TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TUMA ÇELİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/24469)
Karar Tarihi: 6/3/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Kübra KAYA
Başvurucu
Tuma ÇELİK
Vekili
Av. Şeyhmus ARSLAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbiri nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. 27. dönem Mardin milletvekili olan başvurucu hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 18/7/2020 tarihinde, başvurucunun yurt dışına kaçma ihtimali bulunduğu iddiasıyla Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinden (Hâkimlik) yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbiri uygulanması talep edilmiştir. Hâkimlikçe 18/7/2020 tarihinde anılan talebin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; ağır cezayı gerektiren suçüstü hâli hariç olmak üzere yasama dokunulmazlığı kaldırılmadan adli kontrol kararı verilemeyeceğine işaret edilmiştir.
3. Başsavcılığın anılan karara karşı itirazı, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince (Sulh Ceza Hâkimliği) 23/7/2020 tarihinde kabul edilmiş, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun altı ay süreyle yurt dışına çıkışının yasaklanmasına karar verilmiştir.
4. Kararın gerekçesinde; başvurucunun mensubu olduğu siyasi partiden ihraç edildiğine ve fezlekenin değerlendirilmesi için hazırlık komisyonu oluşturulmak suretiyle dokunulmazlığın kaldırılması sürecine başlandığına işaret edilmiştir. Bununla birlikte olay yerinden suça ilişkin biyolojik bulguların elde edildiği ancak başvurucunun dokunulmazlığı kaldırılmadan moleküler inceleme yapılamadığı, başvurucunun yurt dışına kaçması hâlinde söz konusu incelemenin imkânsız hâle geleceği belirtilmiştir. Öte yandan yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin başvurucunun siyasi faaliyetlerini engellemeyeceği ifade edilmiştir.
5. Başvurucunun anılan karara karşı 10/8/2020 tarihli dilekçesiyle yaptığı itirazı, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince söz konusu kararda isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 11/8/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
6. Başvurucu, nihai kararı 18/8/2020 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 28/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Öte yandan başvurucu 26/8/2020 tarihli dilekçesiyle kayın pederinin vefat ettiğini, cenazesine katılmak istediğini ancak hakkındaki adli kontrol tedbiri nedeniyle yurt dışına çıkamadığını, ayrıca gelinen aşama itibarıyla delillerin toplandığını ve kaçma şüphesinin bulunmadığını ileri sürmek suretiyle adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep etmiştir.
8. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince atılı suçun vasıf ve mahiyetiyle soruşturmanın hâlen devam ettiği gerekçe gösterilerek 1/9/2020 tarihinde talebin reddine karar verilmiştir. Başvurucu, anılan karara karşı önceki iddialarını tekrar ederek 16/9/2020 tarihli dilekçesiyle itirazda bulunmuştur. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince 30/9/2020 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; anılan kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığına ayrıca adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını gerektirir yeni bir durumun ortaya çıkmadığına işaret edilmiştir.
9. Başvurucunun yasama dokunulmazlığı 7/10/2020 tarihinde kaldırılmıştır.
10. Başvurucu hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan yürütülen ceza yargılaması sonucunda başvurucunun atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, somut delil bulunmadığı gerekçesiyle 23/10/2020 tarihinde beraat kararı verilmiştir. Anılan karara ilişkin istinaf incelemesi devam etmektedir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu, soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının itirazı üzerine verilen kararlardan yalnızca tutuklama ya da tutuklamamaya ilişkin olanlara karşı Cumhuriyet savcısının itiraz hakkının bulunduğuna işaret etmiştir. Bu kapsamda somut olayda Hâkimlikçe adli kontrol tedbiri uygulanması talebinin reddine karar verilmişken Cumhuriyet savcısının yetkisi olmamasına rağmen karara itiraz ettiğini ve Sulh Ceza Hâkimliğinin adli kontrol tedbiri uygulanmasına kuvvetli suç şüphesi bulunmamasına rağmen karar verdiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, Sulh Ceza Hâkimliğinin kendi ifadesini almadan tek tarafın beyanına dayalı olarak yaptığı değerlendirme sonucunda masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin anılan şikâyetleri dışında ayrıca eşi, çocuğu ve torunlarının İsviçre'de yaşadığını, söz konusu adli kontrol tedbiri nedeniyle aile ilişkilerinin etkilendiğini, kayın pederinin cenazesine dahi katılamadığını ifade etmiştir.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; adli makamlarca başvurucunun kişisel menfaatiyle kamu menfaati arasında adil bir denge kurulduğuna işaret edilmiştir. Başvurucunun yurt dışına çıkıp geri dönmemesi hâlinde soruşturmanın tamamlanamayacağı, öte yandan yurt dışına çıkmamanın ise başvurucu üzerinde katlanılması mümkün olmayan bir külfet yaratmadığı belirtilmiştir. Adli makamlarca kuvvetli suç şüphesinin varlığına ve biyolojik bulgular üzerinde moleküler incelemenin yapılamamış olmasına işaret edilmek suretiyle yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin yasal dayanaklarının ilgili ve yeterli gerekçeyle ortaya konulduğu ifade edilmiştir.
13. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; ailesinin İsviçre'de yaşadığını, yurt dışına çıkamadığı için kayın pederinin cenazesine katılamadığını ve yeni doğan torununu göremediğini ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca konuttan elde edilen biyolojik bulguların kendisinden alınan kan örneğiyle uyumlu olmadığı hususunun tespit edildiğini, bu bağlamda kuvvetli suç şüphesinin ve kaçma tehlikesinin de bulunmadığını belirtmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi, Yağmur Erşan ve Onur Can Taştan kararlarında kişinin yurt dışı ile güçlü kişisel, ailevi, ekonomik ve mesleki bağlarının olduğunun ortaya konulduğu durumlarda yurt dışına çıkışı engelleyen tedbirlere ilişkin bireysel başvuruların özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunmuştur (Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 39, 40, 47-51; Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §§ 39, 40, 47-51). Somut olayda başvurucunun ailesinin İsviçre'de yaşadığı dolayısıyla tedbirin başvurucunun özel hayatına ve aile hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sonuca dayalı nedenlerle başvurunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu değerlendirilmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Latife Akyüz, B. No: 2016/50822, 7/9/2021, § 38; Hakkı Gök, B. No: 2017/33469, 3/11/2022, § 33).
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Ailesi başka bir ülkede yerleşik olan başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Söz konusu müdahalenin 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesine istinaden gerçekleştirildiği görüldüğünden kanuni dayanağı bulunmaktadır. Ayrıca müdahalenin kamu düzeninin sağlanması meşru amacı ile yapıldığı görülmektedir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Latife Akyüz, §§ 43-45).
17. Bu aşamadan sonra müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleri iki ayrı kriter olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki kriter arasında bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi salt demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olanın değil aynı zamanda temel haklara en az müdahaleyi getirecek olan aracın tercih edilmesi gerektiğine karar vermiştir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Sebahat Tuncel, B.No: 2012/1051, 20/2/2014, § 83).
18. Bu bağlamda yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbirine ve devamına karar verilirken kişinin yurt dışındaki ailevi, kişisel ve mesleki bağları ile kişiye isnat edilen suçun niteliği, delil durumu ve mahkûmiyet hâlinde alacağı cezanın ağırlığı birlikte değerlendirilerek, adli kontrol tedbirinden beklenen kamusal menfaat ile başvurucunun menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulması ve bu durumun yeterli gerekçeyle açıklanması gerektiği söylenebilir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Hakkı Gök, § 51).
19. Somut olayda 27. dönem milletvekili olan başvurucunun nitelikli cinsel saldırı suçundan yargılandığı ve söz konusu adli kontrol tedbirinin soruşturma evresinde altı ay süreyle uygulandığı tespit edilmiştir. Adli makamların gerekçeleri incelendiğinde; olay yerinden biyolojik bulguların alındığına ancak başvurucunun yasama dokunulmazlığının henüz kaldırılmamış olmasından dolayı moleküler genetik incelemenin yapılamadığına işaret edildiği görülmüştür. Başvurucunun yurt dışına çıkıp geri dönmemesi hâlinde soruşturma işlemlerinin tamamlanmasının mümkün olmayacağı vurgulanmıştır.
20. Somut olayda, başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının karşısında nitelikli cinsel saldırı suçuna ilişkin olarak yürütülen ceza soruşturmasının tamamlanmasına dair kamu menfaati bulunmaktadır. Adli makamların başvurucu hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına ilişkin karar vermiş olması, soruşturmanın tamamlanmasına ilişkin kamu menfaatini üstün tuttuklarını göstermektedir. Anılan tedbir kararının altı ay süreyle uygulanmış olduğu ve tedbir konulma nedenlerinin ilgili ve yeterli gerekçeyle açıklandığı gözetildiğinde adli makamların çatışan menfaatler arasında adil bir denge gözettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
B. Seçme, Seçilme ve Siyasi Faaliyette Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin seyahat hürriyetini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte milletvekili olması nedeniyle anılan tedbirin yasama faaliyetlerine de etki ettiğini, yurt dışında yaşayan seçmenlerine ulaşamaması nedeniyle seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde; adli kontrol tedbirinin başvurucunun yasama faaliyetine katılmasını önler nitelikte olmaması nedeniyle siyasi faaliyette bulunma hakkına müdahale teşkil etmediği ifade edilmiştir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin anılan tedbiri müdahale olarak değerlendirmesi durumunda 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin müdahalenin kanuni dayanağını oluşturacağına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte anılan müdahalenin ceza soruşturmasının tamamlanması meşru amacına yönelik olduğu, Sulh Ceza Hâkimliği kararında da biyolojik örnekler üzerindeki moleküler incelemenin henüz yapılmamış olduğuna ve başvurucunun kaçma şüphesinin bulunduğuna dair yeterli açıklamaya yer verildiği ifade edilmiştir. Yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin başvurucunun siyasi faaliyette bulunmasını engellemediği, bu kapsamda müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğu belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında yurt dışında yaşayan seçmenlerine ulaşamaması nedeniyle anılan tedbir kararının siyasi faaliyette bulunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurunun bu kısmının “Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları”nın yer aldığı Anayasa’nın 67. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunmak hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
27. Anayasa’nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmıştır. Seçimler ve siyasi haklar Anayasa’nın 2. maddesinde ifadesini bulan demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarıdır (AYM, E.2002/38, K.2002/89, K.T. 8/10/2002). Siyasi haklar, seçimlerde oy kullanma, aday olma ve seçilme haklarının yanında siyasi faaliyette bulunma hakkını da kapsar (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 110; Sebahat Tuncel, §§ 65-66).
28. Seçilme hakkı ise sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, aynı zamanda ilgilinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini de kapsar. Öte yandan, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları, mutlak olmayıp meşru amaçlarla sınırlanabilir. Söz konusu sınırlama faaliyetine ilişkin denetimin ise Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa’nın 67. maddesi kapsamında yapılması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mustafa Ali Balbay, § 131; Sebahat Tuncel, § 67-71).
29. Somut olayda 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin (3) numaralı fıkrasının müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte Sulh Ceza Hâkimliğinin kararında belirtildiği üzere anılan müdahale moleküler genetik incelemenin yapılması sağlanarak ceza soruşturmasının tamamlanması meşru amacını içermektedir. Bu kapsamda alınan yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin başvurucunun siyasi haklarını kullanma imkânını bütünüyle ortadan kaldırır nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca anılan tedbirin soruşturma evresinde altı ay süreyle sınırlı olarak uygulandığı da tespit edilmekle müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli ve ölçülü olduğu görülmektedir.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
2. Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.