logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Burhan Gülseven [2.B.], B. No: 2019/41753, 5/10/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BURHAN GÜLSEVEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/41753)

 

Karar Tarihi: 5/10/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Burhan GÜLSEVEN

Vekili

:

Av. Hadi CİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/12/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. 20/1/2018 tarihinde PKK/YPG'ye yönelik başlatılan Zeytin Dalı Harekâtı sonrasında PKK lehine kamuoyu oluşturmak için sosyal medya üzerinden paylaşımlarda bulunduğu, yaptığı paylaşımlarla terör örgütüne destek olduğu iddia edilen aralarında başvurucunun da yer aldığı 13 şüpheli hakkında soruşturma başlatılmıştır. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında 12/3/2018 tarihinde, 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca başvurucunun 7 gün süreyle gözaltına alınmasına karar vermiştir. Kararda; yüklenen suçun (terör örgütü propagandası) gerektirdiği ceza miktarına göre şüphelilerin kaçma ve delilleri yok etme, değiştirme gizleme ihtimalinin olduğu, şüpheliler hakkında yeteri kadar delil ve emare bulunduğu, bu nedenle gözaltına alma işleminin zorunlu olduğu belirtilmiştir.

6. Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun üzerinde ve ikametgâhında arama yapılmasına ve ele geçirilecek suç eşyalarına el konulmasına karar vermiştir. Antalya 2. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte ayrıca dosya içeriğinin başvurucunun müdafii tarafından incelenmesi ve müdafiinin belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlanmasına karar vermiştir.

7. Başvurucu, gözaltı kararı doğrultusunda 13/3/2018 tarihinde yakalanmıştır. Yakalama işlemi sırasında başvurucuya ait birtakım dijital materyale de el konulmuştur.13/3/2018 tarihinde başvurucunun gözaltına alındığı oğluna bildirilmiştir.

8. Başvurucunun gözaltı kararına yaptığı itiraz 17/3/2018 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliğince herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir.

9. Başsavcılık 20/3/2018 tarihinde, yüklenen suçun niteliğini, şüphelilerin aleyhindeki delilleri, delil toplamadaki güçlüğü, şüpheli sayısındaki çokluk ile soruşturma evrakının ikmali için gereken süreyi dikkate alarak gözaltı süresinin 7 gün uzatılmasına karar vermiştir.

10. 21/3/2018 tarihinde, ele geçirilen dijital materyallerde herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı yönünde kolluk görevlileri tarafından rapor hazırlanmıştır.

11. Başvurucunun 21/3/2018 tarihinde emniyette ifadesi alınmıştır. Başvurucu avukatıyla da ilk kez bu tarihte görüşmüştür. İfade alma işlemi sırasında başvurucuya sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar sorulmuştur. Bu kapsamda başvurucunun;

i. 26/12/2017 tarihinde PKK/KCK terör örgütü mensuplarının yer aldığı bir videoyu paylaştığı, 16/1/2018 tarihinde PKK/KCK terör örgütü güdümünde/paralelinde yayın yapan www.hejar.info isimli internet sitesinde yayımlanan "Afrin'e bir gece ansızın girersiniz ama bin gecede çıkamazsınız" başlıklı haberi,

ii. 20/1/2018 tarihinde havaya kaldırılmış bir el resmi ve üzerinde "Afrine saldırı kürt düşmanlığıdır" yazısı ile birlikte PKK/KCK terör örgütü mensuplarının yer aldığı bir fotoğrafı,

iii. 22/1/2018 tarihinde havaya kaldırılmış bir el resmi ve üzerinde "Savaşa Hayır-Evlat Senin Değilse Kolaydır Feda Etmek" yazısının yer aldığı bir fotoğrafı,

iv. 22/1/2018 tarihinde kırmızı ve sarı zemin üzerine "Acının Haykırışını Duyun! Durdurun Bu Cinayetleri- Savaşa Hayır" yazısının yer aldığı bir fotoğrafı,

v. 23/1/2018 tarihinde www.hejar.info isimli internet sitesinde yayımlanan "Türk Muhabiri itiraf ediyor; ypg çok sert saldırıyor" başlıklı haberi paylaştığı ileri sürülmüştür.

vi. Ayrıca Facebook hesabının tüm kullanıcıların erişimine açık olan fotoğraflar kısmında PKK/KCK terör örgütünün propagandasını içeren birçok fotoğraf bulunduğu, bu kapsamda terör örgütü içinde faaliyet yürütmekte iken ölen bir teröristin fotoğrafı ile terör örgütüne ait bayraklar ve Abdullah Öcalan'a ait posterleri taşıyan örgüt yandaşlarının yer aldığı fotoğrafların tespit edildiği belirtilmiştir.

12. Başvurucu 22/3/2019 tarihinde tutuklanması istemiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmişse de Hâkimlik başvurucunun tutuklama talebinin reddine ve başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

13. Yapılan yargılama sonucunda başvurucunun beraatine karar verilmiştir. Beraat kararında; sosyal medya paylaşımlarının Türkiye tarafından Afrin'e gerçekleştirilen askerî harekâta yönelik olarak toplumun büyük kesimince kabul edilmeyecek tarzda ağır eleştiri kastı ile yapıldığı, paylaşımlarda terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek ya da övecek, bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek ifadeler yer almadığı, bu hâliyle atılı propaganda suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Beraat kararı 31/10/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

14. Beraat kararının kesinleşmesi üzerine başvurucu; soruşturma dosyasında gözaltına alınmasını gerektirebilecek hiçbir delil olmamasına rağmen 10 gün gözaltında kaldığını, ifadesinin alınması ile yetinilebilecekken gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu, suçlamaya konu paylaşımlarının suç unsuru taşımadığını ve gözaltı tedbirinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini belirterek 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır.

15. Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun beraat etmiş olması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi gereğince tazminat talep edebileceğini belirtmiş ve başvurucuya 1.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Davacının Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçundan yargılanıp 13/3/2018-22/3/2018 tarihleri arasında gözaltında kaldığı, yapılan yargılama sonunda davacının 23/10/2018 tarihinde ... kararı ile beraatine karar verildiği, bu kararın 31/10/2018 tarihinde kesinleştiği;... davacının, tutuklandığı tarihteki işi, geliri, sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın oluş tarzı, tutuklu kaldığı süre ile hak ve nesafet kuralları dikkate alınarak, davacının manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile, 1000 TL manevi tazminatın ... davacıya verilmesine ... karar verilmiştir."

16. Başvurucu, ödenen tazminatın oldukça düşük olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

17. Bölge Adliye Mahkemesi 24/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. İlgili hukuk için bkz. A.A. [GK], B. No: 2017/34502, 21/10/2021, §§ 22-46.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu; hakkında gözaltı uygulanmasını gerektirecek hiçbir somut olgu bulunmamasına rağmen 10 gün gözaltında kaldığını, açtığı tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının çok düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Bakanlık, başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden inceleme yapılacak ise ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir.

22. Başvurucu, Bakanlık görüşüne katılmadığını belirtmiş ve iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğundan bahisle açılan tazminat davasında ödenen tazminatın yetersiz olması olduğundan şikâyetin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Anayasa Mahkemesi A.A. kararında Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki şikâyetler yönünden başvuru yollarının tüketilmiş sayılabilmesi için başvurucuların ilk derece mahkemelerinde yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin iddialarını 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında- açıkça ileri sürerek dava açmaları gerektiğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi anılan tedbirlerin hukuka uygun olmadığına dair iddialar dile getirilmeden -Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olmadığı değerlendirilen- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığı ya da beraat kararına dayalı olarak dava açılmasının başvuru yollarının tüketilmesi anlamına gelmediğine karar vermiştir (A.A., §§ 70-90).

25. Bu ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde, başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrası bağlamında açtığı tazminat davasında hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka uygun olmadığını ileri sürdüğü görülmektedir. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında bir dava açtığını açıkça belirtmese de (e) bendi uyarınca bir dava açtığını da belirtmemiştir. Başvurucu salt beraat etmesinden yola çıkarak gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmemiş, gözaltının neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bu durumda başvurucunun tazminat talebinin içeriği itibarıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan kişilerin de tazminat istemelerine imkân tanıyan hükme de dayandığı görülmektedir. Sonuç olarak başvurucunun başvuru yollarını tükettiği değerlendirilmiştir.

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin bu iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

i. İnceleme Yöntemine İlişkin

27. Genel ilkeler için bkz. Hicret Aksoy, B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51.

ii. Gözaltının Hukukiliğine İlişkin

28. Genel ilkeler için bkz. Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 43-56.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

29. Başvurucunun açtığı davada ilk derece mahkemesi gözaltının hukuka aykırı olduğu iddiasını incelememiş, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca başvurucunun beraat etmiş olması nedeniyle tazminata hükmetmiştir.

30. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamındaki tazminat davalarında soruşturma veya kovuşturma sonucunda verilen kararlardan hareketle yargı organlarınca yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbirlerinin haksız olduğu ifade edilse de bu tedbirlerin -uygulandığı koşullarda- kanuna (hukuka) uygun olup olmadığı yönünden bir inceleme yapılmamaktadır. Bu bent kapsamında kişilere tazminat ödenmesi tutmanın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının koşullarıyla uyumlu olmamasından değil kişilerin beraat etmesinden veya haklarında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu bent kapsamında ödenen tazminat; yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukukiliğine ilişkin bir tespitin bulunmaması hâlinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında başvurucuların mağdur statüsünü sona erdirmeyecektir. Sonuç olarak yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin uygulandığı soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ya da kovuşturmada beraate hükmedilmesi dolayısıyla bu tedbirlerin haksız olduğu şeklinde bir tanımlama tedbirlerin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir (A.A., § 85).

31. Nitekim 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendiyle getirilen tazminat talep hakkı -kanun metninde de ifade edildiği üzere- kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan (fakat sonrasında haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilen) kişilere tanınmıştır. Dolayısıyla burada kanun koyucunun soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ya da kovuşturmanın beraat ile sonuçlanması durumunda -soruşturma veya kovuşturma sonunda verilen karardan hareketle- bu süreçlerde uygulanan yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin kanuna aykırı hâle geldiğini kabul ettiğini söylemek imkân dâhilinde değildir. Zira böyle bir yorum anılan Kanun hükmünün lafzıyla açıkça bir çelişki içerecektir. Bir başka ifadeyle soruşturma veya kovuşturma sonucunda verilen karar dolayısıyla bu süreçlerde haklarında yakalama, gözaltı veya tutuklama tedbiri uygulanan kişilere otomatik olarak tazminat ödenmesi, bu tedbirlerin de otomatik olarak hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla somut olayda derece mahkemelerince gözaltının hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır (A.A., § 86).

32. Bu durumda başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

33. Başvurucunun bir suç soruşturması kapsamında yakalanıp gözaltına alınması 5271 sayılı Kanun'un 90. ve 91. maddelerindeki hükümler çerçevesinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

34. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan gözaltı tedbirinin ön koşulu olan başvurucunun suç işlediğine dair somut belirtilerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Başvurucu hakkında gözaltı kararı verilmesine dayanak oluşturan ve yukarıda yer verilen paylaşımların terör örgütü propagandası suçu bakımından gözaltı için gerekli olan suç şüphesini doğrulayan olgular olduğu sonucuna varılmıştır.

35. Öte yandan başvurucunun hâkim kararı olmadan yakalandığı ve gözaltına alındığı gözetildiğinde Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi gereği somut olayda suçüstü hâlinin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâlin bulunup bulunmadığına da bakılmalıdır (Hasan Akboğa, § 60).

36. Başvurucunun gözaltına alınmasına karar verilen terör örgütü propagandası suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığından kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır (Devran Duran, § 64). Dolayısıyla soruşturma konusu PKK silahlı terör örgütünün özellikleri dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu da ortadadır.

37. Soruşturma makamları gecikmesinde sakınca bulunan bir hâlin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi konusunda Anayasa Mahkemesine göre daha iyi bir konumdadır. Hiç kuşkusuz soruşturma makamlarının bu değerlendirmeleri Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir. Somut olayda başvurucu, PKK'ya yönelik sınır ötesi harekâtın hemen akabinde terör örgütüne destek niteliğinde paylaşım yapanlar hakkındaki bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmıştır. Söz konusu operasyonunun devam ettiği sırada bu tedbire başvurulmasının gecikmesinde sakınca bulunan bir hâl olarak değerlendirilmesi mümkündür. Dolayısıyla Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde yer alan güvencenin sağlandığı sonucuna ulaşılmaktadır.

38. Ayrıca suç işlediği hakkında somut belirtinin bulunduğu tespit edilen başvurucunun yakalanmasının amacının bu suç şüphesine ilişkin soruşturma işlemlerinin yürütülmesini ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını temin etmek olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hülya Kar [GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019, § 20). Dolayısıyla başvurucunun gözaltına alınmasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığı söylenemez.

39. Son olarak başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Gözaltının ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesinde; gözaltı tedbirine başvurulmasının gerekçesi, kamu makamlarının ve başvurucunun tutumu ile gözaltı süresi gözönünde bulundurulur (Hasan Akboğa, 64).

40. Gözaltı süresinin makullüğü değerlendirilirken kişinin tecrit altında tutulup tutulmadığı, gözaltının yargısal denetime tabi olup olmadığı, gözaltında tutulan kişinin avukat yardımından ve usule ilişkin güvencelerden yararlandırılıp yararlandırılmadığı, soruşturma işlemlerinin karmaşıklığı, soruşturmanın niteliği (terör suçu veya örgütlü suç olup olmadığı), şüpheli sayısı, delillerin toplanmasındaki güçlük, soruşturma makamlarının soruşturma işlemlerinde gösterdiği özen ve şüphelinin durumu gibi hususlar dikkate alınmalıdır (Emre Soncan, B. No: 2016/73490, 11/3/2020, § 61).

41. Somut olayda başvurucu 13/3/2018 tarihinde yakalanmış, 22/3/2018 tarihinde sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. Dolayısıyla başvurucu bu tarihler arasında toplam 10 gün gözaltında kalmıştır. Anayasa'nın 19. maddesinin beşinci fıkrasına göre yakalanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Fakat hâkim önüne çıkarılma süreleri olağanüstü hâl ve savaş hâllerinde uzatılabilmektedir. Nitekim olağanüstü hâl kapsamında 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının değiştirilen (a) bendiyle devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından, olağanüstü hâlin devamı süresince gözaltı süresinin şüphelinin yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yedi günü geçemeyeceği belirtilmiş; delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle Cumhuriyet savcısının gözaltı süresinin yedi gün uzatılması yönünde yazılı olarak emir verebileceği hüküm altına alınmıştır.

42. Somut olayda da terör suçu söz konusudur ve başvurucu hakkında olağanüstü hâl döneminde uygulanan gözaltı tedbirine konu suçlama olağanüstü hâlin ilanına neden olan olgulardan biri olan terörle (PKK terör örgütüyle) bağlantılıdır (Hamza Uluçay, B. No: 2017/23465, 14/9/2021, § 50). Dolayısıyla anılan hüküm somut olayda uygulanabilir niteliktedir. Ancak kanunda kişinin hâkim huzuruna çıkarılması için öngörülen bu on dört günlük süre azami süredir. Bu azami süre, kişilerin bu süre doluncaya kadar tutulabileceği anlamına gelmez. Gözaltı süresinin somut olayın koşullarında makul olması gerekir. Kişinin yakalanması ile hâkim huzuruna çıkarılması arasında geçen sürenin makul olup olmadığı her olayın kendine özgü koşullarına göre tespit edilecektir.

43. Somut olayda Başsavcılık gözaltı süresini uzatırken yüklenen suçun niteliğini, şüphelilerin aleyhindeki delilleri, delil toplamadaki güçlüğü, şüpheli sayısının fazlalığı ile soruşturma evrakının ikmali için gereken süreyi dikkate alarak gözaltı süresinin yedi gün uzatılmasına karar vermiştir.

44. Gözaltı süresi, şüpheli hakkında yapılacak adli işlemlerin tamamlanması için tanınmış bir süredir. Ancak somut olayda bu süre içinde soruşturma makamlarınca başvurucuya ilişkin olarak yerine getirilen tek soruşturma işlemi hâkim önüne çıkarılmadan bir gün önce kolluk görevlilerince ifadesinin alınması ile sınırlı gözükmektedir.

45. Delil toplamadaki güçlük gerekçesi de ikna edici görünmemektedir. Zira başvurucu hakkındaki delillerin sosyal medya paylaşımları olduğu ve bu paylaşımların da soruşturma makamlarınca tespit edildiği görülmektedir. Yargılama süresince de bu delillere dayanılmıştır.

46. Mevcut davanın fiilî şartlarıyla ilgili tam olarak hangi sebeplerle başvurucunun daha erken bir tarihte hâkim huzuruna çıkarılmasının soruşturmanın ilerlemesini tehlikeye atacağı anlaşılamamaktadır. Kişilerin bu denli uzun süre gözaltında tutulmuş olduğu durumlarda genel olarak terör soruşturmalarının yol açtığı güçlükler ve soruşturmaya dâhil olan şüphelilerin sayısını ileri sürmek yeterli bir gerekçe teşkil etmeyecektir. Soruşturma makamları, başvurucuyu daha erken bir tarihte hâkim önüne çıkarmalarına engel olan belirli bir zorluğu veya istisnai bir durumu ortaya koyamamıştır.

47. Gözaltı sürecindeki usule ilişkin güvenceler bakımından ise başvurucu, avukat yardımından ilk olarak mahkeme huzuruna çıkarılmasından bir gün önce21/3/2018 tarihinde yararlanmıştır. Öte yandan gözaltı süresince başvurucu gözaltı kararına itiraz etmiş ise de bu karara yapılan itiraz hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedilmiştir. Bu inceleme evrak üzerinden gerçekleştirilmiş ve başvurucu, mahkeme huzuruna çıkmamıştır. Ayrıca bu süreçte avukatın dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin kısıtlandığı da gözönüne alındığında başvurucunun mahkemeye başvurarak gözaltının hukuka uygunluğunun denetlenmesi için gerçekçi bir imkâna sahip olmadığı görülmektedir.

48. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde başvurucunun itham edildiği suçun ağır olduğu farz edilse ve terör suçlarının soruşturulması yetkililere bazı sorunlar yaşatsa bile somut olayda başvurucunun hâkim önüne çıkarılmadan on gün gözaltında tutulmasının ölçülü olduğu söylenemez. Yukarıda belirtilen koşullarda uygulanan bu gözaltı tedbiri olağanüstü hâlin gerektirdiği bir tedbir olarak görülmemiştir.

49. Somut olayda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu sonucuna varıldığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası somut olayda uygulanabilir niteliktedir.

50. Ancak derece mahkemesi, başvurucuya Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu gerekçesiyle ve hukuka aykırı bu işlemin karşılığı olarak bir tazminat ödememiştir. Derece mahkemesi tarafından hükmedilen tazminatın başvurucunun beraat etmesine istinaden verildiği ve başvurucunun gözaltına alınmasının hukuka aykırılığına yönelik herhangi bir tespit içermediği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda başvurucuya kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali için bir tazminat imkânı sağlanmamıştır.

51. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü ve beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Giderim Yönünden

52. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

53. Başvurucu yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesini talep etmiştir. Başvurucu 10.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.

54. İncelenen başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talepleri kabul edilmemiştir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gözaltının hukuka aykırılığının incelenmemesi ve hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Gözaltının hukuka aykırılığının incelenmemesi ve hukuka aykırı olmasına rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının -üçüncü ve beşinci fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrasının- İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/559, K.2019/178) GÖNDERİLMESİNE,

D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Burhan Gülseven [2.B.], B. No: 2019/41753, 5/10/2022, § …)
   
Başvuru Adı BURHAN GÜLSEVEN
Başvuru No 2019/41753
Başvuru Tarihi 16/12/2019
Karar Tarihi 5/10/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı İhlal Yeniden yargılama
Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 90
91
141
142
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi