TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖMER ÇAKMAK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/41250)
Karar Tarihi: 2/11/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Mücahit AYDIN
Başvurucu
Ömer ÇAKMAK
Vekili
Av. Ruken BENEK BEDLEK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; yurt dışına çıkma yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirine karar verilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, uzun yargılama nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle 5/11/2018 tarihinde tutuklanmış ve Şanlıurfa 6. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yapılan yargılama sonucunda terör örgütü propagandası yapma suçundan verilen 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Cezanın infazı devam ederken 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 29. ve 31. maddeleri uyarınca söz konusu mahkûmiyet kararına temyiz yolu açılmış ve başvurucu, anılan kararı temyiz ederek infazın durdurulmasını ve tahliyesini talep etmiştir. Mahkeme 24/10/2019 tarihinde infazın durdurulmasına ve yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.
3. Başvurucu, yurt dışı çıkış yasağı tedbirinin kaldırılması için 30/10/2019 tarihinde itiraz başvurusu yapmıştır. Başvurucu itiraz dilekçesinde; ailesiyle birlikte uzun yıllardır Almanya'da yaşadığını ve bu ülkede çalıştığını, yasal değişikliği müteakip mahkûmiyet kararını temyiz ettiğini, talebi üzerine infazın durdurulduğunu ve tahliye edildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu; hakkında yurt dışı çıkış yasağı tedbiri uygulandığını ancak yurt dışında yaşadığı ve çalıştığı için ve temyiz incelemesi uzun sürebileceğinden bu tedbirin kendisi için ağır sonuçlara yol açabileceğini ifade etmiştir. Başvurucunun itirazı tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 24/11/2019 tarihinde öğrendikten sonra 18/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Başvurucu; cezasının büyük bir bölümünün infaz edildiğini ve infaz durdurulmasa bile yakında şartlı salıverilecekken temyiz başvurusu ile hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulduğunu, ailesi ve işi yurt dışında olduğundan bu yasağın kendisi için tutuklamadan daha ağır olduğunu, temyiz incelemesinin uzaması ile yurt dışındaki işini kaybedebileceğini, bu nedenlerle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, adil yargılanma hakkının, seyahat ve yerleşme özgürlüğünün ve ayrımcılık ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, öncelikle başvurucunun iddialarının seyahat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi hâlinde, seyahat özgürlüğüne yönelik başvuruların bireysel başvuru kapsamında olmadığı hususunun dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucunun şikâyetlerinin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi hâlinde ise Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
7. Anayasa Mahkemesi, seyahat özgürlüğü bağlamında yurt dışına çıkışı ve yurda girişi engelleyen tedbirlere ilişkin yapılan bireysel başvuruların, özellikle kişinin gitmek istediği ülke ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğu durumlarda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilebileceğine karar vermiştir (Latife Akyüz, B. No: 2016/50822, 7/9/2021, §§ 34-38; Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 47-50; Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 47-50). Somut olayda başvurucunun uzun süredir ailesi ile birlikte Almanya'da yaşadığı ve çalıştığı dikkate alındığında gitmek istediği ülke ile güçlü ailevi ve ekonomik bağlarının bulunduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle başvuru özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Latife Akyüz, § 38; Hakkı Gök, B. No: 2017/33469, 3/11/2022, § 33).
8. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebileceği belirtilmiştir. Kanun'un 110. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise gerekli görüldüğünde adli kontrol tedbirlerinin yargı merciilerince kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanabileceği düzenlenmiştir. Genel olarak tutuklama, sanığın yargılamada hazır bulunmasını, maddi gerçeğin araştırılmasını temin etmek veya yargılama neticesinde verilecek cezanın infazını sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbiridir. Adli kontrol tedbirlerinde ise amaç, tutuklama koruma tedbirinden beklenen sonuçlara daha hafif tedbirler yoluyla ulaşmak ve kişinin belirlenen yükümlere uymak kaydıyla toplumsal ve bireysel yaşamını olağan şekilde sürdürmesine imkân sağlamaktır (Hakkı Gök, § 51). Tedbirin türü ve kapsamı konusunda derece mahkemelerinin geniş takdir hakkının bulunduğu ancak yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında alınan koruma tedbiri ile hedeflenen amaca ulaşmak için hakların daha az sınırlanmasını sağlayacak alternatif yolların bulunup bulunmadığının da dikkate alınması gerektiği belirtilmelidir (Latife Akyüz, § 58; Hülya Kar [GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019, § 44).
9. Somut olayda başvurucunun cezası infaz edilmekte iken temyiz talebi nedeniyle infaz durdurulmuş ve başvurucu tahliye edilerek hakkında yurt dışına çıkış yasağı tedbirine karar verilmiştir. Başvurucu yurt dışında yaşadığını ve çalıştığını belirterek itiraz da bulunmuşsa da tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir.
10. Başvurucunun yurt dışında yaşadığını ve çalıştığını beyan ettiği dikkate alındığında Mahkemece kaçma şüphesinin varlığı gözetilerek adli kontrol tedbirine karar verilmesi makul görülebilir. Başvurucu hakkındaki kesinleşen mahkumiyet kararının daha sonra gerçekleşen kanun değişikliği sonrasında temyiz edilebilir hale gelmesi ile birlikte başvurucu hakkında verilen cezanın infazı durdurulmuştur. Başvurucunun yurt dışındaki bağları da dikkate alındığında, muhtemel bir şekilde kesinleşebilecek hapis cezasının infazının gerçekleştirilmesindeki kamu yararı gözetilerek, somut olayın koşullarında makul ve orantılı bir şekilde yurt dışına çıkma yasağı tedbirine karar verilmiştir. Bu durumda başvurucunun hak ve menfaatleri ile kamusal yarar arasında adil bir dengenin kurulduğu ve tedbir kararının verildiği tarih itibarıyla anılan müdahalenin ölçülü olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
11. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, yargılamanın yaklaşık 7 yıl sürdüğünü, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/11/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.