TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MÜMTAZER TÜRKÖNE BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/15366)
Karar Tarihi: 14/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Çağlar ÖNCEL
Başvurucu
Mümtazer TÜRKÖNE
Vekili
Av. Dilara YILMAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpus hakkında disiplin cezası verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında tutuklanarak Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur.
3. Başvurucunun kızı ile haftalık telefon görüşmesi yaptığı sırada görüşmeye üçüncü bir kişinin dâhil olduğu Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince tespit edilmiş ve başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, kurumda korku, kaygı ve panik oluşturacak davranışta bulunduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi gereğince bir ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmiştir. 2/12/2019 tarihinde verilen kararın gerekçesinde, başvurucunun telekonferans yöntemiyle görüşme yapmasının kurumda kaygı ve panik uyandıracak nitelikte olduğu ifade edilmiştir.
4. Başvurucu; İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunmuştur. Dilekçede; kızıyla görüştüğü esnada avukatına bir dava dosyası hakkında bilgi vermek istediğini, bu sebeple kızının avukatını arayarak görüşmelerini sağladığını, telefon görüşmesinin kurumda korku ya da paniğe yol açmasının mümkün olmadığını belirterek disiplin cezasının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
5. İnfaz Hâkimliği 28/1/2020 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Gerekçede; dosyada mevcut konuşma dökümlerinden anlaşıldığı üzere başvurucunun telefon görüşmesine avukatını dâhil etme konusunda aktif rol aldığı, bu davranışın Ceza İnfaz Kurumunun idaresi üzerinde kaygı oluşturduğu belirtilerek başvurucu hakkında verilen disiplin cezasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiş, Ağır Ceza Mahkemesi 26/3/2020 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kesin olarak verilen kararın gerekçesinde; 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 88. maddesine aykırılık oluştuğu, izin verilen kişiden farklı bir kişiyle telefon görüşmesi yapılmasının yasal düzenlemelere aykırı olduğu ve hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca, bu durumun örgütsel iletişim sağlanmasına yol açabileceği gibi kaygıya neden olacağı belirtilmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 17/4/2020 tarihinde öğrendikten sonra 14/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu; idarenin kontrol ve denetiminde olan telefon görüşmesinin korku veya kaygıya neden olmayacağını, avukatı ile görüşmesinin kısıtlanamayacağını ve söz konusu cezanın kanuni dayanağının bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca disiplin cezası nedeniyle şartla salıverme süresinin uzatıldığını ifade ederek savunma hakkının, haberleşme hürriyetinin, kanunilik ilkesi ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Bakanlık görüşünde; başvurucunun ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmediği dolayısıyla söz konusu hak ihlali iddialarının ne şekilde ortaya çıktığına dair maddi ve hukuki dayanakları ortaya koyamadığı belirtilmiştir. Görüşte ayrıca konuya ilişkin mevzuata ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer verilerek başvurucu hakkındaki disiplin cezasının hukuka uygun olduğu bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevabında bireysel başvuru formundaki beyanlarını yinelemiştir.
11. Başvuru aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Mahpus başvurucunun dış dünya ile irtibatını sağlayan iletişim araçları arasında yer alan ziyaretçi kabul hakkının kullanılmasını belirli süre yasaklayan disiplin cezası, aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Disiplin cezasının yargısal denetimini yapan ağır ceza mahkemesince verilen kararda, haftalık telefon görüşmesi esnasında üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olmasının mülga İnfaz Tüzüğü'nün 88. maddesine aykırı olduğu vurgulanmıştır. Söz konusu düzenleme gereğince başvuruya konu olan eylemin usule uygun olmayan bir yöntem olarak nitelendirilmesi yorum yoluyla mümkün olmakla birlikte bir eylemin usule aykırı olması ile disiplin suçu olarak nitelendirilmesi birbirinden farklı hukuki değerlendirmeleri gerektirmektedir. İsnat edilen bir eylemin disiplin suçu olarak kabul edilebilmesi ancak açıkça bir disiplin suçu olarak düzenlemesi hâlinde mümkündür (Mustafa Ceyhan, B. No: 2020/13362, 19/10/2023, §31).
14. Anayasa Mahkemesi Mustafa Ceyhan başvurusunda; mahpusun eşiyle telefon görüşmesi yaptığı sırada üçüncü kişinin görüşmeye dâhil olması nedeniyle uygulanan disiplin cezasını kanunilik koşulu yönünden incelemiştir. Mahkeme, söz konusu disiplin cezasının 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinde düzenlendiğini, anılan maddede kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma şeklindeki eylemin, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasını gerektiren eylemler arasında sayıldığını ifade etmiştir. Buradan hareketle mahpusun görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesi hâlinde, bu görüşmenin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemi kapsamında kaldığı hususunun ilgili idare ve yargı makamlarınca ortaya konulması gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla başvuruya konu olan koşulların gerçekleştiği tarihte mahpusların görüşme hakkı olmayan kişilerle telefonda görüşmesinin açıkça disiplin suçu olarak düzenlenmediği, bir başka deyişle müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (bkz. Mustafa Ceyhan, §§ 32-34). Nitekim bireysel başvuru yapıldıktan sonraki süreçte 5275 sayılı Kanun'un 42. maddesinde 14/4/2020 tarihinde yapılan değişiklikle, kurum idaresine bildirilen telefon numarası aracılığıyla ya da teknik müdahale ile başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşme eylemi disiplin suçu olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
15. Somut olayda da başvurucunun kızı ile haftalık telefon görüşmesi yaptığı sırada görüşmeye avukatının dâhil olması nedeniyle kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği belirtilerek genişletici ve öngörülemez bir yorumla disiplin cezası verildiği görülmüştür. Bununla birlikte idare ve yargı mercilerinin kararlarında üçüncü kişi ile telefonda konuşma olgusuna dair ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer verilmediği anlaşıldığından yukarıda belirtilen karardaki tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
16. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
17. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
18. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
19. Başvurucunun tahliye edildiği anlaşıldığından tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
20. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
21. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 1. İnfaz Hâkimliği (E.2020/714, K.2020/795), Silivri 1. Ağır Ceza Mahkemesi (2020/882 D.İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.