencilere eğitim vermektedirler. Buralara
gelecek öğrencilerin örgütlü olması veya olmaması önemli değildi, öğrencileri
kendileri belirler, seçilen öğrenciler öğrenim görmüş oldukları üniversitelerde
Adalet Okulunun propagandasını yaparlardı. Kendi okullarını bitirdikten sonra HHB
içerisinde görev yapmaları istenirdi, kurulma amacı ve işleyişi bu şekilde idi.
...
Daha önceki ifademde fotoğrafından
teşhis etmiş olduğum Av. [S.K.nın]
kod ismi Odtülü'dür. SBP içerisinde faaliyet gösterdiğim dönemde örgüt
tarafından bana gönderilen sd kart içerisindeki şifreli notlardan, örgütün
hukuk birimi olan Halkın Hukuk Bürosu içerisinde faaliyet gösteren avukatlardan
herhangi bir sorun veya sıkıntı ile karşılaştıklarında [S.K.ya] danıştıklarını öğrendim. Çünkü bana gelen şifreli mesajda kanun
hükmünde kararname ile ihraç edilen Ankara ilinde açlık grevi yapan ve halen
cezaevinde tutuklu bulunan
[N.G.] ve [S.Ö.] isimli şahısların açlık grevi sürecinde yaşamış
oldukları sorunlarla ilgili bir avukatın örgüt üst yönetimine yazmış olduğu
rqporda konuyla ilgili olarak Odtülü' ye danıştıkları yazıyordu. Yine bana
gönderilen Sd Kart içerisindeki şifreli mesajda [N.G.] ve [S.Ö.]
durumlarını takip edebilmek için ve örgüt merkezinden gelen talimatları
geciktirmeden aktarabilmek için Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının kendi
içlerinde oluşturdukları sırayla her gün adı geçen şahıslarla görüştüklerini
biliyorum...
Yukarıda örgütün yurtdışı merkeziyle
şifreli mesajlaşmaların İdil Kültür Merkezi, Gençlik Federasyonu ve Yürüyüş
dergisinde yapıldığını söylemiştim. Ancak bu yazışmaları herhangi bir örgüt
mensubu yapamaz, ayrıca yazışma yapan her örgüt mensubunun bir kod ismi vardır.
Bu yazışmalarda illegal eylemlerin örgütlenişinden bahsedilmez, ilişkilerin
açık adları ve adresleri belirtilmez, kurumların yönetiminde yer alan örgüt
mensupları günlük, mahalli alan yapılanmaları haftalık, Demokratik Kurumlar
gerektiğinde yurtdışı merkez komiteye faaliyetleri hakkında rapor verirler.
Mahalli Alan Sorumluları ile örgütün güdümünde faaliyet gösteren diğer
demokratik kurumların faaliyetleriyle ilgili raporu hangi kurum üzerinden
göndereceği Türkiye Merkez Komitesi tarafından belirlenmiştir. Mahalli
alanlarda faaliyet gösteren örgüt mensupları sorumlularına haftalık
faaliyetleriyle rapor verir. Sorumlularda bu raporları yazışma yaptığı
kurumlardan örgütün yurtdışındaki merkez komitesine gönderilmek üzere notları
kriptolu bilgisayara gerekli yazışma kuralarına uyarak (Örneğin: Yürüyüş
Dergisi yerine Depo ismini verir, Armutlu ismi yerine Yayla ismini verir, Halk
Cephesi yerine Tarla ismini verir, HBB yerine Sporcular ismini verir. Örgüt
ilişkilerinin adreslerini de kısaltmalarla yazar) metin belgesi şeklinde
yazarlar. Yazışma yaptığı kurumda yurtdışı merkez komiteye gönderecek olan
örgüt mensubuna verir. Bu örgüt mensubu da şifreleme yaparak raporu yurtdışına
gönderir. Gönderilen raporlara ilişkin Yurtdışı Merkez Komitesinden gelen cevap
niteliğindeki notlarda gönderilmiş oldukları kurumlara şifreli olarak gelir.
Kurumlarda raporları şifreleyen örgüt mensupları cevabi notları alır, almış
olduğu notun şifresinin çözümünü yaparak kurumda bulunan merkez Flash Belleğe
atar. Daha sonra raporu almaya gelen kadroya Sd Kart içerisinde teslim eder.
Mahalli Alan ve Demokratik Kurum Sorumlularının Raporlarını Yurtdışı Merkez
Komiteye Gönderdiği Kurumlar Şunlardır; Gazi, Topkapı, Şişli, Armutlu ve
Anadolu Yakası Mahalli alan yapılanma sorumluları raporlarını Yürüyüş Dergisi,
TAYAD, HBB, KEC (DMH), DİH sorumluları raporlarını yapılanmaları Yürüyüş
dergisi, BMM sorumlusu raporlarını İdil Kültür Merkezi, Anadolu İlleri Halk
Cephesi sorumluları Yürüyüş Dergisi, İstanbul Halk Cephesi sorumluları İdil
Kültür Merkezi ve Gençlik Federasyonu, Anadolu illerindeki gençlik kadro
sorumluları Gençlik Federasyonu'na vermektedirler. Yurtdışı Merkez Komite ile şifreli
yazışma yapan örgüt mensupları şunlardır; Av. Behiç Aşçı, Av. [A.Ç.], Av. [E.G.], Av. [Ş.E.],
... isimli şahıslar Yurtdışı Merkez Komiteye faaliyetleriyle ilgili rapor
yazarak, örgütün vermiş olduğu talimat doğrultusunda mesajlaşmaların yapıldığı
kurumlara vermektedirler."
20. Başvurucu Ayşegül Çağatay'a isnat edilen suça dayanak
olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirme iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"... Şüpheliler O.A., Ö.Y. ve B.T.
haricindeki diğer şüphelilerin [başvurucu Ayşegül Çağatay ve diğer bir kısım şüpheliler] şu
zamana kadar elde edilebilen delillere göre terör örgütünün yapılanması HHB
bünyesinde terör örgütüne organik bağlı olarak, çıkar ve amaçları doğrultusunda
süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren faaliyetlerde bulunarak 'üye'
konumunda oldukları, bu kapsamda örgüt mensupları arasında kuryelik yaptıkları,
örgüt içi iletişimi sağladıkları, örgütün yönetici kadrosundan aldıkları
talimatları tutuklu/hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt
mensuplarına ilettikleri, avukatlık mesleği ve hukuki yardımla ile ilgisi
olmayacak şekilde haklarında adli işlem yapılan münhasıran adı geçen örgüt
mensuplarını örgütsel gizliliğin ve faaliyetin deşifre olmaması, devamının
sağlanması amacıyla yönlendirdikleri ve talimat verdikleri, idelojik olarak
eğitici ve sair örgüt mensuplarını yönlendirici nitelikte faaliyette bulunarak
faaliyetlerinin vasfı gereği yönetici konumunda bulunmasalar da sair örgüt
mensuplarından farklı olarak 'özel görevi haiz' konumda bulundukları ve üzerilerine
atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri, ... anlaşılmıştır
..."
21. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 9/4/2018
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/84 sayılı dosya
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
22. Mahkemece 11/4/2019 tarihinde yapılan tensip
incelemesinde başvurucular Ayşegül Çağatay ve Ebru Timtik'in tutukluluk
hâllerinin devamına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... silahlı terör örgütüne üye
olma suçuna ilişkin sanıkların ifadesi, dijital materyal inceleme raporları,
açık kaynak tespiti, arama ve el koyma tutanakları, örgütsel dokümanları ve
eylem evrakları, tutuklama tarihi, sanıkların tutukluluk halinin devamını
gerektirecek nitelikte kuvvetli suç şüphesinin mevcut oluşu, suç için yasada
öngörülen ceza miktarına göre ve suçun CMK 100/3 maddesinde düzenlenen katalog
suçlardan bulunması nedeniyle kaçma şüphesi taşıması, adli kontrol hükümlerinin
eylemin niteliğine nazaran tutuklamadan beklenen faydayı sağlamaya yeterli
olmayacağı dikkate alınarak,
... tutukluluk hallerinin devamına
... [karar verildi.]"
23. Mahkemece 10/9/2018-14/9/2018 tarihlerinde yapılan
ilk duruşmada başvurucular Ayşegül Çağatay ve Ebru Timtik'in savunmaları
alınmış ve haklarında yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte her hafta pazartesi
günü 08.00 ile 24.00 saatleri arasında adreslerine en yakın kolluk birimine
düzenli olarak başvurarak imza atmaları biçiminde adli kontrol tedbiri
uygulanmak suretiyle tahliyelerine karar verilmiştir. Tahliye kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklu sanıklar ... [diğerler sanıklar ve Ayşegül Çağatay ile Ebru Timtik]
hakkında her bir sanık için dosyadaki mevcut delil durumu, suç vasfının değişme
ihtimali, sanıkların savunmalarının alınmış olması ve sanıkların avukat olması,
tutuklamanın tedbir olması, tutuklulukta geçen süre, Avrupa İnsan Hakları ve
Anayasa Mahkemesinin tutuklama konusundaki başvurular hakkında vermiş olduğu
kararlar, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanması ile yargılamada
amaçlanan tedbirlerin sağlanabilecek oluşu dikkate alınarak sanıklar ayrı ayrı
bihakkın tahliyelerine,... [karar verildi.]"
24. Başsavcılık 15/9/2018 tarihinde tahliye kararına
itiraz etmiştir. İtirazda; başvurucular Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay ile
diğer sanıklar hakkında suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller ile
suçların tutuklama sebeplerinin kanuni karine olarak varsayıldığı katalog
suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin bulunması, atılı suçun kanunda
öngörülen cezasının alt ve üst sınırlarının kaçma şüphesini doğurması, Anayasa
Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında kişilerin kaçma
riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin
önlenmesi amacının tutukluluk tedbirinin uygulanabileceği hâller arasında
sayılmış olması, devam etmekte olan yargılamada da bu kaygı ve kriterlerin
mevcut olması nedeniyle adli kontrol tedbirlerinin suç vasfı ve tutukluluk
süresi nazara alındığında yetersiz kalacak olması hususları ile gizli tanıklar
ve tanıkların dinlenilmemiş olması, sanıklardan ele geçirilen dijital
materyaller, sanıkların isimlerinin örgütsel arşiv içinde yer alması, itirafçı
beyanları, İdil Kültür Merkezinden ele geçirilen dokümanlar gibi deliller
üzerinde gerekli incelemelerin yapılmamış olması hususları birlikte gözönüne
alındığında sanıklar hakkındaki delillerin şu aşamada tam olarak toplanmadığı
ve bu yönüyle tahliye kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
25. Mahkeme 15/9/2018 tarihinde başvurucu Ayşegül Çağatay
yönünden itirazın reddine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucu Ebru Timtik ve
diğer bir kısım sanık yönünden ise Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul
ederek tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkartılmasına karar vermiştir. Kararın
başvurucu Ebru Timtik ile ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar ... [diğer bir kısım
sanıklar ile Ebru Timtik hakkında] dosyadaki mevcut delil durumu, sanıklar
hakkındaki tanık ve gizli tanık beyanları, dijital materyal içerikleri ve
bunlara ilişkin tespit ile tutanaklar, açık kaynak araştırmaları göz önünde
bulundurulduğunda, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delillerin
bulunması, işin önemi, verilmesi beklenen ceza ile ölçülü olması nedenleriyle
adli kontrol hükümlerinin yeterli ve etkili denetim sağlayamayacak olması hep
birlikte değerlendirildiğinde ismi geçen tutuklu sanıkların tahliyesine dair
karara yapılan itirazların kabulü ile tahliye kararlarının kaldırılmasına ve
sanıklar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emirleri düzenlenmesine... [karar verildi.]"
