logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Gülhan İnal Yaran [2.B.], B. No: 2019/36152, 30/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜLHAN İNAL YARAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/36152)

 

Karar Tarihi: 30/10/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Ferhat YILDIZ

Başvurucu

:

Gülhan İNAL YARAN

Vekili

:

Av. Feyza Merve İNAL BAYEZİT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Borsa İstanbul A.Ş. (işveren) bünyesinde bölüm sekreteri olarak çalışmaktayken işveren, hizmetlerine ihtiyaç duyulmamasını gerekçe göstererek başvurucunun 18/7/2016 tarihinde iş sözleşmesini feshetmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 10/8/2016 tarihinde İstanbul 32. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde fesih sebebinin açık ve kesin olarak belirtilmediğini, bu nedenle yapılan feshin geçersiz olduğunu, fesih sebebinin sonradan değiştirilemeyeceğini ifade etmiştir. İşveren cevap dilekçesinde; darbe teşebbüsünden sonraki olağanüstü durumlar değerlendirilerek başvurucunun hizmetlerine ihtiyaç duyulmadığını vurgulamıştır. Mahkeme 15/12/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisaklı olduğundan bahisle iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu durumun işveren yönünden katlanılması beklenemeyecek nitelikte olduğunu, iş için uygunluğun sona erdiği anlaşıldığından fesih işleminin haklı ve geçerli nedenlerle gerçekleştiği fesih bildiriminde hizmete ihtiyaç duyulmadığının belirtildiğini ifade etmiştir.

4. Başvurucunun istinaf başvurusunu inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 31/5/2018 tarihinde mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun terör örgütü üyeliği, irtibat ya da iltisak şüphesini doğuran ve feshi gerektiren bilgi ve belgelerin araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

5. Mahkemece 7/11/2018 tarihinde davanın yeniden reddine karar verilmiştir. Kararda; başvurucu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan, örgüte ait yurtta kalması, örgüt elebaşının kitaplarını okuması, yine aynı yurtta sigortalı çalışması, örgütle ilişkili üniversitede yüksek lisans yapması, yine işe girişinde yapılan yazılı sınavda 50 puan almasına rağmen sözlü sınavda 88 puan alarak işe alınması hususlarının örgütle iltisakının göstergesi olarak değerlendirilebileceği ifadelerine yer verildiği vurgulanmıştır. Kararda sonuç olarak işverenin ülke ekonomisi açısından önemli bir kurum olduğu, taraflar arasındaki güven ilişkisinin artık iş akdinin devamının, taraflardan beklenmeyecek derecede sarsıldığı, feshin geçerli nedene dayandığı ifade edilmiştir.

6. Bölge Adliye Mahkemesince 4/9/2019 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Kararda; başvurucu hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan 2005-2010 yılları arasında örgüte ait kız yurdunda kalmasının, burada sohbet toplantılarına katılmasının, örgüt elebaşının kitaplarını okumasının, 2010 yılı içerisinde yaklaşık yedi ay süre ile aynı yurtta sigortalı olarak çalışmasının, 2013 yılı Ağustos ayı ile 2014 yılı Haziran ayları arasında örgüte müzahir Fatih Üniversitesinde yüksek lisans yapmasının iltisakına dalalet olduğu ifadeleri nedeniyle mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.

7. Başvurucu hakkındaki işe iade davasında verilen ret kararlarının gerekçesinde yer alan ve başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan gerçekleştirilen soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 17/9/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Anılan kararda başvurucunun 2005-2010 yılları arasında örgüte ait yurtta kaldığı, 2010 yılında aynı yurtta yedi ay çalıştığı, 2013-2014 yılları arasında örgüte müzahir Fatih Üniversitesinde yüksek lisans yaptığı bilgilerinin bulunmasına rağmen anılan zaman diliminde söz konusu yapının henüz terör örgütü olarak kabul edilmediği, toplum nezdinde bu yönde bir bilinç bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun yazılı sınavda 50, sözlü sınavda 88 puan aldığı, işe girmesinde sözlü sınavda aldığı notun etkili olduğu ifadelerine yer verilmiştir.

8. Başvurucu, nihai hükmü 29/9/2019 tarihinde öğrendikten sonra 24/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; iş sözleşmesinin hizmetlerine ihtiyaç kalmaması gerekçesiyle feshedilmesine rağmen daha sonradan mahkemece fesih sebebi ikame edildiğini, bu nedenle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesine rağmen terör örgütüyle iltisaklı olarak kabul edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin, iş akdinin haksız olarak feshedilmesi nedeniyle eşitlik ilkesinin ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının ve başvuruya konu olan kararın olağanüstü hâl (OHAL) döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Görüşte son olarak özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede görüşte yer verilen mevzuat ve içtihatların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

12. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında iş sözleşmesinin darbe girişiminin hemen sonrasında feshedildiğini, fesih tarihi itibarıyla terör örgütüyle irtibatını ortaya koyacak araştırma yapılamayacağını, soruşturmada kendisine izafe edilen eylemlerin 2014 yılından önce gerçekleşen olaylara dayandığını, bu dönemde örgütün terör örgütü olarak nitelendirilmediğini ileri sürmüştür. Başvurucu, ayrıca kaldığı yurt ve okuduğu okul nedeniyle terör örgütüyle iltisaklı kabul edilmesi ve iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkına gerçekleştirilen müdahalenin ölçülü ve demokratik toplumda gerekli olmadığını vurgulamıştır.

13. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekilde değerlendirmeler için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Başvurucunun iş sözleşmesini fesheden Borsa İstanbul 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 138. maddesi çerçevesinde kurulmuş, genel hükümlere tabi bir anonim şirket olup başvurucu da özel hukuk hükümlerine tabi bir personeldir. Dolayısıyla somut olayda kamu gücünü kullanan idarenin doğrudan müdahalesinin söz konusu olmadığı dikkate alındığında başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Nuran Müzeyyen Korkut, B. No: 2019/19160, 1/3/2023, § 12).

16. Pozitif yükümlülükler özel hukuk kişilerinin birbirleri ile olan uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulmasını, söz konusu uyuşmazlıkların adil yargılanma hakkının gereklerine uygun ve usul yönünden güvenceleri haiz bir yargılama kapsamında incelenmesini ve bu yargılamalarda temel haklara ilişkin anayasal güvencelerin gözetilip gözetilmediğinin denetlenmesini gerektirir (Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No: 2013/4825, 24/3/2016, §§ 47, 48).

17. Bu doğrultuda, özel hukuk iş ilişkisi kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarına yönelik müdahale iddiasını içeren uyuşmazlıklarının karara bağlandığı davalarda yargı mercilerince söz konusu güvenceler gözardı edilmemeli, işveren ve çalışanlar arasındaki çatışan çıkarlar adil biçimde dengelenmeli, müdahalenin işverenin meşru amacıyla ölçülü olup olmadığı değerlendirilmeli ve ulaşılan sonuç hakkında hüküm kurulurken ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmalıdır (Ömür Kara ve Onursal Özbek, § 50).

18. Somut olaydaki uyuşmazlığın bir özel hukuk tüzel kişisi niteliğindeki işveren ile başvurucu arasında gerçekleşmesi nedeniyle başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında ele alınması gerekir.

19. Başvurucunun iş sözleşmesi, hizmetlerine ihtiyaç kalmaması gerekçe gösterilerek işveren tarafından feshedilmiştir. Öte yandan yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce, başvurucu hakkında fesih tarihinden sonra yürütülen bir soruşturma gerekçe gösterilerek yapılan feshin haklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mahkemece, başvurucu hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş bulunmasına rağmen anılan kararda yer alan olay ve olgular değerlendirilerek iş akdinin feshinde şüphenin ortaya konulması bakımından yeterli olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla Mahkemece işveren açısından makul şüphenin oluştuğu ve feshin geçerli olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte Mahkemece işveren kurumun ülke ekonomisi için önemli bir kurum olduğuna ve başvurucunun bu kurumdaki görevinin önemine de karar gerekçesinde yer verilmiştir.

20. Bu bilgiler ışında yargı mercilerince açıklanan bilgiler ile işveren kurumun önemi gözetildiğinde işçi işveren arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif bir şüphe olarak nitelendirilmeye uygun hâle geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda yargı mercilerince başvurucudan duyulan şüphenin taraflar arasındaki güven ilişkisini ortadan kaldırmaya elverişli olduğu ve iş sözleşmesinin feshedilmesini gerekli kıldığı konusunda başvurucu özelinde bireyselleştirmenin yapıldığını söylemek mümkündür. Dolayısıyla somut başvurunun koşullarında benimsenen yaklaşımın işverenin takdir yetkisinin kapsamında olduğu, keyfîlik içermediği ve gerçekleştirilen müdahaleyle takdir yetkisinin sınırlarının aşılmadığı değerlendirilmektedir.

21. Öte yandan başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesinde millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasına, kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasına yönelik meşru amacın olduğu açık olsa da alınan tedbirin amaçla ölçülü olması şarttır. Bu hususta başvurucunun mesleğinin niteliği, başka bir işte çalışma imkânının bulunup bulunmadığı ve başvurucuya düşen fedakârlığın ağırlığı bir bütün olarak ele alınmalıdır.

22. Somut olayda başvurucu, sözleşmesinin feshinden sonra özel sektörde çalışmasını engelleyen herhangi bir ilave kısıtlamaya da tabi tutulmamıştır. Bu konuda bir kısıtlamanın getirilmemiş olması nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin öngörülen meşru amaçla ölçülü şekilde gerçekleştirildiği ve kamunun menfaati ile başvurucunun kişisel menfaati arasında adil dengenin kurulduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle başvurucu ile işveren arasında doğan uyuşmazlığın çözümüne olanak sağlamaya uygun yasal düzenlemelerin mevcut olduğu görülmektedir. Yine başvuruya konu edilen yargılama süreci incelendiğinde başvurucunun yargı makamları önünde delillerini sunduğu, iddiada bulunma ve savunma haklarını herhangi bir engellemeyle karşı karşıya kalmadan kullandığı, dolayısıyla yargılamalarda usule ilişkin güvencelerin sağlandığı anlaşılmaktadır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Engin YILDIRIM ve Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM ve Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucunun feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle açtığı davanın reddi ve kesinleşmesi ile başvurucu süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

3. Çoğunluk kararında belirtildiği üzere somut başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir niteliktedir.

4. Borsa İstanbul, 6 Aralık 2012 tarihli 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 138. maddesi çerçevesinde kurulmuş bir anonim şirkettir. Başvurucu ise özel hukuk kapsamında bir çalışandır. Kamu gücünün doğrudan müdahalesi bulunmadığı için, başvurunun devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

5. Pozitif yükümlülükler, özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin yasal bir çerçeve oluşturulmasını, bu uyuşmazlıkların adil yargılanma hakkına uygun bir şekilde incelenmesini ve temel hakların anayasal güvencelerinin korunmasını sağlar.

6. Bu bağlamda özel hukuk kapsamında çalışan bireylerin Anayasa ile korunan haklarına yönelik müdahale iddialarının incelendiği davalarda, mahkemelerin bu güvenceleri dikkate alması gerekmektedir. İşveren ve çalışanlar arasındaki çıkarlar adil bir şekilde dengelenmeli ve müdahalenin meşru amaçlarla orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir. Ayrıca, elde edilen sonuçlar için yeterli ve ilgili gerekçeler sunulmalıdır.

7. Başvurucunun iş sözleşmesi, işveren tarafından hizmet ihtiyacının kalmaması gerekçesiyle feshedilmiştir. Mahkemeler, fesih tarihinden sonra yapılan bir soruşturmayı gerekçe göstererek feshin haklı olduğuna karar vermiştir. Ancak, soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı belirtilmesine rağmen, başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olabileceğine dair ifadeler yeterli görülmüş ve iş akdinin feshinde makul şüphe oluştuğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla Mahkemece işveren açısından makul şüphenin oluştuğu ve feshin geçerli olduğu belirtilmiştir. Aktarılan bu bilgilere karşın yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce, başvurucu hakkındaki soruşturmanın fesih tarihinden sonra başlatılmasına ve soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesine rağmen feshe ne şekilde dayanak teşkil ettiğine dair somut bilgi veya belgelere yer verilmemiş; öte yandan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucunun terör örgütüyle iltisaklı olabileceğine dair gösterilen deliller nedeniyle başvurucunun FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu belirtilmekle yetinilmiş olup 2014 yılından önce gerçekleşen birtakım somut olaylara dayanan delillerin feshe ne şekilde dayanak teşkil edebileceğine dair bir gerekçe gösterilmemiştir. Bununla birlikte, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucunun eylemlerinin, mevcut yapının terör örgütü olarak görülmediği dönemlere dayandığının belirtilmesine rağmen bu delillerin iş sözleşmesinin feshine dayanak olarak gösterilemeyeceğine yönelik esaslı iddialarının yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce dikkate alınmadığı, kararlarda bu iddialara yönelik bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmaktadır.

8. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkına ilişkin Anayasa'da belirtilen güvencelerin gözetildiği özenli bir yargılama yapılmadığı, dolayısıyla anayasal güvencelerin korunması açısından pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği, bu suretle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği kanaati ile çoğunluk kararına iştirak edilmemiştir.

 

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Kenan YAŞAR

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Gülhan İnal Yaran [2.B.], B. No: 2019/36152, 30/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı GÜLHAN İNAL YARAN
Başvuru No 2019/36152
Başvuru Tarihi 24/10/2019
Karar Tarihi 30/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, özel bir şirkette çalışan başvurucunun işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı KHK-İHRAÇ (OHAL tedbiri, hakim-savcı dışındaki kamu personeli) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi