logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Şems Yapı Denetim Ltd. Şti. [2.B.], B. No: 2020/10141, 15/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞEMS YAPI DENETİM LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/10141)

 

Karar Tarihi: 15/5/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Muhammed Nuri ÖZGÜR

Başvurucu

:

Şems Yapı Denetim Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Mesut DENİZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; ilk derece mahkemesi kararına karşı kanun yoluna başvurma imkânının tanınmaması nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının, istinaf harçlarını ödenmesi ile maddi zarara uğranılması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, yapı denetim alanında faaliyet gösteren bir tüzel kişidir. İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, denetlediği yapıda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği gerekçesi ile başvurucuya 59.348,58 TL idari para cezası uygulamıştır.

3. Başvurucu, idari para cezasına itiraz etmiştir. İstanbul 6. İdare Mahkemesi (Mahkeme) binanın taşıyıcı sistemini etkileyecek nitelikteki projeye aykırılıkların süresinde ilgili idareye bildirilmediğini tespit etmiş ve itirazı istinaf kanun yolu açık olmak üzere reddetmiştir.

4. Başvurucu, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan "İdari para cezasına karşı on beş gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. Bu süre içinde itiraz yoluna başvurulmaması hâlinde idari para cezası kesinleşir. İtirazlar, zaruret olmayan hâllerde evrak üzerinde incelenerek en kısa süre içinde karara bağlanır. İtiraz üzerine verilen mahkeme kararları kesindir. " hükmüne atıf yaparak kanun yolunun kapalı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu incelemeksizin reddetmiştir.

5. Başvurucu 28/2/2020 tarihinde istinaf başvurusunun reddine ilişkin nihai kararı öğrendikten sonra 6/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hükmün Denetlenmesini Talep Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

7. Başvurucu, ilk derece mahkemesinin istinaf yolu açık olarak karar vermesine rağmen istinaf başvurusunun incelenmeksizin reddedilmesi nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

8. Başvuru hükmün denetlenmesini talep etme hakkı kapsamında incelenmiştir.

9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.

11. Anayasa Mahkemesi, somut norm denetiminde verdiği 27/12/2018 tarihli ve E.2018/71, K.2018/118 sayılı kararıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama hürriyeti ile güvence altına alındığına hükmetmiştir.

12. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının mahiyeti dikkate alındığında bu hakkın mutlak bir hak olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu hak kanun koyucu tarafından bazı sınırlamalara tabi tutulabilir. Ancak bu sınırlandırmalar Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ölçütlere uygun olarak yapılmalıdır (Mahir Şahap Bostan, B. No: 2017/19906, 2/6/2020, § 32).

13. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlamalar ölçülülük ilkesine aykırı olamaz. Bu kapsamda hükmün denetlenmesini talep etme hakkına ilişkin sınırlandırmaların da kanuna dayanması, meşru bir amaç izlemesi ve ölçülü olması gerekir (Mahir Şahap Bostan, § 33).

14. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Bu nedenle öncelikle başvurucunun hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olup olmadığının incelenmesi gerekir.

15. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

16. Kanunun varlığı kadar kanun metni ve uygulaması da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşımalıdır. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıkları ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

17. Somut olayda başvurucunun istinaf başvurusu 4708 sayılı Kanun'un 8. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "İtiraz üzerine verilen mahkeme kararları kesindir." hükmüne dayanılarak reddedilmiştir. Buna göre istinaf başvurusunun belirli ve öngörülebilir bir kanun hükmüne istinaden reddedildiği ve hakka yönelik müdahalenin kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılmıştır.

18. Ancak başvuru tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi, hükmün denetlenmesini talep etme hakkına sınırlama getiren ve 4708 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezasına itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğunu öngören anılan kuralın iptaline yönelik başvuruyu incelemiştir. Anayasa Mahkemesi kuralın amacının yargılamanın makul süre içinde tamamlanması ve usul ekonomisinin sağlanması olduğunu belirterek hakka getirilen sınırlamanın meşru bir amacı bulunduğu sonucuna ulaşmıştır (AYM, E.2020/21, K.2020/53, 1/10/2020, §§ 26, 30).

19. Anılan kararda, söz konusu kuralla hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın ölçülülük ilkesine uygunluğu denetlenmiş; 4708 sayılı Kanun'a göre verilen cezaların yapı yaklaşık maliyetine göre değişiklik gösteren yapı denetimi hizmet sözleşmesi bedeli esas alınarak nispi oranlarla hesaplanması nedeniyle yüksek meblağlara ulaşabildiği vurgulanmıştır. Yaptırımın kişinin mali yönden oldukça ağır bir ceza ile karşı karşıya kalması sonucunu doğurabilecek nitelikte olduğunun altı çizilmiş, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılması amacıyla da olsa bu denli yüksek meblağlara ulaşabilen idari para cezalarını konu alan hükümlerin denetime tabi kılınmamasının kişiye aşırı bir külfet yükleyeceği değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu gerekçelerle iptal başvurusuna konu kuralın hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantısız bir sınırlama getirdiği kanaatine ulaşmış ve kuralın iptaline karar vermiştir (AYM, E.2020/21, K.2020/53, 1/10/2020, §§ 36-38).

20. Eldeki başvuruda başvurucunun idari para cezasına itirazının reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre istinaf başvurusunun incelenmeksizin reddedilmesi ile karar kesinleşmiştir. Başvurucuya uygulanan 59.348,58 TL idari para cezasına karşı hukuka aykırılık iddialarının denetlenmesi için uyuşmazlık tarihinde herhangi bir mekanizma bulunmadığı görülmüştür. Somut olayın koşullarında Anayasa Mahkemesince norm denetiminde verilen kararda ortaya konulan ilkeler ve başvurucuya uygulanan cezanın miktarı dikkate alındığında idari para cezasına itiraza yönelik hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen kısıtlamanın ölçülü olduğunun kabulü mümkün gözükmemektedir. Böylelikle hakka getirilen sınırlama ile başvurucuya aşırı bir külfet yüklendiği sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Başvurucu, ilk derece mahkemesinin kanun yolu açık olarak karar vermesi ile yanıltıldığını, istinaf harçlarını ödemesi ile maddi zarara uğraması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Bakanlığa gönderilmiştir.

23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, anayasal açıdan önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.

24. Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkân tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile kanunda belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V. [GK], B. No: 2014/2293, 1/12/2016, § 55).

25. 6216 sayılı Kanun'da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: Anayasal önem olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul başvurunun Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması, kişisel önem olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise başvurucunun önemli bir zarara uğramamasıdır (K.V., § 57).

26. Anayasa hükümlerinin yorumlanması açısından önem taşıma unsurunun başta Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla daha önce yorumlamadığı meseleleri kapsadığında kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, bir meseleyle ilgili olarak daha önce Anayasa'nın ilgili hükümlerini yorumlamış olsa bile değişen durumları dikkate alarak yeniden yorumlama ihtiyacı duyabilir. Bu durumda da o meseleye ilişkin başvurunun anayasal öneminin bulunduğunu kabul etmek gerekir (K.V., § 63). Anayasa'nın uygulanması açısından önem taşıma unsurunda ise başvurunun Anayasa hükümlerinin uygulanması açısından önem taşıdığının söylenebilmesi için kamu makamları ve derece mahkemelerinin belli bir meseleye ilişkin uygulamalarının Anayasa Mahkemesi yorumlarından farklı olması ve bu farklılığın da önemli olması gerekir (K.V., § 64).

27. Kişisel önemin bulunmaması koşulu ise -başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere- her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilir (K.V., §§ 66, 67).

28. Somut olayda başvurucu ilk derece mahkemesinin yanıltması ile 240,90 TL istinaf başvuru harcı yatırması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucu, içinde bulunduğu kişisel koşullara göre söz konusu tutarın kendisine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bu tutarın nispeten düşük olduğu gözetildiğinde önemli bir zarara yol açtığı kanaatine ulaşılamamıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın yorumlanması ve uygulanması açısından önem taşımadığı gibi başvurucunun da önemli bir zarara uğramadığı sonucuna varıldığından anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesi ile 61.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

31. İhlalin kaynağı olan normun başvuru tarihinden sonra iptal edildiği de gözetildiğinde tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK] B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

32. Öte yandan ihlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hükmün denetlenmesini talep etme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 6. İdare Mahkemesine (2019/1322 E. 2019/2219 K.) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Şems Yapı Denetim Ltd. Şti. [2.B.], B. No: 2020/10141, 15/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı ŞEMS YAPI DENETİM LTD. ŞTİ.
Başvuru No 2020/10141
Başvuru Tarihi 6/3/2020
Karar Tarihi 15/5/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ilk derece mahkemesi kararına karşı kanun yoluna başvurma imkânının tanınmaması nedeniyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkının, istinaf harçlarını ödenmesi ile maddi zarara uğranılması nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Yargılama gideri Anayasal ve Kişisel Önemin Olmaması
Hükmün denetlenmesini talep etme hakkı Hükmün denetlenmesini talep İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi