TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RUKİYE KILIÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/15874)
Karar Tarihi: 2/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Olcay ÖZCAN
Başvurucu
Rukiye KILIÇ
Vekili
Av. Mustafa Hüseyin BUZOĞLU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ortağı olunan şirketin usulsüz işlemleri sonucunda uğradığı zararların giderilmesi için açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Bera Holding A.Ş. (Şirket) ile Şirketin Denetim ve Yönetim Kurulunda üye olanlar aleyhine tazminat davası açmıştır. Başvurucu, bu davada Şirkette usulsüz işlemler yapıldığını ileri sürmüş; doğrudan ve dolaylı zararının giderilmesini talep etmiştir.
3. Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi (Mahkeme) alınan bilirkişi raporu sonrasında davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (Yargıtay) başvurucunun ortak olduğu hususunda çekişme olmadığı ve ortaklığın tespitine karar verilmesine ilişkin dava açılmasında hukuki yararı olmadığı, davada ileri sürülen sebeplerin doğrudan zarar kapsamında bulunmadığı, doğrudan zarara ilişkin bir belirleme olmadığı, dolaylı zarar bakımından da ancak bu zararın Şirkete ödenmek üzere talep edilebileceği gerekçesiyle başvurucunun karar aleyhindeki temyiz talebini reddetmiştir. Başvurucunun karar düzeltme talebi Yargıtay tarafından reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai hükmü 20/5/2020 tarihinde öğrendikten sonra 8/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Anayasa Mahkemesi 11/9/2023 tarihinde başvurunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
7. Başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
8. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılmalıdır.
9. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülükleri de olmalıdır. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri vardır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirir (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).
10. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını da içerir (Selahattin Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).
11. Anayasa Mahkemesinin Turgay Kılıç (B. No: 2020/21022, 14/12/2023) kararına konu olayda yüksek getiri sağlanacağı ve talep edildiğinde geri ödeneceği garantisi ile başvurucu tarafından Şirkete para yatırılmıştır. Başvurucu, şirket ortağı olmadığının tespitine ve şirkete yatırılan paranın iadesine karar verilmesi istemiyle açtığı davada Şirketin kendisi de dâhil birçok kişiden para topladığını, mevzuata aykırı ortaklık ilişkisi kurduğunu, kandırılıp borsaya girmeye zorlandığını ve paraların istendiği her an iade edileceği taahhüdünde bulunulmasına rağmen parasını tahsil edemediğini ileri sürmüştür. Yargılama sırasında yapılan kanuni düzenleme nedeniyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi alacağın tahsili için uygun hukuki yollara başvurmasına rağmen yargılama sırasında yapılan kanuni düzenleme nedeniyle hukuki mekanizmaları işletme imkânından mahrum bırakılan başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
12. Somut olayda ise başvurucu Turgay Kılıç kararından farklı olarak şirket ortağı olmadığının tespitini ve ödediği bedelin iadesini değil ortağı olduğu Şirkette yapılan usulsüz işlemler nedeniyle zarara uğradığını ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkeme ispat edilemediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Yargıtay doğrudan zarara ilişkin bir belirlemede bulunulmadığı, dolaylı zarar bakımından da ancak bu zararın Şirkete ödenmek üzere talep edilebileceği gerekçesiyle kararı onamış ve karar düzeltme talebini reddetmiştir. Mahkemelerce mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen uyuşmazlığın çözümüne ilişkin olarak önceden oluşturulan, öngörülebilir, ulaşılabilir ve belirli nitelikte olduğu anlaşılan bir hukuksal çerçeve kapsamında delillerin değerlendirildiği ve hukuk kurallarının yorumlanarak sonuca varıldığı anlaşılmıştır.
13. Diğer taraftan mülkiyet hakkının ihlali iddiasına konu edilen yargılama sürecinin bütününe bakıldığında başvurucunun kendisini vekille temsil ettirdiği, başvurucuya iddia ve itirazlarını ortaya koyabilme ve delillerini sunabilme imkânının tanındığı, mahkeme kararlarında başvurucunun iddialarına ilişkin ilgili ve yeterli gerekçeye yer verildiği görülmüştür. Mahkemelerin delillerin değerlendirilmesi sonucunda vardıkları sonuçta bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de tespit edilmemiştir. Somut olayın koşulları gözönünde bulundurulduğunda devletin pozitif yükümlülüklerinin gerektirdiği menfaatler dengesinin başvurucu aleyhine bozulmadığı değerlendirilmiştir.
14. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 2/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.