TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
İSMAİL TOPALOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/38975)
Karar Tarihi: 20/11/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Kemal ÖZEREN
Başvurucu
İsmail TOPALOĞLU
Vekili
Av. Mustafa KOÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması talebinin zımnen reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/11/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvurucu, Çankırı Karatekin Üniversitesinde (Üniversite) öğretim üyesi olarak görev yaparken Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında 29/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
5. Başvurucunun gözaltına alındığı hususunun Başsavcılık tarafından Üniversiteye bildirilmesi sonucunda başvurucu ilk olarak 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 140. maddesi kapsamında 2/8/2016 tarihinde görevinden uzaklaştırılmıştır. Üniversitenin 22/8/2016 tarihli başvurucuya hitaplı yazısında FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibata yönelik iddia ile ilgili olarak başvurucunun yedi gün içinde savunmasını vermesi talep edilmiş, aksi takdirde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı bildirilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 25/8/2016 tarihli savunma dilekçesini sunmuştur.
6. Akabinde, Üniversitenin 30/9/2016 tarihli yazısıyla 657 sayılı Kanun'un 145. maddesi uyarınca başvurucu hakkındaki 2/8/2016 tarihli görevden uzaklaştırma tedbirinin devamına karar verildiği bildirilmiştir. Bununla birlikte anılan yazıda 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı OHAL KHK'sı) 4. maddesine atıf yapılmış ve anılan kararın bu çerçevede alındığına işaret edilmiştir.
7. Devam eden süreçte Başsavcılık, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. 8/3/2018 tarihli anılan kararda, başvurucu hakkındaki isnatların tümünün soyut nitelikte ve duyumdan ibaret olduğu, görgüye dayalı olmadığı belirtilmiştir. Bu karara Üniversitenin itirazı üzerine Çankırı Sulh Ceza Hâkimliği 4/5/2018 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Öte yandan başvurucu, haksız gözaltı ve yakalama hususunda Çankırı Ağır Ceza Mahkemesinde tazminat davası açmış 30/10/2018 tarihli kararla başvurucuya 600 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir.
8. Başvurucu 10/5/2018 tarihinde görevden uzaklaştırma işleminin kaldırılması talebiyle Üniversiteye başvurmuş, Üniversite bu talebi zımnen reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu, talebinin zımnen reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle Kastamonu İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu hukuki dayanağı olmayan bir işlemle görevinden uzaklaştırıldığını ve bu işlemin bir cezalandırma aracına dönüştüğünü belirtmiştir. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda hakkında takipsizlik kararı verildiğini vurgulayan başvurucu, görevden uzaklaştırma işleminin kaldırılmasına yönelik talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
9. Bununla birlikte dava devam ederken Üniversitenin 30/7/2018 tarihli yazısıyla FETÖ/PDY kapsamında başvurucu hakkında devam eden idari soruşturmaya değinilerek 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamında görevden uzaklaştırma tedbirinin 18/7/2018 tarihinden itibaren üç ay süreyle uzatılmasına karar verildiği bildirilmiştir. 16/10/2018 tarihinde ise 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 7145 sayılı Kanun ile 30/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914 Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu İle Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı İle Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 35. madde kapsamında başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbiri uzatılmıştır.
10. İdare Mahkemesi 16/1/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin 375 sayılı KHK'nın geçici 35. maddesi kapsamında 1 yıl süre ile uzatılmasına karar verildiği ifade edilmiştir. Kararın gerekçesinde adli yargı mercilerince yürütülen soruşturmanın sonuçlandırılmasının tek başına görevden uzaklaştırma tedbirini ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı vurgulanarak başvurucu hakkında disiplin hükümleri açısından ayrı bir değerlendirme yapılması gerektiği ve bu kapsamda başvurucu hakkında yürütülen idari soruşturmanın devam ettiği belirtilmiştir. Bu bağlamda soruşturma konusu edilen fiilin mahiyeti gereği görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması için soruşturmanın sonuçlandırılması gerektiği, bunun kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu ve dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
11. Başvurucu, bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, 657 sayılı Kanun'un 143. maddesi uyarınca hakkında yargılamanın menine veya beraatine karar verilenlerin göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte görevden uzaklaştırılmasına dair işlemin uzatılmasının haklı bir sebebe dayanmadığını vurgulayan başvurucu aynı adli soruşturmada adı geçen başka bir meslektaşının takipsizlik kararı almadan önce görevine iade edildiğini ifade etmiştir.
12. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Daire) 3/10/2019 tarihinde İdare Mahkemesi kararının usule ve hukuka uygun olduğu belirtilerek kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
13. Nihai karar başvurucuya 5/11/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Diğer taraftan başvurucu Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurulunun 21/11/2019 tarihli işlemiyle 375 sayılı KHK'nın geçici 35. maddesi uyarınca FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmıştır. Başvurucu, bu işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. İdare Mahkemesi 9/9/2020 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda başvurucu hakkındaki kanaate dayanan ifadelerin başvurucunun terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu yönünde değerlendirme yapılmasına yeterli olamayacağı vurgulanmıştır. Üniversitenin ve YÖK'ün bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu Dairenin 24/2/2021 tarihli kararıyla reddedilmiş, temyiz başvurusu hakkında ise henüz bir karar verilmemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 667 sayılı OHAL KHK'sının "Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler" başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine ... iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen; ...
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır, ... "
16. 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un (6749 sayılı Kanun) "Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
d) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Kanuna tabi personel bakımından ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında Üniversite Yönetim Kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır."
17. 657 sayılı Kanun'un "Ceza kovuşturması sırasında görevden uzaklaştırma" kenar başlıklı 140. maddesi şöyledir:
"Haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurları da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabilirler."
18. 657 sayılı Kanun'un "Görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü" kenar başlıklı 141. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler."
19. 657 sayılı Kanun'un "Süre" kenar başlıklı 145. maddesi şöyledir:
"Görevden uzaklaştırma; bir disiplin kovuşturması icabından olduğu takdirde en çok 3 ay devam edebilir. Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır.
Bir ceza kovuşturması icabından olduğu takdirde görevinden uzaklaştırmaya yetkili amir (Müfettişlerin görevinden uzaklaştırdıkları memurlar hakkında atamaya yetkili amir) ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceliyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir ve ilgiliye de yazı ile tebliğ eder."
20. 2547 sayılı Kanun'un "Görevden uzaklaştırma" kenar başlıklı 53/B maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Görevden uzaklaştırma, Devlet veya vakıf yükseköğretim kurumlarında yürütülen kamu hizmetinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülen üst kuruluşlar ile yükseköğretim kurumu yöneticileri, öğretim elemanları, memurlar ve diğer personel hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir. Görevden uzaklaştırma tedbiri disiplin veya ceza soruşturmasının herhangi bir safhasında üç ay süreyle alınabilir. Soruşturmayı yürütenler görevden uzaklaştırmayı teklif edebilirler. Bu sürenin bitiminde tedbir kararının alınmasına ilişkin sebeplerin devam etmesi halinde tedbir her defasında üç ay uzatılabilir.
...
Görevden uzaklaştırılanlar, kanunların öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler. Ancak görevden uzaklaştırma süresi içinde kendilerine aylıklarının veya ücretlerinin üçte ikisi ödenir.
..."
21. 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7145 sayılı Kanun ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 35. maddenin ilgili kısmı şöyledir:
"B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine ... iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;
7) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.
G) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine ... iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan;
b) Disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma süreleri bir yıl olarak uygulanır ve bu süre ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilir.
c) Adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmaz."
22. Danıştay 2. Dairesi'nin 26/12/2019 tarih ve E:2017/1888, K:2019/7551 sayılı kararının görevden uzaklaştırma işleminin inceleme yöntemine ilişkin kısmı şöyledir:
"Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca, görevden uzaklaştırmanın, yalnızca yürütülen soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle suç delillerinin ortadan kaldırılmasını engelleyen bir önlem olmadığı, memurun işlediği ileri sürülen suçun niteliğine ve yürüttüğü görevin önemine göre, görevi başında kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılan hâllerde, kamu hizmetinin düzenli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve hizmetten yararlananların güven duygusunun sarsılmasının önüne geçilmesini amaçlayan geçici bir tedbir olduğu; anılan düzenlemeyle idareye, memurların görevden uzaklaştırılmaları konusunda takdir yetkisi tanındığı sonucuna varılmaktadır. Ancak, bu tedbirin uygulanması görevden uzaklaştırılan kişinin suçlu olduğu anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla, isnat olunan fiilin işlenip işlenmediğinin tespitine gerek bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, görev sırasında işlenildiği ileri sürülen fiillere ilişkin ciddi iddiaların bulunması gerekli ve yeterlidir. Buna göre, haklarında kamu hizmetinin yürütülmesini olumsuz şekilde etkileyecek nitelik ve ağırlıkta suçlamalar bulunan kişilerin hizmetin aksamadan yürütülmesini sağlamak amacıyla, haklarındaki iddialar açıklığa kavuşturuluncaya kadar görevden uzaklaştırılması mümkündür.
Öte yandan, görevden uzaklaştırma tedbiri, memurun adli/disiplin soruşturmasına konu eylemleri işlediği mahalde görev yapması hâlinde daha çok başvurulan bir yöntem olmakla birlikte; bu tedbirin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin, soruşturmanın kapsamı, suçlamaların niteliği de dikkate alınarak her olaya göre ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 20/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
24. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; görevden uzaklaştırma işlemi nedeniyle Üniversitenin tüm binalarına girişinin kısıtlandığını, devam eden araştırma projelerinin iptal edildiğini, bilimsel ve akademik araştırmalarının kısıtlandığını, kütüphaneden akademik kaynaklarına erişiminin engellendiğini ve doçentlik başvurusu yapamadığını belirtmiştir. Başvuru tarihi itibarıyla kırk aydır görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulandığını, İdare Mahkemesinde açtığı davadan sonra çıkan kanun hükmünün kendisine uygulandığını ve gerekçesiz bir şekilde görevden uzaklaştırma tedbirinin uzatıldığını vurgulayan başvurucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; somut olayla ilgili olarak Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı hatırlatılmış Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede bunların ve somut olayın kendine özgü koşulları ve olağanüstü hâl şartlarının da dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.
29. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun kaldırılmasını talep ettiği görevden uzaklaştırma tedbirinin, mesleki hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı ve bu durumun başvurucu tarafından da yeterli düzeyde ortaya konulduğu sonucuna ulaşılarak başvuru, sonuca dayalı olarak özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (bu husustaki kapsamlı değerlendirmeler için bkz. Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 87-96).
31. Öte yandan başvuruya konu olan işlem tüm ülkede olağanüstü hâlin (OHAL) devam ettiği bir süreçte tesis edilmiştir (bu husustaki ayrıntılı açıklamalar için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-66; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 10). Bu bağlamda bireysel başvuruya konu edilen görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması talebinin zımnen reddine yönelik işlem başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olduğu ve FETÖ/PDY ile irtibatlı ya da iltisaklı olduğu yönündeki iddialardan hareketle yürütülen adli ve idari soruşturmadan kaynaklanmaktadır.
32. Diğer taraftan bakılmakta olan başvurunun konusu, başvurucu hakkında uygulanan görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasına yönelik talebin reddine ilişkin zımnen ret işlemi olup bu işlem olağan yargı yerleri önünde dava konusu edilmiştir. Dolayısıyla özel hayata saygı hakkı kapsamında yapılacak inceleme başvurucunun ilk olarak görevden uzaklaştırıldığı 2/8/2016 tarihinden zımnen ret işleminin tesis edildiği tarihe kadarki döneme ilişkin olacaktır. Bununla birlikte OHAL sürecinin 18/7/2018 tarihinde sona erdirildiği göz önüne alındığında başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasına yönelik 10/5/2018 tarihli talebinin zımnen reddedilmesine ilişkin işlemle başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edilip edilmediğine dair inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Engin Karataş, B. No: 2018/3488, 13/9/2022).
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
34. Savaş, seferberlik veya OHAL gibi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Dolayısıyla bu hak yönünden OHAL'lerde Anayasa'daki güvencelere aykırı tedbirler alınması mümkündür. Bununla birlikte somut olayda ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe (olağanüstü dönemlerde de korunmaya devam eden bir güvenceye) aykırı olduğu da saptanmamıştır. Öte yandan kişilerin keyfî şekilde mesleki hayatlarına ve dolayısıyla özel hayatlarına müdahale edilmemesi, aksi yöndeki durumda meydana gelmesi muhtemel olan etkiler ve sonuçlar düşünüldüğünde en önemli güvenceler arasındadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir. Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca olağanüstü yönetim rejimlerinin uygulandığı dönemde temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturan tedbirin meşru olup olmadığı hususunda yapılacak son inceleme, bunun durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesidir. (bu kapsamdaki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 147 - 151).
35. Başvurucunun ilk olarak görevden uzaklaştırıldığı 2/8/2016 tarihinden görevden uzaklaştırma işleminin kaldırılmasına yönelik 10/5/2018 tarihli talebinin zımnen reddedildiği tarihe kadarki sürecin ve buna ilişkin yargısal makamlar tarafından sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmadığının ortaya konulması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan koşullar dikkate alınmalıdır.
36. Öte yandan ölçülülüğün unsurlarının tespitinde de tedbirin alındığı dönemin tüm koşulları birlikte değerlendirilmelidir. Ayrıca müdahale edilen hak ve özgürlüğün niteliği de önemlidir. Yine tedbirin alındığı zamanın da ölçülülüğün belirlenmesinde gözönüne alınması gerekir. Bu bakımdan olağanüstü durumu oluşturan olayların yaşandığı ve somut tehlikenin tüm gerçekliğiyle birlikte ortada olduğu dönemde alınan bir tedbir ile tehlikenin veya bunu doğuran tehdidin büyük ölçüde bertaraf edildiği bir zamanda alınan tedbir farklı şekilde değerlendirilmelidir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı, ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Nitekim müdahalenin süresi arttıkça bireyin üzerindeki külfet de ağırlaşmaktadır. Bunun yanında bir tedbir kısa süreli olmakla birlikte kapsamı veya ağırlığı itibarıyla temel hak ve özgürlükleri çok ciddi ölçüde etkileyebilir. Böylece tedbirin ağırlığı, süresinden bağımsız olarak bireyin aşırı bir külfet altına girmesine neden olabilir (Ayla Demir İşat, §§ 155-156; Şükran Dağ Cabir, B. No: 2019/19839, 15/3/2023, § 34; Erdal Erbayram, B. No: 2019/25121, 7/6/2023, § 32 ).
37. Diğer taraftan temel hak ve özgürlüklere yönelik ölçüsüz veya keyfî müdahaleler karşısında bireylere, bunlara karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerin sağlanması gerekir. Bu bağlamda idari makamlar ve mahkemeler, tedbirin keyfî olmadığını ortaya koyan ilgili ve yeterli gerekçeler oluşturmalıdır. Dolayısıyla bireylerin bu güvencelerden önemli ölçüde yoksun bırakılmaları ölçülülük ilkesiyle bağdaşmayacaktır. Ayrıca bir tedbirin olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikeyi bertaraf etmeye elverişli, bunun için gerekli ve ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olup olmadığı hususlarında söz konusu tehdit veya tehlike ile karşı karşıya kalan ve onunla mücadele etme bakımından öncelikli sorumluluğu bulunan kamu makamlarının geniş bir takdir alanı bulunmaktadır. Bununla birlikte bireysel başvuruya konu edildiğinde alınan tedbirin bu takdir alanını aşıp aşmadığını incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir (Ayla Demir İşat, § 157; Şükran Dağ Cabir, § 35; Erdal Erbayram, § 33).
38. Ülkemizde yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin savuşturulmasının akabinde Millî Güvenlik Kurulunca 20/7/2016 tarihinde yapılan toplantıda "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulmuş ve 21/7/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Uzatılarak iki yıl boyunca devam eden süreçte OHAL ilan edilmesine neden olan tehditlerin veya tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla OHAL KHK'ları yürürlüğe konulmuştur. Bu süreçte ilk olarak 667 sayılı OHAL KHK'sı ile birlikte FETÖ/PDY ile iltisakı ya da irtibatı bulunan kamu görevlilerinin kamu görevinden çıkarılması sürecinde ilgili idarelere yetkiler verilmiştir (bkz. § 15). Başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbiri de öncelikle devam eden adli soruşturma sebebiyle uygulanmış olmakla birlikte akabinde 667 sayılı OHAL KHK'sı kapsamında yürütülen idari soruşturma nedeniyle başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin devamına karar verilmiştir. Bu nedenle somut olay kapsamında OHAL koşulları da dikkate alındığında başvurucunun görevden uzaklaştırılması suretiyle mesleki hayatına yönelik uygulanan tedbirinin keyfî olduğu söylenemez.
39. Ayrıca vurgulamak gerekir ki görevden uzaklaştırma müessesesi, kamu görevlileri hakkında yalnızca yürütülen soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle suç delillerinin ortadan kaldırılmasını engelleyen bir önlem değil aynı zamanda yürütülen hizmetin önemine göre, görevi başında kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılan hâllerde, kamu hizmetinin düzenli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve hizmetten yararlananların güven duygusunun sarsılmasının önüne geçilmesini amaçlayan geçici bir tedbir niteliğindedir. Bu kapsamda haklarında kamu hizmetinin yürütülmesini olumsuz şekilde etkileyecek nitelik ve ağırlıkta isnatlar bulunan kişilerin hizmetin aksamadan yürütülmesini sağlamak amacıyla, haklarındaki iddialar açıklığa kavuşturuluncaya kadar görevden uzaklaştırılması mümkündür (bu husustaki Danıştay kararının ilgili kısmı için bkz. § 22).
40. Nitekim somut olayda silahlı terör örgütüne üyelik suçundan yürütülen adli soruşturma sonucunda kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildikten sonra başvurucu, hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasını talep etmiş, bu talep zımnen reddedilmiştir. Bu kapsamda Başsavcılığın kararından sonra başvurucu hakkında devam eden idari soruşturma gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırma tedbirinin uzatıldığı görülmektedir. Görevi başında kalmasının sakıncalı olduğu kanaatine varılan başvurucu hakkındaki tedbirin nihai anlamda kamu hizmetinin düzenli ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini teminen alındığı söylenmelidir.
41. Yine iki yıl boyunca devam eden OHAL sürecinde, OHAL'in ilan edilmesine neden olan tehditlerin veya tehlikenin bertaraf edilmesi amacıyla 667 sayılı OHAL KHK'sından sonra da OHAL KHK'ları yürürlüğe konulmuş ve bu KHK'lara ekli listelerle kamu görevinden çıkarma işlemleri tesis edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun uyuşmazlık konusu ettiği görevden uzaklaştırılması suretiyle mesleki hayatına yönelik tedbirinin olağanüstü durumu oluşturan tehdit veya tehlikeyi bertaraf etmeye elverişli, bunun için gerekli ve ulaşılmak istenen amaç ile orantılı olmadığı ve kamu makamlarının bu konudaki takdir alanını aştığı söylenemez. Ayrıca başvurucunun görevden uzaklaştırıldığı dönemde mali haklarının ilgili mevzuat gereğince ödenmesi gereken kısmının ödenmediğine ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır.
42. Diğer taraftan İdare Mahkemesi dava konusu edilen işlemle ilgili olarak her ne kadar 375 sayılı KHK'nın geçici 35. maddesi kapsamında başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin 1 yıl süre ile uzatılmasına karar verildiği yönündeki dava açıldıktan sonra ortaya çıkmış olan bir olguya değinmiş ise de gerekçede başvurucu hakkında yürütülen idari soruşturmanın devam ettiğini ve soruşturma konusu edilen fiilin mahiyeti gereği görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması için soruşturmanın sonuçlandırılması gerektiğini belirterek bunun kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 10). Bu bağlamda başvurucunun yargısal makamlar önünde iddialarını sunabildiği, yargısal makamların kararlarında objektif ve ikna edici nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
43. Sonuç olarak somut olayda kamunun menfaati ile başvurucunun kişisel menfaati arasında kurulmaya çalışılan dengenin adil olarak nitelendirilebileceği değerlendirildiğinden öngörülen güvencelere aykırı olmayan tedbirin olağanüstü yönetim usullerinin uygulanmasına neden olan durum karşısında ölçülü olduğu değerlendirilmektedir.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun özel hayata saygı hakkına etki eden tedbirin OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.