TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BİROL ATEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/15945)
|
|
Karar Tarihi: 4/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Birol ATEŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Elvan BAĞ CANBAZ
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas
alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle
tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda başkaca
temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
2. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu
şüphesiyle o tarihte subay olarak görev yapan başvurucu hakkında soruşturma
başlatmıştır. Soruşturma evresinde 2/2/2018 tarihinde gözaltına alınan
başvurucu hakkında aynı suçtan sevk edildiği Kocaeli 3. Sulh Ceza Hâkimliği
9/2/2018 tarihinde tutuklama tedbiri uygulamıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 8/4/2018
tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede başvurucunun HTS kayıtlarına göre
kendisi gibi asker olan A.Y. ve M.A. ile ardışık olarak arandığı, etkin
pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen E.B. ve M.T.Ç.nin verdikleri
ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu yönünde beyanlarının bulunduğu
belirtilerek üzerine atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Kocaeli 2. Ağır
Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.
5. Mahkemece 13/4/2018 tarihinde duruşma hazırlığı
işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucudan elde edilen dijital
materyallerle ilgili raporun beklenilmesine, tanık E.B.nin dinlenilmesi için
davetiye çıkarılmasına ve ismi geçen diğer tanıklar A.Y., M.A. ve M.T.Ç.nin
daha önce verdikleri beyanlarının istenmesine karar verilmiştir. Tanık adına
çıkartılan davetiyenin iade edilmesi üzerine başvurucu hakkında beyanları
bulunan tanıklar E.B. ve M.T.Ç.nin istinabe yoluyla dinlenilmesi için
talimatlar yazılmıştır.
6. Duruşma, üç celsede bitirilmiştir. İlk celsede
başvurucunun savunması alınmış olup tanık E.B.nin istinabe yoluyla alınan
beyanı da başvurucuya okunmuş, diyecekleri sorulmuştur. Tanık E.B. beyanında
özetle başvurucunun sınıf arkadaşı olduğunu, Deniz Harp Okulunda dört yıl
beraber okuduklarını, 4. sınıfın son döneminde adresini hatırlamadığı bir evde
tanıştırıldıklarını, cemaat üyesi olduğunu orada öğrendiğini, on ay boyunca
aynı evde kaldıklarını ve kendisini öğretmen olarak bildiği Erdem kod adlı
cemaat üyesi kişiyle beraber görüştüklerini belirtmiştir. Sonrasında
aralıklarla arkadaş olarak görüştükleri dönemde başvurucuya cemaatle
bağlantısının devam edip etmediğini sorduğunda, bu yapıyla ilişkisinin devam
ettiğini söylediğini beyan etmiştir. Celse sonunda Mahkeme daha önce yazılan
müzekkere akıbetlerinin sorulmasına ve ilgili sabit hatlarla başvurucunun cep
telefonları arasındaki görüşme kayıtlarının istenilmesine karar vermiştir.
7. İkinci celsede diğer tanık M.T.Ç.nin istinabe yoluyla
alınan beyanı başvurucuya okunmuş, diyecekleri sorulmuştur. Tanık M.T.Ç.
beyanında özetle başvurucuyu 2001-2004 yılları arasında lise döneminden
tanıdığını, daha sonraki dönemi bilmediğini, birlikte Marmara Işık Dershanesine
gittiklerini, dershaneye giderken FETÖ ile irtibatlı eve de gittiklerini, evde
sohbet yapıldığını, ilerleyen zamanda başvurucunun Gülhane Askerî Tıp
Akademisine gittiğini öğrendiğini ve başvurucuyla görüştüğünde okuldan
atıldığını kendisine söylediğini, FETÖ ile daha sonraki dönemde irtibatı
hakkında bilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Ayrıca dijital materyallerle
ilgili raporun gönderilmediği ve işlerin yoğunluğu nedeniyle ne zaman
geleceğinin de belli olmadığı belirtilerek dosyanın bulunduğu aşama itibarıyla
beklenilmesinden vazgeçilmiş, iddia makamının esas hakkındaki mütalaası alınmış
ve başvurucuya esas hakkındaki savunmasını hazırlamak üzere süre verilmiştir.
Aynı celsede sunulan mütalaada daha önce istenen ardışık aranmaya ilişkin
kişilerle ilgili görüşme kayıtlarına da(HTS) dayanılmıştır.
8. Üçüncü ve son celsede Mahkeme, başvurucu ve müdafiinin
esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını aldıktan sonra başvurucunun silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına
ve tutukluluk hâlinin de devamına karar vermiştir. Kararda, istinabe yoluyla
dinlenen tanık E.B.nin beyanı ve HTS kayıtları birlikte değerlendirilerek
Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...Subay olarak görev yapan
sanığın, FETÖ ile irtibatlı birçok askeri personelin aynı sabit hatlardan
arandığının tespit edilmesi üzerine hakkında soruşturma başlatılarak
toplanan deliller sonucunda mahkememize işbu davanın açıldığı, HTS kayıtları
incelendiğinde 2623257797-2623320272-2623256162-2623211363-2623245494 numaralı
sabit hatlardan sanığın adına kayıtlı 0541 ... 98 ve 0541 ... 38 numaralı gsm
hatlarından 2013-2014-2015 yıllarında 8 kez arandığı, bu aramalardan 02.08.2014
ve 22.03.2014 tarihlerinde ardışık olarak arandığı, bu iletişimin kendisi gibi
askeri personel olan
[A.Y] ve [M.A.] olduğu, kendisi gibi askeri personel olan etkin
pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen [E.B.] isimli şahıs
ifadesinde; sanığı örgüt evinde gördüğünü Kod ismini Erdem olarak bildiği kişi
ile görüştüklerini, tayinleri farklı yerlere çıkınca ayrıldıklarını ancak
sanıkla ara ara arkadaş olarak görüştükleri dönemde sanığa cemaat ile
bağlantısı olup olmadığını sorduğunda cemaat ile bağlantısı olduğunu
söylediğini, sanık ile darbe girişiminden sonra görüştüklerinde ise sanığın kendisine
cemaat ile görüşmeye devam ettiğini ve eğer isterse birlikte görüşmeye
gidebileceklerini, sanığın yeniden toparlanmak üzere bir abiyle irtibata
geçtiğini söylediği ancak kendisinin kabul etmediğini ifadesinde belirttiği,
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde;
sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve
eylemlerini benimseyerek gönüllü olarak örgüt hiyerarşisine dahil olmayı tercih
ettiği, bu şekilde örgütle organik bağ kurduğu ve bu suretle sanığın üzerine atılı
bulunan "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu işlediğinin sabit
olduğu sonucuna varılmıştır... "
9. Başvurucu, istinaf ve temyiz dilekçelerinde
-diğerlerinin yanı sıra- hükme gerekçe yapılan tanıkların mahkeme huzurunda
dinlenmediğini ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını ileri sürmüştür.
Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 16/12/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
Başvurucu kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan
15/10/2021 tarihinde tahliye edilmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 23/4/2020 tarihinde
öğrendikten sonra yasal başvuru süresi içerisinde 14/5/2020 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebi kabul
edilerek, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık
Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne
belirleyici ölçüde esas alınan tanığın duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa
soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı görüşünde; öncelikle kabul
edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği,
kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığı değerlendirildiği takdirde
başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin esasına
ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin birçok kararında tanık kavramını sanığa
isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak
yorumladığı ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkelerinin belirlendiği
belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve
mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne
alınması gerektiği ifade edilmiştir.
14. Başvurucu, Bakanlık görüşüne ilişkin beyanında genel
olarak bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
15. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı
kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık
kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi
şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili
ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk
Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560,
16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan
Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında
sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır.
Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru
yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu
sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından
gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya
belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya
sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere
dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise
sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde
kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
18. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili
olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde
edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar
verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması
gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır
edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak
sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen
beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın
beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise
üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi
edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir
usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle
birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur
Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No:
2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış
tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi
edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39).
Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına
imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel
izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi
(SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı
değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, §
40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun
saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici
güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma
imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
19. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun,
beyanı delil olarak kabul edilen tanığın duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir
nedene dayanıp dayanmadığıdır. Mahkemece, konutu yargı çevresi dışında bulunan
tanığın duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme
yapılmamış; tanığın konutunun yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla
dinlenmesi için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucunun söz konusu tanığa
soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS)
gibi vasıtalarla neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla
başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi
yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir.
Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama
hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.
20. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun
kendisi gibi asker olan olan tanık E.B.nin beyanı ile sabit hatlardan ardışık
olarak arandığını gösteren HTS analiz raporuna dayanmıştır.
21. Somut olayda Mahkemece; tanık E.B.nin başvurucu
aleyhindeki istinabe yoluyla alınan beyanı başvurucu ve müdafiine okumuştur.
İlgili duruşma tutanakları ve gerekçeli kararda da tanığın Mahkemede hazır
edilememesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer
verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık
sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.
İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama
veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık/tanıklar tarafından verilen
ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
22. Testin ikinci aşaması uygulanırken delilin tekliğinden
o delilin sanık aleyhine yegane delil olması, delilin belirleyiciliğinden
ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan delil
anlaşılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Baran Karadağ, § 65).
23. Duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesinin tek
veya belirleyici delil olup olmadığı hususu öncelikle mahkûmiyet
gerekçesine bakılarak tespit edilir. Bu açıdan mahkemenin sorgulanmamış tanığın
ifadesinin ağırlık derecesini gerekçeli kararda tartışmış olması beklenir.
Ancak gerekçeli kararda bu tartışmanın yapılmadığı veya mahkemenin yaptığı
değerlendirmenin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği hâllerde
Anayasa Mahkemesinin kendisi bu değerlendirmeyi yapacaktır. Başvurucu
hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların
başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda
da Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.
24. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak başvurusunda
telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka
aykırı şekilde elde edilmesi ve mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil
olarak bu verilere dayanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasını değerlendirmiştir. Anılan başvuruda mahkeme, HTS kayıtlarına
göre Batman'da bulunan ankesörlü hatlarla başvurucuya ait GSM hattının 3/3/2012
ile 19/6/2015 tarihleri arasında arandığı bu aramalardan 24'ünün ardışık
arama, 46'sının da tekil arama niteliğinde olduğu, bu hususun örgüt
içi haberleşme yöntemi olduğunu kabul ederek mahkûmiyet kararı vermiştir.
Yargıtay hükmü onamıştır. Murat Albayrak kararında Anayasa Mahkemesi,
telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların
mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil
yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğuna karar
vermiştir (Murat Albayrak, §§ 124-146).
25. Somut olayda ardışık arama olarak dayanılan
kayıtların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan çerçeve
kapsamında mahkûmiyete esas alındığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kararından ayrıca
tanık beyanının da başvurucunun örgütsel bağını ortaya koyan HTS analiz
raporunu desteklediği anlaşılmaktadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki Mahkeme
gerekçesinde, kendisi gibi askerî personel olan ve etkin pişmanlık
hükümlerinden faydalanmak isteyen E.B.nin başvurucuyla ilgili olarak kendisini
örgüt evinde gördüğüne, kod ismini Erdem olarak bildiği kişi ile
görüştüklerine, tayinleri farklı yerlere çıkınca ayrıldıkları ancak
başvurucuyla ara ara arkadaş olarak görüştükleri dönemde cemaat ile bağlantısı
olup olmadığını sorduğunda bağlantısı olduğunu söylediğine, darbe girişiminden
sonra görüştüklerinde ise kendisine cemaat ile görüşmeye devam ettiğine ve
isterse birlikte görüşmeye gidebileceklerine, başvurucunun yeniden toparlanmak
üzere bir abiyle irtibata geçtiğini söylediğine dair beyanına ve HTS
kayıtlarına dayanıldığı vurgulanmıştır (bkz. § 8). Ayrıca, bahse konu tanığın
istinabe suretiyle alınan beyanı da başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuştur.
Başvurucu bu sayede olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma
imkânı bulmuştur. Mahkeme gerekçesinde özü itibarıyla, subay olan başvurucunun
çeşitli tarihlerde askerî mahrem yapıya özgü şekilde sabit hattan arandığı,
askerî mahrem yapı içinde yer aldığı ve mahrem örgüt sorumlusu ile gizlilik
esasına dayalı örgütsel içerikli görüşmeler yaptığı hususlarına dayanmıştır.
Karar, istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
26. Bu kapsamda Mahkemece itibar edilen telekomünikasyon
yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtlara ve HTS analiz raporuna
göre duruşmada sorgulanamayan tanığın beyanının mahkûmiyet kararına götüren tek
veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün
görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı
tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette
kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili
uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama
hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucunun ayrıca; suçta ve cezada kanunilik
ilkesinin ihlal edildiği iddiasının Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903,
15/4/2021) kararı, hukuka aykırı delillerle mahkum edilmesi nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam
([2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46); Jakop Gabriel ([1.
B.], B. No: 2013/2392, 15/4/2015) kararları, tarafsızlık, bağımsızlık ve doğal
hâkim ilkelerine aykırı mahkemece yargılamanın yapıldığı iddiasının Hikmet
Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015) kararı, gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Abdullah Topçu ([1.
B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, §§ 74-79) kararı, savunma hakkının
kısıtlandığını iddiasının Erol Aydeğer ([1. B.], B. No: 2013/4784,
7/3/2014) kararı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiasının ise Yüksel Hançer ([1. B.], B. No:
2013/2116, 23/1/2014, §§ 14-21) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan
yoksun bulunması nedeniyle kabul edilemez olduklarına karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal
İddiaları
29. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması tutukluluğun
makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddiasının Fırat İşgören (B. No: 2014/6425, 17/11/2016,
§ 34) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; kötü muamele yasağının,
özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiği iddialarının
bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği İsmail Buğra İşlek (B.
No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17); Ömer Aktaş, (B. No: 2014/14915,
21/9/2016, §§ 38-39) karaları gereğince başvuru yollarının tüketilmemesi; eşitlik
ilkesinin, haberleşme özgürlüğünün, din ve vicdan hürriyetinin, ifade
özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki
yükümlülüğün yerine getirilmediği ve dolayısıyla bu iddialar
temellendirilemediğinden Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900,
21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması; çalışma
özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının ise Serkan Acar (B. No:
2013/1613, 2/10/2013, §§ 22-25) kararı doğrultusunda konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının diğer bir kısım güvenceleri
ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun bulunması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik
kriterlerini sağlamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun
yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.