logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İlyas Başak (3), B. No: 2020/24411, 31/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İLYAS BAŞAK BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2020/24411)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

İlyas BAŞAK

Vekili

:

Av. Meral HALAT

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gözaltında tutulan şüphelinin fiziksel saldırıya uğraması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle 28/3/2019 tarihinde gözaltına alınmıştır. Toplam yedi gün gözaltında kalan başvurucu 3/4/2019 tarihinde adli kontrol kararı ile serbest bırakılmıştır.

3. İddiasına göre başvurucu, 28/3/2019 tarihinde gözaltına alınmasının ardından götürüldüğü Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü binası içinde görevli polis memurlarınca duvara baktırılarak uzun bir süre ayakta bekletildikten sonra başına siyah bir maske geçirilmiş, gözleri bağlanmış, elleri arkadan iple bağlanarak yere diz çöktürülmüş, başı yere vurulmuş, ayakları ile vücuduna basan polis memurları arkadan bağlı olan ellerini ters şekilde yukarı çekip fiziksel şiddet uygulamıştır. Başvurucu, bu eylemler esnasında hakarete uğradığını ve tehdit edildiğini de ileri sürmüştür.

4. Başvurucu, vekili aracılığıyla 29/3/2019 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ilettiği dilekçe ile işkenceye uğradığını belirterek kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık soruşturma başlatarak başvurucunun gözaltı giriş, çıkış ve diğer tüm adli raporların gönderilmesini müzekkere yoluyla talep etmiştir.

5. Başvurucu hakkında 28/3/2019 ile 3/4/2019 tarihleri arasında toplam dokuz adli muayene raporu düzelenmiş olup bu raporlardan 29/3/2019 tarihinde saat 17.15'te düzenlenen rapor dışındaki raporlarda darp ve cebir izi tarif edilmemiştir. 29/3/2019 tarihli adli muayene raporunda "Kuyruk sokumu ve sol kürek kemiği kısmında muayeneyle hassasiyeti mevcut. Akut darp izine rastlanmadı." tespitine yer verilmiştir.

6. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 29/3/2019 tarihli raporda "Fizik muayenesinde; Tüm vücut muayenesi yapıldı. Alt iç çamaşırını çıkarmayı kabul etmediğinden genital bölge ve gluteal bölge değerlendirilemedi. Tüm vücutta ekimoz, sıyrık vb herhangi bir cilt lezyonu izlenmedi. Tüm eklem hareketleri doğal olarak saptandı. Sol kürek kemiği dış kenarının hizasında koltuk altının arkasında (arka aksiller hat üzerinde) ve bel bölgesinin alt ucunda (lumbosakral seviyede)elle muayenede lokal hassasiyet izlendi. Bu bölgelerde de herhangi bir dış bulgu saptanmadı." tespiti yapılmış, "Kişinin yapılan muayenesinde herhangi bir cilt lezyonu saptanmamakla birlikte elle muayenede sol koltuk altı arka kısımda ve bel bölgesi alt - orta kısımında saptanan hassasiyet bulgularının vücudun o bölgesinin maruz kaldığı künt bir travma (vurma, vurulma, düşme, düşürülme veya kişinin iddia ettiği üzere lokal baskı, eklemin pasif aşırı gerilmesi veya harekete karşı aşırı direnç vb.) sonucunda oluşabileceği" rapor edilmiştir.

7. Başsavcılık 11/11/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık, gerekçesinde; işkence suçunun oluşabilmesi için sistematik ve süreklilik arz eden eylemlerin bulunması gerektiğini, başvurucunun ifadesinin işkence altında alındığına dair soyut beyanı dışında olaya ilişkin kamera kaydı veya tanık beyanı olmadığını ve işkence yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin mevcut adli raporlarda tespit edilemediğini ifade etmiştir.

8. Başvurucunun karara karşı yaptığı itiraz sulh ceza hâkimliğince reddedilmiş ve başvurucu kararı 1/7/2020 tarihinde öğrenip 8/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; gözaltına alındığı gün götürüldüğü emniyet binası içinde polislerin fiziksel ve sözlü şiddetine uğradığını, yaşananlar nedeniyle yaptığı şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığını ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde öncelikle olaya ilişkin sürece ve konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadına yer verilmiş, Başsavcılığın ulaştığı sonuçtan ayılmayı gerektiren maddi ya da hukuki bir neden bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

11. Başvuru kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

12. İspat külfetinin devlete geçtiği durumların söz konusu olmadığı hâllerde kötü muameleye uğramaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler, kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddialarını güçlü bir dayanakla birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirmemeleri hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45-47).

13. Başvurucu; gözaltı sırasında başına siyah bir maske geçirildiğini, gözlerinin bağlandığını, elleri arkadan iple bağlanarak yere diz çöktürüldükten sonra başının yere vurulduğunu, ayakları ile vücuduna basan polis memurlarınca arkadan bağlı olan ellerinin ters şekilde yukarı çekilerek fiziksel şiddet uygulandığını, bu eylemler sırasında hakaret ve tehdide maruz kaldığını iddia etmiştir (bkz. § 3).

14. Başın yere vurulması, kişide fiziki bulgu oluşturması beklenen bir eylemdir. Ne var ki gözaltı süresinde alınan toplam dokuz adli muayene raporunun hiçbirinde fiziki bir bulgudan söz edilmemiş, Başsavcılığın Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden aldığı 29/3/2019 tarihli raporda başvurucunun tüm eklem hareketlerinin doğal olduğunun saptandığı ve hassasiyetin bulunduğu iddia edilen bölgelerde herhangi bir dış bulgu tespit edilemediği açıklanmıştır (bkz. § 6). Ayrıca başvurucu, mevcut olmasına rağmen fiziki bulguların adli raporlara yazılmadığı yönünde bir iddiada bulunmamış; serbest bırakılmasının ardından adli rapor alma çabasına girmemiştir. 29/3/2019 tarihinde saat 17.15’te yapılan adli muayene ile Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünde aynı gün yapılan muayenede tespit edilen hassasiyet, başvurucunun fiziki şiddete uğradığının nesnel bir göstergesi değildir. Başvuru dosyasında hakaret ve tehdit iddiasını doğrulayan bir veri de bulunmamaktadır. Bu nedenle somut olayda ispat külfetinin devlete geçmediği, başvurucunun kötü muameleye uğradığına yönelik iddialarının savunulabilir olmadığı, dolayısıyla başvurucunun iddialarına resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN ile Yusuf Şevki HAKYEMEZ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 31/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, 28/3/2019 tarihinde gözaltına alınmasının ardından götürüldüğü Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü binası içinde görevli polis memurlarınca duvara baktırılarak uzun bir süre ayakta bekletildikten sonra başına siyah bir maske geçirilip gözlerinin bağlandığını, ellerinin arkadan iple bağlanarak yere diz çöktürülerek başı yere vurulmuş şekilde ayakları ile vücuduna basan polis memurlarının arkadan bağlı olan ellerini ters şekilde yukarı çekip fiziksel şiddet uygulanmak suretiyle işkence edildiğini, ayrıca bu uygulamalar esnasında hakarete uğradığını ve tehdit edildiğini ileri sürmüştür.

2. Bir gün sonra C. Başsavcılığına verdiği dilekçeyle şikayetçi olan başvurucu hakkında 29/3/2019 tarihinde saat 17.15'te düzenlenen adli muayene raporunda "Kuyruk sokumu ve sol kürek kemiği kısmında muayeneyle hassasiyeti mevcut. Akut darb izine rastlanmadı." tespitine yer verilmiştir. Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 29/3/2019 tarihli rapordaki değerlendirmeler ise şöyledir: "Fizik muayenesinde; Tüm vücut muayenesi yapıldı. Alt iç çamaşırını çıkarmayı kabul etmediğinden genital bölge ve gluteal bölge değerlendirilemedi. Tüm vücutta ekimoz, sıyrık vb herhangi bir cilt lezyonu izlenmedi. Tüm eklem hareketleri doğal olarak saptandı. Sol kürek kemiği dış kenarının hizasında koltuk altının arkasında (arka aksiller hat üzerinde) ve bel bölgesinin alt ucunda (lumbosakral seviyede)elle muayenede lokal hassasiyet izlendi. Bu bölgelerde de herhangi bir dış bulgu saptanmadı. Kişinin yapılan muayenesinde herhangi bir cilt lezyonu saptanmamakla birlikte elle muayenede sol koltuk altı arka kısımda ve bel bölgesi alt - orta kısımında saptanan hassasiyet bulgularının vücudun o bölgesinin maruz kaldığı künt bir travma (vurma, vurulma, düşme, düşürülme veya kişinin iddia ettiği üzere lokal baskı, eklemin pasif aşırı gerilmesi veya harekete karşı aşırı direnç vb.) sonucunda oluşabileceği…"

3. Başsavcılığın 11/11/2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararında gerekçe olarak; işkence suçunun oluşabilmesi için sistematik ve süreklilik arz eden eylemlerin bulunması gerektiği, başvurucunun ifadesinin işkence altında alındığına dair soyut beyanı dışında olaya ilişkin kamera kaydı veya tanık beyanı olmadığı vurgusu yapılmak suretiyle işkence yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin mevcut adli raporlarda tespit edilememesi gösterilmiştir.

4. Başvuran hakkında yukarda sözü edilen muayene raporu ile adli tıp şubesi raporunda şikayetle uyumlu bulgulardan söz edilmiştir. Bir gün sonraki şikayetiyle birlikte alınan adli raporlarda tespit edilen fiziksel güç kullanıldığına ilişkin bulgular karşısında başvurucunun iddialarının savunulabilir olmadığının ileri sürülmesi makul bir yaklaşım olmayacaktır.

5. Mahkememizin ilkesel kararlarında vurgulandığı üzere; fiziksel ve ruhsal bir saldırıya uğrandığına dair savunulabilir bir iddia varsa, Anayasa’nın 17/3. maddesinin ihlal edildiği yönündeki böyle bir iddia hakkında etkili bir soruşturma yürütülmelidir. Etkili soruşturma yükümlülüğü sonuca ilişkin olmayıp sürece ilişkin özen yükümlülüğü niteliğindedir. Eylemin güç kullanmaya yetkili bir kamu görevlisinin görevi sebebiyle gerçekleştiğinin ileri sürüldüğü hâllerde devletin negatif yükümlülüğünün ihlaline yönelik savunulabilir bir iddia hakkında ivedilikle ve olaya karışanlardan bağımsız bir şekilde ceza soruşturması başlatılmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün deliller toplanmalıdır. Ayrıca soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık tutulmalı, soruşturma sonunda çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalı, kullanılan gücün ilgilinin davranışı nedeniyle mutlak surette gerekli olan bir güç kullanımına karşılık gelip gelmediği ve orantılı olup olmadığı soruşturma makamınca değerlendirilmelidir. Yine soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir (sözü edilen ilkelerin yer aldığı örnek kararlar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D., §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

6. Yine gözaltı, tutukluluk, hükümlülük gibi bir nedenle kişilerin devletin kontrol ve denetimi altında olduğu sıradaki yaralanmalar bakımından devlet merciinin yaralanmanın nedenine ilişkin inandırıcı bir gerekçe sunma ve açıklama yükümlülüğü bulunmaktadır (AYM S.D., B. No: 2013/3017, 16.12.2015, p. 89-90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20.4.2016, p. 95). Kolluk ve savcılık işlemlerinde ikna edici bir açıklama yapılamaması durumunda söz konusu yaralanma dolayısıyla devletin negatif yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılması gerekmektedir (bkz. AYM Yaşar Cesur Kelkit, B. No: 2020/442, 24/5/2023, p. 42; AYM Ali Ocak ve Saime Sebla Arcan Tatlav, B. No: 2019/18583). Başka deyişle açıklama yükümlülüğünün yerine getirilmediği durumda kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

7. Değerlendirme bağlamında ilk olarak, olaydan bir gün sonra alınan adli raporlarla uyumlu görünen gözaltında şiddet uygulandığına dair savunulabilir iddiaya karşı kamu makamlarından güç kullanmanın gerekliliğine ve orantılılığına yönelik bir açıklamanın yapılamadığına dikkat çekilmelidir. Ayrıca savcılık kararında bu değerlendirme, işkence suçunun oluşabilmesi için sistematik ve belirli bir süre devam eden eylemlerin olması gerektiğinden olayda işkence suçunun unsurlarının oluşmadığı biçiminde yapılmıştır. Başsavcılığın bu gerekçesi başvurana bir kez şiddet kullanıldığının zımnen kabul edilmesi, ancak işkence suçu unsurlarının bulunmadığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla başvuranın anlatımlarıyla uyumlu görünen adli raporlardaki şiddet bulgularına ilişkin makul bir gerekçe ve açıklama sunmayan savcılık kararının açıklama yükümlülüğü kriterini karşılamadığı görülmektedir. Öte yandan başsavcılık kararının mantığı açısından rapor bulgularına yansıyan eylemin diğer bir suçu oluşturup oluşturmayacağının incelenmesi de gerekirdi. Örneğin zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu (TCK m.256) yönünden de bir inceleme yapılmamıştır. Bu durumda Mahkememizin benzer olaylara dair verdiği kararlarda belirtildiği gibi şiddet uygulamasına ilişkin açıklama yükümlülüğü yerine getirilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının maddi boyutuyla ihlal edildiği görüşündeyim.

8. İkinci olarak, bu tür iddialarda uygulanması gerektiği belirtilen etkili soruşturma ilkelerine karşın başsavcılık dosyada mevcut rapor bulgularını dikkate almamış, tanık ya da şüpheli sıfatıyla kurum personelinin ifadesine başvurmadığı gibi olaya ilişkin bir kamera görüntüsü olup olmadığına dair de bir araştırma yapmamıştır. Olayın yaşandığı Şanlıurfa Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü binası içinde kayıt yapan kameraların bulunup bulunmadığının tespiti ve olaya ilişkin bilgi sahibi olma ihtimali olan görevli polis memurlarının tanıklığına başvurulmasının maddi gerçeğin aydınlatılması adına kritik önemde olduğu izahtan varestedir. Bu eksiklikler, soruşturma makamının göstermesi gereken özen yönünden olumsuz bir izlenime neden olmakta ve soruşturmanın tarafsızlığı ilkesi bakımından haklı bir şüphe oluşturmaktadır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere fiziksel müdahaleye ilişkin ikna edici mahiyette olan genel adli muayene raporu ve adli tıp raporu soruşturma dosyasına girmişken Başsavcılıkça olaya ilişkin kamera kaydı ya da olaya dair bilgi sahibi bir tanık olup olmadığına dair araştırma yapılmaksızın işkence yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin ve tanık beyanının bulunmadığı biçimindeki soyut gerekçeyle karar verilmiştir. Karardaki bu özensiz yaklaşım savunulabilir kötü muamele iddiasının etkili soruşturulmamasına ve dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin usul boyutuyla ihlal edilmesine yol açmıştır.

 

 

 

 

Başkan

 Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Gözaltındayken kötü muameleye maruz kalınması nedeniyle yapılan şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığı iddiasıyla yapılan bireysel başvuruda Mahkeme çoğunluğunca başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği şeklindeki kararına katılmamaktayım.

2. Karardaki olay ve olgular kısmında bireysel başvuru ile ilgili yapılan açıklamalarda da görüleceği üzere 28/3/2019 tarihinde gözaltına alınmasının ardından götürüldüğü Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü binası içinde görevli polis memurlarınca işkenceye uğradığını belirterek başvurucu 29/3/2019 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ilettiği dilekçe ile kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuştur.

3. Hakkında 28/3/2019 ile 3/4/2019 tarihleri arasında toplam dokuz adli muayene raporu düzenlenmiş olup bu raporlardan 29/3/2019 tarihinde saat 17.15'te düzenlenen rapor dışında diğer raporlarda darp ve cebir izi tarif edilmemiştir. Cebir izi tarifine yer verilen bahse konu adli muayene raporunda "Kuyruk sokumu ve sol kürek kemiği kısmında muayeneyle hassasiyeti mevcut. Akut darb izine rastlanmadı." tespiti yer almaktadır.

4. Yine yürütülen soruşturma kapsamında Başsavcılık tarafından Şanlıurfa Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 29/3/2019 tarihli raporda "Fizik muayenesinde; Tüm vücut muayenesi yapıldı. Alt iç çamaşırını çıkarmayı kabul etmediğinden genital bölge ve gluteal bölge değerlendirilemedi. Tüm vücutta ekimoz, sıyrık vb herhangi bir cilt lezyonu izlenmedi. Tüm eklem hareketleri doğal olarak saptandı. Sol kürek kemiği dış kenarının hizasında koltuk altının arkasında (arka aksiller hat üzerinde) ve bel bölgesinin alt ucunda (lumbosakral seviyede)elle muayenede lokal hassasiyet izlendi. Bu bölgelerde de herhangi bir dış bulgu saptanmadı." tespiti yapılmış, "Kişinin yapılan muayenesinde herhangi bir cilt lezyonu saptanmamakla birlikte elle muayenede sol koltuk altı arka kısımda ve bel bölgesi alt - orta kısımında saptanan hassasiyet bulgularının vücudun o bölgesinin maruz kaldığı künt bir travma (vurma, vurulma, düşme, düşürülme veya kişinin iddia ettiği üzere lokal baskı, eklemin pasif aşırı gerilmesi veya harekete karşı aşırı direnç vb.) sonucunda oluşabileceği" değerlendirmesine yer verilmiştir.

5. Bununla birlikte Başsavcılık yürüttüğü soruşturmayı işkence suçunun oluşabilmesi için sistematik ve süreklilik arz eden eylemlerin bulunması gerektiği, başvurucunun ifadesinin işkence altında alındığına dair soyut beyanı dışında olaya ilişkin kamera kaydı veya tanık beyanı olmadığı vurgusu yapılmak suretiyle işkence yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin mevcut adli raporlarda tespit edilememesi gerekçesiyle 11/11/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına kararı ile sonuçlandırmıştır.

6. Başvurucunun gözaltına alındığı gün götürüldüğü emniyet binası içinde polislerin fiziksel ve sözlü şiddetine uğradığını ve yaşananlar nedeniyle yaptığı şikâyetin etkili şekilde soruşturulmadığını ileri sürdüğü başvurusunda Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında savunulabilir nitelikteki ihlal iddialarının etkili biçimde soruşturulması gerektiğine yönelik yaklaşımı önemli bir güvence niteliğindedir. Anayasa Mahkemesi kötü muamele ile ilgili ihlal iddiaları söz konusu olduğunda bunları etkili biçimde yürütülen soruşturmalarla inceleyip sonuçlandırmaya yönelik yaklaşımını bugüne kadarki içtihadında uygulamaya özen göstermektedir.

7. Anayasa Mahkemesine göre bu süreçte bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Yürütülen bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut da yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla, şartlar ne olursa olsun, yetkililer resmi şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidirler. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhal başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir. Yürütülen ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla, kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar. (Bkz.: Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103).

8. Somut başvuruya konu olaya ilişkin alınan adli muayene raporundaki tespitlere rağmen çoğunluk kararında başvurucunun kötü muameleye uğradığına yönelik bütün iddialarının savunulabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun iddialarına resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyeceği şeklindeki değerlendirmesinin (§ 14) Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında kötü muamele yasağının usul boyutu ile ilgili yukarıda sıralanan güvenceleri tamamen anlamsız kılacak bir yaklaşım olduğunu ifade etmek gerekir.

9. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki ihlal iddiaları ile ilgili başvurularda Mahkememizin aradığı bu standardı ortaya koymayan başvurularda başvurucuların kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlaline karar verilmesi gerekmektedir. Mahkememizin bu yerleşik içtihadı ortada iken çoğunluk kararı bununla açıkça çelişmektedir.

10. Zira somut başvuruya konu olayda Başsavcılık, başvurucunun ifadesinin işkence altında alındığına dair soyut beyanı dışında olaya ilişkin kamera kaydı veya tanık beyanı olmadığı vurgusu yapılmak suretiyle işkence yapıldığına dair herhangi bir iz ve emarenin mevcut adli raporlarda tespit edilememesinden hareketle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermesine rağmen tanık ya da şüpheli sıfatıyla herhangi bir kurum personelinin ifadesine başvurmamış ve olaya ilişkin bir kamera görüntüsü olup olmadığına dair bir araştırma yapmamıştır. Daha da önemlisi süreçte alınan ve soruşturma dosyasına girmiş olan iki raporda lokal hassasiyete yer verilmiş olmasına rağmen bu minvalde Savcılık kararında bu konuya ilişkin bir değerlendirme yer almamaktadır. Oysa bu biçimdeki iki adli raporun varlığı durumunda soruşturmanın daha titiz biçimde yürütülerek bu iddiaların Savcılık kararında karşılanması önem arz etmektedir.

11. Öte yandan Başsavcılık, işkence suçunun oluşabilmesi için sistematik ve süreklilik arz eden eylemlerin olması gerekirken olayda bu suçun unsurlarının oluştuğu gösterilemediğini belirterek sadece işkence suçu yönünden bir inceleme yapmış olmakla birlikte soruşturma dosyasında yer alan sağlık raporları ve başvurucunun olaya ilişkin anlatımı çerçevesinde işkence seviyesine ulaşmasa da başka bir suçun oluşup oluşmadığı yönünde bir değerlendirme yapmamıştır. Bu da etkili soruşturma bakımından önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.

12. Sonuç olarak yukarıda sıralanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği gerekçesiyle çoğunluğun başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği şeklindeki kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(İlyas Başak (3), B. No: 2020/24411, 31/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı İLYAS BAŞAK (3)
Başvuru No 2020/24411
Başvuru Tarihi 8/7/2020
Karar Tarihi 31/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında tutulan şüphelinin fiziksel saldırıya uğraması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi