|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Zehra GAYRETLİ
|
|
Başvurucu
|
:
|
Ali OBİ
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Kenan DEMEZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; beyanları mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sanık tarafından sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. 1984 doğumlu olan başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların meydana geldiği tarihte Malatya 2. Ordu Komutanlığında astsubay olarak görev yapmaktadır.
6. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) hakkında Bursa ve Edirne Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen farklı soruşturmalar kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanma talebiyle ifade veren şüpheliler S.Ç. ve B.C. başvurucu hakkında da açıklamalarda bulunmuştur.
i. Bu bağlamda şüpheli S.Ç. Tekirdağ'daki bir örgüt evinde başvurucuyu da gördüğünü, bu ilde başvurucuyla yaptığı görüşmede onun örgütle irtibatlı olduğunu öğrendiğini beyan etmiştir. S.Ç.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"[E. ] isimli şahsın aracı ile ben ve [S.Ç.yi] Tekirdağ ilinde bir eve götürdü, bu evde kendisi ilk defa gördüğüm [İ.] olarak tanıştırdıkları ve Tekirdağ Bölgesinin sorumlusu olarak söyledikleri şahısla tanıştırıldım. Yine bu evde Keşan ilçesinde görev yapan astsubay Ali OBİ [başvurucu] isimli şahısta vardı. Ali OBİ: Bu şahıs 2002 bakım astsubaydır. Bu şahısla Tekirdağ ilinde yaptığımız görüşmede cemaat irtibatı olduğunu öğrendim. Bunun dışında cemaatsel bir faaliyet ve buluşmamız olmadı."
ii. Diğer şüpheli B.C. ise Keşan ilçesinde bulunduğu sırada başvurucuyla birlikte örgüt hiyerarşisi içinde aynı kişiye "zimmetlendiklerini" ifade etmiştir. B.C.nin beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"Keşan’a gittikten bir süre sonra [İ.] isimli bir kişi telefonumdan aradı. Ben kendisinin bu yapı içerisinden olduğunu anladım. [İ.] bir görüşmeye yanında [D.] veya [E.] isimli birisini getirmişti. Keşan’da ben, [B.C.] ve Ali OBİ bu kişiye zimmetlendik. Üçümüz [E./D.] ile bizim evde buluşuyorduk. Bu buluşmalarda yine dini içerikli sohbetler yapıyorduk (...)numaralandırılan şahsı Ali OBİ olarak tanırım. Bu şahıs ifademde bahsettiğim askeri personeldir. Bu şahsın açık kimlik bilgilerini sizlerden Ali OBİ olarak öğrendim."
7. Öte yandan dosyada yer alan "Araştırma Tutanağı" isimli, 30/5/2018 tarihli belgeye göre Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) mensup bazı şüpheliler hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında örgüt hiyerarşisi içinde üst konumda bulunan kişilerin örgüt içi iletişimi sağlamak amacıyla örgütün askerî mahrem yapılanmasında yer alan ve örgütte kendilerinden alt konumda olan kişileri ankesörlü/kontörlü sabit hatlardan aradıkları yönünde bilgiye ulaşıldığı, bu bilgi üzerine Şırnak'taki kontörlü/büfe telefonlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) alınan HTS verilerinin Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince incelenerek analiz edildiği anlaşılmıştır. Bahse konu tutanakta başvurucunun Şırnak'ın Silopi ilçesinde 2012-2014 yılları arasında görev yaptığı, bu süre zarfında sabit hatlardan toplam doksan dört araması olduğunun tespit edildiği, bu aramalardan otuz beşinin ardışık arama olduğu belirtilmiştir.
8. Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır.
9. Soruşturma sonucunda başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçunu işlediği iddiasıyla iddianame düzenlenmiştir. İddianamede FETÖ/PDY'nin kuruluşu, yapısı ve askerî mahrem örgütlenmesi hakkında genel bilgilere yer verildikten sonra başvurucunun kontörlü/büfe telefonlarından ardışık aramalarının tespit edildiğine ilişkin HTS raporu ve tanık beyanlarından hareketle başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu ve atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
10. Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yürütülen yargılamada 11/10/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda tanıklar S.Ç. ve B.C.nin beyanlarının alınması için işlem yapılmasına, duruşmanın ilk celsesinin 29/11/2018 tarihinde görülmesine karar verilmiştir.
11. İstinabe Mahkemesince 23/11/2018 tarihinde alınan beyanında tanık B.C. özetle kendisinden sorumlu kişiyle gittikleri bir evde başvurucuyu da gördüğünü, 2009-2010 yıllarından itibaren başvurucunun örgütle bağlantısının devam edip etmediği yönünde bir bilgisi olmadığını belirtmiştir. B.C.nin İstinabe Mahkemesince alınan beyanı şöyledir:
"Benim 2005 yılında Edirne'ye tayinim çıktı. Ali'nin benden önce mi yoksa benden sonra mı Tekirdağ'a geldiğini hatırlamıyorum. Yaklaşık 6 yıl kadar Edirne'de farklı askeri birliklerde çalıştık. Kendisi ile sosyal ortamlarda önceden tanışıklığımız nedeni ile görüşürdük. Ancak FETÖ/PDY kapsamında kendisi ile birlikte herhangi bir görüşmemiz olmadı. 2008 yılında benden sorumlu olan kendi ifademde teşhis ettiğim [E.](k) isimli şahıs beni ve benimle birlikte ev arkadaşım[S.yi]bir eve götürdü, burada Ali Obi de vardı. Ben o zamana kadar Ali Obi'nin FETÖ/PDY ile bir irtibatı olduğunu bilmiyordum. Orada öğrenmiş oldum. (...)Bu dönemde benim evlenmek istediğim kişinin bu yapı içerisinde bulunmaması nedeni ile[E.](k) tarafından buna karşı çıkıldı,[E.](k) ile bu konuda tartıştık. Ve ben 2013 yılına kadar bu yapıdan kimse ile görüşmedim. Bundan sonra 2010 yılında Ali ile hatırladığım kadarı ile ordu evinde karşılaştık. Kendisine bu yapıyı kast ederek 'hacılarla görüşüyor musun' diye sorduğumda bana bu yapıyı kast ederek 'Allah belalarını versin' dedi. Ali ile 2 kez FETÖ/PDY kapsamında[E.](k)'e bağlı olarak görüştük, bu yıllar da 2009-2010 yılları idi. Sonrasında Ali'nin bu yapı ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin bilgim yoktur."
12. Tanık S.Ç. 21/12/2018 tarihinde İstinabe Mahkemesince alınan beyanında özetle başvurucuyu 2007 yılında katıldığı sohbetlerde tanıdığını, 2015 yılında başvurucu ile Silopi'de karşılaştıklarını ve başvurucunun kendisine artık sohbetlere katılmadığını söylediğini ifade etmiştir. S.Ç.nin İstinabe Mahkemesince alınan beyanı şöyledir:
"Ben 2007-2013 yılları arasında Edirne Keşan'da astsubaylık görevini yürütüyordum, sanık Ali Obi'yi 2007 yılında tanıdım, ben o zaman cemaat olarak bilinen yapının sohbetlerine katılıyordum, sanık Ali Obi'yi de yine 2007 yılı içerisinde bu sohbetlerde tanıdım, benim sanıkla iki ya da üç kez sohbette karşılaşmışlığımız vardır, sanığın eşi sanığın sohbetlere gelmesine sıcak bakmıyordu, sanık 2007 ve 2008 yıllarındaki sohbetlere katılmıştı, ben 2013-2015 yılları arasında Cizre'de görev yapıyordum tarihi tam hatırlamamakla beraber sanık Ali Obi'yle Silopi'de karşılaştım kendisi de orada görevliydi, karşılaşmamızda bana artık o zaman cemaat adıyla anılan yapıyla görüşmediğini eşiyle sıkıntılar yaşadığından bahsetmişti, yukarıda bahsettiğim gibi sanık 2007-2008 yıllarında sohbetlerde dinleyici konumundaydı başka bir faaliyetine rastlamadım."
13. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulundukları duruşmanın 29/11/2018 tarihli birinci celsesinde tanık B.C.nin beyanları okunmuştur. Başvurucu, tanık beyanına karşı savunma yaparak tanık B.C.yi askerî okuldan tanıdığını, sohbetlere katılmadığını, tanık beyanını kabul etmediğini belirtmiştir. Başvurucu müdafii de aynı yönde savunma yaparak tanık beyanlarında çelişkiler olduğunu belirterek bu çelişkili hususlara dikkat çekmiştir.
14. Duruşmanın 17/1/2019 tarihli ikinci celsesinde tanık S.Ç.nin beyanları okunmuştur. Başvurucu, tanık beyanına karşı savunmasında özetle S.Ç.yi tanımadığını, kendisiyle buluşmadığını ileri sürmüştür.
15. Yargılamanın 5/2/2019 tarihli üçüncü celsesinde Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında istinabe yoluyla dinlenen tanıklar B.C. ile S.Ç.nin beyanlarını ve başvurucunun ankesörlü hatlardan arandığına ilişkin tespiti delil olarak hükme esas almıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Tanık [B.C.nin] Ali Obi ile 2009-2010 yıllarında 2 kez FETÖ/PDY kapsamında [E.ye] bağlı olarak görüştükleri, bu toplantıda da her zamanki gibi kitap okuma, Kuran okuma, fetö elebaşının kitabını okuma gibi faaliyetler yaptıkları, bu toplantılarda kendilerine namazlarını askeriye içerisinde gizli şekilde, ima ile kılmaları, kendilerini askeriye içinde belli etmemeleri konusunda telkinde bulunulduğu, diğer tanık [S.Ç.nin], sanık Ali Obi'nin 2007-2008 yıllarında örgütsel toplantılarda dinleyici konumunda bulunduğu yönündeki ifadeleri ve yine hakkında FETÖ/PDY kapsamında adli işlem gören askeri personeller ile ardışık aranmaları gösterir 30/07/2018 tarihli HTS incelemesinde sanığın sabit hatlardan 70 kez arandığının tesbit edilmesi, sanık Silopi'ye tayin olduğunda dışarı çıkışlarının yasak olması nedeniyle market, kasap alışverişlerini telefonla yaptıklarını, kantinde bulunmayan malzemeleri de marketlerden telefon yoluyla temin ettiklerini, tütün mamüllerini büfecilerden ve marketlerden getirttiklerini ve görüşmelerin bu kapsamda gerçekleştiğini ileri sürmüş ise de, operasyon bölgesinde askeri ihtiyaç malzemelerinin gerek güvenlik gerekse miktar açısından teminin telefonla gerçekleştirilemeyeceği, sanığında zaten bu yöndeki iddialarını destekleyecek başka delil ve dayanak olabilecek bir olay bildirmediği ve tüm suçlamaları inkar etmesi karşısında sanık savunmalarına itibar edilmemiş, dosya içeriği ile sanık Ali Obi'nin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün organik yapısı içerisinde yer aldığı, üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediği... [anlaşılmıştır.]"
16. Başvurucu 7/2/2019 tarihli istinaf dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra tanıklarla yüzleştirilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Başvurucu 2/6/2019 tarihli temyiz dilekçesinde de diğerlerinin yanı sıra tanık beyanlarındaki çelişkili noktalara dikkat çekerek istinabe suretiyle dinlenen tanıkların beyanına itibar edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
17. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
18. Başvurucu nihai kararı 20/7/2020 tarihinde öğrenmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. İlgili mevzuat için bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 59-65.
20. İlgili Yargıtay içtihadı için bkz. Murat Albayrak, §§ 69-75.
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
(...)
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
22. İlgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının yer aldığı kararlar için bkz. Sinan Bulut [1. B.], B. No: 2019/14914, 10/5/2023, §§ 31-35; Bekir Yalım [1. B.], B. No: 2020/22265, 22/11/2022, §§ 45-49.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 24/6/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne esas alınan tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; tanık beyanının istinabe suretiyle alındığı, bu beyanların duruşmada başvurucuya okunduğu, bu beyanlara karşı başvurucunun itirazlarını ileri sürebilme imkânına sahip olduğu belirtilmiştir. Ayrıca tek delilin tanık ifadeleri olmadığı, başvurucunun ankesörlü/sabit hatlardan ardışık aranmasına ilişkin raporların da mahkûmiyetinde esas alındığı vurgulanmıştır.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarına atıfta bulunarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
29. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
31. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ.M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ.M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama ya da sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
32. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur[2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).Bundan başka tanıkların onlara soru sorulmasına imkân sağlayacak şekilde aynı anda ses ve görüntü nakleden vasıtalarla dinlenmesi de savunma tarafına sağlanabilecek telafi edici güvencelerden biri olarak değerlendirilebilir (Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun Şırnak'ta kurulu bulunan ankesörlü/kontörlü sabit hatlardan arandığına ilişkin tespite dayanmıştır. Ayrıca Mahkeme, başvurucunun duruşmada sorgulamadığı tanıklar B.C. ve S.Ç.nin beyanlarını da aleyhe delil olarak değerlendirmiştir.
34. Mahkeme, konutu yargı çevresi dışında olan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapmamış, tanığın konutunun yargı çevresi dışında olmasını istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep saymıştır. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
35. Mahkeme; dosya içinde bulunan ve başvurucunun Şırnak'ın Silopi ilçesinde görev yaptığı 2012-2014 yılları arasında bu ildeki sabit hatlardan ardışık arama şeklinde arandığına ilişkin HTS raporuna dayanarak başvurucunun GSM hattına sabit hatlar aracılığıyla yapılan bu aramaların sorumlu mahrem imam konumundaki kişi tarafından örgütsel iletişimi sağlamak amacıyla yapıldığı, dolayısıyla başvurucunun da FETÖ/PDY'nin askerî mahrem yapılanmasının örgütsel iletişim ağına dâhil olmak suretiyle bu yapılanmada yer aldığı sonucuna ulaşmıştır.
36. Yargıtay, kişilerin sabit veya ankesörlü hatlarla örgütsel iletişim kurma yöntemi uyarınca FETÖ/PDY'nin mahrem yapılanmasına dâhil olup olmadıklarının hukuki bir kesinlik içinde ortaya konulabilmesi için -somut olayın özelliğine göre- yapılması gerekli görülen araştırma işlemlerini içtihatlarında açıkça belirlemiştir (bkz. Murat Albayrak [GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023, §§ 127-132. Ayrıca bkz. Yargıtay 3. CD.nin 20/11/2024 tarihli ve E.2024/705, K.2024/15150 sayılı; Yargıtay 3. CD.nin 19/11/2024 tarihli ve E.2022/6992, K.2024/14586 sayılı; Yargıtay 3. CD.nin 21/10/2024 tarihli ve E.2022/3927, K.2024/11894 sayılı).
37. Bu çerçevede Yargıtayın anılan kararlarında sanıkla birlikte ardışık arandığı tespit edilen kişiler hakkında herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığının araştırılması, ardışık aranan diğer şahıslar hakkında soruşturma bulunması hâlinde bu kişilerin tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmesinin sağlanması, sanığın kullandığını bildirdiği GSM hattı dışında operasyonel ve/veya patates hat kullanıp kullanmadığına yönelik yetkili kurumlar nezdinde araştırma yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, sanıkların bütün görev yerlerini kapsayan HTS kayıtları getirtilerek üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucunda “gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadıkları, ardışık aramaya dâhil olan şahısların aynı kuvvete mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı” hususlarını gösterir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) araştırma yapılarak sanık hakkında herhangi bir ifade yahut beyan bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa onaylı örneklerinin getirilerek duruşmada 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesi uyarınca sanık ve müdafiine okunması, anılan Kanun'un 210. maddesi kapsamında tek veya belirleyici ifade yahut beyan sahiplerinin duruşmada tanık sıfatı ile dinlenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği de ifade edilmiştir (bkz. R.T. [GK], B. No: 2021/47924, 29/5/2025).
38. Somut olayda gerekçeli karara göre başvurucunun 30/07/2018 tarihli HTS incelemesinde sabit hatlardan yetmiş kez arandığının tespit edilmesi başvurucunun ankesörlü hatlar üzerinden kurduğu değerlendirilen örgütsel iletişime delil olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte bahsi geçen HTS incelemesinde belirtilen aramaların Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmalar sonucu tespit edilmiş aramalar olup olmadığı gerekçeli karardan anlaşılamamıştır. Mahkeme, başvurucunun bu yöndeki itiraz ve savunmasını karşılamak üzere HTS verilerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve buna göre teknik bir rapor hazırlanması yönünde de araştırma yapmamıştır. Dolayısıyla muhakeme sürecinde elde edilen deliller ve Mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında kişilerin sabit hat ve/veya ankesörlü telefonlar üzerinden örgütün hücre tipi yapılanmasına ait haberleşme ağına dâhil olup olmadıklarının belirlenmesi açısından ilkesel olarak ortaya konulan ve adli makamlarca yapılması gerekli görülen araştırmaların somut olayda da yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
39. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında duruşmada dinlenmeyen tanıkların beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında önemli ağırlıkta dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanıkların anlatımlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
40. Tanıkların istinabe yoluyla dinlenmesi neticesinde başvurucuya bu tanıkların beyanlarının gerçekliğine ve güvenilirliğine yönelik itirazlarını ileri sürebilme imkânı tanınmamıştır. Başvurucunun tanıklarla yüzleşmemesine ilişkin şikâyetini usule ilişkin bir eksiklik olarak kanun yolunda da ileri sürdüğü açıktır.
41. Son olarak yargılama sürecinde başvurucuya olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkları başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuşsa da başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Mahkemenin dikkatini çekememiş, böylelikle tanıkların beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken gösterdiği tepkilerle ilgili izlenim edinememiştir. Hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanıkların beyanları dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda istinabe yoluyla beyanları alınan tanıkların duruşmada ya da ses veya görüntü nakli yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
43. Başvurucu, tanık sorgulama hakkı dışında adil yargılanma hakkının çeşitli güvencelerinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuruda tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliğinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu; tutuklamanın hukuka aykırı olduğunu, tutukluluk incelemelerinin dosya üzerinden yapıldığını, tutukluluğa itirazlarının matbu ifadelerle reddedildiğini ve mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka uygun olmadığını iddia etmiştir.
45. Tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı iddiasının Mehmet Emin Kılıç ([2. B.], B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 27, 28) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka uygun olmadığına ilişkin iddiasının ise Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
47. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yeniden yargılama yapılması ve tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
48. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
49. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
50. Tanık sorgulama hakkı tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama evresindeki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar [1. B.], B. No: 2013/1664, 16/7/2014, § 53).
51. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/226, K.2019/27) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.