logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Recep Akyürek [1. B.], B. No: 2020/23070, 16/5/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RECEP AKYÜREK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23070)

 

Karar Tarihi: 16/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 24/10/2024 - 32702

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Recep AKYÜREK

Vekili

:

Av. Uğur ÇİZMECİOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, idari işlemin iptali talebiyle açılan davada dava dilekçesinin reddine ilişkin olarak verilen kararın hatalı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Denizli ili Merkezefendi ilçesi Bereketler Mahallesi, ... ada/...parselde kayıtlı ve mülkiyeti Ç. İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti.ye (Şirket) ait olan taşınmazın bulunduğu alanda yapılan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği Denizli Büyükşehir Belediye Meclisinin 17/2/2020 tarihli kararıyla onaylanmıştır.

3. Başvurucu 1/6/2020 tarihinde anılan Belediye Meclisi kararının iptali talebiyle Denizli İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini belirterek imar planı değişikliğinin 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'na aykırı olduğunu iddia etmiştir.

4. Mahkeme 5/6/2020 tarihinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Dilekçe ret kararının gerekçesinde; taşınmazın mülkiyetinin Şirkete ait olduğu, başvurucu Recep Akyürek'in dava konusu işlem nedeniyle hak veya menfaatinin etkilendiğinin ortaya konulamadığı, taşınmazın maliki olan Şirketin dava dilekçesinde davacı olarak dava açması gerektiği ifade edilmiştir. Kararın hüküm fıkrasında ise dava dilekçesinin bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla anılan Kanun'un 3. maddesine uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere reddedilmesine, yenilenen dilekçede aynı yanlışlık yapıldığı takdirde davanın reddedileceği hususunun davacıya bildirilmesine istinaf/temyiz yolu kapalı olmak üzere karar verildiği belirtilmiştir.

5. Bireysel başvuruya konu edilen karar başvurucuya 11/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 9/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu; davadaki meselenin subjektif dava ehliyeti olduğunu, taşınmazın bulunduğu yerde ikamet etmesi nedeniyle imar planı değişikliğinin iptalini istemekte menfaati olduğunu, Mahkemenin hukuken yanılgıya düşerek ve kanun yolu kapalı olmak üzere verdiği dilekçe ret kararıyla davada taraf sıfatı bulunmayan Şirkete dava açma hakkı tanıdığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

8. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

9. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.

10. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir.

11. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle iç hukukta düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).

12. Somut olayda başvurucunun taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini belirterek dava dışı Şirket lehine yapılan imar planı değişikliğinin iptali talebiyle açtığı davada Mahkeme, kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren otuz gün içinde yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Mahkeme bu sonuca ulaşırken taşınmazın mülkiyetinin Şirkete ait olduğunu ve başvurucunun işlem nedeniyle hak ve menfaatinin etkilendiğini ortaya koyamadığını esas almıştır.

13. İdari yargılama usulünde dilekçe ret kararlarına karşı doğrudan üst kanun yollarına başvurulamamakla birlikte başvurucunun Mahkemenin bu yorumunun hukuken hatalı olduğuna dair iddialarını otuz gün içinde yenileyebileceği dilekçe ile yeniden Mahkemeye sunma imkânı bulunmaktadır. Mahkemenin yenilenen dilekçe üzerine aynı yorum ile dilekçenin 2577 sayılı Kanun'un 3. maddesi uygun olmadığına kanaat getirip bu kez aynı yanlışlığın ikinci kez tekrarlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi durumunda ise kanun yolu açık olarak verilen bu kararın ve dayanağı dilekçe ret kararının üst kanun yolu merciince hukuki denetimi yapılabilecektir.

14. Bu itibarla başvurucunun dilekçe ret kararı sonrasında süresi içerisinde davasını aynı mahkemede yenilemek suretiyle şikâyetlerini öncelikle yargısal makamlar önünde dile getirme imkânı bulunmasına rağmen iç hukukta sahip olduğu yargısal yolları usulünce tüketmediği sonucuna varılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/5/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Başvuru, uygulama imar planı değişikliğinin iptali talebiyle belde sakini sıfatıyla açılan davada, belde sakini sıfatıyla dava açmanın bir yanlışlık olduğu değerlendirilerek verilen dilekçe ret kararı nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak Sayın çoğunluk, başvurucunun öncelikle aynı yanlışlığı içeren dilekçeyle davayı yenilemesi yoluna başvurması gerektiği gerekçesiyle başvuru yollarının usulüne uygun olarak tüketilmediğine karar vermiştir. Başvurucunun başvuru yollarını usulüne uygun olarak tükettiği düşüncesiyle Sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

2. Başvuru süreci olay ve olgular mahkemenin gerekçeli kararında özetlenmiştir.

3. Başvurucu Denizli ilinde yapılan ve kesinleşen parselasyon işleminin iptal istemi ile dava açmıştır. Dava dilekçesinde taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini belirterek imar değişikliğinin 3/5/1985 tarihli 3194 sayılı İmar Kanunu’na aykırı olduğunu iddia etmiştir.

4. Denizli İdare Mahkemesi 5/6/2020 tarihli kesin kararla dilekçenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde taşınmazın mülkiyetinin Ç. Ltd. Şti.ye ait olduğu, Başvurucunun dava konusu işlem nedeniyle hak ve menfaatinin etkilendiğinin ortaya konulamadığı, taşınmazın maliki olan şirketin dava dilekçesinde davacı olarak dava açması gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme bu tespitten hareketle şirket tarafından bizzat ya da söz konusu şirketin yetkili temsilcisi tarafından vekalet verilen bir avukat vasıtasıyla dava açmak ve imza sirküleri eklenmek suretiyle yenilenecek dilekçe ile yeniden dava açabileceğini vurgulamıştır. Kararın kesinleşmesi üzerine bireysel başvuruda bulunulmuştur.

5. Özetle derece mahkemesi, başvurucunun belde sakini sıfatıyla dava açmasını bir yanlışlık olarak kabul etmiştir.

6. Başvurucu taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini belirterek imar planı değişikliğinin iptalini istemede menfaatini bulunduğunu iddia etmiştir. Başvurucu mahkemenin hukuki yanılgıya düşerek açılan davada taraf sıfatı bulunmayan şirkete dava açma hakkı tanıdığını ve kanun yolu kapalı olmak üzere dilekçelerin reddine karar verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu son olarak açılan davadaki meselenin sübjektif dava ehliyeti yönünden incelenmesi gerektiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

7. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Mahkemeye erişim hakkı Anayasa’ya güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hizmetleri, B. No: 2014/13156, 20/4/2017).

8. Anayasa mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen B. No: 2012/791, 7/11/2013).

9. Somut olayda taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini belirterek dava dışı şirket lehine yapılan imar değişikliğinin iptalini isteyen başvurucunun açtığı davada derece mahkemesi 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesi uyarınca dilekçelerin reddine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme bu sonuca ulaşırken taşınmazın mülkiyetinin şirkete ait olduğunu ve başvurucunun işlem nedeniyle hak ve menfaatinin etkilendiğinin ortaya konulamadığını esas almıştır.

10. Somut olaydaki temel tartışma, bir taşınmazla ilgili olarak malik lehine yapılan uygulama imar planı değişikliğine karşı, taşınmazın bulunduğu yerde ikamet ettiğini ileri süren başvurucunun dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığıdır. 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi, idari mahkemenin davacıyı ehliyetsiz görmesi hâlinde davayı reddeceği (ehliyet ret kararı vereceği) hükme bağlanmıştır. Ancak somut olayda derece mahkemesi davayı bu hüküm uyarınca reddetmek yerine, davanın ancak taşınmaz maliki olan şirket tarafından açılabileceğini belirtmiş ve anılan şirket tarafından dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

11. Davacının ikamet ettiğini ileri sürdüğü beldedeki bir imar planı değişikliğinden menfaatinin etkilendiğini düşünerek kendi adına dava açmasının 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesi kapsamında bir yanlışlık olarak yorumlanması makul bir yorum olarak kabul edilemez. Başvurucu taşınmaz maliki ya da şirketin temsilcisi sıfatıyla dava açmamış, belde sakini sıfatıyla dava açmıştır. Bu durumda başvurucunun kendi menfaat bağını tanımlamasının ne şekilde yanlışlık teşkil ettiği anlaşılamamaktadır. Öte yandan mahkemenin dava hakkının bulunduğunu belirttiği şirket, lehine imar planı değişikliği yapılan şirkettir. Bir kimsenin lehine tesis edilen bir işlemin iptalini istemesinde nasıl bir menfaatinin olduğu da izaha muhtaçtır. Şirket tarafından açılması hâlinde muhtemelen menfaat yokluğu gerekçesiyle reddedilecek bir davanın açılmasının istenmesi de dilekçe ret müessesesinin amacıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla derece mahkemesinin, başvurucunun dava dilekçesinde 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesi kapsamında bir hata yaptığına ilişkin yorumu bariz takdir hatası teşkil etmektedir.

12. Ayrıca bu yorum başvurucunun istinafa erişim hakkını da ortadan kaldırmıştır. Zira derece mahkemesinin bariz taktir hatası teşkil eden yorumu başvurucuyu, belde sakini sıfatıyla ehliyetli olup olmadığı meselesini istinaf mercii önünde tartıştırma imkânından mahrum bırakmıştır.

13. Çoğunluk kararında başvurucunun 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca aynı iddiaları içeren bir yenileme dilekçesi vererek derece mahkemesinin bu sefer kanun yolu açık bir biçimde vereceği davanın reddine ilişkin karara karşı istinaf yoluna başvurmasının mümkün olduğu belirtilmiş, bu yolun tüketilmemesi sebebiyle başvuru yolunun usulüne uygun olarak tüketilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

14. Bu görüşe katılmak mümkün değildir. 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin (5) numaralı fıkrasında “yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir.” hükmüne yer verildiğini hatırlamak gerekir. Dolayısıyla çoğunluk kararında işaret edilen ve derece mahkemesinin muhtemelen vereceği karar “aynı yanlışlığın tekrarlanması nedeniyle ret” kararıdır. “Aynı yanlışlığın tekrarlanması nedeniyle ret” kararı ile “ehliyet ret” kararının hukuki sebeplerinin oldukça farklı olduğu açıktır. Bu kararlara karşı yapılacak istinaf başvurusunda istinaf merciinin inceleyeceği hususların aynı olmadığı da aşikardır. İstinaf merci ehliyet ret kararında belde sakinin dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığını incelemekteyken aynı yanlışlığın tekrarlanması nedeniyle ret kararında ise -teorik olarak- aynı yanlışlığın tekrarlanıp tekrarlanmadığını inceleyecektir. Şayet başvurucunun belde sakini sıfatıyla dava açması bir yanlışlık ise çoğunluk kararındaki tavsiyeye uymuş olsaydı başvurucunun aynı yanlışlığı tekrarlayacağı ortadadır. Bu durumda da istinaf merciinin istinaf istemini reddetmesi olasılık dışı olmayacaktır.

15. Kuşkusuz istinaf merciinin lafzi yorumun dışına taşarak ilk dilekçe ret kararında belirtilen yanlışlığın gerçek bir yanlışlık olup olmadığını, diğer bir ifadeyle başvurucunun belde sakini sıfatıyla dava açmasının bir yanlışlık olup olmadığını incelemesi de mümkündür. Ancak 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin lafzına bakıldığında istinaf merciinin bu yönde bir inceleme yapmasını garanti eden herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda istinaf merciinin yenileme dilekçesinde aynı yanlışlığın tekrarlanıp tekrarlanmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmasını engelleyecek herhangi bir hüküm kanunda bulunmamaktadır. Şu hâlde çoğunluk kararı istinaf merciinin, istinaf incelemesinin kapsamını başvurucu lehine yorum yaparak genişleteceği beklentisi üzerine inşa edilmiştir. İstinaf mahkemesinin aktivist davranması hâlinde ancak etkili olabilecek bir yolun tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı verilmesi bireysel başvurunun mahiyetiyle bağdaşmamaktadır.

16. Sonuç olarak derece mahkemesinin bariz takdir hatası teşkil eden bir yorumla başvurucunun belde sakini sıfatıyla dava açmasını bir yanlışlık olarak nitelemesinin, bu suretle 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca dilekçe ret kararı vermek suretiyle başvurucunun mahkemeye ve istinafa erişim hakkına yönelik müdahalede bulunmasının kanuni temeli bulunmamaktadır.

17. Yukarıda belirtilen gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Recep Akyürek [1. B.], B. No: 2020/23070, 16/5/2024, § …)
   
Başvuru Adı RECEP AKYÜREK
Başvuru No 2020/23070
Başvuru Tarihi 9/7/2020
Karar Tarihi 16/5/2024
Resmi Gazete Tarihi 24/10/2024 - 32702

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari işlemin iptali talebiyle açılan davada dava dilekçesinin reddine ilişkin olarak verilen kararın hatalı olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi