logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hakan Kalaycı [1.B.], B. No: 2019/36257, 20/3/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAKAN KALAYCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36257)

 

Karar Tarihi: 20/3/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

Hakan KALAYCI

Vekili

:

Av. Rukiye YILDIRIM PEYNİRCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, baro staj listesine yazılma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/10/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler ve Olağanüstü Hâl İlanı ile Bu Süreçte Uygulanan Tedbirler

8. Başvuruya konu olaylara ilişkin genel bilgiler ve olağanüstü hâl ilanı ile bu süreçte uygulanan tedbirler için bkz. M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, §§ 11-19.

B. Başvurucunun Baro Staj Listesine Yazılma Talebine İlişkin Süreç

9. Başvurucu, Sakarya Adliyesinde icra müdür yardımcısı olarak görev yapmaktayken 2/1/2017 tarihli ve 679 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (679 sayılı KHK) kapsamında kamu görevinden çıkarılmıştır.

10. Başvurucunun baro staj listesine yazılma talebi Afyonkarahisar Barosu (Baro) Yönetim Kurulunun 2/11/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda memur olma niteliğini kaybettiği belirtilmiştir.

11. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz da Türkiye Barolar Birliğinin (TBB) 9/12/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İtirazın reddine dair kararın gerekçesinde, başvurucu hakkında Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/45 sayılı dosyasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına üye olma suçundan kamu davası açıldığı, isnat edilen suçun avukatlığa kabule engel suçlardan olduğu, staj listesine yazılabilmek için avukatlığa kabulde engel hâlinin bulunmaması gerektiği hususlarına yer verilmiştir.

12. Başvurucu söz konusu işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Ankara 8. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 24/1/2019 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararda, başvurucunun 679 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarıldığı, anılan KHK gereğince kamu görevinden çıkarılanların bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri gerekçesine yer verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı, anılan Mahkemenin 11/12/2018 tarihli ve E.2017/45, K.2018/401 sayılı kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği, başvurucunun söz konusu suçu işlediği yönünde karar verildiğinin de gözönüne alındığı ifade edilmiştir.

13. Başvurucu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesine (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi 9/9/2019 tarihli kararıyla istinaf başvurusunu reddetmiştir.

14. Nihai karar başvurucuya 3/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

15. Başvurucu 31/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Başvurucu Hakkındaki Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç

16. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 11/12/2018 tarihinde neticeten 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına ve HAGB'ye karar verilmiştir. Söz konusu karar başvurucu yönünden 19/12/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

17. İlgili hukuk için bkz. M.B., §§ 34-56.

18. 679 sayılı KHK'nın "Kamu personeline ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"(1) Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.

(2) Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.

 (3) Birinci fıkra kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamazlar."

19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kenar başlıklı 231. maddesinin başvuruya konu yargılama mercii kararlarının verildiği tarihte ilgili kısmı şöyledir:

"(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

...

 (8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur...

...

 (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

 (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar..."

B. Yargıtay İçtihadı

20. HAGB kurumunun niteliğine yer verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1/2/2012 tarihli ve E.2011/19-639, K.2012/30 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, herhangi bir sonuç doğurmamaktadır. Sanık bulunduğu hal üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam eder ise de, hiçbir şekilde bu kimse hükümlü sayılamaz. Bu nedenle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kimse, hiçbir haktan yoksun bırakılamaz ve ayrıca bu karara dayanarak hiçbir hukuki statüden dışarıya çıkarılamaz."

21. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/10/2018 tarihli ve E.2017/4-1353, K.2018/1552 sayılı ile 31/1/2019 tarihli ve E.2017/13-681, K.2019/46 sayılı kararlarında da HAGB kurumuna yönelik yukarıda alıntısı yapılan karar (bkz. § 20) ile aynı nitelemeye yer verilmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 20/3/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; hakkında HAGB kararı verilen kişinin masumiyetinin devam ettiğini, suç isnadı altında bulunmanın avukatlığa kabule engel olmadığını, avukatlığa kabule engel bir durumun kendisinde bulunmadığını ileri sürerek masumiyet karinesinin, hakkında verilmiş bir disiplin cezası ve avukatlığa engel bir hâlinin olmaması nedeniyle çalışma ve kamu hizmetine girme haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde; başvurucunun Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesince silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılandığı, 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, HAGB'ye ve beş yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verildiği, bu kararın 19/12/2018 tarihinde kesinleştiği, başvurucunun baro staj listesine kaydının yapılabilmesi için yeni bir başvuru yapma imkânının bulunduğu belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

1. Uygulanabilirlik Yönünden

25. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, M.B. başvurusuna ilişkin kararında Anayasa'nın 36. maddesinin baro levhasına kaydedilmeye ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanabilir olduğu sonucuna varmıştır (M.B. §§ 64-78).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Anayasa’nın iddianın incelenmesinde dayanılacak olan "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. İncelemenin Kapsamı Yönünden

29. Başvurucunun baro staj listesine yazılmamasına ilişkin Baro kararına karşı yaptığı itirazın başvurucunun silahlı terör örgütüne üyelik suçundan yargılandığı gerekçesiyle TBB tarafından reddedildiği (bkz. § 11) anlaşılmakta ise de hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden yapılan değerlendirmenin derece mahkemelerinin gerekçeleri kapsamında yapıldığı belirtilmelidir. Mahkeme kararının kamu görevinden çıkarılan başvurucunun yeniden kamu görevinde istihdam edilemeyeceği ve terör örgütüne üyelik suçundan açılan davada başvurucu hakkında HAGB'ye karar verildiği gerekçelerine dayandığı görülmüştür. İncelemenin bu gerekçeler yönünden yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

4. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

30. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B., § 80).

31. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

32. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

33. Adil yargılanma hakkı, hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almamaktadır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması -yukarıda belirtildiği gibi- derece mahkemelerinin takdirindedir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlarken Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen ve Cumhuriyet'in nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesini gözönünde bulundurmaları gerekir. Esasen hukuk devleti ilkesi Anayasa'nın tüm maddelerinin yorumlanmasında dikkate alınması zorunlu olan bir ilkedir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinin yorumlanmasında da hukuk devletinin gerekleri gözetilmelidir (M.B., § 84).

34. Bu noktada hukuk devletinin gereklerinden birini de hukuk güvenliği ilkesi oluşturmaktadır (AYM, E.2008/50, K.2010/84, 24/6/2010 ve E.2012/65, K.2012/128, 20/9/2012). Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013).

35. Başvurucuların medeni haklarıyla ilgili uyuşmazlıklarda uygulanan hukuk kurallarının açıkça keyfî veya hakkın tesliminden kaçınacak (adaleti hiçe sayacak) biçimde yorumlanması usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getireceğinden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden söz edilebilir. Zira bu hâlde, derece mahkemesinin yorumunun başvurucu tarafından öngörülmesi mümkün olmayıp hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması hukuk devleti ilkesini örseler. Özellikle hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı hükümlerin geniş yoruma tabi tutulması keyfîliğe ve bireylerin kendilerini hukuk karşısında güvensiz hissetmelerine yol açar (M.B., § 86).

36. Anayasa Mahkemesi Kenan Özteriş (B. No: 2012/989, 19/12/2013) kararında, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM) yorumunun 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 95. maddesinin açık hükmüne aykırılık teşkil ettiğini belirterek olayda başvurucu hakkında verilen mahkûmiyetin tecil edilmesinin sonuçlarıyla ilgili açık bir kanun hükmü bulunduğu ve bu hükme verilecek olağan anlam belli olduğu hâlde AYİM İkinci Dairesinin açık olan kanun hükmüne olağanın dışında farklı bir anlam verip buna göre uygulama yaptığı ve böylece kararın öngörülemez nitelikte olup bariz takdir hatası içerdiği gerekçesiyle Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

37. Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi Mehmet Geçgel (B. No: 2014/4187, 18/4/2019) kararında, başvurucu hakkında hükmedilen cezanın 21/12/2000 tarihli ve 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun kapsamında ertelenmiş olması nedeniyle hakkında ceza hukuku ilkelerine göre mahkûmiyet hükmü bulunmamasına rağmen idare mahkemesinin ortada gerçek bir mahkûmiyet varmış gibi değerlendirme yaparak başvurucunun tazminat talebini reddettiği kararının bariz takdir hatası içerdiği kanaatine ulaşmış ve başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

38. Masumiyet karinesi kural olarak, hakkında bir suç isnadı bulunan ve henüz mahkûmiyet kararı verilmemiş kişileri kapsayan bir ilkedir. Suç isnadı mahkûmiyete dönüşen kişiler açısından ise artık hakkında suç isnadı olan kişi statüsünde olmadıkları için masumiyet karinesi iddiasının geçerli bir dayanağı kalmamaktadır. Ancak ceza davasının herhangi bir nedenle düştüğü, belirli bir süre sonra şarta bağlı olarak düşeceği veya sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmaksızın davanın ertelendiği durumlarda kişi hakkında masumiyet karinesinin devam ettiğini kabul etmek gerekir. Çünkü bu durumlarda ortada henüz verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 27).

39. Buna karşılık HAGB'ye karar verilen durumlarda sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat bulunmakta ve bu kanaat kasten yeni bir suç işlenmemesi şartına bağlı olarak hüküm ifade etmemektedir. Gerçekten HAGB, mahkûmiyet konusunda vicdani kanaate ulaşmış mahkemenin buna ilişkin hükmü açıklamayı belirli bir süre ertelemesini, bu süre zarfında hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ve bu süre sonunda kişinin başka suç işlememesi hâlinde açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilmesini ifade eder (Kürşat Eyol, § 28).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Başvurucunun baro staj listesine yazılma talebine ilişkin yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin ret kararında iki gerekçeye dayandığı görülmektedir. İlki başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına neden olan 679 sayılı KHK gereğince yeniden kamu hizmetinde istihdam edilemeyecek olmasıdır. Anayasa Mahkemesi benzer olgu ve iddiayı içeren M.B. kararında, kamu görevinden çıkarılan başvurucunun avukatlık mesleğini yapmak için gerekli olan baro levhasına kaydedilmesine ilişkin işlemin mahkeme kararı ile iptal edilmesinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır. Anılan başvuruda da iptal kararı veren mahkemenin başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına neden olan ilgili KHK ve mevzuatta yer alan görevine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri hükmü ve avukatlık mesleğinin maddi anlamda bir kamu hizmeti olduğu değerlendirilerek başvurucunun avukatlık mesleğine kabul şartlarını taşımadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir (M.B., §§ 92-96).

41. Söz konusu başvuruda Mahkemece yapılan yargılamanın adil yargılanma ilkelerini ihlal edip etmediğinin değerlendirilmesinde incelenmesi gereken meselenin, Mahkemenin vardığı bu sonucun ilgili mevzuatın hakkın tesliminden kaçınacak ölçüde öngörülemez bir biçimde yorumlanmasına dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kamu hizmeti kavramını yorumlamanın ve bu bağlamda anılan hükmün avukatlığı da kapsayıp kapsamadığını değerlendirmenin öncelikli olarak derece mahkemelerine ait bir yetki olduğu vurgulanmış, bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumunun açıkça öngörülemez olduğunun veya hakkın teslimini açıkça reddedecek şekilde hatalı bulunduğunun tespiti durumunda usule ilişkin güvencelerin de anlamsız hâle geleceği gerekçesiyle söz konusu durumun etkilerini incelemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olduğu belirtilmiştir (M.B., § 97).

42. M.B. başvurusunda 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname gereğince görevlerine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerine ilişkin kuraldaki istihdam kavramının bağımlı çalışmayı gerektirdiği, anılan kuraldan devlete bağlı olarak çalışmayı gerektirmeyen avukatlık mesleğini de kapsadığı hususunun açıkça anlaşılamadığı vurgulanmıştır. Ayrıca serbest çalışan avukatlar ile devlet arasında devlet memurununkine benzer bir güven ilişkisi aramanın Anayasa ile oluşturulan demokratik hukuk düzeninde anlamlı olmadığının altı çizilmiştir (M.B., § 101). Sonuç olarak başvurucunun avukatlık mesleğine kabul edilme şartlarını taşımadığı yolunda ulaşılan kanaatin, kanun hükmünün öngörülebilir olmayan genişletici yorumuna dayandığı belirtilmiştir. Bu yorumun başvurucunun medeni hakkıyla ilgili olarak açılan davada usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirdiği ve başvurucu aleyhine karar verilmesinde belirleyici olduğu, dolayısıyla bunların bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği kanaatine varılmıştır.

43. Somut başvuruya konu mahkeme kararlarında da başvurucunun baro staj listesine yazılma talebinin avukatlık mesleğinin kamu görevi olduğu ve ilgili KHK gereğince kamu görevinden çıkarılanların bir daha kamu görevinde istihdam edilemeyeceği gerekçesi yönünden yukarıda anılan kararda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

44. Öte yandan başvuruya konu Mahkemenin ret kararının ikinci gerekçesi ise terör örgütüne üyelik suçundan açılan davada başvurucu hakkında HAGB kararı verilmesidir. Mahkeme ceza davasında verilen söz konusu karar ile başvurucunun suçu işlediği yönünde karar verildiğini belirtmiştir.

45. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında (örneğin bkz. Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013); HAGB'nin -sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde- hükmün açıklanmasının belirli şartların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına geldiği belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine göre, yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise HAGB kararı verilebileceği, anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında HAGB'nin kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği, öte yandan aynı Kanun’un 223. maddesinin (1) numaralı fıkrasında belirtilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında HAGB kararının sayılmadığı vurgulanmıştır. HAGB'nin uyuşmazlığın esasını karara bağlamadığı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmadığı ve bu kapsamda nihai bir sonuç da doğurmadığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, HAGB kararının suçluluğu tespit eden bir karar olarak kabul edilmesinin başta masumiyet karinesi olmak üzere temel hakları ihlal edebileceğine dikkat çekmiştir (Ümmügülsüm Salgar [GK], B. No: 2016/12847, 21/10/2021, § 85).

46. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, devletin güvenliğine ve anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan mahkûm olmanın avukatlık mesleğini yapmaya engel olduğu düzenlenmiştir. Kanun'un lafzından engel hâlin oluşması için belirtilen suçlardan mahkûmiyet şartının arandığı anlaşılmaktadır.

47. HAGB'yi düzenleyen 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesi ve söz konusu düzenlemeyi yorumlayan Yargıtay içtihatlarından da anlaşıldığı üzere hüküm sanık hakkında herhangi bir sonuç doğurmamaktadır.

48. Mahkeme, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan davada verilen HAGB kararının başvurucunun anılan suçu işlediği yönünde olduğu gerekçesine de yer vererek davayı reddetmiştir. Başka bir deyişle HAGB kararı başvurucunun açtığı iptal davasında başvurucu için mahkûmiyet hükmü gibi sonuç doğurmuştur. 5271 sayılı ve 1136 sayılı Kanun'ların lafzı ve Yargıtay içtihatları karşısında mahkeme kararı ile açık olan kanun hükmüne olağanın dışında farklı bir anlam verilip buna göre uygulama yapıldığı ve böylece kararın öngörülemez nitelikte olduğu, bariz takdir hatası içerdiği gerekçesiyle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

49. HAGB kurumuna ilişkin yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında mahkeme kararında yer alan ceza davasında verilen söz konusu karar ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yönünde karar verildiği ifadesi değerlendirildiğinde, söz konusu ifadenin masumiyet karinesine uygun olduğu söylenemeyecektir. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı şikâyeti yönünden yeniden yargılama yapılmasına karar verildiğinden başvurucunun masumiyet karinesinin bu ifade nedeniyle ihlal edildiğine ilişkin iddiasının ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. GİDERİM

50. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesini istemiş, yeniden yargılama ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

51. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

52. Diğer yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 8. İdare Mahkemesine (E.2018/663, K.2019/123) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/3/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, hakkında HAGB kararı verilen kişinin masumiyetinin devam ettiğini, suç isnadı altında bulunmanın avukatlığa kabule engel olmadığını belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Başvurucunun baro staj listesine yazılma talebi Afyonkarahisar Barosu Yönetim Kurulunun kararıyla reddedilmiştir. Anılan karara yapılan itirazın da TBB tarafından 8/12/2017 tarihinde reddine karar verilmiştir.

3. Başvurucunun baro staj listesine yazılma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada Ankara 4. İdare Mahkemesi, 24/1/2019 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Kararda, başvurucunun 679 sayılı KHK ile görevden çıkarıldığı, anılan KHK gereğince kamu görevinden çıkarıldığı, bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri gerekçesine yer verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı, anılan Mahkemenin 11/12/2017 tarihli ve E.2017/45, K.2018/401 sayılı kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği belirtilmiştir.

4. Başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda 11/12/2018 tarihinde neticeten 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına ve HAGB'ye karar verilmiştir. Söz konusu karar başvurucu yönünden 19/12/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

5. Somut olayda başvurucu hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı ve idari işlemin tesisi anında bu davanın devam ettiği dikkatten kaçmamalıdır.

6. Anayasa Mahkemesi Mehmet Bayraktar kararında baro levhasına yazılma işleminin, başvurucu hakkında işlemin tesis edildiği sırada kovuşturma olması nedeniyle iptaline ilişkin başvuruyu incelemiştir. Anılan başvuruda başvurucunun ihlal iddiaları, masumiyet karinesinin, aleni yargılanma hakkının, makul sürede yargılanma hakkının, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlali iddiaları kapsamında değerlendirilerek, başvurucu hakkında 1136 sayılı Kanunun 5. maddesi kapsamında kovuşturma bulunduğu gerekçesiyle baro levhasına yazılma talebinin reddine dair işlemde anayasaya aykırılık görmemiş ve kabul edilemezlik kararı verilmiştir (Mehmet Bayraktar (3), B. No: 2018/33486, 3/12/2020).

7. Mahkeme B.A.Y. kararında ise kamudaki görevinden çıkarılan hukukçunun baro levhasına yazılmasına ilişkin olarak verilen kararın mahkemece iptal edilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Anılan kararda TBB tarafından baro levhasına yazılma talebinin reddine dair karar tarihi itibarıyla başvurucu hakkında kovuşturma bulunmadığı gerekçesiyle Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vermiştir (B.A.Y.B. No: 2019/19788, 5/7/2022).

8. Somut olayda başvurucunun baro staj listesine yazılma talebi, hakkında terör örgütü üyeliğinden kovuşturma bulunduğu gerekçesiyle Baro tarafından reddedilmiştir. Bu karara yaptığı itiraz ise TBB tarafından 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan avukatlığa engel sayılan hallerden olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

9. TBB, başvuru hakkında tesis edilen işlem tarihinden önce başlayan ve halen devam eden terör örgütü üyeliği suçundan yapılan kovuşturmanın olduğu gerekçesiyle 1136 sayılı Kanunun 5. maddesindeki yetkisini kullanarak baro staj listesine yazılma talebini reddetmiştir. B.A.Y. kararındakinden farklı olarak idari işlemin tesis edildiği tarihinde mevcut olmayan bir duruma dayanılması söz konusu olmadığı gibi meslek kuruluşlarına tanınan takdir yetkisi kapsamında olan bir konuda karar verildiği görülmektedir.

10. 1136 sayılı Kanunun 3. maddesine göre avukatlık mesleğine kabul için diğer şartların yanında "avukatlık stajını tamamlayarak staj bitim belgesi almış bulunmak" şartı yer almaktadır.

11. Aynı Kanunun staj başlıklı 16. maddesinde, Kanunun 3. maddenin (a), (b) ve (f) bentlerinde yazılı koşulları taşıyan ve hukuk mesleklerine giriş sınavında başarılı olanların, 5. maddede yazılı engelleri bulunmamak kaydıyla staj yapabilecekleri düzenlenmiştir.

12. 1136 sayılı Kanunun 5. maddesine göre de avukatlık mesleğine kabul için Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan kovuşturma altında bulunmama şartı hükme bağlanmıştır.

13. Anılan Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasında sayılan engellerin, başvurucunun avukatlık mesleğini yapabilmesinde gözetilecek, baroya başvuru tarihinde de genel olarak değişmeyecek (disiplin cezası/mahkûmiyet ve avukatlık mesleğiyle bağdaşmayacak durumlar v.b.) mutlak engel halleri içerdiği, bu durumların uyduğu oranda staja ilişkin de uyarlanabileceği açıktır.

14. Somut olayda başvurucu hakkında avukatlığa kabule engel teşkil eden silahlı terör örgütü üyeliğinden kovuşturma olduğu, idari işlemin tesis edildiği anda kovuşturmanın devam ettiği not edilmelidir. 1136 sayılı Kanunun 16. maddesinde de staj yapacakların silahlı terör örgütü üyeliğinden kovuşturma altında olmaması hükmüne atıf yapıldığı dikkate alındığında, idari işlemin tesis edildiği anda var olan ve Avukatlık mesleğine kabule engel teşkil eden kovuşturmanın, staj için aranan şartlar için de geçerli olduğu nettir. Aksi yaklaşım, silahlı terör örgütü üyeliğinden kovuşturma altına olan bir kişinin avukatlık yapmasının kovuşturma sonuna kadar engellenebilmesine rağmen staj yapması ve staja kabul edilmesinin mümkün olduğu şeklinde çelişkili bir durum ortaya çıkacaktır. Avukatlık stajının da kamu görevi niteliğindeki avukatlık mesleğinin bir parçası olduğu ve stajın Barolar ile Mahkemelerde yapıldığı dikkatten kaçmamalıdır.

15. Öte yandan başvurucunun stajının, hakkındaki kovuşturma sonuna kadar ertelendiği, kovuşturmanın sonuçlanmasından sonra sürecin tekrar işletilerek staj yapılabileceği gözönünde bulundurulmalıdır.

16. Açıklanan nedenlerle başvurucunun staj listesine yazılma talebinin reddedilmesinin hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesi sonucu verildiği dikkate alınarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediği kanaatine varılmıştır.

17. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin delilleri değerlendirmesi konusundaki takdir yetkisine, bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik söz konusu olmadığı sürece müdahale edemez. Somut olayda Baro, TBB ve İdare Mahkemesi kararlarının içerikleri dikkate alındığında kararlarda başvurucuyu suçlayıcı bir gerekçe ve dil kullanılmadığı da dikkate alınarak masumiyet karinesinin de ihlal edilmediği sunucuna varılmıştır.

18. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.

 

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hakan Kalaycı [1.B.], B. No: 2019/36257, 20/3/2024, § …)
   
Başvuru Adı HAKAN KALAYCI
Başvuru No 2019/36257
Başvuru Tarihi 31/10/2019
Karar Tarihi 20/3/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, baro staj listesine yazılma talebinin reddine ilişkin işlemin iptali davasında hukuk kurallarının öngörülemez biçimde yorumlanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-idare) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1136 Avukatlık Kanunu 1
2
3
5
8
5237 Türk Ceza Kanunu 6
6749 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun 3
4
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 231
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 1
3
4
679 Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 1
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi