TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FERMAN SOLMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/42794)
Karar Tarihi: 10/1/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Ferman SOLMAZ
Vekili
Av. Mehmet Ali DEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle dış kaynaktan subay temini sınavından başarısız sayılma işlemine karşı açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/12/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 2017 yılında Millî Savunma Bakanlığı tarafından açılan dış kaynaktan subay temini sınavına katılmış ve başarılı olmuştur.
7. 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin (Mülga Yönetmelik) 12. maddesi uyarınca başvurucu hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Mülga Yönetmelik'in 15. maddesi uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu sonucuna varılmış ve başvurucu, başarısız kabul edilmiştir.
8. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 22/2/2018 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde subaylık için gerekli tüm şartları taşıdığını, hakkında açılan herhangi bir soruşturma ya da kovuşturmanın bulunmadığını, sınavdan neden başarısız sayıldığının sebeplerini bilmediğini belirtmiş; mülakatın usule uygun yapılmadığını ileri sürmüştür.
9. Ankara 13. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 5/12/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda, davalı idarece davacının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanmasına neden olan ve davaya konu işleme dayanak alınan hususun, davacının babası M.S. nin 2000 yılında H...p tarafından organize edilen etkinliğe katıldığı, abisi S.S. nin ise 2008-2010 yılları arasında PKK/KCK terör örgütü gençlik yapılanması YDG-H tarafından organize edilen etkinliklere katıldığı şeklinde istihbari bilgiler elde edinilmesi olarak gösterilmesi karşısında, Mahkememizin 07/11/2018 tarihli ara kararı ile Emniyet Genel Müdürlüğü'nden davacı, babası ve abisi hakkında terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin herhangi bir tespit, adli/idari işleme dair belge, kayıt, bilgi vb. olup olmadığı sorulmuş, ara kararımıza istinaden gönderilen belgede; davacının babasının Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları isimli örgüt adına faaliyet gösterdiği gerekçesiyle 07/01/1981 tarihinde yakalanarak gözaltına alındığı, Sıkıyönetim Askeri Savcılığının 24/08/1981 tarih ve 1980/196 sayılı iddianamesi ile sevk edildiği Diyarbakır 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinin 1981/377 Esas, 1985/93 karar sayısıyla 'Devlet Hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf bir fiil işlemek', 'Bu amaçla kurulmuş bir cemiyette özel görev almak veya silahlı çeteye girmek', 'Milli duyguları yok etmek veya zayıflatmak için propaganda yapmak', 'İzinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapmak', 'Silahlı gasp', 'Adam kaldırma', 'Silahlı olarak güvenlik kuvvetlerine mukavemet, silahla müessir fiil, adam öldürmeye teşebbüs', 'Adam öldürmek', 'Ruhsatsız Silah taşımak veya bulundurmak' suçları gerekçesiyle hazırlanan dosya kapsamında 12/03/1981 tarihinde tutuklandığı, 30/03/1982 tarihinde beraat ettiği, ağabeyi hakkında, 08/12/2007 tarihinde Batman İl Emniyet Müdürlüğüne yapılan bir ihbarın değerlendirilmesi neticesinde ... adresinde faaliyet gösteren GÖÇ-DER isimli dernekte liseli öğrencilere PKK/KCK terör örgütünün propagandasını yaptığı ve örgütsel dersler verdiği tespit edilen ve yakalanarak gözaltına alınıp tutuklanan şahısların olduğu ve davacının ağabeyinin aynı tarihte dernek içerisinde bulunması nedeniyle Batman İl Emniyet Müdürlüğünce olayla ilgili bilgisine başvurulduğu hususlarına yer verildiği görülmüştür.
Bu doğrultuda, gerek Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği gereğince davalı idarece yetkili kurumlardan davacı hakkında istenilen bilgilere istinaden gönderilen istihbari bilgilere, gerekse Mahkememizin 07/11/2018 tarihli ara kararına istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Mahkememize gönderilen bilgi ve belgelere bakıldığında, davacının içinde bulunduğu ortam bakımından elde edilen söz konusu hususların varlığının yürüteceği hizmet ile bağdaşmayacağı açık olup, bu haliyle güvenlik soruşturması sonucu olumsuz kabul edilmek suretiyle başarısız sayılarak adaylık işlemlerinin iptaline ilişkin tesis edilen dava konusu işlemde bu sebeple hukuka aykırılık bulunmamıştır."
10. Başvurucu, karara karşı 7/2/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde mahkeme kararında yer alan bilgilerin eksik ve hatalı olduğunu ifade etmiştir. Ağabeyinin 2008-2010 yıllarında Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sarıgöl Meslek Yüksek Okulunda öğrenci olduğu ve anılan tarihler arasında Manisa'nın Sarıgöl ilçesi belediye lojmanlarında ikamet ettiği bilgisini vermiştir. Ağabeyinin okulu derece ile bitirdiğini, yasa dışı hiçbir faaliyete katılmadığını dile getirmiştir. Ayrıca ağabeyi hakkında herhangi bir ceza yargılaması ve verilen ceza bulunmadığını dile getirmiştir. Ağabeyinin belirtilen yıllarda Batman'da değil Manisa'da ikamet ettiğinin altını çizmiştir. Öte yandan babası hakkında verilen yargılama bilgisinin yanlış olduğunu, babasının ne tutuklandığını ne de yargılandığını belirtmiştir. Öte yandan babasının tutuklandığının söylendiği dönemde askerlik görevini yerine getirmesi nedeniyle bu bilginin yanlış olduğunu aktarmıştır. İstihbari bilginin yasal işleme dayanak alınamayacağını, başkası hakkında elde edilen ve doğru olmayan bilgiler nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandırılmasının masumiyet karinesini ihlal ettiğini iddia etmiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 24/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunu oyçokluğu ile reddetmiştir. Karşıoyda, başvurucunun ağabeyi hakkında yapılan tespit nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilmesinin ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine aykırı olduğu belirtilmiştir.
12. Nihai karar başvurucuya 8/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 24/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Dava konusu işlemin dayanağı olan Mülga Yönetmelik'in "Amaç" başlıklı 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin amacı; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personel ... hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir."
14. Mülga Yönetmelik'in "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Yönetmelik; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personeli, ... için yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde çalışan kamu personeli ile meslek grupları ve üst kademe yöneticilerini kapsar."
15. Mülga Yönetmelik'in "Yöntem" başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarınca yaptırılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında aşağıdaki yöntem izlenir :
a ) 9 / A ve 9 / B maddeleri kapsamındaki talepler doğrudan Cumhurbaşkanlığına iletilir.
b ) Emniyet Genel Müdürlüğü ve/veya mahalli mülki idare amirliklerince (a) bendi kapsamındaki talepleri hariç yapılması öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili bakanlık veya kamu kurumu ve kuruluşlarının talebi üzerine gerçekleştirilir. İllerden gelen talepler valilikler aracılığı ile yapılır.
c) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması taleplerinin ilgili makama ulaşmasından itibaren arşiv araştırması sonuçları en geç 30 iş günü, güvenlik soruşturması sonuçları en geç 60 iş günü içinde cevaplandırılır. Soruşturma ve araştırma sonucu içeren bilgi ve belgeler ilgilinin işlemini yapan makamlardaki dosyasında asgari ‘‘gizli’’ gizlilik derecesinde aidiyet konusuna göre fiziki ve / veya elektronik ortamda muhafaza edilir .
ç) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını isteyen makama, kişi hakkında karar vermeye yeterli bilgiler aktarılır.
d ) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını nasıl ve ne şekilde yapılacağı, soruşturma ve araştırma yapmaya yetkili makamların görev ve talimatları ile belirlenir.
e ) Mahalli mülki idari amirliklerince yapılmış olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında durumu saptananların evrakının bir örneği dosya açılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilir.
f) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması taleplerine, ilgili kişinin adı, soyadı ve kimlik numarası bilgilerini içeren liste dijital ortama kaydedilerek eklenir. Ancak Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına iletilmek üzere gönderilen güvenlik soruşturması talep yazılarına, söz konusu liste yerine bu Yönetmeliğin ekinde yer alan güvenlik soruşturması formu dijital ortama kaydedilerek eklenir."
16. Mülga Yönetmelik'in "Değerlendirme" başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla gerektiğinde kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri ile 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesi kapsamında belirtilen şartları taşıyıp taşımadığı gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda görevlendirilecek bakan yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan değerlendirme komisyonu kurulur. Cumhurbaşkanlığında kurulacak Değerlendirme Komisyonu İdari İşler Başkanının görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin başkanlığında belirlenecek genel müdürlerin katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun çalışma tutanakları ve kararları gizlidir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 10/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, güvenlik soruşturmasının idare tarafından olumsuz kabul edilmesinin nedeninin şahsından kaynaklanmadığını, ağabeyi ve babası hakkındaki veriler nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilerek başarısız sayılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu ifade ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde başvurucuya bir suç isnadında bulunulmadığı, işe başlatmamanın bir disiplin cezası olmayıp kamu hizmetine girmenin genel şartlarından birini taşımamaktan kaynaklandığı gözönüne alındığında başvurunun konu bakımından yetki kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.Bölge İdare Mahkemesinin dava konusu maddi olay ve olgular ile delilleri değerlendirmesini, hukuk kurallarını yorumlamasını ve uygulamasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği ve mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir husus bulunmadığı aktarılmıştır. Yargılamada başvurucuya ceza yargılaması anlamında suç isnat eden ya da başvurucunun suçlu olduğunu ifade veya ima eden bir anlam bulunmadığından başvurucunun masumiyet karinesinin sağladığı güvenceden yararlanamayacağı belirtilmiştir.
20. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında ağabeyi ve babası hakkındaki tespitlerin doğru olmadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen verilerin derece mahkemelerince değerlendirilmediğine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvuruya konu yargılamanın medeni hak ve yükümlülük kapsamında olması nedeniyle Bakanlığın konu bakımında yetki itirazı yerinde görülmemiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
25. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
26. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
27. Makul gerekçe davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
28. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
29. Somut olayda dış kaynaktan subay temini sınavına giren başvurucu, sınavda başarılı olmasına rağmen hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilmesine bağlı olarak başarısız sayılmıştır. Başvurucu işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Mahkeme başvurucunun ağabeyi ve babası hakkında yapılan tespitleri başvurucunun yapacağı görevi gözönüne alarak değerlendirdiğini ve işlemin hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir.
30. Mülga Yönetmelik'in amaç ve kapsamından anlaşıldığı üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştırılacak personel hakkında güvenlik soruşturması yapılması gerekmektedir. Güvenlik soruşturmasında araştırılacak hususlar hakkında belirtilen yönteme göre araştırma yaptırıldıktan sonra elde edilen veriler değerlendirilecek ve güvenlik soruşturmasının sonucunun olumlu olması şartı aranacaktır.
31. Bireysel başvuruya konu yargılama kapsamında yargı mercilerinin de Yönetmelik hükümlerini güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı anlaşılmıştır.
32. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin derece mahkemelerine ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu derece mahkemelerininkinin yerine koyması söz konusu olamaz. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevindedir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede derece mahkemelerinin söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (Sebiha Kaya [GK], B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 48).
33. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumdaki kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir (Sebiha Kaya, § 49).
34. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkının hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev gördüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.
35. Mahkemelerce yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde, somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken, mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
36. Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada davacının hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin yapacağı görevi neden olumsuz olarak etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da davacının şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir.
37. Mahkeme başvurucunun güvenlik soruşturmasını olumsuz olarak kabul ederken başvurucunun ağabeyi ve babası hakkında elde edilen tespitlere dayanmıştır. Güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilmesi başvurucunun şahsına bağlı tespitten kaynaklanmamaktadır.
38. Bir kişinin akrabalarının davranışlarından sorumlu tutulamayacağı hususu hukuk devleti ilkesinin evrensel prensiplerindendir. Başkasının yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmak, insanı hür ve irade sahibi bir varlık olarak kabul etmemek demektir. Hukuk devletinde bir kimsenin başkalarının fiillerinden sorumlu tutulması kanunda öngörülen çok istisnai hâller dışında kabul edilemez. Çağdaş hukuk sistemleri bireyin özerkliğini esas alarak ona haklar bahşetmekte ve sorumluluklar yüklemektedir. Bir kimsenin hukuken ve fiilen davranışlarını kontrol etme gücünü ve yükümlülüğünü haiz olmadığı başka bir bireyin fiillerden dolayı kamu otoritelerinin yaptırımına maruz kalması bireysel özerklik düşüncesiyle bağdaşmamaktadır (Sebiha Kaya, § 54).
39. Başvuruya konu görevin ve kurumun milli savunma bakımından son derece kritik bir önemi haiz olduğu şüphesizdir. Dolayısıyla çalışacak personelin seçiminde daha hassas davranılması makul olduğu gibi idareye bu açıdan geniş bir takdir yetkisi de tanınmalıdır. Bu çerçevede söz konusu takdir yetkisi kapsamında kritik kurum ve görevler yönünden -istisnai olarak- başvurucunun yakınları ile ilgili bilgilerin de değerlendirmeye alındığı görülmektedir. Ancak idarenin bu husustaki takdir yetkisi sınırsız olmayıp keyfi de olarak da kullanılmamalıdır. Bu bağlamda idari işlemi denetleyen yargı mercilerinin adil yargılanma hakkı kapsamında keyfiliği önleyecek şekilde usul güvencelerini sağlayıp denetim yaparak konu ile ilgili ve yeterli gerekçeler ortaya koyması gerekir.
40. Bu ilke ışığında somut olaya dönüldüğünde Mahkemenin öncelikle başvurucunun babasının 1981 yılında tutuklanmasıyla başlayan ve 1982 yılında beraat ile sonuçlanan yargılamaya dayandığı görülmektedir. Söz konusu yargılamanın kırk yıl önceye dayandığı gibi beraat ile sonuçlandığı gözönünde bulundurulmalıdır. Öte yandan başvurucu, istinaf aşamasında söz konusu tarihlerde babasının askerlik görevini yerine getirdiğini, bu nedenle tutuklama ile başlayıp beraat ile sonuçlanan yargılamanın babası ile ilgisi olmadığını zira askerlik görevini yerine getirdiğinden babasının adli bir suça karışamayacağını ileri sürmesine karşın Bölge İdare Mahkemesince bu husus hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmamıştır.
41. Mahkeme ikinci olarak başvurucunun ağabeyi hakkında dernekte liseli öğrencilere PKK/KCK terör örgütünün propagandası yaptığı tespitini gerekçesine esas almıştır. Başvurucu ise ağabeyinin o tarihlerde Manisa'da üniversite eğitimi aldığını ve Manisa'da ikamet ettiğini, Batman'da herhangi bir şekilde bulunmadığını ileri sürmüştür. Yine ağabeyi hakkında terör örgütü ile alakalı herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma yapılmadığını da vurgulamıştır. Başvurucunun söz konusu iddialarının uyuşmazlığın sonucu ile doğrudan ilgili olduğu dikkate alındığında bu iddiaların derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekmektedir.
42. Kural olarak ilk derece mahkemesi kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde istinaf merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucular tarafından ileri sürülen esaslı itirazların istinaf mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddialarının ilk derece mahkemesince kararda tartışılmadığı ve buna gerekçe oluşturulmadığı gibi Bölge İdare Mahkemesince de karşılanmadığı görülmüştür.
43. Sonuç olarak başvurucunun uyuşmazlığın sonucuna etkili iddia ve itirazlarının ilgili ve yeterli bir gerekçe içermediği anlaşıldığından yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
45. Başvurucu, haksız bir şekilde başarısız sayılması nedeniyle masumiyet karinesinin ve kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden masumiyet karinesinin ve kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğine yönelik iddialar hakkında inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
46. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 250.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
47. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
48. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
49. Diğer yandan bu ihlal kararının başvurucunun açtığı davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddialarla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yargılama mercilerinin takdirindedir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 13. İdare Mahkemesine (E.2018/456) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.