TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH İLKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/32898)
|
|
Karar Tarihi: 19/10/2022
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih İLKAYA
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda kamu görevlileri
tarafından uygulanan fiziksel şiddet nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 20/9/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, silahlı terör örgütüne (FETÖ/PDY) üye olma
suçu isnadıyla hakkında yapılan ceza yargılaması sonucu Samsun 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Başvurucu, hükümözlü
olarak bir başka ceza infaz kurumundan nakille Bafra T Tipi Ceza İnfaz Kurumuna
(Kurum) getirilerek müşahede odasına alınmıştır.
9. Kurum görevlileri tarafından tutulan 28/5/2019 tarihli
tutanağa göre saat 14.10 sıralarında müşahede odasından mazgala vurma sesi
duyulmuş, odaya girildiğinde başvurucunun "Beni ne zaman koğuşa
alacaksınız?" sorusu üzerine kendisine gözlem kurulu kararı ile
yerleştirmenin yapılacağı ifade edilmiş ancak başvurucu, Kurum görevlilerine "Siz
ne biçim memursunuz, nasıl iş yapıyorsunuz?" demiştir. Sonrasında
mazgalı yumruklamış, görevlilere "Adi herifler!" diye
bağırmış, agresif davranışlar sergilemiştir. Bunun üzerine başvurucu, görevli
memurlar tarafından odadan çıkarılarak Kurum revirine götürülmüştür. Başvurucu,
revirdeyken "Bırakın lan beni." diyerek zıplamış ve kendini
yere atmaya çalışmıştır. Sağlık raporu alınmasını takiben başvurucu, avukat
odasına yerleştirilmiştir.
10. Başvurucuya ait 28/5/2019 tarihli genel adli muayene
raporunda, sol elde kızarıklık, alın sol tarafta hafif kızarıklık tespit
edildiği belirtilmiş; başkaca bir bulgu beyan edilmemiştir.
11. Olay sonrası Kurum personeli ve bir mahpusun ifadesi
alınmıştır. İfadesi alınan dört memur da 28/5/2019 tarihli tutanak içeriğine
koşut beyanda bulunmuştur. Olayın yaşandığı sırada diğer müşahede odasında
kalan mahpus H.T. ifadesinde özetle olay günü başvurucunun kapıya sert bir
şekilde vurduğunu, memurun gelmesi üzerine buradan ne zaman alınacağını
sorduğunu, memurun "Bilmiyorum." diyerek mazgalı kapatması
üzerine başvurucunun sinirlenerek daha çok vurmaya başladığını, akabinde odadan
çıkarılarak götürüldüğünü, başkaca bir malumatının olmadığını beyan etmiştir.
12. Söz konusu süreci takiben başvurucuya, Kurumda korku,
kaygı, panik yaratabilecek davranışta bulunma eylemi nedeniyle bir ay ziyaretçi
kabulünden yoksun bırakma cezası verilmiştir. Başvurucu söz konusu cezaya karşı
13/6/2019 tarihinde Bafra İnfaz Hâkimliği nezdinde itirazda bulunuştur.
13/6/2019 tarihli dilekçeyle, üzerine atılı eylemlerde bulunmadığını belirterek
itirazda bulunurken aynı zamanda revirde ve avukat odasında kötü muameleye ve
fiziksel şiddete maruz kaldığını, çok şiddetli şekilde (kulağına gelecek
şekilde) defalarca tokat atıldığını, darbedildiğini belirterek Kurum
personelinden şikâyetçi olmuştur. Kurum, şikâyet nedeniyle olayla ilgili evrakı
Bafra Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) iletmiştir.
13. Başsavcılık 17/6/2019 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
" ... müşteki şüpheli Fatih
İlkaya'nın darp edildiği iddiası incelendiğinde, müşteki şüpheli Fatih
ilkaya'nın kendisine tokat atıldığını söylediği ancak alınan doktor raporu ile
darp edildiği iddiasının uyuşmadığı bu kapsamdaBafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu görevlilerinin kendisini darp ettiği iddiasının soyut beyan kapsamında
kaldığı, ayrıca müştekişüpheli Fatih İlkaya'nın söylemiş olduğu 'adi herif'
sözünün soyut beyan kaldığı, yine söylemiş olduğu diğer sözlerin de hakaret
eylemi içermediği tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla... "
14. Başvurucunun kovuşturmaya yer olmadığı kararına
yönelik itirazı Bafra Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 23/8/2019 tarihinde
reddedilmiştir.
15. Başvurucu nihai kararı 10/9/2019 tarihinde
öğrendikten sonra 20/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Ergin Doğru, B. No:
2018/18520, 10/2/2021, §§ 24-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 19/10/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar
verilmesi gerekir.
B. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; hiçbir gerekçe olmadan Kurum personeli
tarafından kendisine fiziksel güç uygulandığını, darbedildiğini, defalarca
yüzüne ve kafasına vurulduğunu, olayın tüm koşullarıyla aydınlatılmadığını
belirterek adil yargılanma hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde öncelikle somut sürece dair
ayrıntılı açıklamalar yapılmış, yerleşik içtihatlara yer verilmiştir. Ayrıca
görüşte; Başsavcılık makamının tespit değerlendirmesinden ayrılmayı gerektiren
bir durum olmadığı, olayı aydınlatmak adına tüm delillerin toplandığı ve
soruşturmanın eksiksiz gerçekleştirildiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
C. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet
yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi
tutulamaz.”
22. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve
görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, ...
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmış ise de
esas olarak Kurum personeli tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü
fiziksel müdahaleden ve müdahaleye ilişkin soruşturma sürecinden şikâyet
ettiğinden inceleme bir bütün olarak işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında
ele alınmıştır.
24. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan
maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü
fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan
haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı
hüküm altına alınmıştır. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B.
No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 81). Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında olabilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış
olması gerekir. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları
dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel
ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır.
Muamelenin heyecanın yükseldiği ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana
gelip gelmediği de gözönünde bulundurulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri,
§ 83).
25. Bununla birlikte her kötü muamele iddiasının
Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının getirdiği korumadan ve Anayasa'nın
5. maddesiyle birlikte devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerden yararlanması
beklenemez. Bu bağlamda kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle
desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut
iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki
bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat
edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken
ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 95).
26. Tutuklu ve hükümlüler ceza infaz kurumu yönetiminin
sorumluluk ve kontrolüne tabidir (Serdar Avci, B. No: 2015/19474,
9/1/2020, § 56; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137,
20/4/2016, § 95; S.D. B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 91). Anayasa'nın
17. maddesinde ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç
işlenmesini önlemek için güç kullanımı yasaklanmamaktadır. Ancak bu kapsamda
sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz
hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce
başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
27. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur
olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta
bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları
gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren
kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle
desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin
yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar
kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir
olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma
başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü
bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz
konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma
yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini
söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426,
12/12/2018, §§ 45, 46).
28. Başvurucunun nakil ile geldiği ceza infaz kurumunda
yerleştirilmek üzere müşahede odasında tutulmakta iken -bir başka mahkûmun
beyanı ile de tevsik edildiği üzere- kapıya vurmak suretiyle gürültü çıkardığı
ve Kurum personelinin kendisine müdahale ettiği, kelepçe takmak suretiyle
başvurucuyu odadan çıkardığı anlaşılmıştır. Bu noktada ceza infaz kurumlarında
güvenliğin sağlanması, düzenin korunması adına güç kullanımının belli bazı
durumlarda mevzuata uygun olarak ve aşırı olmaması koşuluyla kötü muamele
olarak kabul edilmediğini hatırlatmak gerekir. Başvurucu, bu süreçte kendisine
fiziksel müdahalede bulunulduğunu, kafasına ve yüzüne vurulması suretiyle
darbedildiğini ileri sürmüş; Kurum personeli de olayla ilgili olarak alınan
ifadesinde başvurucunun taşkınlık yaptığını, kendisini yere atmaya çalıştığını
belirtmiştir. Başvurucu için düzenlenen genel adli muayene raporunda
başvurucunun vücudunda sadece bilekte ve alın bölgesinde hafif sıyrık tespit
edildiği ifade edilmiş olup başvurucunun kötü muamele iddiasını doğrulayacak
nitelikte darp veya cebir izine ilişkin bir saptama söz konusu değildir. Bir
başka ifadeyle başvurucunun maruz kaldığını iddia ettiği, kafa ve yüz bölgesine
defalarca vurulması suretiyle husule gelen darp ve şiddet eylemi ile hekim
muayenesi sonunda hafif sıyrık olarak yapılan tespitin uyumlu olduğu
söylenemez. Ayrıca ceza infaz kurumlarında düzeni korumak için güç kullanımının
belli bazı durumlarda aşırı olmamak koşuluyla kötü muamele olarak kabul
edilmediği dikkate alındığında kapı mazgallarına vurarak gürültü çıkaran,
taşkınlık yapan başvurucuya Kurum güvenliğini ve düzenini sağlamak adına
kelepçe takılması, bu sırada -Kurum personelinin teması ile oluştuğu kabul
edilse dahi- darp olarak nitelenmesi mümkün görünmeyen hafif sıyrıkların
meydana gelmesi kötü muamele bağlamında asgari ağırlık derecesini aşan bir
müdahale olarak nitelenemeyecektir.
29. Başvurucu, maruz kaldığı muamelenin doktorlar
tarafından bilinmesine karşın raporlara geçirilmediğini belirtmekte ise de kötü
muamele iddialarını destekleyen bir bulgu (tanık delili vs.) ortaya koyamamış;
ileri sürdüğü kötü muameleler sonucunda vücudunda bir yaralanma meydana gelip
gelmediği, geldiyse nasıl/ne tür olduğu yönünde bir açıklama da yapmamıştır.
Ayrıca başvurucunun gerçeği yansıtmadığını iddia ettiği doktor raporuna itiraz
ettiğine, yeniden rapor düzenlenmesi yönünde talepte bulunduğuna dair bir
bilgi/belgenin bulunmadığı gözlemlenmektedir. Sonuç itibarıyla, hakkında düzenlenen
tıbbi rapor, fiziksel şiddete ilişkin beyanlarıyla örtüşmeyen başvurucunun
şikayeti; somut olayı çevreleyen koşullar ile tutarlılık göstermemekte, soyut
iddialar olarak kalmaktadır. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye
maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/10/2022 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.