logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Uğur Sevimli İnşaat Elektrik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [1.B.], B. No: 2019/8076, 16/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞUR SEVİMLİ İNŞAAT ELEKTRİK SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/8076)

 

Karar Tarihi: 16/5/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Özge ULUKAYA

Başvurucu

:

Uğur Sevimli İnşaat Elektrik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Fatma Betül OKUR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; hatalı imar uygulamaları nedeniyle taşınmazın uzun süre kullanılamaz durumda bırakılmasında idarenin kusuru bulunmasına rağmen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

A. Uyuşmazlığın Arka Planı

2. Başvurucuya ait Karaman'ın Ermenek ilçesi Değirmenlik Mahallesi 174 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşaat yapılabilmesi için Ermenek Belediye Başkanlığı (İdare) tarafından 14/10/2005 tarihli inşaat ruhsatı düzenlenmiştir. Başvurucunun anılan taşınmaz üzerinde başlattığı inşaat, 12/4/2006 tarihli yapı tatil zaptı ile 2/11/1985 tarihli ve 18916 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 3030 Sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 29. maddesine aykırılık bulunduğu gerekçesiyle durdurulmuştur. Ardından Ermenek Belediye Encümeninin 18/5/2006 tarihli kararıyla 14/10/2005 tarihli inşaat ruhsatı iptal edilmiştir. Kararda, Yönetmelik'in 24. maddesi gereğince İdarece bir parselin imar adasına ait planı yapılıp İdare tarafından kabul edilerek tapuya tescil edilmeden adadaki herhangi bir parsele ruhsat verilemeyeceği belirtilmiştir. Kararın devamında başvurucuya ait farklı kullanım ve yapılaşma kararı getirilen, ayrıca ifraz hattı bulunan taşınmazla ilgili imar planına göre imar uygulaması yapılması gerektiği açıklanmış, imar planı adasına ait parselasyon planı yapılması sonrasında yeniden inşaat ruhsatı verilebileceğine işaret edilmiştir.

3. Başvurucu, Konya 1. İdare Mahkemesinde (1. İdare Mahkemesi) 9/6/2006 tarihinde İdareye karşı inşaat ruhsatının iptal edilmesine ilişkin işleme karşı dava açmıştır. 1. İdare Mahkemesince 26/10/2007 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. ve 23. maddesi ile Yönetmelik'in 24. maddesinde yer alan düzenlemeler dikkate alındığında parselasyon işlemi ile imar planı, plan raporu ve diğer mevzuat hükümlerine göre üzerinde yapı yapmaya elverişli imar parsellerinin oluşturulmasının amaçlandığı, parselasyon planları hazırlanmadan kadastral duruma göre yapı ruhsatı verilemeyeceğinin anlaşıldığı açıklanmıştır. Kararda, idarelerin açık hataya düşerek tesis ettikleri işlemleri her zaman geri alabilecekleri ve bu işlemlerin ilgilileri açısından kazanılmış hak doğurmayacağının açık olduğu belirtilmiştir. 1. İdare Mahkemesine göre İdarenin açık hataya düşerek tesis etmiş olduğu işlemini geri almasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmamaktadır, nitekim başvurucunun İdarenin hatası sonucu bir zarara uğramış olması hâlinde bu zararının tazmini için tazminat davası açabileceği tartışmasızdır. 1. İdare Mahkemesinin kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

4. Başvurucu, Konya 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) 15/12/2006 tarihinde İdareye karşı Ermenek Belediye Encümeninin 20/6/2006 tarihli kararıyla onaylanan imar uygulamasının ve imar uygulamasına itirazın reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. 2. İdare Mahkemesi 31/10/2007 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda; dava konusu imar uygulamasının, düzenleme ortaklık payı ile düzenleme ortaklık payı oranı hesabında kadastro yolundan ihdasın hesaba dâhil edilmesi ve İdare adına imar parseli oluşturularak bu parselin yine İdare adına tescil edilmesi sebebiyle imar mevzuatına aykırı olduğu belirtilmiştir. İdare tarafından 3/1/2008 tarihinde temyiz edilen karar, Danıştay Altıncı Dairesinin (Daire) 10/3/2010 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.

5. Başvurucu, 1. İdare Mahkemesinde 13/12/2007 tarihinde İdareye karşı başvuru konusu taşınmazın bulunduğu alanda 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca yapılan ve Ermenek Belediye Encümeninin 25/9/2007 tarihli kararıyla onaylanan imar uygulamasının iptali talebiyle dava açmıştır. 1. İdare Mahkemesi 10/9/2008 tarihinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, başvurucu tarafından iptali istenen imar uygulaması yerine 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca yapılan yeni imar uygulamasının Ermenek Belediye Encümeninin 15/5/2008 tarihli kararıyla onaylanıp askıya çıkartılmasıyla konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine olanak bulunmadığı açıklanmıştır. Karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

6. Başvurucu 1. İdare Mahkemesinde 6/5/2008 tarihinde inşaat ruhsatının iptali işlemi nedeniyle uğradığı zararın tazmini amacıyla tam yargı davası açmıştır. 1. İdare Mahkemesince 13/5/2008 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararda tam yargı davasının başvurucunun 1. İdare Mahkemesinin 26/10/2007 tarihli kararının tebliğinden itibaren altmış gün içinde açılmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun 24/6/2008 tarihli temyiz başvurusu üzerine karar, Dairenin 30/6/2010 tarihli kararıyla onanmış; başvurucunun karar düzeltme talebi 6/6/2012 tarihli karar ile reddedilmiştir.

7. Başvurucu, 2. İdare Mahkemesinde 2/7/2008 tarihinde başvuru konusu taşınmazı kapsayan parselasyon işlemine ilişkin Ermenek Belediye Encümeninin 15/5/2008 tarihli kararının iptali talebiyle İdareye karşı dava açmıştır. 2. İdare Mahkemesi 16/7/2009 tarihinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, dava konusu işlemin Ermenek Belediye Encümeninin 25/6/2009 tarihli kararıyla iptal edilmesi üzerine davanın konusuz kaldığı açıklanmıştır. Karar, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

8. Ermenek Belediye Encümeninin 30/6/2009 tarihli kararıyla uyuşmazlık konusu başvurucuya ait taşınmazın da içinde bulunduğu 10 ve 11 numaralı düzenleme alanlarındaki parsellere yapı ruhsatı verilebilmesi için parselasyon planının yapılıp onaylanması gerektiği belirtilerek Ermenek Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından hazırlanan parselasyon planlarının Yönetmelik'in 24. maddesi gereğince onaylanmasına karar verilmiştir. Kararda, Ermenek Belediye Encümeninin 25/6/2009 tarihli kararıyla 10 ve 11 numaralı düzenleme alanlarında yapılan imar uygulamasının hatalı olarak yapılması ve ada bazında parselasyon yapılmasının daha pratik ve ekonomik olacağının anlaşılması sebebiyle söz konusu alanlarda yapılan imar uygulamasının iptal edilmesine karar verildiğine işaret edilmiştir.

B. Başvuru Konusu Tam Yargı Davası Süreci

9. Başvurucu 25/11/2009 tarihli dilekçesi ile İdareye başvurarak proje tadilat bedeli ve taşınmaz üzerindeki inşaatta yapılan düzeltmeler sebebiyle oluşan zararın yanı sıra inşaatın zamanında tamamlanamamasından kaynaklı kâr mahrumiyeti dikkate alınarak tespit edilen maddi zararın ödenmesini talep etmiş, İdare başvurucunun talebine cevap vermemiştir.

10. Başvurucu 12/4/2010 tarihinde 1. İdare Mahkemesinde taşınmaz üzerindeki inşaatın mühürlendiği tarih ile imar mevzuatına uygun olarak imar düzenlemesi yapıldığı tarih arasında taşınmaz üzerindeki inşaatın atıl durumda bırakılması nedeniyle oluşan kâr mahrumiyeti olarak 180.000 TL maddi tazminatın tahsili talebiyle İdareye karşı tam yargı davası açmıştır. İdare Mahkemesince 6/12/2010 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararda değinilen hususlar özetle şöyledir:

i. İdarenin zarardan sorumlu olup olmadığının tespit edilmesi için kendisine atfedilen eylemde hizmet kusurunun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

ii. İdareye 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle imar planlarına uygun olarak imar programları hazırlama ve mahallî müşterek ihtiyaçların karşılanması için konut, sosyal tesis alanı, yol gibi çeşitli ihtiyaçlara yönelik arsa ve arazi düzenleme yetkisi verilmiştir. Anılan düzenlemeye göre bu yetki arsa ve arazi sahipleri ile diğer hak sahiplerinin muvafakati aranmaksızın ihtiyaç hasıl olması durumunda kullanılabilir.

iii. Belli bir süre içinde 18. madde uygulaması yapılması ve parselasyon planlarının hazırlanması gerektiği yönünde zorlayıcı bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle belirli bir süre içinde bu yetkilerin kullanılmaması veya hukuka uygun kararlar alınmaması hizmetin geç işlemesi anlamına gelmemektedir.

iv. Belirtilen hususların yanı sıra İdarenin 2006, 2007 ve 2008 yıllarında 18. madde uygulamasına yönelik kararlar aldığı ancak hatalı uygulamalar nedeniyle bu kararların iptal edildiği veya İdare tarafından başkaca bir işlemle geri alındığı dikkate alındığında İdarenin hizmet kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

11. Başvurucunun 16/2/2011 tarihinde temyiz talebinde bulunması üzerine Daire 16/10/2014 tarihinde İdare Mahkemesi kararının değişik gerekçeyle onanmasına karar vermiştir. Daire kararında değinilen hususlar özetle şöyledir:

i. İdarenin kusursuz sorumluluk hâlleri hariç olmak üzere hukuki sorumluğunun kabul edilebilmesi için yürütmekle yükümlü olduğu hizmetin kusurlu şekilde işletilmiş olması gerekir. Hizmet kusuru iradi bir işlem veya eylemden doğabileceği gibi idarenin eksikliğinden, dikkatsizliğinden, tedbirsizliğinden, ihmalinden, yasal görevlerin beklendiği ya da gerektiği şekilde yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanabilir.

ii. Somut olayda, imar işlemleri sürekli olarak iptal edilmesine ve aradan uzun bir süre geçmesine karşın İdarenin başvurucunun taşınmazından yararlanmasını sağlayacak şekilde imar düzenlemesi yapmamasıyla ve yapılan hatalı imar düzenlemeleriyle hizmet kusurunun oluştuğu anlaşılmaktadır.

iii. Ancak maddi tazminat talebinin kabul edilebilmesi için İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan ve hesaplanabilir, somut bir zararın ortaya konulması şarttır. Başvurucunun sözü edilen kazanç kayıplarının muhtemel nitelikte bulunması ve somut olarak ortaya konulabilecek nitelikte olmaması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddedilmesi gerekmektedir.

12. Başvurucunun karar düzeltme talebi Dairenin 16/1/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

13. Başvurucu, nihai hükmü 25/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 15/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

15. Başvurucu, İdarenin imar planlarını zamanında yapmaması nedeniyle üzerindeki inşaat üç yılı aşkın süre boyunca tamamlanamayan mülkünden 12/4/2006 ve 30/6/2009 tarihleri arasında faydalanamadığından yakınmaktadır. Başvurucu, inşaat sektöründe faaliyette bulunulduğu dikkate alındığında belirtilen dönemde inşaatın süresinde tamamlanması hâlinde kâr elde edileceğine ilişkin kabulün hayatın olağan akışına uygun olduğunu belirtip kazanç kaybına uğradığını ifade etmiştir. Başvurucu, mahrum kaldığı kârın bilirkişi incelemesiyle tespiti mümkünken bu yönde bir araştırma yapılmadığını vurgulayarak açıklanan gerekçelerle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. İhtilaf konusu taşınmazın başvurucunun mülkiyetinde olduğu açıktır. Dolayısıyla mülkün mevcudiyeti konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucu, imar mevzuatına uygun olarak imar planları yapılmasının gecikmesi nedeniyle taşınmaz üzerindeki inşaatın tamamlanamamasından yakınmaktadır. İmar planının yapılmasındaki gecikmenin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna ulaşılabilmesi için bunun bir bütün olarak imar planlama sürecinin olağan sonuçlarından farklı olarak ayrıca taşınmazın kullanım durumunda belirsizliğe yol açmış olması gerekir. Anayasa Mahkemesi taşınmazların mülkiyet durumunun uzun süre belirsiz bırakılması biçimindeki müdahaleleri mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelemektedir (Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, § 41).

19. Başvuru konusu taşınmaz üzerindeki inşaat ruhsatı 3194 sayılı Kanun'un 18. ve 23. maddeleri ile yine anılan düzenlemelere dayalı olarak hazırlanan Yönetmelik'in 24. maddesi gereği bir parselin bulunduğu imar adasına ait parselasyon planı yapılıp belediye encümenince kabul edilip tapuya tescil edilmeden o adadaki herhangi bir parsele yapı ruhsatı verilemeyeceği gerekçesiyle iptal edilmiştir. Buna göre uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerindeki inşaatın tamamlanmasına ilişkin durumun taşınmazın bulunduğu imar adasına ait parselasyon planlarının yapılmasıyla birlikte belirli hâle geleceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesi uyarınca imar planlarının yapılmasına ilişkin düzenlemeyle gerçekleştirilen müdahalenin kanuni bir dayanağının olduğu kuşkusuzdur. Somut olayda müdahaleyle yerleşme yerleri ve bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak oluşturulması için imar parsellerinin tesis edilmesinin amaçlandığı dikkate alındığından müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu değerlendirilmiştir. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl önem taşıyan ölçüt ise orantılılıktır. Bu itibarla uygulanan tedbirle başvurucuya aşırı ve orantısız bir külfet yüklenip yüklenmediğinin tespiti gerekmektedir.

20. Başvurucu, parselasyon işlemi yapılmaması sebebiyle üzerindeki inşaata ilişkin ruhsatı iptal edilen taşınmazını imar planlarının süresinde hazırlanmaması nedeniyle kullanamadığından şikâyet etmektedir. Bu çerçevede üzerinde durulması gereken husus İdare tarafından verilen inşaat ruhsatı uyarınca taşınmaz üzerinde başlatılan inşaatın tamamlanması için parselasyon planlarının hazırlanması gerektiği tespit edilmesine rağmen mevzuata uygun imar planları yapılmamasının başvurucunun mülkiyet hakkının sağladığı hak ve menfaatleri kullanmasına engel oluşturup oluşturmadığına ilişkindir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ayten Temeltaş, B. No: 2019/2192, 19/10/2022, § 43).

21. Başvuru konusu somut olayda, İdarece yapılan imar işlemlerinin mevzuata ve imar hukukuna ilişkin genel ilkelere aykırı olması nedeniyle mahkeme kararıyla veya İdarenin bizzat kendisi tarafından iptal edildiği, böylece İdarenin uzun bir süre boyunca başvurucunun taşınmazından yararlanmasını sağlayacak şekilde imar düzenlemeleri yapmamasıyla hizmet kusurunun oluştuğu Dairenin kabulündedir (bkz. § 11). Ancak İdarenin hizmet kusurunun bulunduğu kabul edilmesine rağmen başvurucunun kazanç kaybına ilişkin zararının muhtemel nitelikte bulunması ve somut olarak ortaya konulabilecek nitelikte olmaması nedeniyle tazminat talebinin reddine karar verilmiştir (bkz. § 11).

22. Başvurucu, İdarenin hizmet kusuru neticesinde taşınmazını kullanmadığına yönelik iddiasını taşınmaz üzerindeki inşaata ilişkin ruhsatın iptal edilmesi işlemine dayandırarak temellendirmiştir. Başvurucunun mülkiyet hakkının kamu yararı amacı çerçevesinde kısıtlandığı ancak bu kısıtlamanın ortaya çıkardığı belirsizliğin bir zarara yol açtığı açıktır. Bu hâlde başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olduğundan yani adil dengenin sağlandığından söz edilebilmesi için meydana gelen zararın en uygun giderim vasıtasıyla ortadan kaldırılması gerekir. Somut olayda taşınmaz üzerinde inşasına başlanan yapının tamamlanması yönünden meydana gelen belirsizlik nedeniyle ortaya çıkan zarar başvurucuya tazminat ödenerek karşılanabilecektir. Bu kapsamda kamu yararı ile bireylerin mülkiyet hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulabilmesi bakımından taşınmazda kısıtlılık nedeniyle meydana gelen zararı karşılayacak düzeyde uygun bir tazminatın belirlenmesi ve başvurucunun zararının giderilmesi gerekir.

23. Sonuç olarak yargı makamlarının muhtemel nitelikte bulunan ve somut olarak ortaya konulabilecek nitelikte olmaması nedeniyle kazanç kaybına ilişkin zararların tazminine olanak bulunmadığına yönelik yorumu başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemiştir. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Halim Erdoğdu ve Zeynep Banu Güler, B. No: 2017/34914, 21/7/2020, § 47; Ayşe Bulut, B. No: 2018/28925, 11/3/2021,§ 41; Kutbettin Turan ve diğerleri, B. No: 2018/9004, 26/5/2021, § 49; Emrullah Yılmaz, B. No: 2019/37252, 15/6/2022, § 51).

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılanma yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

29. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Konya 1. İdare Mahkemesine (E.2010/546, K.2010/1478) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Uğur Sevimli İnşaat Elektrik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [1.B.], B. No: 2019/8076, 16/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı UĞUR SEVİMLİ İNŞAAT ELEKTRİK SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ.
Başvuru No 2019/8076
Başvuru Tarihi 15/3/2019
Karar Tarihi 16/5/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hatalı imar uygulamaları nedeniyle taşınmazın uzun süre kullanılamaz durumda bırakılmasında idarenin kusuru bulunmasına rağmen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı İmar İhlal Yeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi