Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Basri BAĞCI
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Aysel GEZER
|
|
|
2. Aysun TOKER
|
|
|
3. Ayşegül DEMİR
|
|
|
4. Efe KURBAN
|
|
|
5. Enes ÇAKIR
|
|
|
6. Fatma DEĞİRMENCİ
|
|
|
7. Fatma KUTBEY
|
|
|
8. Gülsüm ÇOLAK
|
|
|
9. Halil ÇOŞKUN
|
|
|
10. İbrahim ÇAKIR
|
|
|
11. İsmail ÇOLAK
|
|
|
12. Muzaffer ÇAKIR
|
|
|
13. Recep ÇOŞKUN
|
|
|
14. Salih KUTBEY
|
|
|
15. Sevim ÇOŞKUN
|
Başvurucular
Vekilleri
|
:
|
Av. Akçay TAŞÇI
|
|
|
Av. Elif Sıla AŞIK
|
|
|
Av. Evren İŞLER
|
|
|
Av. Şerafettin Can
ATALAY
|
|
|
Av. Şerif Aras DOĞRUEL
|
|
|
Av. Yalçın Deniz ÖZEN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru; bir yer altı maden ocağında meydana gelen,
birçok kişinin ölümü ile pek çok kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan facia
hakkında yürütülen ceza yargılamasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının
ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. 2021/9961 sayılı başvuru 25/2/2021 tarihinde,
2022/53802 sayılı başvuru ise 5/5/2022 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvuruların birleştirilmesine ve kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
5. Başvuru formu ve ekleri ile Abdülkadir
Yılmaz ve diğerleri (2) (B. No: 2016/13649, 29/1/2020) kararına ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre
ilgili olaylar başvuruyu ilgilendirdiği ölçüde özetle şöyledir:
6. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) adına ruhsatlı olup
S... A.Ş. (yüklenici Şirket) tarafından işletilen Manisa’nın Soma ilçesi Eynez
Mahallesi Karanlıkdere mevkiindeki yer altı maden ocağında 13/5/2014 tarihinde
saat 15.00 sıralarında meydana gelen faciada aralarında başvurucuların
yakınlarının da bulunduğu 301 kişi ölmüş, çok sayıda kişi de dumandan doğrudan
etkilenerek yaralanmıştır (Son 50 yılda meydana gelen maden kazalarına
bakıldığında dünyanın en büyük ikinci ölümcül faciası olan bu kaza, dünya
tarihindeki en ölümcül 13. kazadır; bkz. https://tr.euronews.com/2020/05/13/soma-dunyada-son-50-yilin-en-olumcul-2-maden-kazasi;
erişim tarihi: 25/10/2022). Başvurucular ile ölen yakınları arasındaki bağekli
1 sayılı listede belirtilmiştir.
7. Yüklenici Şirketin bir önceki yönetim kurulu başkanı
olan A.G. olaydan birkaç gün sonra, yüklenici Şirketin Soma Maden İşletmeleri
Genel Müdürü R.D., Eynez İşletme Müdürü A.Ç. ve Soma İnsan Kaynakları Müdürü
ile birlikte konuyla ilgili bir basın açıklaması yapmıştır. Bu açıklama
hakkındaki bazı haberlerde A.G.nin yüklenici Şirketin yönetim kurulu başkanı
ve/veya maden sahibi olduğu ifade edilmiştir (https://www.trthaber.com/haber/gundem/maden-isletmesi
sahibi-alp-gurkan-aciklama-yapti-127737.html; erişim tarihi: 25/10/2022; https://www.haberturk.com/ekonomi/is-yasam/haber/948753-yasam-odasi-kapatilmisti-yenisi-yapiliyordu;
erişim tarihi: 25/10/2022).
8. Olaydan haberdar olması sonrasında Soma Cumhuriyet
Başsavcılığı (Soma Başsavcılığı) olay günü konuyla ilgili bir ceza soruşturması
başlatmıştır.
9. Bazı siyasetçiler ile kamu görevlilerinin de olayda
sorumluluğunun bulunduğu iddiasıyla sonradan kimi gerçek kişilerle tüzel kişilerin
yaptığı suç duyuruları üzerine başlatılan soruşturmalar mevcut soruşturma ile
birleştirilmiştir. Sonraki bir tarihte, haklarında şikâyette bulunulan
siyasetçilerle ilgili soruşturmayı tefrik eden Soma Başsavcılığı; Enerji ve
Tabii Kaynakları Bakanlığı (Enerji Bakanlığı) ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı (ÇSGB, Çalışma Bakanlığı) müfettişlerinin ve Çalışma Bakanlığı İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü K.Ö.nün kamu görevlisi olması ve haklarında
soruşturma yapılabilmesi için 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca yetkili
mercilerce soruşturma izni verilmesi gerektiği gerekçesiyle bahse konu
kişilerle ilgili soruşturmayı da mevcut soruşturmadan ayırmıştır.
A. Genel
Soruşturma Hükümlerine Göre Yürütülen Soruşturmayla İlgili Süreç
1. Soma
Başsavcılığınca Fezleke Düzenlenmesine Kadar Olan Süreç
10. Soma Başsavcılığı ile çevredeki bazı Cumhuriyet
başsavcılıkları vefat edenlerin cesetleri üzerinde ölü muayenesi ve/veya otopsi
işlemleri (Üzerinde otopsi yapılan ceset sayısı on yedidir.) yapılması için
gerekli adımları atmıştır. Kimliği tespit edilemeyen bazı müteveffadan ve
bunların yakını olduğu düşülen kişilerden alınan biyolojik örnekler üzerinde
moleküler genetik incelemeler yapılarak ölülerin kimliği saptanmıştır. Otopsi
raporları ile üzerinde sadece ölü muayenesi yapılan cesetlerin tamamına
yakınından alınan kan örneklerinde rastlanan karboksihemeglobin oranlarına göre
ölümlerin sebebi CO (karbonmonoksit) zehirlenmesidir.
11. Olayı çevreleyen koşulların ve olayın meydana
gelmesinden sorumlu olanların tespiti için Soma Başsavcılığı, profesör ünvanına
sahip iki maden ve bir elektrik mühendisi ile A sınıfı bir iş güvenliği
uzmanından bir bilirkişi heyeti oluşturmuştur. Bu heyet ile olaydan bir gün
sonra olayın meydana geldiği yer altı maden ocağı incelenmek istenmiş ancak
arama ve kurtarma çalışmalarının devam etmesi nedeniyle inceleme
yapılamamıştır. 16/5/2014 tarihinde maden ocağına tekrar gidilmiştir. Bu kez
kurtarma faaliyetlerini sürdüren maden ocağı yetkililerinden ve tahlisiye
ekiplerinden bilgi alınmış, ocak gazlarının ölçüm kayıtlarının tutulduğu
bilgisayar verilerine ulaşılmış, yer altı ocağına ait kroki ve haritalar elde
edilmiştir. Tahlisiye ekipleri tarafından gerekli şartların sağlanması
neticesinde soruşturmada görevli Cumhuriyet savcıları ile bilirkişi heyeti,
kurtarma çalışmalarına katılmış bir maden mühendisi eşliğinde ocağın kulikar
malzeme girişi olarak tabir edilen ocak ağzından maden ocağına girip ilk
incelemeyi yapmıştır. Yapılan incelemede şu hususlar saptanmıştır:
- Ocak girişinden sonraki 1.000 metrelik bölümdeki ana
galeri yolunun jeolojik yapısı taştır. 1.000 metrede U2 olarak tabir edilen
elektrik trafosu bulunmaktadır.1.000 metreden sonra ocak içinde yangının ilk
belirtisi olan kömür nakil bandı tamamen yanmıştır. Taşlarda yanmaya bağlı
islenme mevcuttur. Tahta tahkimatların yanması üzerine taşlar yer yer tabana
düşmüştür. Tabanda soğutma çalışmalarının belirtisi olarak su bulunmaktadır.
Tabandaki su bazı yerlerde 30-40 cm derinliğine sahip küçük göletler
oluşturmuştur. Elektrik kablolarının yüzeyleri, içindeki bakır kablo görünecek
şekilde yanmıştır. Ocakta ilerledikçe sıcaklık artmaktadır. Biraz daha
ilerlendiğinde kısmı göçükler görülmüştür. Bu göçüklerden ancak eğilerek
geçilebilmiştir. Ana galeride yol üzerinde kullanılan tahta tahkimatlar
yanıktır ve kısmen yenilenmiştir. Olayın meydana geldiği yerolduğu düşünülen ve
ada olarak tabir edilen yerde soğutma çalışmaları devam etmektedir. Burada
sıcaklık, çelik bağlar arasındaki tahta tahkimatlar soğumadığından iyice
artmıştır. 1.400 metrede revire giden kısım tamamıyla göçmüştür. A ve H
panolarına giden yol ise açıktır. Maden ocağı içinde devam etmek artık mümkün
değildir.
12. 17/5/2014 tarihli bilirkişi ön raporuna göre ilk
aşamada olayın meydana gelmesinde kusurlu olanlar şunlardır:
- Teknik nezaretçi
- İşletme müdürü
- Saha sahibi
- Şirketin iş güvenliği başmühendisi
- Şirketin yönetim kurulu başkanı
- Vardiya amirleri
13. Sulh ceza mahkemesinden alınan kararlara istinaden
yüklenici Şirkete ait Soma’daki bina ile eklentilerinde arama yapılmış, bazı
defterler ile birtakım yazılı ve dijital belgelere el konulmuştur. Başka
defterler yanında gaz ölçüm, patlayıcı madde sarfiyat ve cihaz bakım defterleri
bir Cumhuriyet savcısınca incelenmiştir. İncelemeye göre gaz ölçüm defterindeki
bazı ölçüm sonuçları birbirine yakındır, bazı ölçüm sonuçları ise birbirini
tekrar etmektedir. Patlayıcı madde sarfiyat defterinin bazı yerlerindeki
imzayla ilgili kısımlar boş bırakılmıştır. Cihaz bakım defterindeki cihazların
sıfırlanmasına, ölçümlenmesine ve takip edilmesine ilişkin kayıtlar özellikle
2014 yılı Mart ayından itibaren imzasızdır. Ayrıca 340 ana nefeslik hava
çıkışına yerleştirilen 428 kodlu sıcaklık sensörüne ait verilere göre
1/2/2014-28/2/2014 tarihleri arasında 20,82 °C-21,15 °C arasında değişen
sıcaklık 6/5/2014 tarihinden itibaren 32 °C’yi aşmış, 12/5/2014 tarihinde 45
°C’nin biraz üzerine çıkmış; olay günü saat 10.15’te 46,23 °C’ye, saat 15.10’da
ise 46,58 °C’ye ulaşmıştır. Bilirkişi heyetinde görevli profesör ünvanına sahip
bir maden mühendisinin soruşturmada görevli bir Cumhuriyet savcısına verdiği
bilgiye bakılırsa yer altındaki kömürün oksidasyonunun (kendiliğinden yanma) en
önemli göstergesi CO konsantrasyonunun ve sıcaklığın artmasıdır. Bu nedenle
maden işletmelerinde havanın nem değerine bağlı olarak kuru sıcaklık 30 °C’yi,
yaş sıcaklık ise 25 °C’yi geçmemelidir.
14. Olaydan yaralı olarak kurtulanların tespiti için
çevredeki kamu ve özel sağlık kuruluşlarıyla yazışmalar yapılmış, bir kısım
yaralı hakkında düzenlenen genel adli muayene raporları temin edilmiştir. Bazı
yaralılar yönünden kesin adli rapor alınmıştır.
15. Elde edilen güvenlik kameralarına ait kayıtlar Ankara
Kriminal Polis Laboratuvarına inceletilmiştir.
16. Çalışma Bakanlığı ile Enerji Bakanlığından olay
tarihinden önceki iki yıl içinde olayın meydana geldiği madende yapılan
denetimlere ait tüm bilgi ve belgeler istenmiştir.
17. Maden ocağının gaz izleme odasında bulunan gaz
sensörlerinin kayıtlarının tutulduğu bilgisayarlar ile madenin personel
servisinde bulunan, madende çalışan personelin giriş ve çıkış kayıtlarını tutan
bilgisayarın imajları alınmıştır.
18. Kurtarma ve tahlisiye çalışmalarının tamamlanmasından
sonra olayın meydana geldiği maden, hava girişinin engellenmesi ve devam eden
ocak yangınının durdurulabilmesi amacıyla her üç girişinden barajlanarak
kapatılmıştır. Baraj arkasında bırakılan numune alma borularından düzenli
aralıklarla ocak içi gaz ölçümleri alınmış, yangının devam edip etmediği takip
edilmiştir. 23/6/2014 tarihinde Cumhuriyet savcıları ve bilirkişi heyeti,
yüklenici Şirketin yetkilileri ve TKİ yetkilileri ile bir toplantı yapıp ocağa
giriş şartlarını değerlendirmiştir. Aynı gün yapılan keşifte mevcut yer altı
üretimi nedeniyle yeryüzünde oluşan çökme ve kayma bölgeleri incelenip
fotoğraflanmış, inceleme yapılan sahaların GPS ile koordinatları elde
edilmiştir.
19. Gaz oranlarının uygun değerlere ulaştığı
değerlendirilince 16/7/2014 tarihinde, kapalı olan ocak giriş barajları
tahlisiye ekipleri denetiminde yıkılmış ve havalandırma fanları çalıştırılarak
kısmi hava akışı sağlanmıştır. Ocağa giren tahlisiye ekipleri gaz ölçümü yapmış
ve yangının yer altında devam ettiğini ancak ocağın bazı bölümlerine
girilebileceğini tespit etmiştir. Temiz havanın olay yerine ulaşması sonucunda
yangının artarak devam etme olasılığının yüksek olmasına, metan içeriğinde
kontrol dışı artışlar yaşanabilecek olmasına ve bu nedenle grizu patlama
tehlikesinin artarak devam etmesine rağmen soruşturmada görevli bir Cumhuriyet
savcısı ile bilirkişi heyeti, iş sağlığı ve güvenliği için gerekli takımı temin
ederek soruşturma kapsamında alınan ifadelerde olayın çıkış noktası olarak
beyan edilen ve göçük olduğu tahlisiye ekiplerince belirlenen bölgedeki durumu
incelemek için ocağa girmiştir. 1.100 metrelik derinliğe kadar bölümde olayın
sebebine ilişkin delil ve emareye rastlanmamıştır. 1.500 metre derinlikte 4
No.lu insan nakil bandı ile 5 No.lu insan nakil bandını bağlayan nefesliğe
(146,8 kodlu) girilmiştir. Bu bölgede alt kodda bulunan 3 numaralı kömür nakil
bandının bulunduğu galeriye (144,0 kodlu) doğru göçüğün meydana geldiği
görülmüştür. Jeolojik yapı olarak kömüre değil metamorfik kayaç olan marna
rastlanmıştır. Elektrik kablolarının sağlam olduğu, tahkimata destek olarak
kullanılan ahşap kamaların sadece üzerinde is bulunduğu, göçük alanı içinde
domuz damlarının bulunduğu ve bu damların yanmadığı tespit edilmiştir. S
panolarına giden temiz hava yolunda U3 trafosunun durduğu yol üzerinde yoğun
bir şekilde duman bulunduğu gözlenmiş ve seyyar gaz ölçüm cihazlarıyla yapılan
ölçümlerde CO oranı 518 PPM, metan (CH4)oranı %0,26, oksijen oranı ise %18,25
bulunmuştur. Ayrıca 340 nefeslik ana yol üzerinde tahkimatlar arasına konulan
ahşap kamaların tamamen yandığı, A ve H panolarının bulunduğu bölge tarafından
yoğun bir şekilde dumanın geldiği görülmüştür. Böylece kazanın başlangıç yeri
olarak tahmin edilen bölgenin halen yanmakta olduğu, burada CO değerlerinin çok
yüksek olduğu, yoğun duman nedeniyle ocakta daha fazla ilerlemenin mümkün
olmadığı saptanmıştır. Gerekli örnekler alındıktan sonra keşif
sonlandırılmıştır (Bilirkişi heyetince gerek bu keşifte gerek daha önce yapılan
keşiflerde tespit edilen diğer hususlar, bilirkişi raporunun kusur
değerlendirmesiyle ilgili kısmında yer almaktadır; bkz. § 24).
20. Sıcaklık ölçüm cihazı ile seyyar gaz ölçüm cihazları,
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Ulusal Metroloji
Enstitüsü Gaz Metrolojisi Laboratuvarına (Gaz Laboratuvarı), CO maskeleri ise
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezine inceletilmiştir. Seyyar gaz ölçüm cihazları
ile gaz maskeleri yönünden yapılan incelemeler nedeniyle düzenlenen raporlara
göre;
i. I... S... marka on iki seyyar gaz ölçüm cihazından
ancak dokuzundan veri alınabilmiştir. Bu cihazların 10-15/5/2014 tarihleri
arasında kaydettiği veriler incelenmiş ve CO miktarının yasal limitleri aştığı
toplam otuz bir ölçüm aralığı tespit edilmiştir. Aşımların bazıları kısa sürse
de bazıları saatlerce sürmüştür. Bazı aşımların yasal limitlerin çok üzerine
çıktığı saptanmıştır. Cihazların kalibrasyon ölçümleri yapılmış ve 11033FH-049
seri numaralı cihazın oksijen sensörünün hata verdiği, bazı cihazların kuru
hava ile kalibrasyonu sırasında sıfır göstermesi gereken CO, H2S (hidrojen
sülfür) ve CH4 (metan) değerlerinin sıfırdan daha küçük gösterdiği
belirlenmiştir. On iki cihazın tamamının O2 ölçümlerinin kalibrasyon gaz
değerinin sınırları içinde olduğu görülmüştür. Üç cihazın CO ölçüm sonuçları,
yedi cihazın ise H2S ölçüm sonuçları kalibrasyon gaz değeri sınırlarının
üstündedir. Altı cihaz ise kalibrasyon gaz değeri sınırlarının altında ölçüm
yapmaktadır. Cihazların kalibrasyon gaz değeri sınırlarının üzerinde ölçüm
yapması saha uygulamasında bir tehlike arz etmemektedir zira cihazlar ölçüm sonuçları
yasal limitlere ulaşmadan alarm vermektedir. Öte yandan CH4 için kalibrasyon
gaz değeri sınırlarının altında ölçüm yapan cihazlar, ortamdaki gaz miktarı yasal
limitleri aşmasına rağmen alarm veremez. İlgili mevzuata göre maden ocaklarda
CO değeri azami 50 PPM, sekiz saatlik çalışma için müsaade edilen azami H2S
değeri 20 PPM, oksijen değeri asgari %19, CH4 değeri ise azami %2’dir.
İncelenen seyyar gaz ölçüm cihazlarından bazıları 10/5/2013-14/5/2013 tarihleri
arasında 50 PPM’nin oldukça üzerine çıkan CO değerleri ölçmüştür.
ii. CO maskelerine gelince;
- F... firması tarafından üretilen gaz maskelerinin
koruyucu ambalajlarındaki (kullanılmış ve kullanılmamış) üretim tarihi ve
üretici firma bilgisi kolay anlaşılabilir değildir. Bu firma tarafından üretilmiş
olan kullanılmış on iki gaz maskesinin tamamının filtre kısımları paslanmıştır.
Ayrıca sözü edilen on iki gaz maskesinden üçü raf ömrünü tamamlamıştır. Aynı
firma tarafından üretilen ve kullanılmamış olduğu bildirilen 116 gaz
maskesinden on sekizinin raf ömrü sona ermiştir.
- D... firması tarafından üretilen gaz maskelerinin
teknik özellikleri ile ilgili bilgilere ulaşılamamıştır.
- Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı maskelerin tamamı 16-20
yıl önce üretilmiştir ve kullanım ömrünü tamamlamıştır.
- Kullanılmış bazı gaz maskelerinde seri numarası ya
yoktur ya da silinmiştir.
- İncelenen gaz maskelerinin kalite kontrollerinin en son
ne zaman yapıldığı bilgisine ulaşılamamıştır.
- Kaza anında ve hemen sonrasında, madende çalışan
işçilerin maruz kaldığı ortamdaki oksijen oranı, karbonmonoksit oranı ve
karbondioksit oranı ile ilgili ölçüm sonuçları gönderilmediğinden F... firması
tarafından üretilen gaz maskelerinin olay anındaki koşullara uygun olup
olmadığı ile ilgili değerlendirme yapmak mümkün değildir.
21. Soruşturmada dumandan doğrudan etkilenen 161 işçi
mağdur olarak, yangından etkilenmeyen 425 işçi ise tanık olarak dinlenmiştir.
Ayrıca olayda vefat edenlerin çok sayıda yakınının beyanı alınmıştır.
22. Bilirkişi heyeti, kazayla ilgili raporunu 5/9/2014 tarihinde
tamamlamıştır. Sözü edilen raporda maden ocağındaki havalandırma, sensör
ölçümleri, elektrik dağıtım hatları ve trafolar ile ilgili değerlendirmelerde
bulunularak maden kazasının pek çok ihmal ve kusurun bir araya gelmesi sonucu
meydana geldiği, kazanın önlenebilir olduğu sonucuna varılmıştır. Rapora göre
olayda vefat eden kişilerin ölüm sebebine ve bu boyutta bir CO zehirlenmesi
meydana gelebilmesini sağlayacak CO konsantrasyonuna -yer altı ocağının
boyutları gözönüne alındığında- tek başına bant, ahşap tahkimat ve PVC boru
yangınının neden olması mümkün değildir. Olayda U3 trafosu etrafında topuk
olarak bırakılan kömürün kontrolsüz bir şekilde kendiliğinden yanması sonucu
oluşan karbonmonoksit temiz hava girişine ulaşmıştır. Temiz hava ile temas ederek
kendiliğinden yanan kömür tam yanmaya dönüşmüştür. Bu yangın 4 No.lu kömür
nakil bandının bulunduğu yola sirayet ederek bu bölümdeki ve 3 No.lu kömür
nakil bandının bulunduğu yoldaki bant, ahşap tahkimat, PVC borular ve elektrik
kablolarını tutuşturmuştur. Su ile soğutma çalışmaları sonucu zehirleyici ve
boğucu gazlar açığa çıkmıştır. Nitekim olay sonrası diğer yangınlar
söndürüldükten sonra kurtarma faaliyetleri esnasında kömür yangınının devam
etmekte olduğu 16/5/2014 tarihinde maden ocağına yapılan ilk keşifte
saptanmıştır. 16/7/2014 tarihinde yapılan keşifte de uzun bir süre madenin
kapalı kalmış olmasına rağmen kömürün olayın meydana geldiği bölgede yanmaya
devam ettiği tespit edilmiştir.
23. Bilirkişi heyeti 2006 yılında kömür üretme ve teslim işini
üstlenen şirketin7/10/2009 tarihinde TKİ’ye yaptığı sözleşme devri ile ilgili
başvurusunda üretim çalışmaları sırasında oluşan yangınlardan dolayı üretim
yapılamamasını ve yüksek su gelirini gerekçe gösterip ileride telafisi mümkün
olmayacak problemlerle karşılaşılacağına değinerek işi devretmek istediğini
dikkate almış, maden sahasının yüksek yangın riski taşıdığının TKİ ve kömür
üretim işini devralan yüklenici Şirket tarafından bilindiği kanaatine varmış ve
olayın meydana gelmesinden sorumlu olanları belirlemiştir.
24. Bilirkişi raporunun kusur değerlendirmesine ilişkin
kısmı şöyledir:
“1. Olayın
meydana gelişinden önceki tarihlerde, ocak havasının denetimi için kurulan gaz
izleme sensörleri, olayın başlangıcını haber vermiş, ancak bu durum şirket yetkilileri
tarafından dikkate alınmamıştır. Ocak içi yangınının başladığını gösteren CO,
sıcaklık yükselmesi ve ocak çıkış havasındaki oksijen seviyesinin düşmesi,
yangının başladığının en önemli kanıtıdır. Oksijen seviyesi, madenlerde izin
verilen değerlerin altında, CO ve sıcaklık değerleri, izin verilen sınır
değerlerin üzerinde seyretmiştir. Sensörlerden gelen bilgiler, ocakta meydana
gelen kazanın olacağını önceden bildirmesine rağmen, bilgilerin dikkate
alınmaması ve çalışmaların durdurulmaması çok önemli bir ihmali göstermektedir.
Bu durumu izlemek ve gerekli önlemleri
almakla yükümlü olan;
a- İşveren (Yönetim Kurulu Başkanı);
b- İşveren Vekilleri (Genel Müdür,
İşletme Müdürü, İşletme Müdür Yrd.);
c- Ocak Daimi Nezaretçisi;
d- Teknik Nezaretçi;
e- İş Güvenliğinden Sorumlu Vardiya
Amirleri;
f- İş Güvenliği Uzmanları;
g- Ocak Havalandırma Mühendisi;
h- Sensör kayıtlarından sorumlu olan
teknik personel, asli kusurlu,
Kontrol yetkisi olan, aylık hak ediş
dosyalarında iş güvenliği ile ilgili raporları denetleme ve inceleme yetkisine
sahip olan ruhsat sahibi TKİ-ELİ’de [Ege Linyit İşletmesi Müdürlüğü, ELİ] görevli;
i- TKİ-ELİ Kontrol Baş Mühendisi;
j- TKİ-ELİ[yüklenici Şirketin] Eynez ocağı
kontrol mühendisleri, asli kusurludur.
2. Havalandırma şekli ve yöntemi, yangın
tehlikesi olan bir yer altı ocağı için uygun değildir. Ocağın bazı bölümlerinde
seri havalandırma yöntemi uygulanmaktadır. Yani, ocaktaki kirli havanın en kısa
yoldan dışarı atılmasını sağlayacak paralel yol bağlantıları kurulmamıştır. A
ve H panoları ile K ve S panoları bağımsız kirli hava çıkışına sahiptir. Ancak
140 panosunda kirlenen hava temiz havaya karıştırılarak bu panolara
iletilmekte, K panosunda yeniden kirlenen hava S panosuna gönderilmekte, S
panosunda 3 ayak seri olarak (bir ayakta kirlenen hava diğer ayağın temiz
havası olarak kullanılıyor) havalandırılmaktadır. Aynı durum H panosunun 2
ayağı ve çok sayıda baca üretiminde de görülmektedir. Yangın çıkması durumunda,
mevcut CO maskelerinin kullanım süreleri de düşünüldüğünde, temiz havaya çıkış
yapılabilecek bir mesafe söz konusu değildir. Bu durum, ölümlerin yüksek
olmasının nedenlerinden birisidir.
Maden ocaklarında işletme projelerini
inceleyerek çalışma izni veren ve her yıl üretim faaliyet raporlarını
denetleyen bir kurum olarak, havalandırma planını bu hali ile kabul etmesi ve
üretime izin vermesi nedeni ile;
a- Maden İşleri Genel Müdürü;
b- 2010 yılından olay tarihine kadar [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM [Maden İşleri
Genel Müdürlüğü] kontrol ve denetleme elemanları,
asli kusurludur,
İş sağlığı ve güvenliği açısından
havalandırma planlarının uygulanmasını ve hava ölçümlerini kontrol etme,
denetleme ve olumsuz durumlarda ocak faaliyetlerini durdurma yetkisinde sahip;
c- Olay tarihinden önceki son iki yıl
içerisinde [yüklenici
Şirketin] Eynez İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftis Kurulu Iş
Müfettişleri, asli kusurlu,
Ocak havalandırma planını hazırlayan,
onaylayan ve kontrol eden işletmeci ve ruhsat sahibi;
d- İşveren;
e- İşveren Vekilleri;
f- TKİ- ELİ Kontrol Baş Mühendisi;
g- TKİ-ELİ [yüklenici Şirketin] Eynez ocağı
kontrol mühendisleri, asli kusurludur.
Konuya ilişkin olarak gerekli uyarı ve
müdahalelerde bulunmayan;
h- Emniyet Başmühendisi;
i- Teknik Nezaretçi;
j-
Daimi Nezaretçi;
k- İş Güvenliği Uzmanları, tali
kusurludur.
3.
Soma Kömür işletmeleri
tarafından hazırlanan ve TKİ Genel Müdürlüğünce onaylanan 1. Revize Projesinin
20. sayfasında 2.18 başlığı altında verilen değerlendirmede, metan sorunu ile
uğraşılan bu tür ocaklarda çalışanların en kısa ve en kolay yolla yerüstüne
naklinin çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bunun sağlanması için yeni bir
planlama ile yeryüzüne bağlantılı galerilerin sürülmesi kararlaştırılmış, bu
konuda 03.12.2010 tarihinde 7231 muhaberat no ile TKİ Müessese Müdürlüğünden
izin istendiği belirtilmiştir. 08.12.2010 tarihli TKİ Müessese Müdürlüğü oluru
ile birisi acil çıkış galerisi olmak üzere iki ayrı galeri en temiz hava
girecek olup, yeni sürülecek galeri ile de hava çıkışı sağlanacağı
belirtilmiştir. Ancak 1. Revize projesi Plan 2’de gösterilen bu galeri, üretim
sınırlarında yapılan değişiklik neticesinde üretim rezervi içerisinde kalarak
rezervzayiatının engellenmesi amacıyla oluşturulmamıştır. Olay esnasında kaçışı
sağlayacak böyle bir yolun, iş güvenliği göz ardı edilerek ve sadece kömür
rezervi düşünülerek iptal edilmesi nedeni ile;
a- TKİ Yönetim Kurulu Başkanı;
b- TKİ İşletme Dairesi Başkanı, asli
sorumludur.
4.
1. Revize projesinde,
sözleşmede belirlenen 1.500.000 ton/yıl üretimin gerçekleştirilebilmesi için,
yer altı ve yerüstü çalışanların sayısı 2226 kişi olarak verilmiştir. Bu
kapasitenin sağlanması için birisi yedek olmak üzere 2 adet 2500 m3/dakika
kapasiteli vantilatör kullanıldığı beyan edilmiştir. 2012 yılında
gerçekleştirilen kömür üretimi 3.816.015 ton, 2013 yılında ise bu rakam
3.566.457 ton’dur ve 2014 yılındaki havalandırma ölçümlerinin yapıldığı
defterlerde, ocak çıkış havası debisinin 1980 m3/dakika civarında olduğu
saptanmıştır. Bazı ayaklarda ölçülen hava hızlarının, sınır değer olan 0.5
m/sn’ nin altında olduğu saptanmıştır. 2014 yılının Mart ayında, hak ediş
dosyasından alınan sigortalı olarak prim yatırılan toplam işçi sayısı 3367
olarak belirlenmiştir. Üretimin iki katından fazlasına çıkarılmış, çalışan
sayısının artırılmış olmasına rağmen, havalandırma sisteminin aynen korunmuş
olması iş sağlığı ve güvenliği yönünden çok büyük bir ihmali ortaya
koymaktadır.
Havalandırma ile ilgili yukarıda
belirtilen uygunsuz durumu göz ardı ederek çalışmalarını sürdüren;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri;
c- Teknik Nezaretçi;
d- İş Güvenliği Uzmanları, asli
kusurludur.
Revize projeyi onaylayan, ancak üretim
ve havalandırma uygulamasını kontrol etmeyen,
e- TKİ Yönetim Kurulu Başkanı;
f- TKİ İşletme Dairesi Başkanı;
g- TKİ- ELİ Kontrol Baş Mühendisi, asli
kusurludur.
2010 yılından olayın meydana güne kadar
uygulamayı denetlemede gerekli özeni göstermeyen;
h- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, asli kusurludur,
i- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
işletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri, tali
kusurludur.
5.
Yangın tehlikesi bulunan
yer altı kömür işletmelerinde, yanmaya karşı gerekli önlemlerin alınması,
kullanılan makine ve ekipmanların yanmaz veya zor tutuşur malzemelerden
seçilmesi gerekmektedir. Grizulu ocak olarak sınıflandırılan Eynez yer altı
işletmesinin tüm elektrikli ekipmanlarının anti-grizu veya alev sızdırmaz
(EX-proff) olarak seçilmesi gerekmektedir. Gerçekleştirilen keşiflerde,
yardımcı tahkimat malzemesi olan ahşap kamaların, PVC boruların ve bantların
yangına karşı dayanıklı olmadığı, bant motorlarından bazılarının ve elektrik
kablolarının bağlantı uç ekipmanlarının alev sızdırmaz olarak seçilmediği
tespit edilmiştir. Yangına meyilli olan böyle bir işletmede, yangın riskine
karşı gerekli altyapıyı oluşturmayan;
a- İşveren:
b- İşveren Vekilleri; asli kusurludur,
Gerekli uyarıları yapmayan ve
müdahalelerde bulunmayan;
c- Teknik Nezaretçi;
d- İş Güvenliği Uzmanları, tali
kusurludur.
Denetleme ve işi durdurma yetkisine
sahip;
e- 2010 yılından olay tarihine kadar,[yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, asli kusurludurlar.
f- 2010 yılından olay tarihine kadar [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri, asli
kusurludur.
6.
Çalışanların kullanımına
verilen ve yangın esnasında işçilerin güvenli bölgeye kaçışlarına yardımcı
olacak CO gaz maskelerinin kontrol kayıtlarının düzenli tutulmadığı ve rutin
kontrollerin düzenli olarak yapılıp yapılmadığı anlaşılamamıştır. Tanık ifadelerinden,
olay esnasında bazı CO maskelerinin işlevini yerine getirmediği, çalışanların
zimmetinde bulunan maskelerin kontrollerinin uzun süre yapılmadığı
anlaşılmıştır.
CO gaz maskelerinin kontrol kayıtlarını
denetlemekle görevli olan ve yaptırım gücünü uygulamayan;
a- 2010 yılından olay tarihine kadar [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri, asli
kusurludur.
b- İşveren;
c- İşveren Vekilleri;
d- Teknik Nezaretçi;
e- İş Güvenliği Uzmanları, asli kusurludur.
7.
Teknik nezaretçi
defterinin düzenli tutulmadığı, son 4 kaydın nüshalarının defterde kaldığı,
tehlike sınırlarının aşılmış olmasına rağmen, tehlikeli gaz değerleri için
defterde herhangi bir ibareye rastlanılmadığı yapılan incelemelerden anlaşılmıştır.
Gaz ölçüm defterinden elde edilen veriler ile sensörlerden elde edilen
verilerin birbirlerini tutmaması nedeniyle kayıtların rastgele tutulduğu tespit
edilmiştir.
Ölçüm anomalilerinin gözlenmeye
başladığı 2014 yılı başından itibaren defterlerin tutulmasından, ölçümlerin
yapılması ve kayıt altına alınmasından sorumlu;
a- İşveren:
b- işveren Vekilleri;
c- Teknik Nezaretçi;
d- İş Güvenliği Uzmanları;
e- Ocak Havalandırma Mühendisi;
f- Gaz Ölçümlerinden Sorumlu
Mühendisler;
g- İş Güvenliğinden Sorumlu Vardiya
AmirIeri, asli kusurludur.
8.
Ocak havalandırmasının
karmaşık yapısı nedeniyle daha fazla sensör ile kontrol edilmesi gerekirken,
yeterli sayıda gaz ve sıcaklık sensörü bulunmamaktadır. Ocak sıcaklığı, sadece
ocak hava çıkışında bulunan bir adet sensör ile kontrol edilmektedir.
Vardiyalarda, ocak içi havasının sıcaklık ve gaz içeriği farklı bölümlerinde
kontrol edilip kayıt altına alınması gerekmektedir. CO için ölçüm yapan
sensörlerden 9 adeti düzgün veri üretmemesine rağmen bu durum göz ardı edilmiş,
gereken tedbirler alınmamıştır.
Sensörlerin kontrolünü yapma zorunluluğu
bulunan, elde edilen verileri değerlendirmekle görevli olan, ancak bunları
ihmal eden;
a- Teknik Nezaretçi;
b- iş Güvenliği Uzmanları;
c- Ocak Havalandırma Mühendisi;
d- Gaz Ölçümlerinden Sorumlu
Mühendisler;
e- İş Güvenliğinden Sorumlu Vardiya
AmirIeri;
f- TKİ- ELİ Kontrol Baş Mühendisi;
g- TKİ- ELİ [Yüklenici Şirketin] Eynez ocağı
kontrol mühendisleri, asli kusurludur.
9.
Soma Kömürleri
işletmesi, Eynez yer altı kömür sahasının bazı bölümlerinde, tek bir bacadan
üretim yapılması nedeniyle tehlikeli olduğu için kullanımı sakıncalı olan Kara
Tumba yöntemiyle üretim yapıldığı, imalat planlarında ve hak edişlerde verilen
planlarda görülmektedir.
Yeraltında çalışan sayısının artmasına
ve risk faktörünün yükselmesine neden olan bu yöntemin, daha fazla kömür
kazanılması için kullanılmasına izin veren ve bunları denetleme ve güvenli
olmadığı için durdurma yetkisine sahip olmasına rağmen gerekli müdahaleyi
yapmayan;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri;
c- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri;
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen. denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları;
e- TKİ Yönetim Kurulu Baskanı;
f- TKİ İşletme Dairesi Başkanı;
g- Teknik Nezaretçi, asli kusurludur.
10. ... 2013 ve 2014 yılları Termin
Takip kayıtları incelendiğinde, aylar ve yıllar bazında programlanan üretimden
2-2,5 kat fazla üretim yapıldığı anlaşılmaktadır (2013 yılı için programlanan
üretim 1.500.000 Ton, gerçekleşen üretim 3.566.456 Ton). Bu sonuçlar, işletmede
‘Üretim Zorlaması’
olduğunu ve işçilerin ifadelerinde de belirttiği gibi fazla çalışmaya
zorlandıkları savını doğrulamaktadır. Üretim zorlaması beraberinde alınması
gereken tedbirlerin alınmamasına ve tehlikeli çalışma koşullarının oluşmasına
yol açmıştır.
Üretim zorlamasını gerçekleştirmesi
nedeni ile;
a- İşveren:
b- İşveren Vekilleri;
c- TKİ Yönetim Kurulu Başkanı;
d- TKİ İşletme Dairesi Baskanı; asli
kusurlu,
Üretim artışını karşılayacak gerekli
proje değişikliklerini talep etmeyen ve buna bağlı yıllık üretim faaliyet
raporlarını denetlemeyen;
e- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, asli kusurludur,
Denetimlerinde işletme projesi, program
ve üretim farklılıklarını göz önüne alarak kapsamlı denetleme yapmayan;
f- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
işletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettisleri, asli
kusurludur.
11.
... [Y]önetmelikte belirtilen, ‘vantilatör
ve aspiratörlerin, gerektiğinde, hava akımını ters yöne çevirebilecek tipte
düzenlenmiş olmalıdır’ koşulu ocakta yerine getirilmemiştir. Bu durum
kurtarma faaliyetlerinde olumsuz etki yaratmıştır. Ocağın girişinde bulunan ana
havalandırma fanının bu teknolojik özelliğe sahip olmadığı tespit edilmiştir.
Olayın başlamasından sonra hava akışının yönünü ters çevirmek için verilen
karar sonucunda ocağa gönderilen hava miktarının önemli ölçüde azaldığı tanık
ifadelerinden anlaşılmıştır.
Bu teknik zorunluluğu yerine getirmeyen;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri, asli kusurludur.
12.
Eynez yer altı ocağı tek
hat şeması üzerinden elektrik projesi incelendiğinde trafo, SF6 gazlı
kesicilerin ve enerji taşıma kablolarının, bazı hatlarda uygun olmadığı
sonucuna varılmıştır. İşletmenin elektrik sistemi, madenin çalıştırılması için
güvenilir değildir.
İşletme projesi içerisinde, elektrik
projelerinin MİGEM’e sunulması ve onay alınması gerekmektedir. Ancak bu işlemin
yerine getirilmediği belirlenmiştir. Bu nedenle;
a- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Prolelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları;
b- İşveren;
c- İşveren Vekilleri, tali kusurludur.
13.
Maden ocağında
kullanılan gaz sensörlerinin akredite bir kurum veya kuruluş tarafından
kalibrasyonlarının yapılmadığı anlaşılmıştır. Şebeke enerjisi kesildiğinde
yedek elektriksel güç (akü ve kesintisiz güç kaynağı) kaynakları ile sensörler
beslenmelidir. Bu faciada sensörlerin yedek güç kaynaklarının yeterli olmadığı
anlaşılmıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun 24/08/2010 tarihli ‘Merkezi Gaz izleme Sistemi
(MGİS) Yönergesi’ esas alındığında;
Alt yapının kurulup çalıştırılmasından
sorumlu;
a- İşveren:
b- İşveren Vekilleri;
c- Merkezi Gaz İzleme Sisteminde görevli
yetkili personel, asli kusurlu,
Kontrol ve denetim yetkisi olan;
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri;
e- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, tali kusurludur.
14.
Kaza esnasında, olay
yerindeki haberleşme cihazlarının çalışmadığı ifadelerden anlaşılmaktadır.
Haberleşme cihazlarının ve aksesuarlarının yer altı standartlarına uygun
olmadığı belirlenmiştir. Elektrik panolarında kablo eklerinin standart dışı
bakırların birbirine sarılması ile yapıldığı, plastik banttarla sarıldığı
tespit edilmiştir. Olay yerinin boşaltılması için haberleşme en önemli unsurdur.
Haberleşme cihazlarının çalışmaması ve merkezi alarm sisteminin bulunmaması,
tahliyenin gecikerek olayın büyümesi hususundaki en önemli unsurlardan
birisidir. Bu nedenle gerekli tedbirleri almamış olan;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri asli kusurludur,
Projeleri kontrol etmeyen ve gerekli
denetimleri yapmayan;
c- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri;
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, asli kusurludur.
15. Çalışılan kömür damarlarının yangına
müsait oluşu dikkate alınarak özellikle terk edilen eski üretim alanlarının
kontrolünün yapılarak kömür yangınlarına karşı gerekli önlemler alınmamıştır.
Uygulanan üretim yöntemi, göçük içerisinde çok fazla yanmaya müsait kömür
bırakmaya meyilli olması nedeniyle, yangına elverişli kömür ocakları için uygun
değildir. Bu yöntem ile üretime karar veren ve bunu onaylayarak üretimin devam
etmesini sağlayan;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri;
c- TKİ İşletme Dairesi Başkanı; asli
kusurludur,
İşletme projesine onay veren,
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları; asli kusurludur,
Takibini yapan ve iş güvenliği açısından
denetleme ve işi durdurma yetkisi olan;
e- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletmesinde
denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri, tali kusurludur.
16.
Çok Tehlikeli İş sınıfı
kapsamına giren yer altı maden işletmelerinde yapılması gereken Risk
Değerlendirmelerinin içerisinde ocak yangınlarına karşı kapsamlı bir Risk Değerlendirmesi
ve alınacak önlemlere ilişkin bir bölüm mevcut değildir. Bu durum büyük bir
eksiklik yaratmaktadır. Risk değerlendirmesini gerçekleştirecek eleman ve
denetleyecek kurum olan;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri;
c- İş Güvenliği Uzmanları;
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri, asli
kusurludur.
17. Çalışanlara işe başlamadan önce
verilmesi gereken en az 32 saatlik mesleki eğitim, işe başlamadan önce verilmesi
ve her yarı tekrarlanması zorunlu 16 saatlik iş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimleri
tam olarak verilmemiştir. Yine tanık ifadelerinden, söz konusu eğitimlerin
gerçek anlamda yaptırılmadan belgelendirildiği, tekrarlama eğitimlerinin ise
yaptırılmadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri, asli kusurludur.
18.
İşverenin, 6331 Sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ve ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca, en az
biri A sınıfı uzman olmak üzere 3 adet iş Güvenliği Uzmanı ataması ve çalışan
sayısının 3000 civarında olması nedeniyle bu kişilere iş Güvenliği dışında
herhangi bir iş vermemesi gerekirdi. Bu yasal gerekliliği, yeterli bilgi ve
deneyimi olmayan iş güvenliği uzmanlarına görev vererek yerine getiren ve ek
farklı işlerle görevlendiren;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri, asli kusurludur.
19.
İşyerinde tahliye amaçlı
bir planlama söz konusu değildir. Çalışanların işyerlerini terk edebilecekleri
kısa ve alternatif yollar yapılmamış, herhangi bir tehlike durumunda tüm
çalışanları uyarabilecek bir alarm sistemi, haberleşme sistemi ve yönlendirme
levhaları kurulmamıştır. Bu nedenle, ilgili mevzuatı dikkate almayan;
a- İşveren;
b- İşveren Vekilleri, asli kusurludur.
Gerekli denetimler neticesinde tehlikeli
durumu belirleyip gerekli önlemlerin alınmasını sağlamayan;
c- 2010 yılından olay tarihine kadar, [Yüklenici Şirketin] Eynez
İşletmesinde denetim yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu İş Müfettişleri;
d- 2010 yılından olay tarihine kadar, [yüklenici Şirketin] Eynez İşletme
Projelerini inceleyen, denetleyen ve onay veren yetkili MİGEM kontrol ve
denetleme elemanları, asli kusurludur.
20.
Türkiye Kömür
İşletmeleri tarafından, önce P... A.Ş.’ne daha sonra [yüklenici Şirkete] ‘Hizmet Alım
Sözleşmesi ile Verilen ihale Konusu 15.000.000 Ton Kömür Üretim işi’
4857 sayılı iş Kanunu hükümleri açısından muvazaalı (hileli) olarak
görülmektedir. Konuya ilişkin olarak hem Sayıştay KİT raporlarında, hem de TKİ
tarafından yayımlanmış olan 2013 yılı Faaliyet Raporunda bu duruma dikkat
çekilmiştir.
Asli görevi kömür işletmeciliği olan,
gerekli bilgi birikimi ve teknik personel desteğine sahip Türkiye Kömür
işletmeleri’nin, asıl işi olan yer altı kömür üretimini, hizmet alım sözleşmesi
ile iş güvenliğini göz ardı ederek, maliyet kaygısıyla alt işverene devretmesi
nedeniyle;
a- TKİ Yönetim Kurulu Başkanı;
b- TKİ İşletme Dairesi Başkanı, asli
kusurludur.”
25. Faciada yakınlarını kaybedenlerin bazıları Soma
Başsavcılığına verdiği dilekçelerde olayın meydana gelmesinde TKİ Yönetim
Kurulu Başkanı ile Üyelerinin, TKİ İşletme Dairesi Başkanı’nın, TKİ İş Sağlığı
ve Güvenliği Genel Müdürü’nün, ELİ Müessese Müdürü ile Yardımcılarının, Yer
Altı Kontrol Şube Müdürü ile Müdür Yardımcısı’nın, ELİ kontrol başmühendisleri
ile kontrol mühendislerinin, Maden İşleri Genel Müdürü ile bu kurumun denetim
ve kontrol elemanlarının, Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanı ile 2010
yılından itibaren olay yerinde denetim yapan iş müfettişlerinin, Enerji
Bakanlığına bağlı enerji kalitesi kıstasları denetimini yapan
yetkililerin, yüklenici Şirketin maden ocağını işletmeye başladığı tarihten
sonraki Yönetim Kurulu Başkanları ve Üyeleri ile hissedarlarının, yüklenici
Şirketin Genel Müdürü, İşletme müdürü ve Müdür Yardımcılarının, iş
güvenliğinden sorumlu başmühendis ile mühendislerin, iş güvenliği uzmanlarının,
ocak daimî nezaretçisinin, teknik nezaretçilerin, ocak havalandırma
mühendisinin, sensör kayıtlarından sorumlu teknik personelin, gaz ölçümünden
sorumlu mühendislerin, teknikerlerin ve vardiya amirlerinin de kusurlarının
olduğunu iddia etmiştir.
26. Yürüttüğü soruşturma sonunda ELİ Müdür Yardımcısı
A.U. ve yüklenici Şirketin bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı A.G. ile yüklenici
Şirketin hissedarı, yöneticisi ya da çalışanı olan 42 kişi hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) veren Soma
Başsavcılığı, aralarında ELİ’de görevli bazı kontrol başmühendisleri ile
mühendislerinin de bulunduğu 45 kişi hakkında -ki ELİ Müdürlüğü çalışanları
dışındakiler yüklenici Şirketin hissedarı, yöneticisi veya çalışanıdır- olası
kastla öldürme ve netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama veya bilinçli taksirle
birden fazla kişinin ölümü ile birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma ya
da taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birden fazla kişinin yaralanmasına
neden olma suçlarını işledikleri iddiasıyla Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza
Mahkemesi) nezdinde kamu davası açılması için fezleke düzenleyip soruşturma
evrakını Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığına (Akhisar Başsavcılığı) göndermiştir.
Fezlekede olayın bilirkişi raporunda belirtilen şekilde meydana geldiği iddia
edilmiş ve bilirkişi raporundaki değerlendirmeler çerçevesinde şüphelilere suç
isnadında bulunulmuştur. Kovuşturmasızlık kararına göre şüpheliler S.Y., M.E.,
K.K. ve H.D. meydana gelen faciada vefat etmiştir; haklarında kamu davası
açılmayan diğer şüphelilere ise bilirkişiler kusur atfetmemiştir.
27. Faciada yakınlarını kaybeden bazı kişiler başka
hususlar yanında ELİ Müdür Yardımcısı A.U. ve yüklenici Şirketin bir önceki
Yönetim Kurulu Başkanı A.G.de dâhil olmak üzere olaydan sorumlu olan bazı
kişiler hakkında kamu davası açılması gerektiğini ve ELİ Müessese Müdürü Ha.D.
de dâhil olayda sorumluluğu bulunabilecek bazı kişiler hakkında soruşturma
yürütülmediğini belirterek Soma Başsavcılığınca verilen karara itiraz etmiştir.
Yapılan itirazlar Akhisar Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiştir. Bunun üzerine
olayda vefat eden bazı kişilerin yakınları bireysel başvuru (Abdülkadir
Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2015/1894, 16/1/2020) yapmıştır. Söz konusu
başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, Soma Başsavcılığınca alınan bilirkişi
raporundaki tespitleri gözeterek yaşam hakkının devlete yüklediği etkili
yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün somut olayda ceza
soruşturması gerektirdiğini tespit etmiş ancak bazı şüpheliler hakkındaki
yargısal sürecin devam ettiğine işaret edip, bu süreçte yapılacak araştırma
sonucunda olayda sorumlulukları tespit edilecek kişiler haklarında kamu davası
açılmasının mümkün olduğunu belirterek başvuruyu başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur.
2. Fezlekenin
Düzenlenmesinden Sonraki Süreç
28. Akhisar Başsavcılığı, Soma Başsavcılığınca hazırlanan
fezlekedeki hukuki nitelendirme çerçevesinde 45 şüpheli hakkında Ceza Mahkemesi
nezdinde kamu davası açmıştır. İddianamede -fezlekeyle uyumlu şekilde- olay
esnasında yer altı maden ocağındaki mağdurların tamamının yaşamları tehlikeye
girecek şekilde yaralandığı belirtilmiştir. İddianamenin düzenlendiği tarihte
Gaz Laboratuvarı henüz sabit gaz ölçüm cihazlarıyla ilgili raporunu
göndermemiştir.
29. Ceza Mahkemesi bazı eksikler içerdiği gerekçesiyle
Akhisar Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin iadesine karar vermiştir. Ceza
Mahkemesine göre iddianamede bulunan eksikler kısaca şunlardır:
i. Olayda vefat eden bazı kişilerin yakınlarına yer
verilmemiştir.
ii. Şüphelilerin görev ve hukuki sorumlulukları ile
şüphelilere isnat edilen eylemler delilleriyle açıklanmamıştır. Ayrıca
şüphelilerin sorumluluk durumunu belirleyen bilirkişi raporunda eksiklik
bulunmaktadır.
iii. İddianamede olay esnasında yer altı maden ocağında
bulunan işçilerin tamamının yaşamları tehlikeye girecek şekilde yaralandığı
açıklansa da bu kabulün gerekçesi belirtilmemiş, bu kabul herhangi bir delille
de irtibatlandırılmamıştır.
iv. Şüphelilerin kusur durumlarına etki edebilecek
durumda olduğu değerlendirilen sabit gaz ölçüm cihazlarına ilişkin rapor
beklenmemiştir. Oysa söz konusu rapor esaslı bir delildir.
30. Akhisar Başsavcılığı, Ceza Mahkemesince verilen
karara itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır
Ceza Mahkemesi) sabit gaz ölçüm cihazlarına ilişkin verilerin bilirkişilerce
bilgisayar üzerinden incelenerek bununla ilgili kusur durumunun bilirkişi
raporunda belirtildiği, bilirkişiler tarafından şirkete ait gaz ölçüm günlük
rapor ve kayıt defterinin incelendiği, sabit gaz ölçüm cihazıyla ilgili Gaz
Laboratuvarı raporunun iddianamenin iadesine itirazdan sonra geldiği (Anılan
rapora göre karbondioksit gaz ölçüm cihazı çalışmamaktadır. Diğer gazlar
yönünden sabit gaz ölçüm cihazları ya hatalı çalışmakta ya da kalibrasyon
değerinden daha yüksek değer okumaktadır. Bu durum karbonmonoksit ve metan
gazları için uygulamada tehlike teşkil etmemektedir. Gerekli bilgilerin temin
edilememesi nedeniyle sıcaklık ölçüm cihazlarının kalibrasyonu yapılamamıştır.),
şüphelilerin üzerine atılı suçları işlediği hususunda yeterli şüphe olması
nedeniyle iddianame düzenlendiği ve soruşturma aşamasında alınan bilirkişi
raporunun yeterli görülmemesi hâlinde kovuşturma aşamasında yeniden bilirkişi
raporu alınabileceği gerekçesiyle iddianamenin iadesine ilişkin bir kısım
nedeni yerinde bulmamıştır. Bununla birlikte olayda vefat eden bazı kişilerin
yakınlarına iddianamede yer verilmediğine ve mağdurların yaralarının niteliği
ile ilgili kabulün delillendirilmediğine ilişkin iade nedenleri yerinde
bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına göre 65 mağdurla ilgili herhangi
bir rapor, 85 mağdur yönünde ise kesin adli rapor aldırılmamıştır.
31. Akhisar Başsavcılığı mağdurların adli raporlarını
almak için gerekli adımları atmış ve 5/9/2014 tarihli raporu düzenleyen
bilirkişi heyetinden topçu defteri ve Gaz Laboratuvarının gaz ölçüm
cihazlarıyla ilgili raporları yönünden ek rapor almıştır. Ek rapora göre;
- Seyyar gaz ölçüm cihazlarının kaydettiği en yüksek
sıcaklık değeri33 °C’dir. Olay esnasında çıkış havasına yerleştirilmiş 428
No.lu sabit gaz ölçüm cihazından ölçülen 46,58 °C’ye seyyar gaz ölçüm
cihazlarında rastlanmamıştır ancak seyyar gaz ölçüm cihazlarının çıkış
havasından veri alıp almadığı belirlenememiştir. Seyyar gaz ölçüm cihazlarının
hiçbirinde CH4 ile ilgili sınır aşılmamıştır.
- İlgili mevzuata göre bir üretim biriminde oksidasyon
başladığında, üst taban yolunda umumi havada bulunan CO konsantrasyonu 50
PPM’ye ulaştığında pano yangın bekleme barajlarından kapatılır. 415 No.lu sabit
gaz ölçüm cihazının 5/5/2014 tarihinde saat 12.39’dan itibaren 3 saat 16 dakika
süreyle yaptığı CO ölçümlerinin ortalaması 123,20 PPM’dir. 12.39-14.32 saatleri
arasında ölçülen hiçbir değer 50 PPM’nin altında değildir. Ayrıca 10/5/2014
tarihinde 415 No.lu sabit gaz ölçüm cihazında 2 saat 32 dakika, 11/5/214
tarihinde 470 No.lu sabit gaz ölçüm cihazında 12 saat 31 dakika,
12/5/2014-13/5/2014 tarihlerinde 416 No.lu sabit gaz ölçüm cihazında 4 saat 3
dakika, 13/5/2014 tarihinde 416 No.lu sabit gaz ölçüm cihazında 5 saat 19
dakika boyunca 50 PPM’nin üzerinde CO değeri ölçülmüştür. 415 No.lu sabit gaz
ölçüm cihazının 7/5/2014-8/5/2014 tarihlerinde, vardiya değişim saatlerinde
kaydetmiş olduğu CO değerleri de 50 PPM’nin üzerindedir. Bazı seyyar gaz ölçüm
cihazları 1/5/2014 tarihinde izin verilen sınırın altında oksijen değerleri
ölçmüştür. Yüksek CO ve düşük oksijen değerlerinin hiçbiri gaz ölçüm kayıt
defterine kaydedilmemiştir.
- Top atımından sonra CO değerlerinin yükselmesi
normaldir ve içeriye verilen temiz hava ile CO seyreltilir. Havanın
temizlenmesi on dakikadan fazla sürmez. Pek çok gaz ölçüm cihazında top atımı
ile izah edilemeyecek zaman dilimlerinde yüksek CO değerleri ölçülmüştür.
32. Akhisar Başsavcılığı 23/2/2015 tarihli iddianame ile
45 şüpheli hakkında Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası (ana dava) açmıştır.
İddianameye göre haklarında kamu davası açılan kişiler ile bu kişilerin yaptığı
görevler ve bu kişilere isnat edilen suçlar ekli 2 sayılı listede yer
almaktadır.
33. Olayın şüphelilerinden E.E. müdafii aracılığıyla
Akhisar Başsavcılığına gönderdiği bir dilekçede maden ocağında aralarında
S.D.nin de bulunduğu altı daimî nezaretçinin görev yaptığını ve bu kişilerden
birinin olay esnasında vefat ettiğini iddia etmiştir. Akhisar Başsavcılığı,
bilirkişi raporunda daimî nezaretçilere de kusur atfedilmesine rağmen
soruşturmada daimî nezaretçilerin tespit edilmediğini belirterek söz konusu
dilekçeyi Soma Başsavcılığına iletmiştir. Sonraki bir tarihte Ceza Mahkemesi,
sanıklardan Hi.K. ve H.A.nın daimî nezaretçi olduğunu ancak iddianamede bu
husustan söz edilmediğini Soma Başsavcılığının dikkatine sunmuştur. E.E.nin
dilekçesi ve Ceza Mahkemesinin bildirimi üzerine harekete geçen Soma
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonunda daimî nezaretçi olarak görev
yapmadığı gerekçesiyle S.D. hakkında kovuşturmasızlık kararı verilmiş ancak
daimî nezaretçi olmaları nedeniyle olaydan sorumlu olduğu iddia edilen M.E.,
H.A. ve Hi.K. hakkında bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile
birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan kamu davası
açılması için düzenlenen fezlekeler Akhisar Başsavcılığına gönderilmiştir.
Akhisar Başsavcılığı sözü edilen fezlekelere istinaden M.E., H.A. ve Hi.K.
hakkında Ceza Mahkemesi nezdinde davalar açmıştır. Ceza Mahkemesi, açılan
davaları ana dava ile birleştirmiştir. Bu arada Soma Başsavcılığınca verilen
kovuşturmasızlık kararına yönelik itiraz reddedilmiştir.
34. Bazı katılanların yüklenici Şirketin önceki Yönetim
Kurulu Başkanı A.G.nin de olaydan sorumlu olduğu iddiasıyla verdikleri
dilekçeyi Ceza Mahkemesi, Soma Başsavcılığına iletmiştir. Anılan dilekçe
üzerine Soma Savcılığı konuyla ilgili bir soruşturma başlatmıştır. Bu
soruşturmanın akıbeti ile ilgili bilgiler aşağıda yer almaktadır.
35. Kovuşturmanın başlamasından keşfin yapıldığı 5/2/2016
tarihine kadar olan süreçte Ceza Mahkemesi -doğrudan ya da istinabe yoluyla-
sanıkların sorgularını yapıp olaydan yaralı olarak kurtarılan mağdurların,
tanıkların ve olayda vefat eden kişilerin çok sayıda yakınının beyanını almış;
TKİ, MİGEM ve yüklenici Şirketten çok sayıda bilgi ve belge temin etmiş ve
keşif işlemine konu edilecek maden ocağının keşif için güvenli hâle getirilmesi
için gerekli yazışmaları yapıp bu konuda yapılacak çalışmalarda gözlemci olmaları,
çalışmaları gerektiğinde sesli veya görüntü kayda alıp raporlamaları ve delil
olabilecek unsurların muhafazasını sağlamaları için bilirkişiler
görevlendirmiştir. Ayrıca aynı dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Soma
Faciasını Araştırma Komisyonunca (TBMM Araştırma Komisyonu) hazırlanan rapor,
bazı devlet kurumları ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca
olay hakkında düzenlenen raporlar, çeşitli uzman görüşleri ve aynı olay
nedeniyle farklı iş mahkemelerinde açılan bazı tazminat davalarında alınan
bilirkişi raporları ya Ceza Mahkemesince getirtilmiş ya da bazı katılan
vekilince dosyaya sunulmuştur.
36. Keşif; hepsi akademik unvana sahip maden, jeoloji, iş
güvenliği, iş hukuku veya ceza hukuku alanında uzman olan kişiler ile bir
elektrik mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti refakatinde yapılmıştır.
37. Bilirkişi heyetine mensup iki kişinin
6/2/2016-12/2/2016 tarihler arasında yaptığı jeolojik etütler sırasında tespit
ettiği yerlerde yapılan sondajların karotlarından alınan örnekler Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğüne (MTA) inceletilmiştir.
38. Bilirkişi heyeti, raporunu (ana rapor) 15/8/2016
tarihinde Ceza Mahkemesine sunmuştur. Söz konusu rapora göre;
i. Eski imalattan sızan/üflenen gazlar (başta
karbonmonoksit ve metan) ile yanıcı gazların tutuşmasına bağlı olarak bant
üzerinde taşınan kömürlerin, lastik konveyör (bir malzemenin bir noktadan başka
bir noktaya aktarılmasını sağlayan düzenek) bandının, ortamdaki kömür
tozlarının, elektrik kablolarının, ağaç tahkimatın, plastik boruların ve mazot,
yağ gibi malzemenin yanması sonucunda oluşan gaz ve duman, ocak havasına
katılarak mevcut ocak açıklıklarına yoğun bir şekilde karıştığı için olay
meydana gelmiştir. Eski imalattan sızan gazlar içindeki metanın yanmasına yol
açarak ocakta yangın başlatan neden ise göçükler, kaymalar ve posta akmaları
sırasında darbe alan kablonun/kabloların yarattığı ark veya kısa devredir.
ii. Ocağın bir bölmesinde meydana gelen ve mücadelesi zor
olsa da lokal kalabilecek olay ani gelişmesi, olumsuz ocak yapısı ve mevzuata
aykırı bazı uygulamalar nedeniyle facia boyutuna ulaşmıştır. Bilirkişilere göre
olayla birinci derecede ilgili olan eksiklikler şunlardır:
- Panolar ve galeriler arasında bırakılan topuk
genişlikleri uygun değildir.
- Barajlar, sızdırmazlıkları tam olarak sağlanacak
şekilde kurulmamaktadır.
- U3 bölgesi gibi yüksek yük gerilimi altında kalan
galeriler hem duraylılık (Herhangi bir cismin yerini ve konumunu koruyabilmesi
koşulu) hem de sızdırmazlık açısından keson beton ile tahkim edilmemiştir.
- Eski imalat boşlukları ve barajlanarak kapatılan
bölümler (baraj arkaları) izlenmemekte ve kontrol altında tutulmamaktadır.
- Acil durumlarda çalışanların yeryüzüne tahliyesiyle
ilgili tatbikat yaptırılmamıştır.
- Acil eylem planlarında ocakta oluşabilecek bir yangın
öngörülmemiştir.
- Kullanım ömrünü tamamlamış ferdî kurtarıcılar
kullanılmakta, akredite edilmeden bu maskelerin kullanım süreleri
uzatılmaktadır.
- Bazı panolarda kara tumba üretim yapılmaktadır.
- 4 No.lu nakil bandının olduğu galeride hava miktarının
0-40 m3/dk gibi düşük değerlerde
olması ve bu bölgede çok sayıda eski imalat galerisi olmasına rağmen bölgede
emniyet açısından gerekli merkezî izleme sensörleri bulundurulmamaktadır.
- S panoların hava dönüşlerinin ayrı bir bağlantı ile
yeryüzüne bağlanmasını içeren revize plan uygulanmamıştır.
iii. Madenlerde iş güvenliği ile ilgili mevzuat; acil
durumlarda kaçış yolları, bant konveyör lastiklerinin niteliği, gaz ölçüm
cihazlarının (sensör) tipleri, sayıları ve konulacağı yerler, oksijen ferdi
kurtarıcısı(maske) kullanımı, damar gazlılığının, kendiliğinden yanmaya
yatkınlığın bilimsel olarak ölçülmesi gibi konularda ya eksik ya yetersizdir.
iv. Olayda işveren sıfatı sadece yüklenici Şirkete
aittir. TKİ’nin yüklenici Şirket tarafından kömür üretilen sahada üretim
yapması ve işçi çalıştırması söz konusu değildir. Bu bakımdan TKİ ile yüklenici
Şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi veya işçi kiralama ilişki
yoktur ve TKİ’nin müteselsil sorumluluğu bulunmamaktadır.
v. Olayda kişilerin iradesinden bağımsız bir zorlayıcı
neden veya başkaca bir kaçınılmazlık durumu etkili olmamıştır.
Olayın meydana geldiği maden ocağı yüksek risk
içermektedir ve ocağın yeterli alt yapısı yoktur. Ocakta yeterli havalandırma
olanağının olmaması, riskli havalandırma sistemiyle üretime devam edilmesi,
revize planlarda öngörülen ek/yeni nefeslik ve havalandırma sisteminin
uygulamaya geçirilememesi, kaçış yollarının işin niteliğine ve gereklere uygun
olmaması, çalışma ortamının kaçışa uygunluğu ortadan kaldıracak sayıda kişi
barındırması kazanın en önemli nedenleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar
anlık değil yapısal nedenlerdir. Tamamen bir yatırım sorunu olarak ortaya çıkan
bu nedenlerin madende bulunan teknik elemanlarca giderilmesi beklenemez. Bu
nedenle yüklenici Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı C.G. ile haklarında kamu
davası açılmayan Yönetim Kurulu Üyesi M.Y. ve uzun yıllarca yönetim kurulu
başkanlığı yapıp olaydan bir süre önce görevini bırakan ancak olaydan sonra
asıl yetkilinin kendisi olduğu yönünde beyanlarda bulunan, yüklenici Şirkettin
hâkim ortağı olan şirkette yönetim kurulu başkanlığını yapmış A.G. olayın
meydana gelmesinden sorumludur. Ayrıca;
- Yüklenici Şirketin Genel Müdürü R.D., Eynez İşletme
Müdürü A.Ç. ve Eynez İşletme Müdür Yardımcısı ve Teknik Müdür İ.A. ile hakkında
dava açılmayan Genel Müdür Teknik Yardımcısı Ha.K. işveren vekili olarak,
- Görevi kapsamında tespit etmesi gereken eksiklikleri
bildirip önerilerde bulunmamaları nedeniyle teknik nezaretçiler E.E., M.E.,
H.A. ve Hi.K.,
- Olay sırasında yer üstünde ocağa hâkim bir yetkilinin
kalmaması ve bu yönde talimatlar üretilememesi, haberleşme/alarm sistemlerinin
yetersizliği şeklinde kendini gösteren kriz yönetimindeki başarısızlığı
nedeniyle hakkında dava açılmayan acil durum yöneticisi olarak gözüken Işıklar
İşletme Müdürü Ha.E.,
- Vardiya amirliğine dayanan işveren vekili sıfatıyla tüm
vardiyalarda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin sürecin izlenmesinden,
eksikliklerin giderilmesinden ve uyarılmasından sorumlu olan İş Güvenliği Üç
Vardiya Amiri M.A.G.Ç.,
-Teknik müdürün üç vardiya ocak üretim çalışmalarından
sorumlu yardımcısı olarak Klasik Ayak Üç Vardiya Amiri H.S.,
- İlgili mevzuat çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine
getirmeyen Patlatma Mühendisi S.K., Vardiya Amiri Y.K., Vardiya Amiri H.K.,
Havalandırma Mühendisi F.Ü.A., C.U. (İddianameye göre mekanize ayak vardiya
mühendisidir.),E.Y. (İddianameye göre iş güvenliğinden sorumlu vardiya
mühendisidir.) ve hakkında dava açılmayan Eğitim Mühendisi Mu.B. olayda
kusurludur. Yetki ve statüleri dikkate alındığında yüklenici Şirketle
bağlantılı başka bir kimsenin ihmali söz konusu değildir.
vii. Ocaktaki riskten haberdar olan TKİ, ruhsat sahibi
sıfatıyla ilgili kanun ve hizmet işleri şartnamesine göre ocağı denetlemekle
yükümlüdür. ELİ tarafından görevlendirilen Kontrol Başmühendisleri E.K. ve A.O.
revize plan/projelerdeki havalandırmayı düzenleyecek ek yeni açıklıklar (ikinci
yol) oluşturulması beklenmeden S panosunda riskli havalandırmayla yoğun üretim
faaliyetlerine izin vermeleri, üretim miktarının kısa bir zaman içinde ciddi
bir yatırım yapılmadan önemli miktarda artmasıyla ilgilenmemeleri, işletme
projesinde yer almayan işletme yöntemlerinin (tumba bacaları) uygulanmasına
izin vermeleri, iş güvenliğiyle ilgili eksikliklerin -bu eksiklikler
havalandırma, gaz izleme sistemi, yangınla mücadele ve tahlisiye gibi konulara
ilişkindir- tamamlanması ve hatalı uygulamaların düzeltilmesi için girişimde
bulunmamaları ve son olarak, kullanılan makine ve donanımların bir bölümünün
alev sızdırmaz olmamasına göz yummaları nedeniyle kusurludur. ELİ’de görevli
kontrol mühendislerinin olayın meydana gelmesine etki eden ihmalleri bulunmamaktadır.
Sorumluluğun kontrol ve denetimle görevli üst düzey görevliler bakımından da
araştırılması gerekir. Bu konuda dava dosyasında yeterli bilgi yoktur.
viii. İş güvenliğiyle ilgili görev ve yetkilerini
kullanmadaki ihmalleri nedeniyle MİGEM kontrol ve denetim elemanları ile
Çalışma Bakanlığının ocağı denetlemekle görevlendirdiği müfettişler de olayın
meyanda gelmesinden sorumludur.
39. Bilirkişi raporunun bir örneğini alan Soma
Başsavcılığı A.G. hakkındaki soruşturmayı (bkz. § 34) bilirkişi raporunda kusur
atfedilen M.Y., Ha.K., Mu.B. ve Ha.E.yi de içerek şekilde genişletmiş; A.G.,
Ha.K. ve Ha.E. hakkında daha önce verilen kovuşturmasızlık kararının sulh ceza
hâkimliğince kaldırılması üzerine söz konusu kişiler hakkında da Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılması için soruşturma evrakını Akhisar
Başsavcılığına göndermiştir. Akhisar Başsavcılığı bahsi geçen şüphelilerin bilinçli
taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve birden fazla kişinin yaralanmasına
neden olma suçunu işledikleri iddiasıyla Ceza Mahkemesinde dava açmıştır.
Sanıkların sorgularının istinabe yoluyla alınmasının ardından dava, ana dava
ile birleştirilmiştir.
40. Bazı katılan vekili ile sanık müdafiinin çeşitli
itirazları nedeniyle ana raporu hazırlayan bilirkişi heyetinden ek rapor
alınmıştır. Ek rapora göre ana raporda ortaya konan değerlendirmelerin
değiştirilmesini gerektirecek yeni bir bilgi ve belge ortaya konulmamıştır ve
sabotaj iddiası ortaya atılsa da buna dair hiçbir ciddi delil ve ifade
bulunmamaktadır. Bununla birlikte ek raporda olayda sorumlu olanların tespit
edilen eksikliklerden asli olarak mı yoksa kısmi olarak mı sorumlu oldukları
konusunda tablo oluşturulmuştur. Bu tabloya göre eksikliklere göre sorumlular
değişse de genel olarak C.G., A.G., M.Y., R.D., Ha.K., A.Ç., İ.A., E.E.,
M.A.G.Ç., E.K. ve A.O. asli olarak, ana raporda kusurlu oldukları belirtilen
diğer kişiler ise kısmi olarak tespit edilen eksikliklerden sorumludur.
41. 26/1/2017 tarihinde yapılan 61. celsede Cumhuriyet
Savcısı Ş.A. davanın esası hakkındaki mütalaalarının hazır olduğunu ve o celse
sunabileceğini söylemiş ancak bu beyandan sonra verilen kısa bir aranın
ardından mütalaanın derlenip toparlanması için süre talep etmiştir. Ceza
Mahkemesi, verdiği başka kararlar yanında esasa dair mütalaasını hazırlamak
üzere Cumhuriyet savcısına süre verilmesine -kararda sürenin miktarından
bahsedilmemiştir- ve C.G.nin olayın bir sabotaj olduğu iddiası nedeniyle
yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan ceza soruşturması hakkında bilgi
vermesi için Manisa Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar
vermiştir.
42. Bilirkişi heyeti Ceza Mahkemesinin talebi
doğrultusunda “Güvenli Kömür Madenciliği ve Metan Gazı Patlaması Etkilerinin
Araştırılması” ve “... Soma Eynez-Karanlıkdere Yeraltı Kömür
İşletmesinde 2009-2014 Yıllarında Gerçekleştirilen Altyapı Yatırımlarının
Güvenli Çalışma İlkeleri Açısından Yeterliliğinin Araştırılması” başlıklı
raporlar hakkında hazırladıkları ek raporları 11/2/2017 tarihinde Ceza
Mahkemesine sunmuştur. Ek raporlara göre ana raporda ortaya konan
değerlendirmelerin değiştirilmesini gerektirecek yeni bir bilgi ve belge ortaya
konulmamıştır.
43. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın devam
ettiği, soruşturma dosyasında gizlilik kararı bulunması sebebiyle gizliliğin
ihlal edilmemesi için soruşturmanın sonuçlanmasından sonra karar örneği ile
soruşturma dosyasında bulunan belgelerin gönderileceği konusunda Ceza Mahkemesini
bilgilendirmiştir.
44. 20/2/2017 tarihinde yapılan 62. celsede 11/2/2017
tarihinde teslim edilen ek raporlar da dâhil olmak üzere dosyaya gelen bazı
belgeler okunup duruşmada hazır olan ilgililerden bu belgelere karşı beyanları
alınmıştır. Celse sonunda özetle çeşitli nedenlerle süre talep eden katılan
vekilleri ile sanık müdafilerine bir sonraki celseye kadar, Cumhuriyet Savcısı
Ş.A.ya ise esas hakkındaki mütalaasını açıklaması için herhangi bir zamandan
söz edilmeden süre verilmiştir.
45. 18/4/2017 tarihli 63. celsede Cumhuriyet Savcısı Ş.A.
soruşturmanın gizliliği nedeniyle sabotaj iddiasıyla ilgili soruşturmada bu
iddiayı doğrulayan bir delil elde edilip edilemediğinin bilinmediğini
belirterek esas hakkındaki mütalaayı ilerleyen aşamada sunacağını bildirmiştir.
Celse sonunda başka bir ara karar oluşturulmadan duruşmaya bir sonraki gün
devam edilmesine karar verilmiştir.
46. Ceza Mahkemesi 64. celsede, sabotaj iddiası
hakkındaki soruşturmanın bekletici mesele yapılmasına yönelik talepleri reddedip
esas hakkındaki mütalaasını sunması için Cumhuriyet savcısına bir sonraki
celseye kadar süre verilmesine karar vermiştir.
47. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi
(Atama Dairesi) 9/5/2017 tarihli kararnameyle Cumhuriyet Savcısı Ş.A.yı Aydın
Cumhuriyet savcılığına atamıştır. Ayrıca Atama Dairesinin 3/7/2017 tarihli
kararnamesiyle ilk celseden itibaren Ceza Mahkemesi başkanlığı görevini yürüten
A.B. İzmir hâkimliğine, Ceza Mahkemesi üyelerinden hâkim E.D. Aydın
hâkimliğine, Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı S.P. ise Ceza Mahkemesi
başkanlığına atanmıştır. Katılan vekillerinin bir kısmı Ceza Mahkemesine
verdiği dilekçede bu durumun dosyadaki başka unsurlarla birlikte bağımsız ve
tarafsız mahkemede yargılanma hakkı ile makul sürede yargılanma hakkını ve
kanuni hâkim ilkesini ihlal ettiğini iddia etmiştir. A.B., 19/6/2011 tarihli
kararname ile Akhisar hâkimliğine,15/1/2015 tarihli kararname ile de Ceza
Mahkemesinin başkanlığına atanmıştır. E.D. ise 30/4/2013 tarihli kararname ile
atandığı Horasan hâkimliğinden Akhisar hâkimliğine 12/6/2015 tarihli
kararnameyle atanmıştır. 3/7/2017 tarihli kararnamede dikkate alınacak
prensipler Hâkimler ve Savcılar Kurulunca 13/6/2017 tarihinde ilan edilmiştir.
Söz konusu prensiplere göre son görev yeri iki ve üçüncü bölge olan hâkimler,
bulunduğu yerde bir yılını tamamlayıp meslekte dört yılını doldurmuş ise
kararname kapsamına alınarak sicil durumlarının uygun olması hâlinde birinci
bölgeye atanacaktır (bkz. https://www.hsk.gov.tr/Eklentiler/files/EK-1%20Bölge%20Adliye%20ve%20Adlî%20Yargı%20İlk%20Derece%20Mahkemeleri%202017%20Yılı%20Kararname%20Prensipleri.pdf;
erişim tarihi: 11/11/2022). Akhisar o tarihte ve hâlâ adli yargıda ikinci bölge
statüsündedir.
48. 11/7/2017 tarihinde yapılan 65. celsede Ceza Mahkemesi
heyetinde A.B. ve E.D. de hazır bulunmuştur. Duruşmaya ilk kez katılan ve
9/5/2017 tarihli kararnameyle Akhisar savcılığına atanan Cumhuriyet Savcısı S.T.
yaklaşık 300 klasörden ve 3 terabaytlık haricî hard diski kaplayan dava
dosyanın devam eden incelemesinin bitirilebilmesi için süre talep etmiştir.
Talep doğrultusunda Cumhuriyet savcısına bir sonraki celse olan 17/10/2017
tarihine kadar süre verilmiştir.
49. 17/10/2017 tarihli 66. celsede -verilen başka ara
kararları yanında- bir kısım katılan vekilinin iddianamenin mütalaa olarak
kabul edilerek yargılamaya devam olunmasına yönelik talepleri reddedilmiş ve
bazı katılan vekiline davanın esası hakkında beyan ve sunumda bulunmak üzere
bir sonraki celse olan 10/1/2018 tarihine kadar süre verilmesine, sabotaj
iddiasıyla ilgili soruşturmanın akıbetinin sorulmasına ve tutuklu sanık
M.A.G.Ç.nin tahliyesine karar verilmiştir. Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca
verilen verilen cevaba göre soruşturma henüz sona ermemiştir. Celse arasında
aralarında bazı başvurucuların da bulunduğu bir kısım katılanca Ceza Mahkemesi
üyelerinin reddi istenmiştir. Bu talep, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.
Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...
[M]evzuatımıza göre, mahkemece
yargılama aşamasında verilen bir kısım ara kararlarının itiraz yasa yoluna tabi
olduğu, itiraza tabi olmayan bir kısım kararların ise hükümle birlikte
temyiz/istinaf yasa yoluna tabi olduğu aşikar olup, bunun dışında yargılamanın
seyri devam ederken yeni gelişen durumlara, elde edilen bilgi ve delillere göre
önceden vazgeçtiği, ya da reddettiği bir konu ile ilgili olarak mevcut oluşan
yeni duruma göre yargılamanın hukuka uygun, yargılamaya konu kişilerden uzak
olarak, tarafsız ve sağlıklı yapabilmesi, nihayetinde en doğru sonuca ulaşması
için her türlü kararı almaya takdir yetkisi yargılamayı yapan hakimlere ait
olduğundan, mahkeme heyetinin takdirine dayalı olarak yapılan ve sonunda üst
yargı denetimine açık olan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin ... Sayılı
dosyasındaki reddi hakim talebine konu işlemlerin [Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun] ilgili maddelerinde düzenlenen hakimin tarafsızlığını şüpheye
düşürecek sebeplerden sayılamayacağı sonuç ve kanaaliyle, bir kısım katılan
vekillerinin, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi heyeline yönelik reddi hakim taleplerinin
ayrı ayrı reddine karar ver...[ilmiştir.]”
50. 10/1/2018-11/7/2018 tarihleri arasında yapılan
celselerde özetle o celselerde hazır bulunan katılanların, katılanlar
vekillerinin, sanıkların ve müdafilerin beyanları saptanmış; Cumhuriyet
savcısının davanın esasına ilişkin mütalaası alınmış ve bu mütalaaya karşı
beyanda bulunmaya hakkı olan kişilerden sözü edilen celselerde hazır
bulunanların beyanları tespit edilmiştir.
51. Ceza Mahkemesi davayla ilgili kararını 11/7/2018
tarihinde açıklamıştır. Verilen karara göre fazlaca elektrik akımı çeken 4.
bant olay gününden önce Yönetim Kurulu Başkanı’nın üretim artışı odaklı
yaklaşımı ve buna dair talimatları sebebiyle yoğun bir şekilde
kullanılmaktadır. Bu durum bandın bollaşmasına ve olay günü bantta elektrik arızası
yaşanmasına neden olmuştur. Arıza sebebiyle bant patinaj yapmaya başlamış ve
ortam sıcaklığı artmıştır. Eski imalat sahalarında bırakılan kömürün zaman
içinde oluşan tansmanlardan sızan oksijen ve nem ile temas etmesi ile oluşan
karbonmonoksit ve kömürden açığa çıkan metan gazı ocak içine sızmıştır.
Kaymalar ve posta akmaları sırasında darbe alan, ezilen, sıyrılan bir enerji
kablosunun ya da kablolarının yarattığı ark veya kısa devre bahsi geçen gazları
tutuşturmuştur. Çıkan alev sonrasında bant üzerinde taşınan kömür, ortamdaki
kömür tozu, lastik konveyör bandı, elektrik kabloları, ağaç tahkimat, plastik
borular ve mazot, yağ gibi malzeme yanmaya başlamıştır. Olay, bandın yanması
sonucunda ortaya çıkan gaz ve dumanın ocak havasına katılarak mevcut ocak
açıklıklarına yoğun biçimde karışması neticesinde meydana gelmiştir. Eski
imalatlardan gelen gazlar ocağa ani, öngörülemez ve baskın bir şekilde
girmiştir. O hâlde sanıklara isnat edilen temel kusur, ölümcül karbonmonoksit
gazının ocaktan tahliye edilememesi ve işçilerin de bu gazdan korunamayarak
ocaktan tahliye edilememesidir. Olayın nasıl meydana geldiği ile ilgili bu
kabul; dava dosyasında bulunan TBMM Araştırma Komisyonunca hazırlanan rapora,
yedi kişilik bir bilirkişi heyetince hazırlanan 8/10/2015 tarihli rapora, iki
bilirkişi tarafından hazırlanan 12/10/2015 tarihli ayrık görüş ifade eden
rapora ve 15/8/2016 tarihli bilirkişi raporuna dayanmaktadır. Olayın meydana
geliş şekline göre olayla birinci derecede ilgili olduğu tespit edilen ve dava
dosyasında raporları bulunan tüm bilirkişiler tarafından da ittifakla ortaya
konulan kusurlu hareketler özetle şunlardır:
- Panolar ve galeriler arasında bırakılan topuk
genişlikleri uygun değildir.
- Barajlar sızdırmazlıkları tam olarak sağlanacak şekilde
kurulmamıştır.
- U3 bölgesi gibi yüksek yük gerilimi altında kalan
galeriler hem duraylılık hem de sızdırmazlık açısından keson beton ile tahkim
edilmemiştir.
- Eski imalat boşlukları ve barajlanarak kapatılan
bölümler (baraj arkaları) izlenmemekte ve kontrol altında tutulmamaktadır.
- Acil durumlarda çalışanların yeryüzüne tahliyesiyle
ilgili tatbikat yaptırılmamıştır.
- Acil eylem planlarında ocakta oluşabilecek bir yangın
öngörülmemiştir.
- Kullanım ömrünü tamamlamış ferdî kurtarıcılar
kullanılmakta, akredite edilmeden bu maskelerin kullanım süreleri
uzatılmaktadır.
- Bazı panolarda kara tumba üretim yapılmaktadır.
- 4 No.lu nakil bandının olduğu galeride hava miktarının
30-40 m3/dk gibi düşük değerlerde olması ve bu bölgede çok sayıda eski imalat
galerisi olmasına rağmen bu bölgede emniyet açısından gerekli merkezî izleme
sensörleri bulundurulmamaktadır.
- S panolarının hava dönüşlerinin ikinci bir yol ile
paralel havalandırma yapılmasını içeren Haziran 2011 ek uygulama revize projesi
uygulanmamıştır.
52. Ceza Mahkemesine göre olayın nasıl meydana geldiği
ile ilgili kabul dikkate alındığında;
- Gaz ölçüm cihazlarının azlığı, cihazların bakım ve
kontrolünün yeterli ölçüde yapılmaması, cihazların kalibrasyonunun yeterli
ölçüde yapılmaması ve düzgün veri vermeyen cihazlarla ilgili durumun göz ardı
edilerek gerekli tedbirlerin alınmaması ile olay arasında nedensellik bağı
bulunmamaktadır. Cihazların yedek enerji kaynağının bulunmaması da olayın
meydana gelmesine tek başına ve doğrudan etki eden bir husus değildir.
- Yangının alev sızdırmaz ekipmanlardan kaynaklandığına
dair delil olmamakla birlikte yangının başlangıç noktasında alev sızdırmaz ağaç
kama ve PVC boru gibi malzeme bulunmaktadır. Ayrıca yangın sırasında alev
sızdırmazlığı sertifikalar ile tespit edilen kablolar ve taşıyıcı bandın üst
kısmı da yanmıştır. Onun için ocakta kullanılan makine ve ekipmanların yanmaz
veya zor tutuşur malzemelerden seçilmesine ilişkin gerekliliğe ilişkin
eksiklikler ile netice arasında nedensellik bağı yoktur.
- Haricî bir etken yoksa ocak içinde kullanılan elektrik
ekipmanlarından, transformatörlerden ve kablolardan yangın çıkma olasılığı
bulunmamaktadır. Posta akmalarının neden olduğu kıvılcım ise tamamen
öngörülemez ve beklenemez niteliktedir. Bu nedenle bahse konu hususlarla netice
arasında nedensellik bağı yoktur.
- Ocağı denetleyen müfettişleri aldatmak için yapılan
eylemler ile netice arasında da nedensellik bağı bulunmamaktadır.
53. Ceza Mahkemesi 5/9/2014 tarihli bilirkişi raporunda
yer alan;
- Olayın nasıl meydana geldiği ile ilgili tespite
kovuşturma aşamasında yapılan sondajlar neticesinde yangın bölgesinde herhangi
bir topuk yangını olmadığının tespit edilmesi nedeniyle,
- Sensör verileriyle ilgili tespite sensörlerdeki
yükselmelerin anlık, saatlik bazda olup takip eden aşamada tekrar düşüşe
geçmesi, bu durumun da ocak içerisinde yapılan top atımlarına bağlı olarak
yükselen gaz değerleri şeklinde sensör verilerine yansıması nedeniyle,
- Sensör verileri topuk yangınına dayanak yapılarak sözü
edilen verilerden hareketle işveren ve işveren vekillerince olayın önceden
bilindiğine ilişkin tespite topuk yangını bulunmadığı için sensör verilerinin
topuk yangınına sebep olması gibi bir durum olmaması nedeniyle itibar
etmemiştir. Ceza Mahkemesince verilen ve dosyadaki her bir raporun ayrı ayrı
değerlendirildiği kararın neden yeni bir bilirkişi raporu alınmadığı ile ilgili
kısmı şöyledir:
“...
Somut olayın, Cumhuriyet tarihinde
gerçekleşen en büyük maden kazası olması nedeniyle tüm yurt genelinde çeşitli
makale, araştırma, tez, panel, sempozyum ve bilimsel yazı ve mecmualara konu
olmuş; ayrıca söz konusu olay nedeni ile, iş bu davaya konu ceza yargılaması
haricinde pek çok tazminat ve hukuk davaları ile idari yargıda da birçok dava
açılmış; bununla birlikte TBMM, SGK, Çalışma Bakanlığı, TBMM gibi pek çok kurum
ve kuruluş tarafından da araştırma raporları hazırlanmış; tüm bu çalışmalar
kapsamında konusunda uzman olan birçok Öğretim Üyesi ve Mühendis, olaya dair
fikir ve bakış açılarını ortaya koymuştur.
...
Buna göre, ... meydana gelen olayda
ölümlere neden olan karbonmonoksit gazının kaynağını, içten içe süregelen kömür
yangını olarak ele alan ... raporlar ile; ölümlere neden olan karbonmonoksit
gazının, MTA ve Bilirkişi Kurulu tarafından incelenmesi akabinde hazırlanmış
olan ... raporların, birbirlerinden temel olarak iki farklı yaklaşımı
savundukları ve bu açıdan bakıldığında, çok dar bir bakış açısı ile prensip
olarak aralarında çelişki bulunduğunun söylenebileceği açıktır.
Ancak; hukuk pratiği ve ceza muhakemesi
özelinde, bilirkişi raporları arasındaki bir çelişkiden bahsedebilmek için,
kural olarak hakim ve mahkemelerin uzmanlık alanları dışındaki bir konuyu
ilgilendiren bir olaya ve somut bir vakıaya ilişkin, aynı veriler ve aynı
deliller üzerinden hazırlanmış olan, buna rağmen iki farklı görüşü ve iki
farklı kabulü içeren raporlar bulunmasının gerektiği; ancak somut olayda, kömür
yangını yaklaşımını içeren ve bunu temel neden kabul eden raporların, sahada
kömür yangının varlığını ispatlayacak yegane veri olan jeolojik etüt ve
sondajlar yapılmaksızın, jeolojik etüt verilerinin bilimsel olarak ele alınıp
incelenmeksizin tanzim edilen, bu hali ile sadece top atım verileri akabinde
ortaya çıkan yüksek sıcaklık ve karbonmonoksit değerlerini, içten yangının
varlığına dair veri kabul edip bu hali ile yoruma dayanan raporlar ve yaklaşım
oldukları; ancak, kovuşturma aşamasında sahada yapılan jeolojik etütler
neticesinde elde edilen veriler ve olay öncesine karbonmonoksit verilerinin
salt top atımları akabindeki verilerin değil, bu verilerin top atımlarının
akabinde, bir müddet sonra normal seviyeye indiğine dair yapılan veri
tetkikleri neticesinde 13/05/2014 tarihli somut olay öncesinde, ocak içerisinde
ve sahada kömür yangını olmadığı hususu tartışma ve ihtimal olma dışında
kalmıştır.
Nitekim, toplanan deliller akabide
delillerin tartışılması safahatında hiçbir suje tarafından da bu yönde bir
iddia ortaya atılmamış, böylelikle somut olayda kömür yangını olduğu yaklaşımı,
ortaya konulan bilimsel veriler doğrultusunda tamamen olasılık dışı kalmıştır.
Bu nedenle farklı veriler üzerinden
tanzim edilmiş olan iki temel yaklaşım ve iki temel grup raporlar arasında,
aynı verilerin ve delillerin baz alınmamış olması, ilk yaklaşım olan kömür
yangını yaklaşımının, jeolojik sondaj verileriyle tamamen olasılık dışı kalmış
olması nedeniyle, ilkesel olarak bir çelişki bulunduğundan bahsedilemeceği,
ortada bilimsel verilerle desteklenmiş, somut olayda, sahada yapılan jeolojik
sondajlar neticesinde elde edilen bu verilen MTA ve Bilirkişi Kurulu tarafından
incelenmesi akabinde hazırlanmış olan ve ölümlere neden olan karbonmokosit
gazının ortaya çıkış şekline dair, özetle maden içerisinde bulunan gazların
enerji kablosu, tahrik motoru veya nakil bantından kaynaklı bir etkene dayalı
olarak bir ateşleyici ile tutuşması sonucu ortaya çıkan alevli yangının,
ortamda bulunan yanıcı maddeleri de tutuşturması neticesinde meydana gelen ve
büyüyerek ocak içerisini kısa sürede ölümlere neden olan karbonmonoksit gazı
ile dolduran yangın olduğuna dair yaklaşımı içeren raporların kaldığı
değerlendirilmiş ve bu nedenle sanık vekilleri tarafından ısrarla ileri
sürülen, raporlar arasındaki çelişki bulunduğu şeklindeki iddialarına açıklanan
nedenler ile itibar [edilmemiştir.]
...”
54. Ceza Mahkemesinin olayın meydana gelmesine etki eden
hususlar ve sanıkların cezai sorumlulukları ile ilgili değerlendirmeleri özetle
şöyledir:
i. Yangın nedeni ile açığa çıkan yoğun karbonmonoksit
gazından kaçış yolundaki eğim, işçilerin harcadıkları eforun artmasına ve
işçilerin daha sık nefes almasına yol açmıştır. Bu nedenle gaz maskelerinin
kullanım süreleri 45 dakikadan yaklaşık 20 dakikaya inmiştir. Yaşamlarını
yitiren işçilerin önemli bölümünün cansız bedenleri söz konusu eğimli çıkış
yolu üzerinde bulunmuştur. Oksijenli tip ferdî kurtarıcılar tipinin
tercih edilmemesi ve işçilere maskelerin kullanımı konusunda gerekli uygulamalı
eğitimin verilmemesi nedeniyle işveren vekilleri ve iş güvenliği amirleri
kusurludur. İşveren vekillerinin kusuru asli, bu hususta denetim görevi bulunan
sanıkların kusuru ise tali niteliktedir.
ii. S panosunun tümü, ocak içinde dolaşımda olan ve bu
hâli ile geriden kirlenmiş olarak gelen hava ile havalandırılmıştır. Bu
havalandırma sistemi özellikle S panoları açısından risklidir ve bu durum
yüklenici Şirket tarafından da öngörülmüştür. Nitekim 2011 yılına ait ek revize
projede, önce S panolarından geçmekte olan galeriye, sonrasında +340 ana
nefesliğe paralel şekilde ilerleyerek yer üstüne bağlanması gereken galerinin
yapılması planlanmıştır ancak proje hayata geçirilmemiş ve üretim 2-2,5 kat
arttırılmıştır. Neticede madende çalışanlardan 269 kişi S panosunda vefat
etmiştir. Ek revize proje hayata geçse idi olay anında emici sistem nedeni ile
S panolarına doğru gitmekte olan karbonmonoksit gazı ile duman ayak içlerine
girmeden ve işçilere temas etmeden ocak içinden başarılı bir şekilde tahliye
edilebilecek, çalışanların vücut bütünlüğüne bir zarar gelmeyecektir. Bu
nedenle madencilik alanına dair hiçbir bilgi birikimi olmayan C.G. ile işveren
vekilleri, projenin faaliyete geçmesi ve uygulanması noktasında asli denetim
görevi bulunan teknik nezaretçiler ve havalandırma mühendisleri olaydan
sorumludur. Hızlı üretim artışına dair karar alma ve icrai yetkisi bulunan
sanıklar ile yetkileri itibarıyla üretim ve ocağı durdurarak neticenin önüne
geçebilecek sanıkların kusuru asli, denetim ve kontrol görevi bulunan
sanıkların kusuru ise tali niteliktedir.
iii. Teknik nezaretçiler, ek revize uygulama projesi
hayata geçmeden bazı panolarda üretime başlanması havalandırmayı riskli hâle
getirmesine rağmen projenin uygulanmasını takip etmemiştir. Uygulama sahası ve
koordinatları içinde kalmasına rağmen eski imalatın iyi izole edilememesine,
topukların hava ile temas eden kısımlarının kesonlanmamasına, topukları
güçlendirmek için beton vb. malzeme kullanılmamasına ve eski imalat sahalarının
baraj arkalarına gaz ölçüm cihazları konularak devamlı surette denetlemeyi
amaçlayan bir mekanizma kurulmamasına rağmen teknik denetçiler sözü edilen
hususlarda hiçbir tespitte bulunmamıştır. Şartnamede yer almayan üretim metodu
ocakta uygulanmıştır. Teknik nezaretçiler projeye açık aykırılık olmasına
rağmen üretimi durdurma yetkilerini kullanmamıştır. Bu nedenle teknik
nezaretçiler asli derecede, işveren vekilleri ise teknik nezaretçi ataması, seçimi
ve denetimindeki ihmalleri nedeniyle tali derecede kusurludur.
iv. Hızla artan üretim miktarına rağmen esaslı bir
iyileştirme yapılmayan havalandırma ile çalışılmaya devam edilmiş, üretim
zorlamasıyla ilgili karar uygulanmış, bu doğrultuda çalışan sayısı arttırılmış
ve risk faktörünün yükselmesine neden olan kara tumba yönteminin kullanılmasına
izin verilmiştir. İşi durdurma yetkisine sahip olanlar da bu yetkilerini
kullanmamıştır. Bu nedenle C.G. ile işveren vekilleri, iş güvenliğinden sorumlu
kişiler ve üretim sahalarının emniyetinin alınmasında görevli olan daimî
nezaretçiler olaydan sorumludur. C.G.nin kusuru asli, bu konuda sorumluluğu
bulunan diğer sanıkların kusuru ise tali niteliktedir.
v. Olası tehlikelere karşı ocağın tümünü kapsar nitelikle
herhangi bir tatbikat yapılmamış, tahliye amaçlı planlama yapılmamıştır.
Diyafon ya da bas konuş olarak tabir edilen haberleşme sistemi kaldırılmış
ancak madende çalışanların tamamını uyarabilecek bir alarm ve acil durum
haberleşme sistemi kurulmamıştır. Madenin büyük bölümünde kullanılan ev tipi
telefonlar olay günü yanmıştır. Elektrik de kesilince birçok pano ile
haberleşme sağlanamamıştır. Bu durum madendeki işçilerin tahliyesinde gecikme
yaşanmasına neden olmuştur. Bu nedenle işveren vekilleri ve iş güvenliğinden
sorumlu personel asli kusurludur.
vi. Terk edilen eski üretim alanlarının baraj önü ve
arkaları sabit gaz ölçüm cihazlarıyla kontrol edilmemiştir. Bu nedenle karar
alma, icrai harekette bulunma ve ocağı kapatarak üretime son verme yetkileri
olan işveren vekilleri ile iş güvenliğinden sorumlu sanıklar asli kusurludur.
Projeye dâhil olan eski imalat sahalarını kontrol yetkileri bulunan teknik
nezaretçiler tali derecede kusurludur.
vii. İşçiler olası bir tehlikede nasıl hareket
edeceklerine, nereye gideceklerine, hangi maskeleri nasıl ve ne zaman
kullanacaklarına, ocağın nasıl tahliye edileceğine dair herhangi bir eğitim
almamıştır. Ocağın genelini kapsar nitelikte herhangi bir tatbikat da
yapılmamıştır. S panosuyla ilgili riskler bilinmesine rağmen iş güvenliğiyle
ilgili tedbirler alınmamıştır. Çok tehlikeli iş sınıfı kapsamında kalan maden
ocağında gerekli risk değerlendirmeleri yapılmamıştır. Bu sebeple işveren
vekilleri ile iş güvenliğinden sorumlu sanıklar asli kusurludur.
viii. Ha.E.nin sorumluluğu acil durum yönetiminde yaşanan
eksikliklere dayanmaktadır.
ix. ELİ’de görevli sanıkların görevi üretilen kömürün
kalite ve standartlara uygunluğunu kontrol etmek, üretim miktarını saptamak ve
verilen koordinatlar içerisinde üretim yapılıp yapılmadığını tespit etmektir.
Bu sanıkların olaya sebebiyet veren eksiklikler yönünden denetim yapma
yetkileri bulunmamaktadır.
x. Yönetim kurulu başkanı veya üyesi olmak, cezai
sorumluluğun doğması için yeterli değildir. Aksi düşünce ceza sorumluluğunun
şahsiliği prensibi ile bağdaşmaz. Sanık M.Y. yönetim kurulu üyesi olmakla
birlikte C.G. gibi şirket işleyişine doğrudan yahut dolaylı herhangi bir
müdahalede bulunmamıştır. Bu sebeple M.Y., C.G.nin kusurlu hareketlerinden
sorumlu tutulamaz. A.G. yüklenici Şirketin önceki yönetim kurulu başkanıdır
ancak olaydan yaklaşık altı ay önce görevi bırakmıştır. Yönetim kurulu
başkanlığı görevinde kalmaya devam etmesi durumunda A.G.nin neticeyi
engelleyici tedbirleri alıp almayacağı bilinmemektedir. Bu sebeple A.G.nin
görevden ayrılmasıyla birlikte A.G.nin yönetim kurulu başkanlığı dönemindeki faaliyetler
ile olay arasındaki illiyet bağının kesildiği kabul edilmiştir.
xi. Genel Müdür Teknik Yardımcısı Ha.K. plan ve proje
danışmanı sıfatı ile ek revize uygulama projesini planlayıp projelendirmiştir
ancak bu kişinin projenin hayata geçmesi noktasında icrai bir yetkisi yoktur.
xii. 15/8/2016 tarihli bilirkişi raporunda kusurlu
oldukları belirtilen E.Y., S.K., H.S. ve C.U.nun olayın temel nedenleri olarak
belirlenen yapısal ve işletmesel eksiklikler konusunda neticeyi
engelleyebilecek kararları alma yahut tedbiren ocağı kapatarak üretimi durdurma
yetkileri bulunmamaktadır.
xiii. Karbonmonoksit gazının ortaya çıkmasına neden olan
yangının meydana çıkmasında kast söz konusu değildir. Neticeyi engellemek için
gerekli tedbirleri almaya yetkileri olmasına rağmen üretimin devam etmesi
yönünde karar alan sanıklar R.D., A.Ç., İ.A. ve E.E.nin eylemleri bilinçli
taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunu
oluşturmaktadır. Ek revize uygulama projesinden haberdar olduğuna ve buna
rağmen projenin uygulanmasının önüne geçtiğine dair delil (toplantı
tutanakları, kurum içi yazışmalar, kurum içi mailler ve söz konusu projede
imzası bulunan sanık ve tanıklarının beyanları gibi) bulunmayan sanık C.G. ile
kusurlu oldukları kabul edilen M.A.G.Ç., Y.K., H.K., Hi.K., H.A., M.E., Ha.E.,
F.Ü.A. ve Mu.B. ise taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına
neden olma suçundan sorumludur. Geriye kalan sanıkların kusuru bulunmamaktadır.
55. Ceza Mahkemesinin sanıkların ceza sorumlulukları ile
ilgili tespitleri uyarınca;
- C.G. doğrudan 15 yıl hapis cezasına,
- R.D. ve İ.A. sonuç olarak 22 yıl 6 ay hapis cezasına,
- A.Ç. ve E.E. sonuç olarak 18 yıl 9 ay hapis cezasına,
- M.A.G.Ç. sonuç olarak 11 yıl 8 ay hapis cezasına,
- Y.K. ve H.K. sonuç olarak 10 yıl 10 ay hapis cezasına,
- Hi. K., H.A. ve M.E.sonuç olarak 10 yıl hapis cezasına,
- Ha. E. ve F.Ü.A. sonuç olarak 8 yıl 4 ay hapis
cezasına,
- Mu. B. ise sonuç olarak 6 yıl 3 ay hapis cezasına
mahkûm edilmiştir.
56. İlk derece mahkemesi Cumhuriyet savcıları ve bazı
katılanlar/müştekiler veya katılan vekilleri ile mahkûmiyetlerine karar verilen
sanıklar ve/veya sanık müdafileri tarafından yapılan istinaf başvurularını
18/4/2019 tarihinde inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi
(İstinaf Dairesi) bazı sanıklar hakkında kurulan hükümlerde bulunan güvenlik
tedbirleriyle ilgili bölümleri çıkarıp istinaf başvurusuna konu karardaki bazı
ifadelerle yazım hatalarını da düzelterek istinaf başvurularını esastan
oyçokluğuyla reddetmiştir. İstinaf Dairesinde görevli bir üye; A.G., C.G.,
M.Y., R. D., Ha.K., A.Ç., İ.A., E.E., M.A.G.Ç., Y.K., H.K., Hi.K., H.A., M.E.,
Ha.E., F.Ü.A. ve Mu.B.nin olası kastla öldürme ve yaralama suçlarından
cezalandırılması gerektiği gerekçesiyle karara muhalif kalmıştır.
57. İstinaf Dairesince verilen karar İzmir Bölge Adliyesi
Cumhuriyet savcısı, mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklar ve/veya sanık
müdafileri ve bir kısım katılan vekilince temyiz edilmiştir.
58. Temyiz taleplerini 30/9/2020 tarihinde karara
bağlayan Yargıtay 12. Ceza Dairesi (Temyiz Dairesi) oybirliğiyle, C.G., R.D.,
A.Ç., İ.A., A.O., E.K. ve Ha.E. yönünden kurulan hükümlerin bozulmasına, diğer
sanıklar hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin ise reddine
karar vermiştir. Temyiz Dairesine göre;
i. 5/9/2014 tarihli bilirkişi raporu ile dava dosyasında
mevcut olan bazı raporlarda olayda ölümlere yol açan karbonmonoksit gazının
ocakta içten içe yanmakta olan kömürden kaynaklandığı yani olay tarihinden önce
ocakta kömür kızışmasının bulunduğu kabul edilse de Gaz Laboratuvarınca
hazırlanan rapordasabit sensörler ile test edilen on beş seyyar gaz ölçerin
(H2S, CH4, O2 ve CO) kalibrasyon sonuçlarının düzgün olduğu, seyyar sensörlerin
sıcaklık ölçümü yaptığı ve hafızalarında kayıt altına aldığı belirtilmiştir.
Bir öğretim üyesince düzenlenen 13/5/2014 tarihi öncesinde ölçülen gaz sensörü
verilerinin patlatmalar açısından değerlendirilmesini kapsayan Eylül 2014
tarihli teknik raporda da ocaktaki üretim panolarında kömürün kendiliğinden
yanıp yanmadığının tespiti ve dinamit atımları sırasında oluşan yüksek CO
emisyonlarının belirlenmesi amacıyla ocaktaki tüm CO sensörlerine ait verilerin
olay öncesi ve sonrası olarak geniş bir zaman aralığında ele alınıp
değerlendirildiği, CO değerlerindeki ani artışların genellikle ayaklardaki
dinamit atımlarından kaynaklandığı, sürekli olmadığı ve ölçülen çok yüksek
değerlerin de zaman içinde düştüğü belirtilmiştir. Ocakta bulunan sabit sensörlerde
zaman zaman 2, 3, 4 ve hatta 12 saati bulan CO değerlerinin ortalamasının yasal
seviye olan 50 PPM’nin üzerinde seyretmesine rağmen sürekli bir şekilde
yükselişini sürdürmemesi veya yasal değerin üzerinde belli bir seviyede sürekli
seyrini sürdürmemesi, daha sonra 50 PPM’lik yasal sınırın çok altına düşmesi,
kovuşturma aşamasındaki keşif sırasında yapılan jeolojik etütler ve sondajlar
sonucunda alınan raporlar, Araştırma Komisyonunca hazırlanan rapor ve 15/8/2016
tarihli bilirkişi raporu ile bu raporu hazırlayan bilirkişilerden alınan ek
raporlar dikkate alındığında olaydan önce maden ocağında herhangi bir kömür
yangınının bulunmadığı ve olayın U3 bölgesindeki elektrik yada bant arızasından
kaynaklı arkın ısınmış ortama eski imalat bölgelerinden basınçla üflenen gazlar
ile kaza mahallindeki maddeleri tutuşturmasından kaynaklandığı konusunda
tereddüt kalmamıştır.
ii. Ha.E.nin anılan ocakta hangi görev dağılımında yer
aldığı, yetki ve sorumluluklarının neler olduğu şüpheye yer vermeyecek şekilde
tespit edilmemiştir. Bu sanığın acil durum yöneticisi olduğuna dair somut bir
delil bulunmamaktadır.
iii. TKİ ve yüklenici Şirket arasında sözleşmeye, bu
sözleşmenin ekindeki şartnamelere ve Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Ege
Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü Görev, Yetki ve Sorumluluk
Yönetmeliği’nin başmühendislerin görev ve yetkiyle ilgili hükümlerine göre A.O.
ve E.K.nın sorumlulukları sadece üretime ve teslime ilişkin değildir. Aksine
söz konusu sanıklar, yüklenici Şirketin ocaktaki kömür çıkartma faaliyetlerini
yakından takip edip sözleşmeye ve projelere uygun olup olmadığını denetlemekle
yükümlüdür. Bu nedenle sahadaki çalışmaların projeye ve ilgili mevzuata göre
yapılıp yapılmadığı konusundaki denetim yükümlülüklerini yerine getirmeyen A.O.
ve E.K. olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurludur.
Bununla birlikte ELİ’de görevli olup A.O. ile E.K.nın alt biriminde görev yapan
kontrol mühendisleri, kazanın yaşandığı maden ocağında denetim yapma konusunda
öncelikli olarak görevli değildir.
iv.C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. iş kolundaki çalışma usul ve
şartlarına aykırı şekilde gerçekleştirilen hızlı ve sürekli kömür çıkarma
faaliyetlerinin işçilerin iş sağlığı ve güvenliği açısından yüksek risk
oluşturduğunu ve dönülmez sonuçlara yol açabileceğini bildikleri hâlde muhtemel
tehlikeli neticeleri göze alıp kabullenmiştir. Zira sanıklar yüklenici Şirketin
karar alma sürecinde yer almakta ve pozisyonları gereği ocak içindeki yüksek
riskleri bilmektedir. Bu nedenle “Olursa olsun.” düşüncesi ile hareket ederek
yüksek risk içeren faaliyetlerine uzun süre devam eden sanıklar C.G., R.D.,
A.Ç. ve İ.A. olası kastla öldürme suçundan 301 kez, olası kastla yaralama
suçundan 162 kez mahkûm edilmelidir.
59. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı (Yargıtay
Başsavcılığı) 8/1/2021 tarihinde, somut olayda olası kast koşulları oluşmadığı
gerekçesiyle Temyiz Dairesince verilen karara itiraz etmiştir. Bu arada Temyiz
Dairesinde görevli beş yüksek hâkimden üçü değişmiştir. Yeni gelen üyeler
öncesinde Bakanlık ve/veya Hâkimler ve Savcılar Kurulunda görev yapmıştır.
60. Temyiz Dairesi 18/1/2021 tarihinde oyçokluğu ile
Yargıtay Başsavcılığının itirazını kabul edip sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A.
hakkında verilen bozma kararını kaldırmış ve yeniden yaptığı incelemede İstinaf
Dairesinin R.D., A.Ç. ve İ.A. ile ilgili hükümlerine yönelik temyiz taleplerini
reddetmiş ancak C.G.nin eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği
gerekçesiyle İstinaf Dairesinin C.G. hakkında verdiği hükmü bozmuştur. Temyiz
Dairesine göre C.G. devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu
bilmesine rağmen ocaktaki üretim miktarına odaklanarak üretilen kömür
miktarının 2,5 katına çıkarılmasını sağlamış ve iş güvenliği önlemleri ile
ocağın alt yapısının iyileştirilmesine ilişkin herhangi bir girişimde bulunmamıştır.
Bilinçli taksir uygulamasına konu edilen S panosunda ikinci hava galerisinin
yapılması hususu, öngörülebilir neticeyi engelleyici tedbirlerden yalnızca
biridir. Temyiz Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararının isabetli olduğu
gerekçesiyle 18/1/2021 tarihli karara muhalif olan iki üye, 30/9/2020 tarihli
kararda imzası bulunan üyelerdendir.
61. Başvurucular 25/2/2021 tarihinde 2021/9961 sayılı
başvuruyu yapmıştır.
62. Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyan Ceza
Mahkemesi 16/6/2021 tarihinde, C.G.nin bilinçli taksirle birden fazla kişinin
ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan sonuç olarak 20 yıl hapis
cezasıyla cezalandırılmasına, A.O. ile E.K.nın aynı suçtan neticeten 12 yıl 6
ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve Ha.E.nin beraatine karar vermiştir.
63. Aralarında bazı başvurucuların da olduğu bazı
katılanlar, vekilleri aracılığıyla Temyiz Dairesine gönderdikleri bir dilekçe
ile 30/9/2020 tarihli karardan sonra Temyiz Dairesinde üye olarak
görevlendirilen üç yüksek hâkimin reddini istemiştir. İddialarına göre sözü
edilen yüksek hâkimler yargıya yapılmış en açık siyasi müdahalelerden birinin
başaktörleridir. Hâkimin reddi talebi Temyiz Dairesinin 31/3/2022 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
64. Temyiz Dairesi 4/4/2022 tarihinde oyçokluğuyla C.G.
ve Ha.E. hakkında kurulan hükümleri doğrudan, A.O. ve E.K. hakkında kurulan
hükümleri ise güvenlik tedbirleriyle ilgili kısımları düzelterek onamıştır.
Karara muhalif kalan üyeler 18/1/2021 tarihli karara da muhalif olan üyelerdir.
65. Başvurucular 5/5/2022 tarihinde 2022/53802 sayılı
başvuruyu yapmıştır.
66. Başvurucular, başvuruya konu yargılama sürecinde
katılan sıfatıyla yer almıştır. Başvurucu Recep Çoşkun dışında kalan
başvurucular özetle yargılamaya konu suçun hukuki vasıflandırılmasında hata edildiği,
mahkûm edilen sanıklara eksik ceza tayin edildiği ve sanık A.G. de dâhil olmak
üzere haklarında beraat kararı verilen bazı sanıklara isnat edilen suçların
sübut bulduğu gerekçesiyle istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurmuştur.
67. Mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklardan C.G.
19/5/2014-18/4/2019, M.A.G.Ç. 19/5/2014-17/10/2017, Y.K. 18/5/2014-25/12/2015,
H.K. 19/5/2014-25/12/2015 tarihleri arasında, E.E. ise 18/5/2014-30/9/2020
tarihleri arasında tutuklu kalmıştır. Kovuşturma süresince tutuklu yargılanan
sanıklardan A.Ç. 18/5/2014, R.D. 19/5/2014, A.Ç. ise 2/6/2014 tarihinde
tutuklanmıştır.
B. Haklarında Soruşturma İzni İstenen Kişilerle İlgili
Soruşturmaya İlişkin Süreç
68. Soma Başsavcılığı 27/5/2014 tarihinde, görevlerini
ihmal ettikleri yönünde şüphe oluştuğu gerekçesiyle maden ocağının denetimini
yapan görevliler ile Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü
hakkında Çalışma Bakanlığı ile Enerji Bakanlığından soruşturma izni istemiştir.
1. Çalışma
Bakanlığı Görevlileriyle İlgili Süreç
69. 26/8/2014 tarihinde Çalışma Bakanı; 15/8/2014 tarihli
ön inceleme raporuna dayanarak haklarında ön inceleme yürütülen iş sağlığı ve
güvenliği genel müdürü ile iş başmüfettişi, iş müfettişi veya iş müfettiş
yardımcısı olan on iki kişi hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
vermiştir. Soma Başsavcılığı ve olayda vefat eden bazı kişilerin bir kısım
yakını bu karara Danıştay Birinci Dairesi (Birinci Daire) nezdinde itiraz
etmiştir.
70. Haklarında soruşturma izni istenenlerden biri
3/12/2014 tarihinde vefat etmiştir.
71. Birinci Daire 4/12/2014 tarihinde 5/9/2014 tarihli
bilirkişi raporunda yer alan iş müfettişleriyle ilgili tespitlere işaret ederek
eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesine dair
kararın kaldırılmasına karar vermiştir.
72. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığında (Teftiş
Kurulu) görevli bir başmüfettiş, iki müfettiş ve üç müfettiş yardımcısınca
hazırlanan 28/7/2015 tarihli ön inceleme raporunda, ön inceleme için öngörülen
yasal süre içinde yeni bilirkişi incelemesi yaptırılmasının mümkün olmadığı
ancak soruşturma aşamasında alınan 5/9/2014 tarihli bilirkişi raporundaki kusur
tespitlerinin genel ve hukuki yönden mesnetsiz olduğu belirtilerek teknik
değerlendirmeler yanında hukuki değerlendirmeler de yapabilecek uzman
kişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinin maden kazasını incelemek üzere
görevlendirilmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca ön inceleme
raporunda, kazanın asıl oluş nedeni ve bu nedenin ortaya çıkmasında sorumluluğu
bulunanlar hakkında yeterli delil ve emareye ulaşılamadığından soruşturma izni
verilmemesi gerektiği açıklanmıştır.
73. Çalışma Bakanı 7/9/2015 tarihinde 28/7/2015 tarihli
ön inceleme raporunu esas alarak soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
Bu karara Soma Başsavcılığı ile olayda vefat eden bazı kişilerin bir kısım
yakını itiraz etmiştir.
74. Ön incelemedeki tespitlerden hareket eden Birinci
Daire maden ocağının denetlendiği, iş sağlığı ile güvenliği yönünden herhangi
bir eksiklik tespit edilmediği ve haklarında ön inceleme yapılanların eylemleri
ile maden kazasının meydana gelmesi arasında doğrudan illiyet bağının
kurulamadığı gerekçesiyle soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara yönelik
itirazları 10/12/2015 ve 14/4/2016 tarihlerinde reddetmiştir.
75. Olayda vefat eden bazı kişilerin yakınlarınca yapılan
Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri (2) başvurusunda kamu görevlilerinin
bilirkişi raporları ile tespit edilen ihmallerinin ceza hukuku sorumluluğu
doğurup doğurmadığı, doğurmakta ise bu ihmaller ile ortaya çıkan netice
arasında ceza hukuku anlamında bir illiyet bağı bulunup bulunmadığı konusundaki
değerlendirmelerin soruşturma makamlarınca yapılması gerektiği ve adli sürecin
sona erdirilmesinin etkili soruşturma ilkeleriyle bağdaşmadığı
değerlendirilerek yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul
boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir.
2. Enerji
Bakanlığı Görevlileriyle İlgili Süreç
76. Soma Başsavcılığı 30/9/2014 tarihinde 5/9/2014
tarihli bilirkişi raporuna istinaden olay tarihinden geriye doğru son iki yıl
içinde denetlemede görev almış olup da daha önce haklarında soruşturma izni
verilen kişiler dışında kalan ancak 2010 yılından sonra ilgili maden ocağına
ilişkin işletme projelerini inceleyen, denetleyen veya onay veren görevliler
ile Maden İşleri Genel Müdürü, TKİ Yönetim Kurulu Başkanı ve TKİ İşletme
Dairesi Başkanı hakkında Enerji Bakanlığından soruşturma izni istemiştir. Anılan
yazıdan söz konusu soruşturma izni verilmesine ilişkin kararın içeriği tespit
edilememiştir.
77. Enerji Bakanı 25/11/2014 tarihinde, haklarında ön
inceleme yürütülen Maden İşleri Genel Müdürü, Maden İşleri Genel Müdür
Yardımcısı, iki Daire Başkanı, iki Müdür, üç mühendis, on beş Maden Tetkik
Heyeti Üyesi ve TKİ Yönetim Kurulu Başkanı ile TKİ’de işletme daire başkanlığı
görevini yürüten iki kişi hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
vermiştir. Bu karara Soma Başsavcılığı itiraz etmiştir.
78. Birinci Daire 19/3/2015 tarihinde, meydana gelen
maden kazasının birden fazla bakanlığı ve kamu kurumunu ilgilendirmesi
nedeniyle şikâyet konusunun Teftiş Kurulunca incelenmesi gerektiğini belirtip
maden kazasının meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan tüm kamu kurumları ve
bakanlıklar ile illiyet bağı olan kamu görevlilerinin belirlenmesi, illiyet
bağı belirlenen kamu görevlilerinin ifadelerinin alınması, bu kişilerin olayın
meydana gelmesindeki sorumluluk ve kusurlarının ortaya konulması lüzumuna
işaret ederek soruşturma izni verilmemesine dair kararın
kaldırılmasına karar vermiştir. Söz konusu kararda ayrıca 4/12/2014 tarihli
karar (bkz. § 71) uyarınca Çalışma Bakanlığı görevlileri hakkında yürütülecek
ön incelemenin de Teftiş Kurulunca yapılması gerektiği belirtilmiştir.
79. Yukarıda anılan Teftiş Kurulu raporuna (bkz. § 72)
istinaden Enerji Bakanı, 18/8/2015 tarihinde 5/9/2014 tarihli bilirkişi
raporunda eksiklikler bulunması ve kırk beşgünlük ön inceleme süresinde yeni
bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasının mümkün olmaması sebebiyle kazanın asıl
oluş nedeni ile bu nedenin ortaya çıkmasında sorumluluğu bulunanlar hakkında
yeterli delil ve emareye ulaşılamadığı gerekçesiyle Çalışma Bakanlığı
çalışanları da dâhil haklarında ön inceleme yapılan tüm kamu görevlileri
hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Soma Başsavcılığı bu
karara itiraz etmiştir.
80. Birinci Daire 10/12/2015 tarihinde;
i. Çalışma Bakanlığı çalışanları hakkında verilen kararın
yetkisizlik nedeniyle kaldırılmasına,
ii. TKİ İşletme Dairesi başkanları hakkında verilen
kararın anılan görevlilerin genel soruşturma hükümlerine tabi olmaları
sebebiyle kaldırılmasına,
iii. Eyleminin ocağın işletilmesiyle ilgili ihale
süreciyle sınırlı olması ve ocakta kaza ve ölüm olayları meydana gelmesiyle
eylemi arasında doğrudan illiyet bağının bulunmaması nedeniyle TKİ Yönetim
Kurulu Başkanı yönünden soruşturma izni verilmemesine dair karara yapılan
itirazın reddine,
iv. Enerji Bakanlığının diğer çalışanları hakkında
verilen kararın ise eksik inceleme nedeniyle kaldırılmasına karar vermiştir.
81. Anılan karar üzerine Enerji Bakanlığı ön inceleme
yapılması için dosyayı Teftiş Kuruluna göndermiştir.
82. Teftiş Kurulu, Birinci Dairenin 10/12/2015 tarihli
kararıyla ilgili gerekliliklerin Enerji Bakanlığınca yerine getirilmesi
gerektiği gerekçesiyle ön inceleme dosyasını iade etmiştir.
83. 28/12/2016 tarihinde Enerji Bakanı, Birinci Daire
kararıyla kaldırılan 25/11/2014 tarihli soruşturma izni verilmemesine ilişkin
kararın dayanağı olan ön inceleme raporundaki tespitleri gözönünde bulundurarak
haklarında ön inceleme yürütülen Maden İşleri Genel Müdürü, Maden İşleri Genel
Müdür Yardımcısı, iki Daire Başkanı, iki Şube Müdürü, üç mühendis ve on dört
Maden Tetkik Heyeti Üyesi hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
vermiştir. Soma Savcılığı Ceza Mahkemesince alınan 15/8/2016 tarihli bilirkişi
raporundaki tespitlere de değinerek anılan karara itiraz etmiştir.
84. Birinci Daire 15/6/2017 tarihinde Soma
Başsavcılığının itirazını kabul ederek28/12/2016 tarihli soruşturma izni
verilmemesine dair kararın kaldırılmasına karar vermiştir.
85. Anılan karar üzerine yürütülen ön incelemede bir
maden yüksek mühendisi, bir elektrik yüksek mühendisi ve bir maden
mühendisinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
86. Enerji Bakanı 22/8/2019 tarihinde, haklarında ön
inceleme yürütülen TKİ ya da MİGEM’de görev yapan otuz kişi hakkında soruşturma
izni verilmemesine karar vermiştir. Sözü edilen kararda öz itibarıyla
Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporunun olayın meydana geldiği
ocağın genel mevzuat açısından eksiklikleri hakkında düzenlendiği, olayın nasıl
meydana geldiği, nedeni ve seyri konusunda bilimsel ve birbiriyle çelişmeyen
herhangi bir tespit içermediği, MİGEM’in yılda bir kez kendi mevzuatı açısından
eksikliklerin tespiti ve giderilmesi yönünden denetim yaptığı, sürekli hareket
hâlinde dinamik bir yapıya sahip olan yer altı ocağında iş sağlığı ve güvenliği
için ocak verilerinin güncel ve daha sık periyotlarla değerlendirilmesi ve yüklenici
Şirketin istihdam ettiği teknik personelin ocağın zehirli gazlardan
etkilenebilmesi hususunu gözeterek öncelikle üretime ara verip ocak
çalışanlarını tahliye etmesi, daha sonra da yangının havayla temasının
kesilmesi için müdahalede bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
87. Soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara Soma
Başsavcılığınca yapılan itirazı 11/12/2019 tarihinde inceleyen Birinci Dairece
şu sonuçlara ulaşmıştır:
i. Maden İşleri Genel Müdürü’nün, Genel Müdür
Yardımcısı’nın, Daire Başkanlarının, üç mühendisin ve TKİ Yönetim Kurulu
Üyelerinin eylemleri ile olay arasında illiyet bağı bulunmamaktadır. Ayrıca TKİ
Yönetim Kurulu Üyelerinin eylemleri ocağın işletilmesiyle ilgili ihale
süreciyle sınırlıdır. Bu nedenle itiraz sözü edilen kişiler yönünden
reddedilmelidir.
ii. TKİ Yönetim Kurulu Başkanı hakkında aynı eylemler
yönünden yapılan ön inceleme sonunda soruşturma izni verilmemesine ilişkin
karar verilmiş ve bu karara Soma Başsavcılığınca yapılan itiraz 10/12/2015
tarihinde reddedilmiştir. Dolayısıyla bu kişi yönünden yapılan itiraz hakkında
karar verilmesine gerek bulunmamaktadır.
iii. Maden Tetkik Heyeti Üyelerinden 2010 yılı ile olay
tarihi arasında sahada denetim yapan kişilere isnat edilen eylemler, bu kişiler
hakkında soruşturma yapılmasını gerektirecek niteliktedir. Bu sebeple anılan
kişiler yönünden soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın kaldırılması
gerekir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
88. Madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi
olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usuller 4/6/1985 tarihli ve 3213
sayılı Maden Kanunu’nda düzenlenmiştir.
89. 3213 sayılı Kanun’un “Beyan usulü” kenar
başlıklı 10. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan hâlinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Madencilik faaliyetlerinin bu Kanun
hükümlerine göre devamı süresince teknik ve mali konularda yapılan yazılı
beyanlar ile yetkili kişilerce tanzim edilen raporlar doğru kabul edilir.
Teknik elemanlar sadece ihtisas sahibi
oldukları konularda beyanda bulunabilirler ve beyanları ile sorumludurlar.
Ruhsat sahipleri ise teknik konular dışındaki tüm beyanlardan sorumludurlar.
..
(Ek fıkra: 10/6/2010-5995/5 md.) Teknik
nezaretçinin [3213
sayılı Kanun’un uygulanmasında nezaretçi, işletmelerin teknik ve emniyet
yönünden nezaretini yapan sorumlu ve yetkili maden mühendisini ifade
etmektedir.] atandığı ruhsat sahasındaki faaliyetleri düzenli bir şekilde
denetleyerek tespit ve önerilerini teknik nezaretçi defterine kaydetmesi
zorunludur...”
90. 3213 sayılı Kanun’un “Faaliyetlerin denetimi” kenar
başlıklı 11. maddesinin birinci fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan hâli
şöyledir:
“[Enerji Bakanlığı], maden hakları ile ilgili bütün
faaliyetlerin yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve
denetimini yapmak ve yönlendirmek için teknik ve mali konuları yerinde
incelemek maksadıyla ihtisaslaşmış diğer Devlet kuruluşlarından da yararlanarak
inceleme raporu hazırlatır.”
91. 3213 sayılı Kanun’un “İşletme faaliyeti” kenar
başlıklı 29. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan hâlinin ilgili kısmı
şöyledir:
“İşletme faaliyeti, projesine [3213 sayılı Kanun’un uygulanmasında
proje, yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük belirli girdileri
seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere
mal ve cevher üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde raporu
ifade etmekteydi.]ve Kanunun ilgili hükümlerine göre yürütülür. İşletme
projesine aykırı faaliyette bulunulması ve faaliyetlerin can ve mal güvenliği
açısından tehlikeli bir durum oluşturduğunun tespit edilmesi halinde maden
üretimine yönelik faaliyetler durdurulur.
İşletme projeleri ve değişiklikleri
uygulamaya konulmadan önce [MİGEM]
onayının alınması zorunludur. Aksi takdirde faaliyet durdurulur.
İşletme açısından tehlikeli durumların
tespiti halinde, bu halleri gidermek için ruhsat sahibine altı aya kadar süre
verilir, mücbir sebepler dışında bu süre uzatılmaz. Bu süre sonunda projeye
uygun faaliyette bulunulmaması veya tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması
halinde teminat irad kaydedilerek işletme faaliyeti durdurulur.
Ruhsat sahibi, her yıl nisan ayı sonuna
kadar bir önceki yıl içinde gerçekleştirdiği işletme faaliyeti ile ilgili
teknik belgeleri, satış bilgi formunu [3213 sayılı Kanun’un uygulanmasında satış bilgi formu; şekli
ilgili yönetmelikte gösterildiği gibi hazırlanan, yıllık üretim miktarı, satış
tutarı, toplam gelir ve tahakkuk eden devlet hakkı gibi malî durumu gösteren
belgeyi ifade etmektedir.] faaliyet bilgi formunu [3213 sayılı Kanun’un uygulanmasında
faaliyet bilgi formu, yıllık işletme faaliyetine ilişkin üretim, satış, stok ve
bunun gibi bilgileri içeren, şekli ve muhtevası yönetmelikle gösterilecek olan
belgeyi ifade etmekytedir.] ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile
ilgili bilgileri [MİGEM’e] vermekle yükümlüdür...”
92. 3213 sayılı Kanun’un 31. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte olan hâlinin ilgili kısmı şöyledir:
“Maden işletme faaliyetleri, maden
mühendisi nezaretinde yapılır. Yeraltı üretim yöntemiyle çalışan işletmeler ile
en az onbeş işçi çalıştıran açık işletmeler asgari bir maden mühendisini daimi
olarak istihdam etmek zorundadır. Teknik ve daimi nezaretçinin görev, yetki,
sorumlulukları, atanma usul ve esasları, vardiyalı çalışan işletmelerde
işletmenin büyüklüğü ve niteliği esas alınarak her vardiyada zorunlu olarak istihdam
edilecek maden mühendisi ile ruhsat sahasında görevlendirilecek teknik
elemanların çalışma usul ve esasları [Enerji Bakanlığınca] çıkarılacak yönetmelikle belirlenir...”
93. 3213 sayılı Kanun’un ek 7. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte olan hâli şöyledir:
“Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat
sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları
rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden
doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki
sorumluluklar rödövansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden
Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.”
94. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Tanımlar”
kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“...
İşveren adına hareket eden ve işin,
işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.
İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden
doğrudan işveren sorumludur.
Bu Kanunda işveren için öngörülen her
çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır... .
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal
veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde
işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde
iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı
işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye
asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin
işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya
alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt
işveren ile birlikte sorumludur.
...”
95. İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve
mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve
çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülükleri, 20/6/2012 tarihli
ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda düzenlenmiştir. Öncesinde iş
sağlığı ve güvenliği ile ilgili hususlar 4857 sayılı Kanun’un 77 ila 89.
maddeleri arasında yer almaktaydı.
96. 6331 sayılı Kanun’un “İşverenin genel yükümlülüğü”
kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“(1) İşveren, çalışanların işle ilgili
sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a) Mesleki risklerin [6331 sayılı Kanun’un uygulanmasında
risk, tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç
meydana gelme ihtimalini ifade etmektedir.] önlenmesi, eğitim ve bilgi
verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli
araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen
şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için
çalışmalar yapar.
b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve
güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların
giderilmesini sağlar.
c) Risk değerlendirmesi [6331 sayılı Kanun’un uygulanmasında
risk değerlendirmesi işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek
tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler
ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve
kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmaları
ifade etmektedir.] yapar veya yaptırır.
ç) Çalışana görev verirken, çalışanın
sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.
d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler
dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike [6331 sayılı Kanun’un uygulanmasında
tehlike, iş yerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya
işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyelini ifade
etmektedir.] bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır.
(2) İşyeri dışındaki uzman kişi ve
kuruluşlardan hizmet alınması, işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
(3) Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
alanındaki yükümlülükleri, işverenin sorumluluklarını etkilemez.
(4) İşveren, iş sağlığı ve güvenliği
tedbirlerinin maliyetini çalışanlara yansıtamaz.”
97. 6331 sayılı Kanun’un “Risklerden korunma ilkeleri”
kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“(1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine
getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a) Risklerden kaçınmak.
b) Kaçınılması mümkün olmayan riskleri
analiz etmek.
c) Risklerle kaynağında mücadele etmek.
ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi
için işyerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim
metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim
temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en
aza indirmek.
d) Teknik gelişmelere uyum sağlamak.
e) Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha
az tehlikeli olanla değiştirmek.
f) Teknoloji, iş organizasyonu, çalışma
şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini
kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek.
g) Toplu korunma tedbirlerine, kişisel
korunma tedbirlerine göre öncelik vermek.
ğ) Çalışanlara uygun talimatlar vermek.”
98. 6331 sayılı Kanun’un 4. maddesinde belirtilen
yükümlülükler sonraki maddelerde detaylandırılmıştır. Buna göre bahse konu
yükümlülükler acil durumların olumsuz etkilerinden korunmak üzere gerekli ölçüm
ve değerlendirmelerin yapılmasını, acil durum planlarının hazırlanmasını,
ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlikenin meydana gelmesi durumunda çalışanların
işi bırakarak derhâl çalışma yerlerinden ayrılıp güvenli bir yere gidebilmeleri
için önceden gerekli düzenlemelerin yapılmasını, işyerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilmesi amacıyla çalışanlar ile çalışan
temsilcilerinin işyerinin özellikleri dikkate alınarak işyerinde
karşılaşılabilecek sağlık ve güvenlik riskleri, koruyucu ve önleyici tedbirler,
ilk yardım, olağan dışı durumlar, afetler, yangınla mücadele ve tahliye işleri
konusunda görevlendirilen kişiler, ciddi ve yakın tehlikelerden doğan risklere
karşı alınmış ve alınacak tedbirler hakkında bilgilendirilmelerini de kapsar
(6331 sayılı Kanun’un 11., 12. ve 16. maddeleri).
99. 6331 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre iş yeri
tehlike sınıfları 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun 83. maddesine göre belirlenen kısa vadeli sigorta
kolları prim tarifesi de dikkate alınarak İş sağlığı ve güvenliği genel
müdürünün başkanlığında ilgili taraflarca oluşturulan komisyonun görüşleri
doğrultusunda, Çalışma Bakanlığınca çıkarılacak tebliğ ile tespit edilir.
100. 6331 sayılı Kanun’un “Teftiş, inceleme,
araştırma, müfettişin yetki, yükümlülük ve sorumluluğu” kenar başlıklı 24.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“1) Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasının
izlenmesi ve teftişi, iş sağlığı ve güvenliği yönünden teftiş yapmaya yetkili [Çalışma Bakanlığı] iş
müfettişlerince yapılır...
(2) [Çalışma Bakanlığı], işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliği konularında ölçüm, inceleme ve araştırma yapmaya, bu amaçla numune
almaya ve eğitim kurumları ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde kontrol ve
denetim yapmaya yetkilidir...”
101. 6331 sayılı Kanun’un “İşin durdurulması” kenar
başlıklı 25. maddesinin olay tarihinde yürürlükte olan hâlinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) İşyerindeki bina ve eklentilerde,
çalışma yöntem ve şekillerinde veya iş ekipmanlarında çalışanlar için hayati
tehlike oluşturan bir husus tespit edildiğinde; bu tehlike giderilinceye kadar,
hayati tehlikenin niteliği ve bu tehlikeden doğabilecek riskin etkileyebileceği
alan ile çalışanlar dikkate alınarak, işyerinin bir bölümünde veya tamamında iş
durdurulur. Ayrıca çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri
ile tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel
kazaların olabileceği işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması
durumunda iş durdurulur.
(2) İş sağlığı ve güvenliği bakımından
teftişe yetkili üç iş müfettişinden oluşan heyet, iş sağlığı ve güvenliği
bakımından teftişe yetkili iş müfettişinin tespiti üzerine gerekli incelemeleri
yaparak, tespit tarihinden itibaren iki gün içerisinde işin durdurulmasına
karar verebilir. Ancak tespit edilen hususun acil müdahaleyi gerektirmesi
hâlinde; tespiti yapan iş müfettişi, heyet tarafından karar alınıncaya kadar
geçerli olmak kaydıyla işi durdurur.
(3) İşin durdurulması kararı, ilgili
mülki idare amirine ve işyeri dosyasının bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu il
müdürlüğüne bir gün içinde gönderilir. İşin durdurulması kararı, mülki idare
amiri tarafından yirmidört saat içinde yerine getirilir. Ancak, tespit edilen
hususun acil müdahaleyi gerektirmesi nedeniyle verilen işin durdurulması
kararı, mülki idare amiri tarafından aynı gün yerine getirilir.
(4) İşveren, yerine getirildiği tarihten
itibaren altı iş günü içinde, yetkili iş mahkemesinde işin durdurulması
kararına itiraz edebilir. İtiraz, işin durdurulması kararının uygulanmasını
etkilemez. Mahkeme itirazı öncelikle görüşür ve altı iş günü içinde karara
bağlar. Mahkeme kararı kesindir.
5) İşverenin işin durdurulmasını
gerektiren hususların giderildiğini [Çalışma Bakanlığına] yazılı olarak bildirmesi hâlinde, en
geç yedi gün içinde işyerinde inceleme yapılarak işverenin talebi
sonuçlandırılır.
...”
102. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 21., 22., 81., 85., 86. ve 87. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:
“Kast
Madde 21
(1) Suçun oluşması kastın varlığına
bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesidir.
(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki
unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde
olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren
suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda
yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise
temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.
Taksir
Madde 22
(1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun
açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne
aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen
neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi
istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır;
bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı
verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle
işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin
cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
...
Kasten öldürme
Madde 81
(1) Bir insanı kasten öldüren kişi,
müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Taksirle öldürme
Madde 85
...
(2) [Taksirle öldürme fiili], birden fazla insanın ölümüne
ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla
kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
Kasten yaralama
Madde 86
(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren
veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir
yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4
md.)Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî
müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti
üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur...
...
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama
Madde 87
(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
...
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
...
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre
belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya
giren hallerde üç yıldan ... az olamaz.”
103. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” kenar
başlıklı 308. maddesi şöyledir:
“(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin
kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine,
ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel
Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) İtiraz
üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (Ek: 2/7/2012-6352/99 md.) Daire,
mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını
düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir.”
104. Sondajla maden çıkarılan işlerin yapıldığı işyerleri
ile yer altı ve yer üstü maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde çalışanların
sağlık ve güvenliğinin korunması için uyulması gerekli asgari şartlar 19/9/2013
tarihli ve 28770 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maden İşyerlerinde İş
Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nde (İş Güvenliği Yönetmeliği) belirtilmiştir.
İş Güvenliği Yönetmeliği’nin 5., 7., 8. ve9.maddeleri şöyledir:
“İşverenin genel yükümlülükleri
Madde 5
(1) İşveren aşağıdaki hususları yerine
getirmekle yükümlüdür:
a) Çalışanların sağlık ve güvenliklerini
sağlamak amacıyla;
1) İşyerleri, çalışanların sağlık ve
güvenliklerini tehlikeye atmayacak şekilde tasarlanır, inşa edilir, teçhiz
edilir, hizmete alınır, işletilir ve bakımı yapılır.
2) İşyerinde yapılacak her türlü
çalışma, yetkili kişinin nezaretinde ve sorumluluğu altında yapılır.
3) Özel riski bulunan işler yalnızca bu
işlerle ilgili özel eğitim alan ehil kişiler tarafından ve talimatlara uygun
olarak yapılır.
4) Tüm güvenlik talimatları çalışanların
anlayacağı şekilde hazırlanır.
5) 18/6/2013 tarihli ve 28681 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmeliğe
uygun olarak yeterli ilk yardım donanımı sağlanır ve en geç 6 aydabir [olay tarihinde yürürlükte olan hâline
göre yılda en az bir defa] olmak üzere düzenli olarak gerekli tatbikatlar
yapılır.
...
(4) Bir işyerinde birden çok işverene
ait çalışanların bulunması durumunda, her işveren kendi kontrolü altındaki
işlerden sorumludur. Ancak işyerinin tamamından sorumlu olan işveren,
çalışanların sağlık ve güvenliğinin korunması ile ilgili tedbirlerin
uygulanmasını koordine eder. Kendisine ait sağlık ve güvenlik dokümanında
koordinasyonun amacını ve bu koordinasyonu sağlamak için alınacak tedbirler ile
uygulanacak yöntemleri belirler. Bu koordinasyon her bir işverenin Kanunda [6331 sayılı Kanun] belirtilen
sorumluluğunu etkilemez.
Patlama, yangın ve zararlı ortam
havasından korunma
Madde 7
(1) İşveren, patlama ve yangın çıkmasını
ve bunların olumsuz etkilerini önlemek üzere, patlayıcı ve sağlığa zararlı
ortam havasının oluşmasını önlemek, yapılan işlemlerin doğası gereği patlayıcı
ortam oluşmasının önlenmesi mümkün değilse patlayıcı ortamın tutuşmasını
önlemek, patlama ve yangın başlangıçlarını tespit etmek, yayılmasını önlemek ve
mücadele etmek için yapılan işe uygun tedbirler alır.
Kaçış ve kurtarma araçları
Madde 8
(1) İşveren, bir tehlike anında
çalışanların çalışma yerlerini en kısa zamanda ve güvenli bir şekilde terk
edebilmeleri için uygun kaçış ve kurtarma araçlarını sağlar ve kullanıma hazır
bulundurur.
İletişim, uyarı ve alarm sistemleri
Madde 9
(1) İşveren, işyerinin bütününde gerekli
haberleşme ve iletişim sistemini kurar.
(2) İşveren, ihtiyaç halinde yardım,
kaçış ve kurtarma işlemlerinin derhal uygulamaya konulabilmesi için gerekli
uyarı ve diğer iletişim sistemlerini hazır bulundurur.”
105. İş Güvenliği Yönetmeliği’nin 10. maddesinde
çalışanların hangi konularda bilgilendirilmesi gerektiği açıklanmıştır. Bu
düzenlemeye göre bilgiler, çalışanlar tarafından erişilebilir ve anlaşılır
şekilde olur.
106. İş Güvenliği Yönetmeliği ekinde “Sondajla Maden
Çıkarılan İşlerin Yapıldığı İşyerleri İle Yeraltı ve Yerüstü Maden İşlerinin
Yapıldığı İşyerlerinde Uygulanacak Asgari Genel Hükümler” ve “Yeraltı
Maden İşlerinin Yapıldığı İşyerlerinde Uygulanacak Asgari Özel Hükümler”e
de yer verilmiştir. Bu hükümler organizasyon ve yönetim, mekanik ve elektrikli
ekipman ve tesisatlar, bakım ve onarım, patlama riski, yangın tehlikesi ve
zararlı ortam havasına karşı korunma, ulaşım yolları, kaçış yolları ve imdat
çıkışları, arama, kurtarma ve tahliye ile havalandırma gibi konuları
kapsamaktadır. Anılan hükümlerin olay tarihinde yürürlükte olan hâline göre;
- İşyerleri tehlikelere karşı yeterli koruma sağlanacak
şekilde organize edilir. Çalışanların sağlık ve güvenliğini tehlikeye atmamak
için işyerindeki tehlikeli veya atık maddeler uzaklaştırılır veya kontrol
altında tutularak işyerinin her zaman düzenli bir durumda olması sağlanır.
- İşyerinin varsa ocağını da kapsayacak şekilde gerekli
haberleşme ve iletişim uygun yollarla sağlanır.
- Çalışma yapılan bütün yer altı işletmelerinde uygun
havalandırma sağlanır. Üretime başlamadan önce her ocakta uygun bir
havalandırma sistemi kurulur. Ocaklarda sağlığa uygun solunabilir hava
sağlanması, ortamdaki patlama riskinin ve solunabilir toz konsantrasyonunun
kontrol altında tutulması, kullanılan çalışma yöntemi ve çalışanların fiziki
faaliyetleri dikkate alınarak çalışma şartlarına uygun hava özelliklerinin sağlanması
ve bu durumun sürdürülebilmesi için sürekli havalandırma yapılması zorunludur.
Bu şartların doğal havalandırma ile sağlanamadığı yerlerde havalandırma bir
veya daha fazla mekanik sistemle sağlanır. Havalandırmanın sürekliliğini ve
kararlılığını sağlayacak tedbirler alınır. Mekanik havalandırma sistemi
kullanılan ocaklarda hava akımı mümkünse doğal hava akımı doğrultusunda
yönlendirilir. Havalandırma sistemlerinin devre dışı kalmaması için bu
sistemler devamlı surette izlenir ve istenmeyen devre dışı kalmaları bildirecek
otomatik alarm sistemi bulunur.
- Havalandırma ile ilgili değerler periyodik olarak
ölçülür ve ölçüm sonuçları kaydedilir. Havalandırma sisteminin detaylarını
kapsayan bir havalandırma planı hazırlanır, periyodik olarak güncellenir ve
işyerinde hazır bulundurulur.
- İnsan ve malzeme taşımasında kullanılan kuyularda,
lağımlarda, ana nefeslik yollarında, eğimli ve düz yollarda hava hızı saniyede
8 metreyi geçmez.
- Havasında %19’dan az oksijen, %2’den çok metan,
%0,5’ten çok karbondioksit, 50 PPM (%0,005) den çok karbonmonoksit ve diğer
tehlikeli gazlar bulunan yerlerde çalışılmaz. Oksijen miktarı azalan veya
yanıcı, parlayıcı ve zararlı diğer gazların karışmasıyla bozulan yahut çok
ısınan hava akımları diğer çalışma yerlerinden geçmesine meydan verilmeden
derhâl ve en kısa yoldan ocak dışına atılır. Hava özelliklerinin bozulmasından,
ısınmasından ve oksijen azalmasından kaynaklı olumsuz etkilerinden çalışanları
korumak için çalışmanın zorunlu olduğu durumlarda çalışma alanı ve zamanı sınırlandırılır.
- Havalandırma sistemi kapı ve perdelerle havayı
yönlendirecek şekilde düzenlenir. Kapı ve perdeler nakliyat esnasında
havalandırma sistemini olumsuz etkilemeyecek şekilde ayarlanır.
- Ana hava giriş ve çıkış yolları arasında bulunan barajlar,
hava köprüleri ve kapılar, bir patlama veya yangın halinde kolayca yıkılmayacak
sağlamlıkta ve dayanımda yapılır.
- Ana vantilatör ve aspiratörler birbirinden bağımsız iki
ayrı enerji kaynağına bağlanır. Bu enerji kaynaklarından birinin durması hâlinde
diğer kaynağın ocak havalandırmasını aksatmayacak en kısa zamanda devreye
girmesi sağlanır.
- Ocağın çeşitli kısımlarında sıcaklık ve nem oranı
düzenli olarak ölçülür. Nem oranı gözönünde bulundurularak hava sıcaklığının
sağlığa zararlı düzeye yükselmemesi için gerekli tedbirler alınır. Bu düzeye
yaklaşıldığında ölçme işlemi her gün gerekli görülecek aralıklarla yapılır ve
ölçme sonuçları havalandırma defterine yazılır. Söz konusu şartların sağlık
için tehlikeli olması hâlinde çalışma geçici olarak durdurulur.
- Yapılan tüm çalışmalarda çalışanların sağlık ve
güvenliğinin korunmasının sağlanması için işverence atanan, yeterli beceri ve
uzmanlığı olan kişiler tarafından gerekli gözetim ve denetim yapılır. Sağlık ve
güvenlik dokümanında, gerekli görülmesi hâlinde çalışılan yerler gözetim yapan
kişi tarafından her vardiyada en az bir defa kontrol edilir. Yeterli beceri ve
uzmanlığa sahip olmak şartıyla yukarıda belirtilen gözetim görevini işverenin
kendisi üstlenebilir.
- Çalışanlara sağlık ve güvenliklerini sağlayabilmeleri
için yeterli bilgi, talimat ve eğitim verilir, bu eğitimler tekrarlanır.
İşveren, çalışanlara verilen talimatların kendilerinin ve diğer çalışanların
sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmalarını önleyecek şekilde kolay anlaşılır
olmasını sağlar.
- Her işyerinde çalışanların sağlık ve güvenliklerinin
korunması, patlayıcı maddelerin taşınması, depo edilmesi ve iş ekipmanlarının
güvenli bir şekilde kullanılması için gerekli kuralları belirleyen yazılı
talimatlar hazırlanır. Bu talimatlar, acil durum ekipmanlarının kullanımına ve
işyerinde veya işyeri yakınındaki herhangi bir acil durumda nasıl hareket
edileceğine ilişkin bilgileri de kapsar.
- Her işyerinde ya da her işte güvenli çalışma yöntemleri
uygulanır. Tesis, tahkim ve onarım işleri yapacak olanlar için gerekli güvenlik
tedbirleri alınır.
- İşveren, iş sağlığı ve güvenliği yönetim sistemi dâhil
olmak üzere çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak için alınan
tedbirleri düzenli aralıklarla gözden geçirir.
- Herhangi bir tehlike durumunda tüm çalışanların
işyerini derhâl ve güvenli bir şekilde terk edebilmeleri için gerekli tedbirler
alınır.
- Acil çıkış yolları doğrudan dışarıya, güvenli bir
alana, toplanma noktasına veya tahliye noktasına açılır ve çıkışı önleyecek
hiçbir engel bulunmaz.
- Acil çıkış yollarının ve kapılarının sayısı, boyutları
ve yerleri yapılan işin niteliğine, işyerinin büyüklüğüne ve çalışanların
sayısına uygun olması sağlanır.
-Acil çıkış kapıları dışarıya doğru açılır. Acil çıkış
kapıları; acil durumlarda çalışanların hemen ve kolayca açabilecekleri şekilde
olur.
- Çalışanlar herhangi bir acil durumda nasıl davranmaları
gerektiği konusunda eğitilir. Arama, kurtarma ve tahliye konusunda yeterli
sayıda destek elemanı görevlendirilir.
- Kaçışın zor olduğu, zaman aldığı veya sağlığa zararlı
havanın solunabileceği veya oluşabileceği yerlerde temiz hava sağlayan
taşınabilir solunum cihazları bulundurulur. Bu cihazlar en kısa sürede ve
kolaylıkla ulaşılabilir ve kullanıma hazır şekilde muhafaza edilir.
- Çalışanlara gerektiğinde güvenli bir şekilde dışarı
çıkabilmeleri için her zaman kolay ulaşabilecekleri yerlerde bulunacak kişisel
solunum koruma cihazları verilir. Çalışanlar bu cihazların kullanımı ile ilgili
olarak eğitilir. Bu cihazların her zaman çalışır durumda bulunmaları için
düzenli kontrolleri yapılır ve işyerinde muhafaza edilir.
- Yer altı ve yer üstü maden işyerlerinde arama, kurtarma
ve tahliye ekiplerinin hızlı ve etkili bir şekilde müdahale edebilmesi için
uygun bir kurtarma istasyonu kurulur. Ancak yarıçapı en çok 50 kilometre olan
alan içinde bulunan maden işyerleri, merkezî bir yerde ortaklaşa bir kurtarma
istasyonu kurabilir. Bu hüküm, aynı işyerinin çeşitli ocakları için de
geçerlidir. İşyerleri, bu istasyonun kuruluş ve yönetim giderlerini,
çalıştırdıkları çalışanların sayısına göre aralarında paylaşır.
- İşyerlerinde güvenlik tatbikatları yapılır ve düzenli
aralıklarla tekrar edilir. Bu tatbikatların amacı, acil durum ekipmanının
kullanılması veya işletilmesi dâhil acil durumlarda özel görevi bulunan çalışanların
eğitim ve becerilerinin kontrol edilmesidir. Görevli çalışanlara, uygun
yerlerde, bu ekipmanların doğru bir şekilde kullanılması veya işletilmesi
hususunda da tatbikat yaptırılır. Tatbikatta kullanılan bütün acil durum
ekipmanı test edilir, temizlenir ve yeniden dolumu yapılır veya yenilenir.
Kullanılan bütün taşınabilir ekipmanlar muhafaza edildiği yerlerine geri
konulur.
- Her ocakta arama, kurtarma ve tahliye ile görevli
destek elemanlarının yararlanması için belli başlı kapıları, barajları, hava
köprülerini, hava akımını ayarlayan düzeni ve telefon istasyonları gibi ihtiyaç
duyulacak hususların yerlerini gösteren bir plan bulundurulur.
107. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde
çalışanların mesleki eğitimlerinin usul ve esasları 13/7/2013 tarihli ve 28706
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan
İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik’te (Eğitim
Yönetmeliği) düzenlenmiştir.
108. 6/11/2010 tarihli ve 27751 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan ve olay tarihinde yürürlükte olan mülga Madencilik Faaliyetleri
Uygulama Yönetmeliği’nin (Uygulama Yönetmeliği) 4. maddesine göre Uygulama
Yönetmeliği’nde geçen daimî nezaretçi ifadesi işletmede daimî olarak istihdam
edilen maden mühendisini, teknik nezaretçi ifadesi işletmelerdeki faaliyetlerin
teknik ve emniyet yönünden nezaretini yapan, faaliyet bilgi formunun
hazırlanmasından sorumlu ve yetkili maden mühendisini, teknik eleman ifadesi
kanun kapsamında MİGEM’e vermiş olduğu dilekçe ve eklerindeki evrakı
imzalayarak beyanda bulunan maden, jeoloji ve jeofizik mühendislerini, rödövans
sözleşmesi ifadesi ruhsat sahalarındaki madenlerin üretilerek değerlendirilmesi
amacıyla üçüncü kişilere veya kuruluşlara tasarruf hakkı sağlamak üzere ruhsat
sahasının tamamı ya da bir kısmı için ruhsat sahiplerinin bu kişilerle
yaptıkları sözleşmeleri ifade etmektedir.
109. Mülga Uygulama Yönetmeliği’nin “Projeye uygun
faaliyette bulunulması” kenar başlıklı 34. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) İşletme izinlerinin alınmasını
takiben üretim faaliyetleri, projesine uygun olarak yürütülür. Birlikte
işletilmesi zorunlu olan madenler bir proje kapsamında işletilir. Madencilik
faaliyetleri sürdürülürken ve/veya tamamlandıktan sonra çevre ile uyum planı uygulanır.
(2) Açık işletme ya da yeraltı
işletmesine geçişler ile üretim yöntemi ile ilgili değişikliklerin,
uygulanmadan önce [MİGEM’e]
bildirilmesi zorunludur. Aksi takdirde, sahadaki can ve mal güvenliği ile
ilgili çalışmalar dışındaki üretim ile ilgili faaliyetler, değişikliklere
ilişkin verilmesi gereken revize projenin onaylanmasına kadar durdurulur.
...
(4) İşletmelerde hazırlık ya da üretim
çalışmaları sürdürülürken şev [İş Güvenliği Yönetmeliği’ne göre şev; kademe (açık işletmelerde
belirli aralık, kot ve eğimlerle meydana getirilen basamak şeklindeki çalışma
yerler), alın ve yüzlerindeki eğimi ifade etmektedir.] açısı, basamak
yüksekliği, basamak genişliği, heyelan, göçük, tahkimat, alt yapı gibi
nedenlerle can ve mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluştuğunun
tespiti halinde, gerekli önlemlerin alınması ve çalışmaların yapılabilmesi için
ruhsat sahibine altı aya kadar süre verilir. Mücbir sebepler dışında bu süre
uzatılmaz. Bu süre sonunda projeye uygun faaliyette bulunulmaması veya tehlikeli
durumun ortadan kaldırılmaması halinde teminat irat kaydedilerek can ve mal
güvenliği ile faaliyetlerin projeye uygun hale getirilmesi yönündeki hazırlık
faaliyetleri dışındaki işletme faaliyetleri durdurulur.
(5) Yeraltı işletmelerinde üretim
çalışmaları sürdürülürken işletme projesine aykırı olarak; yeraltındaki üretim
faaliyetlerinin sürdürüldüğü alanların yerüstüne veya diğer kotlara iki ayrı
yolla bağlanmadığı, panolarda havalandırmanın birbirinden bağımsız olarak
gerçekleştirilmediği, yanıcı veya patlayıcı gaz geliri olabilecek ocaklarda
yeterli cebri havalandırmanın yapılmadığı, havalandırmanın projeye uygun tesis
edilmediğinin tespit edilmesi halinde can ve mal güvenliği ile faaliyetlerin
projeye uygun hale getirilmesi yönündeki faaliyetler dışındaki üretim
faaliyetleri durdurulur.
(6) Üretim faaliyetleri durdurulan
sahalarda faaliyet durdurma nedenine yönelik gerekli tedbirlerin alındığının
ruhsat sahibince[MİGEM’e]
bildirilmesini müteakip teknik heyet raporu ile gerekli tedbirlerin alındığının
tespit edilmesi halinde üretime yönelik faaliyetlere izin verilir.”
110. Mülga Uygulama Yönetmeliği’nin “İnceleme ve
denetim” kenar başlıklı 74. maddesi şöyledir:
“(1) Kanun gereğince ruhsat veya
sertifika sahibince düzenlenmiş mali ve teknik belgelerin, ruhsat veya
sertifika alanındaki madencilik faaliyetlerinin, ihbar ve şikayetlerin inceleme
ve denetimi [MİGEM]
tarafından görevlendirilen personelce yerinde yapılır.
(2) [MİGEM], diğer kamu kurum ve kuruluşları ile
üniversitelerden inceleme ve denetimin gerektirdiği mesleki tecrübeye sahip
olan personelleri de görevlendirebilir.
(3) Yapılacak inceleme ve denetimlerde
oluşturulacak heyet; maden mühendisi, jeoloji mühendisi ile yapılacak inceleme
ve denetimlerin özelliğine göre jeofizik mühendisi, haritacı, mali uzman,
hukukçu veya diğer meslek mensuplarından en az üç kişiden oluşur.
(4) İnceleme ve denetimlerde ruhsat
sahibi [MİGEM’e]
verdiği teknik ve mali belgelerin hazırlanmasına esas olan bütün belgelerin
asıllarını, yapılmış hesapları talep halinde heyet üyelerine göstermek
zorundadır.
(5) Madencilik faaliyetleri ile ilgili
olarak yapılan ihbar ve şikâyetlerin değerlendirilebilmesi için, dilekçe ekinde
şikayetçinin T.C. Kimlik Numarası beyanının yer alması gerekir...”
111. Mülga Uygulama Yönetmeliği’nin “İnceleme ve
denetimin yapılması” kenar başlıklı 75. maddesi şöyledir:
“1) İnceleme ve denetim sırasında teknik
ve mali belgeler ile bu belgelerin hazırlanmasına esas teşkil eden işletme
projesinin uygulanması ile ilgili hususlar, üretim yöntemi, üretim miktarı,
üretilen madenin kullanım alanı, sevk fişleri, faturalar, satış belgeleri gibi
Kanun ve mevzuat gereği diğer belgeler incelenir. Her türlü denetimde çevre ile
uyum planına uygun çalışılıp, çalışılmadığı kontrol edilir.
(2) İnceleme ve denetim sonunda düzenlenen
ve mevcut durumu belirten tutanak iki nüsha hazırlanarak heyet üyeleri, ruhsat
sahibi veya vekili veya sahanın teknik nezaretçisi tarafından imzalanır. Ruhsat
sahibi, vekili veya teknik nezaretçi, tutanakta katılmadığı hususlara şerh
düşebilir. Ancak imzadan imtina edilmesi halinde bu durum tutanakta belirtilir.
Tutanağın bir nüshası ilgiliye verilir. Bu tutanakta belirtilen hususlar ruhsat
sahibine tebliğ edilmiş sayılır.
(3) Ruhsat sahasında yapılan tetkiklere
ait detay bilgileri içeren rapor hazırlanır. Ruhsat sahibinin talep etmesi
durumunda bir örneği verilir.”
112. Mülga Uygulama Yönetmeliği’nin 130., 134., 138.,
141., 143. ve 146. maddelerinin ilgili kısmı şöyledir:
“Teknik nezaretçinin görevleri
Madde 130
(1) Teknik nezaretçi, maden işletmelerinin
teknik ve emniyet yönünden nezaretini yaparak Kanun ve ilgili yönetmeliklerde
yer alan görevleri yerine getirmekle sorumlu ve yükümlüdür.
Teknik nezaretçilerin yetki ve
sorumlulukları
Madde 134
(1) Teknik nezaretçisi olmayan ruhsat
sahalarında üretim yapılamaz.
(2) Teknik nezaretçinin görev, yetki ve
sorumlulukları şunlardır:
a) Teknik nezaretçi, sorumluluk alanı [MİGEM tarafından] onaylanmış ruhsat
sahasının her yerinde görevi ile ilgili inceleme yapmak ve gerekli her türlü
bilgiyi alma ve Kanun kapsamında gerekli önlemlerin aldırılması yetkisine
sahiptir. Bu yetkinin kullandırılmamasından ruhsat sahibi sorumludur.
b) Teknik nezaretçi, nezaret görevini
Kanun hükümleri kapsamında yürütür. Teknik nezaretçi, atandığı ve sorumlu
olduğu ruhsat sahasının faaliyetlerini ve üretimlerini on beş günde en az bir
defa denetlemek, tespitlerini ve önerilerini teknik nezaretçi defterine not
etmek zorundadır...
...
ç) Teknik nezaretçi, görev aldığı
işyerindeki faaliyetler ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları, öneri ve önlemleri
belirler. Ruhsat sahibi/vekili tarafından, bu öneri ve önlemler işyerinde
çalışanların görebileceği şekilde ilan edilir ya da panoya asılır. Aynı zamanda
içeriği [MİGEM]
tarafından belirlenmiş ve noter onaylı ’Teknik Nezaretçi Defteri’ne rapor
ederek ruhsat sahibine bildirir. Eksiklik ve aksaklıkların, öneri ve önlemlerin
rapor edilmemesinden teknik nezaretçi, bunların yerine getirilmemesinden ruhsat
sahibi sorumludur.
d) Teknik nezaretçi, işyerinde yaptığı
inceleme ve gözlemlerde işletme projesine aykırı faaliyette bulunulduğunu ve
faaliyetlerin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluşturduğunu
tespit etmesi halinde maden üretimine yönelik faaliyetleri durdurur ve durumu
ilgili kurum veya kuruluşlara bildirir.
...
f) Galeri sürülmesi ve/veya üretime
hazırlık çalışmalarında teknik nezaretçi atanması zorunludur.
Daimi nezaretçinin görevleri
Madde 138
(1) Daimi nezaretçi, nezaret görevini
Kanun hükümleri kapsamında yürütür.
(2) Daimi nezaretçi üretim yerindeki
günlük faaliyetleri planlar ve yürütülmesini sağlar, can ve mal emniyeti
yönünden tehlikeli bir durumun varlığı söz konusu olduğu zaman gerekli
tedbirlerin alınmasına nezaret eder, hemen tedbir almanın mümkün olmadığının
belirlenmesi halinde üretim faaliyetlerini önlemlerin alınmasına kadar
durdurur.
(3) Daimi nezaretçi, görev aldığı
işyerindeki faaliyetleri ile ilgili eksiklik ve aksaklıkları gidermek amacıyla
önlemleri belirleyerek ruhsat sahibine/rödövansçıya bildirir. Tedbirlerin
alınmasına nezaret eder.
(4) Eksiklik ve aksaklıkların
giderilmesini doğrudan ilgilendiren malzeme ve teçhizatın temin edilmesinden
ruhsat sahibi/rödövansçı sorumludur.
Zorunlu olarak daimi nezaretçinin
çalıştırılacağı ruhsat sahaları
Madde
141
(1) Maden mühendisinin daimi nezaretçi
olarak istihdam edileceği durumlar şunlardır:
a) Ruhsat sahasındaki tesislerde
çalışanlar hariç maden işletme faaliyetleri için en az on beş işçi çalıştıran
açık işletmeler,
b) Ruhsat sahasında yeraltı üretim
yöntemiyle çalışan işletmeler.
(2) Teknik nezaretçi ataması yapılmış
sahalarda, daimi nezaretçi olarak maden mühendisinin istihdam şartının oluştuğu
ancak daimi nezaretçi görevlendirilmediğinin tespiti halinde ruhsat sahibi
uyarılır ve on beş gün süre verilir. Verilen süre sonunda daimi nezaretçi
görevlendirilmez ise teminat irat kaydedilir ve faaliyetler durdurulur.
(3) Daimi nezaret görevi üstlenmiş olan
mühendisler, teknik nezaretçi olarak atanamaz.
Teknik elemanın görevleri
Madde 143
(1) Teknik eleman, Kanun ve
yönetmeliklerinde yer alan hükümler gereği görevlerini yerine getirmekle
yükümlüdür.
Zorunlu olarak teknik eleman
çalıştırılacak ruhsat sahaları
Madde 146
(1) Teknik eleman istihdam edileceği
durumlar şunlardır:
a) Tesislerde çalışanlar hariç
madencilik faaliyeti kapsamında en az 15 işçi çalıştıran işletmeler,
b) Yeraltı üretim yöntemiyle çalışan
işletmeler,
c) Vardiyalı olarak çalışan işletmelerde
her vardiyada teknik eleman istihdam edilmesi zorunludur.
(2) Yeraltı işletmelerinde işletmede
birden fazla işletmeci var ise ve üretim farklı işletmeciler tarafından
gerçekleştiriliyorsa her işletme için ayrı ayrı teknik eleman görevlendirilir.
(3) Teknik eleman istihdam edilmesi
şartının oluştuğu işletmelerde şartların oluşması durumunda her vardiya için
çalışan işçi sayısına göre vardiya başına en az bir teknik eleman
görevlendirilir.
(4) Teknik eleman istihdam şartının
oluştuğu ancak teknik eleman istihdam edilmediğinin tespiti halinde ruhsat
sahası için teknik eleman istihdamı için on beş gün süre verilir. Bu sürede
teknik eleman istihdamı yapılmayan sahalarda üretim faaliyetleri durdurulur.
(5) Açık işletmelerde, teknik eleman
istihdam şartının oluştuğu durumlarda ve bir ruhsat sahasında birden fazla
işletmeci olması halinde sadece bir işletmeye ait alanda istihdam edilebilir.
Aynı kişi, diğer işletme veya işletmelerde istihdam edilemez.
(6) Zorunlu olarak istihdam edilen
teknik eleman şartları sağlaması durumunda daimi nezaretçilik görevi de
üstlenebilir.”
113. İşyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından yer
aldığı tehlike sınıfları 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları
Tebliği’nin (Tehlike Sınıfları Tebliği) ekinde belirtilmiştir. Sözü edilen
listeye göre taş kömürü ve linyit madenciliği de dâhil madencilik alanında
faaliyet gösteren çoğu işyeri çok tehlikeli sınıfta yer almaktadır.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
114. Anayasa Mahkemesinin 2/11/2023 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu
Muzaffer Çakır Yönünden
115. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 51. maddesi ile
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği başvurucunun
istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru
reddedilir ve yargılama giderleri dışında ilgilinin 2.000 Türk lirasından fazla
olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.
116. Anılan düzenlemelerde genel olarak bir hakkın
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmektedir. Bu
bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa
Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların
başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö.,
B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No:
2013/1013, 2/7/2015, § 31).
117. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak
amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve
belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur
hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan
ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler
hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında
doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri
sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette
hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması, söz konusu başvuru
yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda
bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul
edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy, § 32; Osman
Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B.
No: 2013/7302, 20/4/2016).
118. Başvurucu Muzaffer Çakır 24/10/2018 tarihinde vefat
etmiştir. Buna rağmen Av. Akçay Taşçı, Av. Elif Sıla Aşık, Av. Evren İşler, Av.
Şerafettin Can Atalay ,Av. Şerif Aras Doğruel ve Av. Yalçın Deniz Özen
başvurucunun anayasa ile güvence altına alınmış haklarının ihlal edildiği
iddiasıyla bireysel başvuru yapmış; şimdiye kadar geçen sürede de başvurucunun
ölümünden Anayasa Mahkemesini haberdar etmemiştir.
119. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin
bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası
tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray,
B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).
120. Açıklanan gerekçelerle başvuru tarihinden önce vefat
etmiş başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukatlar tarafından
yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel
başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar
verilmesi gerekir. Bununla birlikte başvuruya konu edilen olayın ve yargısal
sürecin karmaşıklığı dikkate alındığında Av. Akçay Taşçı, Av. Elif Sıla Aşık,
Av. Evren İşler, Av. Şerafettin Can Atalay, Av. Şerif Aras Doğruel ve Av.
Yalçın Deniz Özen yönünden disiplin para cezasına hükmedilmemelidir.
B. Diğer
Başvurucular Yönünden
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
121. Başvurucular yaptıkları ilk başvuruda yaşam hakkı ve
bu hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ile kanuni hâkim güvencesinin
ihlal edildiğinden yakınmıştır. Bu iddiaları kapsamında başvurucular özetle şu
iddialarda bulunmuştur:
i. Temyiz Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararı sonrasında
dava dosyası esasa kaydedilmeden üç ayı aşkın bir süre bekletilmiştir. Böylece
bahsi geçen kararın uygulanması engellenmiştir. Bu süreçte Temyiz Dairesinde
görevli üç yüksek hâkim daha önce idari görevlerde bulunmuş yüksek hâkimlerle
değiştirilerek davaya özel heyet oluşturulmuştur. Başvuruculara göre yeni
görevlendirilen üyeler siyasi kişilerdir.
ii. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Temyiz Dairesindeki
üye değişikliği sonrasında itiraz yetkisini kullanmış, Temyiz Dairesi de
itirazdan yalnızca on gün sonra karar vermiştir. Bu sürede oldukça kapsamlı
olan dava dosyasının incelenmesi mümkün değildir. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet
başsavcısının siyasi açıdan tarafsız olmayan Cumhurbaşkanınca atanması,
Yargıtay Başsavcılığının itirazının siyasi boyutunu ortaya açıkça doğrulamaktadır.
iii. Temyiz Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararında da
açıklandığı üzere sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. “Olursa olsun.” düşüncesi
ile hareket etmiştir. Buna rağmen Temyiz Dairesi Yargıtay Başsavcılığının
itirazını kabul ederek 30/9/2020 tarihli kararını kaldırmıştır. Böylece
sanıkların açıkça belli olan sorumluluklarının üstü örtülmeye çalışılmıştır.
Etkili ve bağımsız bir yargı sistemi içinde gerçek sorumluların tespiti ve
cezalandırılması devletin temel sorumluluğu iken devlet, yaşam hakkını korumaya
ilişkin pozitif yükümlülüklerini ihlal etmiştir.
iv. Olağanüstü kanun yolları, olağan kanun yolları içinde
kesinleşen hukuka aykırı kararlara karşı kabul edilmiştir. Yargıtay
Başsavcılığının itirazına konu karar henüz olağan kanun yollarında
kesinleşmemiştir. Henüz kesinleşmemiş bir kararın olağanüstü kanun yollarına
konu edilmesi söz konusu kanun yollarının kabul edilme amacına aykırıdır. Somut
olayda Temyiz Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararı hukuki kesinlik
sağlamamıştır.
v. Yargılamanın başından itibaren yargılamayı yürüten
Ceza Mahkemesi Başkanı A.B. 3/7/2017 tarihli kararnameyle İzmir hâkimliğine atanmıştır.
Sonradan Temyiz Dairesinde görevlendirilen üyelerden biri, sözü edilen atamanın
gerçekleştiği tarihte Atama Dairesinin bir üyesidir. Başvuruculara göre bu
durum anılan üyenin hem ilk derece mahkemesindeki yargılamaya hem temyiz
incelemesine müdahale ettiğini göstermektedir.
vi. Başvuruya konu yargılama, yaşam hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialar yönünden etkili bir hukuki yol değildir. Anayasa’ya
aykırı bir şekilde ve sanıklar için cezasızlık oluşturmak amacıyla Temyiz
Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararının etkileri bertaraf edilmiştir. Birinci
Dairenin Çalışma Bakanlığı görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine
ilişkin karara yönelik itirazı 10/12/2015 tarihinde reddetmesi (bkz. § 74) kamu
makamlarının etkili başvuru hakkı yönünden engelleyici tutumunu ortaya
koymaktadır.
122. Yaptıkları ikinci başvuruda ilk başvuruda dile
getirdikleri iddiaları yineleyen başvurucular ek olarak özetle şu hususları öne
sürmüştür:
-26/1/2017 tarihinde yapılan celsede davanın esası
hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu söyleyen Cumhuriyet savcısının verilen
aradan sonra mütalaayı derleyip toparlaması için süre talep etmesi, sözü edilen
mütalaayı bir yılı aşkın bir süre sonra vermesi ve Ceza Mahkemesi Başkanı
A.B.nin İzmir hâkimliğine tayin edilmesi yargılamanın bağımsız olmadığını
göstermektedir. Ayrıca Temyiz Dairesinin daha önce idari görevlerde bulunmuş üç
yeni üyenin kararıyla önceki kararını kaldırmasına ilişkin tutumu, soruşturma
makamlarının bağımsızlığını ve nesnelliğini ciddi ölçüde şüpheye düşüren kaygı
verici bir durumdur.
- Ceza Mahkemesi ile Temyiz Dairesi sanıkların olası
kastları nedeniyle cezalandırılmalarına direnç göstermiştir. Böylelikle
sorumlular için bir cezasızlık hâli yaratılmak istenmiştir.
- Bağımsız olmayan yargı makamlarının nesnellikten uzak
kararları başvurucuların cezai işlemlerin bir parçası olmasını engellemiştir.
Bu nedenle etkili başvuru hakkı ihlal edilmiştir.
123. Bakanlık görüşünde başvuruya konu ceza yargılaması
sürecinden kısaca bahsedilmiş; maddi gerçeği tüm yönleri ile ortaya çıkaran bir
soruşturma sonucunda elde edilen delillerin hukuki bakımdan etraflıca tahlil
edilerek suç vasfının tayin edildiği, Anayasa Mahkemesinin cezai sorumluluk
bağlamında suça ya da masumiyete ilişkin bir bulguya ulaşma görevinin bulunmadığı,
derece mahkemelerinin maddi olaylara ilişkin yaptığı tespitlerden ayrılmak için
kuvvetli bir neden gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bakanlık ayrıca
2011 Haziran tarihli ek revize projenin 2013 yılında Maden ve Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü (olay tarihindeki adıyla MİGEM) tarafından onaylanan revize
proje ile değiştirildiğini öne sürerek yeni revize projenin bir örneğini
sunduğu görüşe eklemiştir.
124. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında
ihlal iddialarını yineleyip Bakanlığın talebi üzerine Enerji Bakanlığı ile
TKİ’nin Bakanlık görüşüne esas almak üzere Bakanlığına yazdığı cevabi
yazılardaki bazı ifadeleri eleştirmiş ve kendilerine gönderilmesi hâlinde 2013
yılına ait olduğu iddia edilen revize proje ile ilgili beyanda bulunmak istediklerini
bildirmiştir.
2. Değerlendirme
a. İddiaların
Nitelendirilmesi Yönünden
125. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder. Yapılan değerlendirmeye göre başvurunun yaşam
hakkı kapsamında incelenmesi gerekli ve yeterlidir.
126. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar
başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama … hakkına sahiptir.”
127. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
b. İncelemenin
Kapsamı Yönünden
128. Başvurucuların yaşam hakkını korumaya ilişkin
pozitif yükümlülüklerin ihlal edildiğine ilişkin savları kapsamında dile
getirdiği iddiaların hepsi başvuruya konu ceza yargılamasının etkisizliğine
ilişkindir. Nitekim başvurucular kömür madenlerindeki iş sağlığı ve güvenliğini
düzenleyen hukuki çerçevenin ölen yakınlarının yaşamlarının korunmasında
yetersiz kaldığına ve/veya olayın meydana geldiği maden ocağı yüklenici Şirket
tarafından işletilse de kamu makamlarının maden ocağını kontrol ve denetlemekle
yükümlü olduğuna fakat bu yükümlülüğün somut olayda yerine getirilmediğine
yönelik bir iddiada bulunmamıştır. O hâlde yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne
ilişkin maddi boyutunun ihlal edildiğine yönelik bir şikâyet ihtiva etmeyen
başvuruda incelenmesi gereken husus, yaşam hakkının etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edilip edilmediğidir. Bununla
birlikte yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapılacak inceleme, Birinci
Dairenin Çalışma Bakanlığı görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine
ilişkin karara yönelik itirazı 10/12/2015 tarihinde reddettiğine ilişkin savın
-başvuru formunda kamu görevlileriyle ilgili soruşturma sürecinden hiç
bahsedilmediği gözetildiğinde- ceza yargılamasının etkisiz olduğuna ilişkin
iddiayı desteklemek için ortaya atılması ve Anayasa Mahkemesine konuyla ilgili
bilgi ve belge sunulmaması nedeniyle kamu görevlileri hakkında yürütülen ön
incelemeye veya soruşturmaya ilişkin süreci kapsamamaktadır.
c. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
129. Başvurucular, maden kazasında ölen yakınlarının annesi,
babası, çocuğu, kardeşi veya eşidir. Bu nedenle başvurucuların dolaylı
mağdur olarak işbu başvuruyu yapmaya hakları vardır ve başvuruda kişi
bakımından yetkiye ilişkin kabul edilebilirlik ölçütü yönünden eksiklik
bulunmamaktadır (dolaylı mağdurlukla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Serap
Sivri, B. No: 2019/6198, 23/11/2021, §§ 48, 49).
130. Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin kabul
edilebilirlik ölçütü dışındaki kabul edilebilirlik ölçütleri yönünde de
başvuruda bir eksiklik söz konusu değildir.
131. Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin ölçüte
gelince bu konuda sonuca varmak için üç mesele üzerinde durulmalıdır: somut
olayda yürütülmesi gereken soruşturmanın niteliği, kamu görevlileri hakkında
yürütülen soruşturmanın başvuruya etkisi ve başvurucu Recep Çoşkun’un temyiz
kanun yoluna başvurmaması.
i. Somut Olayda
Yürütülmesi Gereken Soruşturmanın Niteliği
132. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17.
maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5.
maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlükler yanında
pozitif yükümlülükler de yükler. Bu pozitif yükümlüklerin usule ilişkin yönü,
doğal olmayan her ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini
gerektirir (Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636,
10/11/2021, § 82, 96).
133. Yürütülmesi gereken soruşturmanın niteliği koşullara
göre değişir. Genel bir bakış açısıyla kasten ya da saldırı veya kötü
muameleler sonucu meydana gelen ölüm olayları hakkında sorumluların tespitine
ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar
yürütülmesi gerektiği ancak ölümün ihmali bir eylemin sonucu olduğu hâllerde
usul yükümlülüğünün hukuk davaları, idari davalar ya da disiplin soruşturması
yoluyla da yerine getirilebileceği söylenebilir [Abdülkadir Yılmaz ve
diğerleri (2), §§ 77, 79].
134. Öte yandan kasıtlı olmayan eylemler nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya
dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına
rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli
bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli
önlemleri almadığı durumlarda ilgililer hakkında etkili bir ceza soruşturması
yürütülmelidir [Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri (2), § 80].
135. Tehlike Sınıfları Tebliği’nin ekindeki listeye göre
taş kömürü ve linyit madenciliğinin de dâhil olduğu madencilik alanındaki çoğu
işyeri çok tehlikeli sınıfta yer almaktadır. Bu nedenle 3213 sayılı Kanun, 6331
sayılı Kanun, Mülga Uygulama Yönetmeliği, İş Güvenliği Yönetmeliği ile ekindeki
genel ve özel hükümler; madenlerde çalışan işçilerin yaşamlarının ve vücut
bütünlüklerinin korunması için işverenlere ve maden ocaklarındaki teknik
nezaretçi gibi bazı teknik personele çeşitli yükümlülükler yüklemiştir. Eğitim
Yönetmeliği’nde de çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışanların mesleki
eğitimlerinin usul ve esasları düzenlenmiştir. Ayrıca bahsi geçen hukuki
çerçeve, Enerji Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığına maden ocaklarını denetleme
görevi vermiştir. ELİ’nin denetim görevi ise somut olayda TKİ ve yüklenici
Şirket arasında sözleşme ve bu sözleşmenin ekindeki şartnameler ile Türkiye
Kömür İşletmeleri Kurumu Ege Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü Görev,
Yetki ve Sorumluluk Yönetmeliği’ne dayanmaktadır (bkz. § 58).
136. İncelemeye konu yargısal süreçte alınan bilirkişi
raporları dünyanın en büyük ölümcül maden kazalarından biri olan olayın hem
yüklenici Şirketin bazı yetkilileri ile çalışanlarının hem de bazı kamu
makamları ile kamu görevlerinin muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan ağır
ihmalleri sonucu meydana geldiğine işaret etmektedir. Bu bakımdan başvuru
konusu olaydan sorumlu olduğu iddia edilen kamu görevlileri ve yüklenici Şirket
yetkilileri ile çalışanları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma hiç
şüphesiz ceza soruşturması olmalıdır. Nitekim Abdülkadir Yılmaz ve diğerleri
başvurusunda, haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen
şüpheliler arasında kamu görevlisi olan veya olmayan şeklinde bir ayrım
yapılmadan somut olayın ceza soruşturmasını gerektirdiği belirtilmiştir (bkz. §
27).
ii. Kamu
Görevlileri Hakkında Yürütülen Soruşturmanın Başvuruya Etkisi
137. Ceza Mahkemesince verilen ve kanun yolu
incelemesinden geçerek kesinleşen kararla ELİ’de görevli iki kontrol
başmühendisi denetim görevlerini ihmal ettikleri için 12 yıl 6 ay hapis
cezasına mahkûm edilmiştir (bkz. § 62). Böylece yaşamı koruma yönündeki maddi
yükümlülüğün ihlal edildiği, Ceza Mahkemesince açıkça kabul edilmiştir.
Dolayısıyla kamu görevlileri hakkında yürütülmekte olan soruşturma üzerine
yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasıyla ileride yapılması
muhtemel bir başvuruda, mağduriyetin giderilip giderilmediği noktasında kontrol
başmühendisleri hakkında verilen mahkûmiyet hükümleri de dikkate alınacaktır
ancak kamu görevlileri hakkında yürütülen soruşturma, haklarındaki yargısal
süreç sona ermiş kişilerin sorumlulukları üzerinde etki göstermeyecektir. Bu
nedenle kamu görevlileri hakkında yürütülen soruşturmanın devam etmesi işbu
başvurunun incelenmesinin önünde engel oluşturmamaktadır ve başvuruya konu
yargısal süreç yaşam hakkının usul boyutuna ilişkin gereklilikler yönünden
incelenmelidir.
iii. Başvurucu Recep Çoşkun’un Temyiz Kanun Yoluna
Başvurmaması
138. Başvurucu Recep Çoşkun temyiz kanun yoluna
başvurmasa da bu başvurucu ile müşterek yakınlarını kaybeden başvurucular Sevim
Çoşkun ile Halil Çoşkun temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Bu nedenle başvurucu
Recep Çoşkun’un temyiz kanun yoluna başvurmaması bir eksiklik olarak
değerlendirilmemiştir (usul yükümlülüğünün ceza soruşturmasını gerektirdiği
hâllerde bireysel başvuruda bulunabilmek için başvuruculardan birinin başvuruya
konu ceza soruşturması sürecine müdahil olmasının yeterli olduğu yönündeki değerlendirme
için bkz.Hadra Akgül ve diğerleri, B. No: 2014/867, 24/3/2016, §§ 39-42;
aksi yöndeki değerlendirme için bkz. Bedih Durmaz ve diğerleri, B. No:
2014/5534, 7/3/2018, §§ 44-46; Hadra Akgül ve diğerleri kararındakilerle
benzer değerlendirmeleri içerir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi -AİHM- kararları
için bkz. Yüksel Erdoğan ve diğerleri/Türkiye, B. No: 57049/00,
15/2/2007, §§ 74, 75; Çadıroğlu/Türkiye, B. No: 15762/10, 3/9/2013, §§
19, 21, 30, 36; Sultan Dölek ve diğerleri/Türkiye, B. No: 34902/10, 28/4/2015,
§§ 43-45).
139. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun
ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
d. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
140. Yaşam hakkının usul boyutunun ceza soruşturmasını
gerekli kıldığı hâllerde soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği
etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için;
- Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz
resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların
belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri,
- Kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu gerçekleşen
ölüm olaylarında soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden
bağımsız olması,
- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve meşru
menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine
gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri,
- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi
şarttır (Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99).
141. Bahsi geçen gerekliliklere rağmen etkili soruşturma
yükümlülüğü bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması
yükümlülüğüdür. Bu sebeple Anayasanın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri
bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermez. Bununla birlikte
olası cezai sorumluluğun tespiti adına soruşturma sonrasında kovuşturma
aşamasına geçilmiş ise bu aşama da Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap
verebilmelidir (Fatma Akın ve Mehmet Eren, §§ 98, 100).
142. Bütün kovuşturmaların mahkûmiyet veya belirli bir
cezayla sonuçlanmasına yönelik kesin bir zorunluluk bulunmamaktadır ancak
mahkemeler, hiçbir koşul altında yaşamı tehdit eden suçlar ile fiziksel ve
ruhsal bütünlüğe yapılan ağır saldırıların cezasız kalmasına, af ya da
zamanaşımına uğramasına izin vermemeli; sorumlulara yaptırım uygulamakta
kararlı olmalı ve suçun ağırlık derecesi ile verdikleri ceza arasında açık bir
orantısızlığın bulunmamasına dikkat etmelidir (Umut Tamaç, B. No:
2014/13514, 18/7/2018, § 85; Hatun Horuz ve Zemci Horuz, B. No:
2017/17723, 3/11/2020, § 55). Ayrıca olayların daha sağlıklı bir şekilde
aydınlatılabilmesi, kişilerin hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi
ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı
görünümü verilmesinin engellenmesi adına mahkemeler kovuşturmaları makul bir
süratle yürütmelidir. Bu gereklilik yaşanan gecikmelerin yargılamaların
etkinliği üzerinde bir etki yaratıp yaratmadığı meselesinden tamamen ayrıdır.
Bu sebeple kovuşturmada yaşanan aşırı gecikme tek başına yargılamanın etkisizliğine
neden olabilir (kısmen benzer değerlendirmeler için bkz. Deniz Yazıcı,
B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 96; Mehmet Mustafa Ekinci, B. No:
2014/17113, 9/11/2017, § 101; örnek AİHM kararları için bkz. McCaughey ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 43098/09, 16/7/2013, § 130; Cerf/Türkiye,
B. No: 12938/07, 3/5/2016, §§ 79-81)
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
143. Yaşanan elim maden kazasıyla ilgili soruşturmanın
kazadan sorumlu olduğu iddia edilen, aralarında bir kısım kamu görevlisinin de
bulunduğu bazı kişiler hakkında kamu davaları açılmasıyla sonuçlandığı ve bu
davaları birleştiren Ceza Mahkemesince yürütülen kovuşturmada ELİ’de görevli
iki kontrol başmühendisi ile Yönetim Kurulu Başkanı da dâhil yüklenici Şirketin
bazı yetkilileri ve çalışanlarının kazada meydana gelen ölüm ve yaralanmalardan
sorumlu tutularak mahkûm edildiği görülmüştür.
144. Başvurucular, soruşturmada ölüm olayını
aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin
toplanmadığını, bu durumun kovuşturma makamlarının olaydan sorumlu olanları
tespit etme kapasitesine zarar verdiğine yönelik bir iddiada bulunmamış ve
başvuruya konu yargısal süreçle ilgili olarak temelde üç konudan şikâyet
etmiştir.
145. Şikâyet edilen ilk konu yargılamanın bağımsız olmadığına
yöneliktir. Başvurucular söz konusu şikâyetlerini 26/1/2017 tarihinde yapılan
celsede davanın esası hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu söyleyen
Cumhuriyet savcısının verilen aradan sonra mütalaanın derlenip toparlanması
için süre talep etmesine, sözü edilen mütalaanın bir yılı aşkın bir süre sonra
verilmesine, Ceza Mahkemesi Başkanı A.B.nin yargılama sırasında bir başka yere
tayin olmasına, Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının Cumhurbaşkanınca atanmasına,
Temyiz Dairesinin 18/1/2021 kararı ile 4/4/2022 tarihli kararlarında imzası
bulunan üç yüksek hâkimin önceki görevlerine dayandırmıştır. Ne var ki Anayasa
Mahkemesi verdiği birçok kararda soruşturma makamlarının olaya karışmış
olabilecek kişilerden bağımsız olmasına ilişkin gerekliliğin kamu görevlilerinin
güç kullanması sonucu gerçekleşen ölüm veya kamu görevlilerinin kasıtlı kötü
muamele olayları nedeniyle yürütülen soruşturmalar için geçerli olduğunu
belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Nesrin Demir ve diğerleri, B.
No: 2014/5785, 29/9/2016, § 154; Ferit Kurt ve diğerleri, B. No:
2018/9957, 8/6/2021, § 78). Bu bağlamda;
i. Soruşturma işlemlerini yürüten kişilerin bizzat kötü
muameleye ismi karışan kişilerden oluşması (Cezmi Demir, B. No:
2013/293, 17/7/2014, § 124),
ii. Soruşturma izni talep edilmesi üzerine yürütülen ön
inceleme soruşturmasının, iddia olunan olayın potansiyel faillerinin çalıştığı
kolluk birimi ile aynı hiyerarşi içinde yer alan kolluk biriminin amiri
tarafından yerine getirilmesi [Albına Kıyamova (Alıbaeva), B. No:
2013/3187, 14/4/2016, § 75],
iii. Soruşturmadaki esaslı işlemlerin soruşturulan olayın
potansiyel failleri ile aynı hiyerarşik çatıyı paylaşan kolluk görevlilerine
yaptırılması (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907,
21/4/2016, § 101),
iv. Olayın şüphelileri tarafından düzenlenen,
doğrulukları araştırılmayan ve başkaca bir delille desteklenmeyen tutanakların
tek başına kovuşturmaya yer olmadığına dair karara esas alınması (Süleyman
Göksel Yerdut [GK], B. No: 2014/788, 16/11/2017, § 61; Aisha Fares,
B. No: 2015/18701, 31/10/2018, § 87),
v. Kamu gücünün kontrolü altında tutulan bir kişinin
devletin bir görevlisi tarafından öldürüldüğü olayda olayın gerçekleşme
koşullarının aydınlatılması için gerekli olan bazı tedbirlerin (atış mesafesi
tayini için incelenmesi lazım gelen gömleğin muhafazasını için gerekli
önlemlerin alınmaması ve sonuçta gömleğe ulaşılamaması, silahta vücut izi
araştırması yapılmaması, şüphelinin el svabının olaydan yaklaşık yedi saat
sonra alınması gibi) alınmaması(Tochukwu Gamaliah Ogu, B. No: 2018/6183,
13/1/2021, §§ 166-170) soruşturmanın bağımsızlığını zedeleyen hususlar olarak
kabul edilmiştir.
146. Şikâyet edilen ikinci konu bazı sanıklar yönünden
suç vasfında hata edildiğine ilişkindir.
147. Bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki
sorunları incelemek, bireysel başvuruya konu edilen yargısal süreçte şüpheli ya
da sanık sıfatını taşıyan kişilerin suçlu veya suçsuz olduğuna karar vermek ya
da söz konusu yargısal süreçte sanıklara verilen cezaların miktarını belirlemek
Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Umut Tamaç, § 98). Anayasa
Mahkemesinin yaşam hakkıyla ilgili bir başvuruda incelediği husus, devletin
Anayasa’nın 17. maddesi kapsamındaki sorumluluğudur (benzer değerlendirme için
bkz. Tochukwu Gamaliah Ogu, § 177). Bu nedenle Anayasa Mahkemesinden
sanıklara isnat edilen eylemlerin vasıflandırmasını yapması beklenmemelidir.
148. Şikâyet edilen son konu ise Temyiz Dairesinin
30/9/2020 tarihli kararının sanıklar için cezasızlık oluşturmak amacıyla yine
Temyiz Dairesince kaldırıldığına, Ceza Mahkemesi ile Temyiz Dairesinin
sanıkların olası kastları nedeniyle cezalandırılmalarına direnç gösterdiğine,
böylelikle sorumlular için bir cezasızlık hâli yaratılmak istendiğine
yöneliktir.
149. Cezasızlık; işlenen bir suçun somut olarak cezasız
kalmasını ifade etmektedir ve sorumluların adalet önüne çıkarılmaması,
işledikleri suçla orantılı bir biçimde cezalandırılmaması veya mahkûm
edildikleri cezanın infazının sağlanmaması olarak ortaya çıkabilmektedir (S.D.
B. No: 2013/3017, 16/12/2015, § 100). O hâlde işbu başvuruda Anayasa
Mahkemesince değerlendirilmesi gereken nokta kovuşturma aşamasında görev almış
yargı mercilerinin karara varırken, yargı sisteminin caydırıcı etkisinin
korunması ve yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde bu sistemin oynaması gereken
rolün zayıflatılmaması için, Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği dikkatli
inceleme şartını yerine getirip getirmediğidir (yaşam hakkının usul boyutunun
ceza soruşturmasını gerektiği olaylar nedeniyle açılan davaların mahkûmiyet
kararıyla sonuçlanması hâlinde yargılamaya yönelik şikâyetlerin hangi bağlamda
incelenmesi gerektiğine ilişkin örnek AİHM kararları için bkz. Okkalı/Türkiye,
B. No: 52067/99, 17/10/2006, § 66; Ali ve Ayşe Duran/Türkiye, B. No:
42942/02, 8/4/2008, § 62; Kasap ve diğerleri/Türkiye, B. No: 8656/10,
8656/10, 14/1/2014, § 57). Dolayısıyla başvurucuların yargısal süreçle ilgili
şikâyetleri cezasızlık sorunu yönünden ele alınmalıdır.
150. Akhisar Başsavcılığınca açılan kamu davalarının Soma
Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında alınan 5/9/2014 tarihli
bilirkişi raporuna dayandığı anlaşılmaktadır. Bu rapora göre U3 trafosu
etrafında topuk olarak bırakılan kömürün kontrolsüz bir şekilde kendiliğinden
yanması sonucu oluşan karbonmonoksit temiz hava girişine ulaşmış ve temiz hava
ile temas ederek kendiliğinden yanan kömür tam yanmaya dönüşmüştür. Bu yangın 4
No.lu kömür nakil bandının bulunduğu yola sirayet ederek bu bölümdeki ve 3
No.lu kömür nakil bandının bulunduğu yoldaki bant, ahşap tahkimat, PVC borular
ve elektrik kablolarını tutuşturmuştur. Zehirleyici ve boğucu gazlar su ile
soğutma çalışmaları sonucu açığa çıkmıştır (bkz. § 22). Sözü edilen raporu
hazırlayan bilirkişi heyetine göre maden sahasının yüksek yangın riski taşıdığı
TKİ ve kömür üretim işini devralan Yüklenici Şirket tarafından bilinmektedir.
Zira 2006 yılında kömür üretme ve teslim işini üstlenen şirket, 7/10/2009
tarihinde TKİ’ye yaptığı sözleşme devri ile ilgili başvurusunda üretim
çalışmaları sırasında oluşan yangınlardan dolayı üretim yapılamamasını ve
yüksek su gelirini gerekçe gösterip ileride telafisi mümkün olmayacak
problemlerle karşılaşılacağına değinerek işi devretmek istediğini bildirmiştir
(bkz. § 23). Akhisar Başsavcılığı, anılan rapordaki tespitlerden hareketle ve
şüphelilerin görev ve yetkileri ile olayın meydana gelmesindeki rollerini
dikkate alarak bazı şüphelilere her bir ölüm için olası kastla öldürme, her bir
yaralama için netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu isnat ederken bazı
şüphelilere ihmallerinin derecesine göre bilinçli taksirle birden fazla kişinin
ölümü ile birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma veya taksirle birden
fazla kişinin ölümü ile birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçunu
isnat etmiştir.
151. Kovuşturma aşamasında alanında uzman kişilerden bir bilirkişi
heyeti oluşturulmuş, olay yerinde bilirkişi heyeti eşliğinde keşif yapılmış ve bilirkişiler
aracılığıyla yapılan jeolojik etütler sırasında tespit edilen yerlerde yapılan
sondajların karotlarından alınan örnekler MTA’ya inceletilmiştir. Bilirkişi heyetince
hazırlanan 15/8/2016 tarihli rapora göre eski imalattan sızan gazlar ile yanıcı
gazların tutuşmasına bağlı olarak bant üzerinde taşınan kömürler, lastik
konveyör bandı ve ortamdaki bazı malzeme yanmıştır. Bu yanma sonucunda oluşan
gaz ve duman ocak havasına katılarak mevcut ocak açıklıklarına yoğun bir
şekilde karışmıştır. Eski imalattan sızan gazlar içindeki metanın yanmasına yol
açarak ocakta yangın başlatan neden ise göçükler, kaymalar ve posta akmaları
sırasında darbe alan kablonun/kabloların yarattığı ark veya kısa devredir. Ani
gelişmesi, olumsuz ocak yapısı ve mevzuata aykırı bazı uygulamalar nedeniyle
olay facia boyutuna ulaşmıştır (bkz. § 38).
152. Ceza Mahkemesi kazanın meydana gelme şeklini dava
dosyasında bulunan bilirkişi raporlarından 15/8/2016 tarihli bilirkişi raporu
ile bu rapordaki tespitlere benzer değerlendirmeler içerdiği anlaşılan TBMM
Araştırma Komisyonunca hazırlanan rapor, yedikişilik bir bilirkişi heyetince
hazırlanan 8/10/2015 tarihli rapor ve iki bilirkişi tarafından hazırlanan
12/10/2015 tarihli ayrık görüş ifade eden rapor çerçevesinde belirlemiş
ancak5/9/2014 tarihli rapor ile olayın nasıl meydana geldiği hususunda bu
raporla benzer değerlendirmeler içerdiği anlaşılan raporlara neden itibar
etmediğini ve neden yeni bir bilirkişi incelemesine başvurmadığını 11/7/2018
tarihli kararında makul gerekçelerle açıklamıştır. Ceza Mahkemesine göre sahada
yapılan jeolojik etütler neticesinde elde edilen veriler ve karbonmonoksit
verilerinin top atımlarından bir müddet sonra normal seviyeye inmesi, olay
öncesinde kömür yangını olmadığını ortaya koymuş ve bu meseleyi tartışma konusu
olmaktan çıkarmıştır (bkz. §§ 51, 53).
153. Kazanın nasıl meydana geldiğinin saptanması
sonrasında Ceza Mahkemesince sanıkların olaydan sorumlu olup olmadığı,
karbonmonoksit gazının ocaktan tahliye edilememesi ve işçilerin de bu gazdan
korunamayarak ocaktan tahliye edilememesi bağlamında değerlendirilmiştir. Bu
değerlendirme yapılırken sanıkların üretim artışına dair karar alma ve icrai
yetkilerinin olup olmadığı, neticeyi engelleyebilecek kararları alma yahut
tedbiren ocağı kapatarak üretimi durdurma yetkilerinin bulunup bulunmadığı ve
eski imalatlardan gelen gazların ocağa ani, öngörülemez ve baskın bir şekilde
girmesi dikkate alınmıştır. Ha.E.nin cezai sorumluluğu ise acil durum
yönetiminde yaşanan eksiklikler çerçevesinde incelenmiştir. Sonuç olarak Ceza
Mahkemesi;
- Karbonmonoksit gazının ortaya çıkmasına neden olan
yangının meydana çıkmasında kastın bulunmadığı ancak neticeyi engellemek için
gerekli tedbirleri almaya yetkileri olmasına rağmen üretimin devam etmesi
yönünde karar alan sanıklar R.D., A.Ç., İ.A. ve E.E.nin eylemlerinin bilinçli
taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunu
oluşturduğu,
- Ek revize uygulama projesinden haberdar olduğuna ve
buna rağmen projenin uygulanmasının önüne geçtiğine dair delil bulunmayan sanık
C.G. ile kusurlu oldukları kabul edilen M.A.G.Ç., Y.K., H.K., Hi.K., H.A.,
M.E., Ha.E., F.Ü.A. ve Mu.B.nin taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına
neden olma suçundan sorumlu olduğu sonucuna varmıştır. Varılan bu sonuç
nedeniyle sanıklar 6 yıl 3 ay ila 22 yıl 6 ay arasında süreli hapis cezalarına
mahkûm edilmiştir (bkz. § 55).
154. Bununla birlikte Ceza Mahkemesince;
i. Yönetim kurulu başkanlığı görevinde kalmaya devam
etmesi durumunda A.G.nin neticeyi engelleyici tedbirleri alıp almayacağı
bilinemeyeceği için A.G.nin görevden ayrılmasıyla birlikte yönetim kurulu
başkanlığı dönemindeki faaliyetler ile olay arasındaki illiyet bağının kesildiği,
ii. Yönetim Kurulu Üyesi M.Y.nin şirket işleyişine
doğrudan yahut dolaylı herhangi bir müdahalede bulunmadığı, Genel Müdür Teknik
Yardımcısı Ha.K.nın ise havalandırmayla ilgili ek revize uygulama projesinin
hayata geçmesi noktasında icrai bir yetkisinin olmadığı,
iii. ELİ’de görevli sanıkların olaya sebebiyet veren
eksiklikler yönünden denetim yapma yetkilerinin bulunmadığı
değerlendirilmiştir. Bu nedenle bahsi geçen sanıklar ile mahkûm olan sanıklar
dışındaki sanıklar hakkında beraat kararı verilmiştir (bkz. § 54).
155. Dayanılan raporlar çerçevesinde kazanın nasıl
meydana geldiği konusundaki kabul, beraat eden sanıklar yönünden ortaya konan
gerekçe, olaydan sorumlu olduğu kabul edilen sanıklar için tayin edilen
cezaların miktarı ve taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birden fazla
kişinin yaralanmasına neden olma suçu yönünden hükmolunan süreli hapis
cezalarının adli para cezasına çevrilmemesi gözönüne alındığında Ceza
Mahkemesinin bazı sanıkların cezai bir hüküm giymesinden kaçınmaya çalıştığını
ve/veya cezanın bireyselleştirilmesi sırasında sahip olduğu takdir yetkisini
yargılamaya konu eylemlere hiçbir şekilde müsamaha edilmeyeceğini göstermek
için kullanmaktan ziyade eylemin sonuçlarını hafifletmek için kullandığını
söylemek mümkün görünmemektedir.
156. Kanun yolu mercilerince verilen kararlara gelince
İstinaf Dairesince yapılan inceleme, Ceza Mahkemesince verilen hüküm esasında
bir değişikliğe yol açmamıştır ancak Temyiz Dairesi, diğer sanıklar hakkında
kurulan hükümlere yönelik temyiz taleplerinin reddine karar verse de C.G.,
R.D., A.Ç., İ.A., A.O., E.K. ve Ha.E. yönünden kurulan hükümleri 30/9/2020
tarihinde bozmuştur. Temyiz Dairesince yapılan değerlendirmelere göre sanık
Ha.E.nin acil durum yöneticisi olduğuna dair somut bir delil bulunmamaktadır ve
sahadaki çalışmaların projeye ve ilgili mevzuata göre yapılıp yapılmadığı
konusundaki denetim yükümlülüklerini yerine getirmeyen A.O. ile E.K. olayın
meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurludur. C.G., R.D., A.Ç. ve
İ.A. ise iş kolundaki çalışma usul ve şartlarına aykırı şekilde
gerçekleştirilen hızlı ve sürekli kömür çıkarma faaliyetlerinin işçilerin iş
sağlığı ve güvenliği açısından yüksek risk oluşturduğunu ve dönülmez sonuçlara
yol açabileceğini bildikleri hâlde muhtemel tehlikeli neticeleri göze alıp
kabullendikleri için olası kastla öldürme suçundan 301 kez, olası kastla
yaralama suçundan 162 kez mahkûm edilmelidir (bkz. § 58).
157. Yargıtay Başsavcılığının olası kastın koşullarının
bulunmadığı gerekçesiyle yaptığı itiraz üzerine meseleyi 18/1/2021 tarihinde
yeniden inceleyen Temyiz Dairesi sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. hakkında
verdiği bozma kararını kaldırmış; yeniden yaptığı incelemede İstinaf Dairesinin
R.D., A.Ç. ve İ.A. ile ilgili hükümlerine yönelik temyiz istemlerini reddetmiş
ancak C.G.nin eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği gerekçesiyle İstinaf
Dairesinin C.G. hakkında verdiği hükmü bozmuştur (bkz. § 60).
158. A.O., E.K. ve Ha.K. hakkında verilen 30/9/2020
tarihli bozma kararı ile C.G. yönünden verilen 18/1/2021 tarihli bozma kararına
uyan Ceza Mahkemesi C.G.nin bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve
yaralanmasına neden olma suçundan sonuç olarak 20 yıl hapis cezasıyla
cezalandırılmasına, A.O. ile E.K.nın aynı suçtan neticeten 12 yıl 6 ay hapis
cezasıyla cezalandırılmasına, Ha.E.nin ise beraatine karar vermiştir. Bu karar
temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir (bkz. §§ 62, 64).
159. Ha.E. hakkında verilen bozma kararının sanığın acil
durum yöneticisi olduğuna dair somut bir delil bulunmamasına dayandığı ve A.O.
ile E.K.ya verilen hapis cezalarının miktarı dikkate alınırsa bahsi geçen
sanıklar yönünden verilen kararlarla cezasızlık oluşturmanın amaçlandığı
söylenemez.
160. C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A.nın cezai sorumlulukları
kuşkusuz Yargıtay Başsavcılığının itirazı üzerine Temyiz Dairesince yeniden ele
alınmıştır ancak Temyiz Dairesi yeniden yaptığı incelemede C.G.nin bilinçli
taksirle hareket ettiği gerekçesiyle bozma kararı vermiş ve C.G. sonuç olarak
20 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Ayrıca olası kast ve bilinçli taksir
arasındaki ayrımının ceza hukukundaki en tartışmalı konulardan olduğu
bilinmektedir. Bu bakımdan Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının Cumhurbaşkanınca
atanmasından ve Temyiz Dairesi heyetinde Yargıtayın ilgili kurulun aldığı karar
çerçevesinde görev değişiklikleri yapılmasından hareketle Yargıtay
Başsavcılığının sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. için cezasızlık yaratmak
amacıyla itiraz yetkisini kullandığı, Temyiz Dairesinin de aynı amaçla
18/1/2021 tarihli kararı verdiği sonucuna varılamaz.
161. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurunun başvurucu Muzaffer Çakır yönünden başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,
2. Diğer başvurucuların yaşam hakkının usul boyutunun
ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM’ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/11/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) adına ruhsatlı olup
yüklenici bir şirket tarafından işletilen Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan yer
altı maden ocağında 13/5/2014 tarihinde meydana gelen faciada aralarında
başvurucuların yakınlarının da bulunduğu 301 işçi ölmüş, çok sayıda işçi de
yaralanmıştır.
2. Olayla ilgili davaya bakan Ceza Mahkemesi 11/7/2018
tarihinde verdiği kararda yargılananların cezai sorumluluklarını asli ve tali
olarak değerlendirerek bir kısım sanıklar yönünden çeşitli cezalara
hükmetmiştir.
3. Cumhuriyet savcıları ve bazı katılanlar/müştekiler
veya katılan vekilleri ile mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklar ve/veya
sanık müdafileri tarafından yapılan istinaf başvurularını 18/4/2019 tarihinde
karara bağlayan İstinaf Mahkemesi bu başvuruları esastan oyçokluğuyla
reddetmiştir.
4. Temyiz taleplerini 30/9/2020 tarihinde sonuçlandıran
Yargıtay 12. Ceza Dairesi (Temyiz Dairesi) oybirliğiyle, sanıklar C.G., R.D.,
A.Ç., İ.A., A.O., E.K. ve Ha.E. yönünden kurulan hükümlerin bozulmasına, diğer
sanıklar hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin ise reddine
karar vermiştir.
5. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
8/1/2021 tarihinde, somut olayda olası kast koşullarının oluşmadığı
gerekçesiyle Temyiz Dairesince verilen karara itiraz etmiştir. Bu arada Temyiz
Dairesinde görevli beş yüksek hâkimden üçü değişmiştir.
6. Temyiz Dairesi 18/1/2021 tarihinde oyçokluğu ile
Başsavcılığın itirazını kabul edip sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. hakkında
verilen bozma kararını kaldırmış ve yeniden yaptığı incelemede İstinaf
Dairesinin R.D., A.Ç. ve İ.A. ile ilgili hükümlerine yönelik temyiz taleplerini
reddetmiş ancak C.G.nin eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği
gerekçesiyle İstinaf Dairesinin C.G. hakkında verdiği hükmü bozmuştur. Temyiz
Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararının isabetli olduğu gerekçesiyle 18/1/2021
tarihli karara muhalif olan iki üye, 30/9/2020 tarihli kararda imzası bulunan
üyelerdendir.
7. Temyiz Dairesince verilen bozma kararına uyan Ceza
Mahkemesi 16/6/2021 tarihinde, C.G.nin bilinçli taksirle birden fazla kişinin
ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan sonuç olarak 20 yıl hapis
cezasıyla cezalandırılmasına, A.O. ile E.K.nın aynı suçtan neticeten 12 yıl 6
ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve Ha.E.nin beraatine karar vermiştir.
8. Temyiz Dairesi 4/4/2022 tarihinde oyçokluğuyla C.G. ve
Ha.E. hakkında kurulan hükümleri doğrudan, A.O. ve E.K. hakkında kurulan
hükümleri ise güvenlik tedbirleriyle ilgili kısımları düzelterek oy çokluğuyla
onamıştır.
9. Başvurucular yaşam hakkı ve bu hakla bağlantılı olarak
etkili başvuru hakkı ile kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğinden şikâyet
etmektedirler. Başvurucular, Temyiz Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararı
sonrasında dava dosyasının esasa kaydedilmeden üç aydan fazla bir süre
“bekletilerek anılan kararın uygulanmasının engellendiğine” ve bu süre
içerisinde 30/9/2020 tarihli kararı alan heyette bulunan üç hâkimin
değiştirilerek yerlerine daha önce idari görevlerde bulunan yüksek hâkimlerin
getirildiğine dikkat çekerek, dava için “özel bir heyetin”
oluşturulduğunu" iddia etmişlerdir. Başvuruculara göre yüklenici şirketin
tepe yönetimde bulunan sanıklar için “cezasızlık oluşturmak amacıyla” Temyiz
Dairesinin 30/9/2020 tarihli kararı daha önce idari görevlerde bulunmuş üç yeni
üyenin oylarıyla kaldırılmıştır. Bu, başvurucular için soruşturma makamlarının
“bağımsızlığını ve nesnelliğini ciddi ölçüde şüpheye düşüren kaygı verici” bir
durumdur, zira bu kararla sanıkların bilinçli taksire göre daha ağır
yaptırımları olan olası kasıtları nedeniyle cezalandırılmalarının önüne
geçilmiştir.
10. Başvurucuların yaşam hakkını korumaya ilişkin pozitif
yükümlülüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları başvuruya konu ceza
yargılamasının etkisizliğine ilişkin olduğundan, yaşam hakkının etkili
soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edilip edilmediğinin
değerlendirilmesi gerekmektedir.
11. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17.
maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5.
maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlükler yanında
pozitif yükümlülükler de yükler. Bu pozitif yükümlüklerin usule ilişkin yönü,
doğal olmayan her ölüm olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini
gerektirir (Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, §
82, 96).
12. Cezasızlık; işlenen bir suçun somut olarak cezasız
kalmasını ifade etmektedir ve sorumluların adalet önüne çıkarılmaması,
işledikleri suçla orantılı bir biçimde cezalandırılmaması veya mahkûm
edildikleri cezanın infazının sağlanmaması olarak ortaya çıkabilmektedir (S.D.
B. No: 2013/3017, 16/12/2015, § 100).
13. Somut başvuruya dönecek olursak, Ceza Mahkemesinde
yapılan yargılama sonucunda verilen hükümler mahkemenin takdir yetkisi
dâhilinde makul gerekçelerle izah edilmiştir. İstinaf Dairesi de Ceza
Mahkemesince verilen hükmü onamıştır.
14. Temyiz incelemesinde ise, Daire yedi sanık yönünden
verilen hükmü bozmuş, bunlardan dördü hakkında (C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A) iş
kolundaki çalışma usul ve şartlarına aykırı şekilde gerçekleştirilen hızlı ve
sürekli kömür çıkarma faaliyetlerinin işçilerin iş sağlığı ve güvenliği
açısından yüksek risk oluşturduğunu ve dönülmez sonuçlara yol açabileceğini
bildikleri hâlde muhtemel tehlikeli neticeleri göze alıp kabullendikleri için
olası kasıtla öldürme suçundan ceza verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.
15. Yargıtay Başsavcılığının olası kastın koşullarının
bulunmadığı gerekçesiyle yaptığı itiraz üzerine 18/1/2021 tarihinde dosyayı
yeniden inceleyen Temyiz Dairesi sanıklar C.G., R.D., A.Ç. ve İ.A. hakkında
verdiği bozma kararını kaldırmış; yeniden yaptığı incelemede İstinaf Dairesinin
R.D., A.Ç. ve İ.A. ile ilgili hükümlerine yönelik temyiz istemlerini reddetmiş
ancak C.G.nin eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği gerekçesiyle İstinaf
Dairesinin C.G. hakkında verdiği hükmü bozmuştur. İlgili ceza Mahkemesi de C.G.
yönünden 18/1/2021 tarihinde Temyiz dairesince verilen bozma kararına uyarak
sanığı bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden
olma suçundan 20 yıl hapis cezasıyla cezalandırmış ve adı geçen sanık ve diğer
sanıklar hakkındaki kararlar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
16. Olası kasıt ve bilinçli taksir arasındaki ayrım ceza
hukukundaki en tartışmalı ve çetrefilli alanlardan birini oluşturmaktadır. Her
ikisinde de fiil sonucu oluşan olay öngörülmekle birlikte bilinçli taksirde bu
sonucun gerçekleşmeyeceği umulmaktayken, olası kastta bu sonuç fail tarafından
göze alınmakta ve bu sonucun ortaya çıkmasını önlemek adına bir gayret içine
girilmemektedir.
17. Anayasa Mahkemesinin somut olayla ilgili olarak bazı
sanıklarla ilgili olarak suç vasfının olası kast mı, bilinçli taksir mi olarak
nitelendirilmesi konusunda bir yetkisi bulunmamaktadır. Bu konudaki yetki
derece mahkemelerine ve temyiz incelemesini yapan Yargıtay’a aittir.
18. Bununla birlikte, Anayasa’nın 17. maddesinde korunan
yaşam hakkının usul boyutunu bağlamında devletin etkin bir yargı sistemi kurma
pozitif yükümlülüğünü göz önüne aldığımızda adaletin maddeten tecelli etmesinin
yanı sıra, görünürde de tecelli etmesine dikkat edilmesi gerekmektedir.
19. Ülkemizin en büyük maden facialarından biri olan
olayda 301 madenci hayatını kaybetmiş, 162 madenci ise hayati tehlike geçirecek
şekilde yaralanmıştır. Böylesine vahim bir olayla ilgili gerçekleştirilen
yargılamada Yargıtay’ın ilgili Ceza Dairesinde daha önce verilen kararın heyet
yapısının değişmesiyle farklı bir karara dönüşmesi maddi anlamda adaletin
tecellisi olarak kabul edilse bile adaletin görünürde de sağlandığı amacına
hizmet etme hususunda tereddütlere yol açma potansiyeline sahiptir.
20. Yargıtay’ın ilgili kurulunun aldığı kararlarla Temyiz
Dairelerinin heyetlerinde üye ve görev değişiklikleri yapılması rutin ve normal
bir uygulamadır. Değişen heyet yapısının önündeki dosyalarla ilgili hukuki
değerlendirmeleri ve ulaştıkları sonuçlar bir önceki heyetten farklı olabilir
ve bu da gayet doğaldır. Ancak, böylesine vahamet arz eden bir dosyada çok
gerekli ve zaruri durum olmadıkça temyiz incelemesini gerçekleştiren heyetin
yapısının değişmemesi adaletin görünürde de sağlandığının önemli bir göstergesi
olacaktır. Rutin bir heyet değişimi bile adaletin maddeten sağlansa bile
görünürde de sağlandığının önüne geçebilir.
21. Belirtilen gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği düşüncesiyle
çoğunluk kararına katılmak mümkün olmamıştır.