TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
BİROL ATEŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/15945)
Karar Tarihi: 4/2/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Metin KIRATLI
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Birol ATEŞ
Vekili
Av. Elvan BAĞ CANBAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
2. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle o tarihte subay olarak görev yapan başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma evresinde 2/2/2018 tarihinde gözaltına alınan başvurucu hakkında aynı suçtan sevk edildiği Kocaeli 3. Sulh Ceza Hâkimliği 9/2/2018 tarihinde tutuklama tedbiri uygulamıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 8/4/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede başvurucunun HTS kayıtlarına göre kendisi gibi asker olan A.Y. ve M.A. ile ardışık olarak arandığı, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen E.B. ve M.T.Ç.nin verdikleri ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu yönünde beyanlarının bulunduğu belirtilerek üzerine atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.
5. Mahkemece 13/4/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucudan elde edilen dijital materyallerle ilgili raporun beklenilmesine, tanık E.B.nin dinlenilmesi için davetiye çıkarılmasına ve ismi geçen diğer tanıklar A.Y., M.A. ve M.T.Ç.nin daha önce verdikleri beyanlarının istenmesine karar verilmiştir. Tanık adına çıkartılan davetiyenin iade edilmesi üzerine başvurucu hakkında beyanları bulunan tanıklar E.B. ve M.T.Ç.nin istinabe yoluyla dinlenilmesi için talimatlar yazılmıştır.
6. Duruşma, üç celsede bitirilmiştir. İlk celsede başvurucunun savunması alınmış olup tanık E.B.nin istinabe yoluyla alınan beyanı da başvurucuya okunmuş, diyecekleri sorulmuştur. Tanık E.B. beyanında özetle başvurucunun sınıf arkadaşı olduğunu, Deniz Harp Okulunda dört yıl beraber okuduklarını, 4. sınıfın son döneminde adresini hatırlamadığı bir evde tanıştırıldıklarını, cemaat üyesi olduğunu orada öğrendiğini, on ay boyunca aynı evde kaldıklarını ve kendisini öğretmen olarak bildiği Erdem kod adlı cemaat üyesi kişiyle beraber görüştüklerini belirtmiştir. Sonrasında aralıklarla arkadaş olarak görüştükleri dönemde başvurucuya cemaatle bağlantısının devam edip etmediğini sorduğunda, bu yapıyla ilişkisinin devam ettiğini söylediğini beyan etmiştir. Celse sonunda Mahkeme daha önce yazılan müzekkere akıbetlerinin sorulmasına ve ilgili sabit hatlarla başvurucunun cep telefonları arasındaki görüşme kayıtlarının istenilmesine karar vermiştir.
7. İkinci celsede diğer tanık M.T.Ç.nin istinabe yoluyla alınan beyanı başvurucuya okunmuş, diyecekleri sorulmuştur. Tanık M.T.Ç. beyanında özetle başvurucuyu 2001-2004 yılları arasında lise döneminden tanıdığını, daha sonraki dönemi bilmediğini, birlikte Marmara Işık Dershanesine gittiklerini, dershaneye giderken FETÖ ile irtibatlı eve de gittiklerini, evde sohbet yapıldığını, ilerleyen zamanda başvurucunun Gülhane Askerî Tıp Akademisine gittiğini öğrendiğini ve başvurucuyla görüştüğünde okuldan atıldığını kendisine söylediğini, FETÖ ile daha sonraki dönemde irtibatı hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Ayrıca dijital materyallerle ilgili raporun gönderilmediği ve işlerin yoğunluğu nedeniyle ne zaman geleceğinin de belli olmadığı belirtilerek dosyanın bulunduğu aşama itibarıyla beklenilmesinden vazgeçilmiş, iddia makamının esas hakkındaki mütalaası alınmış ve başvurucuya esas hakkındaki savunmasını hazırlamak üzere süre verilmiştir. Aynı celsede sunulan mütalaada daha önce istenen ardışık aranmaya ilişkin kişilerle ilgili görüşme kayıtlarına da(HTS) dayanılmıştır.
8. Üçüncü ve son celsede Mahkeme, başvurucu ve müdafiinin esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını aldıktan sonra başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin de devamına karar vermiştir. Kararda, istinabe yoluyla dinlenen tanık E.B.nin beyanı ve HTS kayıtları birlikte değerlendirilerek Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Subay olarak görev yapan sanığın, FETÖ ile irtibatlı birçok askeri personelin aynı sabit hatlardan arandığının tespit edilmesi üzerine hakkında soruşturma başlatılarak toplanan deliller sonucunda mahkememize işbu davanın açıldığı, HTS kayıtları incelendiğinde 2623257797-2623320272-2623256162-2623211363-2623245494 numaralı sabit hatlardan sanığın adına kayıtlı 0541 ... 98 ve 0541 ... 38 numaralı gsm hatlarından 2013-2014-2015 yıllarında 8 kez arandığı, bu aramalardan 02.08.2014 ve 22.03.2014 tarihlerinde ardışık olarak arandığı, bu iletişimin kendisi gibi askeri personel olan [A.Y] ve [M.A.] olduğu, kendisi gibi askeri personel olan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen [E.B.] isimli şahıs ifadesinde; sanığı örgüt evinde gördüğünü Kod ismini Erdem olarak bildiği kişi ile görüştüklerini, tayinleri farklı yerlere çıkınca ayrıldıklarını ancak sanıkla ara ara arkadaş olarak görüştükleri dönemde sanığa cemaat ile bağlantısı olup olmadığını sorduğunda cemaat ile bağlantısı olduğunu söylediğini, sanık ile darbe girişiminden sonra görüştüklerinde ise sanığın kendisine cemaat ile görüşmeye devam ettiğini ve eğer isterse birlikte görüşmeye gidebileceklerini, sanığın yeniden toparlanmak üzere bir abiyle irtibata geçtiğini söylediği ancak kendisinin kabul etmediğini ifadesinde belirttiği,
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dahil olmayı tercih ettiği, bu şekilde örgütle organik bağ kurduğu ve bu suretle sanığın üzerine atılı bulunan "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu işlediğinin sabit olduğu sonucuna varılmıştır... "
9. Başvurucu, istinaf ve temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- hükme gerekçe yapılan tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını ileri sürmüştür. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 16/12/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan 15/10/2021 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 23/4/2020 tarihinde öğrendikten sonra yasal başvuru süresi içerisinde 14/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebi kabul edilerek, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı görüşünde; öncelikle kabul edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığı değerlendirildiği takdirde başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin esasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumladığı ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkelerinin belirlendiği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.
14. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
15. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
18. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
19. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanığın duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Mahkemece, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanığın duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapılmamış; tanığın konutunun yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucunun söz konusu tanığa soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.
20. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun kendisi gibi asker olan olan tanık E.B.nin beyanı ile sabit hatlardan ardışık olarak arandığını gösteren HTS analiz raporuna dayanmıştır.
21. Somut olayda Mahkemece; tanık E.B.nin başvurucu aleyhindeki istinabe yoluyla alınan beyanı başvurucu ve müdafiine okumuştur. İlgili duruşma tutanakları ve gerekçeli kararda da tanığın Mahkemede hazır edilememesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık/tanıklar tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
22. Testin ikinci aşaması uygulanırken delilin tekliğinden o delilin sanık aleyhine yegane delil olması, delilin belirleyiciliğinden ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan delil anlaşılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Baran Karadağ, § 65).
23. Duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesinin tek veya belirleyici delil olup olmadığı hususu öncelikle mahkûmiyet gerekçesine bakılarak tespit edilir. Bu açıdan mahkemenin sorgulanmamış tanığın ifadesinin ağırlık derecesini gerekçeli kararda tartışmış olması beklenir. Ancak gerekçeli kararda bu tartışmanın yapılmadığı veya mahkemenin yaptığı değerlendirmenin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği hâllerde Anayasa Mahkemesinin kendisi bu değerlendirmeyi yapacaktır. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda da Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.
24. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak başvurusunda telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir. Anılan başvuruda mahkeme, HTS kayıtlarına göre Batman'da bulunan ankesörlü hatlarla başvurucuya ait GSM hattının 3/3/2012 ile 19/6/2015 tarihleri arasında arandığı bu aramalardan 24'ünün ardışık arama, 46'sının da tekil arama niteliğinde olduğu, bu hususun örgüt içi haberleşme yöntemi olduğunu kabul ederek mahkûmiyet kararı vermiştir. Yargıtay hükmü onamıştır. Murat Albayrak kararında Anayasa Mahkemesi, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğuna karar vermiştir (Murat Albayrak, §§ 124-146).
25. Somut olayda ardışık arama olarak dayanılan kayıtların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan çerçeve kapsamında mahkûmiyete esas alındığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kararından ayrıca tanık beyanının da başvurucunun örgütsel bağını ortaya koyan HTS analiz raporunu desteklediği anlaşılmaktadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki Mahkeme gerekçesinde, kendisi gibi askerî personel olan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen E.B.nin başvurucuyla ilgili olarak kendisini örgüt evinde gördüğüne, kod ismini Erdem olarak bildiği kişi ile görüştüklerine, tayinleri farklı yerlere çıkınca ayrıldıkları ancak başvurucuyla ara ara arkadaş olarak görüştükleri dönemde cemaat ile bağlantısı olup olmadığını sorduğunda bağlantısı olduğunu söylediğine, darbe girişiminden sonra görüştüklerinde ise kendisine cemaat ile görüşmeye devam ettiğine ve isterse birlikte görüşmeye gidebileceklerine, başvurucunun yeniden toparlanmak üzere bir abiyle irtibata geçtiğini söylediğine dair beyanına ve HTS kayıtlarına dayanıldığı vurgulanmıştır (bkz. § 8). Ayrıca, bahse konu tanığın istinabe suretiyle alınan beyanı da başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu bu sayede olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı bulmuştur. Mahkeme gerekçesinde özü itibarıyla, subay olan başvurucunun çeşitli tarihlerde askerî mahrem yapıya özgü şekilde sabit hattan arandığı, askerî mahrem yapı içinde yer aldığı ve mahrem örgüt sorumlusu ile gizlilik esasına dayalı örgütsel içerikli görüşmeler yaptığı hususlarına dayanmıştır. Karar, istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
26. Bu kapsamda Mahkemece itibar edilen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtlara ve HTS analiz raporuna göre duruşmada sorgulanamayan tanığın beyanının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucunun ayrıca; suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021) kararı, hukuka aykırı delillerle mahkum edilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam ([2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46); Jakop Gabriel ([1. B.], B. No: 2013/2392, 15/4/2015) kararları, tarafsızlık, bağımsızlık ve doğal hâkim ilkelerine aykırı mahkemece yargılamanın yapıldığı iddiasının Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015) kararı, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Abdullah Topçu ([1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, §§ 74-79) kararı, savunma hakkının kısıtlandığını iddiasının Erol Aydeğer ([1. B.], B. No: 2013/4784, 7/3/2014) kararı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının ise Yüksel Hançer ([1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §§ 14-21) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun bulunması nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
29. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Fırat İşgören (B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; kötü muamele yasağının, özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiği iddialarının bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği İsmail Buğra İşlek (B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17); Ömer Aktaş, (B. No: 2014/14915, 21/9/2016, §§ 38-39) karaları gereğince başvuru yollarının tüketilmemesi; eşitlik ilkesinin, haberleşme özgürlüğünün, din ve vicdan hürriyetinin, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği ve dolayısıyla bu iddialar temellendirilemediğinden Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması; çalışma özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının ise Serkan Acar (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 22-25) kararı doğrultusunda konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının diğer bir kısım güvenceleri ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun bulunması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini sağlamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.