logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Akerke Abdykalykova Onat [1. B.], B. No: 2019/42674, 26/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AKERKE ABDYKALYKOVA ONAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/42674)

 

Karar Tarihi: 26/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Akerke Abdykalykova ONAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/12/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından avukat olan başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.

6. Konya 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/5/2019 tarihindebaşvurucunun kullandığı telefon hattı ile ilgili olarak iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması kararı verilmiştir.

7. Konya 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 26/7/2019 tarihinde başvurucununkamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ile işyerinin teknik araçlarla izlenmesine, ses ve görüntü kaydının alınmasına karar verilmiştir.

8. Soruşturma kapsamında iletişimin tespitinin süresinin uzatılmasına karar verilmiş ve iletişimin tedbiri kararı Başsavcılığın 3/10/2019 tarihli talimatı ile sonlandırılmıştır.

9. Başvurucu, soruşturma kapsamında 2/10/2019 tarihinde gözaltına alınmıştır.

10. 4/10/2019 tarihinde başvurucunun emniyette ifadesi alınmıştır. Başvurucuya ifadesi sırasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçlamasıyla ilgili sorular sorulmuştur.

i. Bu kapsamda 26/4/2018 tarihinde Konya Emniyet Müdürlüğüne kimliği gizlenmiş bir kişi tarafından yapılan ihbarda başvurucuyla ilgili "Konya Barosuna kayıtlı [başvurucunun] babası Konya’da FETÖ paralarını uzun yıllar döndürmüştür. Yaklaşık 8-9 ay önce yurtdışına kaçmıştır. Babası Kazakistan’dan [başvurucuya] halen FETÖ çıkarları için talimat vermektedir. Avukat Akarke İstanbul’da uzun yıllarca FETÖ evlerinde ablalık yapmıştır. Fakat fetöcü kimliğini, ortaya çıkarmamak için sosyal demokrat görüşe sahip olduğunu insanlara empoze etmektedir.” şeklinde beyanlarda bulunulmuştur. Başvurucudan bu ihbar ile ilgili açıklama yapması istenmiştir.

- Başvurucu, ihbarda ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını, FETÖ/PDY evlerinde kalmadığını, beraber kaldığı şahısların FETÖ/PDY üyesi olmadığını, bu kişiler hakkında herhangi bir soruşturmanın dahi bulunmadığını, bu kişilerin lehine tanıklık yapabileceğini, ihbarda bahsedilenin babası değil kayınpederi olduğunu, kayınpederinin FETÖ/PDY soruşturmasından dolayı arandığını ve şu an Kırgızistan’da olduğunu bildiğini, bu kişiyle çok sık görüşmediğini beyan etmiştir.

ii. Başvurucuya ifade alma işlemi sırasında iletişimin dinlenmesi kararları sonucunda elde edilen telefon görüşmeleri sorulmuştur.

iii. Bu kapsamda başvurucunun 15/5/2019 tarihinde M.Ç. adlı kişiyle gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[M. Ç.] : Akarke hanım bir sıkıntımız oldu, ama size iletmem gerekiyor. Benim akşam size hani daha önce bahsettiğim arkadaş vardı ya akşam işte onu benim evden aldılar da…

 [Başvurucu] Bu evrağı göndermişler mi göndermemişler mi diye size bir şey sorarlarsa o vakit ben bilmiyorum ki böyle bir şeyin olduğunu, bana hiç söylemedi dersiniz tamam mı"

- Bu konuşmadan yola çıkılarak başvurucuya konuşmada adı geçen kişileri tanıyıp tanımadığı, konuştuğu kişiden yalan beyanda bulunmasını isteyerek örgütün çözülmesini engellemeye çalışıp çalışmadığı, M.Ç.nin evinde yakalanan S.A. isimli kişinin M.Ç.nin evinde saklandığını bilip bilmediği, örgütün saklama faaliyetlerinden sorumlu olup olmadığı sorulmuştur.

- Başvurucu; M.Ç.yi müvekkili olduğu için tanıdığını, bu kişinin FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla yargılandığını, S.A.yı tanımadığını, M.Ç.nin müvekkili olması sebebiyle kendisine FETÖ/PDY kapsamında aranan bir arkadaşının evine gelip gitmesinin sorun oluşturup oluşturmayacağını sorduğunu, sorun oluşturacağını söylediğini, S.A.nın M.Ç.nin evinde yakalanması sonucunda müvekkilinin daha fazla ceza almasının önüne geçmek amacıyla S.A.nın arandığını bilmediğini söylemesi gerektiğini ifade ettiğini, bu söyleminin savunma tekniğinden ibaret olduğunu, S.A.nın ismini ilk kez duyduğunu, bu kişinin M.Ç.nin evinde saklanmasıyla bir ilgisinin olmadığını belirtmiştir.

iv. Başvurucunun 1/7/2019 tarihinde soruşturmanın diğer şüphelilerinden A.C.Ö. ile yaptığı telefon görüşmesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[Başvurucu]: Kadına soruyorlar bak şüphelisin sinyal almış Konya’da mı almış ben hiç hayatımda Konya’ya gitmedim hiç Konya’yla bir bağlantım yok diyor benim. Ama şey komşunun kızı var Konya’da o da hukuk okuyordu diyor ama ben ona vermediğime eminim diyor. Ama ağzından geçirmiş oluyor anladın mı? H.yi yani geçirdikten sonra H.nin kaldığı evlere bakıyorlar aynı sinyalde dört yüz yetmiş metre civarında alıyor sinyalleri resmi adreslerinden ve o numaradan iki defa babasını aramış.

 [A.C.Ö.]: Gerçekten mi ya

 [Başvurucu]: Evet ve N. hanıma sordum var mı diye ….(anlaşılamadı) diye istemiş ama kullanmamış dedi.

 [A.C.Ö.]: Evet ya H. böyle bir şey böyle bir zafiyet yapmazdı yani normalde.

 [Başvurucu]: İşte öyle yani ama resmi adreslerin kayıtlı olduğu yerler olduğu için kaçarı olmuyor haliyle hani şey açıklamaya çalışmış. Ben babamla iki defa mı görüşürüm görüşecek olsam. Telefonla falan filandiye açıklamaya çalışmış kendince…

 [Başvurucu]: Sulh cezaya gireyim bakıyım, madem H.nin böyle bir korkusu vardı niye söylemez ki ben anlamıyorum. Yani gerekirse sabahtan savcısına bakılır ona göre hareket edilirdi biz o kadar da konuştuk Whatsappta falan sordum bak H. ne olabilir. Söyle hani diye bana söylediği eften püften şeylerdi hep yani hiç böyle bir durumdan bahsetmedi. Ben böyle bir şey olduğunu bilsem M. savcı olduğunu duysam kesinlikle gitme derdim çünkü öyle de tutuklanacaktı kaçınca da tutuklanıyorsun anladın mı

 [A.C.Ö.] Anladım da nasıl yapacak

 [Başvurucu]: Yani böyle bir şeyi niye gizliyorsun o kadar saat konuştuk ben de ona kızıyorum. Yani şu an yapılacak bir şey değildi böyle bir riskin varsa N. hanıma söylese N. hanım zaten kadınların çok teslim olması taraftarı değil H.K.Y. hanımla karşılaştık şimdi"

- Bu konuşma kapsamında başvurucuya, konuşmayı yaptığı kişinin ve konuşmada adı geçen kişilerin kim olduğu, bu kişilerin FETÖ/PDY ile bağlantısı olup olmadığı, konuşmada zafiyet kelimesi kullanılarak ne anlatılmak istendiği, H.K.Y. ile neden adliyede buluştuğu sorulmuştur.

- Başvurucu, büro komşusu olan avukat N.A.nın ofisinde konuşmada adı geçen H.Ş. ile tanıştığını, H.Ş.nin N.A.nın müvekkili olduğunu, H.Ş.nin A.C.Ö.nün yakın arkadaşı olduğunu bildiğini, A.C.Ö.yle H.Ş.nin soruşturma sürecine ilişkin bilgi vermek için görüştüğünü, H.Ş.nin 10 aylık bebeği olduğu için tutukluluğa sevk edilmesine üzüldüğünü, bu nedenle olayla ilgilendiğini, H.Ş.nin ByLock programını kullandığını bilmediğini, eğer bu hususta kendisine bilgi vermiş olsaydı farklı bir hukuki yönteme başvurulabileceğini düşündüğü için bu konuşmaları gerçekleştirdiğini, A.C.Ö.nün zafiyet kelimesi ile ne kastettiğini bilmediğini, H.K.Y. ile buluşmadığını, onunla tesadüfen adliyede karşılaştıklarını belirtmiştir.

v. Teknik Araçlarla İzleme Tutanağı'na dayanılarak başvurucuya Konya Adliyesinde bekleme salonunda H.K.Y. ile bir şeyler konuşurken çekilen fotoğrafları gösterilmiş, H.Ş.nin sorgusu yapılırken bu kişiyle bekleme salonunda ne için bir araya geldiği, H.Ş. için niye Adliyeye geldiği sorulmuştur.

- Başvurucu H.K.Y. ile buluşmadığını, H.K.Y.nin de H.Ş. için Adliyeye geldiğini, orada tesadüfen karşılaştıklarını, N.A. ile H.Ş.nin dosyasına ortak baktıkları için Konya Adliyesine geldiğini, ayrıca o gün başka duruşmalarının da olduğunu belirtmiştir.

vi. Başvurucunun 31/7/2019 tarihinde G.A. isimli kişiyle yaptığı telefon görüşmesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[Başvurucu] A.ya şey vermeyi unutmayın dilekçe verilecek ya avukatlarınız vardı değil mi sizin var mıydı yok muydu

 [G.A.]: Evet evet devletten atanmıştı onlar vereceğiz dedi bize kendileri söyledi verilecek falan dedi.

 [Başvurucu]: Yarın arayın muhakkak tekrar sorun verdiniz mi diye tamam mı

 [G.A.]: Teyit alalım değil mi yedi gün içinde verilmesi gerekiyor değil mi

 [Başvurucu]: Kesin aynen öyle

 [G.A.]: Tamam teşekkür ederiz Akarke hanım

 [Başvurucu]: Sizin pasaportları almadılar değil mi

 [G.A.]: Yok yok almadılar kendimizde

 [Başvurucu]: Polis gelip almak isteyebilir bizde değil o süreçte kayboldu yani aranırken evraklarımızda gitti deyin tamam mı vermeyin.

 [G.A.]: Öyle mi he tamam... Birşey sorabilir miyim bir daha

 [Başvurucu]: Buyrun

 [G.A.]: Şimdi arkadaşlar cezaevinden çıkıyorlar da biz de bu işte türkmen çocuğun falan yardımcı olmak

 [Başvurucu]:Cezaevinin orda mısınız

 [G.A.]: İşte oraya gitmek istiyoruz da acaba sıkıntı olur mu gitsek bizim için

 [Başvurucu]: Yok yok hiç problem yok gidin de hatta

 [G.A.]: Sıkıntı olmaz değil mi çünkü Türkmen çocukla yardım edelim dedik hani kimsesi yoktur diye

 [Başvurucu]: Aynen öyle gidin gidin hatta bir tane de B. diye bir arkadaş da gidecek onla da tanışın o da türkmen

[G.A.]: Öyle mi ha tamam teşekkürler görüşürüz."

- Başvurucuya konuştuğu bu kişinin kim olduğu, FETÖ/PDY ile bağlantısının olup olmadığı, pasaportunu vermemeyi tembih ederek neyi amaçladığı sorulmuştur.

- Başvurucu; görüştüğü bu kişinin yargılandığı davada avukatlığını yapmasını istediğini, bu kişiye avukata ihtiyacı olmadığını, beraat edeceğini söylediğini, maddi imkânları olmadığı için sadece hukuki danışmanlık yaptığını, o tarihlerde Anayasa Mahkemesinin firar eden eşlerin ve tek vatandaşlıkları olan yabancı kişilerin yurt dışı yasaklarının kaldırılması yönünde bir karar verdiğini, bu nedenle pasaportlarını vermemelerini tembihlediğini, pasaportların alınması hâlinde ayrıca idari dava açmak zorunda kalacaklarını belirtmiştir.

vii. 18/6/2019 tarihinde başvurucunun, eşiyle yaptığı bir telefon görüşmesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[Başvurucu]: Ben Z. hanımla konuştum. Z. hanım raporu gönderecek Z. hanımın tedavisi ilerleme olmuyor Ahmet beyle birlikte tedavi görmeleri lazımmış

 [F.O.]: Öyle mi

 [Başvurucu]: Z. hanım tek başına tedavi görmesi anlam ifade etmiyormuş

 [F.O.]: Onu yazarsın tarlalar takallar kaldı köyde hesabı büyük baş küçükbaş hayvanlar

 [Başvurucu]: Çok mu ağladı A. bey çok mu kötüydü

 [F.O.]: Ağladı ya

 [Başvurucu]: Kardeşi varmış erkek kardeşi ben bilmiyordum

 [F.O.]: Onu o daha çok ağladı

 [Başvurucu]: O ağlamıştır.

 [F.O.]: Abisine gidiyor sarılacak ağlıyor ağlayarak komutanlar önünü kesiyor

 [Başvurucu]: Fotoğrafını çekseydin

 [F.O.]: Çektim çektim erin biri geldi fotoğraf çekme abi sil fotoğrafı dedi yürü git dedim.

 [F.O.]: Selam söyle yapacağım bir şey var mı benim bizim benimkini özellikle sor hani bir işi köyde kentte babası ile alakalı yapacağımız bir şey var mı diye soruyor fatih de bunun kaç para masrafı oluyor oraya gitmesinin

 [Başvurucu]: Bin küsur lira olmuştur

 [F.O.]: Onu da verelim biz olur mu ben vereyim yani ayarlayıp da

 [Başvurucu]: Tamam onu hesabına yatıracağız sen ayarla ben hesabına yatırırım onu direk

 [F.O.]: Tamam sen masrafını öğren belki binden fazladır

 [Başvurucu]: Sende yanında şey var yani para var yani istiyorsan yarın gittiğimde yatırayım direk ne kadarsa

 [F.O.]: Yarın yatır ben sana vereyim işte bin iki yüz bin üç yüze kadar yatır yani"

- Başvurucuya fotoğraf çekilmesini propaganda amacıyla mı istediği, konuşmada adı geçen Z. ve A. ile neden ilgilendiği ve neden ona yardım ettiği, bahsi geçen paranın FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan hükümlü ve tutuklu yakınlarına destek amaçlı bir ödeme niteliğinde olup olmadığı sorulmuştur.

- Başvurucu, konuşmalarda adı geçen ve karı koca olan A.K. ve Z.K.nın müvekkilleri olduğunu, A.K.nın aynı zamanda eşinin de arkadaşı olduğunu, A.K.nın babasının cenazesi esnasında fotoğrafını çektirmeyi istemesinin sebebinin propaganda amaçlı olmadığını, sadece müvekkilinin durumunu merak ettiğini, A.K. ve eşi Z.K.nın maddi durumu iyi olmadığı için söz konusu cenaze masraflarını karşılamak amacıyla A.K.nın hesabına insani amaçlarla para yatırdıklarını, bu paranın kendilerinin olduğunu ve FETÖ/PDY ile bir alakasının olmadığını ileri sürmüştür.

viii. 19/6/2019 tarihinde başvurucunun, eşiyle yaptığı bir telefon görüşmesinin ilgili kısmı şöyledir:

"[F.O.]: amam başka ne dedi A. bir şey dedi mi yatırdın mı parayı

 [Başvurucu]: Yatırdım.

 [F.O.]: Ötekine

 [Başvurucu]: Ona yatırdım gerek yok da avukat hanım çok teşekkür ederim Allah razı olsun dedi öyle

 [F.O.]: Kaç para almışlar masraf

 [Başvurucu]: Bilmiyorum

 [F.O.]: Sen mi dedin yatırdık diye

 [Başvurucu]: Evet dedim ben şaşırmasın ne oldu ne bitti diye

 [F.O.]: Hesabınıza parayı ben mi yatırdım dedin

 [Başvurucu]: Zaten kâğıt gidiyor ya onlara kimin yatırdığını görecek yani anladın mı beş dakika sonra

 [F.O.]: Ben onda değilim yani sen mi dedin ilk onu soruyorum

 [Başvurucu]: Tabi şöyle işte para konusu konuşuyorduk nakil konusunda korktum dedi hesabında o kadar var mıydı hatırlayamadım falan filan dedi ben de A. bey hani hesap ben gelince şaşırma yanınızdan ayrıldıktan sonra size kâğıt verecekler hesabınıza bir miktar yatırdım bilginiz olsun dedim ha avukat hanım teşekkür ederim gerek yoktu dedi

 [F.O.]: Onu şey olarak söyleseydin ben olarak geri vereceğim

 [Başvurucu]: Dedim zaten dedim sus bi zaten benle alakalı değil dedim fatih ile alakalı dedim Allah razı olsun teşekkür ederim ona dedi … yani şeye demedim bir şey S. hanımı göremedim artık tahmin etmiştir A. bey benim yatırdığımı görünce B. beye aynı kâğıt gidecek benim yatırdığıma dair"

- Başvurucuya bu konuşmada adı geçen A., S. ve B.nin kim olduğu, bu kişilerin FETÖ/PDY ile bir bağlantısının olup olmadığı, neden bu şahısların hesabına para yatırma gereği duyduğu sorulmuştur.

- Başvurucu A.K.nın eşinin arkadaşı ve müvekkili olduğunu, S.A.nın da avukatlığını yaptığını, bu kişinin FETÖ/PDY üyeliğinden yargılandığını, B.A.nın ise S.A. ile karı koca olduğunu, onun da tutuklandığını, A.K. ile B.A. aynı koğuşta kaldığından B.A.ya eşiyle ilgili birkaç durumu A.K. vasıtasıyla ilettiğini, konuşmada bahsi geçen paranın ise A.K.ya babasının cenaze masraflarında kullanması için eşinin verdiği para olduğunu belirtmiştir.

ix. Başvurucunun 20/6/2019 tarihinde H.K. ile yaptığı konuşmanın ilgili kısmı şöyledir:

"[H.K.]: Biz orada birine para yatırsak sıkıntı olur mu annemin üzerinden

 [Başvurucu]: Cezaevinde bulunan birine mi

 [H.K.]: Evet

 [Başvurucu]: Bana getirin ben yatırayım

 [H.K.]: Tamam o zaman biz o tarafa gelecektik siz şu an ofiste misiniz geçerken size bıraksak

 [Başvurucu]: Ofisteyiz olur olur

 [H.K.]: Hem yüz yüze konuşmuş oluruz o zaman on dakika sonra arayım sizi geldiğimizde konuşup çıkalım olur mu size uygun mu

 [Başvurucu]: Uygun"

- Başvurucuya konuştuğu kişinin kim olduğu, ceza infaz kurumundaki hangi şahsa para yatırmak istediği sorulmuştur.

- Başvurucu; müvekkili olan H.K.nın bir dönem aynı koğuşta kaldığı ve FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan ceza infaz kurumunda yatan arkadaşı A.B.ninannesi ve babası Türkiye’de olmadığı ve maddi durumu da kötü olduğu için A.B.yevermek üzere kendisine 200 TL bıraktığını ancak bu parayı yatırmayı unuttuğunu, ceza infaz kurumu kayıtlarından para yatırmadığının anlaşılacağını belirtmiştir.

x. Başvurucuya ayrıca yapılan bir yargılamada dava sürecinin sıkıntılı geçtiğine ve bu sürecin basına yansıtılması için ne gibi çalışmalar yapılabileceğine ilişkin olarak çeşitli kişilerle yaptığı telefon görüşmeleri, yine örgütün yeniden yapılanmasıyla ilgili olduğu iddia edilen bir davaya dair genel durum değerlendirmesi için toplantı tertip edilmesine yönelik telefon görüşmeleri sorulmuştur.

- Başvurucu; müvekkillerinin mağduriyetlerini legal yollarla kamuoyuna duyurmaya çalıştığını, bağımsız mahkemeleri etkilemeye çalışmadığını, örgütün yeniden yapılanmasına dair yürütülen bir yargılamaya ilişkin genel durum değerlendirmesi yapmak ve hukuksuz gördüğü konuları kamuoyuna duyurmak için organize etmeye çalıştığı toplantıyı avukat meslektaşlarının işlerinin olması sebebiyle gerçekleştiremediklerini belirtmiştir.

11. 7/10/2019 tarihinde başvurucunun Savcılıkta ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde konuşmalarını örgütsel saikle değil avukat-müvekkil ilişkisi içinde yaptığını, FETÖ/PDY üyesi olmadığını, soruşturmaya konu tapelerin mesleki ve insani ilişkileri kapsamında yaptığı konuşmalar olduğunu, bu tapelerin avukat-müvekkil mahremiyetine aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir.

12. Başsavcılık 7/10/2019 tarihinde, başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyle Hâkimliğe sevk etmiştir. Sevk yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"Soruşturma dosyası kapsamında şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin tape kayıtları, fiziki takip tutanakları bir bütün olarak değerlendirildiğinde şüphelinin avukat olduğu, kendi müvekkileri haricinde mesleki faaliyeti dışında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak iddiası ile soruşturma ve kovuşturma yürütülen kişilere destek amaçlı faaliyetlerde bulunduğu, cezaevinde yatan kendi müvekkili olmayan tutuklu veya hükümlülere kendisine bırakılan parayı cezaevine kendi adına verdiğine ilişkin tanık beyanı ve tape kayıtlarının bulunduğu, yine tape kayıtlarında yakalaması olan kişilerin saklanmasını ve yabancı uyruklu kişilerin pasaportlarını vermemelerini ve kaybettiklerini söylemelerini belirttiği, yine kendi müvekkili olmayan ve ancak cezaevinden tahliye olan örgüt mensubu kişilere destek olunması yönünde talimatlar verdiği ve yine tape kayıtlarında eşi [F.O].nun Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamasının olduğu, bu nedenle yurtdışına gitme planı yaptıklarının değerlendirildiği, bu nedenle şüphelinin kaçma şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin varlığı anlaşıldığından, şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. md. maddeleri uyarınca tutuklanmasına karar verilmesi talep olunur."

13. Başvurucu; Hâkimlikteki sorgusunda tanıklıktan çekilme hakkına sahip kişilerin görüşmelerinin kayıt altına alınamayacağına dair açık kanun hükmü bulunduğunu, bu nedenle telefon görüşme kayıtlarının dosyadan çıkarılması gerektiğini, bunların her bir hukukçunun yapabileceği günlük görüşmeler olduğunu, konuşmalarda geçen kişilerin avukatı olduğuna dair vekâletnamelerin bulunduğunu,bir avukat olarak müvekkillerinin sorunları çözmek için elinden gelen çabayı gösterdiğini, tutuklanması hâlinde müvekkillerinin de mağdur olacağını, kaçma durumunun bulunmadığını ileri sürmüştür.

14. Hâkimlik, sorgusunun ardından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Akerke Abdykalykova Onat'ın, iletişimin dinlenmesi ve fiziki takip tutanakları birlikte değerlendirildiğinde avukat olan şüphelinin kendi müvekkilleri haricinde mesleki faaliyeti dışında FETÖ/PDY'den hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülen kişilere destek amaçlı faaliyetlerde bulunduğu, cezaevinde yatan kendi müvekkili olmayan tutuklu veya hükümlülere kendisine bırakılan parayı cezaevinde verdiğine ilişkin tanık beyanının ve iletişimin dinlenmesi kayıtlarının bulunduğu, yine iletişimin dinlenmesi tutanaklarında yakalaması olan kişilerin saklanmasını ve yabancı uyruklu kişilerin pasaportlarını vermemelerini ve kaybettiklerini söylemelerini öğütlediği, yine kendi müvekkili olmayan ve ancak cezaevinden tahliye olan örgüt mensubu kişilere destek olunması yönünde talimatlar verdiği,

dolayısıyla şüphelilerin üzerlerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı değerlendirildiğinde, şüphelilerin kaçma, saklanma, delilleri karartma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı, bu doğrultuda tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına … [karar verildi]"

15. Başvurucu 9/10/2019 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiştir. Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliği 15/10/2019 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

16. Konya 3. Sulh Ceza Hâkimliği 5/11/2019 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucu, bu karara itiraz etmiştir.

17. Konya 4. Sulh Ceza Hâkimliği 18/11/2019 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir. Başvurucu tahliye taleplerinde ve tutukluluğa itiraz dilekçelerinde kaçma şüphesinin olmadığını, soruşturmadan haberdar olmasına rağmen defalarca yurt dışına gidip geldiğini, müvekillerinin duruşmaları için zaten sürekli adliyede olduğunu, Kazakistan vatandaşı da olması nedeniyle ülkeden gitme fırsatı olmasına rağmen böyle bir girişimde bulunmadığını ileri sürmüştür.

18. Başvurucu 9/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Soruşturma neticesinde başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 8/1/2020 tarihli iddianame düzenlenmiştir. Başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin olarak iddianamede gösterilen olgular şöyledir:

"Şüphelinin ikametinde yapılan arama sonucu ele geçirilen dijital materyallerin yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporlarında; örgüt mensuplarının sohbet adı altında düzenlenen toplantılarında bir araya geldiklerinde yedikleri yemek olan ve örgüt ile özdeşleşmiş maklube yemeğine ait fotoğraflar olduğu, fotoğraflarda maklube yenilen yerin örgüt evlerinden olduğunun değerlendirildiği, her ne kadar maklube yenilen fotoğrafta şüpheli bulunmasa da aynı gün, aynı kişilerle ve aynı kıyafetlerle bir başka fotoğrafı bulunduğundan sözkonusu maklube fotoğrafını şüpheli tarafından çekildiğinin kabul edildiği ve şüphelinin üniversite öğrenciliği döneminde bu yapı ile irtibatlı olduğunun değerlendirildiği ayrıca eşi şüpheli [F.O.]'nun ortak ikametlerinden ele geçirilen ve ortak kullanımlarında olan dijital materyallerinde 'Akerke Abdykalykova Arşivi' isimli 6/11/2017 tarihli klasör oluşturulduğu ve bu klasörde örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in örgüt üyelerine sohbet ve vaaz adı altında göndermiş olduğu talimatlara ilişkin video ve fotoğrafların bulunduğu tespit edilmiş ve şüphelinin alınan ifadesinde fotoğrafların üniversite dönemine ait olduğunu beyan etmiş olup bu durumun da şüpheli hakkında yapılan ihbar içeriği ile bağdaştığı anlaşılmıştır.

Şüphelinin örgütün güncel yapılanması kapsamında gizlilik, tedbir, örgütün dağılmasının önüne geçilmesi, ceza evinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ile ailelerine maddi ve manevi destekte bulunmaları, yurt dışına kaçmaya çalışan örgüt üyelerine yardım edilmesi, yol gösterilmesi, haklarında yakalama kararı bulunan şüpheli ve sanıkların saklanılmasında ve teslim olmamaları konusunda yardım edilmesi ve yol gösterilmesi ayrıca FETÖ/PDY terör örgütünü deşifre etmeye yönelik Türkiye genelinde yapılan operasyonları sekteye uğratmak ve yıpratmak için ulusal basında algı operasyonu yapılmasına yönelik toplantı yapılmasına ilişkin suç unsuru içeren olaylara ilişkin olduğu değerlendirilen tape kayıtlarının tamamı dosya içerisine eklenmiştir. Şüphelinin belirttiğimiz gerekçelerle üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin gerekçemize dayanak olmak üzere bazı görüşmelerini özetle belirtiyoruz;

a-) Tespit 13 olarak belirtilen olayda şüpheli Akerke'nin kullanmış olduğu GSM hattından [M.Ç.] ile 15/5/2019 günü yapmış olduğu konuşma içeriğinde hakkında yakalama kararı bulunan [S.A.] isimli şahsın [M.Ç.]nin evinde yakalandığı ve konuşma içeriğinden ve Melek Çırak'ın dosya içersindeki şüpheli ifadesinden de anlaşılacağı üzere şüpheli Akerke Abdykalykova avukat müvekkil ilişkisinin sınırlarını aşarak örgüt üyelerinin evlerine gelip giden kişilerin haklarında yakalama kararı olup olmadığını araştırdığı ve bu hususlara ilişkin bilgiler vererek ve hakkında yakalama kararı bulunan kişilerin saklanmalarını ve saklayanlara de yardım ettiği ve bu görüşmelerin avukat müvekkil ilişkisinden ziyade örgütün güncel menfaatlerine uygun eylemleri içerdiği anlaşılmıştır.

b-) Tespit 17 olarak belirtilen olayda şüpheli Akerke'nin kullanmış olduğu GSM hattından 1/7/2019 günü saat 11.49 da başlayan ilerleyen saatlerde de devam eden şüpheli [A.C.Ö.] ile telefon görüşmelerinde özetle hakkında yakalama kararı bulunan [H.Ş.] isimli ByLock kullanıcısı şüphelinin yakalanması, emniyet ve adliyedeki işlemlerindeki süreç ile ilgili konuştukları ve [H.Ş.]ye destek olmak için adliye içerisinde toplandıkları, [H.Ş.]nin avukatı olmamalarına rağmen şüpheli Akerke, A. ve firari olan şüpheli [H.K.Y.]nin destek olmak amacıyla adliyede toplandıkları, yine telefon görüşmesinde şüpheli Aslıhan'ın Şüpheli Akerke'ye tutuklamaya sevk edilen [H.Ş.]nin ByLock yükle telefondan ailesini aradığını öğrenince [H.Ş.]nin böyle bir zaafiyet yapmasına şaşırdığını belirttiği hususu da dikkate alındığında şüphelilerin aralarındaki görüşmenin avukat meslektaş dayanışmasını içermediği şüphelilerin müvekkileri olmayan kişiye örgütsel anlamda destek olmak için bulundukları ve dosya içerisinde ByLock'a ilişkin yapılan tespitler karşısında örgütsel dille zaafiyet olarak gördükleri ve şüphelilerin konuşma içeriklerinden örgütün gizlilik ve tedbir uygulamalarını bildikleri değerlendirilmiş ve şüphelinin olay tarihinde mesleği icabı adliyede bulunmadığı tape kayıtları ve fiziki takip tutanakları da dikkate alındığında örgütsel destek ve tavır sergilemek için adliyede bulunduğu anlaşılmıştır.

c-) Tespit 17 olarak belirtilen ve 31/07/2019 tarihinde saat 14:30'da şüpheli Akerke'nin kullanmış olduğu GSM hattından[G.A.] isimli şahıs ile yapmış olduğu görüşme içeriğinde şüpheli Akerke'nin[G.A.]nın avukatı olmamasına rağmen örgütsel anlamda [G.A.]ya pasaportlarını polis gelip almak isterse vermemelerini ve kaybolduğunu söylemesini belirttiği, ayrıca yine konuşma içeriğinde şüphelinin ceza evinden tahliye olan kişilere destek olmaları için [G.A.] isimli bayana ceza evine gitmelerini, herhangi bir sorun olmayacağını söyleyerek [G.A.] ile yapmış olduğu görüşmenin avukat-müvekkil ilişkisine dayanmadığı tamamen örgütün güncel yapılanmasındaki amaçlarına ilişkin örgütün dağılmamasına ve tahliye olan örgüt üyelerine yardım yapılmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

d-) Tespit 22 olarak belirtilen olayda 18/06/2019 günü saat 18:59'da şüpheli Akerke'nin eşi şüpheli [F.O.] ile yapmış olduğu telefon görüşme içeriğinde, FETÖ/PDY kapsamında hakkında işlem yapılan ve ceza evinde bulunan bir şahsınyakınının cenazesine giden bir kişinin cenaze töreninde ellerinin kelepçeli tutulmasına karşı tepkili oldukları, ayrıca avukat-müvekkil ilişkisinin dışında eşi şüpheli [F.O.] ile birlikte bu şahsın ailesine nasıl yardımcı olabileceklerini, yapacakları bir şey olup olmadığını sordukları, konuşma içeriğinde para yardımı yapılacağını, bu yardımın ise şüpheli [F.O.] tarafından paranın tedarik edileceği ve şüpheli Akerke Onat'ın üzerinden avukatlık mesleği kullanılarak yatırılacağı anlaşılmış ve şüphelinin konuşma içeriğinden avukat-müvekkil ilişkisi dışında mesleğinin sağlamış olduğu hakları kullanarak örgütün güncel yapılanması kapsamındaki amaçlarından olan FETÖ/PDY kapsamında hakkında işlem yapılan şahısların kendilerine ve ailelerine yardım yaparak örgütün dağılmaması için çalıştığı anlaşılmıştır.

Şüpheli hakkında yapılan ihbar içeriği, ikametinden ele geçirilen dijital materyallere ilişkin bilirkişi raporlarındaki videolar ve fotoğraflar, soruşturma dosyası içerisindeki iletişimin tespiti ve fiziki takip tutanakları, HTS kayıtları, dosya kapsamındaki tefrik edilen dosyadaki diğer şüphelilerin ifadeleri, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütü ile üniversite öğrenciliği döneminden başlayan irtibatını 17/25 Aralık sürecinden sonra da devam ettirdiği ve avukatlık mesleğine geçtikten sonra ise avukatlık mesleğinin sağlamış olduğu hak ve yetkileri kullanarak ve avukatlık kimliğinin arkasında FETÖ/PDY terör örgütünün güncel yapılanmasında müvekkili olmayan kişilere maddi ve manevi desteklerde bulunarak örgüt üyelerinin yakalanmamalarını sağlamaya çalıştığı, FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan ceza evinden tahliye olanlara kalacak yer ayarladığı, FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan işlem görmüş kişilere pasaportlarını teslim etmemelerini söylediği, hakkında FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan yakalama kararı bulunan kişileri evlerinde gizleyenlere sıkıntı olmayacağını belirttiği, FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmalar kapsamında alınan ifade ve tutuklamaya sevklerde müvekkili olmayan kişilere destek olmak amaçlı adliyede toplananlar arasında olduğu hususları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin anılan eylemlerinin silahlı terör örgütü üyeliğini kanıtlar derecede yoğunluk, çeşitlilik ve süreklilik arz ettiği bu nedenle üzerine atılı örgüt üyeliği suçunu işlediği yönünde kamu davasının açılması için yeterli şüphe sebepleri oluştuğu değerlendirilmiştir."

20. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi 13/1/2020 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

21. Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesi 28/10/2020 tarihinde başvurucunun beraatine karar vermiştir.

22. Beraat kararına karşı başvurucu ve Savcılık, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

23. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 24/3/2021 tarihinde istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.

24. Savcılık temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Temyiz incelemesi bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. İlgili hukuk için bkz. Şerzan Sümer, B. No: 2018/16001, 9/7/2020, §§ 26-33.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 26/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucu; kendisine yöneltilen suçlamalar göreviyle ilgili olmasına rağmen Bakanlıktan soruşturma izni alınmadığını, tanıklıktan çekilecek kişiler konumundaki müvekkilleri ve eşiyle yaptığı telefon görüşmelerinin kanuna aykırı olarak kayda alındığını, hukuka aykırı teknik takip ve dinleme kararlarına dayanıldığını, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ortaya konulmadığını, basmakalıp gerekçelerle herhangi bir kişiselleştirilme yapılmadan tutuklanmasına karar verildiğini, ceza kanunlarının tamamen keyfî yorumlanması suretiyle atılı suçla ilgisi bulunmayan mesleki faaliyetlerinin suç delili sayıldığını, adli kontrolün neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile kişi hürriyeti güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

28. Bakanlık görüşünde, başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

29. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

B. Değerlendirme

30. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu kısımdaki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

33. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1.B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017,§§ 53, 54).

34. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan Anayasa'nın 19. maddesinde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat (Murat Narman [2.B.], B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 43; Halas Aslan, § 55).

35. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57).

36. Diğer taraftan Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutuklamayı zorunlu kılan" ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir (Halas Aslan, § 72; ayrıntılı genel ilkeler için bkz. Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 77-91).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

37. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

38. Başvurucu, FETÖ/PDY'nin üyesi olma suçundan 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Başvurucu ayrıca kendisine yöneltilen suçlamalar göreviyle ilgili olduğu için 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu gereğince Adalet Bakanlığından soruşturma izni alınması gerektiğini, soruşturma izni alınmadan tutuklandığını ileri sürmüştür.

39. 1136 sayılı Kanun'un 58. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma yapılmasının Adalet Bakanlığının iznine bağlı olduğu ve soruşturmanın suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılacağı düzenlenmiştir.

40. 1136 sayılı Kanun'da avukatlar yönünden özel soruşturma prosedürlerinin yalnızca avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı öngörüldüğü ve bu hâllerde soruşturmanın Bakanlığın iznine bağlı olduğu, bunun dışında kişisel suçları bakımından özel soruşturma usulünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi daha önce terör örgütüne üye olma suçunun kişisel bir suç olduğunu, avukatların kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için izin şartı bulunmadığını kabul etmiştir (Şerzan Sümer, §§ 45-47).Somut olayda kişisel suç niteliğindeki terör örgütüne üye olma suçundan verilen tutuklama kararı yönünden anılan içtihatta yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmediğinden bahisle kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir.

41. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

43. Başvurucu, hukuka aykırı elde edilen dinleme kayıtlarına dayalı olarak tutuklandığını ileri sürmüştür. Tutuklama gerekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- başvurucunun meslek etiğine aykırı olarak nitelenebilecek bazı fiilleri işlediği iddiasına da değinilmiştir. Bununla birlikte somut olayın özel koşullarında tutuklamanın hukukiliğinin belirlenmesinde asıl incelemenin tutuklama nedenleri ve ölçülülük bağlamında yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.

44. Tutuklama kararında temel olarak iletişimin dinlenmesi tutanaklarına dayanıldığı görülmektedir. Tutuklama kararında; avukat olan başvurucunun kendi müvekkilleri haricinde mesleki faaliyeti dışında FETÖ/PDY’ye üye olma suçundan hakkında soruşturma ve kovuşturma yürütülen kişilere destek amaçlı faaliyetlerde bulunduğu, ceza infaz kurumunda yatan ve kendi müvekkili olmayan tutuklu veya hükümlülere kendisine bırakılan parayı ceza infaz kurumunda verdiğine ilişkin tanık beyanının ve iletişimin dinlenmesi kayıtlarının bulunduğu, yine iletişimin dinlenmesi tutanaklarında haklarında yakalama kararı olan kişilerin saklanmasını ve yabancı uyruklu kişilerin pasaportlarını vermemelerini ve kaybettiklerini söylemelerini öğütlediği, yine kendi müvekkili olmayan ancak ceza infaz kurumundan tahliye olan örgüt mensubu kişilere destek olunması yönünde talimatlar verdiği, dolayısıyla üzerine atılı suçu işlediği hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu ifade edilmiştir.

45. Anayasa Mahkemesi başvurucunun suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin varlığının tutuklamanın hukukiliğinin belirlenmesi yönünden önemi olduğunun bilincindedir Ancak somut olayın değerlendirme yöntemi ve mevcut başvurunun koşulları gözetildiğinde tutuklama tedbirinin hukukiliğine ilişkin incelemenin müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı ölçütü bağlamında yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.

46. Tutuklama kararında tutuklama tedbirinin meşru amacı bakımından atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı uyarınca kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirmesine yer verilmiştir (§ 14).

47. Tutuklama kararında kaçma şüphesini uyandıran somut olgularla bağlantı kurulmadan suçun niteliğine atıf yapılmış ise de bir suçun niteliği veya bu suça ilişkin olarak verilebilecek cezanın ağırlığı her zaman kaçma tehlikesinin bulunduğunu ortaya koyan bir durum olarak kabul edilemez. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması bağlamında uygulanan tutuklama tedbirleri bakımından kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığının veya devam edip etmediğinin belirlenmesinde -suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin olanların yanı sıra- şüphelinin veya sanığın durumunun da özellikle dikkate alınması gerekir. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın sabit bir yerleşim yerinin olup olmadığı, mesleği, mal varlığı, ailesinden veya işinden kaynaklanan bağlantıları, yakalanma şekli, süreç içindeki tavır ve davranışları, başka bir ülkeye gitmesini veya orada barınmasını kolaylaştıran bazı özel şartların olup olmadığı, kişilik özelliklerini ortaya koyan olgular, ahlaki durumunu gösteren tutum ve eylemleri gibi kişisel (subjektif) unsurlar birlikte değerlendirilerek bir kanaate ulaşılmalıdır (Eren Erdem [1.B.], B. No: 2019/9120, 9/6/2020, § 135).

48. Nitekim buna paralel olarak 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa bu tutuklama nedenine dayanılabileceği belirtilmiştir. Yine 5271 sayılı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin (kaçma şüphesinin) varlığını gösteren delillerin somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterileceği belirtilmiştir.

49. Somut olayda başvurucu tutukluluğuna ilişkin itirazlarında kaçma şüphesinin olmadığını, soruşturmadan haberdar olmasına rağmen defalarca yurt dışına gidip geldiğini, müvekkillerinin duruşmaları için zaten sürekli adliyede olduğunu, Kazakistan vatandaşı da olması nedeniyle ülkeden gitme fırsatı olmasına rağmen böyle bir girişimde bulunmadığını ileri sürmüştür (§17). Tutuklama kararını veren ve tutuklamaya itirazı inceleyen makamlarca kaçma riskini azaltan bu hususlar dikkate alınmamıştır. Öte yandan başvurucunun kaçma şüphesine yönelik olarak dosyaya veya tutuklama kararına yansıyan başkaca somut bir olgu da bulunmamaktadır. Tutuklama kararında başvurucunun soruşturma süreci içerisinde kaçma hazırlığının ya da bu yönde bir eğiliminin olduğuna yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.

50. Tutuklama kararında suçun niteliğine atıfyapılarak delilleri karartma riskinin olduğuna da değinilmiştir. Ancak delilleri karatma riskinin de soyut bir biçimde değerlendirilemeyeceği, olgusal bir temelinin bulunması gerektiği açıktır. Nitekim 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde bu tutuklama nedenine dayanılabilmesi için şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması gerektiği belirtilmiştir. Yine 5271 sayılı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde bu tutuklama nedenini gösteren delillerin de somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterileceği vurgulanmıştır. Ancak somut olayda tutuklama kararı böyle bir gerekçelendirme, delilleri karartma şüphesinin temelinin bulunduğunu gösteren herhangi bir somut bulgu içermemektedir. Kaldı ki başvurucunun tutuklanmasına temel teşkil eden delillerin tape kayıtlarından oluştuğu ve bu delillerin de zaten soruşturma makamlarının elinde olduğu görülmektedir. Bu nedenle somut olayda delilleri karartma riskinin bulunduğunu söylemek ikna edici değildir.

51. Dolayısıyla, başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararda yer alan açıklamaların başvurucunun kaçma şüphesinin ve delilleri karartma şüphesinin bulunduğunu ve buna dair somut olgular olduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir.

52. Varılan bu sonuç karşısında tedbirin ölçülülüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

53. Sonuç olarak meşru bir amacının varlığına dair olgular yeterli dayanaklarla ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

55. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve 500.000 TL manevi tazminat talebine hükmedilmesi ve maddi zararlarının karşılanması talebinde bulunmuştur.

56. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Yargılandıkları dava kapsamında başvurucu hakkında tahliye kararı verilmiş ve böylelikle başvurucunun tutukluluk statüsü sona ermiştir. Dolayısıyla hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

57. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (2019/590 sorgu sayılı) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin disiplin hukuku açısından gereğinin takdir ve ifası için İzmir Barosuna GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Akerke Abdykalykova Onat [1. B.], B. No: 2019/42674, 26/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı AKERKE ABDYKALYKOVA ONAT
Başvuru No 2019/42674
Başvuru Tarihi 9/12/2019
Karar Tarihi 26/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi