TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULGANİ DEMİR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/3072)
|
|
Karar Tarihi: 16/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
Başvurucular
|
:
|
Abdulgani DEMİR ve
diğerleri (bkz.ekli tablonun (C) sütunu)
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
bkz. ekli tablonun (F)
sütunu
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, yargılamanın uzun sürmesi ile delillerin
değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil
olmayan karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu
ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B)
sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı
satırında yer alan 2019/3072 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, başvuruya konu davalarda yargılamanın
uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasıyla çeşitli tarihlerde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuştur. Bir kısım başvurucular ayrıca, delillerin değerlendirilmesi ve
hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar verilmesi
nedeniyle adil yargılanma ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
9. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
10. Bazı başvurucular, bireysel başvuru harç ve
masraflarını karşılama imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde
bulunmuştur.
11. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
12. Başvurucular, bireysel başvuru konusu yargılamaların
uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ve diğer anayasal
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin ortadan kaldırılması ve
tazminat taleplerinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
17. İşe iade davalarında yargılamanın uzaması her iki
taraf için de hukuki belirsizliğin devamına sebep olduğundan bu davaların
ivedilikle sonuçlandırılması ayrı bir öneme sahiptir. Bu durum iş sözleşmesi
feshedilen fakat bir an önce eski işine dönme beklentisi taşıyan ve bu yüzden
yeni bir işe başlamakta tereddüt eden işçi açısından önemli olduğu gibi
sözleşmesini feshettiği işçi yerine yeni bir işçi istihdam ederek iş
organizasyonunu tamamlamak isteyen işveren açısından da önemlidir. Dolayısıyla
iş sözleşmesinin feshine ilişkin uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlandırılması
hem çalışan hem de işverenin yararınadır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 60).
18. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.
maddesindeki sürelerin düzenleyici nitelikte süreler olduğu, yapılması gereken
duruşmalar ve duruşma aralıkları, bilirkişi raporlarının beklenmesi, şahitlerin
dinlenmesiyle tebligat işlemleri gözönünde bulundurulduğunda bu sürelerin
aşılabileceği görülmektedir. Bu nedenle öngörülen süreyi aşan her yargılamanın
süresinin makul olmadığı ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği söylenemez.
Bununla birlikte işe iade davalarının başvurucu açısından taşıdığı değer ile
davanın kısa sürede bitirilmesindeki başvurucunun kişisel yararı gözönüne
alındığında bu davaların süre yönünden diğer davalarla aynı nitelikte olduğu da
söylenemez (Nesrin Kılıç, § 67).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında ekli tablonun (G) sütununda
belirtilen 2 yıl 6 ay ila 46 yıl 8 ayı bulan yargılama sürelerinin makul
olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları
21. Bir kısım başvurucular, delillerin değerlendirilmesi
ve hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak adil olmayan karar
verilmesi nedeniyle adil yargılanma haklarının ve diğer anayasal haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuların belirtilen şikâyetleri
yönünden açık bir ihlalin bulunmadığı değerlendirildiğinden diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
23. Başvurucular, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
24. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
25. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvuruya konu her bir davanın özel koşulları dikkate
alınarak hesaplanan ekli tablonun (H) sütununda belirtilen net tutarlarda
manevi tazminatın başvuruculara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine
karar verilmesi gerekir.
26. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tespit edilen
ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Tespit edilen ihlalle maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
27. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda
belirtilen harç ve vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderlerinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım talebinin
KABULÜNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvuruculara ekli tablonun (H) sütununda belirtilen
tutarlarda manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin
REDDİNE,
E. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda
gösterilen harç ve vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderlerinin
başvuruculara ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihlerinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin ekli tablonun (D) sütununda
belirtilen ilgili mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.