logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Fırat [1. B.], B. No: 2019/33546, 30/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT FIRAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/33546)

 

Karar Tarihi: 30/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

C. Ece YALIM

Başvurucu

:

Murat FIRAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; gözaltında darp, hakaret ve tehdide maruz kalınması, bu eylemlerle ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/9/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, astsubay olarak görev yapmakta iken 15 Temmuz darbe teşebbüsünden iki gün sonra görevli olduğu Akıncı 4. Ana Jet Üssü İstanbul Su Altı Taarruz (SAT) Komando Birliğine gittiği sırada komutanları tarafından yakalanarak Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerine teslim edilmiş ve gözaltına alınmıştır.

6. Toplam dört gün gözaltında kalan başvurucu, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanarak Marmara 3 No.lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) yerleştirilmiştir.

7. Başvurucunun 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katıldığı gerekçesiyle hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. Yargılamanın sonuçlanıp sonuçlanmadığı hususunda bireysel başvuru dosyası kapsamında ve UYAP aracılığıyla yapılan incelemede herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.

8. Başvurucu, gözaltına alındıktan sonra hastaneye sevk edilmiş; Beykoz Devlet Hastanesi tarafından muayene edilerek hakkında adli muayene raporu düzenlenmiştir. 17/7/2016 tarihli adli muayene raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...alın bölgesinde 2-3 farklı yerde ekimoz, sol elmacık kemiği üstünde ve sol göz altında ekimoz ve ödem, nazal kemik sağa deviyedir ve krepitasyon mevcuttur. Fraktür açısından kulak burun ve plastik cerrahinin değerlendirmesi gerekir. Sağ göz altında ekimoz, sağ göz üstünde ekimoz, kati rapor değildir, kbb ve plastik cerrahi kons...."

9. Başvurucu ertesi gün yeniden Beykoz Devlet Hastanesine doktor raporu alınmak üzere sevk edilmiş ve hakkında adli muayene raporu düzenlenmiştir. 18/7/2016 tarihli adli muayene raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"Şahsın her iki göz üstünde ve göz altlarında ekimoz ve ödem, sağ elmacık kemiği üzerinde ekimoz ve ödem, her iki kulak kepçesinde ödem, nazal kemik üstünde fraktürve krepitasyon mevcuttur. Kbb kons önerilir."

10. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne (TEM) teslim edilmiştir. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde İstanbul Merkez Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından muayene edilmiş ve hakkında adli muayene raporu düzenlenmiştir. Adli muayene raporu şöyledir:

"Her iki göz altında 2-3 cm genişliğinde mor renkli ekimoz mevcut, sağ kaşın ... 3x3 cm mor renkli ekimoz, sağ el bileği iç arka kısmında 3x2 cm sıyrıklı ekimoz, (kelepçe izi muhtemel) sol avuç içinde 3.5 cmlik sütüve, pansumanı yapılmış kesi izi, sağ karın üstünde cilde ait 3x2 cm'lik açık renkli ekimoz, batında ön ...hatta umblikal 20 cm sağında 3x2 cm'lik ekimoz sol skapula üstünde cilde ait 2x0,5 cmlik sıyrık her iki kulakta da işitme kaybı mevcutmuş, kanama olmamış...işitme kaybının KBB konsültasyonu sonrasında düzenlenebileceği... "

11. Başvurucu 27/5/2019 tarihinde gözaltı süresi boyunca işkenceye maruz kaldığını belirterek Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde 15 Temmuz günü verilen emir üzerine göreve gittiğini, aynı gün terk emri üzerine oradan ayrıldığını, iki gün sonra olanları anlatmak için gittiği birliğinde yakalandığını, SAT Komutanı M.T.E.nin emriyle ellerinin arkadan kelepçelenip gözlerinin bağlanarak gözaltına alındığını belirtmiştir. Gözaltında yere yatırılarak darbedildiğini, kaburga ve burnunun kırıldığını, her iki kulak zarının patlatıldığını, su istediğinde ağzına ve yüzüne tükürüldüğünü, annesine küfretmesi için saatlerce dövüldüğünü, eşine ve dört yaşındaki kızına sinkaflı küfredildiğini, tehdit edildiğini, avuç içinin bıçakla kesildiğini, yerlerin kan gölüne döndüğünü, durumunun ciddileşmesi üzerine hastaneye sevk edilerek tedaviye alındığını iddia etmiştir. Başvurucu dilekçesinde ayrıca 23/7/2018 tarihli duruşmasında Mahkeme Heyetine darp raporlarını sunarak şikâyetini bildirdiğini ancak Mahkemece hiçbir işlem yapılmadığını iddia etmiştir.

12. Başsavcılık, soruşturma başlatmıştır. UYAP aracılığı ile incelenen soruşturma dosyasında herhangi bir soruşturma işlemi yapıldığına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. Başsavcılık 1/8/2019 tarihinde şüpheliler İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile A.K., B.Ç., E.K., E.Ç. hakkında işkence yapma, tehdit ve hakaret suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde her ne kadar başvurucunun Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeleri tarafından 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbeye teşebbüs suçuna katıldığı gerekçesiyle şüphelilerin başvurucuya işkence yaptığı, hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği iddia edilmiş ise de 27/7/2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (668 sayılı KHK) 37. maddesi gereğince kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun doğmayacağını düzenlendiği, şüphelilerin de darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında eylemlerin bastırılması amacıyla görev aldıkları belirtilmiştir.

13. Başvurucu, anılan kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek karara itiraz etmiş, başvurucunun itirazı İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/9/2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Anılan karar başvurucuya 16/9/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Mevzuat Hükümleri

14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

 (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."

15. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) "Sorumluluk" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:

"Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz."

16. 667 sayılı KHK 29/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile onaylanmıştır. KHK'nın 9. maddesi 6749 sayılı Kanun'un 9. maddesinde -kanun hükmünde kararname ibaresi kanun şeklinde değiştirilerek- aynen kabul edilmiştir.

17. 668 sayılı KHK'nın "Sorumluluk" kenar başlıklı 37. maddesi şöyledir:

"15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz."

18. 668 sayılı KHK, 8/11/2016 tarihli ve 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile onaylanmıştır. KHK'nın 37. maddesi 6755 sayılı Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrasında,-kanun hükmünde kararname ibaresi kanun şeklinde değiştirilerek- aynen kabul edilmiştir.

2. Anayasa Mahkemesi İçtihadı

19. Anayasa Mahkemesi norm denetiminde 6749 sayılı Kanun'un 9. maddesini Anayasa'ya aykırılık iddiası yönünden incelemiş ve Anayasa'ya aykırı bulmamıştır (AYM, E.2016/205, K.2019/63, 31/10/2019, §§ 130-137). Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"132. Kanunların verdiği yetkinin kullanılması ya da kanunlarca verilen görevlerin yerine getirilmesi veya bu kapsamda kararlar alınması, hukuk sistemimizce hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir. Bir fiilin hukuka uygunluğu onun hukuk sisteminin tamamıyla uyumlu olduğunu gösterir. Bu durum hukukun bütünlüğü ilkesinin bir sonucudur. Bu nedenle hukuka uygun bir fiil nedeniyle onu icra edenlerin sorumluluğu söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle hukuka uygun bir fiili gerçekleştirenlere hukuki, idari, mali ve cezai sorumluk yüklenemez. Kanunla verilmiş olan bir görevin yerine getirilmesi ya da bu kapsamda bir karar alınması, kişiye verilmiş bir görevken aynı zamanda bu görevin yerine getirilmesinin hukuka aykırılık oluşturması çelişkiye sebep olur. Bu nedenle kişilerin kanunlarca verilmiş olan görevleri kanuni usul ve esaslara uygun olarak yerine getirmeleri ya da bu kapsamda karar almaları sonucunda hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının doğmaması tabiidir.

133. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında vurguladığı üzere demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri hukuku dışlayan, keyfî yönetim anlamına gelmez. Olağanüstü yönetimler kaynağını Anayasa’da bulan, anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlıklarını sürdüren rejimlerdir.

134. Bu bağlamda kural bir yargılama engeli getirmemektedir. Haksızlık oluşturduğu ileri sürülen fiiller için yapılacak incelemede söz konusu fiilin kural bağlamında görev gereği ya da görevden kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirileceği kuşkusuzdur. Bu değerlendirme sonucunda varılan sonucun görevle ilgili olmadığı ya da bunun sınırlarını aştığının tespit edilmesi hâlinde sorumluluk gündeme gelecektir. Kanun’da belirtilen kişilere hukuka aykırı, haksız fiil veya suç işleme görev veya yetkisinin verilmediği ve verilemeyeceği açık olduğuna göre kuralın haksız fiil veya suç teşkil eden eylemleri kapsamadığı tartışmasızdır"

20. Anayasa Mahkemesi norm denetiminde 6755 sayılı Kanun'un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, Anayasa'ya aykırılık iddiası yönünden incelemiş ve Anayasa'ya aykırı bulmamıştır (AYM, E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020, §§ 249-254). Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"252. Kuralın düzenlenme ihtiyacının olağanüstü hâl süresince yayımlanan KHK’lar kapsamında verilen görevlerin niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu görevlerin önemli bir kısmı olağanüstü hâl dönemiyle sınırlı ve olağanüstü hâlde alınması gereken, dolayısıyla olağan dönemin hukuki düzenlemelerinden oldukça farklı olan tedbirlerin icrasına yöneliktir. Bu tedbirlerin anılan niteliği dikkate alındığında bunlara ilişkin olarak verilen görevlerin etkili biçimde uygulanması hususunda tereddüt oluşabilir. Bu bağlamda kuralla kanun koyucunun olağanüstü hâlin sebeplerinin ortadan kaldırılmasında görevlilerin çalışmalarında başarılı olmalarını, çekinmeden görev yapmalarını ve bu suretle bir an önce olağan döneme geçilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır.

253. Öte yandan kural kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin yerine getirdikleri görev ve kararları nedeniyle sorumlu tutulmamalarının nedeni bu kişilerin haksız fiil veya suç teşkil eden eylemlerine hukuki ve cezai bağışıklık tanıyarak bunlara kendileriyle aynı durumda bulunan kişilere nazaran bir imtiyaz tanımak değildir. Bunun nedeni olağanüstü hâl dönemiyle sınırlı ve olağanüstü hâlde alınması gereken dolayısıyla olağan dönemin hukuki düzenlemelerinden oldukça farklı olan tedbirlerin icrasına yönelik görevlerin herhangi bir endişe ve tereddüt duyulmadan yerine getirilmesini sağlamaktır. Dolayısıyla söz konusu kuralın eşitlik ilkesini zedeleyen bir yönü de bulunmamaktadır."

B. Uluslararası Hukuk

1. Uluslararası Mevzuat

21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "İşkence yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muamelelere tabi tutulamaz."

22. 18/6/2003 tarihli ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 16/12/1966 tarihli Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin 7. maddesi şöyledir:

"Hiç kimse işkenceye ya da zalimane, insanlık dışı ya da küçük düşürücü muamele ya da cezalandırmaya maruz bırakılamaz. Özellikle, hiç kimse kendi özgür rızası olmadan tıbbi ya da bilimsel deneylere tabi tutulamaz."

23. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun (İstanbul Protokolü) birinci ekinin 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletler, işkence ve kötü muamele şikayetleri ve bildirimlerinin, anında ve etkili bir biçimde soruşturulmasını sağlamakla yükümlüdürler. Açık bir şikayetin olmadığı durumlarda bile işkence ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa, soruşturma yapılmalıdır. ..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 3. maddesi ile ilgili içtihatlarında kötü muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamıştır. Terörizmle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi Sözleşme'nin -mağdurların davranışlarından bağımsız olarak- işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerden men ettiğini ve kötü muamele yasağının Sözleşme'nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike hâlinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediğini belirtmiştir (Selmouni/Fransa [BD], B. No: 25803/94, 28/7/1999, § 95; Labita/İtalya [BD], B. No: 26772/95, 6/4/2000, § 119; Bouyid/Belçika [BD], B. No: 23380/09,28/9/2015, § 81; Raninen/Finlandiya, B. No: 20972/92, 16/12/1997, § 55).

25. AİHM, Sözleşme'nin 3. maddesinin tartışılabilir ve makul şüphe uyandıran kötü muamele iddialarının etkin biçimde soruşturma yükümlülüğü getirdiğine dikkat çekmektedir (Labita/İtalya, § 131). AİHM’in içtihadında tanımlanan etkinlik için minimum standartlar soruşturmanın bağımsız, tarafsız, kamu denetimine açık olmasını, yetkili makamların titizlikle ve çabuklukla çalışmasını gerektirmektedir (Mammadov/Azerbaycan, B. No: 34445/04, 11/1/2007, § 73; Çelik ve İmret/Türkiye, B. No: 44093/98, 26/10/2004, § 55).

26. AİHM, bireyin devlet görevlilerinin gözetimi altında işkenceye maruz kaldığı yönünde savunulabilir bir iddia ileri sürmesi durumunda -Sözleşme'nin 13. maddesinde düzenlenen- etkili başvuru hakkının uygun olan hâllerde ve iç hukukta mevcut diğer herhangi bir hukuk yoluna halel getirmeksizin makul bir tazminat ödenmesine ek olarak kapsamlı ve etkili bir soruşturma yapılmasını gerekli kıldığını belirtmiştir. AİHM'e göre bu amaçlara ulaşacak soruşturma türleri, içinde bulunulan koşullara göre çeşitlilik arz edebilir fakat hangi soruşturma metodu olursa olsun mağdurlar tarafından resmi bir şikâyet yapılır yapılmaz kamu otoriteleri harekete geçmelidir. Hatta kesin bir dille şikâyet yapılmamış olsa bile işkence veya kötü muamele yapıldığına ilişkin tatmin edici açıklıkta göstergeler varsa resen bir soruşturma başlatılması gerekir. Ayrıca AİHM, işkence mağdurlarının savunmasız pozisyonu ve ciddi şekilde kötü muameleye uğrayan insanların sıklıkla resmî bir şikâyet yapmada isteksiz kalacakları gerçeğinin de yetkililer tarafından hesaba katılması gerektiğine vurgu yapmıştır (Batı ve diğerleri/Türkiye, B. No: 33097/96 - 57834/00, 3/6/2004, § 133).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 30/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu; görev yaptığı birlikte SAT Komutanı M.T.E.nin emriyle ellerinin arkadan kelepçelenip gözlerinin bağlandığını, bir odaya konularak gözaltına alındığını, M.T.E.nin kendisini ölümle tehdit ettiğini, kafasına vurarak darbettiğini, Y.E.Ç. ve U.G.B.Ç.nin de odaya gelerek kendisini darbettiğini, daha sonra Beykoz Emniyet Müdürlüğüne teslim edildiğini, burada da yere yatırılarak darbedildiğini, kaburgası ve burnunun kırıldığını, her iki kulak zarının patlatıldığını, su istediğinde ağzına ve yüzüne tükürüldüğünü, annesine küfretmesi için saatlerce dövüldüğünü, ailesine küfürler edildiğini, avuç içinin bıçakla kesildiğini, hastaneye sevk edilerek dikiş atıldığını, beyin tomografisi çekildiğini, adli muayene raporlarının bulunduğunu belirterek işkence ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde; başvurucunun yakalanması sırasında görev yapan personelin darbe teşebbüsünü bastırmakla görevlendirildiği, görevlerin yerine getirilmesi kapsamında başvurucunun yakalandığı, Başsavcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekçesinden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı, kötü muamele yasağının usul boyutuna ilişkin nihai değerlendirmenin Anayasa Mahkemesinde olduğu belirtilmiştir.

30. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında işkencenin insanlık suçu olduğunu, işkence suçunun hiç bir durumda kabul edilemeyeceğini, ailesine hakaret edilmesinin, elinin bıçakla kesilmesinin darbenin bastırılmasıyla bir ilgisinin olmadığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuka uygun olmadığını ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

31. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

32. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

35. Kişilerin kendi tutumu kesin olarak zorunlu kılmadıkça güç kullanmaya yetkilikamu görevlilerince kişilere fiziksel güç kullanılması ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81). Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmiş ise bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlardadır (Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, [1.B.], B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, [2.B.], B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

36. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103 )

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Başvurucu, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasıyla dört gün gözaltında tutulduktan sonra tutuklanmıştır. Başvurucunun yakalanarak gözaltına alındığı gün ve sonrasındaki iki gün muayene edildiği, muayene bulgularının belirtildiği raporlarda ekimozlar (çürük), sıyrıklar, avuç içinde dikiş atılmış pansumanı yapılmış bir yara, burun kemiğinde deviasyon ve krepitasyon (kayma ve çıtırdama) bulunduğu tespit edilmiştir.

38. Başsavcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında şüphelilerin darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında eylemlerin bastırılması amacıyla görev aldıklarını belirtmiştir. Başsavcılık, anılan kararda her ne kadar şüphelilerin darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında eylemlerin bastırılması amacıyla görev yaptıklarını, sorumluluklarının doğmayacağını belirtmişse de başvurucunun maruz kaldığı gücün gerekliliği ve orantılılığına ilişkin bir değerlendirmede bulunmamıştır.

39. Başvurucu, görev yerine gittiğinde yakalanarak göz altına alındığını burada darp edilmeye başlandığını iddia etmiştir. Başvurucunun iddialarının gözaltına alındığı gün düzenlenen adli muayene raporu ile uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun ne şekilde yaralandığının tereddüde yer vermeyecek şekilde kamu makamlarınca açıklanması gerektiği ortadadır.

40. Somut olayda başvurucunun yaralanmasına açıklık getiren tutanak, tanık beyanı veya başka bir delil soruşturma dosyasında bulunmamaktadır. Kamu makamları başvurucunun yaralanma şekli ve nedenine yönelik herhangi bir açıklama getirmemiştir.

41. Başsavcılık, başvurucunun şikâyet dilekçesini sunmasından iki ay sonra şüpheli kamu görevlileri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başsavcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesinde 668 sayılı KHK'nın 37. maddesini temel almış, düzenlenen raporlardaki başvurucunun yaralanmasına neden olan eylemlere ilişkin bir araştırma yapmamıştır.

42. Başsavcılık 668 sayılı KHK'nın 37. maddesinde yapılan düzenleme ile kamu görevlilerinin cezai sorumluluklarının tamamen ortadan kaldırıldığı, bu nedenle haklarında ceza soruşturması yürütülemeyeceği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin 6749 sayılı Kanun'un 9. Maddesine ve 6755 sayılı Kanun'un 37. Maddesinin (1) numaralı fıkrasına ilişkin norm denetiminde verilen kararlarında haksızlık oluşturduğu ileri sürülen fiiller için inceleme yapılması, yapılacak inceleme sonucu söz konusu fiilin görev gereği olup olmadığının ya da görevden kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin belirtildiği dikkate alındığında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın anılan norm denetimi kararları ile örtüşmediği anlaşılmaktadır. (bkz. §§ 19,20).

43. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda başvurucunun gözaltında maruz kaldığını iddia ettiği eylemler nedeniyle etkili bir soruşturma yapılmayarak anılan eylemlere ilişkin kamu makamlarınca bir açıklama getirilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

44. Etkili bir soruşturma yürütülerek olayın tüm yönlerinin açıkça ortaya konulmadığı görüldüğünden, ikincillik ilkesi gereği bu aşamada Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında koruma altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun incelenmesi mümkün bulunmamıştır.

VI. GİDERİM

45. Başvurucu yeniden soruşturma yapılmasını istemiş ve 1.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

46. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

47. Öte yandan somut olayda yeniden soruşturma yapılmasının başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağından manevi zararları karşılığında başvurucuya net 115.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle

A. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutu ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2019/5707)GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 115.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Murat Fırat [1. B.], B. No: 2019/33546, 30/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı MURAT FIRAT
Başvuru No 2019/33546
Başvuru Tarihi 23/9/2019
Karar Tarihi 30/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında darp, hakaret ve tehdide maruz kalınması, bu eylemlerle ilgili olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı İhlal Yeniden soruşturma
İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 9
668 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 37
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi