TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEMAL ÇERÇİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/17661)
Karar Tarihi: 30/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Kemal ÇERÇİ
Vekili
Av. Ahmed Emir BİNİCİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kanun hükmünde kararname gereğince son verilen göreve iade edilme ve açıkta geçen döneme ilişkin parasal hakların ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddi üzerine açılan iptal davasının reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde güvenlik şefi olarak görev yapan başvurucunun 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (667 sayılı KHK) gereğince 3/8/2016 tarihli Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (İdare) işlemi ile kamu görevinden çıkarılmasına karar verilmiştir.
3. Başvurucu, 20/12/2017 tarihinde İdareye yaptığı başvuru ile görevine son verilmesine ilişkin işlemin kaldırılarak görevine iade edilmesini ve çalışmadığı döneme ilişkin tüm parasal hakların ödemesini talep etmiş ancak bir cevap alamamıştır.
4. Başvurucunun İdareye yaptığı başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali talebiyle açtığı dava Ankara 3. İdare Mahkemesinin (Mahkeme) 24/12/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümleri şöyledir:
"Bir kamu görevine açıktan veya yeniden atama yapmak konusunda idarelere takdir yetkisinin tanınmış bulunduğu, idarenin bu konuda yargı kararı ile zorlanamayacağı, diğer bir ifadeyle idari işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği, ancak bu takdir yetkisinin de mutlak olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu, takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat bakımından yargı denetimine tabi bulunduğu hususu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Bir başka ifadeyle bu takdir yetkisi açıktan atamaya ilişkin bir işlemde kullanılmış ise, bunun kadro, ihtiyaç, hizmet gerekleri ve atama isteminde bulunan kişinin kişisel konumu gibi durumlar dikkate alınarak kullanılıp kullanılmadığının yargı merciince incelenmesinin, idari eylem ve işlem niteliğinde karar vermek olarak değil, idari işlemin sebep ve maksat yönünden yargı denetimi işlevini sağlamak olarak kabulü gerekir.
Bu açıdan bakıldığında daha önce Devlet memurluğu görevinde bulunmakta iken herhangi bir nedenle bu görevinden ayrılan veya ilişiği kesilen ilgililer açısından kendilerine hak sağlayan hukuki kazanımları sonucu tekrar açıktan atanmaları ile ilgili başvurularının değerlendirilmesi aşamasında başvuranın hizmetine ihtiyaç duyulması, boş kadronun bulunması ve görevin önem ve niteliği gibi kriterlerin göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda; Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde kadrolu güvenlik görevlisi olarak görev yapmakta iken 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesinin (g) bendi kapsamında kamu görevinden çıkarılmasına karar verilen davacının 03/08/2016 tarih ve 31889 sayılı davalı idare işleminin kaldırılarak görevine iade edilmesi ve çalışmadığı döneme ilişkin tüm parasal hakların ödemesi istemiyle yaptığı 20/12/2017 tarihli başvurusunun yeniden atanma talebi şeklinde değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, boş bulunan bir kadroya atama yapma konusunda geniş bir takdir yetkisine sahip olan idarenin; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. maddesinin ikinci fıkrasında, birinci fıkra uyarınca görevine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceği, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyeceklerin hükme bağlanması karşısında yargı kararıyla zorlanmasının imkan dahilinde bulunmadığı açık olduğundan, davacının görevine iade edilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemde hukuki isabetsizlik görülmemiştir."
5. Başvurucu istinaf talebinde bulunmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 5/2/2020 tarihli kararı ile derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek istinaf başvurusunun kesin olarak reddine hükmetmiştir.
6. Nihai karar 5/6/2020 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş, başvurucu 10/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyon, yapılan inceleme sonucunda başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile masumiyet karinesinin, özel hayat ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile mülkiyet hakkının ihlali iddiaları hakkında kabul edilemezlik kararı vermiştir. Başvuru, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden kabul edilebilirlik hususunun karara bağlanması için Bölüme gönderilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
9. Öte yandan, başvurucunun kamu görevinden çıkarılması işleminin iptali talebiyle 29/8/2016 tarihinde açtığı dava Ankara 12. İdare Mahkemesinin 2/3/2017 tarihli kararıyla süre yönünden reddedilmiştir. Anılan Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 1/11/2017 tarihli kararıyla reddedilmiş, hükmün temyiz edilmesi üzerine anılan karar Danıştay Beşinci Dairesinin 8/12/2021 tarihli kararı ile onanmış ve yargısal süreç tamamlanmıştır. Başvurucu bu kararı Anayasa Mahkemesinin 2022/50883 başvuru numarasında bireysel başvuruya taşımıştır. Anayasa Mahkemesi 8/3/2024 tarihli kararıyla başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
10. Başvurucu, tarafına yönelik somut bir tespit bulunmaksızın işten çıkarıldığını, Mahkemenin uyuşmazlığı nitelendirmede hataya düştüğünü, salt 667 sayılı KHK hükmü gereği görevine son verildiğinden bahisle iddialarının dikkate alınmadığını belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların mahkemelerce delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, buna göre mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan hususun da bulunmadığı ve ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Somut olayda başvurucunun temel iddiası tarafına yönelik somut bir tespit bulunmaksızın son verilen göreve iade edilme ve açıkta geçen döneme ilişkin parasal hakların ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin idari işlemin tesis edilmesinin, bu kapsamda derece mahkemeleri tarafından hiçbir inceleme yapılmadan davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkına aykırı olduğu hususuna ilişkindir. Sonuç olarak başvurucu; bütün idari ve yargısal süreç boyunca göreve iade edilme ve açıkta geçen döneme ilişkin parasal hakların ödenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin olarak tarafına yönelik somut bir tespitin yapılamadığını, buna rağmen iptal davasının adil yargılanma hakkına aykırı bir şekilde reddedildiğini ileri sürmüştür. Tüm bu açıklamalar ışığında başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
13. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
14. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
15. Bireysel başvuruya konu kararda Mahkeme, başvurucunun görevine son verilmesine ilişkin idari işlemin OHAL kapsamında alınan tedbirler gereği tesis edildiğini, 667 sayılı KHK hükmü gereği görevine son verilenlerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceğini belirterek başvurucunun talebinin yeniden atanma istemi şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme ayrıca İdarenin boş bulunan bir kadroya atama yapma konusunda geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunun da altını çizmiştir. Anılan kararla Mahkeme KHK hükmü sebebiyle işin esasının değerlendirmesinden kaçınmış değildir. Mahkeme başvurucunun eski kurumuna yeniden atanma talebine konu hukuki statüsünün çerçevesini çizerek mevcut duruma göre İdarenin bu konuda takdir yetkisinin olduğunu belirtmiştir.
16. Yukarıdaki tespitler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Mahkeme işin esasını gerekçesini de ortaya koyarak incelemiş ve davayı esastan reddetmiştir. Buna göre başvuruda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı açıktır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.