|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa KURU
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Kübra BOZER ŞAŞMAZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, gerekçesi açıklanmadan verilen cezada alt sınırdan uzaklaşılması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamında başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiası da bulunmaktadır.
2. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında soruşturma yürütülen H.K. etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak üzere verdiği ifadede; Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) mahrem yapılanmasında bulunduğunu, yapı içinde olduğunu bildiği emniyet müdürlerinin isimlerini de vereceğini, başvurucunun emniyet müdürü olduğunu ama nerede çalıştığını hatırlamadığını, cemaat içinde yer aldığını mahrem yapı toplantılarında veya sohbet grubunda duyduğunu belirtmiştir.
3. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY'ye üye olduğu şüphesiyle başlatılan soruşturma kapsamında 26/10/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır.
4. Soruşturma neticesinde Başsavcılığın 15/1/2018 tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. İddianamede; tanık beyanı, başvurucunun adına kayıtlı 553...00 numaralı hat üzerinden 14/8/2014 tarihinde ilk kez ByLock kullandığının tespit edildiği, çözümünün henüz yapılamadığı, Asya Katılım Bankası A.Ş.de (Bank Asya) hesabının olması ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan başka bir soruşturma kapsamında ele geçirilen mikro SD kart üzerinde yapılan incelemede örgüt tarafından başvurucuya A4 notunun verilmesi neticesinde atılı suçu işlediği iddialarına yer verilmiştir.
5. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Tensip Tutanağı ile diğerlerinin yanı sıra Başsavcılığa müzekkere yazılarak başvurucuya ait güncel ByLock tutanaklarının (içerik dâhil) istenmesine ve tanık H.K.nın beyanının istinabe yoluyla alınmasına karar verilmiştir.
6. İstinabe Mahkemesince beyanı alınan tanık H.K. ifadesinde; daha önceki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, başvurucunun kızı ile aynı okulda İngilizce öğretmeni olarak çalıştığını, başvurucunun ara sıra okula kızını ziyaret amacıyla gelip gittiğini, başvurucu hakkında başka bilgiye sahip olmayıp başvurucunun düzenli olarak bir sohbete gidip gitmediğini, örgütte yer alıp almadığını bilmediğini belirtmiştir.
7. Yargılama bir celsede bitirilmiştir. 3/5/2018 tarihli bu celsede Mahkeme, başvurucuya dosyada bulunan iddianameyi ve eklerini ana hatlarıyla okumak suretiyle yüklenen suçu anlatmıştır. Ayrıca Mahkeme, Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 19/9/2017 tarihli tutanağa göre başvurucunun ByLock programını adına kayıtlı 0 553...00 numaralı telefon hattı üzerinden kullandığına ilişkin yazı cevabı ve Bilgi Teknolojileri Kurumundan (BTK) gelen internet trafik kayıtlarına göre başvurucunun 14/8/2014-16/11/2014 tarihleri arasında ByLock server IP'lerinden 46...137 numaralı IP ile bağlantı kurmak suretiyle yoğun şekilde ByLock kullandığına ilişkin yazı cevabını, bunun yanında Bank Asya hesap hareketlerini, tanık H.K.nın İstinabe Mahkemesince alınan ifadesinin tutanağını ve diğer belgeleri okumuştur.
8. Başvurucu, okunan bilgi ve belgelere yönelik olarak Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla, müdafii ise duruşma salonunda hazır bulunarak savunmalarını yapmıştır. Başvurucu; savunmasında diğerlerinin yanı sıra ByLock programını kullanmadığını, faizden kaçındığı için Bank Asyada hesabı olduğunu, talimat üzerine para yatırmadığını, tanık H.K.nın kızının okul müdürü olduğunu, kendisi ile arkadaşlık ilişkisinin bulunmadığını, Garson isimli gizli tanık ve ele geçen SD karttaki listenin kumpas olduğunu savunmuştur. Başvurucu müdafii ise tanık H.K.nın ilk ifadesinin duyuma dayandığını, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanabilmek için başvurucu aleyhine beyanda bulunduğunu, bu beyanları kabul etmediklerini, BTK'dan gelen CGNAT kayıtlarında çelişkiler olduğunu, bilirkişi raporu aldırılmasını talep ettiklerini ifade etmiştir. Esas hakkındaki mütalaanın açıklandığı bu celsede Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.
9. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyaya getirtilen Bylock tutanakları, banka yazı cevapları, BTK yazı cevapları, veri inceleme raporu, araştırma tutanakları, tanık beyanı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktayken Fetö/pdy silahlı terör örgütü ile bağlantısı nedeni ile görevinden ihraç edildiği, ..., sanığın şifreli mesaj ve görüşme programı olan bylock isimli programını 0 553 ... 00 numaralı hat üzerinden aktif bir şekilde kullandığının tespit edildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/68532 soruşturma sayılı dosyası kapsamında ele geçirilen Micro SD kartın üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan veri inceleme raporuna göre emniyet mahrem yapılanması kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin FETÖ/PDY üyeleri tarafından fişlendiği, sanık Mustafa Kuru'nun da isminin mikro SD kartta geçtiği, sanık Mustafa Kuru için A4 kodunun verildiği, A4 kodunun 'FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan kişileri' ifade ettiğinin değerlendirildiği, Bank Asya'da hesabının bulunduğu ancak örgüt liderinin talimatları sonrası para yatırdığına ilişkin delil bulunmadığı, örgüt içerisinde yer aldığına ilişkin tanık beyanının bulunduğu anlaşılmakla, sanığın oluşa aykırı düşen, gerçekleri yansıtmayan, kendini suçtan kurtarmaya matuf savunmasına itibar edilmemiş, sanığın yukarıda belirtilen eylemleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ... Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) isimli silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısı içerisine dahil olmak suretiyle üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen bylock sorgusuna ilişkin cevabi yazı, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı tarafından yapılan tespit ve BTK yazı cevabı ve tanık beyanı dikkate alındığında; sanığın yukarıda da izah edildiği üzere mahkememizce kabul edilen eyleminin sabit olduğu hususunda tam bir vicdani kanaate varılmış olması nedeniyle sanık müdafiinin BYLOCK ile ilgili bilirkişi raporu alınması talebi kabul edilmemiştir.
Tanık [H.K.] kovuşturma aşamasında kısmen farklı beyanda bulunmuş ise de örgüt mensubu kişilere örgüt tarafından bir şekilde ulaşılarak ifadelerinin geri alınmasının sağlandığı benzer dosyalarda da görüldüğü, tanığın soruşturma aşamasında müdafii huzurunda kendi hür iradesiyle beyanda bulunmuş olması, anlattığı hususların kendisi dışında bir kimse tarafından bilinemeyecek hususlar olması dikkate alınarak soruşturma aşamasındaki beyanlarına üstünlük tanınmıştır.
Sanığın eğitim düzeyi, yaptığı görev nedeniyle edindiği bilgi, tecrübe ve örgütteki konumu itibariyle bu oluşumun bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olduğu, terör örgütünde silah unsur ise de unsur yanılgısınında söz konusu olmadığı, adı geçen silahlı terör örgütünün 07.02.2012 tarihli MİT olayı, 17-25.12.2013 tarihli darbe girişimi, 2014 yılı ocak ayındaki MİT tırları olaylarından sonra gerçek yüzünün ortaya çıktığı ve devletin bu örgütle etkin biçimde mücadeleye girdiği, özellikle sanığın bu tarihlerden sonraki eylemlerinde hatadan bahsedilemeyeceği, sanığın bilerek ve isteyerek örgüt üyeliğini devam ettirdiği anlaşılmakla, sanığın sübut bulan müsnet suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sanık hakkında temel cezanın belirlenmesinde, Türk Ceza Kanununun 61 ve 3/1 maddeleri gözetilerek mensubu olduğu FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün ülke ve dünya çapında gerçekleştirdiği örgütlenme itibariyle ortaya koyduğu tehlikenin ağırlığı,sanığın bu örgütteki konumu, aleyhine delil durumu, eylemlerinin niteliği değerlendirilerek takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tertibine gidilmiş, sanık hakkında TCK'nın 62. Maddesi uygulanmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
10. Hüküm, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinde istinaf aşamasındayken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunca hazırlanan 2/10/2018 tarihli yazı ile 116628 ID'nin gerçek kullanıcısının başvurucu olduğuna dair Tespit ve Değerlendirme Tutanağı dosyasına sunulmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 23/1/2019 tarihinde söz konusu tutanağa ilişkin bir değerlendirme yapılmaksızın istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu, hükmü temyiz etmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi neticesinde 13/11/2019 tarihli karar ile hüküm onanarak kesinleşmiştir. Yargıtay kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı getirtilmeden karar verilmesi diğer delillerin atılı suçun sübutu açısından yeterli görülmekle sonuca etkili bulunmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle..."
12. Başvurucu 5/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Başvurucu; hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verildiğini ve bu durumun gerekçesinin açıklanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde adil yargılanma hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği ilkesel kararlar hatırlatılarak Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü şartlarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
16. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
18. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1.B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
19. Somut olayda başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmiştir. Mahkeme; başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olmasına, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında ele geçirilen mikro SD kart üzerinde yapılan inceleme sonucunda örgüt tarafından A4 şeklinde kodlanmasına ve tanık beyanlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Hükmün temyiz incelemesinde Yargıtay, başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğuna dair ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanağı getirtilmeden karar verilmesi hususunda diğer delillerin varlığının atılı suçun sübutu açısından yeterli görmüş ve sonuca etkili olmadığını değerlendirmiştir.
20. Mahkûmiyete esas alınan ByLock deliline ilişkin istinaf aşamasında Tespit ve Değerlendirme Tutanağı yargılama dosyasına sunulmuşsa da gerek istinaf gerek Yargıtay kararı ile ByLock verilerine ilişkin delilin belirleyici delil olarak kullanılmadığı, dosyadaki diğer delillerin varlığının yeterli görüldüğü anlaşılmıştır.
21. Yargıtay uygulamasında sanıkların Garson kod adlı gizli tanıktan ele geçirilen SD kart içinde "A4" olarak kodlanması mahkûmiyet için yeterli olmayıp bunun için kritik tarihler sonrası örgütsel nitelikteki eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının destekleyici bir ifade, beyan yahut başkaca bilgi ve belge bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 3/4/2025 tarihli ve E.2022/12486, K.2025/6545 sayılı kararı; ayrıca bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2/6/2025 tarihli ve E.2022/24801, K.2025/16604 sayılı kararı.)
22. Somut olayda başvurucu hakkında Mahkemece FETÖ/PDY'nin ülke ve dünya çapında gerçekleştirdiği örgütlenme itibarıyla ortaya koyduğu tehlikenin ağırlığı, başvurucunun örgütteki konumu, aleyhine delil durumu, eylemlerinin niteliği değerlendirilerek takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulmuştur. Öte yandan Mahkeme tarafından tanık H.K.nın başvurucunun cemaat içinde yer aldığını mahrem yapı toplantılarında veya sohbet grubunda duyduğuna ilişkin beyanlarının - tarih bilgisi içermediği hususu da dikkate alındığında- neden örgütsel nitelikte bir faaliyet olarak kabul edildiğine dair herhangi bir izahat yapılmadığı gözönünde bulundurulmalıdır. Bununla birlikte SD karttan elde edilen verilerle ilgili olarak yeteri kadar araştırma da yapılmamıştır. Özellikle yukarıda anılan konuyla ilgili Yargıtay içtihadı da gözetildiğinde (bkz. § 21) bu değerlendirmenin gerekliliği daha belirgin hâle gelmektedir. Başvurucunun cezada bu gerekçelerle artırım yapılmasına yönelik itirazları kanun yolu mercileri tarafından da değerlendirilmemiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkemenin ve kanun yolu mercilerinin ceza artırımının gerektiği sonucuna ulaşmalarını sağlayan fiilî ve hukuksal olgular ile bunlar arasındaki bağlantıyı yeterli açıklıkta ortaya koyan somut bir gerekçe oluşturmadığı anlaşılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
24. Başvuruda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden -kararda varılan sonuç ve uygun görülen giderime göre- diğer şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
27. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/25, K.2018/148) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.