TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KHALİLOLLAH İLKHANİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/17855)
|
|
Karar Tarihi: 12/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Khalilollah İLKHANİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Yunus Emre İPEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; sınır dışı etme kararı kapsamında menşe ülkesine geri gönderme nedeniyle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının, sınır dışı etme davasında bazı usul güvencelerine aykırı davranılması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Bölüm tarafından 30/6/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 1965 doğumlu bir erkektir ve İran İslam Cumhuriyeti (İran) vatandaşıdır.
6. Başvurucu 3/8/2019 tarihinde İstanköy'e (Kos/Yunanistan) gitmek üzere Bodrum Yolcu İskelesi Hudut Kapısı'na gitmiş ve yetkililere Slovenya Cumhuriyeti pasaportu ibraz etmiştir. Yetkililer başvurucunun ibraz ettiği pasaportun sahte olabileceğinden şüphelenmiş, ayrıca on bir İran vatandaşının da çeşitli ülkelere ait olan ve sahte olduğu değerlendirilen pasaportlarla yurt dışına çıkmaya çalıştığını saptamıştır. Olay nedeniyle düzenlenen tutanağın başvurucuyla ilgili olan kısmı şöyledir:
"...
3. PB... seri numaralı 12/5/1965 doğumlu [A.S.] adına tanzim edilme Slovenya Pasaportu ve Slovenya kimlik kartı incelendiğinde; pasaportun resim kısmının bulunduğu sayfa ve kapak kısmının tamamen sahte olabileceği, pasaportun 7. sayfasında 1/8/2019 tarihine ait İstanbul Hava Hudut Kapısı'ndan GİRİŞ kaşesinin bulunduğu, giriş kaşesinin orijinal olduğu, HKS sisteminde GİRİŞ kaydının mevcut olduğu, [A.S.] adına düzenlenmiş kimlik kartının tamamen sahte olabileceği, şahısla yapılan mülakatta gerçek isminin 1966 doğumlu Halil İLHANİ isimli orijinal İran uyruklu olduğu, bahse konu pasaportu İstanbul ilinden ismini bilmediği bir şahıstan 2... Euro karşılığında temin ettiği beyanından anlaşılmıştır.
..."
7. Başvurucu 3/8/2019 tarihinde Bodrum Emniyet Müdürlüğünde tercüman eşliğinde, şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde şu hususları dile getirmiştir:
"Yaklaşık 2 ay kadar önce İstanbul'a İran'dan havayoluyla geldim. İstanbul'da birkaç ay kaldıktan sonra Avrupaya gitmeye karar verdim ve İstanbul Fatih'de açık kimlik bilgisini bilmediğim Suriye uyruklu şahıstan 2... Euro karşılığında [A.S.] adına kayıtlı Slovenya Pasaportu ve Slovenya Kimlik kartı aldım. Bu şahsa bunun karşılığında 2... Euro para verdim. Şahıs bana pasaport ve kimliğin konsolosluktan resmi yollardan alındığını söyledi ve ertesi gün getirmişti. Bugün sabah saatlerinde Bodruma otobüsle geldim. Akşam saatlerinde limandan çıkış yapmak isterken pasaport ve kimliğimin sahte olduğu polis tarafından bana söylendi. Ardından gerekli işlemler için emniyete teslim edildim. Pasaportun sahte olduğunu bilmiyordum bilseydim kullanmazdım. Birlikte yakalandığım kişileri tanımıyorum. Konu ile ilgili olarak yaptığımdan pişmanım. Söyleyeceklerim bunlardan ibarettir."
8. Adli işlemlerin tamamlanmasının ardından başvurucu, Muğla İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilmiştir. 5/8/2019 tarihinde Muğla Valiliği başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) ve (h) bentleri (Türkiye'ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar, Türkiye'ye yasal giriş veya Türkiye'den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler) uyarınca sınır dışı etme kararı almıştır.
9. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali amacıyla Muğla 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde Bahai dinine mensup olduğunu, Müslümanların kullandığı bir adı olması nedeniyle ülkesinde bir sorunla karşılaşmadığını fakat kendisinin ve ailesinin inancının açığa çıkarılmasından sonra Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldıklarını, eşiyle birlikte İstanbul'da yaşadıklarını, damadının da kendisi ile birlikte sınır dışı edilmek istendiğini ileri sürerek ülkesine geri gönderilmesi durumunda yargılama bile yapılmadan öldürülme ihtimali olduğunu iddia etmiştir.
10. Başvurucu, İdare Mahkemesine sunduğu 28/2/2020 tarihli dilekçeyle dininden dolayı yargılandığı İran'daki bir mahkeme tarafından hakkında çağrı kâğıdı düzenlendiğini, bu durumun iddialarının haklılığını gösterdiğini bildirmiş; çağrı kâğıdının noter onaylı bir tercümesini dilekçe ekinde ibraz etmiştir. Söz konusu çağrı kâğıdının 22/4/2019 tarihli olduğu ve başvurucu için düzenlendiği anlaşılmıştır. Belgeye göre başvurucuya dinden çıkma, İslam dininden Bahailiğe geçmekle din değiştirme, İran'da İslam dini dışındaki diğer dinlerin propagandasını yapan fırka ve gruplarla işbirliği yapma, onlara eğilim gösterme suçları isnat edilmiş; duruşmaya gelmediği takdirde başvurucunun gıyabında hüküm verileceği belirtilmiştir.
11. İdare Mahkemesi 5/3/2020 tarihinde davayı kesin olarak reddetmiştir. Bu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
...davacının sınır dışı edilmesini gerektiren fiillerinin kolluk tutanakları ve kendi ikrarıyla sabit olduğu, öte yandan uluslararası koruma başvurusunda bulunmadığından sınır dışı etme kararına karşı ileri sürdüğü iddialarına itibar edilmesine de olanak bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
..."
12. Bu karar 9/6/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 29/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. İlgili hukuk için bkz. Masoud Talebı [2. B.], B. No: 2023/26088, 19/3/2024, §§ 30-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Anayasa Mahkemesinin 12/3/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
15. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Aghelı Kohne Shahrı ([1. B.], B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir. Somut başvuruda yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Yaşam Hakkı ile Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; Bahai dinine mensup olanların ülkesinde hoş karşılanmadığını, çeşitli şekillerde kötü muamelelere uğradıklarını, bu inanca sahip olması nedeniyle ülkesinde yargılandığını ve hakkında çağrı kâğıdı düzenlendiğini, sahte pasaportla yakalanmasından sonra kendisine hukuki yardım sağlanmadığını ve avukat görevlendirilmediğini, İdare Mahkemesinin yaptığı yargılamada kendisine yeterli savunma imkânı sağlamadan davasını haksız yere reddettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; gerekçeli kararda belirtildiğinin aksine idari gözetim altında bulunduğu sırada uluslararası koruma başvurusu yaptığını fakat talebinin yetkililer tarafından alınmadığını, ülkesine geri gönderildiği takdirde yaşamını yitirebileceğini ve kötü muameleye maruz kalacağını öne sürmüştür.
2. Değerlendirme
17. Başvurunun yaşam hakkı ile kötü muamele yasağı kapsamında birlikte incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer bir inceleme için bkz. Masoud Talebı, § 53).
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
19. Anayasa Mahkemesinin ölüm cezasına yaklaşımı için bkz. Hooman Hosseınpour [GK], B. No: 2021/47168, 29/9/2022, §§ 60-61.
20. Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmaları,uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere devletin egemenlik yetkisi kapsamındadır (birçok karar arasından bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
21. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı güvence altına alınmıştır. Bu yasakla ilgili herhangi bir istisna da kabul edilmemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlıklı 15. maddede ise savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde de savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı ifade edilmiştir. Kötü muamele yasağının mutlak niteliğini ortaya koyan sözü edilen düzenlemelere göre bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği hâllerde yabancının sınır dışı edilmesi kötü muamele yasağını ihlal edebilir zira böyle bir durumda yabancının kötü muamele riskiyle karşıya kalması devletin tutumunun doğrudan bir sonucudur. Dolayısıyla devlet bu hâllerde yabancıyı o ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğü altındadır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., §§ 55, 56; Masoud Talebı, § 64). Bu yükümlülük, yabancıların riskin bulunduğu ülkeye dolaylı olarak gönderilmemelerini de kapsamaktadır (A.D. [1. B.], B. No: 2014/19506, 3/4/2019, § 55).
22. Sınır dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye uğrayacağını iddia eden yabancı, ilke olarak sınır dışı edileceği ülkede kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı nedenler bulunduğunu kanıtlayabilecek delilleri idari merciler ile yargı mercilerine sunmalıdır. Bu doğrultuda yabancı, sınır dışı edileceğiülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı ve varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri ibraz etmelidir (A.A. ve A.A., § 68).
23. Yabancı; etnik kökenleri, dinî inançları, siyasi görüşleri ya da belirli bir gruba mensubiyetleri gibi nedenlerle sınır dışı edileceği ülkedeki kamu makamlarının kişilere sistematik olarak kötü muamelede bulunduklarını iddia ediyor ise uygulamanın varlığı ile risk altında olduğu iddia edilen gruba mensup olduğuna inanılması için ciddi nedenler bulunduğunu ortaya koymalıdır. Geri gönderileceği ülkedeki riskin kamu görevlisi olmayan kişi veya gruplardan kaynaklandığını ileri süren yabancı, hem riskin gerçekliğini hem de söz konusu ülkenin kamu makamlarının bu riski ortadan kaldırmak konusunda yeterli korumayı sağlamakta yetersiz kalacaklarını kanıtlamalıdır. Bununla birlikte yabancı, sınır dışı edileceği ülkede uzun süredir devam eden genel siyasi istikrarsızlık ya da ülkenin tamamına yayılmış iç karışıklık nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüşse anılan ülkenin genel koşullarının nesnel olarak kötü muamele yasağına aykırılık oluşturmayacağı idari ve yargısal makamlar tarafından ortaya konulmalıdır(A.A. ve A.A., §§ 66-69).
24. İspat külfetinin başvurucuya ait olduğu ve bu külfetten doğan yükümlülüğün yerinegetirildiği hâllerde idari ve yargı mercileri gerçek riskin varlığı konusunda titiz bir inceleme yapmalıdır. Bu inceleme yapılırken yabancının sınır dışı edilmesinin öngörülebilir sonuçları, yabancının sınır dışı edileceği ülkenin genel durumu, yabancının kişisel durumu ve uğranılacağı iddia edilen muamelenin kötü muamele yasağı için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınmalıdır. Riskin varlığı araştırılırken ulusal veya uluslararası kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlardan ya da somut olay hakkında bilgi edinilmesini sağlayacak başka kaynaklardan yararlanılması mümkündür (A.A. ve A.A.,§§ 62-64).
25. Gerçek riskin varlığıyla ilgili değerlendirmede kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler de gözönünde tutulmalıdır (A.A. ve A.A., § 70).
26. Sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan ve başvurucunun sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin rolü, kural olarak başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını tespittir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., § 71). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir (A.A. ve A.A., § 72).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
27. Başvurucu, kendisine ait olmayan bir pasaportla yurt dışına çıkmaya çalışırken yakalanmış; bu nedenle hakkında sınır dışı etme kararı alınmıştır. Başvurucu; sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada Bahai dinine mensup olduğunu, ülkesine geri gönderildiği takdirde inancı nedeniyle kamu makamları tarafından öldürülebileceğini iddia etmiştir. Ayrıca dinî nedeniyle yargılandığını gösteren bir çağrı kâğıdını İdare Mahkemesinin dikkatine sunmuştur (bkz. § 10). Sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada ileri sürdüğü iddia, ortaya koyduğu delillerle birlikte değerlendirildiğinde başvurucu; sınır dışı edilmesi hâlinde menşe ülkesinde yaşamının tehlikeye girebileceği ve/veya Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçeleri İdare Mahkemesine sunmuştur.
28. İdare Mahkemesi, başvurucunun dile getirdiği iddialar ve sunduğu deliller hakkında hiçbir değerlendirme yapmadan uluslararası koruma başvurusunda bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Hâlbuki uluslararası koruma başvurusunda bulunmaması, somut olayda başvurucunun iddiaları ile sunduğu deliller hakkında değerlendirme yapılmasına engel değildir. Bu bakımdan uluslararası koruma başvurusunda bulunmaması tek başına başvurucunun iddialarının dayanaktan yoksun olduğunun kanıtı değildir. Dolayısıyla başvurucuya yaşamının tehlikeye gireceği ve/veya kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvenceleri sağlanmamıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu, sınır dışı etme davasının hukuka aykırı ve gerekçesiz şekilde reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Yabancıların ülkeye girişi ile ülkede kalışlarına ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin işlemlerle ilgili yargılamalar, yargılamaya konu uyuşmazlığın suç isnadı ya da medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının konusuna girmemektedir (Aıgul Mavlıanova [1. B.], B. No: 2016/6293, 9/11/2017, § 27).
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
33. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
35. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianınKABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Muğla 1. İdare Mahkemesine (E.2019/1195, K.2020/278) GÖNDERİLMESİNE,
E. Sınır dışı etme kararıyla ilgili yargılama sonuçlanıncaya kadar başvurucunun SINIR DIŞI EDİLMEMESİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.