TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
N. A. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/33541)
Karar Tarihi: 19/3/2024
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Cafiye Ece YALIM
Başvurucu
N. A.
Vekili
Av. Yusuf ASLAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, evlilik birliğinin boşanmayla sona ermesi üzerine açılan bir alacak davasında esasa ilişkin iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
3. Başvurucu, eski eşi O.B. aleyhine 7/6/2013 tarihinde Iğdır Aile Mahkemesinde (Mahkeme) açtığı davada, evlilik öncesidüzenlenmiş olan çeyiz senedi kapsamında bir çok altın ve çeyiz eşyasının bulunduğunu, buna göre mal rejiminin tasfiyesi ilekendi payına düşen kısmının ödenmesini talep etmiştir. Başvurucu vekili 14/3/2014 tarihli dilekçesi ile daha önce açıklamış olduğu dava konusu kapsamında 14.000 TL nakit olarak iade edilen para ve 16.150 TL çeyiz senedinde yer alan eşya ve altınlara ilişkin olmak üzere toplam 30.150 TL'nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırmıştır.Mahkeme 4/12/2014 tarihli duruşmada başvurucu vekiline dava konusu ettiği tüm malları açıklaması için kesin süre vermiştir. Bu kapsamda başvurucu vekilince, 29/12/2014 havale tarihli dilekçede alacak davasının çeyiz senedinde belirlenen ve başvurucunun ailesi tarafından verilen altınlara ve yine çeyiz senedinde belirtilen ev eşyalarına ilişkin bulunduğu açıklanmıştır.
4. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 22/9/2016 tarihinde dava kısmen kabul edilmiş; çeyiz senedinde yer alan bir kısım eşyanın değerinin toplamı olan 3.487 TL'nin davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine, diğer taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
5. Mahkemenin kararına karşı başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde kendisine ait 500 gram altının davalıda bulunduğunu, ayrıca hükmedilen bedele faiz uygulanmadığını ileri sürmüştür. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 9/2/2017 tarihinde istinaf başvurusunun kabulüne karar vererek kararın kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapmak üzere Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Açıklanan ilkeler ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde; eldeki dosyada davacı vekili 14/03/2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerinin kabulü ile 30.150 TL (14.000 TL nakit olarak iade edilen para 16.150 TLevlenme sözleşmesinde yeralan eşya ve altınlara ilişkin değer) üzerinden ve bu miktara sözleşme tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesini talep etmiş ve ıslah harcını yatırdığı görülmüştür.
Mahkemece 14.000 TL nakit paraya ilişkin olarak kararda gerekçe yazıldığı ancak hüküm fıkrasında bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmadığı, ayrıca 250 gr mehir ile igili olumlu ya da olumsuz karar verilmediği gibi gerekçe de kurulmadığı görülmüştür. Görüldüğü üzere ilk derece mahkemesince davanın kısmenkabulüne karar verilmiş ise de davacının bazı talepleriyle ilgili mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gibi buna dair bir gerekçe de yazılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; tüm deliller, iddia ve savunma birlikte değerlendirilerek, özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 27 ve 297. maddeleri kapsamında ve davacının tüm taleplerini olumlu veya olumsuz karşılayacak biçimde gerekçe oluşturularak, vardığı yargıyı içerir ve denetlenebilir hüküm kurmak olmalıdır."
6. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkeme, ilk kararda olduğu gibi çeyiz senedinde yer alan bir kısım eşyanın değerinin toplamı olan 3.487 TL'nin davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine, çeyiz senedinde belirtilen ziynet eşyalarının bedeli olan 12.662,50 TL'nin davalıdan alınarak başvurucuya verilmesine ve faiz işletilmesi ile 14.000 TL alacağa ilişkin taleplerinin ise reddine karar vermiştir.
7. Bu defa başvurucu ve davalı, Mahkemenin söz konusu kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş; başvurucu, istinaf dilekçesinde altın miktarının 500 grama tamamlanması gerektiğini, ayrıca davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin hatalı olduğunuiddia etmiştir. Davalı ise davanın mal ortaklığı rejimi davası olarak açılması nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, ziynet alacağına ilişkin iki kez kesin süre verilmesine rağmen harcın yatırılmadığını ve davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını ileri sürmüştür.
8. Bölge Adliye Mahkemesi 27/6/2019 tarihinde davalının istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararın kaldırılmasına, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"04. 06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tesbit etmek görevi hakime aittir. Her ne kadar dava dilekçesinde davacı davanın konusunu mal rejiminin tasfiyesi olarak belirtmiş ise de, davacının davasını çeyiz senedine dayandırdığı, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı tarafın talebini dayandırdığı 25/08/2005 tarihli çeyiz senedinde belirtilen ev eşyaları ve ziynetlerin bedellerinin toplamı olan 16.150 TL'nin kız babası tarafından oğlan babasına teslim edildiği belirtilmiş olup senedin tarafların babaları ve şahitler tarafından imzalandığı ayrıca senette mehir olarak 250 gr altın belirlendiği anlaşılmaktadır.
O halde, davalı davanın yasal dayanağını oluşturan çeyiz senedinin tarafı olmadığından pasif husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davacının davasının kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK'nın 353/(1),b,2 maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir."
9. Nihai karardan 11/9/2019 tarihinde haberdar olan başvurucu 27/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; Mahkemenin 22/9/2016 tarihli kararına karşı yalnızca kendisinin istinaf başvurusunda bulunduğunu, davalının istinaf kanun yoluna başvurmadığını, usule ilişkin kazanılmış hakkı olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesinin bu kez farklı bir sonuca varmak suretiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verdiğini, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin talebi hakkında karar verilmediğini ve yargılamanın uzun sürdüğünü belirterek adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Komisyon tarafından 23/11/2023 tarihinde, başvurucunun yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
12. Başvurucunun diğer şikâyetlerinin ise adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
13. Başvurucu bu kapsamda ilk olarak, açtığı davanın mahkemelerce hatalı bir biçimde nitelendirildiğini ve söz konusu davada mal rejiminin tasfiyesini de talep ettiğini öne sürmüştür. Bununla birlikte yargılama aşamasında başvurucudan dava konusu ettiği malların açıklanmasının istenilmesi üzerine verilen dilekçenin içeriği dikkate alınarak Bölge Adliye Mahkemesince başvurucunun davasını çeyiz senedine dayandırdığı kanaatine varılarak dava çeyiz senedine dayalı eşya ve ziynet bedellerine ilişkin alacak davası olarak nitelendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun söz konusu iddiaları yerinde görülmediğinden gerekçeli karar hakkı kapsamında yukarıda değinilen ihlal iddialarının davanın belirlenen bu niteliği gözetilerek değerlendirilmesi gerekir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı, davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
16. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Yargılama sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Bir davada tarafların hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması gerekçeli karar hakkı yönünden zorunludur (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-38).
17. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi yalnızca başvurucunun istinaf talebinde bulunması üzerine yaptığı ilk istinaf incelemesinde başvurucunun bazı talepleri ile ilgili bir karar verilmediğine ve bir alacak kalemi yönünden ise hüküm verildiği hâlde gerekçe yazılmadığına işaret ederek İlk Derece Mahkemesinin kararını kaldırarak dosyayı geri göndermiştir. Mahkeme, kaldırma kararına uygun olarak yaptığı yargılama sonucunda çeyiz senedinde yer alan ev eşyasına ilişkin aynı hükmükurmuş ayrıca daha önceden hüküm kurmadığı ziynet eşyası hususunu da karara bağlamıştır. Bu defa Mahkemenin dosyanın kendisine gönderilmesi üzerine verdiği ikinci karara yönelik olarak hem başvurucu hem de davalı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi yaptığı inceleme sonucunda önceki kaldırma kararına ilişkin bir değerlendirme yapmadan alacağa dayanak yapılan çeyiz senedinin tarafların babaları tarafından imzalanmış olduğunu, davalı eski eşin imzasını içermediğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın pasif husumet yokluğundan reddine kesin olarak karar vermiştir.
18. Bölge Adliye Mahkemesi; daha önce geçerliliği hususunda bir sorun görülmeyen çeyiz senedine dayalı olarak başvurucu lehine verilen bir kararın istinaf edilmesine ve ilk istinaf incelemesini de bu kapsamda yapmasına rağmen Mahkemece ikinci kez verilen karar sonrasında yaptığı istinaf incelemesinde daha önce değinmediği bir hususta karar vermiştir. Bu durumda başvurucunun ilk karara karşı yalnız kendisince istinaf yoluna gidildiği ve kendi lehine olan bazı alacak kalemleri ile sınırlı olarak ilk istinaf incelemesinde ortadan kaldırma kararı verildiği yönündeki istinaf incelemesinin kapsamına ilişkin, uyuşmazlığın sonucuna etkili iddia ve itirazlarının da karşılanması gerekir.Ancak Bölge Adliye Mahkemesinin anılan kararı verirken söz konusu itirazla ilgili herhangi bir değerlendirmesinin bulunmadığı görülmektedir.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
20. Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ise deadil yargılanma hakkının ihlaliyle yeniden yargılama yapılmasına karar verildiğinden mülkiyet hakkına ilişkin şikâyet yönünden bu aşamada bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama ile 250.000 TL maddi ve 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Erzurum Bölge Adliye Mahkemesine iletilmek üzere(E.2019/482, K.2019/657), Iğdır Aile Mahkemesine (E.2017/153, K.2018/750) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLEkarar verildi.