TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ŞAKİR ONUR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2019/4825)
Karar Tarihi: 23/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Saliha AKSOY
Başvurucu
Mehmet Şakir ONUR
Vekili
Av. Şahin ARSLANKILIÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; yargı kararının gereği gibi uygulanmaması nedeniyle kararın icrası hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/2/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye (652 sayılı KHK) 1/3/2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun'la eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca, okul müdürü olarak görev yapan ve görev süresi dört yıl ve üzeri olan öğretmenlerin müdürlük görevi 2013/2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdirilmiştir.
9. 652 sayılı KHK'nın 37. maddesinde müdürlük görevine atama yapılmasına dair usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüş olup bu kapsamda hazırlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik (Yönetmelik) 10/6/2014 tarihli ve 29026 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
10. Başvurucu, Ankara'nın Etimesgut ilçesi Güzelkent İlkokulunda müdür olarak görev yapmakta iken 652 sayılı KHK gereğince görev süresinin sona ermesi nedeniyle müdürlük görevinin uzatılıp uzatılmamasına yönelik yönetici değerlendirmesinde 65,90 puan alarak başarısız sayılması üzerine öğretmenlik mesleğine atanmıştır.
11. Başvurucu, müdürlük görevinin uzatılmaması işleminin ve bunun sonucunda öğretmenlik görevine atanması işleminin iptali talebiyle iki ayrı dava açmıştır.
A. Başvurucunun Müdürlük Görev Süresinin Uzatılmaması İşlemine İlişkin Dava Süreci
12. Başvurucunun müdürlük görev süresinin uzatılmaması işleminin iptali talebiyle açtığı davada Ankara 13. İdare Mahkemesi 30/4/2015 tarihli ve E.2015/199 sayılı kararı ile dava konusu işlemin yürütmesini durdurmuş, 27/11/2015 tarihli kararla da işlemi iptal etmiştir. Anılan kararların gerekçesinde; dava konusu değerlendirme işleminin nesnel, somut ölçme ve değerlendirme kriterlerine dayanmadığını, bu hâliyle objektiflikten uzak olduğunu, bu nedenle düzenlenen değerlendirme formunda hukuka uyarlık bulunmadığını belirtmiş; diğer yandan dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasının ya da iptal edilmesinin davacının doğrudan müdürlük görevinin uzatılması sonucunu doğurmayacağını, davalı idarece davacıya ilişkin değerlendirme formunun ilgili yönetmelik hükümleri doğrultusunda yeniden doldurulması sonucunda ortaya çıkacak puan durumuna göre yeni işlem tesis edileceğini ifade etmiştir.
13. Karar, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun 23/3/2016 tarihli kararıyla onanmış; düzeltme aşamasından da geçerek kesinleşmiştir.
14. Mahkemenin yürütmenin durdurulması kararı sonucu başvurucunun müdürlük görev süresinin uzatılmasına yönelik yeniden değerlendirme yapılmıştır. 14/5/2015 tarihli yazı ekinde yer alan bu değerlendirmede başvurucu 70,90 puan almıştır. İdarece bu değerlendirme sonucu müdürlük görevi için yeterli puanı alamadığı belirtilerek başvurucunun görev süresi uzatılmamıştır.
15. Başvurucu, ikinci değerlendirmede 70,90 puan alarak başarısız sayılma işlemini de dava konusu etmiştir.
16. Anılan davada Ankara 1. İdare Mahkemesi 20/4/2016 tarihli ve E.2015/2084, K.2016/1177 sayılı kararla ikinci değerlendirme üzerine tesis edilen işlemi iptal etmiş; kararın gerekçesinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/2/2015 tarihli ve 2014/1151 YD itiraz sayılı kararına atıf yaparak davacı hakkında objektif ve doğru bir kanaate varılabilmesi için değerlendirmede bulunacaklar tarafından davacının çok iyi tanınması ve bunun için de kendisiyle makul bir süre birlikte çalışılması gerektiğini ancak davacı ile makul bir süre çalışıp çalışmadığı tespit edilemeyen ilçe millî eğitim müdürü, eğitim kurumundan sorumlu şube müdürü ve insan kaynaklarından sorumlu şube müdürünün değerlendirmeleri sonucunda verilen puanlar esas alınarak davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığını belirtmiştir.
17. Anılan karar üzerine başvurucu, yeniden (üçüncü kez) bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. 21/11/2016 tarihli yazı ekinde yer alan değerlendirme neticesinde de yeterli puanı alamamıştır.
B. Başvurucunun Öğretmenlik Mesleğine Atanmasına İlişkin Dava Süreci
18. Başvurucunun öğretmenlik mesleğine atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada ise Ankara 13. İdare Mahkemesinin 27/11/2015 tarihli ve E.2014/1886, K.2015/1697 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir. Karar gerekçesinde; dava konusu işlemin dayanağı olan değerlendirmede başvurucunun 65,90 puan almasına ilişkin işlemin yargı kararıyla iptal edildiği vurgulanmıştır (bkz. § 12). Mahkemece bu işlem dayanak alınarak başvurucunun öğretmen olarak atanmasına ilişkin işlemde de sebep unsuru yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.
19. Karar, Bölge İdare Mahkemesinin 27/4/2016 tarihli kararıyla onanmış, karar düzeltme aşamasından geçerek kesinleşmiştir.
20. Anılan mahkeme hükmü uyarınca başvurucu, mülakat sınavına çağrılmış; 3/2/2016 tarihinde gerçekleştirilen sınavda başarısız sayılmıştır.
21. Başvurucunun söz konusu kararın yeni bir değerlendirme yapılması suretiyle uygulanması istemiyle idareye yaptığı başvuru, kararın başvurucunun mülakat sınavına alınması suretiyle uygulandığı belirtilerek reddedilmiştir.
22. Başvurucu, bu defa mahkeme kararının uygulanması talebinin reddi işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.
23. Anılan davada, Ankara 14. İdare Mahkemesinin 21/11/2016 tarihli ve E.2016/1763, K.2016/2774 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde Ankara 13. İdare Mahkemesinin 27/11/2015 tarihli ve E.2014/1886, K.2015/1697 sayılı kararı üzerine (bkz. § 18) iptal edilen işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan yönetmelik gereğince başvurucu hakkında yeni bir değerlendirme formu düzenlenerek müdürlük görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağı hakkında işlem tesis edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Mahkeme kararının uygulanması istemiyle yaptığı başvurunun davacının sözlü sınava alınması suretiyle uygulandığından bahisle reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir.
24. Başvurucu, anılan kararın uygulanması kapsamında dördüncü kez değerlendirmeye tabi tutulmuş; yapılan mülakat neticesinde başarısız sayılmıştır.
25. Başvurucu, bu kez yargı kararı neticesinde yapılan mülakat sonucu başarısız sayılması işleminin iptali istemiyle ayrı bir dava açmıştır.
26. Ankara 9. İdare Mahkemesinde bakılan davada anılan Mahkemenin 18/9/2017 tarihli ve E.2016/5370, K.2017/2526 sayılı kararıyla dava konusu işlem iptal edilmiştir. Mahkeme kararı gerekçesinde davacı hakkındaki mahkeme kararlarında belirtilen gerekçeler dikkate alınarak müdürlük görev süresinin uzatılıp uzatılamayacağı yönünde yeni bir işlem tesis edilmesi gerekirken davacıya uygulanması mümkün olmayan, sonradan yürürlüğe giren yönetmelik hükmü uyarınca mülakata davet edilmesi sonucunda bu mülakattan başarısız sayılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir. Karar istinaf aşamasından geçerek kesinleşmiştir.
27. Mahkeme hükmü uyarınca başvurucu hakkında 20/11/2017 tarihli yeni bir değerlendirme formu düzenlenmiş, yeterli puanı alamayan başvurucu başarısız sayılmıştır.
28. Başvurucu, görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürleri değerlendirme formu uyarınca yapılan yönetici değerlendirmeleri sonucu başarısız sayılmasına ilişkin işlemlerin iptali talebiyle Ankara 6., 13. ve 14. İdare Mahkemelerinde açtığı davalarda Mahkemelerin verdiği iptal kararları üzerine yargı kararlarının gereği gibi uygulanmadığını belirterek son açtığı davada verilen Ankara 9. İdare Mahkemesinin 18/9/2017 tarihli (bkz. § 26) iptal kararı üzerine de yeterli puan alamadığına ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açmıştır.
29. Ankara 8. İdare Mahkemesinin 27/6/2018 tarihli ve E.2017/3488, K.2018/1632 sayılı kararıyla dava konusu işlem iptal edilmiştir. Mahkeme kararında daha önce başvurucunun açtığı ve iptal hükmüyle sonuçlanan davalara atıf yapılmıştır. Kararın gerekçesinde; dava konusu işlem tesis edilirken başvurucunun öğretmenlik mesleğine atanması işleminin iptaline ilişkin verilen iptal hükmünün (bkz. § 26) davalı idare tarafından şeklen uygulandığı ve kamu görevlisi hakkında disiplin soruşturmasını gerektirecek nitelikteki kriterler açısından olumsuz kanaat bildirilerek puan verilmemesinin gerekçesinin ortaya konulmadığı, somut bilgi ve belge sunulmadığı belirtilmiştir. Bu kapsamda dava konusu işlemin mahkeme kararlarının gerekçelerine aykırı olarak nesnel, somut ölçme ve değerlendirme kriterlerine dayanmadığı, bu hâliyle objektiflikten uzak olduğu vurgulanarak dava konusu işlem iptal edilmiştir.
30. Karar hakkında istinaf isteminde bulunulması üzerine, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesince 14/12/2018 tarihinde istinaf istemi kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde özetle somut olayda, davacının görev süresinin uzatılmamasının gerekçesi olarak gösterilen değerlendirme formunda yer verilen değerlendirmelerin gözleme dayalı olduğu, ilgililerin şahsi kanaatlerini barındırdığı, tabiatı gereği şahsi kanaatlerin ise irdelenmesinin mümkün olmadığı ve yönetmelikte sayılı görevlilerin değerlendirmelerini yaparken kasıtlı olarak olumsuz görüş verdikleri yönünde hukuken kabul edilebilecek somut bir bilginin bulunmadığı belirtilmiştir.
31. Başvurucu 11/1/2019 tarihli işlem ile altı ay süreyle müdür olarak geçici görevlendirilmiş, 16/7/2019 tarihinde emekli olmuştur.
32. Başvurucu, müdürlük görev süresinin uzatılmamasına ilişkin açtığı davada verilen iptal hükmünün kaldırılarak davanın reddi yönünde Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesince verilen 14/12/2018 tarihli nihai hükmü (bkz. § 30) 12/2/2019 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 14/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili mevzuat
33. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez."
34. 652 sayılı KHK'nın 37. maddesinin (8) numaralı bendi şöyledir:
"Okul ve Kurum Müdürleri, İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz."
2. 652 sayılı KHK'nın mülga geçici 10. maddesinin (8) numaralı bendi şöyledir:
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer."
35. 10/6/2014 tarihli ve 29026 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (ilk işlem tarihi itibarıyla yürürlükte olan) Yönetmelik'in "Müdürlük görev süresinin uzatılması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Görev sürelerinin uzatılmasını isteyen müdürler elektronik ortamda başvuruda bulunur. Müdürlükte dört yıllık görev süresini dolduranlar ile görev yaptıkları eğitim kurumunda sekiz yıllık görev süresini dolduran müdürler, Ek-1’de yer alan Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu üzerinden değerlendirilir.
Ek-1’de yer alan Form üzerinden yapılacak değerlendirme, müdürlük görev süresinin sona ereceği ders yılının son gününe göre üç ay öncesinden itibaren yapılır.
Ek-1’de yer alan Formun değerlendirilme sürecine ilişkin iş ve işlemler, il millî eğitim müdürlüklerinin koordinesinde eğitim kurumunun bağlı olduğu ilçe millî eğitim müdürlüklerince yürütülür."
36. Yönetmelik'in ek-1 kısmında "Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri İçin Değerlendirme Formu" yer almaktadır. Bu kısımda 120 farklı önerme bulunmaktadır. Önermeler mesleğin yürütülmesine ilişkin davranışlara/eylemlere (problem çözmede inisiyatif kullanarak acil kararlar alabilir, kurumun fiziki kapasitesinin etkin ve verimli kullanılmasını sağlar, öğretmenleri ve öğrencileri motive edici çalışmalar planlar, katılır ve destekler vb.) yönelik olup her önermenin ayrı ayrı puanlanması öngörülmüştür.
2. Yargı Kararları
37. Danıştay İkinci Dairesinin 15/6/2023 tarihli ve E.2023/2288, K.2023/3538 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"İdarenin mahkeme kararlarını yerine getirmesi, Anayasa'nın 138. maddesi ve 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesi gereği temel bir ödev olup, kararları geciktirme ya da uygulamama gibi bir tercih hakkı olmadığı gibi iptal kararlarını etkisizleştirecek idari işlemler yapma imkanı ve hakkı da olmadığından, davacının mahkeme kararı gereği görevine iadesini etkisiz kılacak şekilde tesis edilen dava konusu işlemin yargı kararını etkisizleştirmeye yönelik olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak ve yargı kararlarını etkisizleştirmeğe yönelik olduğu anlaşılan davacının daire başkanlığı görevinden alınarak 1. dereceli boş daire başkanlığı kadrosuna atanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik davacının istinaf başvurusunun reddine dair Adana Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince verilen kararda ise hukuki isabet görülmemiştir."
38. Aynı Dairenin 25/2/2021 tarihli ve E.2019/625, K.2021/317 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının, Hukuk Başmüşaviri olarak görev yapmaktayken, 10/06/2016 günlü, 30108 sayılı Genel Müdür oluruyla Genel Müdürlük Danışmanı kadrosuna atanma işlemine karşı açtığı davanın iptal ile sonuçlanarak kesinleştiği; anılan işlem sonrasında tesis edilen işlemlere karşı davacı tarafından açılan davaların da, son aşamada iptal ile sonuçlanarak kesinleştiği dikkate alındığında; işbu davada yukarıda yer verilen yargı kararları çerçevesinde yapılacak değerlendirme sonucunda yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir."
39. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/2/2020 tarihli ve E.2019/1463, K.2020/362 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyanın incelenmesinden, davacının Adıyaman Yetiştirme Yurdunda kuruluş müdürü olarak görev yapmakta iken Elazığ Çocuk Yuvasına öğretmen olarak atanmasına ilişkin 31/03/2005 tarih ve 287 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararının, Danıştay Beşinci Dairesinin 13/10/2008 tarih ve E:2006/1687, K:2008/4913 sayılı kararı bozulması üzerine, bozma kararına uyularak anılan işlemin iptali yolunda Şanlıurfa İdare Mahkemesince verilen 15/10/2010 tarih ve E:2010/1782, K:2010/1743 sayılı kararın kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleştiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince, hakkında, talebi üzerine, farklı tarihlerde, öğretmen kadrosuna atama işlemleri gerçekleştirilen davacının, kuruluş müdürlüğü kadrosuyla hukuki bağının kesildiği, dolayısıyla Şanlıurfa İdare Mahkemesinin 15/10/2010 tarih ve E:2010/1782, K:2010/1743 sayılı iptal kararının, davacının Adıyaman Yetiştirme Yurdu Kuruluş Müdürü kadrosuna atanması şeklinde uygulanma olanağı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiş ise de; davacının mazeretine istinaden çeşitli tarihlerde vermiş olduğu dilekçelerden müdürlük görevini istemediği sonucunun çıkarılamayacağı açıktır.
...
Bu durumda, davalı idare tarafından, anılan yargı kararı uyarınca iptal edilen idari işlemden önceki hukuki durumun sağlanması gerekirken, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
40. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı için bkz. Feramuz Yıldırım [GK], B. No: 2019/21279, 27/10/2022, §§ 31-42, Nebi Seyhan [GK], B. No: 2018/27882,27/10/2021; Hasan Gün, B. No: 2018/9459, 19/11/2020; Kemal Coşkun B. No: 2018/37468, 3/5/2023.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Anayasa Mahkemesinin 23/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kararın İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu, müdürlük görev süresinin uzatılmaması işlemine yönelik olarak verilen iptal kararının şeklen uygulandığını belirtmiştir. Mahkeme kararlarının gereği gibi uygulanmaması nedeniyle okul müdürü olarak alması gereken özlük haklarından mahrum kaldığını, Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka açıkça aykırı olduğunu, bu nedenle maddi ve manevi zarar gördüğünü belirterek kararın icrası hakkının ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
44. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
45. Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özünün lehine verilen yargı kararının gereği gibi uygulanmaması hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden ihlal iddiaları kararın icrası hakkı kapsamında incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
48. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
49. Kararın icrası hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenleme ve uygulamalar bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (Mustafa Ekşi, B. No: 2014/7711, 24/1/2018, § 27).
50. Kesin hükme saygı, uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak kabul görmektedir. Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir gereğidir. Çünkü bir hukuk sisteminde yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).
51. Yargı kararının uygulanması, tespit edilen hukuka aykırılığın ortadan kaldırılması adına yargı kararının icaplarına göre işlem ve/veya eylemde bulunulması ile gerçekleşecektir. Bu uygulama yargı kararı ile ulaşılmak istenen amaca uygun düşmelidir. Bunun sağlanması adına en önemli yol gösterici, yargı kararının gerekçesidir. İdarenin yargı kararını uyguladığından söz edilebilmesi için kararın gerekçesinde açıklanan nedenlere, kararla güdülen amaca uygun olarak işlem tesis etmesi veya eylemde bulunması şarttır. Bu bağlamda iptal hükmü üzerine iptale konu işlem ortadan kaldırılarak yeni bir işlem tesis edilmekle birlikte karar gerekçesinde belirtilen hususlar, kararda güdülen amaç dikkate alınmadan işlem tesis edilmesi veya eylemde bulunulması durumunda yargı kararının uygulanmış olduğundan söz edilemeyecektir. Dolayısıyla kararın icrası hakkının gerçek bir güvence sağlaması, yargı kararının şeklen değil gerekçesi ve icapları doğrultusunda uygulanmasını gerektirir.
52. Somut olayda başvurucunun müdürlük görev süresinin uzatılmasına yönelik yapılan değerlendirmede başarısız sayılmasına ve sonucunda öğretmenlik mesleğine atanmasına ilişkin açılan davalarda verilen iptal hükümlerinin gereği gibi uygulanmadığından şikâyet edilmektedir.
53. Başvurucunun başarısız sayılma işlemlerine ilişkin olarak açtığı davalarda Ankara 1. İdare Mahkemesince verilen 20/4/2016 tarihli iptal kararında, dava konusu sınava ilişkin değerlendirme heyetinin usule uygun kurulmadığı gerekçesine yer verilmiş; Ankara 8., 9., 13. ve 14. İdare Mahkemelerince verilen 27/11/2015-21/11/2016-8/9/2017 ve 27/6/2018 tarihli iptal kararlarında ise dava konusu işlemlerin hukuki bir dayanağa sahip olmadığı, yapılan değerlendirmelerin somut verilerle desteklenmediği ifade edilerek bir önceki iptal hükmüne atıf yapılmak suretiyle kararların gereğince uygulanmadığı belirtilmiştir. Yukarıda anılan ilkeler çerçevesinde bu iptal kararları üzerine idarenin yargı kararının uygulanması adına yapması gereken, somut verilerle desteklenen bir değerlendirme gerçekleştirmek suretiyle yeniden işlem tesis etmektir. Ancak Mahkeme 27/11/2015 tarihinde verdiği ilk iki iptal kararının (bkz. §§ 12, 16) iptal ile güdülen amaca ve iptal kararının gerekçesine uygun olarak uygulanmadığını daha sonra verdiği kararlarda açıkça ve net olarak ifade etmiştir (bkz. § 29). Bir başka deyişle önceki iptal hükümleri üzerine tesis edilen işlemlerin hukuka aykırılığı, ilk iptal kararının gereğinin yerine getirilmemesi durumu üzerine inşa edilmiş ve gerekçelendirilmiştir.
54. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya benzer nitelikteki iddiaları A.A.A. (B. No: 2018/17071, 19/11/2020) kararında incelemiştir. Anılan başvuruda, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde lise müdürü olarak görev yapmakta olan başvurucunun 652 sayılı KHK gereği sona erecek olan yöneticilik görev süresi müdürlük görevi için gereken 75 puan şartını sağlayamadığı gerekçesiyle uzatılmamış ve öğretmen olarak ataması yapılmıştır. Başvurucunun anılan işlemin iptali istemiyle açtığı davada Mahkeme dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir. Mahkemenin iptal hükmü üzerine yeniden yapılan değerlendirmenin de dava konusu edilmesi ve aynı sürecin devam etmesi sonucu başvurucu, son yapılan (dördüncü) değerlendirmede başarısız sayılma işleminin iptalini ve uğradığını ileri sürdüğü maddi ve manevi zararların da tazminini talep etmiştir. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptaline ve tazminat isteminin reddine hükmedilmiş, tazminat isteminin reddi yönünde verilen kararın kesinleşmesi üzerine başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.
55. Anayasa Mahkemesi anılan kararında, başvurucunun bireysel başvuru yapmadan önce, ihtiyari olarak tazminat davası yolunu seçtiğini ve iptal kararlarının uygulanmaması nedeniyle -bir başka ifadeyle kararın icrası hakkının ihlal edilmesi sonucu- oluşan zararlarının giderilmesini istediğini vurgulamış, buna karşın derece mahkemesinin yargı kararının uygulanmaması bağlamında 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bir değerlendirme yapmadan tazminat talebini reddettiğini belirtmiştir. Bu bağlamda iptal kararlarının uygulanmadığına ilişkin tespitin derece mahkemelerince yapıldığı ve başvurucunun söz konusu uygulamamaya yönelik olarak tazminat yolu ile giderimi seçmiş olması karşısında yargı kararının uygulanmaması nedeniyle açtığı davanın reddedilmesinin kararın icrası hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
56. Somut başvuruya temel olan süreçte esasa ilişkin olarak verilen, kesinleşmiş ancak gerekçesine, icaplarına ve güttüğü amaca uygun olarak icra edilmeyen bir yargı kararının varlığı hususunda tereddüt yoktur. Bununla birlikte kesinleşmiş yargı kararının gereği gibi uygulanmadığı, bir başka ifadeyle kararın icrası hakkına yönelik müdahalenin varlığı derece mahkemesince bizzat tespit ediltir (bkz. §§ 23, 26, 29).
57. Her ne kadar iptal hükmünün idarece uygulanmadığı, dolayısıyla müdahalenin asıl olarak idareden kaynaklandığı açık ise de iptal kararlarının uygulanmamış olduğuna ilişkin tespitin derece mahkemelerince yapılması karşısında Bölge İdare Mahkemesince bu hususta hiçbir değerlendirme yapılmayarak başvurucunun yargı kararının uygulanmaması nedeniyle 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca açtığı davanın reddedilmesinin kararın icrası hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında kararın icrası hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL bu görüşe katılmamıştır.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
59. Başvurucu, tazminat davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
60. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun bu kısmının incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
61. Başvurunun bu kısmında anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
62. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılanma yapılması ve 100.000 TL maddi, 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
63. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
64. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi kararın icrası hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli giderim oluşturduğundan başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında kararın icrası hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesine (E.2018/3051, K.2018/3517) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'ye (652 sayılı KHK) 1/3/2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun ile eklenen geçici 10. madde hükmü uyarınca, okul müdürü olarak görev yapan ve görev süresi dört yıl ve üzeri olan öğretmenlerin müdürlük görevi 2013/2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdirilmiştir.
Başvurucu Ankara ili Etimesgut ilçesi Güzelkent İlkokulunda müdür olarak görev yapmakta iken 652 sayılı KHK gereğince görev süresinin sona ermesi nedeniyle, müdürlük görevinin uzatılıp uzatılmamasına yönelik yapılan yönetici değerlendirmesinde başarısız sayılması üzerine öğretmenlik mesleğine atanmıştır. Başvurucu, yapılan değerlendirme neticesinde başarısız sayılma işlemi ile öğretmenlik mesleğine atanmasına ilişkin işlemlerin iptali istemiyle dava açmıştır.
Somut olayda başvurucunun müdürlük görev süresinin uzatılmasına yönelik yapılan değerlendirmelerde başarısız sayılmasına ve sonucunda öğretmenlik mesleğine atanmasına ilişkin açılan davalarda verilen iptal hükümlerinin gereği gibi uygulanmadığından şikâyet edilmektedir.
Başvurucunun başarısız sayılma işlemlerine ilişkin olarak açtığı davalarda Ankara 1. İdare Mahkemesince verilen 20/4/2016 tarihli iptal kararında, dava konusu sınava ilişkin değerlendirme heyetinin usule uygun kurulmadığı gerekçesine yer verilmiş; Ankara 8., 9., 13. ve 14. İdare Mahkemelerince verilen 27/11/2015-21/11/2016-8/9/2017 ve 27/6/2018 tarihli iptal kararlarında ise dava konusu işlemlerin hukuki bir dayanağa sahip olmadığı, yapılan değerlendirmelerin somut verilerle desteklenmediği ifade edilmiştir.
6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez."
Yukarıda yer verilen iptal kararları üzerine idarenin yargı kararının uygulanması adına yapması gerekenin, somut verilerle desteklenen bir değerlendirme gerçekleştirmek suretiyle yeniden işlem tesis etmek olduğunda duraksama bulunmamaktadır. Diğer yandan, kararın icrası hakkı; uyuşmazlığın mahiyeti, icra edilecek kararın niteliği, yargılama sırasında veya sonrasında meydana gelen maddi ve hukuki koşulların olası etkileri nedeniyle yargı kararının mutlak anlamda aynen uygulanmasının sağlanması yönünde bir güvenceyi içermemektedir. (Erol Aksoy [GK], B. No: 2016/11026, 12/12/2019§ 53).
Kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen hükmün uygulanıp uygulanmadığının anlaşılabilmesi için hükmün içeriğinin saptanması gerekmektedir. Bu bağlamda hükmün gerekçesinde yer alan hukuki değerlendirmenin belirleyici olacağı açıktır.(Nebi Seyhan [GK], B. No: 2018/27882, 27/10/2021, § 54).
İdare mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararların gereğinin yerine getirilmesi ve kararın hangi suretle yerine getirileceği hususları ise yeni bir idari işlemin konusunu teşkil etmektedir. Buna göre somut olayda idari makamlarca yargı kararının uygulanması çerçevesinde ne gibi bir işlem yapıldığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Başvuruya konu iptal kararlarında özetle davalı idare tarafından yapılan değerlendirmelerin somut verilerle desteklenmediği ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre iptal kararının uygulanması başvurucu hakkında yeniden bir değerlendirme yapmakla mümkündür. Somut olayda uygulanmadığı ileri sürülen mahkeme kararlarının incelenmesinden başvurucu hakkında yapılan yönetici değerlendirmesi sonucu başarısız sayılma işlemlerinin iptaline karar verildiği, iptal hükmü doğrultusunda idarece yeniden bir değerlendirme yapılarak yeni bir işlem tesis edildiği, yargı kararı üzerine yapılan yeni değerlendirme ile başvurucunun yeterli puanı alamayarak başarısız sayıldığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla İdarenin Mahkemenin iptal kararına uyma iradesini gösterdiği, nitekim başvurucunun talebi doğrultusunda işlem yapmak üzere harekete geçtiği, ayrıca oluşan fiilî ve hukuki duruma göre alternatif çözümler de sunduğu dikkate alındığında yukarıda yer verilen İYUK 28. madde kapsamında yargı kararının icra edilmediğinden söz edilmesi mümkün görülmemektedir.
Diğer yandan, Mahkeme kararının uygulanabilirliği sorununun hukuki kesinlik ilkesiyle bağlantılı olduğu noktasında duraksama bulunmamaktadır. Nitekim, AİHM, hukukun üstünlüğünün temel yönlerinden birinin hukuki kesinlik ilkesi olduğunu ve bunun kesin hükme (res judicata) saygı duyulması anlamına geldiğini, bu ilke gereği nihai ve bağlayıcı mahkeme kararlarının sorgulanmaması, yeniden gözden geçirilememesi gerektiğini ifade etmiştir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; Ryabykh/Rusya, B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).
Başvuru konusu olayda Ankara 8. İdare Mahkemesinin 27/6/2018 tarihli son iptal hükmü hakkında istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdare Dava Dairesinin 14/12/2018 tarihli kararıyla istinaf isteminin kabulüyle, Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine hükmedildiği, bu doğrultuda bireysel başvuru konusu nihai hükmün Bölge İdare Mahkemesince verilen davanın reddi yönündeki kararı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
İkincillik ilkesi gereğince temel hak ve özgürlüklerin kamu makamlarınca ihlal edildiği iddiasının öncelikle yetkili idari ve yargısal merciler önünde ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun kararın icrası hakkının ihlal edildiğine dayanak iddiasını istinaf aşamasında ileri sürdüğü, Bölge İdare Mahkemesince, dava konusu maddi olay ve olgular ile delillerin değerlendirdiği, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, yukarıda yer verilen kesin hükme saygı ilkesinin ve ikincillik ilkesinin bir uzantısı olarak Bölge İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararla sonuçlanan davada artık uygulanmayan bir iptal hükmünün varlığından söz etmenin de mümkün olmadığı değerlendirilerek, kararın icrası hakkına yönelik bir müdahalenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle çoğunluğun aksi yöndeki kararına iştirak edilmemiştir.
Üye