logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ferhat Demir [1.B.], B. No: 2021/18660, 13/2/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

FERHAT DEMİR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/18660)

 

Karar Tarihi: 13/2/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Ferhat DEMİR

Vekili

:

Av. Volkan BİLECE

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, suç tarihinde çocuk olan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Bahçede Molotofkokteyli Bulunması Üzerine Başvurucu Hakkında Yürütülen Soruşturma Süreci ve Sonrası

2. 2018 yılının başında PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir yayın yapan bazı web sitelerinden terör örgütü yönetiminin Afrin için seferberlik çağrısı yapması sonrasında güvenlik güçlerine bir ihbar gelmiştir. İhbar sonrasında olay yerine giden güvenlik güçleri dört şahsın yola barikat kurmak amacıyla bir kanepe çektiğini görmüş, şahıslar kaçmaya başlamış, sonuçta suça sürüklenen çocuk E.K. yakalanmış ve yanındaki diğer üç kişiyle yolu barikatla kapatıp kanepeyi yakmak için kullanacakları yanıcı maddenin bir kısmını sakladıkları adresi de söylemiştir. Aynı tarihte, bir kişi tarafından evinin bahçesine molotofkokteyli saklandığı ihbarı yapılmıştır. 16/2/2018 tarihinde bu adrese gidildiğinde molotofkokteyli ele geçirilmiş, parmak izi tespiti için gerekli işlemler yapılmıştır. Bu olaya karışan suça sürüklenen çocuklardan birinin de 2003 doğumlu olan başvurucu olduğu tespit edilmiştir. Sonrasında Mersin Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Vücut İzi Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliğinin 6/4/2020 tarihli raporunda, elde edilen parmak izinin başvurucuya ait olduğu tespiti yer almıştır.

3. Başvurucunun 16/2/2021 tarihinde kolluk nezdinde şüpheli olarak ifadesi alınmıştır. Tarsus Emniyet Müdürlüğünün Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) sunduğu fezlekede, başvurucunun 16/2/2018 tarihinde güvenlik güçlerine ve araçlarına gerçekleştirilecek saldırıda kullanılmak üzere molotofkokteylleri hazırladığı, 28/6/2015 tarihinde PKK/KCK silahlı terör örgütünün Kobani'yle ilgili düzenlediği basın açıklaması sırasında örgüt lehine "Şehitler ölmez, katil devlet hesap verecek, yaşasın YPG'nin direnişi..." şeklinde sloganlar attığı, sosyal medyadan örgüt lehine paylaşımlarda bulunarak örgütün propagandasını yaptığı belirtilmiştir. Ayrıca fezlekede, başvurunun gerçekleştirdiği iddia edilen ve 2014-2015 yıllarına ait olan sosyal medya paylaşımlarının ekran görüntülerine, başvurucunun katıldığı iddia edilen basın açıklaması esnasında slogan attığına ilişkin görüntülerine ayrıntılı olarak yer verilmiş; başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada ele geçirilen cep telefonuna incelenmek üzere el konulması da talep edilmiştir.

4. Başvurucunun Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde şüpheli olarak ifadesi alındıktan sonra silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talep edilmiş ve başvurucu, müsnet suçtan 16/2/2021 tarihinde tutuklanmıştır. Tarsus 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) tutuklama gerekçesi " ...atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması, isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, isnat edilen suçlamanın CMK'nın 100. maddesindeki katalog suçlardan oluşu, ... şüphelinin tutuklama yerine adli kontrol yükümlülüğü altına konulması halinde bu kurallara riayet edeceği yönünde kanaatin oluşmaması ve şüphelinin üzerine atılı suçları ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları dikkate alındığında tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlük de görülmediği..." şeklindedir. Başvurucunun itirazı Tarsus 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 25/2/2021 tarihinde "... atılı suçun niteliği, CMK'nın 100/3 maddesinde belirtilen suçlardan olması, mevcut delil durumu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgu ve delillerin bulunması, atılı suçun kanunda öngörülen cezasının nev'i ve miktarına göre tutuklama tedbirinin ölçülü olması, kaçma şüphesinin bulunması ve adli kontrol uygulamasının bu aşamada yetersiz kalacak olması..." gerekçesiyle reddedilmiştir.

5. Ret kararı 6/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurucu 22/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Bireysel başvuru sonrası Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan araştırmanın neticesinde 26/4/2021 tarihli Dijital İnceleme Tutanağı'nda başvurucunun cep telefonu üzerinde yapılan incelemede örgütle ilgili bir bulguya rastlanmadığının belirtildiği görülmüştür. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından fezleke ile Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen soruşturmada başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, terör örgütü propagandası yapma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından kamu davası açılmıştır. İddianamede PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir yayın yapan bazı yayın organlarında 15/2/2018 tarihli eyleme çağrı yapılması sonrasında 16/2/2018 tarihinde bir ikametgâhın bahçesinde 32 molotofkokteyli ele geçirildiği, olayın faillerinin tespitine yönelik araştırmalar devam ederken 6/4/2020 tarihinde elde edilen parmak izlerinin başvurucunun parmak iziyle aynı olduğunun tespit edildiği, şahsın güvenlik güçlerine ve araçlarına yönelik gerçekleştirilecek saldırı eyleminde kullanılmak üzere hazırlanan molotofkokteylleri için malzeme temin ettiği, molotofkokteyllerini hazırladığının anlaşıldığı, bu kapsamda 2014-2015 yıllarında Facebook hesabından PKK/KCK silahlı terör örgütünün propagandasını içeren paylaşımlar yaptığı ifade edilmiştir.

7. Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) talebi sonucu başvurucuyla ilgili olarak hastaneden temin edilen 3/8/2021 tarihli sağlık kurulu raporunda; terör örgütünün propagandasını yapma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, silahlı terör örgütü üyeliği suçları bakımından başvurucunun 2014-2015 yıllarında muayenesi bizzat yapılmadığından kesin kanaat bildirilememekle beraber o tarihte 11-12 yaşında olduğu gözetilerek fiilinin anlam ve sonuçlarını anlayamayacağı ve fille ilgili olarak davranışlarını yönlendiremeyeceği, 2018 yılı için ise tekrarlayan benzer suçlar sonucunda davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişmiş olabileceği kanaati belirtilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşmanın yapıldığı 7/9/2021 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

8. Ağır Ceza Mahkemesi 14/9/2021 tarihinde ise terör örgütü propagandası yapma suçu bakımından başvurucunun suç işlediği tarihte 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olması ve işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle başvurucu hakkında ceza verilmesine yer olmadığına, ayrıca karar tarihi itibarıyla başvurucunun 18 yaşını doldurması nedeniyle de çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine yer olmadığına, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçu bakımından bu suçu örgüt faaliyeti çerçevesinde işlediğini kabul ettikten sonra suç tarihinde 15 yaşını bitirip 18 yaşını doldurmadığından cezasında indirim yapılarak neticeten 4 yıl 5 ay 10 gün hapis ve 5 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, son olarak silahlı terör örgütüne yardım etme suçu yönünden ise suç tarihinde 15 yaşından büyük, 18 yaşından küçük olması nedeniyle cezasında indirim yapılarak neticeten 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve bu cezaya ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.

9. Karar 19/10/2022 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından başvurucunun eyleminin bir bütün hâlinde silahlı terör örgütüne silah sağlamaya teşebbüs suçunu oluşturmasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesince eylemin bölünerek iki ayrı suçtan ceza verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve silahla terör örgütüne yardım etme suçları bakımından bozulmuştur. Terör örgütü propagandası yapma suçu yönünden ise istinaf talebinin reddine temyiz yolu açık olarak karar verilmiştir. Karar tebliğ aşamasındadır.

B. Yola Barikat Kurularak Molotofkokteyli Saldırı Girişimi Nedeniyle Başvuru Hakkında Yürütülen Soruşturma Süreci ve Sonrası

10. Yukarıda değinildiği üzere (bkz. § 2) PKK/KCK'nın çağrısı sonrasında 16/2/2018 tarihinde başvurucunun da aralarında olduğu dört kişi yola barikat kurmak amacıyla bir kanepe çekerken, güvenlik güçlerine gelen ihbar sonucu suça sürüklenen çocuk E.K. yakalanmıştır. E.K.nın ifadesi sonrası diğer iki kişi de yakalanmış; Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, çocuk olduğu tespit edilen üç kişinin işlediği iddia edilen tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması ve el değiştirmesi fiilinin anlam ve sonuçlarını algılama ile davranışlarını yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediğine dair raporlar temin edilmiştir. Devlet hastanesinin başvurucu hakkında düzenlediği 7/3/2018 tarihli raporda, başvurucunun tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması ve el değiştirmesi suçunun anlam ve sonuçlarını değerlendirme ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olduğu tespitine yer verilmiştir. Bu rapor uyarınca başvurucunun aynı gün güvenlik güçleri tarafından ailesine teslim edildiğine dair tutanak hazırlanmıştır.

11. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca suça sürüklenen dört çocuk hakkında açılan kamu davası sonrası yargılamayı yapan Mersin 9. Ağır Ceza Mahkemesi 14/1/2020 tarihinde, başvurucunun tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan beraatine, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu yönünden suç tarihi itibarıyla bu suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmediği anlaşıldığından ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki kararlar istinaf kanun yoluna başvurulmadan 22/1/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucunun bu soruşturma ve yargılama boyunca müsnet suçlardan tutuklandığına dair bir belgeye rastlanmamıştır.

12. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucu; isnat edilen suç bakımından kuvvetli suç şüphesi ya da kaçma şüphesi bulunmadığı ve suç tarihinde, işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmediğine dair hakkında rapor bulunduğu hâlde hukuka aykırı olarak tutuklanmasına karar verildiğini, itirazının yetersiz gerekçeyle reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği ile gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun tahliye olması nedeniyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat davası açma yolunun tüketilmesi gerektiğinin kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği, ayrıca 16/2/2018 tarihinde ele geçirilen 32 molotofkokteyli üzerinde başvurucunun parmak izlerinin bulunmasına dair soruşturmada suç tarihinde başvurucunun 15 yaşından büyük olduğu, tutuklandığı tarihte ise on sekiz yaşını tamamlamış olduğu belirtilmiş ve silahlı terör örgütüne üyelik suçu isnadıyla yapılan tutuklamanın ve tahliye kararlarının gerekçelerinin yapılacak incelemede gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru formundaki iddialarını yinelemiş ve hakkında gerekçe olarak sunulan kaçma şüphesinin belirsiz bırakıldığını, delilleri karartma şüphesinin ise hiç değerlendirilmediğini, yargılama sonucunda kendisiyle ilgili olarak mahkûmiyet hükmü kurulmadığını ifade etmiştir.

14. Başvuru, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre tutuklama tedbirinin uygulandığı yargılamanın neticesinde verilen kararın kesinleşmesi hâlinde başvurucunun tutuklamanın hukuka aykırı olduğu iddiasına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında tazminat davası açabileceği kabul edildiğinden (Reşat Ertan, B. No: 2013/5700, 15/4/2015, § 26; Ömer Köse, B. No: 2014/12036, 16/11/2016, § 34; Eyyüp Güneş [GK], B. No: 2017/28308, 21/10/2021, § 88; Murat Ağırel ve diğerleri [GK], B. No: 2020/11655, 7/4/2022, §§ 23-26) somut olayda başvurucu hakkındaki hüküm henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılan ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Her ne kadar 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 21. maddesinde 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemeyeceği belirtilmiş ise de başvurucu fiili işlediği tarihte 15 yaşını, tutuklandığı tarihte ise 18 yaşını doldurmuş olup ayrıca isnat edilen suçun üst sınırı 5 yıl hapis cezasını aşmakta olduğundan somut olayda tutuklama yasağı söz konusu değildir. Dolayısıyla kanundan kaynaklanan bir tutuklama engelinin bulunmadığı görülmüştür. Bu itibarla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama suretiyle yapılan müdahalenin kanuni bir temeli bulunmaktadır.

17. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön şartı olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

18. 16/2/2018 tarihinde silahlı terör örgütünün çağrısı sonrasında yola barikat kurularak güvenlik güçlerine karşı gerçekleştirilecek eyleme güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmesinin ardından ele geçirilen 32 molotofkokteyli üzerindeki parmak izlerinin yapılan inceleme sonucunda 6/4/2020 tarihli raporla başvurucuya ait olduğu tespit edilmiştir (bkz. § 2). Bunun üzerine güvenlik güçleri tarafından başvurucunun sosyal medya hesaplarında araştırma yapılmış ve silahlı terör örgütünün propagandasını içeren paylaşımlarda bulunduğunun, ayrıca 2015 yılında silahlı terör örgütünün düzenlediği basın açıklaması sırasında örgüt lehine sloganlar attığının tespit edildiği belirtilen fezleke Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmuştur (bkz. § 3). Soruşturma dosyasında mevcut olan parmak izine ilişkin rapor, başvurucunun sosyal medya paylaşımları ve basın açıklamasına katıldığına dair görüntüler birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğunun kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

19. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının ve ölçülülüğünün değerlendirilmesi gerekmektedir.

20. Başvurucunun tutuklandığı silahlı terör örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasındadır. İsnat edilen suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61). Ayrıca bu suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardandır.

21. Dolayısıyla somut olayın özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.

22. Son olarak başvurucunun tutuklama kararında isnat edilen olguların gerçekleştiği tarihten çok uzun süre sonra tutuklandığı iddiasıyla bağlantılı olarak tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).

23. Anayasa Mahkemesi benzer durumdaki (suç tarihi ile tutuklama tarihi arasında önemli zaman diliminin bulunduğu) bazı olaylara ilişkin başvurularda tutuklamanın gerekliliğine dair incelemede bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi Erdem Gül ve Can Dündar ([GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016) kararında, başvurucular hakkında soruşturma başlatıldığının kamuoyuna duyurulmasından sonra tutuklama tedbirinin uygulandığı tarihe kadar geçen yaklaşık altı aylık sürede soruşturma makamlarının suça konu edilen haberler dışında hangi delile ulaştıklarının ve dolayısıyla tutuklama tedbirinin uygulanmasının neden gerekli olduğunun somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Erdem Gül ve Can Dündar , §§ 79-81). Anayasa Mahkemesi buna karşılık Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 141-143) ve Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri (B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 228-232) kararlarında suçun işlendiği tarih ile tutuklama tedbirinin uygulandığı tarih arasında uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bu süre içinde soruşturma işlemlerinin devam ettiğini ve soruşturma makamlarının hareketsiz kalmadığını dikkate alarak uygulanan tutuklama tedbirlerinin ölçülü olduğunu tespit etmiştir. Burada önemli olan temel nokta soruşturma mercilerinin süreç içinde tutuklamayı gerekli hatta zorunlu kılan yeni olgulara ulaşıp ulaşmadığıdır.

24. Tutuklamaya esas olayda 2018 yılında molotofkokteylleri üzerinden parmak izleri temin edilmiş, bu izlerin başvurucuya ait olduğu ise 2020 yılındaki raporla tespit edilmiştir. Parmak izlerinin başvurucuya ait olduğunun tespit edilmesi sonrasında başvurucu 16/2/2021 tarihinde tutuklanmıştır (bkz. § 4). Dolayısıyla soruşturma mercilerinin süreç içinde tutuklama açısından kuvvetli suç şüphesi oluşturan yeni bir delile ulaştığı anlaşılmıştır.

25. Sonuç olarak başvurucuya isnat edilen suçun gerçekleştiği tarih ile tutuklama tedbirinin uygulandığı tarih arasında uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen belirtilen tüm bu hususlar ile somut olayın özellikleri, isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı ve işin niteliği gözetildiğinde uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu görülmektedir.

26. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Yusuf Şevki HAKYEMEZ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/2/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Suç tarihinde çocuk olan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmuştur. Çoğunluk kararında başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

2. Tutuklamanın hukukiliği bağlamında yapılan incelemede tutuklamanın kanuni dayanağının olduğu ve suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunduğu şeklindeki Mahkememiz çoğunluk kararına katılmaktayım. Bununla birlikte başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı kanaatindeyim.

3. Başvurucu hakkında 6/2/2021 tarihinde uygulanan tutuklama tedbiri bağlamında Tarsus 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama gerekçesi " ...atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunması, isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, isnat edilen suçlamanın CMK'nın 100. maddesindeki katalog suçlardan oluşu, ... şüphelinin tutuklama yerine adli kontrol yükümlülüğü altına konulması halinde bu kurallara riayet edeceği yönünde kanaatin oluşmaması ve şüphelinin üzerine atılı suçları ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları dikkate alındığında tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlük de görülmediği..." şeklindedir. İtirazı inceleyen Tarsus 2. Sulh Ceza Hâkimliği de 25/2/2021 tarihinde "... atılı suçun niteliği, CMK'nun 100/3 maddesinde belirtilen suçlardan olması, mevcut delil durumu ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgu ve delillerin bulunması, atılı suçun kanunda öngörülen cezasının nev'i ve miktarına göre tutuklama tedbirinin ölçülü olması" gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

4. Tutuklamaya konu olayda her ne kadar başvurucunun işlediği iddia olunan suç katalog suçlar arasında yer alıyorsa da tutuklamanın ölçülülüğünü incelerken başvurucunun suç işlediği tarihlerde değil bu tarihten yaklaşık üç yıl sonra tutuklandığının değerlendirmede dikkate alınması gerekmektedir.

5. Zira Mahkememiz yerleşik içtihadında da ifade edildiği üzere isnad edilen suçların işlendiği tarihten uzunca bir süre sonra tutuklama tedbirine başvurulması nedeniyle olayda ayrıca soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülülük ilkesinin bir unsuru olarak gerekli olup olmadığının da incelenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi suç tarihi ile tutuklama tarihi arasında önemli zaman diliminin bulunduğu benzer durumdaki bazı olaylara ilişkin başvurularda tutuklamanın gerekliliğine dair incelemede bulunmaktadır (Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, 172).

6. Somut başvuruda her ne kadar bu üç yıllık süre boyunca soruşturma makamları delil elde etme noktasında önemli çalışmalarda bulunmuş ve bu konuda mesafe almış iseler de olay tarihinin üzerinden üç yıl geçtikten sonra başvurucu hakkında adli kontrol tedbiri yerine tutuklama kararının uygulanmasının gerekliliği bağlamında yeterli gerekçenin ortaya konulması önem arz etmektedir.

7. Dolayısıyla tutuklama kararında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğuna dair olgular ortaya konulmadan verilen tutuklama kararının başvurucunun Anayasa'nın 13. maddesi ile 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu kanaatindeyim. Suçun işlendiği tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra bu konuda uygulanan tutuklama şeklindeki tedbirin neden gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçe ile tutuklama kararında ortaya konulması önem arz etmektedir.

8. Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı biçimde tutuklandığı gerekçesiyle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği kanaatinde olduğumdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Ferhat Demir [1.B.], B. No: 2021/18660, 13/2/2024, § …)
   
Başvuru Adı FERHAT DEMİR
Başvuru No 2021/18660
Başvuru Tarihi 22/3/2021
Karar Tarihi 13/2/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, suç tarihinde çocuk olan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi