TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
M.K. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/23228)
Karar Tarihi: 6/6/2024
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mustafa ŞENOCAK
Başvurucu
M.K.
Vekili
Av. İdris TAŞKIN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 19/10/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede özetle başvurucunun tanıkların anlatımları, otel konaklama kayıtları, HTS analiz raporları neticesinde atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 24/10/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra tanıklar B.S., M.K., A.I., H.A., S.D., Ö.B., B.G. ve E.Y.nin istinabe yoluyla dinlenilmesine karar verilmiştir.
5. Duruşma dört celsede bitirilmiştir. Birinci celsede tanık Ö.B.nin bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimata bilaikmal cevap verilmiş; tanıklar M.K.E. ve S.D.nin bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimatlara ikmalen cevap verilmiştir. Tanık M.K.(E)nin beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"Ben cemaat diye bilinen bu yapı içerisinde 2006 yılı ile 2016 yılları arasında kaldım, bu süreç içerisinde sanık Muhsin'i 2011 yılı içerisinde tanıdım, ben cemaat evinde kaldığım sırada bu kişi ile 1-2 ay süre beraber kalmıştık, evde kaldığım sırada bu kişi evin abiliğini yapıyordu, eve gelen lise öğrencileri ile ilgileniyordu, ben başka bir eve geçtim, ben belirli bölgede ki evlerden sorumluydum, bu şekilde zaman zaman bazı evlerde kalıyordum,daha sonra bu kişinin cemaat içerisinde ne yaptığını bilmiyorum, ben bu kişiyi sadece 2011 yılında tanıdım ve bu yıla ilişkin cemaat evinde kaldığını biliyordum, daha sonraya dahil bilgim ve görgüm yoktur."
6. Tanık S.D.nin beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"Ben 2009-2016 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi idim. Sanığı da üniversitesi öğrenciliği döneminde 2011 - 2016 yılları arasında tanırım. Sanık 2012 - 2015 yılları arasında sırasıyla örgüt içerisinde bölge lise ve üniversite mesullüğü görevlerinde bulunmuştur. Sanık lise mesullüğü döneminde bölgede bulunan lise öğrencileri ile ilgilenir, onların askeri okullara hazırlardı. Sanık üniversite öğrencisi mesullüğü döneminde bölgede bulunan örgüte ait evlerde kalan üniversite öğrencilerinin sorunları ile ilgilenir, örgüt evinde kalacak olan üniversite öğrencilerinin sayısını artırmak için çalışırdı. Sanık örgüt içerisinde 'Mahmut' kod adını kullanırdı. Sanıkla 2015 yılından sonra örgüte müzahir bir evde birlikte kaldık. Bu evde ikimizde tıpta uzmanlık sınavına hazırlandık. Diyeceklerim bunlardan ibarettir."
7. İkinci celsede tanıklar B.G. ve H.A.nın bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimatlara ikmalen cevap verilmiştir. Tanık B.G.nin beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"2009-2015 yılları arasında Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde okudum. Bana sormuş olduğunuz sanık Muhsin Koyuncuoğlu'nu da o dönem tanıdım. Ben Konya ilinde üniversitede okuduğum sırada FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü evlerinde kalmıştım. Kaldığım bu dönemin 2010 yılları sonrası sanık Muhsin Koyuncuoğlu'nu tanıdım. Sanık benim bir üst dönemim idi ve okulu uzatmış idi. O da Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi idi. Kendisi ile sadece 3. Sınıfta yani 2011-2012 yılları arasında güz yarı yılında birlikte kaldık. O dönemden kendisini tanırım. Bu evde iken evin sorumlusu ben idim. O da benimle birlikte okula gider gelirdi. Lise öğrencilerine ders verirdi. Sorumlu olduğu lise öğrenicileri vardı. Bu öğrencilerin hangi okullara hazırlandığı hususunda net bir bilgim yoktur. Kendisi Büyük Bölge Lise Mesulü (BBLM) olarak bilinirdi. Evdeki sohbetlerde kendisi ile ilgili olan kısmı anlatacak olursam ders verdiği lise öğrencileri ile ilgili olarak bu öğrencilerin durumları ile ilgili olarak lise öğrencilerinden sorumlu abiler ile görüşür, onlara öğrencilerin durumları ile ilgili ders notları, okudukları kitaplar (Fetullah Gülen'e ait kitaplar dahil) [ile ilgili] aktarımlar yapardı. Ev içersinde herhangi bir himmet topladığına şahit olmadım, öğrenciler dışında başka bir sorumluluğu yoktur, 2015 yılı Temmuz ayından sonra başka bir zamanda da sanığı görmedim, benim bilgim görgüm bundan ibarettir."
8. Tanık H.A.nın beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"Muhsin Koyuncuoğlu'yu tanırım. Selçuk Üniversitesi Tıp fakültesinde üst dönemimdi, üniversite mesulüydü, kod adını Mahmut diye hatırlıyorum, ben önce sanığın bir sene 2012-2013 yıllarında BTM'si olarak çalıştım, 7 evden sorumluydum, kendisi benim üstümdü, ben cemaat evlerinde kaldım, kendisiyle de aynı evde kaldım, 15 temmuz 2016 darbe girişiminden sonra benim arkadaşlarımla kaldığım eve gelmek istedi, bu şekilde 1-2 ay bizim yanımızda kaldı, [A] kod [isimli] birini harp okuluna sokup sokmadığı konusunda bir bilgim yoktur, daha önce yapmış olduğum fotoğraftan teşhis işlemi doğrudur, Sanık benim ByLock listemde ekli değildi, ben zaten ByLocku 1 hafta kullandım, bize silin dediler ben de sildim, Sanık üniversite öğrencilerinin kaldığı evlerden sorumluydu, üniversiteli talebelerin evlerinin düzeniyle ilgilenirdi, askeri okul öğrencileriyle ilgilendiğine şahit olmadım, benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir, başkaca faaliyeti varsa da bilmem kendisi 9 yıl bu üniversitede okudu, benim daha önce verdiğim ifadeler ve teşhis işlemi doğrudur, bana aittir, içeriklerini aynen tekrar ederim."
9. Başvurucu; müdafiinin de hazır bulunduğu aynı celsede alınan savunmasında tanıkların ifadelerini kabul etmediğini, HTS kayıtlarında yer alan kişilerin çoğunluğunun tıp fakültesindeki arkadaşları olduğunu üzerine atılı suçu işlemediğini savunmuştur.
10. Üçüncü celsede Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunun yazısı ile İ.Ç.nin etkin pişmanlık kapsamında verdiği ifadesi Mahkemeye gönderilmiş; tanıklar E.Y., B.S. ve A.I.nın bilgi ve görgüsünün tespiti için yazılan talimatlara ikmalen cevap verilmiştir. Tanık E.Y.nin beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"2012 yılına kadar cemaat olarak bildiğim yapının öğrenci evlerinde kaldım ve öğrenci ev abiliği yaptım. Sanık Muhsin'i de 2008 veya 2009 yılında cemaate ait öğrenci evlerinden birinde normal yapılan bir sohbet ortamında gördüm. Kendisinin örgütsel bağını bilmiyorum. Kendisini daha sonradan öğrenci olarak üniversitede görmüşlüğüm vardır. Sanık Muhsin benim gibi Tıp öğrencisiydi. İddianamede Muhsin Koyuncuoğlu'nu bir kez cemaat evinde gördüğüm doğru şekilde yazılmıştır. BBTM olan Muhsin, gerçek ismi Muhittin olan ve benim teşhis ettiğim Muhsin kod isimli kişidir. Muhsin Koyuncuoğlu değildir. Muhsin Koyuncuoğlu'nun cemaatteki görevinin BBTM olup olmadığını bilmiyorum. Benim BBTM olarak ifademde geçen Muhsin kod adlı başka bir kişidir."
11. Tanık B.S.nin beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"[B]en 2009 yılında Konya Meram Tıp Fakültesini kazandığımda Muhsin KOYUNCUOĞLU da Selçuklu Tıp Fakültesi 2. Sınıfa gidiyordu, tıp fakülteleri ortak eğitim görüyordu, 2010 yılından itibaren fakülteler birbirinden ayrıldı, benim üst dönemimde, ben lise öğrencileri ile ilgileniyordum. Muhsin KOYUNCUOĞLU da lise öğrencileri ile ilgilenin kişilerden sorumlu bölge lise mesulü idi, kod adı kullanıyordu ancak şuan hatırlamıyorum, benim ilgilendiğim lise öğrencilerini benimle Muhsin KOYUNCUOĞLU tanıştırdı, bu şekilde öğrencilerle ilgileniyordum, öğrencilere ders anlatıp, Kur'an okuyup, namaz kılıyorduk, 2009-2011 yılları arasında bu şekilde devam etti, bir dönem benim askeri öğrencilerle ilgilendiğim sürecim olmuştu, bu konuda beni Muhsin KOYUNCUOĞLU teşvik etmişti ve beni [M.S.S.] ile görüştürdü, [M.S.S.de] askeri öğrencilerle ilgileniyordu, beraber askeri öğrencilerle ilgilenme noktasında yapılan toplantıya beraber katıldık. Muhsin KOYUNCUOĞLU'nun askeri öğrencilerle ilgilenmem noktasındaki durumu sadece bu olmuştu."
12. Tanık A.I.nın beyanının başvurucu ile ilgili olan kısmı şöyledir:
"Bana sormuş olduğunuz Muhsin Koyuncuoğlu'nu Selçuk üniversitende aynı dönemde aynı bölümde 2007-2013 yılları arasında birlikte okumamız nedeni ile tanırım. Okula başladığımız andan itibaren sanık fetönün evlerinde kalıyordu. Aynı evde hiç kalmadık ancak onunda cemaat evlerinde kaldığını sohbetlere gittiğim zamanlarda sanığı da sohbetlerde görmem nedeni ile biliyorum. Gittiğimiz bu sohbetlerin içeriği dini konulardı, bu sohbetlerde Fethullah Gülenden bahsediliyordu, kitapları da okunuyordu, videoları da izleniyordu. Bu sohbetlerin düzenli günleri yoktu.Sanığın daha sonra şehir dışı talebi mesulü olarak görev aldığını duydum, duyduğum gibi şehir dışına benimde çıktığım dönemde otogarda karşılaştığımız oldu, karşılaştığımızda ben ne amaçla otogarda olduğunu sormadım, zaten kimse kimseye sormazdı. Bizzat birebir il dışında askeri öğrencilerle görüştüğünü görmedim. Ancak bende Şehir Dışı Talebe Mesullüğü yaptığım için şehir dışına giderken gerek otogarda gerek aynı otobüste karşılaştığım benim gibi Şehir Dışı Talebe Mesullüğü yaptığını bildiğim kişilerden biriside sanıktı. Muhsin benden sonra okulu uzattı bir kaç sene daha okula devam ettiğini biliyorum. Fakat bu dönemde fetö ile bir alakası varmıydı bilmiyorum. 2012 yılında Konya ilinden ayrıldıktan sonra sanığı bir daha hiç görmedim, telefon ile de iletişimimiz olmadı. 2012 Yılından sonra sanığın fetö ile iltisakının devam edip etmediğini bilmiyorum."
13. Başvurucu müdafiinin hazır bulunduğu aynı celsede alınan savunmasında önceki savunmalarını tekrar etmiş, tanıkların ifadelerini kabul etmediğini beyan etmiştir. Mahkeme, bu celsede tanık İ.Ç.nin istinabe yoluyla dinlenilmesine karar verilmiştir.
14. Dördüncü celsede tanık İ.Ç.ye duruşma gününü bildirir SMS gönderilmesi, yapılan yoklamada hazır olmadığının anlaşılması üzerine mahkemece dosya kapsamı ve delil durumuna göre tanık İ.Ç.nin dinlenilmesi yönündeki ara kararından vazgeçilmesine karar verilmiştir. Anılan celsede iddia makamı esas hakkında mütalaa sunmuştur. Başvurucu ve müdafii süre talebinde bulunmamıştır.
15. Aynı celsede başvurucu; müdafiinin de hazır bulunmasıyla esas hakkında mütalaaya karşı beyanında önceki savunmalarını tekrarlayarak isnat edilen suçu inkâr etmiştir. Başvurucu müdafii ise örgüt üyeliği suçunun gerçekleşmediğini, önceki savunmaları doğrultusunda müvekkilinin beraatine olmadığı takdirde lehine olan hükümlerin uygulanmasını talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"[Tanıkların anlatımları] dosyaya ifadesi gönderilen [İ.Ç.nin] beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirdiğinde; Sanığın FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde bulunduğu yıllarda örgüte ait evlerde kalması, ev abiliği yapması, Bölge Lise Mesullüğü, Bölge Talebe Mesullüğü, Bölge Üniversite Mesullüğü, Büyük Bölge Lise Mesullüğü, Büyük Bölge Talebe Mesullüğü, Büyük Bölge Üniversite Mesullüğü şeklinde örgüt içerisinde çok çeşitli görevler üstlenerek örgütsel görev ve faaliyetler yürüttüğü, ayrıca örgütün askeri mahrem yapılanmasında Şehir Dışı Talebe Mesulü (askeri öğrenci abisi) olarak görev yaptığı, bu görev kapsamında sohbet adı altında örgütsel toplantılar düzenlemesi, örgüt lideri Fethullah Gülen'e ait vaaz CD'lerinin izletilmesi ve kitaplarının okunması, örgüt içerisinde bulunduğu süreçte 'Mahmut' kod adını kullanması şeklindeki süreklilik, çeşitlilik ve devamlılık arz eden örgütsel eylem ve faaliyetleri ile örgütle organik bağ kurarak örgüt hiyerarşisine dahil olduğu tüm dosya kapsamı ile sabit olmakla, suç ve cezadan kurtulmaya yönelik sanık ile müdafiinin savunmalarına itibar edilmeyerek sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla mahkumiyetine karar verilmiştir.
Sanığın örgüt içerisindeki konumu, örgüt içerisinde yer aldığı yıllarda çok sayıda farklı görevler üstlenmesi, askeri öğrencilerle ilgilenerek örgütün askeri mahrem yapılanmasında görev üstlenmesi, kod adı kullanması hususları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın suç kastının yoğunluğu ve suç konusunun önem ve değeri nazara alınarak sanığa alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmiştir. Sanığın Edirne ili askeri yasak bölgeden yasa dışı yollarla yurt dışına kaçmak isterken yakalanmış olması, suç işlendikten sonra yargılama sürecinde halen daha örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiği izlenimi edinildiği, pişmanlık gösterir herhangi bir tavır ve davranış sergilemediği, duruşmadaki hal ve tavırlarından hakkında TCK 62. maddesinin uygulanmasını gerektirir somut bir neden görülmediğinden hakkında TCK 62. Maddesi gereğince takdiri indirim yapılmamış, sanığın üzerine atılı terör örgütü üyeliği suçunun niteliği, mevcut delil durumu, müsnet suçun CMK'nın 100/3-a,11 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu, sanığın yurt dışına kaçmak isterken yakalanmış olması ve verilen ceza miktarına göre tekrar kaçma şüphesinin bulunması nazara alınarak sanığın hükümle birlikte tutukluluk halinin devamına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
16. Başvurucu; istinaf ve temyiz dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra beyanları hükme esas alınan tanıkların duruşmada dinlenilmediğini, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurulmadığını ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını belirtmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 2/3/2020 tarihinde kesinleşmiştir.
17. Başvurucu, nihai hükmü 10/8/2020 tarihinde öğrendikten sonra 11/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir. Komisyon hakkaniyete uygun yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak tanık sorgulama hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu; gerekçeli kararda beyanına yer verilen tanıkların duruşmada dinlenilmesi için Mahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığını, kendisine tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını, bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, isminin kamuya açık belgelerde gizlenmesi talebinde bulunmuştur.
20. Adalet Bakanlığı görüşünde; tanıkların istinabe yoluyla alınan beyanların duruşmada okunduğu, başvurucunun bunlara karşı iddia ve itirazlarını dile getirdiği ifade edilmiştir. Somut olayda başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiası hakkında yapılacak incelemede ilgili mevzuat hükümleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
21. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama veya sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya kovuşturma evresinde sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
24. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarındaduruşma öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin varlığı aranmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- SEGBİS gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Duruşmada sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
25. Somut olayda Mahkeme tarafından tanıklar B.S., M.K.(E), A.I., H.A., S.D., B.G., İ.Ç. ve E.Y.nin huzurda dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba gösterilmemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
26. Mahkeme, gerekçeli kararda esas olarak diğerlerinin yanı sıra tanıkların anlatımlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Bu hüküm, Yargıtay tarafından onanmıştır.
27. Gerekçeli karar içeriği göz önüne alındığında, tanık beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesinde dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanık beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
28. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Dosyada tanık beyanlarını destekleyen başka deliller de bulunmaktadır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkları başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde SEGBİS gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların yazılı beyanları duruşmada okunmuş ise de başvurucu, tanıkların beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların gösterdiği tepkiler konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanıkların beyanlarının güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken gösterdikleri tepkilerle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanı dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanıkları sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
30. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
31. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
32. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.
33. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/318, K.2019/154) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.