logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Cemali Erçetin [2.B.], B. No: 2020/20964, 7/3/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEMALİ ERÇETİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20964)

 

Karar Tarihi: 7/3/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Muhammed Nuri ÖZGÜR

Başvurucu

:

Cemali ERÇETİN

Vekili

:

Av. Yadigar GÖNÜLLÜ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi, mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanılması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, ceza davasında sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının, kanun yolu incelemesi aşamasında ileri sürülen ve kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 26/11/2018 tarihinde başvurucu hakkında iddianame düzenlemiştir. Başsavcılık başvurucunun Tekirdağ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) kararı gereğince Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan (BTK) temin edilen iletişim tespitine ilişkin kayıtlara göre ardışık olarak aranması ve tanık ifadesine göre örgütsel faaliyette bulunması nedeniyle atılı suçu işlediğini iddia etmiştir.

3. Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş, yetkisizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 9/1/2019 tarihinde duruşma işlemlerini yapmış, bu kapsamda diğerlerinin yanı sıra tanıklar M.S. ve A.Z.nin tanık olarak dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına, iddianamede belirtilen HTS kayıtlarına ilişkin bilgi ve belgelerin istenmesine karar vermiştir.

4. Duruşma iki celsede tamamlanmıştır. Birinci celseden önce tanıkların bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimat müzekkerelerine ikmalen cevap verilmiştir. Tanık M.S. istinabe yoluyla alınan beyanında 2007-2013 yılları arasında Çorlu'da birlikte görev yapmaları nedeniyle tanıdığı başvurucunun 2008-2010 yılları arasında örgüt toplantılarına katıldığını, ayrıca başvurucuya örgüt içinde Cem kod adının verildiğini ifade etmiştir. Tanık A.Z. istinabe yoluyla alınan beyanında 2014 yılında İstanbul'da görev yaptığı dönemde bir örgüt üyesinin tanıştırdığı başvurucuyla örgüt toplantılarına katıldığını, örgüt içinde bağlı oldukları şahsın ankesörlü telefonla başvurucuyu arayarak toplantıların yer ve saatini bildirdiğini, başvurucunun da bu bilgiyi kendilerine aktardığını belirtmiştir. Duruşmanın birinci celsesinde Mahkeme, duruşmada müdafi ile birlikte bizzat hazır bulunan başvurucuya tanıkların beyanlarını okumuş; başvurucu, tanıkların anlatımlarını kabul etmemiştir. Bu celsede başvurucu, hakkındaki suçlamalara karşı savunmasını yapmış; iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştır.

5. Birinci celseden sonra Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı, yürütülen bir soruşturma dosyasında başvurucu hakkında beyanda bulunan Ö.A.nın ifadesini Mahkemeye göndermiştir. Tanık Ö.A. bu soruşturmada yapılan teşhis işlemindeki ifadesinde 2013-2014 yıllarında İstanbul'daki örgüt toplantılarına başvurucunun da katıldığını beyan etmiştir.

6. Başvurucu, duruşmanın ikinci celsesine ceza infaz kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katılmıştır. Duruşma Tutanağı'nda başvurucunun SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılmak istemediği yönünde Mahkemeye itirazda bulunduğuna dair herhangi bir beyanı yer almamıştır. Bu celsede başvurucu ve müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarını yapmıştır. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş, mahkûmiyet kararında tanıklar M.S., A.Z. ile duruşmada ifadesi okunan Ö.A.nın beyanlarına ve başvurucunun örgüt mensuplarıyla sabit hatlar üzerinden irtibat kurmasına dayanmıştır.

7. Başvurucu; kanun yolu başvuru dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edildiğini, mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanıldığını, SEGBİS aracılığı ile son duruşmaya katılmak zorunda bırakılması nedeniyle savunmalarını etkin biçimde yapamadığını ileri sürmüştür. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 3/2/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

8. Başvurucu, nihai kararı 7/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 6/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon; başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı, duruşmada hazır bulunma hakkı ve gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Ankesörlü/Kontörlü Sabit Hatlarla (Telefonlarla) Kurulan İletişimin Tespiti Sonucunda Elde Edilen Veriler Yönünden

10. Başvurucu, sabit hatlardan telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun yargılama aşamasında lehine olan hususları ileri sürebildiği, aleyhine olan delillere karşı çıkabildiği ve yargılamaya konu olaya ilişkin kendi anlatımını mahkemeye sunabildiği hususlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Somut olayda Başsavcılık, FETÖ/PDY'nin il genelinde askerî yapılanmasına ilişkin oluşturduğu örgütsel organizasyon içinde yer alan kişilerin deşifre olmalarını önlemek amacıyla kendi aralarında ankesörlü/sabit hatlar aracılığıyla iletişim kurduklarına dair veriler elde etmiştir. Bu verilere göre örgütün ve askeri yapılanmaya mensup kişilerin bu yöntemle iletişim kurduğuna dair şüphe üzerine soruşturmanın başladığı tarihten geriye dönük olarak Tekirdağ genelinde faaliyet gösteren ankesörlü/kontörlü sabit hatlar aracılığıyla (telekomünikasyon yoluyla) kurulan iletişimin tespiti için Hâkimlikten 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca talepte bulunulmuştur. Bu talep doğrultusunda verilen Hâkimlik kararı üzerine anılan sabit hatların HTS kayıtları BTK aracılığıyla getirtilmiş ve bu kayıtlar kolluk birimleri tarafından analiz edilmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, Murat Albayrak ([GK], B. No: 2020/16168, 8/3/2023) kararında ankesörlü veya sabit hatlar aracılığıyla kurulan iletişimlerin örgütsel boyutuna ve bu iletişimlere konu HTS kayıtlarının hukuka uygun delil olup olmadığının değerlendirilmesine yönelik ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararda, Yargıtayın birçok kararında ankesörlü/kontörlü sabit hatlara ilişkin HTS kayıtlarının bir delil olarak elde ediliş yönteminin hukuka uygun olduğuna dair değerlendirmelerde bulunduğunu da belirterek başsavcılık, hâkimlik kararı doğrultusunda ankesörlü/kontörlü sabit hatlarla yapılan iletişime dair BTK'dan HTS kayıtlarının getirtilmesinin ve bu kayıtlar üzerinde şüpheli olabilecek kişilerin tespiti amacıyla kolluk birimlerine teknik analiz yaptırılmasının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren uygulama olarak değerlendirilemeyeceğini ifade etmiştir (Murat Albayrak, §§ 67, 68, 102-108). Başvurucunun bu yöndeki itirazları dikkate alındığında anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamıştır.

14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Telekomünikasyon Yoluyla Kurulan İletişimin Tespitine İlişkin Kayıtların Mahkûmiyet Kararında Tek veya Belirleyici Delil Olarak Kullanılamayacağı İddiası

15. Başvurucu, telekomünikasyon yoluyla kurulan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hükme esas alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

16. Bakanlık görüşünde; başvurucunun delillere karşı itirazlarını sunma imkânı bulduğu, ardışık aramaya ilişkin iletişim tespiti kayıtlarının hükme esas alınmasının yargılamanın bütünü içinde adilliğini zedelemediği, mahkemenin delil değerlendirmesinde bariz takdir hatası bulunmadığı belirtilmiştir.

17. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

18. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak kararında başvurucunun bu başlık altındaki iddialarına benzer şikâyetleri ayrıntılı olarak incelemiş (anılan kararda bkz. §§ 121-147) ve telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların -anılan karara konu olaydaki hâliyle- mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşmıştır.

19. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı incelendiğinde tanıklar M.S. ve A.Z. ile dosyaya gönderilen ifadesi duruşmada okunan Ö.A.nın beyanlarına ve bu beyanlar ile örtüşen HTS kayıtlarına istinaden başvurucunun örgüt yöneticileri ile sabit hatlar üzerinden irtibat kurduğu sonucuna ulaşıldığı görülmüştür. Mahkeme anılan delillerin tümünü gözönünde bulundurarak başvurucunun Tekirdağ'da askerî personel olarak görevli olduğu dönem içinde bu ilde bulunan ankesörlü/kontörlü sabit hatlar üzerinden örgütün kullandığı iletişim yöntemlerine uygun olarak aranmasını örgütle bağlantısını gösteren bir delil olarak değerlendirmiş ve başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Karar, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Başvurucunun bu başlık altında ileri sürdüğü iddiaların derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durum bulunmadığı, bu bakımdan somut başvuruda da Murat Albayrak kararında açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı dikkate alındığında ankesörlü/kontörlü sabit hatlarla (telefonlarla) kurulan iletişimin tespiti sonucunda elde edilen verilerin -somut olayda olduğu hâliyle- mahkûmiyet kararında belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu, duruşmaya video konferans yöntemiyle uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık; başvurucunun ilk duruşmaya avukatı ile birlikte katılarak savunmasını yaptığı, SEGBİS ile ifadesinin alındığı ikinci duruşma sırasında ses ve görüntü problemi yaşadığına ilişkin bir yakınmasının bulunmadığı, delillere itiraz etme ve etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulduğu görüşünü bildirmiştir.

22. Anayasa Mahkemesi, Şehrivan Çoban ([GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020) ve Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle kişilerin talebine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda 5271 sayılı Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşmıştır (Şehrivan Çoban, §§ 72-104; Emrah Yayla, §§ 58-86).

23. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayanılarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir.

24. Öte yandan Anayasa Mahkemesi daha önce adil yargılanma hakkı güvencelerinden açık veya örtülü şekilde feragat edilmesinin mümkün olduğunu belirterek feragatin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için feragat iradesinin açık olmasının ve sonuçlarının kişi yönünden makul olarak öngörülebilir olmasının gerektiğini belirtmiştir. Buna ek olarak asgari usul güvencelerinin sağlanmış olması, ayrıca adil yargılanma hakkından feragat edilmesini meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının da bulunmaması gerekmektedir (Nurettin Balta, B. No: 2016/10023, 28/12/2021, § 45). Örtülü feragatin hangi durumlarda Anayasa'ya uygun kabul edileceğine ilişkin ilkeler genel olarak Ansar Onat (B. No: 2019/14515, 15/6/2022) kararında belirtilmiştir. Buna göre örtülü feragatin geçerli olabilmesi için feragat eden tarafın söz konusu eylemlerinin sonuçlarını makul olarak öngörebileceğinin ortaya konulması gerekir. Dolayısıyla yetkili yargı organlarının bu konuda varsayıma dayalı bir değerlendirme yapmamaları gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Emrah Yayla, § 75). Bununla birlikte adil yargılanma hakkı güvencelerinden feragat iradesi, bunu gösteren olguların bulunmasından veya suç isnadı altındaki kişinin tutum ve davranışlarından anlaşılabilir.

25. Başvuru konusu olayda duruşmanın ilk celsesinde başvurucu hazır edilmiş, ikinci celsesinde ise SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılması sağlanmıştır. Bu iki celsede başvurucu delillere itiraz etme ve etkili bir şekilde savunma yapma imkânı bulmuş, SEGBİS ile katıldığı duruşmada ses ve görüntü aktarımı sırasında teknik aksaklıklar yaşadığına ve savunma hakkının kısıtlandığına yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir. Öte yandan başvurucu müdafii duruşmalara bizzat katılmak suretiyle duruşmalarda hazır bulunmuştur.

26. Somut olayda başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkından feragat ettiğine dair doğrudan bir beyanı bulunmasa da talebine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmalara katılmak zorunda bırakıldığını söylemek de mümkün gözükmemektedir. Zira duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katıldığı sırada başvurucu, bu duruma yönelik herhangi bir itiraz ileri sürmemiştir. Her ne kadar başvurucu bireysel başvuru formunda yargılama sırasında ses ve görüntü aktarımı sırasında teknik aksaklıklar yaşadığını ileri sürmüşse de yargılamaya uzaktan katılım sürecinde ses ve görüntü kalitesiyle ilgili sorun yaşadığına ilişkin iddia ve itirazı duruşma tutanaklarına yansımamıştır. Başvurucunun duruşmalara bizzat katılma talebini Mahkemeye iletmemesi de dikkate alındığında söz konusu hakka ilişkin feragat etme iradesini zımnen ortaya koyduğu açıktır. Ayrıca başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sonuçlarını makul olarak öngörebilecek durumda olmadığına dair somut bir veri bulunmadığı gibi duruşmada hazır bulunma hakkından feragat ile ilgili asgari usul güvencelerinin kendisine sağlanmadığına yönelik bir iddiası da başvuru formuna yansımamıştır. Buna ek olarak başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etme iradesini gösterdiğine ilişkin kabulü meşru olmaktan çıkaracak üstün bir kamu yararının mevcut olduğundan söz etmek de -somut olayın şartlarında- mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına bir müdahalede bulunulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, kanun yolu başvuru dilekçelerinde ileri sürdüğü hususlara kanun yolu incelemesi kararlarında yanıt verilmemesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık, anılan hakkın yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamayacağına dikkat çekmiştir.

29. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

30. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57). Eldeki başvuruya konu mahkûmiyet kararında Mahkeme -diğer delillerin yanında- tanık beyanlarına ve ardışık arama kayıtlarına istinaden başvurucunun terör örgütünün faaliyet ve eylemlerini benimsediği, örgüte üyelik boyutunda iştirak ve bilinç iradesiyle hareket ettiği sonucuna ulaşmıştır. Bu itibarla yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçenin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Ankesörlü/kontörlü sabit hatlarla (telefonlarla) yapılan iletişimin tespiti sonucunda elde edilen veriler yönünden hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılamayacağına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA, 7/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Cemali Erçetin [2.B.], B. No: 2020/20964, 7/3/2024, § …)
   
Başvuru Adı CEMALİ ERÇETİN
Başvuru No 2020/20964
Başvuru Tarihi 6/7/2020
Karar Tarihi 7/3/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi, mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanılması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, ceza davasında sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılımının sağlanması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının, kanun yolu incelemesi aşamasında ileri sürülen ve kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi