TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MESUT BAĞCI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/22345)
Karar Tarihi: 5/10/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Zehra GAYRETLİ
Başvurucu
Mesut BAĞCI
Vekili
Av. Ekin YETER MORAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ifadeleri mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sorgulanamaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan şikâyetin ise kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. 1986 doğumlu olan başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinde (Fakülte) öğrencidir.
6. Başvurucunun da aralarında olduğu bazı öğrencilerin Fakültenin Nişantaşı Kampüsü'nde 5/6/2012 tarihinde PKK terör örgütü lehine sloganlar atarak İ.H.Ç. isimli öğrenciye saldırdığı, İ.H.Ç.nin kafasına sert bir cisimle vurularak ve tekme atılarak yaralandığı iddia edilmiştir. Adli rapora göre İ.H.Ç. basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmıştır.
7. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli) (Başsavcılık) olayla ilgili soruşturma başlatmıştır.
8. Soruşturma kapsamında İ.H.Ç.nin müşteki sıfatıyla beyanına başvurulmuştur. İ.H.Ç. 5/6/2012 tarihinde kollukta verdiği beyanında özetle, Fakültenin Gazetecilik Bölümünde öğrenci olduğunu, sınav nedeniyle Fakültede bulunduğu olay tarihinde sınavın bitmesi üzerine derslikten çıkıp koridorda yürüdüğü sırada aralarında başvurucunun da olduğu, PKK terör örgütünün propagandasını yapan bir grup öğrencinin fiziksel saldırısına uğradığını ifade etmiştir. İ.H.Ç. beyanında bir kişinin kafasına sert bir cisimle arkadan vurması üzerine yere düştükten sonra başvurucunun kendisine tekme attığını ileri sürmüştür. İ.H.Ç.nin 5/6/2012 tarihli beyanının ilgili kısmı şöyledir:
"05. 06.2012 günü saat: 12.20’de Marmara üniversitesi Nişantaşı kampüsüne geldim. Saat: 12.30’da Masa Üstü Yayıncılık dersinde final sınavım olduğu için sınav salonum olan İletişim Fakültesi ana bina en üst kat 405 nolu salonda sınava girdim. Saat: 12.50 sıralarında sınav bittiği için sınav salonundan çıkarak aynı katta koridorun sonunda bulunan erkekler tuvaletine gitmek için ilerlediğim sırada okulda daha önceki olaylardan tanıdığım ve kendilerini DYG (Demokratik Yurtsever Gençlik)'li olarak tanıtan, üniversite içerisinde PKK terör örgütünün propagandasını yapan yaklaşık 6-7 kişilik bir grup gördüm. Ancak fazla dikkate almayarak tuvalete doğru ilerlemeye devam ettiğim esnada; arkamdan sert bir cisim ile kafama çok sert bir şekilde vuruldu ve ben sersemleyerek yere düştüm. Gözlerimi açtığımda yukarıda bahsetmiş olduğum DYG'li grup içerisinde bulunan ve daha önceden de tanıdığım [M.A.] isimli şahıs elinde yaklaşık yarım metre boyunda kalın bir sopa ile kafama vurmaya devam ediyor, yine bende yukarıda bahsetmiş olduğum DYG'li grup içerisinde bulunan ve daha önceden de tanıdığım Mesut BAĞCI [başvurucu] isimli şahısta karnıma tekme atıyor ve iki şahısta Biji Serok Apo şeklinde slogan atıyorlardı ... Ben merdivenlerden kaçmakta iken bu şahıslar bu iş burda bitmeyecek görüşeceğiz seninle şeklinde bağırıyorlardı. Bu esnada kafamda bir sıcaklık hissettim, elimle kafamı kontrol ettiğimde kafamın kanadığını gördüm. Bu binadan çıkarak bahçe giriş kapısında bulunan güvenlik kulübesine doğru kaçmaya başladım. Tam bu esnada arkamı döndüğümde Mesut BAĞCI isimli şahsı gördüm. Tekrar üstüme doğru geldiğini görünce Mesut BAĞCI isimli şahsı itekledim ve bu esnada güvenlikçiler araya girerek beni kurtardı. ...Müştekiye ifade tutanağının 3.sayfasında bulunan fotoğraflar gösterilerek sorulduğunda, ... 'İfademde bahsettiğim Mesut BAĞCI isimli şahıstır.' şeklinde beyanda bulunmuş... [tur.]
9. Soruşturma sonucunda başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği, terör örgütü propagandası yaptığı ve İ.H.Ç.yi kasten yaraladığı iddialarıyla Başsavcılık 28/6/2013 tarihinde iddianame düzenlemiş; iddianamede başvurucunun PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olarak bilinen Demokratik Yurtsever Gençlik (DYG) isimli gruba mensup olduğunu iddia etmiştir. Başsavcılık, müşteki İ.H.Ç.nin yukarıda yer alan beyanlarına, başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada ele geçirilen bazı örgütsel dokümanlara, olay sırasında Fakültede bulunan B.B. ve F.Y. isimli tanıkların olaya karışan grubun içinde başvurucuyu da gördükleri yönündeki beyanlarına delil olarak dayanmıştır. Tanıkların müşteki İ.H.Ç.nin uğradığı iddia edilen fiziksel saldırı anına ilişkin başvurucu aleyhinde herhangi bir beyanları yoktur.
10. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde (TMK 10. madde ile görevli) açılan kamu davasında 8/7/2013 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda İ.H.Ç.nin ve diğer tanıkların beyanlarının alınması için duruşmada dinlenmelerine, duruşmanın 12/12/2013 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucunun hazır edilemediği duruşmanın 12/12/2013 tarihli ilk celsesinde tanık F.Y. dinlenmiştir. F.Y. beyanında özetle Fakültede güvenlik amiri olduğu sırada olayın meydana geldiğini, olay tarihinde kafasından yaralı olduğunu gördüğü İ.H.Ç.yi hastaneye götürmek istediği sırada başvurucunun saldırma niyetiyle üstlerine doğru gelmesi üzerine duruma engel olmaya çalıştığını ifade etmiştir.
12. Bu arada mevzuat değişikliği nedeniyle 10/3/2014 tarihinde Devir Tutanağı düzenlenerek dava dosyasının görevli ve yetkili İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmesine karar verilmiştir.
13. Mahkemece duruşmanın ilk celsesi 4/4/2014 tarihinde yapılmıştır. Daha önce hakkında yakalama emri düzenlenen başvurucu, Van'da yakalanarak Van 1. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunda hazır edilmiş, ilk celseye buradan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katılmıştır. Başvurucu; müdafiinin de hazır bulunmasıyla yaptığı savunmasında özetle suçlamaları kabul etmediğini, Fakültenin her yerinde güvenlik kameralarının bulunduğunu belirterek olay anını gösteren güvenlik kamerası görüntülerinin dava dosyasına getirtilmesi hâlinde müştekiye saldıran kişinin kendisi olmadığının rahatlıkla görülebileceğini ileri sürmüştür. Başvurucu müdafii de olay yerini gösteren kamera kayıtlarının toplanmasını talep etmiştir.
14. Mahkeme; güvenlik kamerası kayıtlarının toplanmasına ilişkin talebinin daha sonra değerlendirilmesine, müşteki İ.H.Ç.nin duruşmada dinlenmesi için kendisine davetiye çıkarılmasına karar vererek duruşmayı ertelemiştir.
15. Mahkemece 4/4/2014 ile 19/2/2019 tarihleri arasında toplam on altı celsede tamamlanan duruşma süresince, hakkında birçok kez zorla getirilme müzekkeresi de düzenlenmiş olan müşteki İ.H.Ç. ile irtibat kurulamamış, bu nedenle İ.H.Ç.nin tanık olarak dinlenilmesinden vazgeçilmiştir. Ayrıca duruşma tutanaklarının incelenmesinden başvurucu ve müdafiinin kamera kayıtlarının toplanması yönündeki talepleri hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır.
16. Mahkeme 19/2/2019 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, terör örgütü propagandası yapma ve mağdur İ.H.Ç.ye karşı kasten yaralama suçlarından hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş, gerekçeli kararda duruşmada dinlenemeyen müşteki İ.H.Ç.nin soruşturma evresinde başvurucu aleyhinde verdiği "kendisine fiziksel saldırıda bulunan kişilerden birinin de başvurucu olduğu" yönündeki beyanlarına delil olarak dayanmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... sanık Mesut BAĞCI'nın Marmara Üniversitesi içinde DYG (Demokratik Yurtsever Gençlik) olarak adlandırılan grupta faaliyet gösterdiği, DYG'nin PKK/KCK terör örgütünün genel çatı yapılanması Türkiye yürütmesince belirlenen hedef ve stratejiye uygun olarak alınan kararlar doğrultusunda Türkiye genelinde eylem ve faaliyetlerde bulunan örgütün gençlik yapılanması olduğu, sanığın beraberindekiler ile birlikte ülkücü grup olarak bilinen diğer gruplarla çatışma halinde oldukları, bu kapsamda müşteki [İ.H.Ç.nin] 05.06.2012 günü saat 12:20 sıralarında Marmara Üniversitesi Nişantaşı Kampüsündeki İletişim Fakültesi ana binasında sınav çıkışında koridordaki tuvalete gitmek için ilerlediği sırada arkadan bir şahsın sert bir cisimle başına vurduğu, darbenin etkisiyle yere düşmesi sonrasında da DYG'li grup içinde bulunduğunu söylediği şahıslardan sanık Mesut BAĞCI'nın da karnına tekme attığı, sanığın bu sırada 'biji serok Apo' şeklinde bağırıp sloganlar attığı, alınan doktor raporuna göre müştekinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralandığı, müştekinin sanık Mesut BAĞCI'yı teşhis ettiği, alınan tanık beyanlarının da iddiaları doğruladığı, sanığın kaldığı evde yapılan aramalarda örgütsel nitelikte görüntüler ve örgüt mensubu [M.D.]'a ait poster ele geçirildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar sanık üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini savunmuş ise de, müşteki beyanı doktor raporu, tanık beyanları, aramada ele geçen materyaller, sanığın yaralama esnasında slogan attığı ve tüm dosya içeriği dikkate alındığında sanığın suç ve cezadan kurtulmaya yönelik savunmasına mahkememizce itibar edilmeyerek sanığın eylemi üniversiteler bünyesinde etkinlik gösteren DYG'nin amaçları doğrultusunda gerçekleştirdiği, bu itibarla sanığın eylemlerinin yaralama ve örgüt propagandası suçu yanında örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunu da oluşturduğu mahkememizce kabul edilmiştir."
17. Başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurduğu dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra yaralama fiiline ilişkin tek delilin müşteki beyanı olmasına rağmen müştekinin duruşmada tanık sıfatıyla dinlenmediğini, olay anını gösteren tüm kameraların kayıtlarının toplanması talebi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığını belirterek yargılamanın adil olmadığını ileri sürmüştür.
18. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince kasten yaralama suçuna ilişkin istinaf talebi esastan 3/6/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Daire, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarına ilişkin istinaf talebini ise temyiz yolu açık olmak üzere esastan reddetmiştir.
19. Kasten yaralama suçundan verilen kesin nitelikteki karar 16/6/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 2/7/2020 tarihinde başvuru yapmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
21. Tanık sorgulama hakkı yönünden bkz. Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, §§ 17-22.
B. Uluslararası Hukuk
22. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Nurcan Gülabi, B. No: 2015/15355, 23/5/2018, §§ 24-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 5/10/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu; ilgili mevzuat ve yerleşik içtihat uyarınca müştekinin mutlaka duruşmada dinlenmesi gerektiği hâlde müşteki dinlenmeden karar verildiğini, bizzat fiziki teşhis ve yüzleştirme yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; mağdur İ.H.Ç.nin yargılamanın bütün aşamalarında uzun süre aranmasına rağmen bulunamaması nedeniyle dinlenmesinden vazgeçildiğine vurgu yapılmıştır. Ayrıca adli rapor, tanık beyanları, aramada ele geçen materyaller, başvurucunun yaralama esnasında slogan atması ve tüm dosya içeriğinin birlikte değerlendirilmesi suretiyle karar verildiği belirtilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 36. maddesinde kapsamındaki adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021).Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama ve sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
29. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir duruşma öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi, geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
30. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun duruşmada dinlenmeyen tanığın(müştekinin) beyanının delil olarak kabul edilmesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Olayda müşteki İ.H.Ç.nin soruşturma evresinde tanık sıfatıyla başvurucu aleyhinde verdiği, başvurucunun kendisine fiziksel saldırıda bulunan kişilerden biri olduğu yönündeki beyanı Mahkeme tarafından başvurucu ve müdafiine okunmuştur. Mahkemece tanığın duruşmada hazır edilmesi için müteaddit defa davetiye çıkarıldığı, zorla getirilme müzekkeresi yazıldığı ancak tüm çabalara rağmen tanığa ulaşılamadığı görülmüştür. Mahkeme on altı celse süren duruşma süresince tanıkla irtibat kurulamaması üzerine tanığın duruşmada dinlenmesinden vazgeçmiştir (bkz. § 15). Buna göre tanığın duruşmada hazır edilmesi için Mahkemenin makul bir çaba sergilemediğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu itibarla sanığın hakkaniyete uygun yargılamanın önemli araçlarından olan tanık sorgulama veya sorgulatma imkânından yararlandırılmamasının geçerli bir nedene dayandığını gösterme yükümlülüğünün somut olayda Mahkemece ifa edildiği kabul edilebilir.
31. İkinci olarak hükmün tek veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Somut olayda kasten yaralama suçuna ilişkin olarak duruşmada dinlenmeyen müştekinin beyanına delil olarak dayanıldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra adli rapora ve olayın meydana geldiği Fakültede olay tarihinde güvenlik görevlisi olduğu anlaşılan tanık F.Y.nin müştekiyi başvurucunun saldırı girişiminden korumaya çalıştığı yönündeki beyanlarına da gerekçeli kararda delil olarak yer verilmiştir. Bununla birlikte bahsi geçen tanığın başvurucunun müştekiye karşı doğrudan fiziksel saldırıda bulunduğuna dair beyanı olmadığının altı çizilmelidir. Diğer bir ifadeyle söz konusu tanık, kasten yaralama fiili ile başvurucu arasında irtibat kurulmasını mümkün kılacak herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Dahası başvurucu olayın meydana geldiği Fakültenin birçok yerinde kamera bulunduğunu belirterek tüm kamera kayıtlarının toplanması ve incelenmesi hâlinde olay sırasında kendisinin müştekiye yönelik iddia edildiği gibi tekme atma şeklinde fiziksel bir saldırıda bulunmadığının ortaya çıkacağını ileri sürmüştür. Mahkeme, başvurucunun bu talebinin değerlendirileceğini belirtmiş ancak on altı celse süren duruşma boyunca kamera kayıtlarının getirtilerek incelenmesi ve başvurucunun iddialarının gerçekliğinin araştırılması hususunda herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Bu durumda duruşmada dinlenmeyen müştekinin soruşturma evresindeki beyanının kasten yaralama suçu yönünden tek olmasa da belirleyici delil niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerekecektir.
32. Son olarak duruşmada sınanmayan beyanların kullanılmasından dolayı savunma tarafının karşılaştığı sınırlamayı telafi eden karşı dengeleyici güvencelerin başvurucuya tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. Diğer bir ifadeyle yargılama detaylı incelemelere tabi tutularak sorgulanmamış tanığın (müştekinin) beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla sanığa telafi edici güvenceler sağlayan bir usulün izlenip izlenmediği ortaya çıkarılmalıdır. Bu kapsamda hükme ulaşılırken sınanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir. Somut olayda Mahkeme, gerekçeli kararında sorgulanmayan tanığın beyanının diğer tanık beyanlarıyla doğrulandığını vurgulamıştır. Gerekçeli karara göre başvurucu ve müdafiinin hazır edilmediği duruşmada dinlenen tanık F.Y.nin başvurucu aleyhindeki başvurucunun müştekiye saldırma niyetiyle hareket etmekte olduğu sırada kendisinin müştekiyi saldırıdan korumaya çalıştığı yönündeki beyanına delil olarak dayanıldığı yukarıda belirtilmiştir. Bununla birlikte anılan tanığın başvurucunun müştekiye fiziksel şiddet uyguladığı ana ilişkin doğrudan bir beyanda bulunmadığı vurgulanmalıdır.
33. Sorgulanmayan tanığın (müştekinin) beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır. Yargılama sırasında başvurucunun olayın kendi versiyonunu Mahkemeye açıklama, iddia ve delillerini sunma ve tanık (müşteki) beyanının güvenilirliğine ve doğruluğuna şüphe düşürme imkânı bulduğu anlaşılmıştır. Ancak tanığın başvurucunun da ona soru sormasına imkân sağlayacak şekilde dinlenmemesi nedeniyle başvurucu tanığı sorgulayamamış; sorulan sorulara verdiği cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanığın gösterdiği reaksiyonlar konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanığın beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken gösterdiği reaksiyonlarla ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir.
34. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici delil olarak hükme esas alındığı hâlde savunma tarafına karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin tanınmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanık İ.H.Ç.nin duruşmada dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Giderim
36. Başvurucu, yeniden yargılama yapılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/144, K.2019/48) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.