logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Bilen, B. No: 2021/2479, 31/10/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT BİLEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/2479)

 

Karar Tarihi: 31/10/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Rıdvan DEMİR

Başvurucu

:

Murat BİLEN

Vekili

:

Av. Battal Gazi İNCİ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; ceza infaz memurlarının fiziki güç kullanması sonucu meydana gelen yaralanma ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz, koğuşların kalabalık olması ve ceza infaz kurumuna sunulan dilekçelerin işlememe konulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, 21/11/2019 tarihinde, tutulduğu ceza infaz kurumunda B.Ç. ile birlikte bazı şikâyetlerini iletmek için kurum müdürü ile görüştüklerini, akabinde koğuşlarına dönerken infaz koruma memurlarının tutuklu/hükümlü Ş.G.yi kontrol altına almaya çalıştıklarına tanık olduğunu, olaya müdahil olduklarında Ş.G.ye siper olmaları nedeniyle infaz koruma memurlarının kendilerini darbettiklerini iddia etmiştir.

3. Olay günü başvurucu hakkında Tarsus Devlet Hastanesinde düzenlenen raporda başvurucunun sol elmacık kemiğinde ekimoz tespit edildiği belirtilmiştir.

4. Başvurucu olaya ilişkin olarak 7/1/2020 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunarak ilgili kamu görevlilerinin işkence, kötü muamele ve sair suçlardan soruşturulmasını talep etmiştir.

5. Olaya ilişkin kamera kayıtlarına ait Görüntü Çözümleme Tutanağı düzenlenmiştir. Tutanakta, başvurucunun da aralarında olduğu mahkûmların infaz koruma memurlarına mukavemet gösterdiği ve saldırgan tavırlarda bulunduğu belirtilmiş; infaz koruma memurlarının müdahalesiyle mahkûmların sakinleştirildiği ve güvenliğin tesis edildiği ifade edilmiştir.

6. Başsavcılık 20/1/2020 tarihinde ceza infaz kurumuna müzekkere yazarak olaya ilişkin ayrıntılı açıklama istemiştir. Ceza infaz kurumu idaresi müzekkereye 29/1/2020 tarihinde cevap vermiş; cevapta başvurucunun infaz kurumu görevlilerine mukavemet edip saldırmaya çalıştığını, ayrıca diğer tutuklu ve hükümlüleri galeyana getirmek için uğraştığını ifade etmiştir.

7. Başsavcılık 30/1/2020 tarihinde soruşturmaya başlanmasını gerektirecek bir delil bulunmadığı, ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğu gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şikayet edenin hükümlü bulunduğu Tarsus 1 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’ne şikayet edenin başvurusu ile ilgili ayrıntılı izahat verilmesi için yazılan müzekkere cevabında; şikayet edenin olay tarihinde hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumunda çıkan olaya karışması nedeniyle görevli personeller tarafından olayın sona erdirilmesi için orantılı olarak güç kullanılarak güvenli oda diye tabir edilen bölgeye götürüldüğü, bu konu ile ilgili şikayet eden hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı ve şikayet edene disiplin cezası verildiği, şikayet edenin söz konusu yaralanmasının bu şekilde meydana geldiği, şikayet edenin tedavi, beslenme, haberleşme, sosyal faaliyetlerde bulunma ve dilekçe haklarını kullandığına dair evrakların dosyaya ibraz edildiği hususlarının bildirildiği,

Tüm dosya kapsamında yapılan incelemede şikayet edenin dilekçe içeriğindeki iddiaların soyut ve genel olduğu, Anayasada ve uluslararası hukuk mevzuatında açıkça korunma altına alınan kişilerin lekelenmeme hakkı çerçevesinde genel ve soyut nitelikteki ihbarın soruşturma konusu yapılamayacağı, bu haliyle dilekçe içeriğiyle ilgili olarak 694 sayılı K.H.K. İle ekli 5271 sayılı CMK’nun 158/6.maddesi gereğince soruşturma yapılmasına yer olmadığına... [karar verildi.]"

8. Karara karşı yapılan itiraz sulh ceza hâkimliğince reddedilmiş, karar başvurucuya 3/12/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu 31/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucunun ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşıldığından adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

12. Başvurucu; infaz koruma memurları tarafından darbedildiğinden ve bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesinden, koğuşların kalabalık olmasından ve ceza infaz kurumuna sunduğu dilekçelerinin işleme konulmamasından yakınmıştır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuya yapılan müdahalenin zor kullanma yetkisi kapsamında olduğu, yerleşik içtihatlar doğrultusunda karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı önceki iddialarını yinelemiştir.

13. Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında ve iki başlık altında incelenmiştir.

A. Başvurucunun Yaralanması ve Bu Olay Hakkında Etkili Bir Soruşturma Yürütülmediğine İlişkin İddia

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ihlal iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları -kişi üzerindeki etkisi ne olursa olsun- ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde de güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81).

16. Kişinin gözaltı veya tutukluluk gibi devletin kontrolü altında bulunduğu sırada yaralanması hâlinde yetkili makamlar, bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirmekle yükümlüdür (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95) zira bu tür olayların gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişimindedir (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

17. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulduğu sırada yaralandığı hususunda tereddüt yoktur. Başsavcılık, başvurucunun yaralanması hakkında ceza infaz kurumundan elde ettiği bilgileri dikkate alarak darp iddiasını soyut bulmuştur. Ceza infaz kurumunun Başsavcılığa başvurucunun infaz kurumu görevlilerine mukavemet edip saldırmaya çalıştığı, ayrıca diğer tutuklu ve hükümlüleri galeyana getirmek için uğraştığı yönünde bilgi verdiği dikkate alındığında Başsavcılığın infaz koruma memurlarının zor kullanma yetkileri kapsamında hareket edip bu yetkilerini aşmadıkları sonucuna vardığı görülmüştür. Bu durumda kötü muamele yasağının maddi boyutu kapsamında incelenmesi gereken husus, kullanılan gücün kesin olarak gerekli olup olmadığı, gerekli ise gücün aşırıya kaçmadan, başvurucunun tutumuyla da orantılı olarak kullanılıp kullanılmadığıdır.

18. Başvurucu, infaz koruma memurlarının başka bir tutukluya/hükümlüye müdahalesine engel olmaya çalıştığını ve kendisini bu kişiye siper ettiğini beyan ederek açıkça infaz koruma memurlarının görevlerini yapmasına engel olduğunu kabul etmiştir. Dolayısıyla infaz koruma memurlarının görevlerini yapabilmek için başvurucuya güç kullanmasının gerekli olduğu açıktır. Başvurucuda meydana gelen yaralanmaya ilişkin rapor da başvurucuya karşı kullanılan gücün başvurucunun tutumuyla orantılı olmadığına ve başvurucuya karşı aşırı güç kullanıldığına işaret etmemektedir.

19. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

20. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bireyin bir devlet görevlisinin hukuka aykırı ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir iddiası hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmayı yürüten kişiler olaya karışan kişilerden bağımsız olmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm delilleri toplamalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli ve soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103). Ayrıca soruşturma sonunda verilen karar, kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığıyla ilgili bir değerlendirme içermelidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).

21. Başsavcılık, başvurucunun ihbarı üzerine derhâl ceza infaz kurumundan açıklama istemiş; açıklamayı, başvurucunun infaz koruma memurlarının görevlerini yapmasına engel olmaya çalıştığına ilişkin beyanını ve başvurucu hakkında düzenlenen adli raporun içeriğini gözeterek yaralanmanın zor kullanma yetkisinin kullanılmasının sonucu olduğu kanaatine varmış ve bu nedenle başvurucunun darbedildiğine edildiğine ilişkin iddiasını soyut bularak soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun ihbarının soruşturma defterine kaydedilmemesi ve başvurucuya karşı güç kullanan infaz koruma memurlarının ifadelerinin alınması dâhil bazı soruşturma işlemlerinin yapılmaması başvurucunun yaralanmasını oluşturan koşulların öğrenilip suç teşkil eden eylemlerin tespit edilememesinden ileri gelmiştir. Unutulmaması gerekir ki Anayasa’nın 17. maddesi, etkili soruşturma yükümlülüğüne ait gerekliliklerin yerine getirilmesi pahasına kişilerin Anayasa ile güvence altına alınan haklarının ihlal edilebileceği veya ihlal edilmesi gerektiği şeklinde yorumlanamaz (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Mahmut Alkan, B. No: 2018/7436, 20/10/2021, § 72).

22. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

B. Koğuş Kalabalıklığına ve Ceza İnfaz Kurumuna Sunulan Dilekçelerin İşleme Konulmadığına İlişkin İddia

23. Başvurucu; ceza infaz kurumunda kalabalık koğuşlarda barındırıldığını, gıda ve sağlık hizmetlerine yeterli şekilde erişemediğini ileri sürmüştür.

24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmesi gerekir.

25. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucu, bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmeli; bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunmalı, bu süreçte de dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermelidir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

26. Başvurucu, şikâyetlerini ceza infaz kurumu idaresine ve infaz hâkimliğine taşıdığına ancak olumlu sonuç elde edemediğine ilişkin bilgi ve belgeleri başvuru dosyasına sunmamıştır. Bu sebeple başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeden başvuru yaptığı sonucuna varılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Yaralanma olayının meydana gelmesi ve bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Koğuşun kalabalık olması ve ceza infaz kurumuna sunulan dilekçelerin işleme konulmamasından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 31/10/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu dilekçesinde; 21/11/2019 tarihinde bulunduğu Ceza İnfaz Kurumunda kurum müdürü ile görüşüp koğuşuna dönerken hükümlü Ş.G.nin infaz koruma memurları tarafından kollarının bükülerek sürüklendiğini gördüğünü, kolunun kırılacağını düşünerek kendisinin ve yanındaki arkadaşı Bahattin’in müdahale edip Ş.G.’ye siper olduklarını, bu nedenle gardiyanlar tarafından kolunun bükülüp yüzünün duvara vurulduğunu, ciddi şekilde yaralanması nedeniyle hastaneye sevk edildiğini ve darp raporu aldığını ileri sürmüştür. Tarsus Devlet Hastanesinden verilen genel adli muayene raporunda başvurucunun sol elmacık kemiğinin üzerinde ekimoz olduğu tespit edilmiştir. Başvurucu 7/1/2020 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunup ilgili kamu görevlilerinin işkence, kötü muamele ve sair suçlardan soruşturulmasını talep etmiştir.

2. Cumhuriyet savcısınca infaz kurumuyla yazışma yapılarak olayın izahının istendiği anlaşılmakta ise de30/1/2020 tarihli savcılık kararında, olayda soruşturmaya başlanmasını gerektirecek basit bir delilin dahi bulunmadığı, ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğu belirtilerek soruşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

3. Öncelikle belirtilmelidir ki başvuranın olayın gelişimine ilişkin anlatımı ile aynı gün alınan adli muayene raporundaki sol elmacık kemiği üzerinde ekimoz tespiti karşısında devletin gözetimi altındayken kendisine şiddet uygulandığına dair savunulabilir bir iddianın bulunduğu kabul edilmelidir. Bu durumda söz konusu şiddet uygulamasının gerekliliğinin ve orantılılığının araştırılması, başka deyişle etkili soruşturma yapılması devletin pozitif yükümlülüğü kapsamındadır.

4. Mahkememizin ilkesel kararlarında vurgulandığı üzere; Anayasa’nın 17/3. maddesinde belirtilen biçimde fiziksel ve ruhsal bir saldırıya uğrandığına dair savunulabilir bir iddiada bulunulduğunda devletin etkili soruşturma yürütmesi zorunludur. Hatta kamu görevlisinin güç kullandığına dair bir emare bulunduğunda şikayete gerek kalmaksızın derhal bir soruşturma başlatılmalıdır. Sonuç olarak böylesi iddialarda ivedilikle ve olaya karışanlardan bağımsız bir şekilde ceza soruşturması başlatılmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün deliller toplanmalıdır. Ayrıca soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık tutulmalı, soruşturma sonunda çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanılmamalı, kullanılan gücün ilgilinin davranışı nedeniyle mutlak surette gerekli olan bir güç kullanımına karşılık gelip gelmediği ve gerekli görülmekteyse orantılı olup olmadığı soruşturma makamınca değerlendirilmelidir. Yine soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir (sözü edilen ilkelerin yer aldığı örnek kararlar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D.,§§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

5. Öte yandan eylemin güç kullanmaya yetkili bir kamu görevlisinin görevi sebebiyle gerçekleştiğinin ileri sürüldüğü hâllerde negatif yükümlülüğün (hakkın maddi boyutuyla) ihlal edilmiş olabileceği gözetilerek güç kullanmaya karşı açıklama yükümlülüğü de devreye girmektedir. Bu anlamda yakalama, gözaltı, tutukluluk, hükümlülük gibi bir nedenle kişilerin devletin kontrol ve denetimi altında olduğu sıradaki ölüm veya yaralanmalar bakımından kamu makamlarının yaralanmanın nedenine ilişkin makul ve inandırıcı bir açıklama yapma yükümlülüğü bulunmaktadır (AYM S.D., B. No: 2013/2017, 16.12.2015, p. 89-90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20.4.2016, p. 95). Bu yükümlülük, kamu nezaretinde veya gözetiminde bulunan kimselere insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamelede bulunulamayacağına, ciddi bir iddia olduğunda ise etkili biçimde takibinin yapılıp sorumluların cezalandırıldığına dair kamu oyunu bilgilendirme, hesap verme ve bu güveni oluşturma bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Kolluk ve savcılık işlemlerinde ikna edici bir açıklama yapılamaması durumunda söz konusu yaralanma dolayısıyla devletin negatif yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılması gerekmektedir (bkz. AYM Yaşar Cesur Kelkit, B. No: 2020/442, 24/5/2023, p. 42; AYM Ali Ocak ve Saime Sebla Arcan Tatlav, B. No: 2019/18583 19.10.2022, p.69-72 ). Başka deyişle açıklama yükümlülüğünün yerine getirilmediği durumda kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiği kabul edilmektedir.

6. İnceleme konumuz bakımından ilk olarak, olay günü alınan adli raporla uyumlu görünen şiddet uygulandığına dair savunulabilir iddiaya karşın kamu makamlarından güç kullanmanın gerekliliğine ve orantılılığına yönelik bir açıklamanın yapılamadığına dikkat çekilmelidir. Eğer incelenen olayda güç kullanmanın gerekli ve orantılı olduğu değerlendiriliyorsa derhal soruşturma başlatılması, elde edilen deliller çerçevesinde kullanılan gücün gerekli ve orantılı olduğunun açıklanması gerekir. Başsavcılığın kararında ise rapor bulguları yok sayılmış, soruşturmayı gerektirecek bir delil dahi olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla soruşturma açılmamasına dair verilen bu kararla güç kullanmanın bulunmadığı kabulünün makul ve inandırıcı gerekçesi ortaya konulamamıştır. Bu durumda Mahkememizin benzer olaylara dair verdiği kararlarda belirtildiği gibi açıklama yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle kötü muamele yasağının maddi boyutuyla ihlal edildiği görüşündeyim. Ne varki çoğunluk gerekçesinde soruşturma ve itiraz merci'nin yerine geçilip (p.17-18), ikincillik ilkesi de gözardı edilerek söz konusu eksiklik giderilmeye çalışılmış ise de bu yöntemin bireysel başvuru ve anayasal denetimle bağdaşmadığı açıktır.

7. İkincisi, Başsavcılık şikayete dair idareyle bir yazışma yapmış ise de sonuç olarak bir soruşturma açmamış, başvuranın ve olay sırasında orada bulunan tanıklar ile görevlilerin ifadelerini almamış, diğer delilleri toplayıp güç kullanmanın olup olmadığını delillere dayalı olarak tartışıp ortaya koymamıştır. Şu halde devletin gözetim ve denetimi altında bulunduğu dönemde gerçekleştiği iddiasıyla uyumlu olan ve olay günü alınan genel adli muayene raporu bulunmasına rağmen Başsavcılık tarafından ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğu belirtilerek soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin, bu tür iddialar hakkında derhal soruşturma başlatma ve etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün yerine getirilmediği açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kötü muamele yasağının usul boyutunun da ihlal edildiğine karar verilmesi gerekmektedir.

 

 

 

 

Başkan

 Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Ceza infaz memurlarının fiziki güç kullanması sonucu meydana gelen yaralanma ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruda Mahkememiz çoğunluğunun başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edilmediği şeklindeki kararına katılmamaktayım.

2. Ceza İnfaz Kurumunda cezasını çekmekte olan başvurucunun bir diğer mahkum ile birlikte 21/11/2019 tarihinde bazı şikâyetlerini iletmek için kurum müdürü ile görüşmesi sonrasında koğuşlarına dönerken bir diğer mahkumla infaz koruma memurları arasında yaşanmakta olan arbedeye müdahale ederken başvurucunun kendisine de bu süreçte infaz koruma memurlarınca müdahalede bulunulmuştur.

3. Başvurucu bu müdahale sonrasında aynı gün Tarsus Devlet Hastanesinden genel adli muayene raporu almıştır. Bu raporda başvurucunun sol elmacık kemiğinin üzerinde ekimoz tespit edildiği belirtilmiştir. Bunun üzerine başvurucu 7/1/2020 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunarak ilgili kamu görevlilerinin işkence, kötü muamele ve sair suçlardan soruşturulmasını talep etmiştir. Başsavcılık Ceza İnfaz Kurumundan izahat istemiş, akabinde gelen cevap sonrasında Cumhuriyet savcısı, 30/1/2020 tarihinde soruşturmaya başlanmasını gerektirecek basit bir delilin dahi bulunmadığını ve ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğunu belirterek soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

4. Başvurucu infaz koruma memurları tarafından darp edildiğinden ve söz konusu darp olayı hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesinden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.

5. Mahkememiz çoğunluğu başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edilmediğine kara vermiştir.

6. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı ile ilgili Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı ortada iken somut başvuruda çoğunluğun ulaştığı kanaate katılmamaktayım.

7. Zira insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi kararlarında da sıklıkla ifade edildiği üzere yaşananların başvurucunun devletin kontrolü altında bulunduğu bir ortamda gerçekleşmiş olduğu hususu bireysel başvurunun değerlendirilme sürecinde dikkate alınmalıdır. Bireysel başvuruda kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasına yönelik yapılan incelemede Anayasa Mahkemesince genel ilke olarak kişilerin kendi tutumu kesin olarak zorunlu kılmadıkça yetkili kamu görevlilerince kişilere fiziksel güç kullanılmasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmekte olduğu kabul edilmektedir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 81).

8. Mahkemenin yerleşik içtihadına göre gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada gerçekleşen bir yaralama olayında bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlara aittir (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Yetkili makamların kişilerin devletin kontrolü altında bulundukları bir zamanda gerçekleşen yaralanmalara ilişkin açıklama yükümlülüğünün gerekçesini ortaya koyması, niçin güç kullandığını ve kullanılan gücün orantılı olduğunu izah etmesi gerekmektedir.

9. Zira devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirmektedir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81). Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası göz önünde tutulduğunda, mağdurların eylemi veya yetkililerin saiki ne olursa olsun, kötü muamele yasağının ihlal edilmemesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 104).

10. Bununla birlikte yine Mahkememiz içtihadında da belirtildiği üzere aslında Anayasa'nın 17. maddesi, cezaevinde güvenliği sağlamak, düzeni korumak ve suç işlenmesini önlemek için güç kullanımını kategorik biçimde yasaklamamaktadır. Ancak sınırları belli bazı durumlarda mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. (Bkz: Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 96).

11. Somut başvuruda da başvurucunun devletin kontrolü altında olduğu bir yerde bu biçimdeki bir muamele ile karşılaştığı ve bu konuda Tarsus Devlet Hastanesinden genel adli muayene raporu alarak sol elmacık kemiğinin üzerinde ekimoz tespit edildiği ortada iken Savcılığın adli rapora hiç değinmeden ve yaşanan arbede ve kullanılan gücün gerekliliğini ve orantılılığını ortaya koymaması bu yönü ile başvurucunun kötü muamele yasağının maddi boyutu kapsamında ihlal sonucuna ulaşmayı gerektirmektedir.

12. Oysa çoğunluk kararında maddi yönden ihlal olmadığı sonucuna ulaşılırken başvurucunun infaz koruma memurlarının başka bir tutukluya/hükümlüye müdahalesine engel olmaya çalıştığını ve kendisini bu kişiye siper ettiğini beyan ederek açıkça infaz koruma memurlarının görevlerini yapmasına engel olduğunu kabul etmiş olmasını esas alarak infaz koruma memurlarının görevlerini yapabilmek için başvurucuya güç kullanmasının gerekli olduğu belirtilmiş ve kullanılan gücün orantılılığı ile ilgili olarak da “Başvurucuda meydana gelen yaralanmaya ilişkin rapor da başvurucuya karşı kullanılan gücün başvurucunun tutumuyla orantılı olmadığına ve başvurucuya karşı aşırı güç kullanıldığına işaret etmemektedir.” şeklindeki bir gerekçeye dayanılmıştır (17).

13. Çoğunluk kararındaki çelişkili açıklama ve değerlendirmeler bir yana bireysel başvuru incelemesi ile ilgili olarak asıl sorun Cumhuriyet savcısının yaşananlara ilişkin soruşturmaya başlanmasını gerektirecek basit bir delilin dahi bulunmadığını ve ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğunu belirterek soruşturmaya yer olmadığına karar vermesine rağmen yaşananlara ilişkin ilk elden Anayasa Mahkemesinin kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı ile ilgili ikame edici yaklaşımıdır. Esasında bu husus da bireysel başvuruda ulaşılan kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlali şeklindeki kanaati de pekiştirmektedir.

14. Kötü muamele yasağının usul boyutu bağlamında da Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihadında bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasının gerekli olduğu ifade edilmektedir. Anayasa Mahkemesine göre, yürütülen bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut da yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla, şartlar ne olursa olsun, yetkililer resmi şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidirler. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhal başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi ve bir bütün olarak etkili olması gerekir. Yürütülen ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla, kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı ve soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdırlar. (Bkz.: Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103).

15. Somut başvuruya konu olayda ise söz konusu darp olayı hakkında etkili Tarsus Devlet Hastanesinden alınan ve başvurucunun sol elmacık kemiğinin üzerinde ekimoz tespit edilen genel adli muayene raporu ortada iken Savcılık soruşturmaya başlanmasını gerektirecek basit bir delilin dahi bulunmadığını ve ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğunu belirterek soruşturmaya yer olmadığına karar vererek meseleyi kapatmıştır.

16. Oysa açık bir adli muayene raporu mevcut iken Savcılık tarafından en azından bir soruşturma açılması kötü muamele yasağının usul boyutu noktasında etkili bir denetim yapılması için önem arz etmektedir. Bu bağlamda genel adli muayene raporundaki tespit ortada iken Savcılığın soruşturmaya başlanmasını gerektirecek basit bir delilin dahi bulunmadığını belirterek soruşturmaya yer olmadığına karar vermesi esasında Savcılık tarafından yapılan incelemenin ne derece etkisiz, özensiz ve yüzeysel yürütüldüğünü ortaya koymak için yeterlidir.

17. Nitekim Anayasa Mahkemesi bir kararında başvurucu ile ilgili adli raporun dahi olmadığı bir olayda kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu olayda başvurucu ceza infaz kurumuna ait nakil aracı içinde uzun süre, tek başına ve havalandırma olmadan bekletilme nedeniyle insanlık dışı muameleye tabi tutulduğunu, kamera kayıtlarının incelenmesi gerektiğini belirtmiş; ilgili kamu görevlilerinden şikâyetçi olmuş ve somut dosyadaki aynı Savcılık olan Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca herhangi bir araştırmada ve, inceleme yapılmadan iddianın soyut ve genel nitelikte olduğu, herhangi bir suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesini Mahkememiz tarih ve mekân bilgisi verilmesi suretiyle ileri sürülen kötü muamele gibi ciddi bir iddiaya ilişkin olarak hiçbir araştırmada bulunulmadan, şikayetin neden soyut olduğu ve/veya suç unsuru bulunmadığı açıklanmadan soruşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin Anayasa'nın 17. maddesi bağlamında etkili bir soruşturma yürütülmesi yönündeki gereklilik ile bağdaşmadığını belirterek kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlali olarak değerlendirmiştir. (İlyas Avcı, B. No: 2019/22532, 7/2/2024.

18. Benzer şekilde Mahkememiz Başsavcılığın soruşturmaya yer olmadığına dair kararı üzerine yapılan başvuruda verdiği bir diğer kararda, yetkili makamlarca başvuruya konu olayın gerçekleşme koşullarına ilişkin herhangi bir inceleme yapılmaksızın verilen soruşturmaya yer olmadığına dair kararda, başvurucunun savunulabilir olduğu değerlendirilen iddiaları bakımından soruşturma başlatma yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği sonucuna ulaşarak başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği kanaatine ulaşmıştır. (Merve Salbars, B. No: 2019/36166, 30/3/2023).

19. Sonuç olarak yukarıda sıralanan gerekçelerle somut başvuruda Mahkememizin yerleşik içtihadı ile çelişecek biçimde başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Murat Bilen, B. No: 2021/2479, 31/10/2024, § …)
   
Başvuru Adı MURAT BİLEN
Başvuru No 2021/2479
Başvuru Tarihi 31/12/2020
Karar Tarihi 31/10/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ceza infaz memurlarının fiziki güç kullanması sonucu meydana gelen yaralanma ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisiz, koğuşların kalabalık olması ve ceza infaz kurumuna sunulan dilekçelerin işlememe konulmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı İnfaz Kurumunun fiziki koşulları Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Diğer kötü muamele iddiaları İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi