logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yetiş Kaya [1.B.], B. No: 2019/7723, 18/10/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YETİŞ KAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/7723)

 

Karar Tarihi: 18/10/2022

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Yetiş KAYA

Vekili

:

Av. Duygu DEMİREL BAŞAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu makamları tarafından öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteki canlı bomba saldırısı sonucu yaralanma meydana gelmesi ile olaydan kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/3/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. 10/10/2015 tarihinde bazı sivil toplum örgütlerinin çağrısı ile Ankara Gar Meydanı'nda düzenlenen açık hava toplantısında IŞİD-DEAŞ mensubu teröristler tarafından bombalı saldırı gerçekleştirilmiş, 100'ü aşkın katılımcı ölmüş ve aralarında Aydın'dan gelen başvurucunun da bulunduğu çok sayıdaki katılımcı ise yaralanmıştır (söz konusu patlama ilgili olarak İçişleri Bakanlığının yaptırdığı ön incelemeyle ilgili süreç, bu süreç sonunda düzenlenen soruşturma raporu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan diğer işlemlere ilişkin tüm izahatlar için bkz. Hasan Kılıç, B. No: 2018/22085, 27/1/2021, §§ 11-15).

7. Ankara 12. İdare Mahkemesince (İdare Mahkemesi) görülen yargılama sonucu verilen gerekçeli kararda belirtildiği üzere başvurucunun Ankara Devlet Hastanesinde ayakta ilk tedavisi tamamlandıktan sonra, hakkında Özel İ. Ö. Tıp Merkezince "ayağın açık yarası" teşhisi ile 10/10/2015 tarihinden itibaren yedi gün, aynı nedenden Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesince 19/10/2015 tarihinden itibaren yirmi gün, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince de "anksiyete bozukluğu" tanısı nedeniyle 11/11/2015 tarihinden itibaren on gün istirahat raporu düzenlenmiştir.

8. Başvurucu 8/12/2015 tarihinde İçişleri Bakanlığına müracaat ederek olayda hizmet kusuru bulunduğunu belirtmiş ve olay nedeniyle uğradığı zararlarının tazminini talep etmiştir.

9. Talebin zımnen reddi üzerine başvurucu 5/4/2016 tarihinde İdare Mahkemesinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca 35.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle tam yargı davası açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle güvenlik güçlerine iletilen istihbarat bilgilerine rağmen mitinge katılacak kişilerin güvenliğini sağlamak için yeterli önlem alınmadığını, bu nedenle yaralandığını, olayda ağır hizmet kusuru olduğunu, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve katılma hakkına ilişkin olarak devletin kendisine düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmediğini iddia etmiştir. Başvurucu, yaralanması nedeniyle manevi tazminat talep etmiştir.

10. İçişleri Bakanlığı olayda idareye yüklenebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, olayın bir terör saldırısı olduğunu belirtmiştir.

11. İdare Mahkemesi 3/4/2018 tarihinde olayda hizmet kusuru bulunduğunu değerlendirerek davanın kısmen kabulüne, başvurucuya 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesine oyçokluğu ile karar vermiştir. Kararın karşıoyunda olayda hizmet kusuru bulunmadığı, olayın 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu değerlendirmesine yer verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

''...

Olayda işbu davaya neden olan patlama neticesinde talep edilen maddi/manevi zararların tazmini istemiyle başka davacı/davacılar tarafından açılıp Mahkememizin 2016/1616 esas sayılı dava dosyası kapsamında davalı idarelerce gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden; 10/10/2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen patlama ile ilgili olarak 'yeterli önleyici tedbirlerin alınmadığı' ile 'patlamanın hemen ardından kolluk kuvvetlerince yaralı ve ölülerin olduğu yere gaz bombası atıldığı, böylelikle yaralılara yardım edilmesinin engellendiği, gazın etkisi ile yaralıların daha da kötüleştiği hatta ölümüne neden olunduğu' konularına ilişkin olarak İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği tarafından hazırlanan 25/02/2016 tarih ... Ön İnceleme Raporunda; TEM Daire Başkanlığının 14/09/2015 tarih... yazısı ile Ankara ve 47 İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüklerine gönderildiği anlaşılan istihbaratın konusunun ... yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiğine ve son gelişmeler ışığında DEAŞ'ın ülkemize yönelik sansasyonel eylem arayışında olabileceğinin değerlendirildiğine ait olduğu, bahse konu istihbarat üzerine TEM Şube Müdürlüğü tarafından yapılan işlemler olarak;... [alınan bir takım önlemler sayılmıştır] ilgili personel tarafından bahse konu istihbarat bilgisinin üst amirler ile paylaşılmamasının en azından bir ihmal olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin adli makamlarca soruşturulmasında kamu yararı bulunduğu şeklinde değerlendirme yapıldığı görülmektedir.

...

Dava konusu uyuşmazlıkta; dava dosyasında ve emsal dava dosyası ekinde yer alan tüm bilgi ve belgeler ile yukarıda içeriği belirtilen Ön İnceleme Raporunun birlikte değerlendirilmesinden; yaşanan patlama olayını da kapsayacak şekilde elinde yakın tarihli istihbari bilgi bulunan idarenin, önceki standart uygulamasından dahi ayrılarak, bu bilginin ilgili birimlere iletilmesi, güvenlik tedbirlerinin alınması noktasında gerekli ve yeterli hassasiyeti göstermediği ve bu suretle hizmet kusuru bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

...

Bu durumda; yakın zamanda benzeri terör olayları yaşandığı ve terör, güvenlik gibi konularda eğitimi olmayan kişilerce dahi olası bir terör eylemi korkusuyla yakınlarının kalabalık yerlerden uzak durulması konusunda uyarıldığı, yaygın şekilde terör saldırısı beklentisi olan bir dönemde elde edilen hayati önemdeki istihbari bilginin özellikle miting gibi kalabalık alanlarda canlı bomba eylemine ilişkin olmasına rağmen, bu konuda önlem alması gereken birimlere iletilmesinde mülkiye müfettişlerince tespit edilen, ancak yukarıda belirtilen hususlar ve uzun süreli terör deneyimi olan bir Devlet'te ihmal olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan kusurlu davranış sonrası istihbari bilgide yer alan doğrultuda gerçekleşen canlı bomba eyleminden kaynaklı yaralanma olayında idarenin gerekli ve yeterli özeni göstermemesi nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu anlaşıldığından, bu kusurun ağırlığı, davacının sosyo ekonomik durumu ve statüsü ile terör eylemi sonucu oluşan psikolojik durumu dikkate alınarak, davacının olay nedeniyle duymuş olduğu acı ve üzüntü ile orantılı olarak takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın yerleşik Danıştay içtihatları ile kabul edildiği üzere davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerce davacıya ödenmesi; fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin ise reddi gerekmektedir.

..."

12. Başvurucu, Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı anılan karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) nezdinde istinaf yoluna başvurmuştur.

13. Bölge İdare Mahkemesi 16/1/2019 tarihinde istinaf incelemesi sonucunda, olayda idarenin hizmet kusuru olmadığını belirtmek suretiyle sosyal risk ilkesi gereği başvurucuya 5.000 TL ödenmesine kesin olarak karar vermiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Aynı konuda açılmış diğer dosyalarda bulunan bilgi ve belgelerden, 10.10.2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde saat 10.04'te iki ayrı patlama meydana geldiği, çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiği ve yaralandığı, 22.09.2015 tarihli müracaat dilekçesiyle mitingi düzenleyen kuruluşları temsil eden Düzenleme Kurulunun 10.10.2015 Cumartesi günü saat 08.30-16.00 saatleri arasında Ankara Garı önünde toplanıldıktan sonra buradan Sıhhiye Meydanına yürümek suretiyle 'Sıhhiye Meydanında Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi, Barış, Emek, Demokrasi' adı altında yürüyüş ve açık hava toplantısı düzenlenmesinin talep edildiği, Valilik Makamı tarafından izin verilmesinin ardından mitingin başlama saatinin, miting alanı trafiğe kapatılacağından vatandaşların mağdur olmaması için saat 08.30'dan 12.00'e çekildiğinin bildirildiği, 30.09.2015 tarihinde Düzenleme Kurulu üyelerinin Emniyet Müdürlüğüne davet edilerek miting ile ilgili gerekli uyarılarda bulunulduğu, görüş alışverişi yapıldığı, Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğü sorumluluk bölgesinde 10.10.2015 günü saat 08.00-24.00 saatleri arasında kişilerin üstleri ile araçlarının, özel kağıtlarında ve eşyalarında önleme araması yapılması yönünde Ankara 1 nci Sulh Ceza Hakimliğinden 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 9 ncu maddesi ile Adli ve Önleme Arama Yönetmeliğinin 19 ncu maddesi gereğince gerekli iznin alındığı, bu durumun görevli tüm personele tebliğ edildiği, miting günü saat 08.00'den itibaren bir Vali Yardımcısı Başkanlığında Asayiş Harekat Merkezinin kurulduğu, İl Jandarma Komutanlığından meydana gelebilecek olayların önlemesi amacıyla 'Hazır Kıta Kuvveti Görevlendirmesi' nin talep edildiği, olay günü 08.00'den itibaren toplantı alanı ve yakın çevresinde bulunan çöp konteynırlarının kaldırılması, çöp bidonlarının boşaltılmasının Büyükşehir Belediye Başkanlığından istenildiği, Ankara Tren Garı ile Sıhhiye Meydanı ve yakın çevresi tüm elektrik /trafo panolarının miting alanında görevli emniyet görevlilerince kontrol edilerek kilitlenmesinin Tedaş Genel Müdürlüğünden talep edildiği, alınan emniyet tedbirleri için 500 bariyerin Konya İl Emniyet Müdürlüğü'nden talep edildiği, olay günü ise sabah 08.00'dan itibaren toplanma yerinin bomba, patlayıcı madde gibi malzemelerden temizlenmesi ve vatandaşlarla görevli emniyet personelinin can ve mal güvenliği için Bomba İmha Uzmanı ekiplerce saat 08.00'den itibaren güzergah aramasının yapıldığı, 2044 personel görevlendirmesinin planlandığı, bu personelden 129 personelin ilk toplanma alanı olan Tren Garı önü ve çevresinde görevlendirildiği, toplanma yerinde görevlendirilen personele alınması gerekli tedbirler konusunda gerekli bilgilendirmelerin yapıldığı, il dışından gelen araçların yönlendirilecekleri alanlar için Trafik Şube Müdürlüğü ekiplerinin bilgilendirildiği, toplanma yerinde Terörle Mücadele ve İstihbarat Şube Müdürlüğünden yeteri kadar personelin şubeleri yönünden gerekli çalışmaların yapılmasının tedbir yazısında istenildiği hususların, Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 17.03.2016 tarihli cevabi yazısından anlaşılmıştır.

23.10.2015 tarihli olay tutanağının incelenmesinden; miting alanı ve çevresinde alınan güvenlik önlemlerinin ve tedbirlerinin yazılı olduğu, arama noktalarına yakın yerlerde kamyonet, kapalı kasa kamyonet, panelvan tipi araç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunan illere ait plakalı araç varsa uzman ekipler ile kontrol edilerek kaldırılması talimatlarının verildiği, sabah 07:15'den itibaren katılımcı grupların Ankara Tren Garı önüne gelmeye başladıkları, saat 07.39 itibariyle bölgeye intikal eden otobüs sayısının 34, kişi sayısının ise 1.500 olduğu, bu sayının 07:49'da 2.500 kişiye ulaştığı, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi önünde, Mithatpaşa ve Necatibey Caddeleri ile Ankara Adliyesi bölgelerinde arama noktaları oluşturulduğu, saat 09:20 itibariyle tren garındaki kişi sayısının 8.000 civarında olduğu, Sıhhiye Meydanı miting alanında bomba aramasının yapıldığı, saat 09:51 itibariyle Tren Garı önünde son sayının 10.000 civarında olduğu, saat 10:00 sıralarında Tren Garı önünde bulunan kalabalık grubun içinden peş peşe 2 kez patlama sesinin duyulduğu, orada bulunan kalabalığın güvenli bölgelere uzaklaşmaları yönünde ikaz ve uyarılar yapıldığı, yaralıların hastanelere ulaşması için gerekli acil önlemlerin alındığının belirtildiği anlaşılmıştır.

...

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 13.01.2016 tarihli yazısından, 10.10.2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen patlama olayı ile ilgili yapılmış bir ihbarın tespit edilemediği, İl genelinde yapılan güvenlik tedbirlerinin Ankara Güvenlik Şube Müdürlüğü tarafından belirlendiği, Ankara İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli 39 personelin miting alanında, 295 personelin ise Ankara İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli olduğu anlaşılmıştır.

Ayrıca, davalı İçişleri Bakanlığı savunmasında, söz konusu olayla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından iddianame tanzim edildiği, söz konusu iddianamede, 10.10.2015 tarihinde Ankara Tren Garı önünde meydana gelen terör saldırısı eylemini azmettiren, yardım eden ve iştirak eden kamu görevlisi olduğuna dair bilgi, belge ve delil elde edilemediği hususlarının belirtildiği görülmüştür.

Öte yandan; dava dosyasında, Ankara Tren Garı patlamasıyla ilgili olarak hiç bir Emniyet mensubunun görevini ihmal etmesinden veya kötüye kullanmasından dolayı adli veya idari soruşturma nedeniyle ceza aldığına veya dava açıldığına dair bir bilgi ve belgenin de bulunmadığı görülmüştür.

Hizmet kusurunda idarenin eylemi ile zarar arasında nedensellik bağının ve kusurun varlığının net olarak ortaya konması gereklidir. Sadece genel mahiyette olan istihbari nitelikte bir bilginin yazılı şekilde ve resmi yoldan Ankara Güvenlik Şube Müdürlüğü'ne ve diğer birimlere iletilmemesinin tek başına idarenin kusurlu olduğunu söylemek için yeterli olmayacağı, kaldı ki, Emniyet Ekiplerince mitingden önce canlı bomba konusunda görevli ekiplerin bilgilendirildiği, daha önce yazılan tedbir yazıları doğrultusunda buna yönelik tedbirlerin alındığı anlaşılmış olup, söz konusu terör olayının gerçekleşmesinde dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ışığında idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

...

Bu durumda; somut terör eyleminin niteliği gereği olayın, bizatihi maksat ve hedefinin devlet ve onu teşkil eden toplum olması, özünde bu toplumun bir ferdi olarak davacıların yakınının vefat etmesi nedeniyle davacıların uğradığı manevi zararın duyulan ızdırap ve elemin ağırlığı ölçüsünde sosyal risk ilkesine göre tazmin edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

...

Bu durumda; davacılara Ankara Valiliği Zarar Tespit Komisyon Kararı ile 10.000,00-TL tazminat ödenmesi ve İdare Mahkemesince yukarıdaki açıklamalara uygun olmayan bir manevi tazminat miktarına hükmedilmesinde isabet görülmemiş olup, takdiren 5.000,00-TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

..."

14. Bölge İdare Mahkemesinin söz konusu kararı 21/2/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurucu 7/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. İlgili hukuk için bkz. Hüseyin Uzunyayla, B. No: 2018/31464, 15/6/2021; Ali Hıdır Tekin, B. No: 2018/35243, 15/9/2021.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 18/10/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu, başvuruya konu yargılama sürecinde ileri sürdüğü iddiaları yineleyerek kamu makamlarının hizmet kusuru nedeniyle önleyemediği terör saldırısı sonucu yaralandığını, yaralanmasına neden olan söz konusu olayda hizmet kusuru olduğu iddiasıyla tam yargı davası açmasına rağmen ileri sürdüğü iddialar dikkate alınmadan, yeterli araştırma yapılmadan ve olayda hizmet kusurunun neden olmadığı ikna edici şekilde açıklanmadan karar verildiğini belirterek yaşam hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

18. Bakanlık görüşünde, başvurucu lehine hükmedilen tazminatın mağdur sıfatını kaldırıp kaldırmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği belirtildikten sonra yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının esas incelemesi yönünden Ankara Gar Meydanı'ndaki patlamaya dair önceden alınmış bir ihbarın tespit edilemediği, birçok güvenlik personelinin miting yerinde görevlendirildiği, yargılamada devletin koruma yükümlülüğü yönünden herhangi bir sorumluluğu tespit edilmemiş olmakla birlikte İdare Mahkemesince sosyal risk ilkesi temel alınarak başvurucuya ödenmesine karar verilen manevi tazminat miktarının duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderdiği ve zararı gidermede yeterince etkili olduğu ifade edilmiştir. Görüşün devamında kamu makamlarının bahsi geçen terör eyleminden haberdar olduklarına yönelik herhangi bir bilginin bulunmaması, bazı durum ya da koşullarda terör eylemlerinin öngörülmesindeki ve engellenmesindeki imkânsızlıklar gözönüne alındığında mevcut olayda devletin kusurlu sorumluluğunun bulunduğunu kabul etmenin kamu makamları üzerinde aşırı yük meydana getirecek bir yorum olacağı bildirilmiştir.

19. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, lehine hükmedilen tazminatın mağdur sıfatını kaldırmadığını belirttikten sonra olayda idarenin hizmet kusuru olduğuna ilişkin iddialarını yinelemiştir.

2. Değerlendirme

a. Uygulanabilirlik ve İddiaların Nitelendirilmesi Yönünden

20. Başvuruya konu olay, miting için toplanan kalabalığın bulunduğu bir yerde üzerindeki patlayıcı maddeleri patlatan iki kişinin saldırısı sonucu gerçekleşmiş, öldürücü niteliği konusunda şüphe bulunmayan bu saldırı nedeniyle pek çok kişi ölmüş, aralarında başvurucunun da olduğu birçok kişi yaralanmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü ve başvuruya konu olayın niteliği dikkate alındığında değerlendirme, ileri sürülen diğer hak ihlali iddialarıyla bir bütün olarak yaşam hakkı kapsamında yapılacaktır.

21. Anayasa Mahkemesi İbrahim Kanbal (B. No: 2019/6690, 16/3/2022, § 28) başvurusunda, Ankara Gar Meydanı'nda meydana gelen canlı bomba saldırısında yaralanan başvurucuların yaptığı bireysel başvurular bakımından yaşam hakkının uygulanabilir olduğunu değerlendirmiştir. Somut başvuruda da bu değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığından yaşam hakkının somut başvuruda da uygulanabilir olduğu sonucuna varılmıştır.

22. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

''Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.''

23. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:

 “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

b. İncelemenin Kapsamı Yönünden

24. Anayasa Mahkemesi başvurucunun iddialarıyla benzer iddiaların ileri sürüldüğü İbrahim Kanbal (§§ 31-37) başvurusunda, yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasını değerlendirmeye imkân sağlayacak nitelikteki bilginin Anayasa Mahkemesinin elinde bulunmaması sebebiyle yaşam hakkı kapsamında yapılacak incelemenin usul boyutuyla sınırlı yapılmasına karar vermiştir. Somut başvuru bakımından da bu değerlendirmeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

c. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Anayasa Mahkemesi İbrahim Kanbal (§§ 38-41) başvurusunda, yapılan yargılama sonucunda sosyal risk uyarınca başvurucu lehine hükmedilen manevi tazminat bakımından yaptığı değerlendirmede, yargılamada yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği yönünde bir tespitte bulunmaması ve idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca olaydan sorumlu olduğunun kabul edilmesi nedeniyle başvurucunun mağdur sıfatının ortadan kalkmadığı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuru bakımından da bu değerlendirmeden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

26. Ayrıca başka herhangi bir kabul edilemezlik nedeni tespit edilmeyen somut başvuruda, açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

27. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Anayasa Mahkemesinin İbrahim Kanbal kararında belirtilmiştir (bkz. §§ 42-49).

ii. İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

28. İbrahim Kanbal başvurusunda; başvurucunun tam yargı davasında idarenin yaşamı koruyucu önlemleri almadığına ilişkin olarak -olayın öncesi ve sonrasını kapsayacak şekilde- birçok iddiada bulunarak bu iddialar yönünden elinde bulunmayan bazı delillerin toplanmasını talep ettiği, yargılama sonucu idare mahkemesince olayda hizmet kusurunun var olduğu yönünde verilen kararı istinaf talebi üzerine inceleyen bölge idare mahkemesince verilen kararda ise idare mahkemesinin elde ettiği -davalı idarelerin savunma ekinde sunduğu- delillerden farklı bir delile başvurulmadan, ayrıca yeni bir araştırma yapılmadan idare mahkemesinin ulaştığı kanaatin tam aksi bir kanaate ulaşılarak olayda hizmet kusuru bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı ifade edilmiştir (bkz. §§ 45, 46).

29. Anayasa Mahkemesi; bölge idare mahkemesi ve idare mahkemesinin farklı sonuçlara ulaşırken konuyla ilgili kurumlardan herhangi ek bilgi talebinde bulunmayarak, başvurucunun tüm iddialarını kapsayacak biçimde açık bir değerlendirme yapmadan, salt savunma ekinde yer alan belgelere dayanmak suretiyle idarenin hizmet kusuru olup olmadığına dair bir sonuca ulaşmaları nedeniyle devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapmadığını değerlendirip yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir (İbrahim Kanbal, §§ 47-49).

30. Bu değerlendirmeler ışığında somut başvuru açısından da Anayasa Mahkemesinin İbrahim Kanbal başvurusunda yaptığı değerlendirme ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

32. Başvurucu; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkili bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli şartları sağlamanın devletin pozitif bir yükümlülüğü olduğunu belirterek somut olayda toplantı ve gösteri yürüyüşünün sağlıklı bir şekilde yapılması için gerekli tedbirlerin alınmaması ve saldırının önlenememesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

33. Bakanlık görüşünde; mitingte alınan önlemler sayılarak, bir toplantı ve gösteri yürüyüşünde yapılması gereken tüm iş ve işlem ile tedbirlerin ilgili kurumlarla da koordineli olarak bahse konu miting öncesini, esnasını ve sonrasını da kapsayacak şekilde, gerek yapılan planlama gerek görevlendirilen resmî ve sivil personel sayısı gerekse bu personelin uygun noktalarda konuşlanmaları ile dedektör köpeklerle de yapılan gerekli aramalar bakımından idarenin tedbir ve planlamalarının en geniş şekilde uygulandığının, uygun tedbirlerin alındığının dikkate alınarak toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edilip edilmediği hususunda değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

34. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bu iddia bakımından başvuru formunda belirttiği hususlara ek bir beyanda bulunmamıştır.

2. Değerlendirme

35. Anayasa’nın “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

 “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

36. Anılan Anayasal norm devletin temel amaç ve görevlerin düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını güvence altına alma yönünde bazı pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Bu pozitif yükümlülüklerden biri de hukuka uygun toplantı ve yürüyüşlerin barışçıl bir şekilde yapılması, sözü edilen toplantıya ve gösteri yürüyüşüne katılacak kişilerin güvenliğinin sağlanması için uygun tedbirleri uygulama yükümlülüğüdür ancak bu yükümlük bir sonuç gerçekleştirme yükümlülüğü değildir. Ayrıca tedbirlerin seçimi açısından kamu makamları geniş bir takdir yetkisine sahiptir (bahsedilen pozitif yükümlükler konusunda AİHM yaklaşımı için bkz. Kudrevičius ve diğerleri/Litvanya [BD], B. No:37553/05, 15/10/2015, § 159; Frumkin/Rusya, B. No:74568/12, 5/1/2016, §§ 128, 129).

37. Bununla birlikte başvurucunun iştirak ettiği miting ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşen olayın idarenin kusuruyla meydana geldiğine ilişkin iddialarının yukarıda ifade edildiği üzere derece mahkemeleri tarafından aynı verilere dayanılarak zıt yönde değerlendirilmesi nedeniyle, bu husustaki değerlendirme farklılığı adli mercilerce giderilmeden başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası hakkında inceleme yapılmasının bu aşamada mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

38. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

39. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

40. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yapılacak yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine (E.2016/1659, K.2018/650) GÖNDERİLMESİNE,

D. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia hakkında İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/10/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Yetiş Kaya [1.B.], B. No: 2019/7723, 18/10/2022, § …)
   
Başvuru Adı YETİŞ KAYA
Başvuru No 2019/7723
Başvuru Tarihi 7/3/2019
Karar Tarihi 18/10/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamu makamları tarafından öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteki canlı bomba saldırısı sonucu yaralanma meydana gelmesi ile olaydan kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi