TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYŞE ERENOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/24984)
Karar Tarihi: 2/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Özge ULUKAYA
Başvurucular
1. Ayşe ERENOĞLU
2. Cem ERENOĞLU
3. İsmihan AK
4. Nafiye YAŞAR
Başvurucular Vekili
Av. Merve DEMİRAY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasının hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ/İdare) 12/8/1964 tarihinde Fethiye Karaçulha sulaması sol ana kanal sahası içinde kalan taşınmazların kamulaştırılmasına karar vermiştir. Devam eden süreçte kamulaştırma krokisinde 95 sayılı parsel olarak belirtilen, sonrasında yapılan tapulama çalışmalarında Muğla'nın Fethiye ilçesi Esenköy Mahallesi'nde 1.054 m² yüz ölçümüne sahip 884 sayılı parsel olarak belirlenen taşınmaz hakkında kamulaştırma kararı alınmıştır. Kamulaştırma işlemi 12/8/1966 tarihinde taşınmazın zilyedi olarak tespit edilen başvurucuların murisi Mehmet Erenoğlu'na tebliğ edilmiştir. Taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında tarla (sulama kanalı) vasfıyla 16/12/1975 tarihinde tespit görmüş, kadastro çalışmalarının kesinleşmesiyle 19/4/1977 tarihinde Mehmet Erenoğlu adına tapuda tescil edilmiştir.
3. Başvurucular 4/8/2017 tarihinde Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) İdareye karşı kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde İdarenin kamulaştırma bedelini ödemeden başvuruculara ait taşınmazı sulama kanalı olarak kullandığı belirtilmiştir. İdare ise cevap dilekçesinde tapu devir işlemlerinin yapılmaması nedeniyle kamulaştırma bedelinin bloke edilmediğini açıklamıştır. Mahkeme 18/10/2018 tarihinde davanın kabulüyle birlikte kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen 168.419,76 TL'nin başvuruculara ödenmesine karar vermiştir. Kararda dava konusu taşınmazla ilgili kamulaştırma kararının 12/8/1964 tarihinde alındığı ancak taşınmazın İdare adına tescil edilmemesi nedeniyle kamulaştırma işleminin tamamlanmasından söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkemeye göre dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı sabittir.
4. İdarenin istinaf talebinde bulunması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/3/2020 tarihinde kesin olarak Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Kararda kamulaştırma işleminin dava konusu taşınmazın zilyedi olarak tespit edilen başvurucuların murisi Mehmet Erenoğlu'na 12/8/1966 tarihinde tebliğ edildiği dikkate alındığında belirtilen tarihin kamulaştırma ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarih olarak kabul edilmesi gerektiği açıklanmıştır. 31/8/1956 tarihli ve 6830 sayılı İstimlak Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca dava tarihi itibarıyla 15 günlük hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği bu nedenle görülen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5. Başvurucular, nihai hükmü 28/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra COVID-19 salgını nedeniyle yasal sürelerin 13/3/2020 ile 15/6/2020 tarihlerinde durmasına dair düzenlemelerden istifade etmek suretiyle 14/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucular, İdare tarafından kamulaştırma bedeli ödenmeden kendilerine ait taşınmazın sulama kanalı olarak kullanılması nedeniyle tazminat davası açtıklarını açıklamışlardır. Dava konusu taşınmazın tapuda kendi adlarına kayıtlı olduğunu ve İdarece fiilen kullanıldığını belirterek kamulaştırma bedeli ödenmemesine rağmen kamulaştırma işleminin murislerine tebliğ edildiği ve buna göre hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddedilmesi sonucu mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
7. Adalet Bakanlığı görüşünde; inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Öte yandan somut olayda dava konusu taşınmazın tapuda başvurucular adına kayıtlı olduğu anlaşılmakla birlikte başvurucuların taşınmazlarının kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Başvuruculara ait taşınmazın kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği tartışmasızdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
10. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62). Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı olmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018).
11. Anayasa’nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesinin birinci fıkrasında “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir” denilmektedir. Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, kamu yararının bulunması, kamulaştırma kararına ilişkin kanunda gösterilen esas ve usullere uyulması, gerçek karşılığın kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir (AYM, E.2018/156, K.2019/22, 10/4/2019, § 29). Gerçek karşılığın peşin olarak ödenmesi Anayasa'nın 46. maddesiyle maliklerin lehine olarak getirilen özel bir güvence mahiyetindedir.
12. Başvuru konusu somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi, kamulaştırma işleminin başvurucuların murisine tebliğ edilmesiyle birlikte 6830 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca işlemeye başlayan 15 günlük hak düşürücü sürenin dava tarihi itibarıyla dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. İdare başvuru konusu davaya ilişkin yargılamada başvurucuların murisine kamulaştırma işleminin tebliğ edilmesine rağmen taşınmazın tapuda devredilmemesi nedeniyle kamulaştırma bedelinin bloke edilmediğini beyan etmiştir. İdarenin anılan beyanı dikkate alındığında başvurucuların kamulaştırma bedelinin ödenmediğine ilişkin iddialarının sabit olduğu anlaşılmıştır. Bu bilgiler çerçevesinde Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığının ödenmediği hususu, başvuruya konu yargılama çerçevesinde tespit edildiğinden geçerli bir kamulaştırmadan söz edilmesi mümkün görülmemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Turgut ve diğerleri, B. No: 2019/13661, 5/9/2023, § 30).
13. Sonuç olarak başvurucuların taşınmazına yönelik müdahalenin Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen usule uymadığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
14. Başvurucular, ihlalin tespiti ile yargılanmanın yenilenmesine ve 40.000 TL maddi tazminat ve 28.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
15. Başvuruda mülkiyet hakkının ihlalininin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine (E.2019/432, K.2020/349) iletilmek üzere Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2017/422, K.2018/549) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.