26. Mahkeme 20/3/2019 tarihli duruşmada başvurucu Ebru
Timtik'in terör örgütüne üye olma suçundan 13 yıl 6 ay, başvurucu
Ayşegül Çağatay'ın terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 3
yıl 9 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca
başvurucu Ebru Timtik hakkında hükümle birlikte tutuklamaya yönelik yakalama
kararının infazının, başvurucu Ayşegül Çağatay yönünden adli kontrol tedbirinin
devamına karar vermiştir. Kararın başvurucu Ayşegül Çağatay ile ilgili kısmı
şöyledir:
"... sanığın, tanık beyanlarına
göre, DHKP-C terör örgütünün hapishane sorumluları ile arasındaki bağlantıyı
sağlayan, hapishanedeki tutuklu ve hükümlülere örgüt talimatlarını ileten ve
Kuryelik yapan, Halkın Hukuk Bürosu adı altındaki Avukatlık yapılanmasına dahil
faaliyet göstermesi, örgütün düzenlemiş olduğu korsan gösteriye katıldığına
dair tespitler, örgütün düzenlemiş olduğu etkinlik ve konserlere katılması,
aramada sanıktan elde edilen dijital materyallerde örgütsel dökümanların
bulunması bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Sanığın yukarıda sayılan
eylemleri her ne kadar örgüt üyeliği içinde değerlendirilse de, sanığın, bu
faaliyetlerinde devamlılık, çeşitlilik veya yoğunluk unsurunun devam ettiğine
dair dosyada bir delilin olmaması göz önüne alınarak sanığın bu suretle 'Örgüte
Bilerek ve İsteyerek Yardım Etme' suçunu işlediği sabit görülmüştür."
27. Başvurucu Ayşegül Çağatay ve Ebru Timtik haklarında
verilen mahkûmiyet hükümlerini istinaf etmişlerdir. İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 8/10/2019 tarihli kararıyla istinaf başvurularının
esastan reddine karar verilmiştir.
28. Başvurucular anılan istinaf kararına karşı temyiz
yoluna başvurmuşlardır.
29. Yargıtay 16. Ceza Dairesi yaptığı temyiz incelemesi
sonunda 3/9/2020 tarihinde başvuruculardan Ayşegül Çağatay hakkındaki hükmün
düzeltilerek onanmasına, başvurucu Ebru Timtik'in hükümden sonra temyiz
aşamasında 27/8/2020 tarihinde ölmesi nedeniyle hakkındaki hükmün bozulmasına
karar vermiştir.
30. Yargıtayın bozma kararı üzerine başvurucu Ebru Timtik
hakkındaki yargılamaya Mahkemenin E.2020/192 sayılı dosyası üzerinden devam
olunmuştur. Mahkeme 19/10/2020 tarihinde yaptığı tensip incelemesi sonunda
davanın başvurucunun ölümü nedeniyle düşürülmesine karar vermiştir.
B. Bireysel
Başvuruya Konu Yargısal Süreç
31. Mahkemece E.2018/84 sayılı dosya kapsamında
haklarında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan bir kısım sanığın ve
başvurucu Ebru Timtik'in yakalanmasına yönelik olarak yapılan çalışmalar
kapsamında HHB'nin İstanbul'un Kâğıthane ilçesinde bulunan bürosunda 20/6/2019
tarihinde arama yapılmıştır. Söz konusu aramada Mahkemece E.2018/84 sayılı
dosya kapsamında haklarında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan
başvurucu Ebru Timtik ve örgütün Türkiye sorumlusu olduğu belirtilen K.K.
yakalanmıştır. Bu bağlamda Başsavcılık arama sonunda o esnada büroda bulunan
başvurucular avukat Ayşegül Çağatay, avukat Nadide Özdemir, avukat Görkem
Ağdede ve büro sekreteri Gülser Sarıgül'ün de gözaltına alınmalarına karar
vermiş ve tüm başvurucular hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
(2019/103368 sayılı dosya üzerinden) yeni bir soruşturma başlatılmıştır.
32. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/6/2019
tarihinde başvurucuların soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlanmasına karar
verilmiştir.
33. Başvurucular 25/6/2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına sevk edilmiştir. Başsavcılık ifadelerini aldıktan sonra aynı
tarihte başvurucuları terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları istemiyle
sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talebinin ilgili kısmı şöyledir:
"İltisaklı kurumdan DHKP-C terör
örgütünün faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik alınan istihbari
bilgilerde terör örgütünün güdümünde faaliyet yürüten Yürüyüş Dergisi ve İdil
Kültür Merkezi binalarına yönelik yapılan operasyonlarda 26/02/2019 tarihinde
İdil Kültür Merkezi'nde sığınak içerisinde terör örgütünün Türkiye komitesi
içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren ve terör arananlar listesinde
ödüllü olarak aranan;
[Ü.İ.], [B.T.], [C.S.E.] ve [İ.G.] ile yine örgüt
içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren [E.Y.] ve [B.Y.]
yakalanmıştır.
Bu kapsamda 14/06/2019 tarihinde terör
örgütünün yayın organı olan Emperyalizm ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş isimli
dergi binasında yapılan aramalarda gizli bölme içerisinde terör örgütünde
sorumlu düzeyde faaliyet gösteren ve terör arananlar listesinde ödüllü olarak
aranan [A.A.], [M.K.]
ve [Ü.Ç.] isimli örgüt mensupları dijital materyaller ve yaşam
malzemeleri ile yakalanmışlardır.
18/01/2013 tarihinde DHKP-C terör
örgütüne yönelik yürütülen soruşturmada o dönem örgüt içerisinde sorumlu
düzeyde faaliyet gösteren ve şu anda terör örgütünün Türkiye sorumlusu olan [K.K.] Halkın Hukuk Bürosu'nda
yapılan aramada yakalanmıştır.
İdil Kültür Merkezi ve Yürüş Dergisinde
yapılan aramalarda terör örgütü içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren
örgüt mensuplarının sığınak ve benzeri bölmelerde yakalanması, 2013 yılında
Halkın Hukuk Bürosu'nda yapılan aramada [K.K.nın] yakalanması birlikte değerlendirildiğinde Halkın
Hukuk Bürosu'nda sığınak ve benzeri bölümlerin oluşturulmuş olabileceği ve
burada örgüt içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren ve haklarında
yakalama emri bulunan avukatlar; [O.A.] , [Ö.Y.], Ebru TİMTİK, [S.G.],
[Ş.E.] ve [N.D.] ile birlikte terör örgütünün Türkiye sorumlusu olan
[K.K.nın] bulunabileceği değerlendirilerek 19/06/2019 tarihli Halkın Hukuk
Bürosu'nda planlanan arama faaliyetine başlanıldığı esnada dubleks olan
ikametin alt kapısının çelik levha ve sürgülerle güçlendirilmiş iki kapıdan
oluşması nedeni ile suç delillerinin yok edilmesinin önüne geçilmesi amacıyla
ikametin tuğla ve dolaplarla barikat kurularak güçlendirilen üst kapısının açılarak
ikamete girildiği esnada aşağıda açık kimlik bilgileri yazılı şüpheliler [Ö.A.],
Görkem AĞDEDE, Gülser SARIGÜL, Ayşegül ÇAĞATAY ve Nadide ÖZDEMİR'in bulunduğu
tespit edilmiştir.
Uzun süre yapılan arama sırasında suç
unsuruna rastlanılmamış olması nedeni ile ikametten ayrılmadan önce içeride
herhangi bir malzeme kalıp kalmadığının kontrol edildiği esnada dublekste üst
katta yatakhane olarak kullanılan odanın girişe göre karşı duvar sol köşesinde
bulunan yatak çekildiğinde sallanan kalorifer peteğinden ve peteğin borularının
tam olarak yerine oturmadığından şüphelenilmesi üzerine peteğin sökülmesi
sonucunda arka kısımda beton duvarda tabandan yaklaşık 11cm yükseklikte,
yaklaşık 45x45 cm ebatlarında duvarda deliğin görülmesi üzerine delikten
içeriye doğru bakıldığında 'insanlık onuru işkenceyi yenecek, Amerikan
köpekleri, emperyalizmin köpekleri, katil polis, halkın avukatları
susturulamaz' şeklinde slogan atan terör örgütü içerisindeki faaliyetleri
nedeni ile haklarında yakalama emri bulunan şüpheliler [K.K.] ve Ebru TİMTİK gizli bölme
içerisinde dijital materyaller ve yaşam malzemeleri ile birlikte
yakalanmışlardır. Bahse konu iki şüphelinin yakalanması üzerine ilk olarak
ikamette rastlanılan şüpheliler; [Ö.A.] , Görkem AĞDEDE, Gülser SARIGÜL,
Ayşegül ÇAĞATAY ve Nadide ÖZDEMİR gözaltına alınmak istendiği sırada 'bizler
halkın avukatlarıyız, avukatlar teslim alınamaz, devrimci avukatları teslim
alamayacaksınız, devrimcilerin avukatlıklarını yapmaya devam edeceğiz, insanlık
onuru işkenceyi yenecek, işkence yapmak şerefsizliktir, Amerikan uşakları
katilsiniz' şeklinde slogan atmışlar, emniyet aracına bindirildikleri esnada da
'Amerikan uşakları katilsiniz, faşistler, [S.S.] hesap verecek,
[S.S.] yurt dışına kaçacak o zaman siz ne yapacaksınız' şeklinde slogan
atmışlardır. Şüphelilerin yakalanması terör örgütüne müzahir sitelerce de
duyurulmuştur.
Şüpheli [K.K.] ile ilgili olarak Cumhuriyet
Başsavcılığımızda bulunan soruşturma dosyalarında alınan gizli tanık beyanları
ve ifadelerde şüphelinin DHKP-C terör örgütünün Türkiye sorumlusu olarak görev
yaptığı bildirilmiştir.
Şüpheli Ebru TİMTİK hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığımızda bulunan soruşturma dosyalarında alınan ... ifadelerde
şüphelinin DHKP-C terör örgütü içerisindeki konumu anlatılmıştır.
Aşağıda açık kimlik bilgileri yazılı
diğer şüpheliler hakkında da kollukça düzenlenen fezleke içeriği uyarınca
kuryelik yaptıklarına ve diğer örgütsel eylemlerine ilişkin değerlendirmeler ve
arama işlemi birlikte değerlendirildiğinde DHKP-C silahlı terör örgütü
içerisinde yer alan terör örgütüne organik bağ ile bağlı olmak sureti ile
örgütsel faaliyetlerini devam ettirerek şüpheliler [K.K.] ve Ebru TİMTİK'in
yakalanmasını engellemek maksadıyla sakladıkları değerlendirilmekle ;
Şüphelilerin üzerine atılı suçu
işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve
tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla;
Şüphelilerin üzerine atılı suçun vasıf
ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi
dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. vd. maddeleri uyarınca
TUTUKLANMALARINA,
Karar verilmesi kamu adına talep
olunur."
34. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte
başvurucuların sorgusunu yapmıştır. Sorgu tutanağına göre başvuruculara isnat
edilen suçlar anlatılmış ve başvurucuların kendi seçtikleri müdafileri de sorgu
esnasında hazır bulunmuştur.
35. Başvurucuların Hâkimlikteki savunmalarının ilgili
kısmı şöyledir:
- Başvurucu Ayşegül Çağatay'ın ifadesi:
"... ben Ankara barosu avukatıyım,
ikametim, bürom Ankara'dadır, İstanbul'a geliş nedenim, meslektaşımın kızının
duruşmasına katıldım, duruşmanın olduğu gün de müvekkilim Merve'nin evinde
kaldım, Çarşamba günü Ankara'dan [U.Ş.] adında bir müvekkilim var, onun dosyaları ile ilgili
ailesi benimle görüşür, İstanbul'da da bir dosyası var, bir yıldır tutuklu,
ailesi benden ilgilenmesini istedi, bende duruşmaya girmeye karar verdim,
dosyanın diğer Avukatı Nadide Özdemir'dir, benim de bilgisayarım da yanımda
olmadığı için beni hukuk bürosunda misafir ettiler, dosyaya çalıştık bu zaman
zarfında, gece kaçtı hatırlamıyorum, kapının kırılma sesiyle uyandık, biz
nadide hanım, görkem hanım aynı odada uyumuştuk, şok geçirdim, yukarıdaki
kapının kırıldığını görünce polislerle karşılaştık, arama yapıldı, biz sadece
bir savcı ya da barodan atanan bir avukat eşliğinde yapılmasının daha sağlıklı
olacağını söyledik, sonrasında iki kişi varmış, onların yakalandığını anladık
ve hepimiz birlikte gözaltına alındık, bugün 5. Gün ve hala gözaltındayım, bir
gecelik misafirliğin sonunda gözaltına alındık, atılı suçlamaları kabul
etmiyorum, suçsuzum, serbest bırakılmamı talep ediyorum."
- Başvurucu Ebru Timtik'in ifadesi:
"... talepte bahsi geçen iki
şahısın ifadesi geçmişe yönelik ifadedir, bununla ilgili de soruşturma ve
yargılama yapılmıştır, mükerrer soruşturma derdim, arama yapılan yer benim
evim, istediğim gibi bölme yaparım, bu ülkenin adaletsiz yargısına teslim olmak
zorunda mıyım diye sorardım, [K.K.] Türkiye sorumlusudur diye karar vermiş ancak onunla
ilgili iddia da mükerrer, mevcut süren bir dosya var oraya gönderin, [B.E.]
diye bir adam var onun ifadesi korkunç, Türkiye'de öyle bir ceza yargılaması
olsa [B.E.nin] ifadesini çöpe atarlar, [K.K.] benim müvekkilim,
dünyanın neresinde avukat müvekkilini teslim etmiştir, böyle bir şey yoktur,
... yargı eliyle yapılan bu kıskacın içine girmesini istemem, bütün bunlar
örgüt üyeliği diyor, nasıl oluyor, anayasal düzeni ihlal davam var, sürüyor,
13,5 yıl ceza aldım o da sürüyor, önceki emniyet müdürleri fethullahçı örgüt
üyesiydi, şimdi yine aynısını devam ettiriyorlar, ben biliyorum, polisler,
hakimler biliyor, fethullahçı örgüt ajanının verdiği ifadeyi baz alarak beni
anayasal düzeni ihlalden yargılıyorlar, ben politik bir insanım, ceza vermeye
doymuyorlar, örgüt diyorlar, kuryelik yaptırıyorlar, hikaye bu, hala
fethullahçı örgütün bu kurgusundan dışarı çıkamıyorlar, bir hukukçu olarak bu
sefil durumun değişmesi için mücadelemi sürdüreceğim, dosyalar mükerrerdir,
diğerleri de suç değildir, savcı ifademizi almak istemiyor nasıl almıyor, atılı
suçlamaları kabul etmiyorum, suçsuzum, serbest bırakılmamı talep
ediyorum."
- Başvurucu Görkem Ağdede'nin ifadesi:
"Ben yeni avukat oldum, daha 4 ay
tam dolmadı, büro da da yeni çalışmaya başladım, üst katta yemekhane ve iki oda
var, alt katta da bizim çalışma yerimiz var, ranzalı yatak vardır, ben büroya
onun evraklarını almaya girdim, geri çıkıp eve gidecektim, bir sonraki gün
duruşmamız var, ona çalışalım dedik, ben geç olduğu için Kadıköy'e gidip tekrar
gelmeye üşendim, büroda kalmaya karar verdim, saat 03:30 gibi sesler gelmeye
başladı, polisler geldi, içeriye girdiler, biz zaten alt katta oturuyorduk, tam
biterken sesler geldi, iki kişinin çıktığını söylediler, ben ikisinin de orada
olduğunu bilmiyordum, ben zaten büroya çok az gidiyordum, ve gittiğimde de alt
kattaki çalışma odasının orada duruyorum, oraya ne zaman geldiler ne zaman
girdiler ben bilmiyorum, [B.E.]
diye bir tanık var, ben onu berkin elvanın açlık grevinde gördüm diye bir ifade
vermiş, bir çok kişi hakkında tanığı tanımadığı hakkında ifade vermiş, gördüm
biliyorum diyor, bu suç oluşturduğunu düşünmüyorum, atılı suçlamaları kabul
etmiyorum, suçsuzum, serbest bırakılmamı talep ediyorum."
- Başvurucu Nadide Özdemir'in ifadesi:
"Ben kimseyi saklamadım, ben büroda
tesadüfen oradaydım, ben büroya dosyalarına yardım amaçlı giderim,
İstanbul'daki bir kısım tutuklu dosyalarda müvekkilimiz var, dosyaları çalıştıktan
sonra uyuduk ve daha sonra da polis baskını oldu, uzmanlık gerektiren araçlarla
aradılar, ben bu büroda bu aramayı yapacak, böyle bir sığınağın olduğunu
bilecek bir insan değilim, bizi üyelik suçundan dolayı sevk edilmişiz, biz
orada tesadüfen oradaydık, bu büro mühürlü olan, girişinin yasak olduğu bir yer
değildi, ben de avukatım ve oradaydım, polis geldi, bu sığınaktaki kişiler
bulununca onlarla birlikte gözaltına alındık, ben o gün değil de, bir önceki
gün orada olsaydım şuan burada olmayacaktım, atılı fiili kabul etmiyorum,
ispatlandığı kabul edilse dahi ben burada üyelikten bulunamam, ortam biraz
laçkalaşmıştı artık bir dalga geçme hali havası vardı, ben oradaki polislerden
birine burada sığınak falan çıkmaz dedim, biz daha sonra gözaltına aldığımızda
aracın anahtarı beklendiği sırada muhattap olduğum polis ağzıma beyaz bir çubuk
soktu al sana sığınak diyerek, sonra bu çubuk polisin elinde kaldı, ben burada
üç şey söylüyorum, ben orada tesadüfen bulunuyordum, atılı suçu kabul
etmiyorum, üçüncüsü de beyaz çubukla alakalı aleyhimde delil olarak üretilmişse
kabul etmiyorum, ayrıca avukatlarım bu konu ile ilgili suç duyurusunda
bulunmuşlardır, atılı suçlamaları kabul etmiyorum, suçsuzum, serbest
bırakılmamı talep ediyorum."
- Başvurucu Gülser Sarıgül'ün ifadesi:
"Ben bahsi geçen hukuk bürosunda
8-10 yıldır çalışıyorum, sekreterlik yapıyorum, aşağı kattayım, suçlamaları
kabul etmiyorum, ben ailem vardır orada kalmıyorum, çok mecbur kaldığım zaman
büroda kalıyorum, ebru timtik patronum, [K.K.da] büro'nun müvekkiliyim[müvekkili], ben kimseyi
görmedim, aşağıdaydım, üst katta girişi var mı bilmiyorum, atılı suçlamaları
kabul etmiyorum, suçsuzum, serbest bırakılmamı talep ediyorum."
36. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği 25/6/2019 tarihinde
başvurucuların terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmalarına karar
vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... haklarında silahlı terör
örgütü üyeliğinden yakalama kararı bulunan şüpheliler [K.K.] ve Ebru Timtik'in arama
yapılan hukuk bürosunda gizli bölme içerisinde digital materyaller ve yaşam
malzemeleri ile birlikte yakalandıkları, beyanlar ve açık kaynak
araştırmalarına göre şüpheliler Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem
Ağdede'nin bu hukuk bürosu ile irtibatlı çalışan avukatlar oldukları, şüphelilerin
aynı anda barınma yeri olarak da kullanıldığı yerde yakalanma şekilleri, ele
geçirilen digital materyallere göre fikir ve eylem birliği içinde olduklarının
değerlendirildiği, bir kısım şüpheliler yönünden örgüt üyeliğinin temadi eden
suç olduğu, soruşturmaya konu olayın diğer iddianame anlatımlarından sonra
olduğu, şüpheli Gülser Sarıgül'ün arama yapılan yerde sekreter olarak
çalıştığı, haklarında yakalama kararı bulanan şüpheliler ile fikir ve eylem
birliği içerisinde olduğunun değerlendirildiği tespitlerinden hareketle
şüphelilerin yakalanma şekilleri, kolluk tutanakları, ele geçirilen suç
materyalleri somut delilleri uyarınca şüphelilerin atılı suçlamayla ile ilgili
kuvvetli suç şüphesi altında bulundukları,
Şüphelilerin üzerine atılı suçun vasıf ve
mahiyeti itibari ile CMK 100. maddesinde sayılan suçlardan oluşu ve iş bu suçun
zikrolunan maddenin amir hükmü gereğince bir özel tutuklama sebebinin varlığını
kanuni bir karine olarak kabul etmesinden kaynaklanan özel tutuklama sebebinin
varlığı, şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve özellikleri ve ş üpheli ile
ilgili olarak soruşturma dosyası içerisindeki şahsi hale ilişkin bilgilere göre
şüpheli hakkında CMK-109/3 maddesinde düzenlenen adlî kontrol tedbirlerinin
uygulamasının doğal olarak yetersiz kalacağı, atılı suçun nitelikleri
şüphelilerin maruz kalacağı ceza tehdidinin alt ve üst sınırı dikkate
alındığında, CMK-109/3 maddesinde sayılan tedbirlerin hiçbirinin soruşturmanın
selametini sağlamak, delil karartılmasını engellemek ve kaçma şüphesini ortadan
kaldırmak için yeterli olamayacağı bu anlamda Adli Kontrol tedbirinin uygulanma
olanağının bulunmaması ve bu tedbirin yeterli görülmemesi, ayrıca şüpheli
üzerine atılı müsnet suçun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları ve
dosyada mevcut delil durumu da gözetilerek şüphelilerin üzerine atılı suçun
nitelikleri, bu nitelikleri itibariyle kamu davasına konu edilip kesinleşmiş
hükümle sübut bulması halinde kişi ve toplum için yaratmış olacağı tehlikenin
büyüklüğü, eylem için yasada hapis cezasının öngörülüyor olması ve yine yasada
öngörülen hapis cezalarının miktarı birlikte gözetildiğinde, verilecek bir
tutukluluk kararının ölçülü olduğu anlaşıldığından, bu anlamda tutuklama
tedbirine müracaat etmede herhangi bir ölçüsüzlük de görülmediğinden, yine Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin 'Kuvvetli suç şüphesi' unsuruyla ilgili olarak çok
sayıdaki kararında belirttiği 'Başvuranın soruşturulmasına neden olan suçu
işlemiş olabileceği konusunda, objektif bir gözlemciyi ikna edebilecek bilgiler
...' şeklindeki şartın, dosyada mevcut olan ve yukarıda belirtilen delillerle
şüpheliler hakkında sağlanmış olduğu, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan
hususlar ve dosya kapsamı dikkate alındığında, verilecek bir tutukluluk
kararının, konuya ilişkin üst normlara da uygun olduğu, kararın gerek Anayasa
Mahkemesinde ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, devlet aleyhine
herhangi bir ihlal yaptırımına sebebiyet vermeyeceği kanaati hasıl olup
anlaşılmakla ...
Şüpheliler Ayşegül Çağatay, Ebru Timtik,
Görkem Ağdede, Gülser Sarıgül, [K.K.], Nadide Özdemir'in atılı suçtandolayı CMK.nın 100 ve
müteakip maddeleri gereğince ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar
verildi.]"
37. Başvurucular tutuklama kararına itiraz etmiş,
İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği 9/7/2019 tarihinde benzer gerekçelerle
başvurucuların itirazını reddetmiştir.
38. Başvurucular 8/8/2019 tarihinde (2019/28236 ve
2019/29827 sayılı başvurular yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
39. Başsavcılık 20/9/2019 tarihli iddianame ile
başvurucular hakkında DHKP/C terör örgütü üyesi olma suçundan
cezalandırılmaları istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
DHKP-C'ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak
DHKP-C'nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine,
hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna değinilmiş,
sonrasında ise başvurucuların suçlamaya konu eylemleri anlatılmıştır. Bu
bağlamda iddianamede yer alan genel hususlar özetle şöyledir:
i. Başvurucuların gözaltına alınmaları sonrasında
20/6/2019 tarihinde "Halkın Hukuk Bürosu@halkinhukuk" adlı
kullanıcı hesabından "Halkın Hukuk Bürosu’na yapılan baskında
avukatlarımız Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem Ağdede ve Ebru Timtik,
avukat arkadaşımızın kardeşi [Ö.A.], büromuz sekreteri Gülser Sarıgül ve
müvekkilimiz [K.K.] göz altına alınmıştır" şeklinde bir
paylaşım yapıldığı,
ii. DHKP-C terör örgütünün fikir ve ideolojisi
doğrultusunda yayın yaptığı belirtilen Halkın Sesi TV isimli internet sitesinde
21/6/2019 tarihinde "Halkın Hukuk Bürosu: Çirkinler, Korkaklar,
Yarınsızlar!" başlığı ile yer verilen haberde "Gece saat
03:45'de yine kapımıza dayandılar halka, halkın avukatlarına düşman olanlar.
Emniyetinden, bakanına; çürümüş yargısından ta en tepedekine şaşkınlar
BİTİREMİYORLAR! Büromuzu kurduğumuz 1989 yılından bu yana defalarca denediler;
gözaltı, işkence, infaz, tutuklama akıllarına ne gelirse yaptılar. 2013 yılında
büyük operasyon, 12 Eylül 2017 al sana bir büyük operasyon daha… Ya sonra?
Ülkede yaptıkları her kötülüğün mağdurunun yanında bizi gördüler. Yoksulları,
direnenleri, devrimcileri yani halkı avukatsız, savunmayı tutsak edemediler ya
da bu gün bir kez daha geldiler. Avukat arkadaşlarımız, Ebru Timtik, Nadide
Özdemir, Ayşegül Çağatay, Görkem Ağdede, büromuz emekçisi Gülser Sarıgül,
avukat arkadaşımız [O.A.nın] kardeşi [Ö.A.] ve müvekkilimiz
[K.K.] gözaltına alındı. Büromuzun her yerini dağıtıp kırıp döktüler.
Baktıkları her yerde işkence yaptıkları, katlettikleri, gözaltına alıp
tutuklattırdıkları müvekkillerimizden izler görecekler. Binlerce dava dosyası
var ve içleri devletin her kademesinin işlediği suçlarla dolu. İşte daha da
saldırganlaşmalarının gerçek nedeni budur; zulmetsinler ama yanlarına kalmasın
kimse hesap sormasın, kimse hak aramasın. Halkın avukatlığı bir gelenektir.
Ekonomik siyasal kriz içinde tepinen ... iktidarı bu geleneği yok edemez.
Öncekiler de çok denediler ama başaramadılar, faşizmin şimdiki temsilcileri de
asla başaramayacak. Basakınlar, gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar bizi
bitiremez. Arkadaşımız Ebru şiirleri çok sever ve çok da güzel okur. Hasan
Hüseyin’in dizeleri ile hem gözaltında olan arkadaşlarımıza hem de halkımıza,
dostlarımıza, meslektaşlarımıza sesleneli ..." şeklinde ifadelerin yer
aldığı,
iii. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/136301
sayılı dosya üzerinden DHKP/C ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma
kapsamında alınan ifadelerde 2004 yılından 2018 yılına kadar HHB ile örgüt
hiyerarşisi içinde sorumlu düzeyde ilgilenen kişiler arasında K.K.nın isminin
de sayıldığı, terör örgütünün İhtiyaç Komitesi (İKOM) isimli yapılanması
tarafından HHB avukatlarının ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla her ay 1.000
TL’nin büronun hesabına yatırıldığı ve büro avukatlarının örgüt içinde "Sporcular"
kod adı ile anıldığı ileri sürülmüştür.
40. İddianamede her bir başvurucu yönünden suçlamaya esas
alınan olgular ise şöyledir:
i. Başvurucu Ayşegül Çağatay (avukat) yönünden:
Başsavcılık, başvurucunun DHKP-C terör örgütü içinde faaliyette bulundukları
iddiasıyla bir kısım avukata yönelik olarak yapılan 2017/105607 sayılı
soruşturma kapsamında tutuklandığına değindikten sonra başvurucunun -DHKP-C
terör örgütü tarafından basılan "Gözaltına Alındınız Ne
Yapmalısınız" isimli kitapçıkta belirtilen hususlar doğrultusunda-
soruşturma sürecinde örgütsel sloganlar attığını, nezarethaneye alınmadan önce
üst aramasını yaptırmamak ve parmak izi vermemek için direndiğini ve kendisine
verilen yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine gittiğini belirtmiştir.
Başsavcılık HHB ile ilgili olarak soruşturma kapsamında alınan ifadeler, terör
örgütünün Türkiye sorumlusu K.K.nın, başvurucuların iş yeri ve aynı zamanda
konut olarak da kullandıkları dairede yer alan gizli bölmede yakalanması ve
gözaltına alınması sonrasında örgüt ideolojisi doğrultusunda sahiplenilmesi
dikkate alındığında başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini
iddia etmiştir.
ii. Başvurucu Ebru Timtik (avukat) yönünden: Başsavcılık
tarafından soruşturma kapsamında alınan bir kısım ifade dayanak gösterilerek
başvurucunun DHKP-C terör örgütü mensuplarının davalarına baktığı, tutuklu ve
hükümlü örgüt mensuplarının moral ve motivasyonunu sağlamaya çalışarak örgüt
adına aktif faaliyet yürüttüğü, tutuklu ve hükümlülere terör örgütünün Yurt
Dışı Merkez Komitesinin talimatlarını aktardığı, terör örgütünün Yurt Dışı
Merkez Komitesi ile şifreli yazışma yaptığı iddia edilmiştir. Başsavcılık
ayrıca başvurucunun -DHKP-C terör örgütü tarafından basılan "Gözaltına
Alındınız Ne Yapmalısınız" isimli kitapçıkta belirtilen hususlar
doğrultusunda- soruşturma sürecinde örgütsel sloganlar attığını, nezarethaneye
alınmadan önce üst aramasını yaptırmamak ve parmak izi vermemek için
direndiğini ve kendisine verilen yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine
gittiğini belirtmiştir. Bu kapsamda Başsavcılık başvurucu hakkında Mahkemenin
E.2018/84 sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonunda başvurucunun
terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verildiğini, söz konusu
yargılamaya konu iddianamenin tarihi ile başvurucu hakkındaki mevcut soruşturma
kapsamında alınan ifadeler ve başvurucunun DHKP/C terör örgütünün Türkiye
sorumlusuyla birlikte gizli bölmede yakalanmış olması dikkate alındığında
başvurucunun örgütsel eylemlerinin devam ettiğini belirterek terör örgütüne üye
olma suçunu işlediğini iddia etmiştir.
iii. Başvurucu Nadide Özdemir (avukat) yönünden:
Başsavcılık başvurucunun -DHKP-C terör örgütü tarafından basılan
"Gözaltına Alındınız Ne Yapmalısınız" isimli kitapçıkta
belirtilen hususlar doğrultusunda- soruşturma sürecinde örgütsel sloganlar
attığını, nezarethaneye alınmadan önce üst aramasını yaptırmamak ve parmak izi
vermemek için direndiğini ve kendisine verilen yiyecekleri kabul etmeyerek
açlık grevine gittiğini belirtmiştir. Başsavcılık; HHB ile ilgili olarak
soruşturma kapsamında alınan ifadeler, terör örgütünün Türkiye sorumlusu
K.K.nın başvurucunun aynı zamanda konut olarak da kullandığı dairede yer alan
gizli bölmede yakalanması ve gözaltına alınması sonrasında örgüt ideolojisi
doğrultusunda sahiplenilmesi dikkate alındığında başvurucunun terör örgütüne
üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir.
iv. Başvurucu Görkem Ağdede (avukat) yönünden:
Başsavcılık 2016/125514 sayılı soruşturma kapsamında İdil Kültür Merkezinde
yapılan aramada ele geçirilen terör örgütü üyeleri ile Yurt Dışı Merkez
Komitesi arasında yapılan şifreli yazışmalar ve yazışmalarda geçen kod isimleri
hakkında ifadesi alınan kişinin beyanında başvurucu ile 2016 yılında HHB’ye
bağlı "Adalet Okulu"nda tanıştığını belirterek başvurucunun
HHB tarafından Berkin Elvan (İstanbul'da yaşanan Gezi Parkı olayları
esnasında 16/6/2013 tarihinde yaralanmış ve 11/3/2014 tarihinde hayatını kaybetmiştir.)
ile ilgili olarak organize edilen ve İstanbul'un Okmeydanı semtinde
gerçekleştirilen açlık grevi eylemine katıldığını ifade ettiğini belirtmiştir.
Başsavcılık ayrıca başvurucunun -DHKP/C terör örgütü tarafından basılan
"Gözaltına Alındınız Ne Yapmalısınız" isimli kitapçıkta
belirtilen hususlar doğrultusunda- soruşturma sürecinde örgütsel sloganlar
attığını, nezarethaneye alınmadan önce üst aramasını yaptırmamak ve parmak izi
vermemek için direndiğini ve kendisine verilen yiyecekleri kabul etmeyerek
açlık grevine gittiğini ileri sürmüştür. Başsavcılık HHB ile ilgili olarak
soruşturma kapsamında alınan ifadeler, terör örgütünün Türkiye sorumlusu
K.K.nın başvurucunun aynı zamanda konut olarak da kullandığı dairede yer alan
gizli bölmede yakalanması ve gözaltına alınması sonrasında örgüt ideolojisi
doğrultusunda sahiplenilmesi dikkate alındığında başvurucunun terör örgütüne
üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir.
v. Başvurucu Gülser Sarıgül yönünden: Başsavcılık, İstanbul
6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/152 sayılı dosyası üzerinden terör örgütüne
üye olma suçundan başvurucunun yargılanmasına devam edildiğine değindikten
sonra-DHKP-C terör örgütü tarafından basılan "Gözaltına Alındınız Ne
Yapmalısınız" isimli kitapçıkta belirtilen hususlar doğrultusunda-
soruşturma sürecinde örgütsel sloganlar attığını, nezarethaneye alınmadan önce
üst aramasını yaptırmamak ve parmak izi vermemek için direndiğini ve kendisine
verilen yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine gittiğini belirtmiştir.
Başsavcılık HHB ile ilgili olarak soruşturma kapsamında alınan ifadeler, terör
örgütünün Türkiye sorumlusu K.K.nın başvurucunun aynı zamanda konut olarak da
kullandığı dairede yer alan gizli bölmede yakalanması ve gözaltına alınması
sonrasında örgüt ideolojisi doğrultusunda sahiplenilmesi dikkate alındığında
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir.
41. İddianame İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından
11/10/2019 tarihinde kabul edilmiş ve Mahkemenin E.2019/393 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensip
incelemesi sonunda başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına da karar
vermiştir.
42. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 3/1/2020 tarihinde
yaptığı ilk duruşmada başvurucuların savunmasını almıştır. Mahkeme duruşma
sonunda başvurucular Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay'ın tutukluluk hâlinin
devamına, diğer başvurucular Nadide Özdemir, Görkem Ağdede veGülser Sarıgül'ün
tahliyesine karar vermiştir. Mahkeme tahliyesine karar verdiği başvurucular
hakkında yurt dışına çıkamama ve belirli bir yerleşim bölgesini (İstanbul ili
idari sınırlarını) terk etmemek şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına da
karar vermiştir. Tahliye kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar Gülser Sarıgül ve Nadide
Özdemir'in tutuklulukta geçirdikleri süre, mevcut delil durumu, suç vasfının
değişme ihtimali, bu aşamada adli kontrol tedbirlerinin yeterli kalacağı
değerlendirilmekle sanıklar ve sanıklar müdafiilerinin tahliye taleplerinin
KABULÜ ile sanıklar Gülser Sarıgül ve Nadide Özdemir'in TAHLİYELERİNE [oybirliğiyle],
Sanık Görkem Ağdede'nin tutuklulukta
geçirdiği süre, mevcut delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali, bu aşamada
adli kontrol tedbirlerinin yeterli kalacağı değerlendirilmekle sanık ve sanık
müdafiilerinin tahliye taleplerinin KABULÜ ile sanık Görkem Ağdede'nin
TAHLİYESİNE
[oyçokluğuyla], ... [karar verildi.]"
43. Söz konusu duruşma sonunda İstanbul 29. Ağır Ceza
Mahkemesi ayrıca -ilgili yargısal süreçte ayrıntılı şekilde anlatılan- daha
önce açılan bir dava üzerine İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2018/84
sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonunda haklarında terör örgütüne
üye olma ve terör örgütüne yardım etme suçlarından mahkûmiyet hükmü kurulan başvurucular
Ebru Timtik ve Ayşegül Çağatay hakkındaki dosyanın temyiz kanun yolunda
Yargıtayda derdest olduğuna değinerek adı geçen başvurucular yönünden davanın
tefrik edilmesine karar vermiştir.
44. Başvurucu Ayşegül Çağatay tutukluluk hâlinin devamına
ilişkin karara itiraz etmiş, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 13/1/2020
tarihinde başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.
45. Başvurucu Ayşegül Çağatay söz konusu kararı 21/1/2020
tarihinde öğrendiğini bildirmiş ve aynı tarihte (2020/2825 sayılı başvuru
yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
46. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucular Nadide
Özdemir, Görkem Ağdede ve Gülser Sarıgül yönünden E.2019/393 sayılı dosya
üzerinden yargılamaya devam etmiştir. Mahkeme bu kapsamda 27/10/2020 tarihinde
yaptığı ikinci duruşmada tanık B.E.nin ifadesinin Mahkemenin başka bir dosyası
kapsamında alındığını ve tanığın ifadesinin mevcut dosya kapsamına dâhil
edildiğini belirtmiştir. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
ilk derece mahkemesinde derdesttir.
47. Öte yandan tefrik kararından sonra başvurucular Ebru
Timtik ve Ayşegül Çağatay hakkındaki yargılamaya İstanbul 29. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2020/2 sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur. Bu bağlamda
Mahkeme 31/3/2020 tarihinde yapılan duruşmada başvurucu Ebru Timtik'in
tutukluluk hâlinin devamına ve başvurucu Ayşegül Çağatay'ın ise tahliyesine,
ayrıca hakkında yurt dışına çıkamama şeklinde adli kontrol tedbiri
uygulanmasına karar vermiştir. Söz konusu tutukluluk hâlinin devamına ve
tahliyeye ilişkin kararların ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Ayşegül Çağatay'ın
tutuklulukta geçirdiği süre, mevcut delil durumu bu aşamada adli kontrol
tedbirinin yeterli ve ölçülü olacağı değerlendirilmekle sanığın TAHLİYESİNE,
Sanık Ebru Timtik'in üzerine atılı suçun
vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumuna nazaran kuvvetli suç şüphesinin
varlığına işaret eden somut olgu ve kanıtlar bulunması, sanığa atılı suçun
tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak varsayıldığı 5271 sayılı CMK'nın
100/3-a maddesinde sayılan katalog suçlardan oluşu, sanığın üzerine atılı suçun
kanunda öngörülen cezalarının alt ve üst sınırının kaçma kuşkusunu
somutlaştırması, yargılama sonucunda eylemlerinin sübutu halinde verilmesi
muhtemel ceza veya güvenlik tedbiri ile tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
maddesi ile AİHM kararları bağlamında orantılı ve ölçülü oluşu, tutuklama sebep
ve koşullarında bu aşamada herhangi bir değişiklik olmaması, tüm bu nedenlerle
bu aşamada sanık üzerinde adli kontrol hükümleri ile yeterli ve etkili hukuksal
denetim sağlanamayacak oluşu hususlarına nazaran sanık Ebru Timtik'in 5271
sayılı CMK'nın 108/1 madde ve fıkrası uyarınca TUTUKLULUK HALİNİNDEVAMINA,
...karar verildi."
48. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 7/4/2020 tarihinde
yaptığı duruşmada başvurucu Ebru Timtik'in tutukluluk durumunu incelemiş ve
tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Ebru Timtik'in İstanbul
37.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2018/84 Esas sayılı dosyası üzerinden silahlı terör
örgütü kurma veya yönetme suçundan mahkumiyetine karar verildiği, bu kararın
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Ceza Dairesi'nin 2019/877 esas sayılı dosyası
üzerinden İstinaf talebinin reddine karar verilerek tutukluluk halinin devamı
ile Yargıtay'a gönderildiği, sanığın bu şekilde benzer bir eylemden mevcut bir
yargılanmasının olup bu eylem yönünden tutuklu olarak hüküm özlü olduğu, ayrıca
mevcut yargılamada suç vasfının değişme ihtimalinin de bulunduğu hususları
dikkate alınarak sanık ve sanık müdafiinin tahliye taleplerinin kabulü ile,
sanık Ebru Timtik'in TAHLİYESİNE ... karar verildi."
49. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 10/9/2020 tarihinde
yaptığı duruşmada başvurucu Ebru Timtik'in 27/8/2020 tarihinde
öldüğünün tespit edildiğini belirterek başvurucu hakkındaki davanın ölüm nedeni
ile düşürülmesine, başvurucu Ayşegül Çağatay hakkındaki davanın ise tefrikine
karar vermiştir. Tefrik kararından sonra başvurucu Ayşegül Çağatay hakkındaki
yargılamaya Mahkemenin E.2020/189 sayılı dosyası üzerinden devam olunmuştur.
Mahkeme 10/9/2020 tarihinde başvurucu Ayşegül Çağatay hakkındaki davanın diğer
başvurucular hakkındaki yargılamanın sürdürüldüğü ana dosya (E.2019/393 sayılı)
ile birleştirilmesine karar vermiştir. Dolayısıyla başvurucu Ayşegül Çağatay
hakkındaki dava da bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
50. İlgili hukuk için bkz. Hanım Büşra Erdal,
B. No: 2017/35344, 9/6/2020, §§ 37-46.
51. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/10/2017 tarihli ve
E.2017/YYB-997, K.2017/404 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi
gereken konu, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay 16. Ceza Dairesi
arasında oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkindir.
...
...Yargıtayın istikrar bulan ve
süregelen kararlarında açıklandığı üzere; mütemadi suçlardan olan silahlı terör
örgütüne üye olma suçunda, daha önce örgütün kendisini feshetmesi, kişinin
örgütten ayrılması gibi bazı özel durumlar hariç olmak üzere kural olarak
temadinin yakalanma ile kesileceği, dolayısıyla suçun işlendiği yer ve zaman
diliminin buna göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle silahlı terör örgütüne
üye olma suçundan şüpheli konumunda bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcıları
yakalandıkları anda 'ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli'nin
mevcut olduğu ve 2802 sayılı Kanunun 94. maddesi gereğince soruşturmanın genel
hükümlere göre yapılacağı anlaşılmaktadır.
..."
52. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 6/4/2016 tarihli ve
E.2015/7367, K.2016/2130 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Mütemadi suçlardan olan silahlı
terör örgütüne üye olma suçunda temadinin yakalanma ile kesileceği, örgüte
katılma tarihi ile yakalanma tarihi arasında silahlı terör örgütünün amaçladığı
suçu gerçekleştirmeye elverişli olan ve vahamet arz eden eylemlerin gerçekleşmesi
halinde tüm eylemlerin geçitli suça ilişkin kurallar ile fikri içtima hükümleri
de nazara alınıp hukuken birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu ...
[anlaşılmıştır.] "
53. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/7/2017 tarihli ve
E.2016/7162, K.2017/4786 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Örgüt Üyeliği:
TCK 220/2. maddede düzenlenmiştir.
...
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen,
örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine
getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir.
Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün
emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup
faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve
talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin
en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt
yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt
üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi
dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet
duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
...
Örgüt üyesinin bu suçtan cezalandırılması
için örgüt faaliyeti kapsamında ve amacı doğrultusunda bir suç işlemesi
gerekmez ise de örgütün varlığına veya güçlendirilmesine nedensel bir bağ
taşıyan maddi ya da manevi somut bir katkısının bulunması gerekir. Üyelik
mütemadi bir suç olması nedeniyle de eylemlerde bir süre devam eden yoğunluk
aranır.
...
Temadi eden suçlardan olan örgüt
üyeliği, hukuki veya fiili kesinti gerçekleşinceye kadar tek suç sayılır. Örgüt
üyeliği, yakalanma, örgütün dağılması, örgütten ihraç ya da kendiliğinden örgütten
ayrılma gibi sebeplerden sona erer. Yakalanmayan sanık hakkında düzenlenen
iddianame temadi eden suç için hukuki kesinti oluşturmaz ...
...
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve
isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun
bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir.
Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri
işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve
iradesiyle hareket etmelidir ...
Tüm faillerin kastının suç işlemek
amacıyla kurulmuş bir örgüte katılmak olması gerekirken hepsinin de aynı
suçları işlemek amacında olması gerekmez. Bir oluşuma dahil olan kişinin bu
oluşumun suç işlemek amacında olduğunun bilincinde olması aranır.
..."
54. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 28/11/2017 tarihli ve
E.2017/2037, K.2017/5409 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bir suçun görev sebebiyle işlendiğinin
kabulü için, eylemin memuriyet görevinden doğması, memuriyet işleriyle ilgili
olması, diğer bir anlatımla suçu oluşturan fiil ile görev arasında illiyet bağı
bulunması ve görevin sağladığı imkanlardan faydalanılarak işlenmesi gerekir. Bu
husus Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.2.2004 tarih ve
2004/2-10 Esas, 2004/40 sayılı kararında; 'Görev sebebiyle işlenen suç
kavramının, memuriyet görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden
yararlanılarak işlenebilen suçları ifade eder.' şeklinde kabul edilmiştir.
Türk Ceza Kanununun 314. maddesinde
düzenlenen suçların niteliği ve mahiyeti itibariyle, memuriyet görevinden
doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçlar
kapsamında kabul edilmesinin mümkün olmadığı açıktır. O halde bu suçların
kişisel suç kapsamında değerlendirilmesinde de zaruret vardır.
Dairemizce de benimsenen, öğretide
ekseriyetle kabul gören yerleşik yargısal kararlara göre, örgütü yönetmek ya da
örgüte üye olmak suçları mütemadi (kesintisiz) suçlardandır. Yani fiilin icrası
süreklilik arz eder. Bu suçlarda örgüt hiyerarşisine dahil olup faaliyetlere
başlanmakla suç tamamlanmıştır. Ancak fiilin icrası devam ettiği müddetçe
fiilin ifade ettiği haksızlık da süreceğinden suç işlenmeye devam edecektir.
Failin kendi isteğiyle ya da irade dışı olarak örgütten ayrılması halinde suç
bitmiş olacaktır. Mütemadi suçların tamamlanmasıyla bitmesi aynı anlamı
taşımamaktadır.
Mütemadi suçların ceza ve muhakeme
hukuku bakımından önemli sonuçları mevcuttur. Ceza hukuku bakımından, suça
teşebbüs fiilin bitmesine kadar değil tamamlanmasına kadar mümkündür. İştirak
ise bitinceye kadar gerçekleşebilir. Suç işlenmeye devam ettiğinden, koşulları
varsa meşru savunma hükümleri uygulanabilir. Uygulanacak ceza hükümleri
bakımından temadinin bittiği tarih esas alınmalıdır. Yine kusur yeteneği ve yaş
küçüklüğü bitiş tarihine göre tayin edilir. Muhakeme hukuku bakımından ise,
zamanaşımı, yetkili mahkeme ve şikayet süresi temadinin bitişine göre
değerlendirilecektir. Ancak suçun mütemadi niteliği, kural olarak görevli
mahkemenin belirlenmesi ya da kovuşturma usulünün tespiti bağlamında bir
özellik taşımaz. Örgüt üyeliği temadi eden suçlardan olması nedeniyle hukuki ve
fiili kesintiyle sona erecektir. Kesinti tarihi suç tarihidir. Fiili olarak
terör örgütünden daha önce ayrılmış olmamak ve faaliyetlere devam ediyor olmak
koşuluyla, terör örgütü yöneticisi ya da üyesinin yakalanma tarihi, suç
işlenmeye devam edildiğinden (CMK 2/1-j), 5235 sayılı Kanun'un 12/1 maddesi de
gözetildiğinde ağır cezalık suçüstü hali olarak kabul edilmelidir.
'Ağır ceza mahkemesinin görev alanına
giren suçüstü halinde, herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi, suçun
türüne veya yapılan göreve ya da sahip olunan ünvana ilişkin herhangi bir
ayırım da yapılmadığından hakim ve Cumhuriyet savcılarının soruşturulması genel
hükümlere göre yapılacaktır.' (Ceza Genel Kurulu 19/2/2013 tarih ve
2011/5.MD-137 esas, 2013/58 sayılı kararı)
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
55. Mahkemenin 10/3/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu
Ebru Timtik Yönünden
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
56. Başvurucu, makul şüphenin varlığını gösteren maddi
olgular bulunmadan gözaltına alındığını ve kuvvetli belirti ortaya konulmadan
tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür. Başvurucu (ilgili yargısal süreç kapsamında yer verilen)
yargılama devam ederken tahliye edildikten sonra dosya kapsamına herhangi bir
yeni delil girmemesine rağmen Cumhuriyet savcısının itirazı üzerine yokluğunda
tutuklamaya yönelik ve sonrasında da hükmen tutuklamaya yönelik yakalama kararı
çıkarılmasının gıyabi tutuklama kararı mahiyetinde olduğunu, dolayısıyla
kanunilik şartını karşılamadığını belirterek kişi hürriyetinin ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca
tutuklamaya konu suçlamayla ilgili olarak devam eden bir yargılama bulunduğunu,
yeni bir eylem söz konusu olmadığı hâlde aynı eylem dolayısıyla yeniden
tutuklanması nedeniyle mükerrer yargılama yasağının ihlal edildiğini öne
sürmüştür.
57. Bakanlık görüşünde, yakalama ve gözaltına alınmanın
hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu, başvurucunun
bu yola başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi/belge sunmadığı belirtilmiş ve
başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
2. Değerlendirme
58. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (7) numaralı
fıkrası şu şekildedir:
"Bireysel başvuruların incelenmesinde,
bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının
bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."
59. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 84.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şu şekildedir:
"Bireysel
başvuruların incelenmesinde, kararların infazında Kanun ve İçtüzükte hüküm
bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine
uygun hükümleri uygulanır."
60. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun "Dava sırasında taraflardan birinin ölümü" kenar
başlıklı 55. maddesinin (1) numaralı fıkrası şu şekildedir:
"Taraflardan birinin ölümü
hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla
belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim,
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım
atanmasına karar verebilir."
61. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu'nun 606. maddesi şu şekildedir:
"Miras, üç ay içinde
reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı
olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü
öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın
tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."
62. Başvurunun incelemesi devam ederken başvurucunun
27/8/2020 tarihinde öldüğü nüfus kayıtlarından anlaşılmıştır.
63. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri (B.
No: 2014/3549, 22/3/2017) kararında başvurucunun bireysel başvurunun
yapıldığı tarihten sonra ölmesi durumunda başvurunun incelenmesine devam edilip
edilemeyeceğine ilişkin ilkelerini belirlemiştir ( Asya Oktay ve diğerleri, §§
18-21).
64. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri
içtihadından sonraki dönemde; bireysel başvuru devam ederken başvurucunun ölmesi
durumunda ölenin mirasçılarına başvuruya devam edip etmeyecekleri hususunda
bildirimde bulunma yönünde bir uygulama gerçekleştirmemiş, ölüm tarihinden
sonra makul bir süre içinde kendiliğinden Anayasa Mahkemesine başvurarak
başvuruya devam etmek istediğini bildiren mirasçıların -menfaatlerinin bulunup
bulunmadığını da gözeterek- başvurularını incelemiştir (örnek kararlar için
bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018 [ölümden yaklaşık üç
ay sonra]; Fatma Ülker Akkaya, B. No: 2014/18979, 22/2/2018 [ölümden iki
ay sonra]). Buna karşılık mirasçıların başvuruyu devam ettirme yönündeki
iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmediği hâllerde düşme kararı verilecektir
(örnek kararlar için bkz. Ali Sedat Yücelik ve diğerleri, B. No:
2015/2574, 9/5/2018, §§ 22-25; Abbas Çelik ve diğerleri, B. No:
2014/749, 7/3/2018, §§ 26-29; Haşim Özpolat, B. No: 2014/3140,
21/9/2017, § 19 Şükran Çopuraslan, B. No: 2014/4695, 14/9/2017, § 22).
65. Anayasa Mahkemesi T.G. (B. No: 2017/21163,
9/1/2019) kararında ise 4721 sayılı Kanun'un 606. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan yasal ve atanmış mirasçıların mirası üç ay içinde
reddedebilecekleri şeklindeki düzenlemeye değinerek bireysel başvuru
yapıldıktan sonra ölen başvurucuların mirasçılarının başvuruyu devam ettirme yönündeki
taleplerini Anayasa Mahkemesine iletebilecekleri makul sürenin -haklı
mazeretler saklı kalmak kaydıyla- 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrasında öngörülen otuz günlük başvuru süresi de dâhil olmak üzere
ölüm tarihinden itibaren dört ay olması gerektiği sonucuna varmıştır (T.G.,
§§ 19, 20).
66. Somut olayda başvuru devam ederken ölen başvurucunun
mirasçıları ölüm tarihinden itibaren dört ay geçmesine rağmen başvuruya devam
etmek istedikleri yönünde herhangi bir talepte bulunmamıştır.
67. Öte yandan somut başvuruya benzer şikâyetler, Anayasa
Mahkemesince karara bağlanmış olup bu kararlarda ilgili Anayasa hükümleri
uygulanıp yorumlanmış, temel hak ve özgürlüğün kapsam ve sınırları
belirlenmiştir (örnek karar için bkz. T.G., § 22). Dolayısıyla
başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün 80.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de
bulunmamaktadır.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerekir.
B. Başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem
Ağdede ve Gülser Sarıgül Yönünden
1. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
a. Yakalama ve
Gözaltı İşlemlerinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
i. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
69. Başvurucular; atılı suç açısından makul şüphenin
varlığını gösteren maddi olgular bulunmadan gözaltına alındıklarını, suç
şüphesi olmaksızın uzun süre gözaltında kaldıklarını belirterek kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
70. Bakanlık görüşünde; yakalama ve gözaltına alınmanın
hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu, başvurucuların bu yola başvurduğuna ilişkin herhangi bir
bilgi/belge sunmadığı belirtilmiş ve başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği
ileri sürülmüştür.
71. Başvurucu Ayşegül Çağatay, Bakanlık görüşüne karşı
beyanında mahiyeti itibarıyla başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuş
ve Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
ii. Değerlendirme
72. Anayasa Mahkemesi, yakalama ve gözaltına alınmanın
hukuka aykırı olduğu veya kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı
iddiaları ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak
otuz güne kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı
şikâyetlerine ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061,
8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§
53-64; Günay Dağ ve diğerleri, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye
Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal, B.
No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37). Somut olayda başvurucuların bu kapsamda
kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum
mevcut değildir.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
b. Soruşturma
Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
i. Başvurucuların
İddiaları
74. Başvurucular; tutuklanmalarına dayanak teşkil eden
soruşturma dosyası üzerinde gizlilik kararı bulunduğunu, dosyaya ve
tutuklanmalarına neden olan esaslı delillere erişemediklerini, bu nedenle
tutuklama kararına etkili bir şekilde itirazda bulunamadıklarını ileri
sürmüşlerdir.
ii. Değerlendirme
75. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması durumlarının kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına
karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini incelemiş ve soruşturma
sürecinde, tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya
bildirilmiş olması durumunda bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Günay Dağ ve diğerleri,
§§ 168-176; Hidayet Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257). Somut olay bakımından
soruşturma dosyası incelendiğinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel
unsurların başvuruculara bildirildiği ve tutukluluk durumuna karşı itirazlarını
sunma konusunda yeterli imkânın tanındığı anlaşıldığından anılan kararlardan ayrılmayı
gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
i. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
77. Başvurucular kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren deliller bulunmadan avukatlık faaliyetleri nedeniyle
tutuklandıklarını, tutuklama nedenlerinin gösterilmediğini, adli kontrol
tedbirinin neden yetersiz kalacağının ortaya konulmadığını, yetersiz gerekçe
ile mevzuata aykırı bir şekilde özgürlüklerinden yoksun bırakıldıklarını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir. Bir kısım başvurucu ayrıca avukat olmaları ve avukatlık faaliyetleri
nedeniyle haklarında soruşturma başlatılması ve özel soruşturma usulüne
uyulmadan tutuklanmaları nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucular ayrıca bir suç şüphesi olmadan
tutuklanmaları nedeniyle kötü niyetli bir tutuklamanın söz konusu olduğunu
belirterek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18. maddesinin de ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
78. Öte yandan başvurucu Ayşegül Çağatay daha önce örgüt
üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra hakkında açılan
davanın ilk duruşmasında tahliye edildiğini (İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi
E.2018/84 sayılı dosya), başvuruya konu tutuklama kapsamındaki suçlamanın da
aynı olduğunu, dolayısıyla aynı olgulara dayanılarak yeniden tutuklanması
nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. Başvurucu ayrıca tutuklu kaldığı sürede çalışamaması nedeniyle
çalışma hürriyetinin de ihlal edildiğini iddia etmiştir.
79. Bakanlık görüşünde öncelikle 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu, başvurucuların bu yola başvurduğuna ilişkin
herhangi bir bilgi/belge sunmadığı belirtilmiş ve başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, esasa ilişkin olarak
ise tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri
sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın
özel koşulları ile İstanbul Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen
kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve
delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin
olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
80. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için
öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun
savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate
alınarak başvurucuların tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı
hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade
edilmiştir.
81. Başvurucu Ayşegül Çağatay, Bakanlık görüşüne karşı
beyanında mahiyeti itibarıyla başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuş
ve Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
ii. Değerlendirme
82. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
83. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve
güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya
değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan
ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
84. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu itibarla somut olayda başvurucuların bu bölümdeki iddialarının özünün
tutuklanmalarının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşılmakla bu bölümdeki
şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi
gerekir.
(1) Genel
İlkeler
85. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No:
2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020,
§§ 38-45.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
86. Somut olayda ilk olarak başvurucuların
tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Başvurucular, DHKP-C silahlı terör örgütüyle ilgili olarak yürütülen soruşturma
kapsamında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesi uyarınca tutuklanmışlardır.
87. Diğer taraftan başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide
Özdemir ve Görkem Ağdede bir avukat olarak mesleklerinden kaynaklanan
güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıklarını da iddia etmektedirler.
88. Anayasa Mahkemesi Ahmet Mandacı ve diğerleri kararında;
avukat olan başvurucuların mesleklerinden kaynaklanan güvencelere uyulmadan
haklarında tutuklama tedbiri uygulanmasının hukuka aykırı olduğu yönündeki
şikâyetleri tutuklamanın kanuniliği kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi
bu kapsamda yaptığı değerlendirmede 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık
Kanunu'nun ilgili maddelerini dikkate alarak "avukatlar yönünden özel
soruşturma prosedürlerinin yalnızca avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya
da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında
işledikleri suçlardan dolayı öngörüldüğü ve bu hâllerde soruşturmanın
Bakanlığın iznine bağlı olduğu, bunun dışında kişisel suçları bakımından özel
soruşturma usulünün bulunmadığı"nı belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi söz
konusu kararda hâkim, savcı ve Yüksek Mahkeme üyeleri ile ilgili olarak daha
önce verdiği bir kısım karara ve aynı konudaki Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak terör örgütüne üye olma suçunun kişisel suç olduğunu söylemiştir (Ahmet
Mandacı ve diğerleri, §§ 85-87). Anayasa Mahkemesi anılan kararda ayrıca
suçlama konusu eylemleri ve dosya kapsamındaki delilleri ayrıntılı şekilde
değerlendirdikten sonra örgütle bağlantıları anlatılan HHB ile irtibatlı olarak
çalışan avukat başvuruculara yöneltilen suçlamanın görevle ilgili olmadığı
(eylemlerin avukatlık görevlerinden kaynaklanmadığını veya görev sırasında
gerçekleşmediğini belirterek), dolayısıyla somut olayın koşullarında
başvurucuların mesleklerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmediğinden
bahisle kanuna aykırı olarak tutuklandıkları iddiasının yerinde olmadığı
sonucuna varmıştır (Ahmet Mandacı ve diğerleri, § 88).
89. Somut olayda avukat olan bir kısım başvurucuya
yöneltilen suçlama DHKP/C terör örgütüne üye oldukları iddiasıdır. Bu kapsamda
soruşturma makamlarınca bir kısım tanık beyanına ve açık kaynak araştırmalarına
göre HHB avukatlarının örgüt talimatı ile hareket ettikleri ve bu doğrultuda
ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlülerle örgüt yöneticileri
arasında aracılık (kuryelik) yaptıkları, örgüt yöneticilerinin talimatlarını
örgüt sorumlularına aktardıkları, gerektiğinde örgüt üyelerini sakladıkları ya
da onların kaçmasına yardım ettikleri ileri sürülmektedir. Bu bağlamda soruşturma
makamları, HHB ile irtibatlı olarak çalıştıklarını ileri sürdüğü avukat
başvurucuların örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiklerini ve örgüt
hiyerarşisi içinde yer aldıklarını iddia etmiştir. Bu itibarla örgütle
bağlantılı suçlar nedeniyle yürütülen kovuşturma veya soruşturma kapsamında
haklarında yakalama kararı bulunan başvurucu Ebru Timtik ve örgütün Türkiye
sorumlusu olduğu belirtilen K.K.nın, başvurucuların bulunduğu ve aynı zamanda
konut olarak da kullandıkları HHB'ye ait avukatlık bürosunda özel olarak
yapıldığı anlaşılan gizli bir bölmede yakalandıkları dikkate alındığında
soruşturma makamlarının söz konusu eylemlerin avukatlık görevi kapsamında
olmadığı yönündeki değerlendirmelerinin keyfî olduğu söylenemez. Dolayısıyla
somut olayda Anayasa Mahkemesinin benzer bir şikâyet yönünden vardığı sonuçtan
ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
90. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce
tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
91. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama
kararlarında; başvurucular yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olgu
olarak haklarında terör örgütü üyeliğinden yakalama kararı bulunan K.K. ve
başvurucu Ebru Timtik'in arama yapılan hukuk bürosunda gizli bölme içinde
dijital materyaller ve yaşam malzemeleri ile birlikte yakalanmalarına, bir
kısım tanık beyanı ile açık kaynak araştırmalarına ve yapılan aramalarda ele
geçirilen belgelere dayanıldığı anlaşılmaktadır (bkz. § 36).
92. Başvurucular hakkında düzenlenen iddianamede ise
soruşturma makamlarınca devam eden yargısal süreçler kapsamında haklarında
terör örgütü ile bağlantılı suçlardan yakalama kararı bulunan K.K. ve başvurucu
Ebru Timtik'in arama yapılan hukuk bürosunda gizli bölme içinde dijital
materyaller ve yaşam malzemeleri ile birlikte yakalandıkları, bu bağlamda
DHKP-C terör örgütü fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayınlar yaptığı belirtilen
bir internet sitesinde başvurucularla ilgili olayın haber yapılarak
başvurucuların sahiplenildiği belirtilmiş, yine bir kısım tanık beyanı ve açık
kaynak araştırmalarına göre HHB ile bağlantılı olarak faaliyet gösteren
avukatların örgüt içinde "Sporcular" kod adı ile anıldıkları
ve örgüt içinde oluşturulan İKOM isimli yapılanma tarafından HHB avukatlarının
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla büronun hesabına her ay düzenli olarak
para yatırıldığı ileri sürülmüştür. Başsavcılık ayrıca başvurucuların
soruşturma sürecinde -DHKP/C terör örgütü tarafından örgüt üyelerine yönelik
oluşturulduğu belirtilen "Gözaltına Alındınız Ne Yapmalısınız"
isimli kitapçıkta yer alan hususlar doğrultusunda hareket ederek- örgütsel
sloganlar attıklarını, nezarethaneye alınmadan önce üst aramasını yaptırmamak
ve parmak izi vermemek için direndiklerini, ayrıca verilen içecek ve
yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine gittiklerini belirtmiştir. Sonuç
olarak Başsavcılık başvurucuların örgüt talimatları ile örgütün amaçları doğrultusunda
hareket ettiklerini, bu itibarla örgüt hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle
terör örgütüne üye olma suçunu işlediklerini iddia etmiştir.
93. Buna göre soruşturma mercilerince bağlantılı bazı
soruşturmalar ve somut olaya ilişkin yapılan soruşturma kapsamında alınan
ifadeler ile açık kaynak araştırmalarına göre DHKP-C terör örgütüyle irtibatlı
olduğu belirtilen HHB ile ilgili olarak yapılan tespitleri, haklarında örgütle
bağlantılı suçlardan yakalama kararı bulunan başvurucu Ebru Timtik ve terör
örgütünün Türkiye sorumlusu olduğu belirtilen K.K.nın -bir kısım başvurucu
tarafından aynı zamanda konut olarak da kullanılan- dairede (avukatlık
bürosunun bir bölümünde) yer alan gizli bölmede yakalanmaları, başvurucuların
gözaltına alınmaları sonrasında örgüt talimatları doğrultusunda hareket
etmeleri ve yine örgüt ideolojisi doğrultusunda sahiplenilmeleri hususları
dikkate alınarak anılan olguların somut olayın koşullarında başvurucular
yönünden tutuklamanın hukukiliği bakımından DHKP/C terör örgütü ile bağlantılı
bir suç işlediklerine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz
ve keyfî olduğu söylenemez.
