logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Fatma Yalçın ve diğerleri, B. No: 2019/37216, 16/11/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FATMA YALÇIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/37216)

 

Karar Tarihi: 16/11/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucular

:

1. Fatma YALÇIN

 

 

2. İlyas YALÇIN

 

 

3. Mustafa YALÇIN

 

 

4. Nursel UYSAL

 

 

5. Salih YALÇIN

Başvurucular Vekili

:

Av. Adil AKTAY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Uyuşmazlığın Arka Planı

5. Başvurucuların maliki bulunduğu Mersin ili Tarsus ilçesi Deliminnet Mahallesi'nde kâin 1844 (ifrazen 2360) parsel sayılı 4.714,64 m² yüz ölçümündeki taşınmazın yol yapımı ve emniyet sahası tesis etmek amacıyla Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM/İdare) tarafından acele kamulaştırmasına karar verilmiştir.

6. İdare tarafından 20/11/2015 tarihinde Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan acele kamulaştırma davasında;

i. 28/11/2015 tarihinde yapılan keşif gözleminde taşınmazın yüksek sera içerisinde erkenci erik ve boş tarla mahiyetinde olduğu belirtilmiştir.

ii. 3/12/2015 tarihli fen bilirkişi raporunda, başvuru konusu taşınmaz içerisinde 1.600 m² yüz ölçümünde yüksek sera bulunduğu, geriye kalan alanın tarla durumunda olduğu ifade edilmiştir.

iii. Ziraat, mülk ve inşaat bilirkişilerinden oluşan 14/12/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda ise fotoğraf da eklenmek suretiyle bu 1.600 m² sera alanı içerisinde erik değil salatalık dikili olduğu, taşınmazın arta kalan bölümünün de tarla olarak kullanıldığı belirtilmiştir.

iv. Mahkeme bilirkişi raporları doğrultusunda 12/1/2016 tarihinde başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma bedelini 392.853 TL olarak belirleyip bedelin ödenmesi karşılığında taşınmaza acele el konulmasına karar vermiştir.

v. Kararda ayrıca bedele ilişkin itirazların ileride açılacak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında değerlendirileceği açıklanmıştır.

7. Başvurucular 10/2/2016 tarihinde delil tespiti isteminde bulunmuştur. Başvurucular, başvuru konusu taşınmazdaki ağaçlar ve su kuyusu ile yüksek sera alanının keşif yapılarak tespitini talep etmiştir. Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen tespit davasında;

i. 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözleminde taşınmaz içerisinde yüksek sistem havalandırmalı seranın, seranın arka yan kısmında benzinli motor ile çalışan sondaj kuyusunun ve sera dışında erik ağaçlarının dikili olduğu bir bölümün bulunduğu belirtilmiştir.

ii. 25/2/2016 tarihli fen bilirkişi raporunda, başvuru konusu taşınmaz içerisinde 1.860 m² yüz ölçümde yüksek seranın olduğu, sera alanı dışında 13 adet erik ağacı bulunduğu ve ayrıca sondaj kuyusunun yer aldığı belirtilerek krokide gösterilmiştir.

iii. İnşaat ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinin sunduğu 10/3/2016 tarihli raporda ise fen bilirkişi raporunda belirtilen ağaçların altı yaşında olduğu açıklandıktan sonra sera, ağaçlar ve sondaj kuyusunun değerleri belirtilmiştir. Neticede anılan muhdesatların toplam değerinin 55.258 TL olduğu tespit edilmiştir.

B. Kamulaştırma Davası Süreci

8. Tarafların kamulaştırma bedeli hususunda uzlaşmaya varamamaları üzerine İdare, başvurucular aleyhine 24/8/2016 tarihinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

9. Başvurucular cevap dilekçesinde özellikle Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan delil tespiti dosyasının dikkate alınması gerektiğini de vurgulamıştır.

10. Mahkemece 20/12/2016 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Başvurucular vekili keşifteki beyanında 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca yapılmış tespit dikkate alınarak raporun tanzim edilmesini talep etmiştir.

11. İki ziraat mühendisi ve birer inşaat mühendisi, mülk bilirkişisi ve gayrimenkul değer uzmanından oluşan bilirkişi heyetince hazırlanan 18/1/2017 havale tarihli raporda;

i. Başvuru konusu taşınmaz üzerinde herhangi bir zirai muhdesata rastlanmadığı ve rastlandığına dair de herhangi bir belge tespit edilemediği izah edilmiştir.

ii. Bununla birlikte taşınmaza fiilen el atıldığından inşai muhdesatlar yönünden acele kamulaştırma davasında sunulan 14/12/2015 tarihli bilirkişi raporunun esas alındığı belirtilmiştir. Buna göre 1.600 m² lik seranın m² birim maliyetinin 118 TL, yapı yıpranma oranının ise %20 olduğu açıklanarak sera değerinin 15.040 TL olduğu hesaplanmıştır.

iii. Netice itibarıyla toplam 412.541,20 TL kamulaştırma bedeli tespit edilmiştir.

12. Başvurucuların bilirkişi raporuna itiraz üzerine alınan ek bilirkişi raporunda asıl rapordaki tespitlerden farklı bir değerlendirmede bulunulmamıştır.

13. Mahkeme 13/3/2017 tarihli kararıyla bilirkişi raporu doğrultusunda kamulaştırma bedelinin 412.541,20 TL olarak tespitine ve başvuru konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek İdare adına tescili ile yol olarak terkinine karar vermiştir. Karar gerekçesinde muhdesatlara ilişkin bir değerlendirmede bulunulmamıştır.

14. Başvurucular, istinaf dilekçesinde delil tespiti dosyasının dikkate alınmamasından yakınmıştır. Taraflarca istinaf edilen karar, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi tarafından 25/9/2017 tarihinde kaldırılarak kamulaştırma bedelinin 441.111,92 TL olarak tespitine ve başvuru konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek İdare adına tescili ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

15. Başvurucular, temyiz dilekçesinde de delil tespiti dosyasının dikkate alınmamasını temyiz konusu yapmıştır. Taraflarca temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 16/9/2019 tarihli kararıyla vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmıştır. Başvurular tarafından benzer şikâyetlerle karar düzeltilmesi talebinde bulunulmuş ve aynı Daire tarafından 5/12/2019 tarihinde karar düzeltme yolu kapalı olduğundan karar düzeltme istemli dilekçenin reddine karar verilmiştir.

16. Nihai karar niteliğindeki düzeltilen onama kararı 14/10/2019 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular 12/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk için bkz. Hasan Mutlu, B. No: 2018/22691, 30/6/2021, §§ 22-23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 16/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

19. Başvurucular, acele kamulaştırma davasında alınan bilirkişi raporunda eksik ve hatalar tespit edilmesi üzerine delil tespiti yaptırdıklarını belirtmiştir. Başvurucular, bu delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda var olduğu belirtilen erik ağaçları ve su kuyusunun acele kamulaştırma davasında alınan bilirkişi raporunda tespit edilmediğini ve yine delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda 1.860 m² olduğu tespit edilen seranın 1.600 m² olarak değerlendirildiğini vurgulamıştır. Buna göre başvurucular, delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesi gerekirken bu raporun dikkate alınmamasından ve acele kamulaştırma davasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinden yakınmaktadır. Netice itibarıyla başvurucular, delil tespiti dosyasındaki bilirkişi raporunda tespit edilen muhdesatların değerinin 33.302 TL olduğunu ve bilirkişi raporları arasındaki bu çelişkinin dikkate alınmaması nedeniyle gerçek kamulaştırma bedeline hükmedilmediğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği ileri sürmüştür.

20. Bakanlık görüşünde evvela başvurucuların başvuru konusu davada sunulan bilirkişi raporuna karşı sundukları itiraz dilekçesinde delil tespitinin dikkate alınması hususunu dile getirmedikleri ve 2942 sayılı Kanun'un 14. maddesi kapsamında maddi hatanın düzeltilmesi davası açılmadığı belirtilerek başvuru yollarının tüketilmediği iddia edilmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucuların itirazlarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğunu ve başvurucuların kamulaştırma bedelini almış olmaları nedeniyle mağdur sıfatlarının bulunmadığını savunmuştur.

21. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında genel olarak başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

22. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

23. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:

"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.

Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.

Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.

İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

26. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucuların mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).

27. Başvuru konusu olayda uyuşmazlık konusu taşınmaz, 2942 sayılı Kanun kapsamında kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla kamulaştırma yoluyla yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu kuşkusuzdur. Öte yandan yol inşaatı için taşınmazın kamulaştırması işleminin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

28. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2012/149, K.2013/63, 22/5/2013; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 38).

29. Mülkiyet hakkından yoksun bırakma biçimindeki müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle mülkten yoksun bırakmalarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca kamulaştırma yoluyla malikin mülkiyet hakkının sona erdirildiği hâllerde malike ödenmesi gereken tazminat taşınmazın gerçek bedelidir. Bu itibarla taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (Cevat Aydın, B. No: 2014/13886, 4/10/2017, § 48).

30. Vurgulanmalıdır ki taşınmaz bedelinin tespiti teknik ve uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu nedenle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Anayasa Mahkemesi bu konuda uzmanlaşmış bir mahkeme olmadığı gibi Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkı kapsamında yapılan bireysel başvurularda bedel veya değer düşüklüğü karşılığını hesaplamak gibi bir görevi de bulunmamaktadır (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52). Anayasa Mahkemesinin görevi kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibarettir.

31. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

32. Somut olayda taşınmaz içerisinde erik ağaçlarıyla su kuyusunun olup olmadığı ve seranın büyüklüğü uyuşmazlık konusudur. Başvurucular, acele kamulaştırma davasında hatalı ve eksik tespit yapıldığını belirterek delil tespiti talebinde bulunmuştur. Başvurucular, bu noktada delil tespiti dosyasındaki 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözlemine ve bilirkişi raporlarına dayanarak taşınmaz içerisindeki sera alanının 1.860 m² yüz ölçümde olduğunu ve ayrıca sera alanı dışında 13 adet erik ağacı ile sondaj kuyusunun yer aldığını iddia etmiştir.

33. Buna mukabil acele kamulaştırma dosyasında alınan 14/12/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda 1.600 m² sera alanı içerisinde erik değil salatalık dikili olduğu, taşınmazın arta kalan bölümünün de tarla olarak kullanıldığı belirtilmiş ancak sera alanı dışında erik ağaçlarıyla sondaj kuyusuna ilişkin bir açıklama ve değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır.

34. Öte yandan acele kamulaştırma kararında bedele ilişkin itirazların ileride açılacak kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında değerlendirileceği açıklanmıştır.

35. Başvurucular bunun üzerine söz konusu ağaçlar ve su kuyusu ile sera alanının tespitine yönelik delil tespiti talebinde bulunmuştur. Tespit dosyasında 19/2/2016 tarihinde yapılan keşif gözleminde taşınmaz içerisinde sera, sera arka kısmında sondaj kuyusu ve sera dışında erik ağaçlarının dikili olduğu bir bölümün bulunduğu belirtilmiştir. 25/2/2016 tarihli fen bilirkişi raporunda ise başvuru konusu taşınmaz içerisinde 1.860 m² yüz ölçümde yüksek seranın olduğu, sera alanı dışında 13 adet erik ağacı bulunduğu ve ayrıca sondaj kuyusunun yer aldığı belirtilerek krokide gösterilmiştir. Ayrıca inşaat ve ziraat mühendisinden oluşan heyetin sunduğu 10/3/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise fen bilirkişi raporunda belirtilen ağaçların altı yaşında olduğu açıklandıktan sonra sera, ağaçlar ve sondaj kuyusundan oluşan muhdesatların toplam değerinin 55.258 TL olduğu tespit edilmiştir.

36. Bununla birlikte başvuru konusu kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında ise Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taşınmaza fiilen el atıldığından inşai muhdesatlar yönünden acele kamulaştırma davasında alınan 14/12/2015 tarihli bilirkişi raporunun dikkate alındığı belirtilmiştir. Bu minvalde başvurucuların var olduğunu iddia ettikleri ve delil tespiti dosyasıyla ortaya koydukları erik ağaçlarıyla sondaj kuyusu dikkate alınmadığı gibi sera alanın 1.860 m² değil de 1.600 m² olduğu varsayılarak kamulaştırma bedeli hesaplanmıştır.

37. Başvurucular bu çerçevede, kamulaştırma dosyasında sundukları cevap ve kanun yolu dilekçelerinde delil tespiti dosyasında Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesince gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi raporlarında muhdesatlara ilişkin tespitlerin de dikkate alınması gerektiğini savunmuştur. Ancak derece mahkemelerince başvuruların lehine olan delil tespiti dosyası dikkate alınmaksızın ve gerekçe de belirtilmeksizin doğrudan acele kamulaştırma dosyasındaki bilirkişi raporuna göre hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.

38. Diğer bir deyişle eş değerde ve birbiriyle çelişen iki mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporları olmasına rağmen kamulaştırma bedelini başvurucuların aleyhine önemli oranda etkileyen diğer mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporunun hükme esas alınmasını haklı kılan ilgili ve yeterli gerekçenin belirtilmediği anlaşılmıştır.

39. Bu sebeple başvurucuların mülkiyet hakkı ile müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge, başvurucular aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

41. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesi ile yargılamanın yenilenmesine ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

42. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

43. Öte yandan mülkiyet hakkı yönünden ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/310, K.2017/96) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 5. Hukuk Dairesine (E.2018/2689) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Fatma Yalçın ve diğerleri, B. No: 2019/37216, 16/11/2022, § …)
   
Başvuru Adı FATMA YALÇIN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2019/37216
Başvuru Tarihi 12/11/2019
Karar Tarihi 16/11/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamulaştırılan taşınmazın bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırma bedeli, kamu yararı İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 10
11
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi