|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Ragıp DURAN
|
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Zeynep ATALAY
|
|
|
|
Av. Fikret İLKİZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yayımlanan haberler nedeniyle silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmanın ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, eski bir gazeteci olup olayların gerçekleştiği tarihte Özgür Gündem isimli gazetede bir günlüğüne genel yayın yönetmenliği görevini üstlenmiştir. Özgür Gündem, başvuru tarihinde ulusal ölçekte yayın yapan bir gazetedir. Ancak gazete 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Yayın kuruluşları" başlıklı 5. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek kapatılmıştır.
A. Bireysel Başvurudan Önceki Aşama
3. Özgür Gündem isimli gazetenin 14 Mayıs 2016 tarihli nüshasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yapılan inceleme sonucunda yazı içeriklerinde ve görsellerinde PKK silahlı terör örgütü ve uzantılarının propagandasını içeren, toplumu suç işlemeye teşvik eden ve terör örgütünün övüldüğü yazıların tespit edilmesi nedeniyle başvurucu ve gazetenin yazı işleri müdürü hakkında resen soruşturma başlatılmıştır. Tespit edilen haber içerikleri şu şekildedir:
i. Gazetenin 1. sayfasında "TSK Bölgeyi Bombaladı, Saray Eşbaşkanını Tutukladı, KCK ''Türkiye Çöküşe Gidiyor' dedi. Bombala, Tutukla Ama Çöküyorsun!" manşet başlığın yer aldığı, manşetin üst kısmına ise "TSK Bölgeyi Bombaladı, Saray Parti Eşbaşkanını Tutukladı, KCK 'AKP Çöküşe Gidiyor' Dedi" şeklinde üst başlığın yer aldığı, manşetin hemen alt kısmında üç ayrı başlığa ve görüntülere yer verilmiştir. Bunlar şu şekildedir:
-Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticilerinden tutuklanan K.Y.nin görüntüsüne yer verilerek "Yüksek Protesto" başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
"DBP Eşbaşkanı [Y.], AKP'ye muhalefet ve kendi parti programını savunduğu için tutuklandı. DBP, HDP, HDK, DTK, ÖDP, Halkevleri ve demokratik kurumlar, Saray'ın demokratik alanı kapattığını, tutuklamanın dokunulmazlık darbesinin ön adımı olduğunu vurguladı 'Bedel öderiz, ama boyun eğmeyiz' dedi"
-Bir askerî helikopter görüntüsüne yer verilerek "Helikopter düşürüldü" başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
"Colemerg'in Çele ilçesinde HPG ve TSK arasında çatışma çıktı. Resmi kaynaklardan çatışmada 8 askerin yaşamını yitirdiğini, bir helikopterin 'kaza'yla düştüğünü öne sürerken, HPG, helikopteri gerillanın düşürdüğünü açıkladı. Yerel kaynaklar asker kaybının daha ağır olduğunu belirtirken, Nisebin ve Şirnex'te bombalama ve şiddetli çatışmalar yaşanıyor."
-PKK/KCK silahlı terör örgütünün üç yöneticisinin terör örgütü lideri A.Ö.nün fotoğrafı önünde çekilmiş görüntüsüne yer verilerek "Tarihi hamle"başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
"KCK Yürütme Konseyi'nin açıklaması: 'Önder Apo'ya yaklaşım Kürt halkına yaklaşımdır. Kürdistan'daki direniş AKP'yi çöküşe götürüyor. Gerilla tarihi bir hamle başlatacak. AKP faşizmi, tüm demokratik, devrimci güçler ve Kürt halkının ortak mücadelesiyle 2016'da kesin yenilgiye uğratılacak."
ii. Gazetenin 5. sayfasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticisi F.Y.nin ismi belirtilmemiş iki kadınla birlikte çekilmiş görüntüsüne yer verilerek "Direnen Kadınlar Destan Yazdı" başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
"Vahşet bodrumlarında katledilen ve cenazesi 3 ay sonra teşhis edilen Cizir Halk Meclisi Eşbaşkanı [A.Y.] için Qilaban'da verilen taziyeye katılması engellenen HDP Eşbaşkanı F.G. Cizir'de açıklama yaparak, ' [A.] ve onun gibi direnen kadınlar destan yazdı' dedi.
Cizir'de vahşet bodrumlarında katledilen Cizir Halk Meclisi Eşbaşkanı [A.Y.]in taziyesine katılmak üzere Qilaban'a (Uludere) gitmek isteyen ancak Kasrik Boğazı'nda askerler tarafından 'Yolda mayın var. Arama tarama yapılıyor.' gerekçesiyle engellenen HDP Eşbaşkanı [F.Y.] ve beraberindeki Cizir'e dönerek burada açıklama yaptı. Burada konuşan [Y.] 'Tarih yazılırken, kadınların direnişi yazılmamış ve anlatılmamıştır. Kürt kadınlarının mücadelesi kitlesel olarak tarihin öznesi ve öncüleri haline getirmiştir. Adı yazılmayan tarihe kaydedilmeyen kadınlar değil. Özyönetim direnişinde kadınların öncü güç ve kahramanlar haline geldi. Bunlardan biri de [A.Y.]dir. [Y.] direnişi ile bir destan yazdı. En büyük kahramanlığı ve destanı [A.] ve onun gibi direnen kadınlar yazdı' dedi. Taziye ziyaretine katılmak üzere gittileri yolda engellendiklerine de dikkat çeken [Y.], 'Bu tablo onların ne kadar aciz bir hale geldiğini gösteriyor. Onları bu hale getirenler [A.] gibi direnenlerdir.' şeklinde konuştur.
'[A. ] son şehit olsun'
[Y. ] ve beraberindekilerin katılması engellenen mevlit [A.Y.]in aile evinde kurulan taziyeyle verildi. Saygı duruşu ile başlayan mevlide, Qaliban Belediye eşbaşkanları, HDP ve DBP yöneticilerinin yanı sıra MEYA-DER temsilcileri, KJA çalışanları ve çevre köylerde bulunan yüzlerce yurttaş katıldı. Mevlitte konuşan [A.]nın annesi [E. Ü.], mevlide katılanlara teşekkür ederek 'Benim kızım kahramandır. Allah'tan inşallah barış olur, huzur. Benim kahramanım son şehit olur. Önder Apo'nun başı sağ olsun' dedi. Ardından konuşan baba [A.Ü.] ise 'Tüm Kürdistan'ın başı sağ olsun. Farkımız yok. Hepimiz bu dava uğruna yaşıyoruz.' diye belirtti."
iii. Gazetenin 7. sayfasında PKK/KCK silahlı terör örgütünün üç yöneticisinin terör örgütü lideri A.Ö.nün fotoğrafı önünde çekilmiş görüntüsüne yer verilerek"AKP Tarihi Hamleyle Çökecektir" başlığı altında şu açıklamalara yer verilmiştir:
"KCK Yürütme Konseyi 3-8 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantıda alınan kararlarla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, halkların yürüteceği ortak mücadele ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin yapacağı tarihi hamleyle 2016 yazının AKP'nin yenilgiye uğratılacağı yaz olacağı belirtildi.
KCK Yürütme Konseyi 3-8 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği toplantıya ilişkin yazılı açıklama yaparak, mücadeleyi yükseltme çağrısıyla birlikte 2016 yazının AKP için yenilginin yazı olacağını varguladı. KCK açıklamasında Ortadoğu'da, Türkiye'de ve Kürdistan'da yaşanan gelişmelere de değinerek özyönetim direnişinin kesintisiz devam edeceğini belirtti. ANF'de yer alan KCK açıklamasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
Direniş korkuttu.
KCK açıklamasında, Ortadoğu'da verilen mücadelenin demokratik moderniteyi tek esas çizgi haline getirdiğini belirterek, 'Kürt Özgürlük Hareketi 'III. Dünya Savaşı' olarak tanımlanan Ortadoğu'daki savaş ortamında Önder Apo'nun demokratik modernite kuramı doğrultusunda izlediği doğru politika ve hamlelerle Kürt halkının varlığını Ortadoğu'nun yeni kurulacak dengelerinde etkili olacak hale getirmiştir. Kürt halkının demokratik toplumcu karakteri ve Özgürlük Hareketimizin siyasi ve askeri gücü bugün yalnız Kürdistan halkını değil, tüm Ortadoğu halklarını özgür ve demokratik yaşama kavuşturacak temel demokratik dinamik haline gelmiş bulunmaktadır' denildi. Açıklamada, 'Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi başta Türkiye'deki soykırımcı faşist sistem olmak üzere tüm Kürt düşmanlarını ve bölge gericiliğini ürkütmüş bulunmaktadır' denilerek, Türk devletinin başta Suriye'de olmak üzere Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı güçlerle işbirliği yapmasının mücadelenin keskinleşmesini kaçınılmaz kıldığı vurgulandı. 'Bu temelde halkımızın ve Özgürlük Hareketimizin başta Türkiye'de olmak üzere Ortadoğu'da uzun bir mücadeleye hazırlanması gerektiği toplantımızın altını çizdiği konulardan olmuştur' denilen açıklamada Kürt siyasi güçlerinin, devrimci, demokrat güçlerin birlikte mücadele etmesi gerektiği belirtildi.
Halklar birlikte mücadele etmeli
'DAİŞ, El Nusra, Ahrar Eş Şars gibi çetelerin, bölgedeki karşı devrimci güçlerin halklarını özgürlük ve demokrasi özlemini bastırmak için kullandığı enstrümanlar olduğu' vurgulanan açıklamada, bu güçlere karşı verilecek demokrasi ve özgürlük mücadelesinin tüm halklarla birlikte yürütüleceği kararının alındığı ve bu güçlerin İslam'la hiçbir bağının olmadığı belirtildi.
Türkiye'yi demokratikleşme sürecine soktuk
Açıklamada, toplantıda özellikle Türkiye ve Kürdistan'daki askeri ve siyasi durumun değerlendirmeye tabii tutulduğuna dikkat çekilerek, 'AKP 7 Haziran seçimleri sonrası siyasi darbe ve savaşın başlatılması, başta demokrasi güçleri olmak üzere Kürt halkının özgürlük güçlerine karşı tasfiye amaçla ağır ve topyekün bir saldırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bu durum karşısında Özgürlük Hareketimiz ve demokratik güçleri ya da bu saldırılara boyun eğecekti, ya da amaçlarına ulaşmasını engelleyecek direnişi gösterecekti. Kuşkusuz halkımız ve Kürt Özgürlük Hareketimiz kırk yıldır olduğu gibi tereddütsüz direnme kararı almıştır' denildi. Açıklamada, Kürdistan'da verilen direnişin Türkiye'nin ve Kürdistan'ın eskisi gibi yönetilemeyeceğini ortaya koyduğu belirtilerek 'Direniş Türkiye'yi geri dönüşü olmayan demokratikleşme sürecine sokmuştur. Saldırılar ne kadar ağır ve yaşanan şahadetler ne kadar acı verici nitelikte olursa olsun, kazanan tarihi direniş gösteren şehitlerimiz, kaybeden ise soykırımcı faşist güçler olmuştur' denildi.
Özyönetim kesintisiz devam edecek
KCK açıklamasında, toplantıda çok kapsamlı ve önemli sonuçlara varıldığı belirtilerek, 'Şehirlerde, kasabalarda ve mahallelerde gösterilen özyönetim kararı ve direnişinin özgürlük mücadelesi tarihimizde önemli bir aşama olduğu bu özgürlük ve demokrasi hamlesi şehitlerimizin direnişiyle mücadelemizi başarıya götürecek büyük değerler yarattığını tespit toplantımız, pratikte ortaya çıkan eksiklerin aşılarak şehitlerimizin iradesi ve kararlılığı temelinde daha zengin yol ve yöntemlerle özyönetim direnişlerinin yerel demokrasi temelinde Türkiye'yi demokratikleştirene kadar kesintisiz sürdürülmesi kararına varmıştır" denildi.
Tarihi hamle yürütülecektir
Gerilların Mayıs ayıyla birlikte tamamen hareket kabiliyetine kavuşacağının vurgulandığı açıklamada, 'Bu temelde özyönetim direnişlerini tamamlamak ve mücadeleyi geliştirmek için hem kırda, her şehirde, hem de Türkiye metropollerinde askeri, ekonomik ve siyaseti maske yapan soykırımcı, darbeci faşist odaklara yönelerek tarihi bir hamle yürütecektir' denildi.
Destek verenler teşhir edilmeli
Kürt halkının özyönetim hamlesiyle demokrasiyi geliştirmesi üzerine AKP'nin topyekün savaş başlattığı ve AKP'nin bu hamlesiyle Kürdistan'da meşrutiyetinin kalmadığı vurgulanan açıklamada 'AKP'ye oy veren halkımızı da AKP'den uzaklaşarak demokrasi güçlerinin saflarına katılması çağrısını yapmıştır. Soykırımcı faşist güçlerin bu saldırısı karşısında bu saldırıları meşrulaştıranlar ve destekleyenler Kürt toplumu içinde dışlanmalı ve sokakta gezemeyecek bir duruma getirilmelidir. AKP'nin tüm Kürtleri hedeflediği görülerek gelinen aşamada korucuların da AKP'nin soykırımcı kirli savaş politikalarına karşı çıkmaları gerektiği belirtilmiştir' denildi. Açıklamada ayrıca toplu konut ve mültecilerin getirilerek Kürdistan'a yerleştirilme çabalarının toplumsal yaşam ruhunu ortadan kaldıracağı vurgulanarak, herkesin yaşadığı topraklara sahip çıkması gerektiği çağrısı yapıldı.
AKP'nin yenilgi yazı olacaktır.
'Kürt gençliğinin onlarca yıldır yürüttüğü fedaice direnişi özyönetim direnişlerinde zirveye çıkardığını özyönetim direnişlerinde kahramanca şehitler verdiğini, gençliğin bu ruhla mücadeleye daha yoğun katılarak özgürlük ve demokrasi mücadelesini daha da yükseltmede dün olduğu gibi bugün de rolünü oynaması gerektiği üzerinde durmuştur. Gerilla ordusunu büyütmek için on binlercesini gerilla saflarına katılmaya çağırmıştır' denilen açıklamada, [A.Y.] ve Seveler özyönetim direnişinin özgürlük ruhu olduğu vurgulanarak, kadınların direnişin öncüsü olması gerektiği belirtildi. Açıklamada aynca, 'Halkımızın özgürlük mücadelesi tarihi bir süreçten geçmektedir. Bu nedenle halkımızın her yerde serhildanlar geliştirerek gerillayla bütünleşmesini, bu temelde mücadeleyi yükselterek Önderliğimizin özgürlüğüyle halkımızın özgürlüğünü sağlamaya çağırmıştır' denildi. Açıklamada son olarak, 'Özgürlük Hareketimiz 2016 yazını özgürlük mücadelemizin başarısı temelinde AKP faşizmini ve tüm demokrasi düşmanlarını başta Bakure Kürdistan ve Türkiye'de olmak üzere mücadelenin sürdürüldüğü her yerde yenilgiye uğratacaktır' denildi.
Öcalan'a yaklaşım Kürt halkına yaklaşımdır
'Savaş pratiğinin Dolmabahçe Mutabakıtı'nın reddedilmesi ve İmralı'ya ağır tecrit uygulanması olduğu belirtilen açıklamada 'Önder Apo'ya yaklaşım Kürt halkına yaklaşım olduğundan Kürt halkının özgürlüğünün birlikte ele alınması temelinde mücadelenin yükseltilmesinin önemine vurgu yapılmış, Önder Apo'nun özgürlüğünü isteyen herkesin mücadeleyi bulunduğu her alanda geliştirme sorumluluğu olduğunu bir daha ortaya koymuş ve mücadeleyi kesintisiz yükselterek sürdürme kararlılığını geliştirmiştir' denildi.
Alevilerin yanında olacağız
'AKP faşizmi sadece Kürt halkına yönelik bir soykırım saldırısı yürütmemektedir, Türkiye ve Kürdistan'ın en büyük farklı inanç topluluğu olan Aleviler üzerinde de bir İnanç soykırımı yürütmektedir' denilen açıklamada Kürt Özgürlük Hareketi'nin Alevilerin haklı mücadelesinin yanında olacağı kararının alındığı belirtildi. 'AKP iktidarının en zayıf dönemini yaşadığı, iç ve dış politikada demokrasi ve halklar düşmanı karakteriyle iflası yaşadığı, halkların ve demokrasi güçlerinin mücadele kararlığı sürdükçe AKP faşizminin zayıfladığı, mücadele kararlılıkla yürütüldüğü takdirde AKP faşizminin ittifaklarıyla birlikte yenilgiye uğratılacağı tespiti' yapılmıştır denilen açıklamada, Kürt halkına ve demokrasi güçlerine AKP'ye karşı mücadeleyi yükseltmeye çağrısı yapıldı."
iv. Gazetenin 9. sayfasında "Çele'de Çok Sayıda Asker Öldü' ve ''HPG; Askerlerin Silahı Elimizde" başlıklı haberler düşen askerî bir helikopterin görüntüsüyle "Şirnex'te 4 Asker Öldü" başlıklı haber ise PKK silahlı terör örgütünü simgeleyen bir bayrağa yer verilerek yayımlanmıştır. Haberlerin içerikleri şu şekildedir:
"Çele'de çok sayıda asker öldü
Colemerg'in (Hakkari) Çele (Çukurca) ilçesinde askeri operasyonda çok sayıda asker yaşamını yitirdi. HPG'lilerle askerler arasında çıkan çatışma sırasında bir de Kobra tipi helikopter düşürüldü. TSK'den yapılan açıklamaya göre, Çele'de çıkan çatışmada 6 asker yaşamını yitirdi, 8 asker yaralandı. TSK, 2 asker Kobra tipi helikopterin düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. Ancak yerel kaynaklardan helikopterin operasyon esnasında düşürüldüğü ve yaşamını yitiren asker sayısının çok daha fazla olduğun bilgisi alındı. HPG'nin konuya ilişkin yaptığı açıklamada yerel kaynaklardan alınan bilgileri doğruladı.
HPG: Askerlerin silahları elimizde
TSK'nın kaza sonucu düştüğünü açıkladığı Kobra helikopteri konusunda HPG'den açıklama geldi. HPG Çele'de dün sabah saatlerinde TSK'ye ait bir helikopterin gerilla güçleri tarafından düşürüldüğünü duyurdu. Açıklamada, '13 Mayıs günü sabah saat 04.30 sularında Hakkari'ye bağlı Çele ilçesinin Aşute (Çağlı) alanında konuşlanan sömürgeci Türk ordusuna yönelik olarak güçlerimiz tarafından kapsamlı bir devrimci operasyon gerçekleştirilmiştir. Yoğun çatışmaların yaşandığı bölgeden alınan ilk bilgilere göre 1 kobra tipi helikopter güçlerimiz tarafından düşürülmüş olup çok sayıda asker öldürülmüş ve ölen askerlerin bir kısmı silahı güçlerimizin eline geçmiştir. Türk Genelkurmayı'nın helikopter kaza sonucu düşmüş olduğu yönündeki bilgileri gerçeği yansıtmamaktadır. Bu operasyon hakkındaki detaylı bilgi daha sonra kamuoyuyla paylaşılacaktır. Saygıyla duyurulur.'
Şirnex'te 4 Asker Öldü
HPG, Şirnex'te asker ve gerillalar arasında yaşanan çatışmalara ilişkin açıklama yaptı. Yapılan açıklamalara göre 12 Mayıs günü YJA Star Gerilla güçleri 3 ayrı koldan Şirnex'e bağlı Şerefiye Tepesi'ne yönelik eylem gerçekleştirdi. Eylemde 4 askerin öldüğünü belirten HPG, çatışmaların ardından eylem alanının bombaladığını vurguladı. HPG gerçekleştirilen eylemin Merdin'in (Mardin) Kerboran (Dargeçit) ilçesinde yaşanan çatışmada hayatını kaybeden Jiyan Konak (Emgihan Gabar) anısına yapıldığını duyurdu."
4. Başsavcılık 25/5/2016 tarihinde başvurucunun ifadesine başvurmuştur. Başvurucu; gazetecilik mesleğinden emekli olduğunu ancak hâlen mesleğini sürdürdüğünü, başvuruya konu gazeteye yapılan baskılara tepkisini gösterebilmek ve yardım edebilmek amacıyla bir günlüğüne genel yayın yönetmenliğini üstlendiğini belirtmiştir. Başvurucu ifadesinde ayrıca gazetenin basımı öncesi editöryel toplantıya katıldığını ancak görevinin sembolik bir görev olması nedeniyle soruşturmaya konu haber ve içeriklerden detaylı şekilde haberinin olmadığını ifade etmiştir.
5. Başsavcılık, başvurucuyla birlikte yazı işleri müdürü olan İ.K. hakkında 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca terör örgütü propagandası yapma,26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 214. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca suç işlemeye alenen tahrik ve 5237 sayılı Kanun'un 215. maddesinin(1) numaralı fıkrası uyarınca suçu ve suçluyu övmek suçlarını işlediklerinden bahisle 25/6/2016 tarihinde iddianame tanzim etmiştir. İddianamede, gazete içeriğinde PKK/KCK silahlı terör örgütü ve uzantılarının eylem ve faaliyetlerinin meşru gösterildiği, övüldüğü, bu eylemlerin kitleler nezdinde itibar görmesinin amaçlandığı ve şiddeti teşvik eden bu içeriklerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
6. İddianameyi kabul eden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) gazetenin farklı nüshalarında yayımlanan haberler kapsamında yürütülen diğer kovuşturmalarla başvuruya konu dosya arasında fiilî bağlantı bulunması nedeniyle birleştirme kararı vermiş ve yargılamayı tek bir dosya üzerinden yürütmüştür. Başvurucu 7/11/2016 tarihinde talimatla alınan savunmasında, Başsavcılıkta alınan ifadesine benzer ifadelere yer vermiş ve ek olarak yayımlanan yazılar konusunda resmî bir görevinin bulunmaması nedeniyle cezai sorumluluğunun da bulunmadığını belirtmiştir.
7. Mahkeme, yaptığı yargılama sonucunda başvurucu hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun üzerine atılı olan diğer suçlar bakımından ise 5237 sayılı Kanun'un 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca kararında başvurucunun ileride suç işlemeyeceği yönünde tam bir vicdani kanaat oluşmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) vehapis cezasının ertelenmesi kurumlarını uygulamamıştır. Mahkeme kararında şu hususları belirtmiştir:
"14 Mayıs 2016 tarihli Özgür Gündem isimli gazetenin incelenmesinde; 1 sayfasında 'TSK Bölgeyi Bombaladı, Saray Eşbaşkanını Tutukladı, KCK 'Türkiye Çöküşe Gidiyor' dedi. Bombala, Tutukla Ama Çöküyorsun!' başlıklı yazı içeriğinde, 5 sayfasında 'Direnen Kadınlar Destan Yazdı başlıklı yazı içeriğinde, 7 sayfasında 'AKP Tarihi Hamleyle Çökecektir' başlıklı yazı içeriğinde ve görselinde, 9 sayfasında 'Çele'de Çok Sayıda Asker Öldü', ''HPG; Askerlerin Silahı Elimizde', 'Şirnex'te 4 Asker Öldü' başlıklı yazı ve görsellerin incelemesinde; Sanığın 14/05/2016 tarihinde yukarıdaki yazı ve görsellerin yayınlandığı Özgür Gündem isimli gazetede genel yayın yönetmenliğini üstlendiği, yazı ve görsellerde eser sahibinin isminin yazmadığı, yukarıda belirtilen yazı ve görsellerde silahlı terör örgütü olan PKK/KCK nın ve bu örgüte bağlı alt yapılanmalarının ve örgüt mensuplarının eylem ve faaliyetlerinin meşru gösterildiği, övüldüğü, eylemlerin halk nezdinde itibar görmesinin amaçlandığı, bu yazılar ve içeriklerinin basın özgürlüğü kapsamında, düşünce ve ifade hürriyeti olarak değerlendirilemeyeceği, tüm eylemlerin bir bütün halinde silahlı terör örgütü olan PKK nın propagandası mahiyetinde olduğu anlaşıldığından sanığın sabit bulunan terör örgütünün propagandasını yapma suçundan eylemine uyan 3713 sayılı yasanın 7/1-1 ve 2 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmiş,"
8. Başvurucu, mahkeme kararından sonra istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 20/11/2018 tarihinde başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
9. Başvurucu kararı 15/1/2019 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 12/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvurudan Sonraki Aşama
10. Başvurucu, kanun yollarına ilişkin sonraki yasal değişiklik kapsamında Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuşsa da 14/6/2023 tarihinde başvurucunun temyiz talebinin esastan reddiyle hükmün onanmasına karar verilmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi, Abbas Yalçın ve diğerleri [2. B.], (B. No: 2014/8146, 29/3/2023) başvurusunda; aralarında başvurucunun da bulunduğu birçok başvuruyu birleştirmiş ve ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi ihlal kararında Atilla Yazar ve diğerleri ([GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022) kararındaki sonuçlara dikkat çekmiştir. Kararda, Atilla Yazar ve diğerleri kararında HAGB kurumunu oluşturan mevzuatın başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin sürekli ihlallerine yol açan yapısal sorunlar ihtiva ettiği, söz konusu sorunları kanun koyucunun düzenlemesi dışında bir yolla söz gelimi yargı organlarınca yapılan yorumlarla ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Abbas Yalçın ve diğerleri, § 14). Bu doğrultuda, Anayasa Mahkemesi Atilla Yazar ve diğerleri kararında yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığını belirterek eldeki başvuruyla birlikte birçok başvuru hakkında ihlal kararı vermiştir.
12. Başvurucu, ihlal kararına dayanarak 20/9/2023 tarihinde yeniden yargılama talebinde bulunmuştur. Mahkeme 27/9/2023 tarihinde ek kararıyla yeniden yargılama talebinin reddine karar vermiştir.
13. Anayasa Mahkemesi, başvurucu hakkındaki hak ihlali kararı sonrasında Mahkeme tarafından yapılan işlemlere ilişkin 18/11/2024 tarihinde bilgi talebinde bulunmuştur.
14. Mahkeme, Anayasa Mahkemesinin yazısı ve başvurucu hakkındaki hak ihlali kararını da dikkate alarak 5/12/2024 tarihinde başvurucunun yeniden yargılanmasına karar vermiştir.
15. Anayasa Mahkemesi 21/2/2025 tarihinde başvurucu hakkında somut olayda HAGB kararı verilmediğini bu nedenle 2019/5225 numaralı dosyanın sehven 2014/8146 numaralı dosyayla birleştirilerek karar verildiğini tespit etmiş, bu nedenle başvurucu hakkındaki kararın tashih edilmesiyle yeniden incelenmesine karar vermiştir.
16. Anayasa Mahkemesi tashih kararını 11/3/2025 tarihinde Mahkemeye iletmiştir. Mahkeme bu karar üzerine 24/4/2025 tarihli ikinci duruşmasında Anayasa Mahkemesinin kararını dikkate alarak bireysel başvuru kararının beklenilmesine karar vermiştir.
17. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, mahkûmiyetine karar verilen haberlerin propaganda yapmaya elverişli olmadığı gerekçesiyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
19. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile yargısal içtihatlara değindikten sonra ifade ve basın özgürlüklerine ilişkin ihlal iddiaları incelenirken söz konusu hükümler ve içtihatların yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
20. Başvurucu, somut olayda genel yayın yönetmeni olduğu gazetede yapılan haberler nedeniyle terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetleri bir bütün olarak ifade ve basın özgürlükleri kapsamında incelenecektir (benzer yönde bkz. Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 42).
21. Somut olayda başvurucu genel yayın yönetmenliğini üstlendiği gazetenin 14 Mayıs 2016 tarihli nüshasında yayımlanan haberler nedeniyle hakkında terör örgütü propagandasından ceza soruşturması yürütülmüş ve yapılan yargılama sonucu 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Söz konusu karar istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir.
22. Anayasa Mahkemesi, daha önce pek çok kararında propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu sebeple bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut şartlarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir (diğerleri arasından bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 84; Ayşe Çelik [2. B.], B. No: 2017/36722, 9/5/2019, § 47; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 64; Meki Katar [GK], B. No: 2015/4916, 3/10/2019, § 53; Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, § 175; terör örgütünün propagandasını yapma suçunun Türk hukukundaki görünümüne ilişkin tespitler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, §§ 115-118; terör örgütü propagandası suçunun tanımına ve suçun tespitine yönelik değerlendirmeler için bkz. Ömer Faruk Gergerlioğlu, §§ 155-163, 175; Figen Yüksekdağ Şenoğlu ve diğerleri[2. B.], B. No: 2016/39759, 30/3/2022, § 73; Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 54; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 86)
23. Terörizmin propagandası, şiddetin geçerli ve etkili bir yöntem olduğu görüşünün toplum içinde yayılmasını ve terör eylemlerine neden olan fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak amacını taşır ve bu amaca ulaşmak ancak belirli bir çaba ve zaman harcanması ile mümkün olabilir. Terör örgütlerine aşama aşama önce sempatizan, daha sonra destekçi ve üye olunması sürecinde propagandanın önemli bir işlevi vardır. Üstelik başvuruya konu PKK terör örgütü artık tehlikeliliği bulunmayan veya tehlikeliliği varsayımsal bir örgüt değildir. PKK terör örgütü olayların geçtiği tarihlerde ve hâlen vahim şiddet hareketlerinin planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Dolayısıyla PKK toplum yönünden oldukça yoğun, ciddi ve somut bir tehlike arz etmektedir (Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, § 74).
24. Terörle mücadelenin zorlukları ile birlikte terör bağlamında yapılan açıklamaların karmaşıklığı ve muğlaklığı söz konusu olduğunda düşünce açıklamalarının şiddete teşvik mahiyetinde olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin ancak açıklamanın yapıldığı bağlama, açıklamada bulunan kişinin kimliğine, açıklamanın zamanına ve muhtemel etkilerine, açıklamadaki diğer ifadelerin tamamına bir bütün olarak bakılarak yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır (Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 67).
25. Somut olayda, gazetenin 14 Mayıs 2016 tarihli nüshasının 1. sayfasında "TSK Bölgeyi Bombaladı, Saray Eşbaşkanını Tutukladı, KCK 'Türkiye Çöküşe Gidiyor' dedi. Bombala, Tutukla Ama Çöküyorsun!", 5. sayfasında "Direnen Kadınlar Destan Yazdı", 7. sayfasında "AKP Tarihi Hamleyle Çökecektir", 9. sayfasında "Çele'de Çok Sayıda Asker Öldü", ''HPG; Askerlerin Silahı Elimizde", "Şirnex'te 4 Asker Öldü" başlıklı yazı içerikleri ve görüntüleri başvurucunun terör örgütü propagandası suçu yönünden mahkûmiyetinde esas alınmıştır. Dolayısıyla başvuruya konu söz konusu haberlerin bağlamı; şiddete teşvik edip etmediği, yayımlandığı zaman dilimi ve etkileri bir bütün olarak ele alınarak değerlendirilmelidir.
26. Başvurucunun mahkûmiyetine esas alınan haber içerikleri ve görselleri incelendiğinde; PKK silahlı terör örgütünün yöneticilerinin yaptığı açıklamalara ve görüntülerine yer verildiği, söz konusu açıklamalarda terör örgütü meşrulaştırılarak faaliyetlerinin devam edeceğine dair açıklamalarda bulunulduğu, terör örgütünün eylemlerine dikkat çekilerek devrimci bir eylem olarak nitelendirdiği, yine öldürülen bir örgüt mensubu kahraman olarak gösterilerek terör eylemlerinin meşrulaştırıldığı birtakım açıklamalar yapılmıştır. Haberler bir bütün olarak ele alındığında, PKK silahlı terör örgütünün habere konu tarihlerde gerçekleştirdiği eylemlerinin PKK terör örgütünün tek taraflı bakışıyla aktarılarak övüldüğü, meşru nedenlerinin var olduğu algısının oluşturulmaya, bu suretle şiddete başvurulmasının teşvik edilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Dahası haberin veriliş tarzı ve kullanılan dil de dikkate alındığında PKK/KCK'nın faaliyetlerinin onaylanarak kamuoyunda sempati oluşturmaya çalışıldığı, terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylemlerin kahramanca hareketler olarak sunulduğu ve son derece tehlikeli olan PKK/KCK terör örgütünün yüceltildiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi, isimleri birer sembol hâline getirilmiş olan PKK/KCK silahlı terör örgütünü, örgüt lideri A.Ö.yü ve örgüt mensuplarını bu bağlamda övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı kanaatindedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Kadri Pervane [2. B.], B. No: 2015/12115, 8/6/2021, § 51).
27. Öte yandan, söz konusu haber içeriklerinde ne PKK ve A.Ö.nün demokratik süreçlerin meşru bir aktörü olduğu ne de toplumsal sorunların çözümüne ilişkin demokratik görüşleri bulunmaktadır (aksi bir değerlendirme için bkz. Sırrı Süreyya Önder, §§ 23-39, Meki Katar §§ 59-73). Aksine yapılan haberlerde saygı duyulan, değer verilen semboller ve kavramlar kullanılarak PKK'nın terör faaliyetleri desteklenmekte ve hayranlık duyulması sağlanmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla başvuruya konu nüshada genel yayın yönetmeni olarak denetim sorumluluğu bulunan başvurucunun eyleminin bir terör örgütünün sesinin başkalarına duyurulmasını sağlama çabaları ile yarattığı tehlike, soyut bir tehlike olarak görülmemiş (bkz. § 22); terör eylemlerini ve bu eylemlerin faillerini öven, dolayısıyla şiddete başvurulmasını teşvik eden bir ifade olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
28. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında -derece mahkemelerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payı da gözetildiğinde- yargı mercilerinin başvurucunun cezalandırılmasını gerekçelendirmek için sunduğu nedenler bu tür bir mahkûmiyeti haklı göstermek için ilgili ve yeterlidir. Kararda başvurucunun neden söz konusu haberler nedeniyle hukuken sorumlu olduğu belirtilmiş, iddianamenin karara alıntılanması suretiyle haber içeriklerine yer verilmiş, mahkûmiyet gerekçesinde ise başlıkları zikredilerek belirginleştirilen haberlerin neden ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kalmadığı yeterli şekilde izah edilmiştir. Başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi orantılı da olduğu, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Kadri Pervane, § 57).
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu [2. B.], B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu yargı mercileri tarafından hakkında HAGB talebinin değerlendirilmeksizin karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Başvuru, gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
33. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
34. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1.B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
35. Somut olayda Mahkeme, başvurucuyu terör örgütü propagandası yapma suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm etmiş ve başvurucu hakkında HAGB müessesesinin uygulanmamasına karar vermiştir. Buna dair gerekçesinde Mahkeme başvurucunun ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmadığını belirtmiştir (bkz. § 7). Dolayısıyla başvurucunun iddialarının aksine Mahkeme başvurucunun HAGB talebini değerlendirmiş ve başvurucunun bir daha suç işlenmeyeceği yönünde Mahkemede vicdani kanaat oluşmadığı gerekçesiyle bu uygulamaya gitmemiştir. Bu itibarla, kanun yolu incelemesi kapsamında Mahkeme hükmünün ve gerekçesinin uygun bulunduğu da dikkate alındığında, gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.