TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NERMİN KOCAKAYA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/28313)
Karar Tarihi: 14/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Nermin KOCAKAYA
Vekili
Av. Bahadır YEŞİLÇELEBİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ödeme emrine karşı açılan davada hukuk kurallarının hatalı yorumlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç
2. Başvurucunun eşi K.K. ticari faaliyet ile iştigal etmekteyken 7/7/2007 tarihinde vefat etmiştir.
3. Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 11/7/2007 tarihli veraset ilamıyla başvurucu, kızı G.K. ve oğlu Y.H.K. kanuni mirasçılar olarak tespit edilmiştir.
4. K.K. hakkında yapılan vergi incelemesi uyarınca adına resen tarh edilmesi teklif edilen vergi ve cezalarla ilgili düzenlenen vergi/ceza ihbarnameleri 7/4/2010 tarihinde sigortalı yetkilisi N.Ö. adına; tebliğ sonrası ödeme yapılmaması ve dava açılmaması üzerine 2004 ve 2005 yıllarına ait kamu alacaklarının kesinleştiği gerekçesiyle muris K.K. adına 12/11/2010 tarihli iki ayrı ödeme emri düzenlenmiş ve vârislerden Y.H.K.ya 29/7/2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.
5. Bunun üzerine başvurucu ile beraber G.K. ve Y.H.K. tarafından, ödeme emirlerinin iptali talebiyle Bursa 2. Vergi Mahkemesinde (Vergi Mahkemesi) 25/8/2011 tarihinde iki ayrı dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi 28/12/2011 tarihinde davaları kabul ederek ödeme emirlerini iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde; mirası reddetmemiş mirasçıların ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacaklarına vurgu yapılarak, vergi idaresince mirası reddetmemiş vâris konumundaki davacılardan hisse oranları nispetinde borcun tahsili cihetine gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Vergi Mahkemesi bu kabulden hareketle, ölen kişi adına düzenlenerek tebliğ edilen dava konusu ödeme emirlerinde yasal isabet bulunmadığı sonucuna varmıştır.
6. Vergi Mahkemesi kararları, Yalova Vergi Dairesi Müdürlüğü (İdare) tarafından temyiz edilmiştir. Danıştay Dokuzuncu Dairesi 17/3/2015 tarihli kararlarıyla temyiz başvurularını reddederek kararları onamış ve hükümler bu şekilde kesinleşmiştir.
B. Bireysel Başvuru Süreci
7. Vergi Mahkemesi kararı sonrasında veraset ilamıyla belirlenen kanuni mirasçılar arasında yer alan başvurucu adına İdare tarafından vâris sıfatıyla ödeme emirleri düzenlenmiştir.
8. Başvurucu, ödeme emirlerinin iptali talebiyle Bursa 2. Vergi Mahkemesinde (Mahkeme) 10/2/2014 tarihinde dava açmıştır. Mahkeme 12/11/2014 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde; ödeme emirlerine karşı açılan ilk davaya atıfta bulunularak Vergi Mahkemesince ödeme emirlerinin, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacakları gerekçesiyle iptaline hükmedildiğini vurgulamıştır. Mahkeme, bu tespitten hareketle kesinleşen amme alacağının tamamı üzerinden İdarece 3/8 hisse oranı dikkate alınarak başvurucu adına ödeme emirlerinin düzenlendiğini oysa başvurucunun veraset ilamıyla 2/8 oranı ile kanuni mirasçı olduğunu belirterek dava konusu ödeme emirlerinin başvurucunun 2/8 oranına isabet eden kısmının iptali isteminin reddine, fazlaya ilişkin kısımlarının ise kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
9. Başvurucu tarafından Mahkeme kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Danıştay Dokuzuncu Dairesi (Daire) 30/9/2019 tarihli kararıyla temyiz başvurusunu reddederek kararı onamıştır.
10. Başvurucunun karar düzeltme talebi de Dairenin 11/6/2020 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
11. Nihai kararın 20/7/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 17/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyon, oybirliği sağlanamadığı için başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
C. Bireysel Başvurudan Sonraki Süreç
13. Muris K.K. adına 2004 ile 2005 takvim yıllarına ilişkin tahakkuk eden vergi borçlarının ödenmediği ve kesinleştiğinden bahisle, vâris sıfatıyla başvurucunun kızı G.K. adına düzenlenen 9/2/2012 tarihli ödeme emirlerinin iptali talebiyle Bursa 1. Vergi Mahkemesinde açılan davada Mahkeme 31/12/2015 tarihli kararıyla davayı kabul etmiştir. Kararın gerekçesinde; ihbarnameler düzenlendiği zaman muris hayatta olmadığı için borcun mirasçılar adına hisseleri oranında düzenlenecek ihbarnameler ile kesinleştirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Mahkeme bu kabulden hareketle, muris adına düzenlenip mirasçılara tebliğ edilen ihbarnamelerle amme alacağının usulüne uygun kesinleştiğinden bahsedilemeyeceğini ve davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmadığını belirtmiştir.
14. Vergi Mahkemesi kararı İdare tarafından temyiz edilmiştir. Daire 30/9/2019 tarihli kararıyla temyiz başvurusunu kabul ederek hükmü bozmuştur. Bozma kararında 2004-2005 yılları ilgili dönemleri katma değer vergilerine ilişkin asıl borçlu K.K. vefat ettikten sonra yapılan vergi incelemesi sonucunda, muris adına düzenlenen ihbarnamelere karşı dava açılmaması ve ödeme yapılmaması üzerine, borcun tahsili amacıyla muris K.K. adına düzenlenen ödeme emirlerinin 29/7/2011 tarihinde vârislerinden Y.H.K.ya tebliğ edildiğini vurgulamıştır. Kararda, söz konusu ödeme emirlerinin iptali talebiyle vârisler tarafından açılan davalarda Bursa 2. Vergi Mahkemesince, "mirası reddetmemiş mirasçılar, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacaklarından, vergi idaresince mirası reddetmemiş vâris konumundaki davacılardan hisse oranları nispetinde borcun tahsili cihetine gidilmesi gerekmekteyken, ölen kişi adına düzenlenerek tebliğ edilen dava konusu ödeme emrinin dava konusu edilen kısmında bu yönüyle yasal isabet bulunmadığı" gerekçesiyle verilen 28/12/2011 tarihli iptal kararları uyarınca, asıl borçlu muris K.K. adına kesinleştiği anlaşılan 2004-2005 yıllarına ait katma değer vergileri ile gecikme faizlerinin tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmediğini belirtmiştir.
15. Karara karşı karar düzeltme yoluna başvurulmuştur. Daire 12/3/2020 tarihli kararı ile karar düzeltme talebinin reddine hükmetmiştir.
16. Bozma sonrası Bursa 1. Vergi Mahkemesince esasa tekrar alınan davada Mahkeme 10/7/2020 tarihli kararı ile davayı yeniden kabul etmiş ve ilk kararında aynı gerekçeyle ısrar etmiştir.
17. Israr kararı, İdare tarafından temyiz edilmiştir. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (Kurul) 18/11/2020 tarihli kararı ile Daire kararındaki gerekçeyi benimsediğini belirterek İdarenin temyiz talebinin kabulüne ve ısrar kararının bozulmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
18. Başvurucu; ihbarnamelerin eşi olan muris adına ve onun vefatından sonra düzenlendiğini, ölen kişi adına tebligat çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, muris adına düzenlenen ihbarnamelerin tebliği ile borcun kesinleşmeyeceğini, kanun hükümlerinin çok açık olduğunu ve bu hâliyle kamu alacağının kesinleşmediğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca iddialarının yargı mercileri tarafından dikkate alınmadığını, aynı miras nedeniyle düzenlenen ödeme emrine ilişkin vârislerden G.K. tarafından açılan davada aksi yönde verilen karar olduğunu ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyeti, adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
21. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez. Mahkeme; ihbarnamelere karşı dava açılmaması ve ödeme yapılmaması üzerine asıl borçlu K.K. adına kamu alacağının kesinleştiği ve mirası reddetmemiş mirasçıların, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacakları kabulü ile gerekçesinin dayanağını oluşturmuştur. Mahkeme bu yorumdan hareketle, kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerine karşı başvurucu ile çocukları tarafından açılan ilk davaya işaret ederek ilgili Vergi Mahkemesince ödeme emirlerinin, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olacakları gerekçesiyle iptale hükmetmiştir. Devam eden süreçte, İdarece başvurucu adına vâris sıfatıyla ödeme emirleri düzenlenmiştir. Mahkeme bunun üzerine, kesinleşen amme alacağının tamamı üzerinden 3/8 hisse oranı dikkate alınarak başvurucu adına ödeme emirlerinin düzenlendiğini ancak başvurucunun veraset ilamıyla 2/8 oranı ile kanuni mirasçı olduğunu vurgulayarak dava konusu ödeme emirlerinin başvurucunun 2/8 oranına isabet eden kısmının iptali talebinin reddine, fazlaya ilişkin kısımlarının ise kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
22. Olayda, kesinleşen kamu alacağını bir bütün gören anılan Mahkeme yorumu ile mirası reddetmemiş mirasçılar, ölenin vergi borçlarından miras hisseleri oranında sorumlu olmuşlar ve vergi idaresince mirası reddetmemiş vâris konumundaki başvurucu hisse oranı nispetinde borçtan sorumlu tutulmuştur. Öte yandan, başvurucunun iddiasının aksine kızı G.K hakkında aynı konu ile ilgili verilen lehe mahkeme kararının Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun yukarıda değinilen kararı ile bozulduğu ve iş bu bireysel başvuruya konu nihai karar ile aynı görüşün benimsendiği görülmüştür.
23. Buna göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.