TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATMA YALÇIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2019/37216)
|
|
Karar Tarihi: 16/11/2022
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Fatma YALÇIN
|
|
|
2. İlyas YALÇIN
|
|
|
3. Mustafa YALÇIN
|
|
|
4. Nursel UYSAL
|
|
|
5. Salih YALÇIN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Adil AKTAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük
belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 12/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın
Arka Planı
5. Başvurucuların maliki bulunduğu Mersin ili Tarsus
ilçesi Deliminnet Mahallesi'nde kâin 1844 (ifrazen 2360) parsel sayılı 4.714,64
m² yüz ölçümündeki taşınmazın yol yapımı ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla
Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM/İdare) tarafından acele kamulaştırmasına karar
verilmiştir.
6. İdare tarafından 20/11/2015 tarihinde Tarsus 2. Asliye
Hukuk Mahkemesinde açılan acele kamulaştırma davasında;
i. 28/11/2015 tarihinde yapılan keşif gözleminde
taşınmazın yüksek sera içerisinde erkenci erik ve boş tarla mahiyetinde olduğu
belirtilmiştir.
ii. 3/12/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda, başvuru
konusu taşınmaz içerisinde 1.600 m² yüz ölçümünde yüksek sera bulunduğu, geriye
kalan alanın tarla durumunda olduğu ifade edilmiştir.
iii. Ziraat, mülk ve inşaat bilirkişilerinden oluşan
14/12/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise fotoğraf da eklenmek suretiyle
bu 1.600 m² sera alanı içerisinde erik değil salatalık dikili olduğu,
taşınmazın arta kalan bölümünün de tarla olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
iv. Mahkeme bilirkişi raporları doğrultusunda 12/1/2016
tarihinde başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma bedelini 392.853 TL olarak
belirleyip bedelin ödenmesi karşılığında taşınmaza acele el konulmasına karar
vermiştir.
v. Kararda ayrıca bedele ilişkin itirazların ileride
açılacak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında değerlendirileceği
açıklanmıştır.
7. Başvurucular 10/2/2016 tarihinde delil tespiti
isteminde bulunmuştur. Başvurucular, başvuru konusu taşınmazdaki ağaçlar ve su
kuyusu ile yüksek sera alanının keşif yapılarak tespitini talep etmiştir.
Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen tespit davasında;
i. 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözleminde taşınmaz
içerisinde yüksek sistem havalandırmalı seranın, seranın arka yan kısmında
benzinli motor ile çalışan sondaj kuyusunun ve sera dışında erik ağaçlarının
dikili olduğu bir bölümün bulunduğu belirtilmiştir.
ii. 25/2/2016 tarihli fen bilirkişi raporunda, başvuru
konusu taşınmaz içerisinde 1.860 m² yüz ölçümde yüksek seranın olduğu, sera
alanı dışında 13 adet erik ağacı bulunduğu ve ayrıca sondaj kuyusunun yer
aldığı belirtilerek krokide gösterilmiştir.
iii. İnşaat ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi
heyetinin sunduğu 10/3/2016 tarihli raporda ise fen bilirkişi raporunda
belirtilen ağaçların altı yaşında olduğu açıklandıktan sonra sera, ağaçlar ve
sondaj kuyusunun değerleri belirtilmiştir. Neticede anılan muhdesatların toplam
değerinin 55.258 TL olduğu tespit edilmiştir.
B. Kamulaştırma
Davası Süreci
8. Tarafların kamulaştırma bedeli hususunda uzlaşmaya
varamamaları üzerine İdare, başvurucular aleyhine 24/8/2016 tarihinde
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle Tarsus 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
9. Başvurucular cevap dilekçesinde özellikle Tarsus 3.
Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan delil tespiti dosyasının dikkate alınması
gerektiğini de vurgulamıştır.
10. Mahkemece 20/12/2016 tarihinde taşınmaz mahallinde
keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Başvurucular vekili keşifteki
beyanında 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesi
uyarınca yapılmış tespit dikkate alınarak raporun tanzim edilmesini talep
etmiştir.
11. İki ziraat mühendisi ve birer inşaat mühendisi, mülk
bilirkişisi ve gayrimenkul değer uzmanından oluşan bilirkişi heyetince
hazırlanan 18/1/2017 havale tarihli raporda;
i. Başvuru konusu taşınmaz üzerinde herhangi bir zirai
muhdesata rastlanmadığı ve rastlandığına dair de herhangi bir belge tespit
edilemediği izah edilmiştir.
ii. Bununla birlikte taşınmaza fiilen el atıldığından
inşai muhdesatlar yönünden acele kamulaştırma davasında sunulan 14/12/2015
tarihli bilirkişi raporunun esas alındığı belirtilmiştir. Buna göre 1.600 m²
lik seranın m² birim maliyetinin 118 TL, yapı yıpranma oranının ise %20 olduğu
açıklanarak sera değerinin 15.040 TL olduğu hesaplanmıştır.
iii. Netice itibarıyla toplam 412.541,20 TL kamulaştırma
bedeli tespit edilmiştir.
12. Başvurucuların bilirkişi raporuna itiraz üzerine
alınan ek bilirkişi raporunda asıl rapordaki tespitlerden farklı bir
değerlendirmede bulunulmamıştır.
13. Mahkeme 13/3/2017 tarihli kararıyla bilirkişi raporu
doğrultusunda kamulaştırma bedelinin 412.541,20 TL olarak tespitine ve başvuru
konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek İdare adına tescili ile yol
olarak terkinine karar vermiştir. Karar gerekçesinde muhdesatlara ilişkin bir
değerlendirmede bulunulmamıştır.
14. Başvurucular, istinaf dilekçesinde delil tespiti
dosyasının dikkate alınmamasından yakınmıştır. Taraflarca istinaf edilen karar,
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından 25/9/2017 tarihinde
kaldırılarak kamulaştırma bedelinin 441.111,92 TL olarak tespitine ve başvuru
konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek İdare adına tescili ile yol
olarak terkinine karar verilmiştir.
15. Başvurucular, temyiz dilekçesinde de delil tespiti
dosyasının dikkate alınmamasını temyiz konusu yapmıştır. Taraflarca temyiz
edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16/9/2019 tarihli kararıyla vekâlet
ücreti yönünden düzeltilerek onanmıştır. Başvurular tarafından benzer
şikâyetlerle karar düzeltilmesi talebinde bulunulmuş ve aynı Daire tarafından
5/12/2019 tarihinde karar düzeltme yolu kapalı olduğundan karar düzeltme
istemli dilekçenin reddine karar verilmiştir.
16. Nihai karar niteliğindeki düzeltilen onama kararı
14/10/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular 12/11/2019
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Hasan Mutlu, B. No:
2018/22691, 30/6/2021, §§ 22-23.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2022 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucular, acele kamulaştırma davasında alınan
bilirkişi raporunda eksik ve hatalar tespit edilmesi üzerine delil tespiti
yaptırdıklarını belirtmiştir. Başvurucular, bu delil tespiti dosyasında alınan
bilirkişi raporunda var olduğu belirtilen erik ağaçları ve su kuyusunun acele
kamulaştırma davasında alınan bilirkişi raporunda tespit edilmediğini ve yine
delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda 1.860 m² olduğu tespit
edilen seranın 1.600 m² olarak değerlendirildiğini vurgulamıştır. Buna göre
başvurucular, delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporu doğrultusunda karar
verilmesi gerekirken bu raporun dikkate alınmamasından ve acele kamulaştırma
davasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinden
yakınmaktadır. Netice itibarıyla başvurucular, delil tespiti dosyasındaki
bilirkişi raporunda tespit edilen muhdesatların değerinin 33.302 TL olduğunu ve
bilirkişi raporları arasındaki bu çelişkinin dikkate alınmaması nedeniyle
gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmediğini belirterek adil yargılanma ve
mülkiyet haklarının ihlal edildiği ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde evvela başvurucuların başvuru
konusu davada sunulan bilirkişi raporuna karşı sundukları itiraz dilekçesinde
delil tespitinin dikkate alınması hususunu dile getirmedikleri ve 2942 sayılı
Kanun'un 14. maddesi kapsamında maddi hatanın düzeltilmesi davası açılmadığı
belirtilerek başvuru yollarının tüketilmediği iddia edilmiştir. Bakanlık ayrıca
başvurucuların itirazlarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ve
başvurucuların kamulaştırma bedelini almış olmaları nedeniyle mağdur
sıfatlarının bulunmadığını savunmuştur.
21. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında
genel olarak başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
22. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar
başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras
haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla,
kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz."
23. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı
46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme
bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun
uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin
gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve
turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla
gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme
süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin
ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen
taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde
kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
26. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucuların mülkiyetinde
bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca
başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale
teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da
belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği
taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013,
§ 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
27. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık konusu taşınmaz,
2942 sayılı Kanun kapsamında kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla kamulaştırma
yoluyla yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte
yandan yol inşaatı için taşınmazın kamulaştırması işleminin kamu yararı amacına
dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu makamlarınca
başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen
amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir
ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
28. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik
ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik
öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını,
gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu
olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün
olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile
ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini
ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102,
K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176,
K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127,
22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).
29. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki
müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında
gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle
sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat
ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin
eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla
malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken
tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin
ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin
orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886,
4/10/2017, § 48).
30. Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik
ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın
bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman
dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir
mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan
bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi
bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No:
2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No:
2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi kamulaştırma bedelinin
tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten
ibarettir.
31. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel
kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu
gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının
söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda
sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu
ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu
zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle
birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin
temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde
değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup
End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).
32. Somut olayda taşınmaz içerisinde erik ağaçlarıyla su
kuyusunun olup olmadığı ve seranın büyüklüğü uyuşmazlık konusudur.
Başvurucular, acele kamulaştırma davasında hatalı ve eksik tespit yapıldığını
belirterek delil tespiti talebinde bulunmuştur. Başvurucular, bu noktada delil
tespiti dosyasındaki 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözlemine ve bilirkişi
raporlarına dayanarak taşınmaz içerisindeki sera alanının 1.860 m² yüz ölçümde
olduğunu ve ayrıca sera alanı dışında 13 adet erik ağacı ile sondaj kuyusunun
yer aldığını iddia etmiştir.
33. Buna mukabil acele kamulaştırma dosyasında alınan
14/12/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda 1.600 m² sera alanı içerisinde
erik değil salatalık dikili olduğu, taşınmazın arta kalan bölümünün de tarla
olarak kullanıldığı belirtilmiş ancak sera alanı dışında erik ağaçlarıyla
sondaj kuyusuna ilişkin bir açıklama ve değerlendirmede bulunulmadığı
anlaşılmıştır.
34. Öte yandan acele kamulaştırma kararında bedele
ilişkin itirazların ileride açılacak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davasında değerlendirileceği açıklanmıştır.
35. Başvurucular bunun üzerine söz konusu ağaçlar ve su
kuyusu ile sera alanının tespitine yönelik delil tespiti talebinde bulunmuştur.
Tespit dosyasında 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözleminde taşınmaz
içerisinde sera, sera arka kısmında sondaj kuyusu ve sera dışında erik
ağaçlarının dikili olduğu bir bölümün bulunduğu belirtilmiştir. 25/2/2016
tarihli fen bilirkişi raporunda ise başvuru konusu taşınmaz içerisinde 1.860 m²
yüz ölçümde yüksek seranın olduğu, sera alanı dışında 13 adet erik ağacı
bulunduğu ve ayrıca sondaj kuyusunun yer aldığı belirtilerek krokide
gösterilmiştir. Ayrıca inşaat ve ziraat mühendisinden oluşan heyetin sunduğu
10/3/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise fen bilirkişi raporunda belirtilen
ağaçların altı yaşında olduğu açıklandıktan sonra sera, ağaçlar ve sondaj
kuyusundan oluşan muhdesatların toplam değerinin 55.258 TL olduğu tespit
edilmiştir.
36. Bununla birlikte başvuru konusu kamulaştırma bedelinin
tespiti ve tescili davasında ise Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi
raporunda, taşınmaza fiilen el atıldığından inşai muhdesatlar yönünden acele
kamulaştırma davasında alınan 14/12/2015 tarihli bilirkişi raporunun dikkate
alındığı belirtilmiştir. Bu minvalde başvurucuların var olduğunu iddia
ettikleri ve delil tespiti dosyasıyla ortaya koydukları erik ağaçlarıyla sondaj
kuyusu dikkate alınmadığı gibi sera alanın 1.860 m² değil de 1.600 m² olduğu
varsayılarak kamulaştırma bedeli hesaplanmıştır.
37. Başvurucular bu çerçevede, kamulaştırma dosyasında
sundukları cevap ve kanun yolu dilekçelerinde delil tespiti dosyasında Tarsus
3. Asliye Hukuk Mahkemesince gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi raporlarında
muhdesatlara ilişkin tespitlerin de dikkate alınması gerektiğini savunmuştur.
Ancak derece mahkemelerince başvuruların lehine olan delil tespiti dosyası
dikkate alınmaksızın ve gerekçe de belirtilmeksizin doğrudan acele kamulaştırma
dosyasındaki bilirkişi raporuna göre hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas
alınmıştır.
38. Diğer bir deyişle eş değerde ve birbiriyle çelişen
iki mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporları olmasına rağmen kamulaştırma
bedelini başvurucuların aleyhine önemli oranda etkileyen diğer mahkeme gözlemi
ve bilirkişi raporunun hükme esas alınmasını haklı kılan ilgili ve yeterli
gerekçenin belirtilmediği anlaşılmıştır.
39. Bu sebeple başvurucuların mülkiyet hakkı ile
müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge,
başvurucular aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale
ölçüsüzdür.
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. Giderim
Yönünden
41. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesi ile
yargılamanın yenilenmesine ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
42. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince
yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden
yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet
Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve
diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis
Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
43. Öte yandan mülkiyet hakkı yönünden ihlalin niteliğine
göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan
mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tarsus
1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/310, K.2017/96) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 5. Hukuk
Dairesine (E.2018/2689) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.