TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TAHİR NURMETOV BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/22672)
|
|
Karar Tarihi: 12/3/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
Tahir NURMETOV
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet UYGUR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/8/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Bölüm tarafından 25/8/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı etme işleminin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, 1985 doğumlu bir erkektir ve Özbekistan Cumhuriyeti (Özbekistan) vatandaşıdır.
7. Başvurucu 9/2/2015 tarihinde Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yapmıştır. 26/11/2019 tarihinde İstanbul Havalimanı'nda yapılan denetim sırasında başvurucunun durumundan şüphelenen polisler başvurucudan kimlik göstermesini istemiştir. Olaya ilişkin olarak düzenlenen tutanağa göre başvurucu; Türkçe bildiğini, pasaportunun yanında olmadığını fakat telefonunda pasaportunun fotoğrafı olduğunu söylemiştir. Polis yaptığı kontrol sonucunda başvurucunun ülkede yasal olarak kalabilmesi için bir belgesi olmadığını, vize ihlali yaptığını tespit etmiştir. Başvurucunun ifadesi havalimanındaki polis merkezinde şüpheli sıfatıyla alınmıştır. Başvurucunun beyanı şöyledir:
"Benim kimliğim ile ilgili vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. Ben aslen Özbekistan soy ve uyrukluyum. Kimlik bilgilerimi gösterir pasaportum şuan yanımda yoktur. Ben çalışmak amacı ile kendime ait Özbekistan pasaportu ile 2015 tarihinde yasal yollardan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanından Türkiye'ye giriş yaptım. Bu zamana kadar İstanbul ilinde kaldım, burada kaldığım zaman diliminde herhangi bir suça karışmadım. İkamet başvurusunda bulunmadım, ikametim yoktur. Bugünde bir yakınımı karşılamak üzere havalimanına geldim ancak vize ihlalinde bulunduğum tespit edildi. Benim konu hakkında söyleyeceklerim bundan ibarettir."
8. Adli işlemlerin tamamlanmasının ardından başvurucu, İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilmiştir. 28/11/2019 tarihinde İstanbul Valiliği başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi (vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar) uyarınca sınır dışı etme kararı almıştır.
9. Başvurucunun sınır dışı etme kararının iptali amacıyla açtığı dava İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) görülmüştür. Başvurucu; dava dilekçesinde din özgürlüğü konusundaki kısıtlamalara uymayanlara ülkesinde zulmedildiğini, kendisinin de İslami hassasiyetleri olduğunu, namaz kılıp Kur'an-ı Kerim'i öğrenmesi üzerine ülkesinde hedef hâline geldiğini, soyut itham ve baskılara maruz bırakıldığını, kendisi ile benzer durumdaki birçok arkadaşının hukuksuz şekilde alıkonulup ülkeden çıkışına izin verilmediğini gördükten sonra ülkesini terk ederek Türkiye'ye geldiğini, Türkiye'de evlendiğini ve iki çocuğu olduğunu belirterek ülkesini terk ettikten sonra da yetkililerin kendisini rahat bırakmayıp hakkında arama/yakalama kararı çıkardığını, bu nedenle Türkiye'ye geldikten bir süre sonra kaybettiği pasaportunu çıkarmak için Özbekistan Konsolosluğuna müracaat edemediğini, ülkesine geri gönderilmesi durumunda kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüştür.
10. Başvurucu, hakkında çıkarıldığını iddia ettiği arama/yakalama kararının noter onaylı tercümesini dava dilekçesine eklemiştir. Tercümeye bakıldığında söz konusu belgenin 11/8/2017 tarihinde Çerçik Şehri İçişleri Soruşturma Bölümü başsoruşturmacısı tarafından düzenlendiği, belgede başvurucu ve teyzesine dinî aşırıcılık, bölücülük, tutucu cemaat kurma gibi isnatlarda bulunulduğu, başvurucunun bu suçlara devam etmek için 2014 Mart ayında Türkiye'ye geldiğinin ve hâlâ kaçak durumda olduğunun belirtildiği görülmüştür. Başvurucu, söz konusu belgeyi sunarken ne şekilde ve ne zaman elde ettiği, belgenin dayanağı olan soruşturmanın içeriği ve sonucu hakkında herhangi bir bilgi vermemiştir.
11. İdare Mahkemesi 9/7/2020 tarihinde davayı kesin olarak reddetmiştir. Ret kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, Özbekistan vatandaşı davacının 9/2/2015 tarihinde Sabiha Gökçen Havalimanından ülkemize giriş yaptığı, ikamet izin talebinde bulunmadığı, giriş yaptığı tarihten işlem tarihine kadar yasal dayanağı bulunmaksızın ülkemizde kaldığı, davacının vize ihlaline düştüğü sabit olduğundan dava konusu sınır dışı işleminde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucunavarılmıştır.
Öte yandan davacının ülkesinde işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezaya veya muameleye tabi tutulacağına dair 6458 sayılı Kanun'un 55. maddesi kapsamındaki hususlara ilişkin ciddi emare oluşturacak bilgilerin ve bu hususa dair inandırıcı ve somut delillerin sunulmaması sebebiyle iddiadan öteye geçmeyen davacının geri gönderilemezlik iddialarına itibar edilememiştir.
..."
12. Bu karar başvurucuya 2/8/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 12/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır dışı etme kararı alınacaklar" başlıklı 54. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
...
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
..."
14. Diğer ilgili hukuk için bkz. Masoud Talebı[2. B.], B. No: 2023/26088, 19/3/2024, §§ 30-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Anayasa Mahkemesinin 12/3/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
16. Anayasa Mahkemesi tarafından adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli şartlar Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013, § 23) kararında, yabancıların adli yardım talepleri konusunda benimsenen ilkeler ise Nadali Aghelı Kohne Shahrı ([1. B.], B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18) kararında yer almaktadır. Anılan ilkelere göre adli yardım için gerekli şartlar mevcutsa karşılıklılık şartı gerçekleşmese bile yabancının adli yardım talebi kabul edilmelidir. Somut başvuruda yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu; ülkesinde İslam dininin gereklerine uygun yaşamak isteyenlerin zulüm gördüğünü, bu nedenle ülkesini terk ettiğini fakat hakkında arama/yakalama çıkarıldığını, İdare Mahkemesinin iddialarını değerlendirmediğini, ülkesine geri gönderildiği takdirde terörist muamelesi göreceğini, özgürlüğünün kısıtlanacağını, kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmiştir.
18. Bakanlık görüşünde, başvurucu hakkında düzenlenen sınır dışı etme kararından bahsedilerek Anayasa Mahkemesinin daha önce benzer olaylarda belirlediği kriterleri dikkate alması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
21. Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmaları, uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere devletin egemenlik yetkisi kapsamındadır (birçok karar arasından bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941,1/3/2017, § 54).
22. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı güvence altına alınmıştır. Bu yasakla ilgili herhangi bir istisna da kabul edilmemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” kenar başlıklı 15. maddede ise savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde de savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı ifade edilmiştir. Kötü muamele yasağının mutlak niteliğini ortaya koyan sözü edilen düzenlemelere göre bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği hâllerde yabancının sınır dışı edilmesi kötü muamele yasağını ihlal edebilir zira böyle bir durumda yabancının kötü muamele riskiyle karşıya kalması devletin tutumunun doğrudan bir sonucudur. Dolayısıyla devlet bu hâllerde yabancıyı o ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğü altındadır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., §§ 55, 56; Masoud Talebı, § 64). Bu yükümlülük, yabancıların riskin bulunduğu ülkeye dolaylı olarak gönderilmemelerini de kapsamaktadır (A.D. [1. B.], B. No: 2014/19506, 3/4/2019, § 55).
23. Sınır dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye uğrayacağını iddia eden yabancı, ilke olarak, sınır dışı edileceği ülkede kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı nedenler bulunduğunu kanıtlayabilecek delilleri idari merciler ile yargı mercilerine sunmalıdır. Bu doğrultuda yabancı, sınır dışı edileceğiülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı ve varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri ibraz etmelidir (A.A. ve A.A., § 68).
24. Yabancı; etnik kökenleri, dinî inançları, siyasi görüşleri ya da belirli bir gruba mensubiyetleri gibi nedenlerle sınır dışı edileceği ülkedeki kamu makamlarının kişilere sistematik olarak kötü muamelede bulunduklarını iddia ediyor ise uygulamanın varlığı ile risk altında olduğu iddia edilen gruba mensup olduğuna inanılması için ciddi nedenler bulunduğunu ortaya koymalıdır. Geri gönderileceği ülkedeki riskin kamu görevlisi olmayan kişi veya gruplardan kaynaklandığını ileri süren yabancı, hem riskin gerçekliğini hem de söz konusu ülkenin kamu makamlarının bu riski ortadan kaldırmak konusunda yeterli korumayı sağlamakta yetersiz kalacaklarını kanıtlamalıdır. Bununla birlikte yabancı, sınır dışı edileceği ülkede uzun süredir devam eden genel siyasi istikrarsızlık ya da ülkenin tamamına yayılmış iç karışıklık nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını ileri sürmüşse anılan ülkenin genel koşullarının nesnel olarak kötü muamele yasağına aykırılık oluşturmayacağı idari ve yargısal makamlar tarafından ortaya konulmalıdır (A.A. ve A.A., §§ 66-69).
25. İspat külfetinin başvurucuya ait olduğu ve bu külfetten doğan yükümlülüğün yerine getirildiği hâllerde idari ve yargı mercileri gerçek bir riskin varlığı konusunda titiz bir inceleme yapmalıdır. Bu inceleme yapılırken yabancının sınır dışı edilmesinin öngörülebilir sonuçları, yabancının sınır dışı edileceği ülkenin genel durumu, yabancının kişisel durumu ve uğranılacağı iddia edilen muamelenin kötü muamele yasağı için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşıp ulaşmadığı dikkate alınmalıdır. Riskin varlığı araştırılırken ulusal veya uluslararası kurum ve kuruluşların düzenledikleri raporlardan ya da somut olay hakkında bilgi edinilmesini sağlayacak başka kaynaklardan yararlanılması mümkündür (A.A. ve A.A.,§§ 62-64).
26. Gerçek riskin varlığıyla ilgili değerlendirmede kural olarak sınır dışı kararının verildiği tarihteki koşullar dikkate alınmalıdır ancak yapılacak değerlendirmenin sonucunu doğrudan etkileyecek önemli gelişmeler de gözönünde tutulmalıdır (A.A. ve A.A., § 70).
27. Sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan ve başvurucunun sınır dışı edileceği ülkede Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin rolü, kural olarak başvurucuyu doğrudan veya dolaylı olarak kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını tespittir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., § 71). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, somut olayın özel koşulları altında gerekli gördüğü hâllerde geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riski bulunup bulunmadığını istisnai olarak ilk elden kendisi de inceleyebilir (A.A. ve A.A., § 72).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
28. Kolluk tarafından 26/11/2019 tarihinde yapılan kontrol sırasında başvurucunun vize ihlali yaptığı anlaşılmış, bunun üzerine başvurucu hakkında sınır dışı etme kararı alınmıştır. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için açtığı davada ülkesine geri gönderildiği takdirde dinî yaşantısı nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmiştir. Başvurucu, ülkesinde maruz kalacağı riski açıklarken özellikle hakkında çıkarılan arama/yakalama kararına vurgu yapmıştır (bkz. § 10). Başvurucuya göre bu belge, ülkesinin kamu makamlarının takibinde olduğunu, hakkında ceza soruşturması açıldığını göstermektedir. Anlatımları ve ortaya koyduğu deliller dikkate alındığında başvurucu, ülkesine sınır dışı edilmesi durumunda Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçeler sunmuştur. Bu durumda başvurucuya kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığı incelenmelidir.
29. İdare Mahkemesi yaptığı yargılama sonunda başvurucunun geri gönderilmesi durumunda ülkesinde gerçek bir riske maruz kalmayacağını değerlendirmiştir. Ne var ki İdare Mahkemesinin gerekçesinde; nasıl bir değerlendirme sonucunda bu kanaate varıldığı, başvurucunun kişisel durumuna dair iddia ve açıklamaları gözetildiğinde menşe ülkede gerçek bir risk olmadığına ilişkin tespitin altında yatan sebep veya sebeplerin neler olduğu, başvurucunun iddialarına ve dayanak olarak gösterdiği delillere neden itibar edilmediği denetime imkân verecek şekilde ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla başvurucuya kötü muamele riskiyle karşılaşacağı ülkeye gönderilmesine karşı koruyan etkili usul güvenceleri sağlanmamıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu; eşi ve iki çocuğu hakkında sınır dışı etme kararı alınmadığını, ülkesine geri gönderildiği takdirde bir daha onlarla görüşemeyeceğini, aile bütünlüğünün bozulacağını ileri sürmüştür.
32. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök [2. B.], B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
33. Başvurucu, iptal davası sürecinde ailesinin varlığından bahsetmiş ise de ülkesine geri gönderilmesi durumunda aile bütünlüğünün bozulacağına ilişkin bir şikâyet ileri sürmemiştir. Söz konusu ihlal iddiası yönünden usulüne uygun şekilde başvuru yollarının tüketilmediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi mümkün değildir.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
35. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
36. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
37. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
38. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 1. İdare Mahkemesine (E.2019/3237, K.2020/1158) GÖNDERİLMESİNE,
E. Sınır dışı etme kararıyla ilgili yargılama sonuçlanıncaya kadar başvurucunun SINIR DIŞI EDİLMEMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile bilgi için İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.