|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
|
Başvurucu
|
:
|
Bekir SAĞIRDAK
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Emine Dilek YANIKOĞLU HAYIRLI
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin kararı üzerine yapılan yeniden yargılamada ihlal kararına uygun karar verilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Anayasa Mahkemesi Bekir Sağırdak ([2. B.], B. No: 2013/5669, 24/3/2016) başvurusunda; ıslah imar uygulaması sırasında yapılan hisse hatası nedeniyle 6.532 metrekare eksik tescil yapılması ve tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan zararın giderilmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Kararın bir örneği mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmiştir.
3. Anayasa Mahkemesinin kararı üzerine Mahkeme, dosyanın esasa kaydıyla yeniden yargılama yapılmasına karar vermiştir. Mahallinde icra edilen keşif sonrasında alınan ilk bilirkişi raporunda taşınmazın dava tarihindeki (26/1/2011) değerine göre başvurucunun zararı 3.266.000 TL olarak hesaplanmıştır. Ek raporda ise ıslah imar uygulamasının tescil tarihi (5/3/1986) itibarıyla zarar tutarı toptan eşya fiyat endeksi uyarlamasına göre 496,43 TL olarak belirlenmiştir. Başvurucu, belirlenen bedelin düşük olduğunu belirterek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.
4. Mahkeme 30/10/2019 tarihinde başvurucunun faize ve munzam zarara ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı tutulmak kaydıyla ıslah imar uygulamasının tescil tarihi olan 5/3/1986 tarihi itibarıyla 496,43 TL zararının davalı idareden tahsiline kanun yolu açık olmak üzere karar vermiş; kararda, zararın doğmasına sebebiyet veren hatalı işlemin ıslah imar planının tescil tarihi olan 5/3/1986 tarihine göre taşınmazın değerinin belirlendiği bilirkişi raporunu hükme esas aldığını açıklamıştır.
5. Başvurucu 17/7/2020 tarihinde karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerine uygun olarak gerçek zararının tazmin edilmesi gerekirken düşük bir bedele hükmedildiğini iddia etmiştir. Davalı Hazine de istinaf başvurusunda bulunmuştur.
6. Başvurucu 29/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 22/10/2020 tarihinde karara karşı temyiz yoluna başvurulabileceğini belirterek dosyanın Yargıtaya gönderilmesine karar vermiştir.
8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Yargıtay Dairesi) 30/3/2022 tarihinde Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı gereğince verilen yeni hükmün istinaf kanun yoluna tabi olduğunu açıklayarak dosyanın İstinaf Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
9. Bölge Adliye Mahkemesi 22/6/2022 tarihinde kararın miktar itibarıyla kesin olması nedeniyle istinaf başvurusunu reddetmiştir. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir.
10. Yargıtay Dairesi 15/6/2023 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozmuştur. Yargıtay Dairesi, başvurucunun 13/3/2017 tarihli harçlandırılan ıslah dilekçesiyle talep miktarını 3.266.000 TL'ye çıkardığı görüldüğünden kararın miktar itibarıyla kesin olmadığını kaydetmiştir.
11. Bölge Adliye Mahkemesi 21/9/2023 tarihinde başvurucu ve davalının istinaf başvurularının kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine hükmetmiş; karar gerekçesinde emsal karşılaştırması yöntemiyle arsa niteliğindeki taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi gerektiğini, buna karşılık hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerçek zararı belirlemede yetersiz olduğunu ifade etmiştir.
12. Bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla Mahkeme önündeki yargılama süreci devam etmektedir.
13. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Başvurucu; hükmedilen tazminat miktarının gerçek zararını karşılamaktan uzak olduğunu, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmediğini ileri sürmüştür. Hak kaybına uğramamak için karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuşsa da Anayasa Mahkemesi kararının gerekleri yerine getirilmediğinden doğrudan bireysel başvuruda bulunduğunu belirtmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı, ilgili kamu kurumlarından temin edilen görüşler ve başvurunun koşulları dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu cevabında Bakanlık görüşüne itiraz ederek ihlalin sonuçları giderilmediğinden doğrudan bireysel başvuruda bulunduğunu açıklamış ve önceki iddialarını yinelemiştir.
15. Başvurucu, Mahkemenin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına uygun olarak karar vermediğini ileri sürmektedir. Somut olayda tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın tazmin edilmesi için açtığı davanın Mahkemece reddedilmesi üzerine başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine dayanılarak açılan davada giderilmemesi sonucunda mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Bekir Sağırdak, §§ 37, 42). Giderim yönünden ise mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir (Bekir Sağırdak, § 43). Mahkemenin de Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı doğrultusunda yeniden yargılamaya karar vererek dosyanın esasa kaydını yaptığı belirtilmelidir.
16. İdarenin hatalı işlemi sonucunda başvurucunun taşınmazında meydana gelen kaybın tazmin edilmesini kabul eden Mahkemenin ıslah imar uygulamasının tescil tarihi olan 5/3/1986'da kaybın karşılığı olduğunu belirttiği 496,43 TL zararın tazmin edilmesine kanun yolu açık olmak üzere hükmettiği görülmüştür. Söz konusu karara karşı başvurucunun hükmedilen tazminat miktarının Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerini yerine getirecek nitelikte olmadığı iddiasıyla bireysel başvuruda bulunmasının yanında olağan kanun yollarına da başvurduğu anlaşılmıştır. Olağan kanun yollarına başvurunun nihayetinde ise Bölge Adliye Mahkemesinin 21/9/2023 tarihli kararı ile başvurucunun şikâyetine dayanak mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve zarar miktarının yeniden belirlenmesi için dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar verdiği kaydedilmelidir. Eldeki bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla da yargılama sürecinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
17. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekir (İsmail Buğra İşlek [1. B.], B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17). Başvurucunun başvuru yollarının tüketilmesi noktasında kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediği başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmelidir (S.S.A. [1. B.], B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28). Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar sağlamayacağının veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz [2. B.], B. No: 2013/8975, 23/7/2014, § 33).
18. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmemesi daha önce verilen ihlalin devam ettiği anlamına gelir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmediğine ilişkin iddiaları incelemek de bireysel başvuruları incelemeye yetkili olan Anayasa Mahkemesinin görev alanına girer (Şahin Alpay (3) [1. B.], B. No: 2018/10327, 3/12/2020, § 39; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, § 52). Somut olayda ise Anayasa Mahkemesinin Bekir Sağırdak kararı doğrultusunda yeniden yargılamaya hükmedilip tapu kaydının hatalı tutulmasından dolayı ortaya çıkan zararın miktarının belirlenmesine ilişkin yargılamanın eldeki bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla devam ettiği görülmektedir. Öte yandan başvurucunun istinaf başvurusunun kabul edildiği kanun yolunun Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi bağlamında etkili olmadığına dair herhangi bir olgunun varlığını da başvurucunun ortaya koymadığı belirtilmelidir.
19. Yukarıda belirtilen tespitler ışığında Anayasa Mahkemesinin Bekir Sağırdak başvurusunda verdiği ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için hükmettiği yeniden yargılama kararı gereğince yapılan yargılama devam ettiğinden başvuru yollarının usulünce tüketilmediği sonucuna varılmalıdır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.