94. Öte yandan başvurucu Ayşegül Çağatay başvuru konusu
yapılan tutuklama kapsamında kendisine yöneltilen suçlamaların daha önce açılan
bir davaya konu edildiğini ve o davanın yargılamasının devam ettiğini,
dolayısıyla yeni bir suç işlemesinin söz konusu olmadığını, bu itibarla aynı
eylemi nedeniyle hakkında yeni bir soruşturma başlatılarak tutuklama tedbiri
uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
95. Bu bağlamda ilgili yargısal süreçte yer verilen
soruşturma bilgilerine göre İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
2017/105607 sayılı soruşturma kapsamında başvurucu Ayşegül Çağatay'ın terör
örgütü üyeliği suçlamasıyla tutuklandığı, tutuklu olarak sürdürülen soruşturma
sonunda Başsavcılığın 22/3/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında
terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle açılan davanın ilk
duruşmasında başvurucunun savunmasının alındığı ve aynı duruşma sonunda
tahliyesine karar verildiği, yargılama sonunda da terör örgütüne yardım etme
suçundan mahkûmiyetine hükmedildiği, başvurucunun anılan karara karşı yaptığı
istinaf talebinin ve sonrasındaki temyiz talebinin esastan reddedildiği ve
mahkûmiyet hükmünün onanarak kesinleştiği görülmektedir (bkz. §§ 9-30).
96. Yargıtayın yerleşik içtihadına göre terör örgütü
üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olduğu ve temadinin kişinin yakalanması
(fiilî temadi) ve iddianame düzenlenmesi (hukuki temadi) ile kesileceği,
dolayısıyla kişinin yakalanması ve iddianame düzenlenmesinden sonra
gerçekleştirdiği örgütsel eylemlerinin yeni bir suç teşkil edeceği kabul
edilmektedir (bkz. §§ 50-54).
97. Bu bağlamda başvurucu Ayşegül Çağatay yönünden yeni
bir suçun söz konusu olup olmadığını belirlemek için başvurucuya yöneltilen
suçlamaya konu eylemlerin tarihleri ve dayanaklarıyla birlikte ortaya konulması
gerekmektedir: Her iki soruşturmada da başvurucu Ayşegül Çağatay'a yöneltilen
suçlama terör örgütü üyesi olduğudur. Bu kapsamda Başsavcılık tarafından
22/3/2018 tarihli iddianamede özellikle tanık B.E.nin, HHB ve başvurucu
hakkındaki beyanları, başvurucunun örgütün organize ettiği eylemlere katılmış
olması ve ele geçirilen bir kısım dijital veriler dayanak gösterilerek başvurucunun
terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia edilmiştir (bkz. §§ 18, 19). Bu
arada, başka bir dosya kapsamında örgütle bağlantılı suçlardan yargılanmaları
devam eden ve haklarında yakalama kararı bulunan bir kısım şüpheli veya sanığın
yakalanmasına yönelik olarak başvurucunun da irtibatlı olarak çalıştığı
belirtilen HHB avukatlarının büro ve konut olarak kullandıkları anlaşılan
dairede Başsavcılığın talimatıyla 20/6/2019 tarihinde yapılan aramada dairenin
gizli bir bölmesinde örgüt üyeliği suçlamasıyla haklarında yakalama kararı
bulunan başvurucu Ebru Timtik ile örgütün Türkiye sorumlularından olduğu
belirtilen K.K.nın yakalanması üzerine arama öncesinde ve arama esnasında
büroda bulunan başvurucu Ayşegül Çağatay hakkında örgüt üyeliği suçlamasıyla yeni
bir soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık, bu bağlamda düzenlediği 20/9/2019
tarihli iddianamede, söz konusu aramanın yapıldığı HHB'nin örgütle olan
bağlantısı, başvurucunun söz konusu büro ile irtibatlı olarak çalışması ve
haklarında yakalama kararı bulunan kişilerin bu büronun özel bir bölmesinde
yakalanmış olması hususlarını suçlamaya dayanak yapmıştır (bkz. §§ 39, 40). Bu
itibarla her iki suçlamanın dayanaklarının aynı olduğunu söylemek mümkün
gözükmemektedir.
98. Buna göre; anılan olgular ve Yargıtay'ın söz konusu
içtihatları dikkate alındığında başvurucu Ayşegül Çağatay'a yeni bir suçlama
yöneltilmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
99. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin meşru bir amacının bulunup bulunmadığının
değerlendirilmesi gerekir.
100. Başvurucuların tutuklanmasına esas alınan terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170,
16/11/2017, § 148).
101. Somut olayda Sulh Ceza Hâkimliklerince
başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işledikleri iddia olunan terör
örgütüne üye olma suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına,
delilleri karartma ve kaçma şüphesinin bulunmasına ve 5271 sayılı Kanun'un 100.
maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve
bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı
görülmektedir (bkz. § 36).
102. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki
genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Sulh Ceza
Hâkimlikleri tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucular yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- delilleri karartma ve
kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
103. Başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın
13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
104. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu
makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin
-özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir
şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde
yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, § 214; Devran Duran, § 64).
105. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Sulh Ceza Hâkimliklerinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli
kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz
olduğu söylenemez.
106. Öte yandan tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına
ilişkin olarak yukarıda yer alan tüm açıklamalar karşısında başvurucular
hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin siyasi amaçlarla gerçekleştirildiği
iddiasının incelenmesini gerektiren bir durum söz konusu değildir.
107. Açıklanan gerekçelerle tutuklamanın hukuki olmadığı
iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu
kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
i. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
108. Başvurucu Ayşegül Çağatay; tahliye taleplerinin ve
itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe
olmadan şablon gerekçelerle reddedildiğini belirterek tutukluluğun makul süreyi
aştığını, dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
109. Bakanlık görüşünde; 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili
bir hukuk yolu olduğu, başvurucunun bu yola başvurduğuna ilişkin herhangi bir
bilgi/belge sunmadığı belirtilmiş ve başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği
ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde ayrıca tutukluluğun devamına ilişkin
kararlarda ilgili ve yeterli gerekçe bulunduğu belirtilmiştir.
110. Başvurucu Ayşegül Çağatay, Bakanlık görüşüne karşı
beyanında mahiyeti itibarıyla başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuş
ve Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
ii. Değerlendirme
111. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve
Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
112. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam
Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
113. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra
tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına
ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada
incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan hak arama yolu
tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
114. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi
aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel
başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
e. Tutukluluğa İlişkin Karar Veren Yargı Mercilerinin
Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
i. Başvurucunun İddiaları
115. Başvurucu Ayşegül Çağatay; tutuklama kararını veren
sulh ceza hâkimliği ile kovuşturma aşamasında tutukluluğun devamına karar veren
ve tutukluluk itirazlarını inceleyen ağır ceza mahkemelerinin doğal hâkim
ilkesine aykırı olarak kurulduğunu, bağımsız ve tarafsız olmadığını, bu nedenle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu
ayrıca nöbetçi olan sulh ceza hâkimliği yerine belirlenen başka bir sulh ceza
hâkimliği tarafından sorgusunun yapıldığını ve tutuklandığını, bu durumun da
doğal hâkimlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürmüştür.
ii. Değerlendirme
116. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin
kanuni hâkim güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu
(2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).
117. Öte yandan Anayasa Mahkemesi; terör suçlarına
ilişkin davalara bakmakla görevli olan ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğa
ilişkin karar vermesine veya bu kararlara yönelik itirazları değerlendirmesiyle
ilgili olarak bu mahkemelerin doğal hâkim güvencesini sağlamadıkları, tarafsız
ve bağımsız mahkeme olmadıkları şikâyetlerini incelemiş ve anılan mahkemelerin
kuruluşu, bu mahkemelerin görev alanlarının belirlenmesi ve burada görev yapan
hâkimlerin statüsünü dikkate alarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan
yoksun olduğu sonucuna varmıştır (Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B.
No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 119-133; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri,
§§ 183-197).
118. Somut başvuruda, sulh ceza hâkimliklerinin ve -terör
suçlarına ilişkin davalara bakan- ağır ceza mahkemelerinin yapısıyla ilgili
olarak aynı mahiyetteki iddialarla ilgili anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
119. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları
120. Başvurucular; gözaltında iken açlık grevine
başladıklarını, bu süreçte avukatlarının getirdiği su ve şekerin kendilerine
verilmediğini ancak beşinci günün sonunda avukatlarının getirdiği su ve şekerin
kendilerine verildiğini, ayrıca gerekli olmadığı hâlde Sulh Ceza Hâkimliğinden
alınan karara istinaden rızaları dışında tükürük örneği alınması ve parmak izi
tespiti yapılması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini,
bu kapsamda kendilerine kâğıt ve kalem verilmemesi nedeniyle söz konusu karara
itiraz edemediklerini ileri sürmüşlerdir. Bu bağlamda başvurucu Nadide Özdemir
ayrıca gözaltına alınması esnasında herhangi bir karar olmadan usule aykırı
şekilde tükürük örneğinin alınmaya çalışılması nedeniyle işkence ve kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürerek bu konuda Savcılığa şikâyette
bulunduğunu belirtmiştir.
b. Değerlendirme
121. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe
Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
122. Somut olayda başvurucular, gözaltı sürecinde
avukatlarının getirdiği su ve şekerin kendilerine verilmemesi nedeniyle kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldıklarını ileri
sürmektedirler. Başvurucular bu bağlamda ihmal ya da kasıtları bulunan kamu
görevlileri hakkında adli mercilere şikâyette bulunduklarını veya bu yönde bir
şikâyetleri olmuş ise söz konusu başvuru yolunu tükettiklerini bildirmemişler
ya da bu konuda bir belge ibraz etmemişlerdir.
123. Öte yandan başvurucular Sulh Ceza Hâkimliği
tarafından verilen karara istinaden gerekmediği hâlde rızaları dışında
kendilerinden tükürük örneği alındığını ve parmak izi tespiti yapıldığını,
ayrıca söz konusu karara itiraz imkânı tanınmadığını, bu nedenle işkence ve
kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
124. Bu bağlamda başvurucular, gerekmediği hâlde tükürük
örneği alınması ve parmak izi tespiti yapılması iddialarına ilişkin olarak adli
mercilere başvurduklarına dair bir şey söylememişlerdir. Sadece başvurucu
Nadide Özdemir gözaltına alınması sırasında kendisinden usule aykırı şekilde
tükürük örneği alınmak istenmesi nedeniyle şikâyette bulunduğunu belirtmiş
ancak bu şikâyete ilişkin yargısal sürece dair herhangi bir bilgiyi dosyaya
sunmamıştır.
125. Buna itibarla Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamına giren eylemlere maruz kaldığını ileri süren başvurucular
tarafından etkili bir başvuru yolu olan adli makamları harekete geçirmek için
bir başvurularının olmadığı ya da bu başvuru yolunun tüketilmediği dikkate
alındığında başvuruya konu olayın -bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği- Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinin mümkün olmadığı
değerlendirilmiştir.
126. Açıklanan gerekçelerle işkence ve kötü muamele
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Ebru Timtik yönünden başvurunun DÜŞMESİNE,
B. 1. Başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir,
Görkem Ağdede ve Gülser Sarıgül yönünden yakalama ve gözaltına almanın hukuka
aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem
Ağdede ve Gülser Sarıgül yönünden soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması
dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem
Ağdede ve Gülser Sarıgül yönünden tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Başvurucu Ayşegül Çağatay yönünden tutukluluğun makul
süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Başvurucu Ayşegül Çağatay yönünden tutukluluğa ilişkin
karar veren yargı mercilerinin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Başvurucular Ayşegül Çağatay, Nadide Özdemir, Görkem
Ağdede ve Gülser Sarıgül yönünden işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 10/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.