TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET AYKO BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/41322)
Karar Tarihi: 7/1/2025
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu
Mehmet AYKO
Vekili
Av. Fatih KAYA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahkûmiyete esas alınan tanık beyanı hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma imkânı sağlanmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu ve eşi E.A., bireysel başvuruya konu olayların geçtiği tarihte İstanbul Anadolu Hâkimi olarak görev yapmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibat ve iltisakları bulunduğunun sabit görüldüğü gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulunun 15/11/2016 tarihli kararıyla meslekten çıkarılmıştır. Diğer yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da (Başsavcılık) FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu ve eşi hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sırasında başvurucunun ByLock isimli kriptolu haberleşme programını da kullandığına dair tespitte bulunulmuştur.
3. Başvurucu soruşturma evresinde alınan ifadelerinde, mesleğe 2014 yılında İstanbul Anadolu Adliyesinde başladığını, üniversitede okuduğu dönemde arkadaşlarıyla birlikte kiraladığı evde kaldığını, örgüte ait yurt ve evlerde kalmadığını, örgütle irtibatının olmadığını ve ByLock programını da kullanmadığını beyan ederek atılı suçlamayı kabul etmemiştir.
4. HSYK'nın başvurucu hakkında yaptığı disiplin soruşturması sürecinde, adli yargı hâkim adayı İ.D.nin adalet müfettişleri tarafından 22/9/2016 tarihinde tanık sıfatıyla alınan ifadesi ile Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada, anılan örgütle irtibatlı olduğu iddiasıyla hakkında ayrı soruşturma yürütülen G.B.nin Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2/2/2017 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadeleri de başvurucuyla ilgisi olduğundan bahisle dosyaya sunulmuştur. Söz konusu kişilerin ifadelerinin ilgili kısımları şöyledir:
i. İ.D. ifadesinde;
- 2007 yılında girdiği K. Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2012 yılında mezun olduğunu, öğrencilik döneminde örgüte ait evlerde kaldığını, bu evlerde Fetullah Gülen'e ait kitapların okutulduğunu ve yine onun görüntülerinin izletildiğini, bazen kaldığı evde, bazen de örgüte ait başka evlerde ev abisi konumundaki kişilerin toplantılar yaptığını ve bu toplantılara örgütün bölge abisi konumundaki kişilerin de başkanlık ettiğini, yine bu evlerde örgütün bölge imamı konumundaki kişilerin de toplantılar yaptığını, bu toplantılar sırasında cep telefonlarının oda dışında bırakıldığını, kendisi dâhil edilmediği için toplantılarda ne konuşulduğu hakkında bilgisi olmadığını,
- Üniversite döneminde örgüte ait ev veya yurtlarda kalan kişiler hakkında verdiği bilgilere göre başvurucunun da bu yerlerde kaldığını, aktif görevler aldığını ve öğrencilere ders verdiğini ancak örgütle bağlantısının devam edip etmediğini bilmediğini söylemiştir.
ii. G.B. ifadesinde;
- 2012 yılında yapılan hâkimlik sınavına hazırlanmak için örgüt içinde İ. kod adını kullanan kişinin yönlendirmesiyle Ankara'ya gittiğini, örgüt mensuplarının hazırladığı çalışma evine yerleştiğini, kendisiyle birlikte adli yargı hâkimlik sınavını kazanan kişilerin bir evde toplandığını, kendisini de bu eve N. kod adlı kişinin götürdüğünü, evde gördüğü beş kişiden birinin de başvurucu olduğunu,
- Bu evde bir süre birlikte kaldıklarını, kod adını bilmediği bir kişinin eve sohbet adı altında toplantı yapmaya gelip evin ihtiyaçlarını giderdiğini, kendileriyle bu şekilde ilgilenen kişiye örgüt hiyerarşisinde "murakıp" dendiğini,
- Sınavı kazandıktan sonra aralarında başvurucunun da bulunduğu kişilerle birlikte Demetevler'deki bir evde kaldıklarını, kod adı S. olan bir kişinin bu evde sohbet hocalığı yaptığını, ilerleyen süreçte örgütten uzaklaştığını, ev arkadaşlarının hepsinin sonradan evlendirildiğini, bu evliliklerin örgütün temin ettiği kataloglar üzerinden gerçekleştirildiğini tahmin ettiğini beyan etmiştir.
5. Soruşturma neticesinde Başsavcılığın 20/4/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucunun ve eşinin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede; başvurucunun ByLock programını kullandığı, HTS kayıtları doğrultusunda FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla haklarında ayrı soruşturma yürütülen şüphelilerle telefon görüşmeleri yaptığı, G.B. ile İ.D.nin ifadeleri uyarınca başvurucunun hâkimlik sınavını kazandıktan sonra örgüte ait evlerde kaldığı, örgütte aktif görev alıp öğrencilere ders verdiği ve hakkında ayrı soruşturma yürütülen G.G.nin başvurucunun eşi yönünden verdiği ifadeye göre başvurucu ve eşinin birbirleriyle katalog evlilik olarak tabir edilen örgüt içi evlilik yaptıkları iddialarına yer verilmiştir.
6. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılama sırasında da başvurucu ve eşi katalog evlilik yapmadıklarını savunmuşlar ve başvurucu, ayrıca iddianamede aleyhe delil olarak yer alan hususları da kabul etmediğini söylemiştir.
7. Mahkemenin başvurucu hakkında beyanda bulunan G.B. ile İ.D.nin tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması için istinabe talebinde bulunması üzerine bu kişilerin celse aralarında beyanları alınmıştır. Anılan kişilerin tanık sıfatıyla verdikleri ifadeler şöyledir:
i. İ.D. 8/11/2017 tarihli ifadesinde önceki beyanlarına ek ve bu beyanlardan kısmen de farklı olarak;
- Üniversitede okurken örgüte ait evlerde kaldığını, başvurucu ile sınıf arkadaşı olduklarını, onun da örgüte ait farklı bir evde kaldığını, onunla öğrencilik döneminde dinî sohbetlerde bulunduklarını,
- 2012 yılında bu yapıyla bağlantısını kestiğini, başvurucunun yapı içinde hangi faaliyetlerde bulunduğunu ve 2012 yılından sonra örgütle bağlantısının devam edip etmediğini bilmediğini söylemiştir.
ii. G.B. 27/2/2018 tarihli ifadesinde önceki beyanlarına ek olarak;
- Başvurucu ile 2012 yılının sonu ile 2013 yılının başında aynı örgüt evinde kaldıklarında tanıştığını, bu evde hâkimlik mülakatına girecek adayların kaldığını ve genelde sohbet yapıldığını, evin ihtiyaçlarını evde kalmayan ve kod adı kullanan örgüt mensuplarının karşıladığını,
- Başvurucu ile sonradan Demetevler'de ve Balgat'taki örgüt evlerinde kaldıklarını, kendilerinden K.I.nın sorumlu olduğunu, örgüt hiyerarşisinde K.I.nın altında da H.D.nin bulunduğunu ve kendilerinin H.D.ye bağlı olduklarını, hâkim adaylığı döneminden sonra başvurucu ile 2014 yılının Aralık ayında WhatsApp adlı uygulama üzerinden mesajlaşıp sadece hâl hatır sorduklarını, başvurucunun ziyarete geleceğini söylediğini ancak örgütten ayrıldığını duyduğu için bir daha kendisini aramadığını ve yanına da gelmediğini,
- Ankara'da talebe, refik ve dost olarak nitelendirilen üç tür örgüt evi olduğunu, bunların kişilerin örgütteki derecelerine göre belirlendiğini, başvurucunun da refikler ile ilgilendiğini hatırladığını, başvurucunun örgüt içerisinde sermurakıplık görevinde bulunduğunu, sermurakıp tabirinin sınavlara hazırlanan kişilerin olduğu örgüt evlerinden sorumlu kişi anlamına geldiğini, bu kişilerin örgüte ait iki ya da üç evden sorumlu olduğunu, bu kişilerin örgütte yönetici olarak adlandırılamayacağını, çünkü onların üzerinde de hiyerarşik olarak çok sayıda kişi olduğunu,
- Başvurucunun meslek hayatı boyunca örgütle bağını koparıp koparmadığını bilmediğini, başvurucu ve eşinin örgüt içi katalog evlilik usulü ile evlendiğini düşündüğünü ancak bu düşüncesine destek olacak bir bilgisi olmadığını, örgüt mensubu bir kişinin örgüt dışından biri ile evlenince örgütteki derecesinin düşürüldüğünü söylemiştir.
8. Tanık İ.D.nin beyanını içeren duruşma tutanağı celse arasında Mahkemeye sunulmuş ve Mahkeme 5/12/2017 tarihli üçüncü celsede bu tutanağın dosyaya konulduğunubelirtmiştir. Tanık G.B.nin beyanı ise istinabe talep edilen mahkemenin 5/3/2018 tarihli yazısı ekinde ve celse arasında dosyaya sunulmuştur. Bu tarihten sonra yapılan 27/3/2018 tarihli son celseye dair duruşma tutanağında, tanık G.B.nin ifadesinin dosyaya sunulduğuna ve bu beyanın başvurucuya okunup diyeceklerinin sorulduğuna dair açıklamaya yer verilmemiştir. Anılan tutanağa göre başvurucu da bu tanığın beyanına karşı savunmada bulunmamıştır.
9. Yargılama sonunda Mahkeme; başvurucunun kullandığı GSM hattına tanımlanan internet protokol (IP) numaraları ile ByLock sunucusuna ait IP numaraları arasındaki bağlantılara dair CGNAT kayıtları doğrultusunda ByLock programını kullandığına -haklarında ayrı soruşturma yürütülen bazı kişilerin verdikleri ifadeler başvurucu hakkında da anlatımlar içermesi nedeniyle celse aralarında dosyaya sunulduğu hâlde- yalnızca tanıklar İ.D. ve G.B.nin yargılama sırasında istinabe yoluyla alınan ve kararda yer verilen ifadeleri doğrultusunda başvurucunun üniversite öğrenimi sırasında dahi örgütte yer aldığına ve öğrenimi bittikten sonra da Ankara'da örgüt hiyerarşisi içinde sermurakıp olarak birkaç örgüt evinden sorumlu olduğuna dair değerlendirmelere dayalı olarak başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûmiyetine karar vermiştir. Mahkeme ,ayrıca başvurucunun örgüte bağlılık derecesini, örgütte geçirdiği sürenin uzunluğunu, gerçekleştirdiği faaliyetlerin yoğunluğunu ve örgüt açısından kritik olarak kabul edilen hâkimlik mesleğinde faaliyet göstermesini dikkate alarak temel cezayı alt sınırdan uzaklaşarak belirlemiştir.
10. Başvurucu, diğerlerinin yanı sıra tanık G.B.nin hükme esas alınan beyanının yargılama sırasında kendisine okunup diyeceklerinin sorulmadığını, dolayısıyla bu beyana karşı savunma yapma imkânı bulamadığını beyan ederek Mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Daire) 23/5/2018 tarihinde istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Başvurucu, Daire kararına karşı benzer itirazlar ileri sürerek temyiz kanun yoluna başvurmuş; (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/6/2019 tarihinde Daire kararını onamıştır. Yargıtay kararında, tüm dosya kapsamı gözetilerek delillerin suçun sübutu için yeterli olduğu, bu nedenle başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğunu gösteren ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı dosyaya gelmeden karar verilmesinin sonuca etkili olmadığı açıklamasına yer vermiştir.
11. Başvurucu, nihai hükmü 16/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 17/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan ilkelere ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Başvurucu, yargılama devam etmekteyken celse arasında dosyaya sunulan tanık G.B.nin istinabe yoluyla alınan beyanının duruşmada kendisine okunup diyeceklerinin sorulmaması nedeniyle onun beyanlarına karşı itirazlarını sunma olanağı tanınmadığı hâlde Mahkemece bu beyanda dile getirilen hususların belirleyici delil olarak esas alınıp hüküm kurulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde;
i. Başvurucunun şikâyetlerinin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, delillerin değerlendirilmesine, hukuk kurallarının yorumuna ve uygulanmasına ilişkin olduğu belirtilerek Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasına göre kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği açıklanmıştır. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik bulunmadıkça bu takdire müdahalesinin söz konusu olamayacağını birçok kararında dile getirdiği, somut olayda dosyadaki bilgi ve belgeler dikkate alınarak yapılan yargılama ve kurulan hükümde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik olmadığı vurgulanmıştır.
ii. Tanık G.B.nin ifadesinin ötesinde başvurucunun ByLock programını kullandığına dair tespitin mahkûmiyet kararı açısından belirleyici delil olarak kabul edildiği, dolayısıyla yargılamanın bütünü itibarıyla bu kişinin ifadesinin tek veya belirleyici delil niteliğinde olmadığı ifade edilmiştir.
iii. Sonuç olarak başvurucu açısından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
15. Başvuru, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri bakımından incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen iddialara ilişkin birçok başvuruda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Bu kapsamda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin Anayasa Mahkemesi tarafından incelendiği, başvuruculara delillerini sunma ve inceletme noktasında mahkemelerce uygun imkânların tanınması gerektiği, tarafların dinlenilmemesi ve taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesinin yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabileceği vurgulanarak ilgili Anayasa kurallarının yorumlandığı anlaşılmaktadır (Yaşasın Aslan [2. B.], B. No: 2013/1134, 16/5/2013, §§ 32-37; Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, §§ 42-48; Ramazan Tosun [1. B.], B. No: 2012/998, 7/11/2013, §§ 34-42; Yüksel Hançer [1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §§ 18,19; Muharrem Keserci [2. B.], B. No: 2012/575, 8/5/2014, §§ 43-55; Ahmet Teyit Keşli [2. B.], B. No: 2013/2237, 18/9/2014, §§ 55-65; Abdulselam Tunç [1. B.], B. No: 2013/6986, 5/11/2014, §§ 56-66; Gürhan Nerse [2. B.], B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 33-40; Aziz Ağırlı [1. B.], B. No: 2013/1377, 25/3/2015, §§ 32-43; Düzgit Yalova Gemi İnşa Sanayi A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/8756, 15/4/2015, §§ 37-48; Targan Tolga Yungul [2. B.], B. No: 2013/1386, 16/4/2015, §§ 23-31; Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1020, 7/5/2015, §§ 22-35; Fahri Gösteriş [1. B.], B. No: 2013/1297, 13/4/2016, §§ 27-37; Zekayi Çelebi [1. B.], B. No: 2014/5633, 18/5/2016, §§ 25-30; Özgür Murat Engin [1. B.], B. No: 2014/7806, 21/9/2016, §§ 38-44; Laleş Çeliker [2. B.], B. No: 2013/8413, 21/9/2016, §§ 24-31; Cezair Akgül [1. B.], B. No:2014/10634, 26/10/2016, §§ 27-31; Gökay Dayan [2. B.], B. No: 2014/12206, 21/9/2017, § 21; Ruhşen Mahmutoğlu [1. B.], B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 56).
18. Çelişmeli yargılamanın bir amacı da dosyaya bir görüşün/talebin girmesini sağlamakla sınırlı olmayıp onun mahkemece dikkate alınarak bir sonuca ulaşılmasını sağlamaktır. Çelişmeli yargılama ilkesi, sanığın aleyhindeki delillerin çelişmeli bir usul ile mahkemeye sunulmasını ve sadece tanıkların değil diğer delillerin de tartışılmasını gerektirir. Böylelikle başvurucular delilin davayla ilgisini ve ağırlığını değerlendirerek güvenirliği hususundaki iddia ve itirazlarını dile getirebilecektir (Cezair Akgül, § 28).
19. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun ByLock programını kullandığına dair tespite ve tanıklar İ.D. ile G.B.nin beyanlarına atıf yapmakla birlikte özellikle tanık G.B.nin ilk kez yargılama sırasında istinabe yoluyla alınan ifadesi sırasında dile getirdiği; başvurucunun örgüt içerisinde sermurakıp konumunda birden fazla örgüt evinden sorumlu olarak faaliyet gösterdiğine dair beyanına dayanmıştır. Mahkeme ayrıca, karardan anlaşılacağı üzere başvurucunun örgüt içinde yer aldığını kabul ettiği konumunu ve bu kapsamda yürüttüğü sonucuna ulaştığı faaliyetleri; temel cezayı alt sınırdan uzaklaşarak belirlemek açısından bir neden olarak da değerlendirmiştir (bkz. § 9). Yargıtay ise ByLock programını kullandığını kabul etmeyen başvurucunun bu programı kullandığını gösteren ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'nın bulunmadığını vurgulamış ancak suçun sübutu açısından diğer delillerin yeterli olduğu gerekçesiyle bu tutanağın getirtilmesine gerek olmadığı sonucuna ulaşarak hükmü onamıştır (bkz. § 10).
20. Ayrıca Yargıtay içtihadı uyarınca kişinin ByLock kullanıcısı olduğunun tespiti açısından -somut olayda da olduğu gibi- sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilen CGNAT kayıtlarının yeterli delil olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları].
21. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında tanık G.B.nin "başvurucunun örgüt hiyerarşisi içerisinde sermurakıp konumunda olup örgüte ait birden fazla evden sorumlu olarak faaliyet gösterdiğine" ilişkin, ilk kez 27/2/2018 tarihinde istinabe yoluyla ifadesinin alınması sırasında dile getirdiği beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinde dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle tanık G.B.nin bu anlatımlarının mahkûmiyet kararına ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesine götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
22. Başvurunun konusu tanık sorgulama hakkı değildir. Başvurucu tanık G.B.nin istinabe yoluyla alınan beyanının duruşmada kendisine okunup diyeceklerinin sorulmamasını şikâyet etmektedir. Somut olayda Mahkeme, tanık G.B.nin 27/2/2018 tarihli ifadesine gerekçeli kararda yer vermekle yetinmiştir (bkz. §§ 8-9). Hâlbuki yargılama sırasında son celseden önce dosyaya giren bu beyanın hükme esas alınabilmesi, duruşmada bu delilin başvurucuya okunarak söz konusu delile karşı itirazlarını etkili şekilde sunabilme olanağı sağlanması ile mümkündür. Bu durumda Mahkemenin celse arasında dosyaya giren ve mahkûmiyet ile cezanın bireyselleştirilmesi için önemli ağırlıkta delil kabul ettiği tanık G.B.nin 27/2/2018 tarihli beyanını hükmün kurulduğu 27/3/2018 tarihli celsede başvurucuya okuyarak bu delile karşı iddia ve itirazlarını etkili şekilde sunma olanağı tanımaksızın hükme esas alması, başvurucuyu iddia makamı karşısında usule ilişkin imkânlardan yararlanma noktasında önemli ölçüde dezavantajlı konuma düşürmüştür.
23. Kaldı ki, Daire istinaf incelemesi sırasında da anılan ifadeyi duruşma açarak başvurucuya okumadığı gibi, başvurucu bu itirazı olağan kanun yollarında dile getirmesine karşın, başvurucuya okunmayan bu ifadenin aleyhe delil olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunda Daire ve Yargıtay tarafından da değerlendirme yapılmamıştır. Bu koşullarda Mahkeme ve olağan kanun yolu incelemesi yapan makamlar tarafından izlenen yöntemin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gereklerine uygun olmadığı ve başvurucunun menfaatlerini koruyan güvenceler içermediği açıktır. Bu durum, yargılamanın bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkmasına neden olmuştur.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
27. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/129, K.2018/54) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.