|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
ARİF BEKLER BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/2112)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
Arif BEKLER
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Ayşe Mualla TAŞKIN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanıkların duruşmada sanık tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle başka temel hakların ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri de içermektedir.
2. Başvurucu 24/2/2011 tarihinde Yargıtay üyeliğine seçilmiştir. Başvurucunun 1/7/2016 tarihli ve 6723 sayılı Kanun'un 22. maddesiyle Yargıtay üyeliği sonlandırılarak Yargıtay tetkik hâkimi olarak görevlendirilmesine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 24/8/2016 tarihli ve 2016/426 sayılı kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibatı ve iltisakı olduğu değerlendirilerek meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir.
3. Darbe teşebbüsü sonrası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet savcısının 16/7/2016 tarihli yazılı talimatıyla "Türkiye genelinde hükûmeti devirmeye ve anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs etmek suçunun hâlen işlenmeye devam edildiği, bu suçu işleyen Fetullah[çı] Terör Örgütlenmesi üyelerinin yurt dışına kaçıp saklanma ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle başvurucunun gözaltına alınmasına, konutunda, aracında ve işyerinde arama yapılmasına karar verilmiştir.
4. Ankara Emniyet Müdürlüğüne bağlı polislerce başvurucunun konutu ve aracında 18/7/2016 tarihinde, işyerinde 19/7/2016 tarihinde arama yapılmış; suç delili olabileceği değerlendirilen bazı materyallere (dizüstü bilgisayar, flash disk, CD ve cep telefonu) el konulmuş, aynı zamanda başvurucu 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
5. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başsavcılık, ifade almadan önce başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olması ve bu örgütün yargı ayağını oluşturması nedeniyle hakkında bir soruşturma yürütüldüğünü kendisine bildirmiştir. Başvurucu; ifadesinde Yargıtay üyesi olarak görev yaptığını, bu nedenle hakkında yürütülecek bir ceza soruşturmasının ancak Yargıtay 1. Başkanlık Divanının görevlendireceği bir ceza dairesi başkanı tarafından yapılabileceğini belirtmiştir. Ayrıca hakkında iddia edilen suç yönünden suçüstü hâli olmadığından genel hükümlere göre soruşturma yapılamayacağını, ifadesini yetkili makama vermek istediğini belirtmiş; isnat edilen suçlamalara ilişkin bir beyanda bulunmamıştır.
6. Başsavcılık 20/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Bu sırada başvurucunun avukatı da hazır bulunmuştur. Sorgu işlemi, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla kayda alınmıştır. Başvurucu; sorgu sırasındaki ifadesinde soruşturmanın 4/2/1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'na göre yürütülmesi gerektiğini, herhangi bir örgütün üyesi olmadığını ve suçlamaları kesinlikle kabul etmediğini belirtmiştir. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
7. Başsavcılık, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben fezleke düzenlemiştir. Fezlekede 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ/PDY'nin olduğunu belirterek bu yapılanmaya mensup oldukları, yapılanmanın emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettikleri değerlendirilen yargı mensupları hakkında adli soruşturma yapıldığına değinmiştir. Başsavcılık, darbe tehlikesinin tam olarak bertaraf edilemediğine dikkat çekerek ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü hâlinin mevcut olduğunu belirtmiştir. Fezlekede, Başsavcılığın bu durumu dikkate alarak başvurucu hakkında genel hükümlere istinaden 16/7/2016 tarihinde soruşturma başlattığını ifade etmiştir.
8. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/12/2017 tarihli iddianamesinin kabulü ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve bu örgütün yargıdaki yapılanmasına ilişkin genel bilgilerin yer aldığı iddianamede başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin olarak temelde Başsavcılığın fezlekesindeki olgulara dayanılmıştır. İddianamede birtakım şüpheli ve tanığın başvurucunun bu yapı içinde olduğu yönündeki beyanlarına ve HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda elde edilen verilere yer verilmiştir. İddianamede yer alan deliller özetle şöyledir:
i. Şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan M.G. beyanında başvurucu ile birlikte Ordu'nun Akkuş ilçesinde görev yaptıklarını, başvurucunun konuşmalarından FETÖ/PDY'ye mensup olduğunun açıkça anlaşıldığını, o ilçede örgütle irtibatını Z.K.nın sağladığını belirtmiştir.
ii. Şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan İ.D. beyanında başvurucunun hemşehrisi olduğunu, Yargıtay üyesi olduktan sonra bu kişinin FETÖ/PDY tarafından Yargıtay üyesi seçtirildiğini öğrendiğini ifade etmiştir.
iii. Gizli tanık olarak ifadesi alınan Sinop, beyanında katıldığı sohbetlerde ve görev yaptığı adliyelerde FETÖ/PDY mensubu olan birçok kişi tanıdığını, bunlardan birinin de başvurucu olduğunu belirtmiştir.
iv. Gizli tanık olarak ifadesi alınan Murat, beyanında hukuk fakültesinde öğrenciyken FETÖ/PDY'ye mensup birden fazla kişiyi tanıdığını, bu kişilerden birinin de başvurucu olduğunu, başvurucunun da aralarında olduğu bu kişilerle beraber FETÖ/PDY tarafından organize edilen toplantı, piknik, kamplar ve konferanslar gibi çeşitli etkinliklere katıldığını belirtmiştir.
v. Başvurucunun HTS kayıtlarının incelenmesi sonucunda FETÖ/PDY'nin sivil imamları olduğu belirtilen C.S. ve S.A.yla ortak baz hareketliliği olduğu tespit edilmiştir.
vi. Başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı kurum olduğu belirlenen Kimse Yok Mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğinden 87 kez mesaj almak suretiyle bu dernekle iletişim kurduğu ifade edilmiştir.
9. Mahkemece 22/1/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra Başsavcılığa müzekkere yazılarak başvurucu hakkında mahkeme kararı uyarınca temin edilen HTS bilgilerinin CD ortamında gönderilmesinin istenmesine karar verilmiştir. Duruşmanın ilk celsesinin 10/4/2018 tarihinde görülmesi kararlaştırılmıştır.
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/9/2018 tarihli yazısıyla örgüt üyelerinin tespiti amacıyla Ankara genelinde 477 ankesör-ücretli sabit telefon sahiplerinin HTS verilerinin alınmasına ilişkin mahkeme kararı alınmıştır. Alınan mahkeme kararını müteakip eski yüksek yargı mensupları Yargıtay, Danıştay, HSYK, Anayasa Mahkemesi üyeleri bakımından sabit, kontörlü, ücretli telefonlar aracılığıyla sistematik olarak veya ardışık şekilde aranmalarının irtibatlı olup olmadıklarının belirlenmesi bağlamında farklı günlerde yapılan periyodik aranmalarını gösterir, metin ve görselleri içerir bilirkişi raporu hazırlanmıştır. Bu rapor ile başvurucu ve diğer yüksek yargı mensuplarının aynı gün içinde yapılan aranmalarını gösterir metin ve görselleri içerir ek bilirkişi raporunda başvurucunun adına kayıtlı GSM hattından başvurucu da dâhil on bir eski yüksek yargı mensubu ile toplamda otuz kez değişik tarihlerde irtibata geçildiği tespit edilmiştir.
11. Yargılamanın ilk celsesinde gizli tanıklar Murat ve Sinop'un dinlenmesinden vazgeçilmesine, gelecek celse beyanlarının okunulmasıyla yetinilmesine, yargılamanın ikinci celsesinde gizli tanıklar Gündüz ve Bulut'un dinlenmesi hususunda diğer tanıklar dinlendikten sonra değerlendirme yapılmasına karar verilmiştir.
12. Yargılama kapsamında tanık B.E. ve tanık M.S. Mahkeme huzurunda, tanık İ.D. ve tanık İ.O. ise SEGBİS ile dinlenmiştir. Tanık M.G. ve tanık C.A. istinabe yoluyla dinlenmiştir.
13. Tanık B.E. yargılamanın başvurucunun da hazır bulunduğu 7/8/2018 tarihli celsesinde Mahkeme huzurunda alınan beyanında 2011 yılında yapılan Yargıtay üyeliği seçimlerinden önce o zamanki Genel Sekreter M.K.nın kendilerini evine davet edip bir ön görüşme yapmak istediğini söylediğini, oraya gittiğinde cemaate mensup sekiz HSYK üyesi, İ.O. ve A.H. ile birlikte onların ellerindeki listenin tanıtım sunumunu yaptıklarını, başvurucunun orada cemaate mensup üyeler tarafından ismi gündeme getirilen ve seçilmesi istenen üyelerden biri olduğunu belirtmiştir. Başvurucunun yapılan görüşmeler sonunda seçildiğini, toplantıda ilk listede başvurucunun olduğunu, başvurucu cemaatin listesinde olmasaydı bu sekiz üyenin aslında onu istemeyeceğini, dolayısıyla cemaat istemeseydi başvurucunun seçilmeyeceğini ifade etmiştir. Gelinen süreçte bu yapının organize hareket ederek yönetim ve seçim işlerinde salt çoğunluğu elde etmiş gibi etkili olmaya başladığını, bunun da diğer üyeler arasında yakınmaya sebep olduğunu, 2013 yılında bu yapıya mensup olmayan 25-30 civarındaki Yargıtay üyesiyle Hâkimevinde toplantılar yaptıklarını ve toplantılara kimlerin çağrılacağı noktasında Yargıtay üyelerinin listesini gözden geçirdiklerinde başvurucu hakkında bu yapıyla birlikte hareket ediyor şeklinde bir kanaat belirtildiğini, bu nedenle yaptıkları bu toplantılara başvurucuyu çağırmadıklarını beyan etmiştir.
14. Tanık İ.D. yargılamanın başvurucunun da hazır bulunduğu 7/8/2018 tarihli celsesinde SEGBİS ile alınan beyanında başvurucunun FETÖ/PDY tarafından Yargıtay üyesi seçildiğini Yargıtaya geldikten sonra öğrendiğini ifade etmiştir. 2010-2011 HSYK seçimlerinde referandumdan sonra Yargıtay üyeliği seçimi için çalışmalar başladığını, o dönemde 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı olarak Gaziantep'te görevli olduğunu, bir arkadaşının aradığını ve kendisini ziyarete geleceklerini söylediğini, yazlık olarak kullandığı evinde arkadaşlarını kabul ettiğini, sadece Gaziantep ve çevre illerde (Hatay, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Osmaniye, Adana, Mersin, Şanlıurfa) görev yapan ve Yargıtaya seçilmesi düşünülen arkadaşlarının geldiğini, aralarında başvurucunun da olduğunu, yapılan çalışmanın Yargıtaya üye seçilmesi düşünülen kişilerle görüşme yapılmasına ilişkin olduğunu, toplantının 2010 yılı Eylül-Ekim ayına tekabül ettiğini ve cemaat toplantısı olduğunu belirtmiştir. Sonrasında Yargıtay üyesi olarak seçildiklerini, 2011 yılında başvurucu ile 13. Ceza Dairesinde birlikte görev aldıklarını, 13. Ceza Dairesinde birlikte görev yaptıkları sırada cemaatin kendi mensuplarını sohbet grubu olarak daire bazında görevlendirdiğini, başvurucuyu bir de bu şekilde hatırladığını, başvurucu ile birlikte aynı grupta belli bir süre görev aldıklarını yani belli sohbetlere katıldıklarını hatırladığını, başvurucunun bizzat aidat verdiğini hatırlayamadığını ama sohbete gelenlerin genelde aidat verdiğini beyan etmiştir.
15. Tanık İ.O. yargılamanın 4/10/2018 tarihli celsesinde Mahkemede SEGBİS'le alınan beyanında başvurucuyu ismen hatırlayamadığını, Yargıtaya seçilen kişilerden biri gibi geldiğini ancak cemaat listesinde olup olmadığını hatırlayamadığını beyan etmiştir. Ayrıca bu celsede gizli tanıkların dinlenmesi yönündeki talebin reddine karar verilmiştir.
16. Tanık M.S. yargılamanın 17/12/2018 tarihli celsesinde Mahkeme huzurunda alınan beyanında başvurucunun adını ilk kez Yargıtaya gelince duyduğunu ve ilk kez Yargıtayda gördüğünü, tanışmaların ve oylamaların yapıldığı ortamlardan tanıdığını, 15. Ceza Dairesinde görev yaparken M.A.nın da yan dairede olduğunu, seçilen arkadaşların önemli bir bölümünü tanımadığından M.A.ya başvurucuyu sorduğunu, M.A.nın başvurucunun sohbetlere katıldığını söylediğini, o vesileyle başvurucuyu tanıdığını, M.A. ile çalışırken ondan duyduğu kadarıyla bilgisi olduğunu beyan etmiştir.
17. Tanık M.G.nin ifadesi İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda 7/11/2018 tarihinde istinabe yoluyla alınmıştır. Tanık M.G. beyanında başvurucu ile 2000-2002 yılları arasında Akkuş Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönemde Akkuş'ta bir süre birlikte çalıştıklarını, bu tarihler arasında Akkuş, Ünye ve Fatsa'da görev yapan, o zamanlar topluma kendisini cemaat olarak tanıtan FETÖ/PDY yapısına mensup hâkim ve savcıların ayda bir veya iki kez sohbet toplantıları yaptığını, bu sohbet toplantılarının birkaçına katıldığını, bu toplantılarda başvurucunun da olduğunu, o tarihlerdeki toplantıların tamamen dinî içerikli olduğunu, 2002 yılında Akkuş'tan ayrıldığı için başvurucunun 2002 yılından sonra yapı ile bağlantısı ve ilişkisi hakkında bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir.
18. Tanık C.A.nın ifadesi Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda 25/1/2019 tarihinde istinabe yoluyla alınmıştır. Tanık C.A. beyanında 2013 yılına kadar kamuoyunda o zaman Fetullah Gülen cemaati olarak bilinen yapının içinde kaldığını, 2011 yılında Adana'ya tayin olduğunu, geldikten yaklaşık bir iki ay sonra Ankara'dan bir tetkik hâkiminin geldiğini ve kendileri ile tanışmak istediğini söylediklerini, hâkim D.Ş.nin evinde çevre illerden de gelen hâkim ve savcıların olduğu bir toplantıya katıldığını, bu toplantıda sadece özel yetkili mahkemelerin genel işleyişi, Yargıtayın özel yetkili mahkemelerdeki içtihatları hususunda bilgiler verildiğini, amacın cemaat mensuplarının birbirleriyle tanışması olduğunu, başvurucuyu ilk ve son kez orada gördüğünü, o dönemde başvurucunun Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde üye hâkim olarak görev yaptığını, kısa bir süre sonra da Yargıtay üyesi olarak seçildiğini beyan etmiştir.
19. Son duruşmaya başvurucu, bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundan SEGBİS vasıtasıyla katılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Mahkeme 21/5/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme; gerekçesinde, dinlenen tanık beyanlarıyla örgütün sohbet adı altında düzenlenen örgütsel toplantılarına katılıp himmet vermesi, örgütün talebiyle Yargıtay üyeliğine seçilmesi, seçildikten sonra da örgüt mensuplarıyla birlikte hareket etmesi nedeniyle başvurucunun örgütün içinde olmadığına ve atılı suçu işlemediğine dair savunmalarına itibar edilmediğini belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun yıllarca örgütün mahrem yargı yapılanmasında yer alıp 17/25 Aralık'tan sonra da aktif olarak Yargıtay yapılanmasında faaliyet göstermesi, yıllarca hâkimlik görevinde bulunup 24/2/2011 tarihinden 17/7/2016 tarihine kadar da Yargıtay üyeliği yapması nedeniyle eğitimi ve sosyal durumu, hep gizlilik içinde hareket etmesi, mesleğinin ilk yıllarından itibaren örgüt içinde olması, yakalandığı tarihe kadar da yargı alanındaki önemli kurumlardan birisi olan Yargıtay yapılanması içinde yer alması nedeniyle alt sınırdan uzaklaşmanın dosyadaki delillerle uyumlu ve ceza adaleti yönünden gerekli olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Karar gerekçesinin başvurucu hakkındaki tanık beyanlarına ilişkin kısmı şöyledir:
"... Tanıklardan [B.E.nin] açık beyanı ile FETÖ/PDY yandaşı olan grup tarafından sanığın ön plana çıkarıldığı ve o grubun seçilmesini istediği bölüm içerisinde yer aldığını bildirmektedir.
FETÖ/PDY'nin Yargı ve Yüksek Yargı içindeki yapılanması örgütün yapısının anlatıldığı bölüm içerisinde ayrıntılı bir şekilde yer almıştır. Örgüt kendi yandaşlarını yüksek yargıya seçtirmek için ağırlık koymuş ve hatta yapılan bu ev toplantısında örgütün lanse ettiği sayının fazlalığı gündeme geldiği zaman toplantıya ara verilmiş, bir kısım örgüt yandaşı yetkililer kendi içlerinde konuşmuşlar ve örgütün 140 kişinin altında bir kontenjana razı olmadığını bildirmişlerdir. Bu belirleme tanık beyanlarına göre 'bu işin daha önce hocaya sorulduğu' ve koridorda görüşme yapıp dönenler tarafından bu durumun tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Bunun üzerine yine yukarıdaki 2 tanığın anlatımına göre yeniden pazarlık yapılmış ve sayı 108'e kadar indirilmiştir. Bu nedenle sanığın FETÖ/PDY örgütü yandaşları tarafından mutlak surette Yargıtay'a seçilmek istenmesi yolundaki veri (kaldı ki seçim bu şekliyle gerçekleşmiştir) örgütün niteliği, yapısı, amaçları doğrultusunda sanık aleyhine bir delil olarak kabul edilmiştir.
Tanık [M.G.] sanığın 2000-2002 yılları arasında Akkuş'ta hakim olarak görev yaptığı dönemde örgüt toplantılarına katıldığını belirtmiş, kriminolojik olarak yapılan değerlendirmede tanıklardan [C.A.nın] 2011 yılında Adana'ya tayin olmasının akibinde örgütün özel yetkili mahkemelerde çalışan hakim savcıların oryantasyonu için yaptığı toplantıya sanığın da katıldığını belirtmesi karşısında sanığın örgüt ile bağını geçen zamana rağmen koparmadığını gösteren önemli bir delil olarak heyetçe takdir edilmiştir.
Sanığın meslek hayatında önemli yer tutan Yargıtay üyeliğine seçimi ve daha sonraki Yargıtay mahrem yapılanmasındaki yeri ise tanıklar [İ.D.], [B.E.] ve [M.S.nin] birbirleri ile uyumlu beyanları ile ortaya çıkmıştır.
Şöyleki; tanık [İ.D.] dosyaya yansıyan beyanlarında 2011 yılı Yargıtay üyeliği seçiminden önce kendi yazlık evinde yapılan örgütün üye olmasını planladığı hakim savcılarla yapılan örgütsel toplantıya sanığın da katıldığını belirtmiş; devamında ise tanık [B.E.] sanığın, örgüt mensuplarının [M.K.nın] evinde yaptığı toplantı da onların isteği ve ısrarı ile Yargıtay üyesi olarak seçilen kişilerden olduğunu söylemiştir. Bunun yanında tanık [İ.D.nin] sanığın Yargıtay üyesi olduktan sonra da örgütün mahrem yapılanmasında yer alıp Yargıtayda oluşturduğu örgütsel grup toplantılarına katıldığı, himmet verdiği yönündeki anlatımı ... aleyhe delil olarak değerlendirilmiştir ...
Tüm deliller çerçevesinde sanığın TCK 314/2 maddesi uyarınca örgüt üyesi olarak kabulünde zorunluluk bulunmakla mahkememizce cezalandırılması yoluna gidilmiş, cezanın bireyselleştirmesi aşamasında mesleğinin ilk yıllarından itibaren örgüt içinde olması, yakalandığı tarihe kadar da yargı alanındaki önemli kurumlardan birisi olan Yargıtay yapılanması içerisinde yer alması göz önüne alındığında alt sınırdan uzaklaşmanın dosyadaki delillerle uyumlu ve ceza adaleti yönünden gerekli olduğu anlaşılmış..."
20. Başvurucu, gerekçeli temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- istinabe ile dinlenen tanıklar ile yüzleştirilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen 1/7/2021 tarihli kararda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen raporda yer alan ankesörlü aranmaya ilişkin sabit telefon kayıtlarının dosyada yer alan niteliği ve sanık savunmaları dikkate alındığında bu aramaların başvurucunun örgütün gizli haberleşmesine dâhil olduğunu göstermede yeterli olmadığı ve mahkûmiyet hükmüne esas alınamayacağı anlaşılmış ise de diğer deliller dikkate alındığında sonuca etkili görülmediğinden bu hususun bozma nedeni yapılmadığı belirtilerek karar onanmıştır.
21. Başvurucu 6/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetin kabul edilemez olduğuna, diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
23. Öte yandan başvurucu; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının, mülkiyet hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak 9/9/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. 2016/22702 numaralı başvurunun Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından 31/10/2019 tarihinde kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, beyanları mahkûmiyet hükmüne esas alınan tanıklar M.G. ve C.A.nın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanıklara soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
26. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
28. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).
29. Mahkeme, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığı hakkında bir değerlendirme yapmamış; tanığın konutunun yargı çevresi dışında olmasını istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli sebep saymıştır. Başvurucununsöz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlenmediğini de açıklamamıştır. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
30. Gerekçeli karar içeriğinden Mahkemenin istinabe ile dinlenen -tanıklar M.G. ve C.A.nın beyanı dışında- başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu, bu örgüte mensubiyeti dolayısıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, seçildikten sonra da örgüt mensuplarıyla birlikte hareket ettiği için yıllarca örgütün mahrem yargı yapılanması içinde yer alıp kritik tarih sonrası da aktif olarak Yargıtay yapılanmasında faaliyet göstermesine ilişkin diğer tanık beyanlarına dayandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda duruşmada sorgulanamayan tanıklar M.G. ve C.A.nın beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanıkların beyanlarının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.
B. Diğer İhlal İddiaları
32. Başvurucunun ayrıca suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021) kararı, non bis in idem ilkesinin ihlal edildiği iddiasının Ünal Gökpınar ([GK], B. No: 2018/9115, 27/3/2019) kararı, tanık dinletme hakkının ihlal edildiği iddiasının Atila Oğuz Boyalı, § 47; Ahmet Zeki Üçok ([1. B.], B. No: 2013/1966, 25/3/2015, § 70) kararları, müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Orhan Patarya ([GK], B. No: 2019/42695, 20/5/2021) kararı, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği iddiasının Erol Aydeğer ([1. B.], B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 46) kararı, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının Abdullah Topçu ([1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, §§ 77, 78) kararı, masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın Ahmet Çağlıyan ([1. B.], B. No: 2017/21520, 3/6/2020, §§ 89-94) kararı, hukuka aykırı delilin hükme esas alınması suretiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Şehdavut Demircan ([2. B.], B. No: 2014/12014, 11/12/2018, §§ 13-22) kararı, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine aykırı mahkemece yargılama yapıldığı iddiasının Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015) kararı, din ve vicdan özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Hikmet Balabanoğlu ([2. B.], B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24); Abuzer Kaplan ve diğerleri ([1. B.], B. No: 2014/11953, 19/11/2019, §§ 21-36); Metin Birdal ([GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 41-84); Murat Kur ve diğerleri ([2. B.], B. No: 2013/7604, 4/7/2019) kararlarına atfen açıkça dayanaktan yoksun olması, internet trafik bilgilerinin ve HTS kayıtlarının mevzuatta belirlenen süreden fazla tutulduğu gerekçesiyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Ertan Erçıktı (3) ([1. B.], B. No: 2018/14040, 30/6/2021) kararına atfen başvuru yollarının tüketilmemesi, suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mehmet Emin Kılıç ([2. B.], B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32) ve Mehmet Şimşek ([1. B.], B. No: 2018/10953, 22/7/2020, §§ 47-70) kararları doğrultusunda süre aşımı, sistematik olarak tutukluluğun devam ettirilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018, §§ 36-39) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, beyanları mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanıkların duruşmada sanık tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşmıştır. Aşağıda açıklanan gerekçeler uyarınca çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
3. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne esas alınan tanıklar M.G. ve C.A.nın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanıklara soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
4. Anayasa Mahkemesi birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarda somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeni olup olmadığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).
5. Mahkeme, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığı hakkında bir değerlendirme yapmamış, tanığın konutunun yargı çevresi dışında olmasını istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli sebep saymıştır. Başvurucunun söz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlenmediğini de açıklamamıştır. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
6. Gerekçeli karar içeriğine bakıldığında tanık M.G.nin başvurucunun 2000-2002 yılları arasında Akkuş'ta hâkim olarak görev yaptığı dönemde örgüt toplantılarına katıldığı yönündeki beyanı ve tanık C.A.nın 2011 yılında Adana'ya tayin olmasının akibinde örgütün özel yetkili mahkemelerde çalışan hâkim ve savcıların oryantasyonu için yaptığı toplantıya başvurucunun da katıldığı yönündeki beyanının hükme esas alındığı anlaşılmıştır. Dahası Mahkeme, bu tanıkların beyanları hakkında başvurucunun FETÖ/PDY ile olan bağı bakımından kriminolojik olarak yapıtığı değerlendirmede, "başvurucunun örgüt ile bağını geçen zamana rağmen koparmadığını gösteren önemli bir delil olarak takdir edildiğini" ifade etmiştir (bkz. § 19). Bununla birlikte Mahkeme, istinabe mahkemelerince dinlenen tanıkların (tanıklar M.G. ve C.A.nın beyanı dışında) başvurucunun örgüte mensup olduğu, örgüte mensubiyeti dolayısıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, seçildikten sonra da örgüt mensuplarıyla birlikte hareket ettiği için yıllarca örgütün mahrem yargı yapılanması içinde yer alıp kritik tarih sonrası da aktif olarak Yargıtay yapılanmasında faaliyet göstermesine ilişkin beyanlarına dayanmıştır.
7. Somut olayda Mahkeme, verilecek cezayı belirlerken cezanın alt sınırından uzaklaşarak başvurucunun teşdiden cezalandırılmasına karar vermiş; başvurucunun mesleğinin ilk yıllarından itibaren örgüt içinde olmasını, yakalandığı tarihe kadar da yargı alanındaki önemli kurumlardan biri olan Yargıtayda yer almasını dikkate alarak alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle temel cezayı belirlemiştir. Dolayısıyla derece mahkemesinin sorgulama imkânı tanınmayan tanıklar M.G. ve C.A.nın beyanlarını sadece mahkûmiyet hükmü bakımından değil cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilsinde de belirleyici nitelikte delil olarak esas aldığı kabul edilmelidir.
8. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkları başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuş ise de başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Mahkemenin dikkatini çekememiş, böylelikle tanıkların beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir.
9. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken gösterdiği tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanıkların beyanları dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda istinabe yoluyla beyanları alınan tanıkların duruşmada ya da ses veya görüntü nakli yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
10. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği kanaatiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.